Hangi Ölümsüz Sanat Eseri Seni Anlatıyor?
Ölümsüz sanat eserlerinin bu kadar sevilmesinin nedeni, onlarda kendimizden bir şeyler bulmamızdır. Peki hangi ölümsüz sanat eseri seni daha iyi anlatıyor?
1. Öncelikle, sanatın hangi dalına diğerlerinden daha fazla ilgi duyduğunu öğrenelim!
2. Bir roman yazmaya karar verdin diyelim. Peki ama neyi konu edineceksin?
3. Şimdi de ressam olduğunu düşün, kimin portresini çizmek isterdin?
4. Yeni bir insanı hayatına sokacaksın (Sevgili veya arkadaş fark etmez). En önce onda hangi özelliğin bulunmasını istersin?
5. Bir obje seç!
6. Şurası hakkında ne düşünüyorsun?
7. Bir manzara seç!
8. Son soru: Ruhun ne kadar karanlık?
"Mona Lisa" çıktı!
Sen Altın Oranın insanısın. Hayatta en değer verdiğin şey denge yani: Siyahla-beyazın dengesi, sevgiyle-nefretin dengesi, ölümle-yaşamın dengesi... Terazin hiçbir zaman şaşmaz kısacası. Bunun yanında oldukça ironik bir insansın. Gülüşüne aldanmak hata olur. Onun içinde çok gizli anlamlar besleyebilirsin. İki kişi barındırıyorsun içinde son olarak: Ying ve Yang misali!
"Hamlet" çıktı!
'Olmak ya da olmamak' işte senin için bütün mesele bu. Hayatın acılarına goğüs germek mi, yoksa hepsini bırakıp gitmek mi? Evet kararsız bir insansın; ama bu kararsızlığının sebebi, meselenin büyük olması. Derin bir insansın çünkü. Sığ olmak istesen bile olamıyorsun. Ama şunu dememiz gerekir ki, intikamını al!
"Tac Mahal" çıktı!
Sen kusursuz bir insansın: Yakışıklısın/güzelsin, tavırların şahane, estetiksin de. Senin yerinde, bu özelliklere sahip başkası olsa, her çiçekten bal alma mottosunu yürürlüğe koyardı, yani her gece başka bir hikaye yazardı. Ancak sen bunu yapamazsın, çünkü sevdiğin kişiye ölümüne bağlanan birisin. Sadıksın kısacası, bir ömrü ona adayabilirsin.
"Mesnevi" çıktı!
Öncelikle sen sakin bir insansın. Elini eteğini çekmişsin çoğu şeyden, un da çoktan elenmiş, elek de asılmış. Günlük dertler, kıskançlıklar, saçma sapan hırslar, sen, hiç alakadar etmiyor. 'Bir lokma, bir hırka' düsturundan hareketle, yalın sade bir hayat istiyorsun. Ayrıca cömertlikte akarsu, tevazu da toprak, merhamette güneş, kusurları örtmede de gece gibisin. Kısaca ya olduğun gibi görünüyorsun ya da göründüğün gibisin. Sen çoktan 'ol'muşsun!...
"Lacrimosa" çıktı!
Seni anlatan ölümsüz eser, Mozart'ın Requeim eserinin Lacrimosa bölümü. Lacrimosa, Mozart'ın ölen babasına adadığı bir eserdir ve İtalyancada 'gözü yaşlı' demektir. Sen, sevdiklerine değer veren birisisin. En büyük korkunsa, onların elinden kayıp gitmesi; çünkü bu yaşamdaki en gerçek şey, ölümün bizzatihi kendisidir. Korkuların ve gerçeklerin seni anlatır kısacası. Parça da burada: Mozart - Lacrimosa
"Düşünen Adam Heykeli" çıktı!
Seni anlatan eser, Rodin'in Düşünen Adam (Le Penseur) heykeli. Seni var eden ve çoğu zaman da yok eden şey, bizzat kendi düşünceleriniz. Yani, ekmeksiz susuz yaşayabilirsin; ama düşünmeden asla. Senin en büyük etkinliğin düşünmek bu yüzden. Seni diğerlerinden ayıran bu özelliğin hiç kuşkusuz! Senin için söylenebilecek diğer şeyse asla ama asla sabit fikirli olmaman. Her daim yeni fikirlere açıksın. Zaten bu, düşünen insanların ortak özelliğidir azizim!
"Benzemez Kimse Sana" çıktı!
Seni anlatan eser, Müzeyyen Abla'dan geliyor: Benzemez kimse sana, tavrına da her daim hayran olunur. Bakışından süzülen işvene kurban olunur, lütfuna da ermek için perişan olunur. Fazla söze ne hacet! Şarkı da burada: Benzemez Kimse Sana
"Eriyen Saatler" çıktı!
Dünyanın en karmaşık insanı olman muhtemel. Nereden nereye bağlayacağın şüphelidir, beynin ise çıfıt çarşısı. Konuştuklarından, söylediklerinden anlayabilene aşk olsundur. Ama bu demek değil ki, sen safi saçmalıyorsun. Sadece insanlar seni anlayabilecek kadar zeki değil. Hani vardır ya zamanının 50 sene ilerisinde olan insanlar, heh sen işte onlardan birisin!
"Yeraltından Notlar" çıktı!
Dünyanın en özgün ve en yüce 'ruh'larından birisi sensin, hiç şüphe yok buna. Ama kesinlikle hatasız değilsin; aksine hataların diz boyu. Ancak bunu kabullenecek hatta bir kıyafet gibi giyebilecek kadar cesursun. Zincirlerinden ve aşamadığın duvarlardan başka korkacak hiçbir şeyin yok zaten. Her günün sabahında, fabrikanın gri dumanında ve dahi 20 metrekarede, bir onulmaz sıtmayla varolmayı sen bilirsin ey yeraltının insanı!
