Bir dile aşina olmak, o dildeki kelimeleri öğrenmek için yapılabilecek en iyi, en faydalı şeylerin başında hiç kuşkusuz o dilde film izlemek geliyor.
Kiminin kahkahalar attıracağı kimininse gözyaşı döktüreceği ama her birinin Fransızca öğrenmenize yardımcı olacağı filmleri sizler için derledik. 
Christophe Barratier'in yönetmen koltuğunda oturduğu 2004 yapımı Les choristes, ağır bir otoriteyle yönetilen bir erkek yatılı okuluna gelen yeni öğretmenin, bu okulda zorlu günler geçiren öğrencilerin yaşamını müzik yoluylu olumlu yönde etkilemek için gösterdiği çabayı anlatıyor.
Müziğin oldukça ön planda olduğu Les choristes, iki dalda Oscar adaylığına layık görülmüştü.
Bir Jacques Tati klasiği olan Jour de fête, ana karakteri François çevresinde gelişiyor. Küçük bir Fransız kasabasında posta elemanı olan François, bu küçük kasabadaki ilgi odaklarından biridir ve bu çok da iyi bir özellikle olarak karşımıza çıkmaz. Yaşadığı ve çalıştığı yerdeki herkese yardımcı olmaya çalışsa da insanlar genellikle arkasından alay eder.
Kasabadaki Bastille Günü şenliklerinde François ve kasabanın geri kalanının izlediği Amerikan filmi, François'nın kafasında mesleğine dair yeni bir fikirler uyanmasına yol açıyor.
Alain Delon, Lauren Bacall ve Arielle Dombasle gibi isimlerin başrolleri paylaştığı 1997 yapımı Le jour et la nuit, daha sessiz sakin bir yaşam için Meksika'ya kaçan bir Fransız yazar ve onun kitaplarından birinden uyarlanan bir filmde rol almak için yazarı baştan çıkarmaya istekli bir oyuncunun arasındaki hikâyeyi anlatıyor.
Marcel Pagnol'un romanında Yves Robert'ın sinemaya uyarladığı 1990 yapımı La Gloire de Mon Père, Fransa'da yaşayan genç bir çocuk olan Marcel'ın hayatına dair yakın izler sunuyor.
Marcel'in öğretmen babasının ve kibirli Jules Amca'sının başarısına tanık oluşundan, yaz tatillerini geçirdiği kır evindeki günlerine ve edindiği yeni arkadaşlıklarla çok sıradan bir hikâyeyi oldukça sürükleyici bir şekilde anlatıyor La Gloire de Mon Père.
Hans Christian Andersen'in bir masalından Paul Grimault'nun sinemaya uyarladığı 1980 yapımı animasyon filmi Le roi et l'oiseau, bir baca temizleyicisi ve bir çobanın, zalim bir kralın pençesinden kaçma yollarını arayışının hikâyesini anlatıyor.
Döneminin en başarılı yapımlarından biri sayılan Le roi et l'oiseau, usta yönetmen Hayao Miyazaki'yi de oldukça etkilemiş filmler arasında yer alıyor.
Orta-üst sınıf Fransız bir ailenin bir restoranda doğum günü kutlamasıyla gelişen 1996 yapımı Un air de famille, bir akşam yemeği sırasında yaşanabilecek tüm kaosu seyirciyle buluşturuyor. Bir yandan sıradan bir aile öyküsü, bir yandan gerginlikler, gizli kalmış aile içi kin ve sevinçler hem birleşme hem çatışmayla bir masada toplanıyor.
Fransız komedisinin başarılı örneklerinden biri olan Un air de famille'nin yönetmen koltuğunda Cédric Klapisch oturuyor.
BAFTA Film Ödülleri'nde adaylığa layık görülmüş belgesel türündeki Être et Avoir; Fransa'nın kırsal kesiminde, 4 ila 11 yaşları arasındaki öğrencilerin tek bir özel öğretmen tarafından eğitildiği tek odalı bir okulun portresini çiziyor.
Filmin yönetmenliğini Nicolas Philibert üstleniyor.
Catherine Deneuve, Gérard Depardieu ve Fabrice Luchini gibi usta isimlerin kadrosunda yer aldığı ve François Ozon'un yönetmen koltuğunda oturduğu 2010 yapımı Potiche, kocası çalışanları tarafında rehin alındığında işlerin başına geçmek zorunda kalan Suzanne'nin çevresinde gelişiyor.
Bu süreçte oldukça etkili bir lider olduğunu kanıtlayan Suzanne'nin hayatı bir türlü işsel ve kişisel meselelerden kurtulmazken büyük bir kaosun ortasında bir zamanlar sendika lideri olan eski sevgilisi çıkagelir.
Fransız komedisinin başka bir başarılı örneği olan 2013 yapımı Quai d'Orsay, Fransa'nın Dışişleri Bakanı olan ve aynı zamanda kadınların büyük ilgi duyduğu, uzun boyuyla etkileyici tarzıyla dikkat çeken Alexandre Taillard de Vorms'in hikâyesine enerjik bir bakış sunuyor.
Filmin yönetmenliğini Bertrand Tavernier üstleniyor.
2013 yılının öne çıkan yapımlarından biri olan, Philippe Le Guay'ın yönetmen koltuğunda oturduğu Alceste à bicyclette, birbirinden benmerkezci iki aktörün bir oyun için bir araya gelmesiyle gelişen olayları anlatıyor.
Film boyunca birbirinden farklı iki karaktere sahip ancak benzer noktalarda birleşen iki adamın tiyatro ve dostluk uğruna orta noktada buluşmaya çalışmasının etkileyici hikâyesini arka plandaki büyüleyici Fransız estetiğiyle izliyoruz.
Jacques Audiard'ın öne çıkan filmlerinden biri olan 2001 yapımı Sur mes lèvres, neredeyse sağır olan ve hayatını dudak okuyarak sürdürmeye çalışan bir kadın ve eski bir hükümlünün kesişen hikâyesine tanıklık ediyoruz.
Bu adam uğruna elinden geleni yapmaya hazır kadının karşısında kendisi dışında kimsenin ona yardım edemeyeceğini düşünen Paul'a usta aktör Vincent Cassel hayat veriyor.
Oldukça eğlenceli bir Fransız komedisi olan 1998 yapımı Le Dîner de Cons, zengin bir yayıncının bir hayli gülünç bulduğu ancak bir o kadar da kibar bir adamla tanışmasıyla gelişen hikâyeyi anlatıyor. Yayıncı tanıştığı bu adamla kendisine gülmekten öteye gitmeyecek bir yakınlık planlarken hayatı alt üst olduğunda bu gülünç adam onunla birlikte kalan tek kişi oluyor.
Xavier Dolan'ın hem yönetmenliğini hem de senaristliğini üstlendiği 2010 yapımı Les amours imaginaires, kendilerini bir aşk üçgeninin ortasında bulan üç yakın arkadaşın hüzünlü ve bir o kadar romantik hikâyesini anlatıyor.
Benim işime yaramaz ama illa ki yarayan olur emeğinize sağlık, gerçekten kaliteli bir içerik. Diğer diller için de çalışma yaparsanız harika olur.
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın