Kılıçdaroğlu: 'Anlatsam Davutoğlu Çok Zor Durumda Kalır'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Ankara katliamının ardından içeride konuşulanları dışarıda anlatsam Davutoğlu çok zor durumda kalır' dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, iki ikili görüşmenin ardından basın toplantısı düzenleyen Kılıçdaroğlu'na 'Orada benim söylediklerimi benden izin almadan kamuoyuyla paylaşması doğru değil. Sürmekte olan soruşturma ile ilgili bilgi veriyorum, onun kamuoyuyla paylaşılması doğru değil' sözleriyle tepki göstermişti.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Davutoğlu'nun 'daha büyük olayların olabileceğinden endişe duyduğunu' ifade etti.
Star Tv'de Nazlı Çelik'in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başkları şöyle:
Sayın Demirtaş, topu sadece devlete atıyor. Devlet tüzel kişiliktir, sorumlu olan hükümettir. IŞİD militanlarını görüyorsunuz, “aman dokunmayın” diyorsunuz. Diyen kim? Kamu görevlisi... Adalet Bakanı bu olayları bilmiyor muydu? Tamamını biliyorlardı. Musul’da IŞİD’e hangi ödüller verildi, hala belli değil.
Siyasi sorumlu kim? Erdoğan bunu düşünmeli. Erdoğan şu anda Sayın Davutoğlu’na güvenmiyor. Niçin? Davutoğlu bana dedi ki, “Önce soruşturma yapacağız, ondan sonra karar vereceğiz” dedi. Bakana bağlı müffettiş, bakanı nasıl sorgulayacak. Olur mu böyle bir şey? DDK’yi harekete geçirdiler, güzel bir şey. O bakanların istifa etmesi gerekiyor. DDK güvenlik zaafı var diyecek, dememesi mümkün değil. Ankara’nın göbeğinde bu bomba patladı. Kim istifa edecek? Başbakan mı, içişleri bakanı mı? Adalet Bakanı gülüyor. İnsanlar hayatını kaybetmiş, insanda biraz vicdan olur. Sana soruyorlar, pişkin pişkin gülüyor.
O çocukların tamamı bizim çocuklarımız. Onlar bu yürüyüş için sizden izin istemişler. “Yürüyün” demişsiniz, “Sizin can ve mal güvenliğinizi sağlayacaksınız” demişsiniz. İnsanlar öldürülmüş, ortada sorumlu yok.
Sayın Başbakan, “Siz geleceğiniz için Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’yla, MİT Müsteşarı’nın içeride olduğunu, dilersem görüşmeye katılabileceklerini söyledi. Ben gerek olmadığını söyledim. Bir süre sonra çağırdı, MİT Müsteşarı’nı çağırdı, bir kişi MiT Müsteşarı’nın toplantıda olduğunu, geleceğini söyledi. Yani MİT Müsteşarı, bu olayda yoktu.
"Konuştuklarımızı anlatırsam Davutoğlu zor durumda kalır"
İçeride konuşulanları dışarıda anlatsam Davutoğlu çok zor durumda kalır. Aramızda kalacak hiçbir konuyu dışarıya taşımadım. Sayın Davutoğlu, içeride konuşulanları, IŞİD bağlantılarını anlatabilir” derse, tamamını anlatabilirim. Kim zor durumda kalacak, o zaman çok daha net çıkar ortaya. Bana anlattıklarından, benim sorduklarımdan bir kısmını özellikle anlattım. Örneğin, kendisine sordum, “Suruç katliamında kimi teslim ettiniz yargıya?” dedim. “Onu düzelttim” dedi.
Davutoğlu, daha büyük olayların olabileceğinden endişe duyuyor.
Buradan bütün bu emniyet müdürlerine, çevik kuvvet, istihbarat elemanları var, hepsine teşekkür ediyorum.
Eğer bu tablonun bir faturası varsa, PKK terörü dahil, sorumlusu Türkiye’yi yönetenlerdir. Kişiyi biliyorsunuz, fotoğrafı var elinizde, Ankara’ya kadar geliyor, yakalamaktan acizsiniz. PKK kendi mahkemelerini kuruyor, siz Ankara’da seyrediyorsunuz, 7 Haziran’dan sonra “kandırıldık” diyorsunuz.
Şimdi yanlışlık sadece patlayan bombalarla sınırlı olsa... 2,5 milyona yakın Suriyeli var. Ne olacak bu insanlar? Doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum.
- Bahçeli gitmedi ama siz gittiniz, Cumhurbaşkanı gitti, Başbakan gitti, Demirtaş gitti saldırı yerine. Birlikte görüntü vermek hakkında ne düşünüyorsunuz?
İzlenen siyasetin Türkiye’yi getirdiği nokta budur. İçim kan ağlayarak söylüyorum. Milli maçta, yabancılar dahi ölen çocuklarımız için saygı duruşunda bulundular. Bazıları ıslıkladılar. Neresi burası biliyor musunuz? Mevlana’nın evi... O yüce insana bile saygı duymuyorsanız ne diyeyim ben? Sevginin hoşgörünün mabedidir. Yabancısı bile saygı duruşunda. Senin çocuğun, senin evladın, saygı göstermekte zorlanıyorsun. Bu ülkeyi bu hale kim getirdi.
