Görüş Bildir
Haberler
Demirtaş: 'Kürtler Tarihin En Büyük Duygu Kırılmasını Yaşıyor'

Demirtaş: 'Kürtler Tarihin En Büyük Duygu Kırılmasını Yaşıyor'

Onedio Medya
22.12.2015 - 16:59

HDP Eş Başkanı Demirtaş başbakan Davutoğlu'nun 'Neden kriz yaşadığımız bir ülkeye bu zamanda gidiyorlar?' sorusuna 'Cehaletin daniskası, Moskova’ya geçen sene de gittim haberi yok' cevabını verdi. Meclis'te grubu bulunan üçüncü büyük parti olduklarını söyleyen Demirtaş, 'Bizim, Türkiye'nin iç ve dış sorunlarına, uluslararası ilişkilere dair politikalarımız var. Ve bunların hiçbiri Türkiye'nin aleyhine değildir. Ama hükümetin iç ve dış politikalarını tümden benimsemek zorunda da değiliz' açıklamasında bulundu.   Açıklamasında 'Kürtler tarihin en büyük kırılmasını yaşıyor' vurgusu  yapan Demirtaş ayrıca hendeklerin operasyonlardan önce değil, sonra kazıldığını söyledi ve ekledi: 'Sizin cebinizden çalınan paralarla bu savaş yürütülüyor. 'Gezi'de biz çok iyi anladık' diyenler demek ki tam anlayamamışlar. Ülkenin batısı buna karşı bu kadar sessiz duyarsız kalmamalı. Türkiye'nin batısı bu savaşa hayır derse bir gün dahi sürdüremezler.'

İçeriğin Devamı Aşağıda

Demirtaş, Rusya'ya hareketinden önce Meclis'te bir basın toplantısı düzenledi. Geçen yıl da Moskova'da Rusya'nın Suriye'den sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Bogdanov'la görüştüğünü aktaran Demirtaş, 'Sayın Dışişleri Bakanı Lavrov'la da görüşmek istemiştim ama fırsat olmamıştı, programlar uyuşmamıştı. Uzun süredir beklediğimiz bir görüşmeydi. Türkiye-Rusya krizi ortaya çıkmadan önce bu girişimler vardı ama tarih bugüne denk geldi. Dolayısıyla bu görüşmeyle ilgili bazı çevrelerce yapılan çiğ yorumları yadırgadığımızı belirtmek istiyorum' dedi.

Biz bu parlamentoda en büyük 3'üncü grubuz ve Türkiye'nin iç ve dış sorunlarına, uluslararası ilişkilere dair politikalarımız var. Bunlar Türkiye'nin aleyhine değildir. Ama hükümet politikalarını doğrulamak zorunda değiliz. Yanlışlar olduğunu eleştiriyoruz. 

Parlamentoda bulunan bir grup olarak sorunların çözümü konusunda elimizden küçük de olsa bir imkan varsa bunu Türkiye toplumunun lehine değerlendirmek isteriz. Elbette Suriye'deki çözüm için görüşleri paylaşacağız. Türkiye pasaportuna sahip çok sayıda iş adamı, işçi çalışan kriz nedeniyle mağdur olmuş. Milyonlarca insanımızı etkileyen bir durum ve sayıları 10 bini buluyor. Hükümet bunlarla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Bu insanlarımızın da yaşadığı sorun konusunda ne yapabiliriz konusunda tartışmak istiyoruz. Dün itibariyle Türkiye Dışişleri Bakanlığıyla da arkadaşlarım görüşme yaptılar. Bu tür diplomatik görüşmeler, çalışmalarımız Türkiye'deki herkesin lehine yararına olur. Suriye'de Ortadoğu genelinde çözüm konusunda Türkiye'nin etkili güç olacağına inanıyoruz. Türkiye olmadan sorunları çözmenin zor olduğunu biliyoruz. Hükümetin politikalarıyla bunun imkansız olduğuna inanıyoruz. Hükümetin içerdeki ve dışardaki politikalarını eleştiriyoruz. Parlamento içinde de gerektiğinde arzu edilen gruplara, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı olmak üzere bununla ilgili bilgi verebilir' diye konuştu.

'Kürt sorununa nasıl hendek, barikat sorunu dersiniz?'

