Hepimizin Merak Ettiği O Soru: Pahalı Restoranlarda Neden Doymayacağımız Kadar Minicik Porsiyon Veriliyor?
Gerçekten bilen var mı?
Aslında her şey Fransa'da başladı!
21.yüzyılın başlarında Fransızlar daha fazla çeşit yemeği yiyebilmek, yeni bir yemek denemek için daha az porsiyonlar tüketmeyi mantıklı buldular.
Böylece 15 ile 30 arası farklı yemek tadabiliyor ve bir öğünü resmen şölene döndürebiliyorlardı.
Aslında nerden baksanız mantıklı ve aşırı iştah açıcı.
Bir de bunun yanı sıra restoranların ve araştırmaların getirdiği bir sonuç var ki...
Gerçekten mantıklı!
10. lokmadan sonra aslında yemekten tat almamaya ve normal bir şekilde sırf doymak ve beslenmek adına yemeği yemeye devam ediyoruz.
Ama restoranlar küçük porsiyon sunduğunda yediğimiz her şeyin resmen tadı damağımızda kalıyor.
Böylece bir daha yiyelim diye düşünüyoruz hatta. Yemeği tamamen olağanüstü yapmak vay be!
Bunun yanı sıra lüks restoranlara gittiğimizde aldığımız hizmet, ambiyans da oldukça farklıdır.
Doğal olarak bu lüksün fiyatlara da yansıdığını düşünürüz, ki bu konuda genellikle yanılmayız.
Burada yediğimiz pek çok şeyin gerçekten kaliteli ve lezzetli olduğunu biliriz, beynimiz de küçük pozisyonu gördüğünde bu fiyata bu lezzete ancak bu kadar ulaşılabileceğini mantıklı bulur.
Eğer tabağın neredeyse hepsi dolu gelseydi o zaman beynimiz bu ürünlerin kesinlikle bayat, kalitesiz veya kötü olduğunu düşünürdü. O yüzden küçük porsiyonu gördüğümüzde ''az ama lezzetli'' bir şey yediğimizi düşünürüz.
Genel olarak tedariğe baktığımızda da bunun doğru olduğunu görürüz.
Çünkü lüks restoranlar neredeyse her ürünü farklı bir tedarikçiden alır çünkü burada asıl amaç kaliteli ve lezzetli bir yemek sunmaktır. Hal böyle olunca bizim alıştığımız büyük bir porsiyonun da fiyatı 2'ye hatta 3'e katlanabilmektedir.
Tabii bir yandan da bunun tamamen özel olarak hazırlanmış bir yemek olduğunu düşünürüz.
Küçük ama bizim için hazırlanmış, özen dolu bir tabak! Aslında haksız da sayılmayız, gerçekten de içeride tabağı süslemek için uğraşıyorlar.
Bir de gerçekten bu kadar az porsiyonda sanat eseri oluşturmak çok daha kolaydır.
İşin hesap kısmı da oldukça etkili tabii! Ne kadar az porsiyon yerseniz kahveye ve tatlıya da o kadar yer kalıyor.
Bu da daha yüksek bir hesabın gelmesine yardımcı oluyor tabii ki.
Restoranın sunduğu hafif loş ortam ve rahat koltuklar ile birlikte müzik birleşince kendimizi orada güvende ve rahat hisseder daha fazla sipariş veririz.
Burada da porsiyonların küçük olması bizim daha fazla şey sipariş vermemize ve hepsini de bir şekilde yiyerek başka şeyler söylememize neden olur.
Yani özünde daha fazla yemeye dayalı olan bu sistem tat açısından baktığımızda mantıklı ama ekonomik açıdan oldukça zorlayıcı duruyor.
Peki siz ne düşünüyorsunuz?
Yorum Yazın
Zaten başımıza ne gelirse kendimizi ''özel'' hissettirme çabasından geliyor.
Like atıyımda kendini özel hisset
Kuş boku kadar yemek için saatlerce çalışılması, ve tek bir çatalda mideye indirilmesi. Bırakın bu işleri. 1.5 iskender varken, napalım bir çatallık makarnayı.
siktiret yemişim psikolojisini. zenginleri nasıl sikebiliriz in psikolojisi o. adamlar kılık kıyafet düzen derken lezzeti ikinci plana atıyorlar gibi gelir ... Devamını Gör