Eğer şu olsaydı, olaydan hemen sonra dört siyasi partinin lideri davet edilseydi, “Ya ben gitmem” gibi bir düşünceye kapılmamız doğru olmazdı. Cumhuriyet tarihinin en büyük terörü olmuş, başka hesaplarla farklı tutumlar almak olmaz. Sorumlu olan Sayın Davutoğlu’dur. Yetkili olan da odur. MİT Müsteşarlığı da ona bağlıdır, Emniyet İstihbarat da ona bağlıdır. Gerçek anlamda bizi bilgilendirecek kişi Davutoğlu’dur. Bir eksiği vardır, Sayın Demirtaş davet edilmemiştir.
Davutoğlu’na “Sayın Demirtaş, genç birisi, acıyı belki çok daha derinden hissetmiş olabilir ama siz Başbakan’sınız, sorumlu olan, yetkili olan sizsiniz dedim. Bunu yaptığınız zaman gerçek anlamda bir Başbakan olabilirsiniz” dedim.
Bu seçimler, diğer seçimlere benzemiyor. Sandığa giderken hepimizin düşünmesi gereken seçimler. Neyi düşüneceğiz? 13 yılda geldiğimiz nokta doğruysa ve güzelse sorun yok, gider oyunuzu yine verirsiniz. Ama burada temel bir sorun var, terör azdı, ayrışma arttı, insanlar birbirine selam veremez noktaya geldi. Türkiye’nin toparlanmaya ihtiyacı var. Ekonomi bir taraftan, işsizlik bir taraftan, dış politika bir taraftan. “Türkiye’nin çivisi çıktı, derlenip toparlanması lazım” diyorsanız, insanların düşünmesi lazım.
- Suruç’un ardından araştırma komisyonu reddedilmişti. Ankara olayıyla ilgili bir talebiniz olacak mı? Eğer o komisyon kurulsaydı durum farklı olur muydu?
Parlamentoda bu konunun araştırılmasını istedik. Nedeni de çok açıktı. Bir canlı bomba olayı vardı, kişi üç aşağı beş yukarı belliydi. Elini kolunu sallayarak geldiler. Hiçbir önlemin alınmadığını çok iyi biliyorum. Sayın Davutoğlu bana bunu da söyledi. İsterse bunu da söylerim. Davutoğlu asla rahat edemez. Bunlar burada kalsın dediği için ben de burada tutuyorum. O önergenin gereği yapılsaydı, emniyet istihbarat, MİT davet edilecekti. “Hangi gerekçelerle bu önlemleri almadınız?” diye sorulacaktı.
MHP bir araştırma komisyonu kurulmasını istemedi, MHP hangi gerekçeyle istemedi, son derece merak ediyorum.
- Bahçeli “Görüşmek istemedim değil ama zamanlama uygun olmadı” dedi.
Sayın Bahçeli zamanlama olarak uygun görmeyebilir, bu konuda kendisine özel bir eleştiri getirmeyi doğru bulmuyorum. 102 kişinin öldüğü, cumhuriyet tarihinin en kanlı eyleminin yapıldığı ortamda görüşmeyeceksek, ne zaman görüşeceğiz? Bu soru havada... Biz bir araya gelip konuşmalıyız. Ha ben randevu istedim olabilir, uygun olmayabilir. Kendisi ne zaman arzu ederse gelebilir. Bizim gerilmemiz toplumu geriyor. Siyasetin kin alanı olmadığını hepimizin bilmesi lazım. Kinle, öfkeyle devleti yönetmeye kalkarsanız, toplum gerilir. Etnik kimlik, inanç üzerinden, yaşam tarzı üzerinden ülke kutuplaştırılıyor. Siyaset nedir, birinin çocuğu işsizse ona iş bulmaktır. Emekli geçinemiyorsa imkan sağlamaktır. Çiftçi üretemiyorsa, engelleri kaldırmaktır. Neden bu kadar pahalı, üretmesi lazım, çalışması lazım. Bütün bunları düşünmemiz lazım. Siyasetin görevi budur. 10 yıldır, senin kimliğin ne, yaşam tarzın ne, inancın ne deniliyor. Cumhurbaşkanı çıktı, gençler kimliğinizi unutmayın dedi. Sevgili gençler, korkmayın, ülkenize sahip çıkın, göreceksiniz ki siyasetçiler sizi ayıramayacaklar. Siz bu ülkenin umudu, geleceğisiniz. Sözüm söz, bütün meydanlar açık olacak, yurt sorununuzu çözeceğim. Hiçbir yasak getirmeyeceğim, özgürce bu ülkenin meydanlarında gezeceksiniz. Sizi potansiyel suçlu olarak değil, bu ülkenin geleceği olarak göreceğim.
- Demirtaş’a suikast iddiaları...
Bir siyasi parti liderine suikast iddiası ciddi bir iddiadır. Kendisine bu bilginin Kobani üzerinden ulaştığını aktardı.
- Siz tehdit alıyor musunuz?
Bir kez saldırıya uğradım, üstelik TBMM’de. Zaman zaman protestolar oluyor, herkes siyasetçi değil. Sevmeyen olabilir. Saygıyla karşılamak lazım.
Öyle bir hale getirdiler ki ülkeyi... Bu ülkenin başbakanı Diyarbakır’a, sonra da belli yerlere gizli gidiyor. Gizli gittiğini de övünerek anlatıyor. Bu ağlanacak bir durumdur. Kendi ülkene gidiyorsun, başka ülkeye gitmiyorsun. Savaş alanına gitmiyorsun. Kendi ülkende korumalarla gidiyorsun, bunu bile gizli yapabiliyorsun. 13 yıldır bu ülkeyi bu hale kim getirdi?