Türkiye'nin en yakıcı gündeminin sokağa çıkma yasağını ve ağır tahribat yaşanan çatışmalar olduğunu savunan Demirtaş, sokağa çıkma yasağının olmadığı yerlerde ise ilan edilmemiş sıkı yönetimin olduğunu ileri sürdü. Türkiye'nin ilerleyebileceği tek bir adım dahi kalmadığını belirten Selahattin Demirtaş, hükümeti sorunu 'hendek sorunu' olarak tanımladıkları için eleştirdi. Selahattin Demirtaş şunları söyledi: 'Hükümet sözcüleri derin bir cehalet örneği sergiliyor. Hendek sorunu, barikat sorunu varmış gibi adını böyle koyarak ne pahasına olursa olsun kapatacağız, gömeceğiz, yakacağız' diyorlar. Bütün bu Kürt sorununu, 100 yıllık bu sorunu görmezden gelen saflık içinde davranılıyor. Bazen inanmakta zorlanıyorum. Hükümetin yaşadığı bu kadar acıdan, çözüm süreçleri deneyiminden sonra acınası durumuna üzülüyoruz. Kürt sorununa nasıl hendek, barikat sorunu dersiniz? 1980'de PKK dağa çıktığında da '3-5 çapulcu' dediniz. Yine Kürt sorununu, Kürtleri anlamaktan uzak oldunuz. Bakın o zamandan bugünlere geldik. 

Bu kadar sürede devleti yönetenlerin kafası hiç mi değişmez? Orada yaşayan insanlar kim? Burada atılan manşetlerin oradaki Kürtlerin duygu dünyasındaki karşılığı nedir. Başbakanın hakaretlere varsan tehditleri Kürtlerde nasıl duygu yaratıyor bunu hesaplayan var mı? Acaba bu hükümetin umurunda mı? Bugün bir halkın tamamını hedef haline getiren, şehirlerde ilçelerde tanklarda 10 bine varan gücüyle haritaların önünde operasyonlar yapılıyor. Buna terörle mücadele diyorlar. Aylardır büyük bir askeri abluka altında ve bunu büyük bir başarı öyküsü olarak anlatmaya çalışıyorlar. Ortada büyük bir fiyasko vardır. Kafasını pencereden çıkaran keskin nişancı ateşiyle öldürülüyor. Kadın, genç, çocuk infaz ediliyor. Sivil insanları terörist ilan edip tamamını katli vacip insanlar olarak gösteriyorlar. Devlet bu konuda kararlı olabilir. Tankı, topu var. Tüm unları ağır şekilde yapabilir ama hiçbir şey kazanamaz, başaramaz bunu unutuyorlar. 

Eğer Cizre, Silopi, Sur'da gerçekten mesele 10-20-30 Pkk'lı meselesi olsaydı aylardır bu kadar büyük askeri operasyonlara rağmen sorun çözülmüş olmaz mıydı? Orada yaşayan halkın önemli bir kısmı öz yönetim ilanlarının arkasında olduğu için çözülemedi. Türkiye'nin batısı kandırılıyor özellikle. Ortada bir halkın Kürtlerin inkar edilmiş, halk olarak kabul edilmemiş bir topluluğun hak talebi var. Devletin buna karşı saldırısı var. Hendekler ondan sonra kazılmıştır.

'AKP 1 Kasımda darbe sonucu elde ettiği iktidar karşısında bir tek Kürtlerden çekiniyor'

Demirtaş 'HDP'nin Kürt tabanının iradesi kırılmaya çalışılıyor. Çünkü AKP 1 Kasımda darbe sonucu elde ettiği iktidar karşısında bir tek Kürtlerden çekiniyor. Darbe yapılmıştır bu ülkeye. 7 Haziran seçim sonuçları kabul edilmemiştir. Savaş kararı alınmış toplum korkutulmuştur. Yeniden iktidar baskı yaşamıştır. Buna karşı toplum sessiz mi kalacak? Halk kurbanlık koyun gibi mi davranacak iktidara karşı? Güvenlik politikasından şu gün vazgeçerlerse toplumun tamamı barış ve müzakereden yanadır. Ama 'masayı devirdik, Kürt sorunu yoktur' diye kimdir biz miyiz?' dedi.

'Saraybosna'da da hendek barikat kurdular'

Güneydoğu'da yaşanan olayları Saraybosna'ya benzeten Demirtaş, 'Savaş isteyen AKP politikası, terörist diye yaftalamaya çalışan yine AKP politikası. Bu iki yüzlülüğü kabul etmedik edemeyeceğiz. Saraybosna'ya bakın 4 yılda ablukaya alındı. Kahramanlıkla anlattığımız Saraybosna'da ne yaptılar hendek barikat kurup perde astılar. Aynı şeyi bugün Davutoğlu kendi ülkesinde ilçelere de yapıyor. Bunlar son bulsa operasyonlar 'öz yönetim, özerklik' nedir' dese dinleyelim ne kaybedecek. 'Buyurun sizi davet ediyorum' dese ne kaybeder bu ülkenin başbakanı. Kendi toplumuyla barışamayan bir hükümet neyi çözebilir?' diye konuştu.

