Öncesi ve Sonrası Fotoğrafları İle Britanya Sahillerinde Gerçekleşen Olağanüstü Gelgitler

Michael Marten 2003 yılından beri Britanya sahillerinin farklı yerlerine yolculuk yapıp, sahillerde meydana gelen gelgit olaylarının fotoğraflarını çekiyor. Kendisinin şaşırtıcı ve harika fotoğrafları, gelgitlerin doğayı nasıl değiştirdiğini de gözler önüne seriyor. Pek çok yerde fotoğraf çeken Marten, aynı gün içinde aynı yerin bir kez deniz seviyesi yükseldiğinde, bir kez de deniz seviyesi alçaldığında fotoğrafını çekiyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bu durumu yakalamak da oldukça zor. Bu yüzden yaptığı iş oldukça saygı duyulası! Twistedsifter.com'da yakın zamanda kendisi ile e-mail vasıtası ile bir röportaj yaptı ve okuyucuları ile paylaştı. İşte harika ötesi fotoğrafları ile Michael Marten röportajı!

Genellikle sahil fotoğrafları çekmenin sebebi nedir?

Doğada oluşan değişimleri göstermek hoşuma gidiyor. Özellikle de doğada kendiliğinden ortaya çıkan değişiklikler. Gelgitler, erozyonlar, sahillerin ve kum tepelerinin yeniden düzenlenmesi bunlara örnek. Daha sonrasında ise denizlerin güzelliği, durmadan değişmeleri, sakinliği...  Şu anki manzara fotoğraflarının olayı, manzaradan daha çok insan ile alakalı: Taş ocaklarının, kirliliğin, suçun işlendiği yerin, çiftçilerin çalıştığı yerin, çevre istismarının fotoğrafları. Ben insanlar, binalar görüş açısında olsun olmasın, manzaranın dinamiklerini keşfetmeye düşkün biriyim.

Neredeyse on yıldır bu tür fotoğraflar çekiyorsun. En çok aklında kalan veya seni en çok zorlayan yerin neresi olduğunu paylaşabilir misin?

Favori gelgit fotoğrafım, İskoçya'da çektiğim fotoğraflar olabilir. (Aşağıdaki fotoğraflar.) Balıkları yakalamak için ağlar direklere bağlanmıştı. Burayı ilk bulduğum zaman, uygun açıyı bulmak için zorlanarak da olsa 15 metre bir yere tırmanmıştım. Ertesi gün geri geldiğimde bir uçurum çıkıntısına tırmandım, fakat öyle bir rüzgar vardı ki, düzgün bir tripod bile bu rüzgara dayanamaz ve makine çok sallanırdı. Ama şanslıyım ki, çıkıntı neredeyse hiç rüzgar almıyordu ve ben de 2 saat boyunca bu olağanüstü manzarayı seyrettim. Hatta o sırada Londra'da olan eşimi arayıp, buranın ne kadar heyecan verici olduğunu anlattım.

1970'lerden beri bu sektörün içindesin. Dijital çağ, sektörü nasıl değiştirdi? Sence nereye doğru gidiyor?

Dijitalin etkilediği bir şey, artık fazladan fotoğraf çekmenin bir maliyeti olmaması. Önceden çektiğim her pozun bana yaklaşık olarak 10 dolarlık bir maliyeti oluyordu. Bu da ister istemez odaklanmanıza neden oluyordu. Kendine ''Bu fotoğrafı gerçekten çekmek istiyor muyum?'', ''En iyi açı, en iyi zaman nedir?'' gibi sorular soruyordun. Artık dijital ile birlikte yüzlerce fotoğraf çekip, en güzelini saatler harcayarak bilgisayarda seçebiliyorsun. Bu bağlamda dijital fotoğrafçılık sizi kolayca pervasız birine çevirebilir. Analog'daki o disiplini özlüyorum diyebilirim.

Fotoğraflarındaki renk dokusu çok doğal ve gerçekçi. Bu işlerin için önemli bir unsur mu?

Evet. Amacım olabildiğince doğal gözüken fotoğraflar çekmek. Britanya gibi kuzey ülkelerinde renklerin daha donuk ve güç algılandığını görürsünüz. Ben de bunu seviyorum. Olabildiğince güneşten uzak durmaya çalışıyorum. Böyle kapalı havaları seviyorum. Denizin o donuk havasını göstermem de yardımcı oluyor. Romantik bir görüntü katmak adına, yapay olarak canlılığın arttırıldığı fotoğraflar benim görüşüme göre eksik ve amatörce bir şey.

Fotoğrafçılara ne tür tavsiyeler vermek istersiniz?

Bir kere bakın, iki kere bakın, üç kere bakın, daha sonra kafanızı başka yöne çevirin ve dönüp tekrar bakın. Rengi, görüntüyü, açıyı düzgün oturtmak için olabildiğince uğraşın ve buna zaman ayırın. Bu da benim %90 oranında uymadığım bir tavsiye! Önyargıdan yoksun gözlerle görmek oldukça zor olabilir o yüzden insanların önceden yaptığı şeyleri görmemeye çalışın. Kendi görüşünüzü, kendi bakış açınızı oluşturmak zor olabilir, ama özgün fotoğraflar çekmek daha zordur!