Hayranları Sex And The City Geri Dönüşüne Neden Bu Kadar Tepki Gösterdi?
Kimsenin geleceğini ön göremediği devam dizisi And Just Like That, Sex and the City’nin karanlık bir dönüşü olarak tanımlanıyor. İlk bölümü 23 yıl önce yayınlanan ve birçok kişiyi kendine hayran bırakan efsane dizi, üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala adından söz ettirip üzerine konuşturabiliyor.
Peki, bu noktada kült bir dizi haline gelmiş olan Sex and the City’nin geri dönüşü neden karanlık olarak adlandırılıyor?
Öncelikle yeni bölümlerle ilgili herhangi bir bilgisi olmayanlar için bundan sonrasının spoiler olabileceği gerçeğini belirtmek gerekir.
And Just Like That’in hayranlar açısından hayal kırıklığı yaratan en önemli yönü dizinin Samantha’sız devam ediyor oluşudur.
Geçmişte çok yakın olan bu dört arkadaşın aralarının açılmış olması ve Samantha’nın gruptan kimseyle iletişime geçmemesi oldukça üzücü bir durum. Peki birbirlerini yargılamadan bunca zaman arkadaşlığını devam ettirmeyi başarmış bu grubun arası nasıl bozuluyor?
Samantha’nın iş için Londra’ya taşınmasının ardından Carrie’nin onun basın danışmanlığını yapmak istememesiyle aralarının bozulduğu gösteriliyor.
Bunca yıl arkadaşlıklarını devam ettirebilmiş bu grubu düşününce bu sebep oldukça saçma geliyor. Ancak Samantha eski yakın arkadaşının en üzgün gününde onu yalnız bırakmayarak bir çiçek gönderiyor.
Karakterlerin şu anki yaşamlarını izleyiciye aktararak başlayan dizi, Miranda ve Charlotte’un ergen çocuklarıyla nasıl baş etmeye çalıştığını göstererek devam ediyor.
Bu noktada karakterlerin ikonik hale gelmiş özelliklerinin hala devam ettiğini gözlemliyoruz. Aynı zamanda 30’lu yaşlarında izlediğimiz kadınların 50’li yaşlardaki değişimlerine de şahit olunuyor.
Kadın erkek ilişkilerini kadınların gözünden ele alan Sex and the City’de bir noktada kadınların toplum baskısına başkaldırısı da gözlemlenebiliyor.
Hemen hemen bütün toplumlarda 30'lu yaşlarına gelen kadınlardan evlenip çocuk yapması beklenirken bu dizide kadınların kendi ayakları üzerinde nasıl durduğunu izliyoruz.
Kendi ayakları üzerinde duran kadınlara erkek gözüyle bakıldığı da en rahat Miranda karakterinin yaşantısında göz önüne çıkıyor.
Düzenli bir işi ve maaşı olmasının yanı sıra kendine ait bir evi de olan Miranda'nın ilişkilerini yürütmekteki zorluğuna diziyi izlerken şahit oluyoruz.
Mantığın sesi Miranda'nın aksine beyaz atlı prensini arayan Charlotte, aşk hayatını kariyerinden daha önemli görüyor.
Ancak bu noktada diğer karakterlere kıyasla Charlotte daha fazla kuralları olan ve bu çerçevede yaşayan birisi olarak karşımıza çıkıyor. PR uzmanı olan Samantha ise hiçbir kural tanımadan yaşamını sürdürüyor.
Sex and the City’i izlerken dört kadının her birinden farklı farklı özellikleri siz de kendinizde kolayca görebiliyorsunuz.
Hangimiz yeri geldiği zaman her şeyi kuralına göre yapıp, yerine göre de asla kural tanımadan davranmıyoruz ki?
Bütün bunlarla beraber dizinin yeni yayınlanan bölümlerinde 30’lu yaşlarında cüretkar bir şekilde köşesini yazan Carrie’nin 50’li yaşlarında o kadar cüretkar olmadığını görüyoruz.
Yeni çağa ayak uydurmaya çalışan Carrie'nin podcast yayınlarıyla nasıl cebelleştiğini keyifli olmanın yanında biraz da hüzünle izleyebilirsiniz.
Ve Carrie'nin büyük aşkı Big...
Hayatında en az bir kere tutkulu bir aşk yaşayan herkes kolaylıkla Carrie'yi anlayabilir. Büyük tutkuların beraberinde büyük hüzünler getirdiği bilinen bir gerçek olsa gerek.
Carrie Big Olmadan Ne Yapacak?
Bu noktada Sex and the City’de Big’in aşkından ölen, en büyük depresyonlarını Big yüzünden yaşayan Carrie'nin Big olmadan nasıl bir hayat sürdüreceği de hayranlar tarafından oldukça merak ediliyor.
Yorum Yazın