"Özyönetim diktatörlük karşıtı bir taleptir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a isim vermeden seslenen Demirtaş, 'Sen gir dedin Cizre'ye, Şırnak'a. 1 Kasım'da kimse genelkurmay başkanını seçmedi. Neden kara kuvvetleri, hava kuvvetlerini gönderiyorsun? Bu çaresizliğin acizliğin göstergesidir. Özyönetim diktatörlük karşıtı bir taleptir. Ne tek adam yönetimi ne karşı demokratik yönetim istediler. Öz yönetim değil de başkanlık ilan etseydiler oraya kutlama heyetleri gönderirdiler. Kendi kurdukları gelecek Türkiye'si böyle değil' dedi.

'Gelecek yüzyılı birlikte kurması gerekenler Suriye'deki Kürtlerdir'

Hükümetin Suriye'deki Kürtlerin güçlenmesini istemediklerini bunu yanlış bir politika olduğunu aktaran Demirtaş şöyle devam etti: 'Gelecek yüzyılı birlikte kurması gerekenler Suriye'deki Kürtlerdir. Bunu yapmak yerine Türkiye'ye kaybettiriyor. Biz bu yanlış politikaları eleştiriyoruz. . Tanka topa karşı direnen halkın yanındayız. AKP'nin yanında değiliz. Savaş dursun diye halkın yanındayız. Başbakan ne zannediyor: Yüzde 90 oy aldığımız yerlere tankla, topla gireceksin, neredeyse yüzde 100' e yakın bizim tabanımız olan yerlerde sen bu kadar zulüm yapacaksın sonra HDP senden yana mı olacak? Çok safmış Sayın Davutoğlu kusura bakmasın' dedi.

'Kimsenin haddi değildir bizi terörist ilan etmek'

Demirtaş, kendilerini terörist ilan ettiklerini anımsatarak, 'Kimsenin haddi değildir bizi terörist ilan etmek. Çık şu kürsüye Cumhuriyet Gazetesinin manşetinde yayınlananları açıkla. IŞİD'le bu kadar sıkı fıkı olmanın hesabını ver. Sonra bizden hesap sorarsın her yerde. Verilmeyecek hesabımız yoktur. Biz çatışmaların, savaşın olmasını istemiyoruz. Bunun yolu müzakere, diyalogdur. Başka yol yöntem göstermesin bize kimse. Cizre, Sur halkı teslim olduk dilekçesi mi imzalayacaklar ne olacak? Yani bütün saldırılara karşı halk başka ne yapacak direnecekte. Defalarca Sayın Davutoğlu'na ikili görüşmelerimizde de belirttim. Bu tür niyetlerinin olabileceği imasında bulundukça ortada bir sorun var. Evet yok demiyoruz. Kamu güvenliğiyle ilgili de bir sıkıntı var ama sizin yönetiminiz sadece sorunu büyütecek. Lütfen bu tür hatalar yapmayın demiştim. Sayın Davutoğlu'nu görüşmemizde yüz yüze uyarmıştım. Bunları nasıl savunabilir başbakan. Daha fazlasını yapacağız, göreceğiz diye nasıl diyebilir?

Kahramanlık tankla topla Cizre'ye, Sur'a, Yüksekova'ya girmekte midir? Batıya yansıyandan çok daha vahimdir. Halkın duygusunda yaşanan kırılma buraya yansıyandan çok çok fazla. Ya bu durumu anlar doğru şekilde idrak eder yada durum kimsenin kontrol edemeyeceği noktaya gidiyor. Genelkurmayı, kara kuvvetlerinin işi de değil. Askeri müdahale durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Biz özellikle yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili hükümeti uyarıyoruz: Gıda ambargosu uyguluyorsun, işkence yapıyorsun, gözaltına aldığınız insanlar var. Bunları bugün zafer olarak görebilirsin. Bunun faturası her geçen gün ağır hale gelir ve bu faturayı hepimiz ödüyoruz. Sizin cebinizden çalınan paralarla bu savaş yürütülüyor. 'Gezi'de biz çok iyi anladık' diyenler demek ki tam anlayamamışlar. Ülkenin batısı buna karşı bu kadar sessiz duyarsız kalmamalı. Türkiye'nin batısı bu savaşa hayır derse bir gün dahi sürdüremezler. Biz bunu istiyoruz. Bunun çabasını her şeye rağmen sürdüreceğiz' dedi.

'Hükümetin DTK'nın ortaya çıkardığı deklarasyona cevap vermesini istiyoruz'

Demokratik Toplum Kongresinin aldığı olağanüstü kongrede özyönetimde insanların ne istediklerinin görüşüleceğini aktaran Demirtaş, 'Hükümetin DTK'nın ortaya çıkardığı deklarasyona cevap vermesini istiyoruz. Olumlu yada olumsuz. Bu sürece her şeyin öneri, eleştiriyle katkı vermek için siyasi alana eklemek için bunu yapıyoruz Hendek, barikat değil sorun siyasidir. Bütün tarafların buna katkı vermesi için DTK buna görüş alacak' diye konuştu.

'Kürtler şu anda belki de şu anda tarihin en büyük kırılmasını yaşıyor'

'Türkiye sizce fiilen bölünüyor mu ?...Duygu kırılması var dediniz ?' sorusuna Demirtaş, 'Kürtler şu anda belki de şu anda tarihin en büyük kırılmasını yaşıyor. Dersim, Ağrı, Çorum, Maraş'ta çok katliam gördü topraklar. Bu durum başka kimse anlamak istemiyor. Bize 'Biz bu devlet çatısı altında nasıl yaşayacağız' diye soruyorlar. Bize oy verenler bu soruyu soruyor. Ankara, Suruç katliamını bunun için gerçekleştirdi. Alanlara meydanlara kimse çıkamasın diye. Daha kötü günler görmemek için sesimizi yükseltmek zorundayız. Korkunun ecele faydası yok. CHP'den AKP'den milletvekilleri eğer parti yönetimleriniz bunu kabul etmiyorsa onlara rağmen barış sesini yükseltmelisiniz. Türkiye'nin batısı bu duyarsızlığa bir son vermeli. Parlamento devreye girmelidir. Hükümetin bu konudaki kararını değiştirmesi için parlamentoda çalışma başlatılmalıdır' diye cevap verdi.

'Barikattaki insanların elinde hafif silahlar var'

'Hükümet yaşanan zararların karşılanacağını söylüyor, nasıl değerlendiriyorsunuz' sorusuna Demirtaş, 'Barikattaki insanların elinde hafif silahlar var. Bunları görüyoruz. O ağır tahribatlar tankla, topla yapılan atışlarla gerçekleşiyor' karşılığını verdi.

'Okullar özel harekatın karargahı haline geldi'

Operasyon yapılan ilçelerde insan hakları ihlallerinin meydana geldiğini vurgulayan Demirtaş , 'Orada mesele hendek kazan 20 genç olsaydı neden 4 aydır tek bir sokağa girilmedi. Çünkü halk öz yönetimin arkasındadır. Halk desteği olmayan hiçbir hareket bu kadar direnemez. Halkı dinlemeniz lazım. Okullara ,camilere yapılan saldırıların hiçbirini tasvip etmeyiz. Fakat basının şunu görmesi lazım: Annesinin karnında 8 aylık öldürülen bebek bu bedeli ödemek zorunda mıdır? Okullar kışlalara dönüştürüldü. Ders, öğrenci yok. Özel harekatın karargahı haline geldi. Bunun emrini biz mi verdik? Bu çabalarımız görülmezse sürekli istenci bir dille parmak sallayarak bizi, köle gibi görme anlayışına karşı ne yapacağız? AKP'den özür mü dileyeceğiz? Biz kimsenin dilini yasaklamadık. Katliam yapmadık. Biz Türkün ana vatanını inkar etmedik. Bunu yapan Türk devleti adına hareket edenlerdir. Bütün diktatör sevdalıları hep böyle bağırıp çağırdılar ama halk haklıysa yapılacak bir şey yoktur' diye konuştu.

'İlk fırsatta yemin edip çalışmalara başlayacağız'

TBMM'de ne zaman yemi edileceği sorulan Demirtaş, 'Bir türlü denk getiremedik. Bugün aslında katılacaktık fakat yine yetişmiyor. Cuma günü genel kurul çalışırsa yoksa haftaya yemin edip çalışmalara katılacağım ' dedi.

Nursima KESKİN / ANKARA (DHA)

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
101
39
10
9
5
4
0