onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Kendini Mesih İlan Ederek 17. Yüzyıl Osmanlı Tarihine Damga Vurmuş Gizemli Bir Şahsiyet: Sabetay Sevi

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Kendini Mesih İlan Ederek 17. Yüzyıl Osmanlı Tarihine Damga Vurmuş Gizemli Bir Şahsiyet: Sabetay Sevi

Anıl Göç
17.06.2016 - 12:55 Son Güncelleme: 08.11.2021 - 15:45

600 yıllık büyük ve geniş bir imparatorluk olan Osmanlı'da sıkça garip olaylara rastlanmıştır. Sabetay Sevi bu ilginç olaylardan sadece birisinde rol alan ve yaptığı faaliyetlerle bir hayli ilgi çekici derecede enteresan bir şahıstır. İşte biz de buna istinaden Sabetay Sevi'nin garip hayatını ve faaliyetlerini incelemeyi uygun gördük.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

İlk Yıllar

İlk Yıllar

Sabetay Sevi'nin ailesi esasında Mora'da yaşamaktaydı. 17.asırda bir liman şehri olarak yükselen ve değer kazanan İzmir'e göç ettiler. Böylece Sabetay 1626 yılında  İzmir'de doğdu. Gençlik döneminde çok iyi bir dini eğitim alan Sabetay, 18 yaşında bir genç olduğunda artık Yahudiliğin bütün detaylarına hakim, hatta etrafında müritleri bulunan mistik birisi konumuna gelmişti. 1648 yılına gelindiğinde ise Sabetay Sevi artık kendisini Yahudilerin beklenen mesihi ilan etti. O dönemde Yahudiler arasında gerçekten bir mesihin gelmesi bekleniyordu. Fakat İzmir'deki dini görevliler Sabetay Sevi'nin mesihliğine inanmayıp, onu dini kötüye kullanmakla suçladılar.

Mesihlik İddiaları

Mesihlik İddiaları

Kendi çevresindeki din adamları ve gençlik dönemindeki hocaları mesihlik iddialarını kabul etmese de Sabetay, halk arasında birçok kişiyi kendine takipçi ve mürit olarak bağlamıştı. İzmir'den önce Selanik sonra da İstanbul'a giden Sabetay, gittiği yerlerde kendisine karşı çıkanların yanı sıra ona inananları kendi takipçisi haline getirmekteydi. 1650 yılında İstanbul'a gelen Sabetay Sevi'nin buradaki ilginç bir hadisesinden bahsedilir. Söylenene göre Sabetay bir gün pazar yerinde büyük bir balığa bebek elbisesi giydirmiştir. Bu hareketini görenler ise Sabetay'ın deli olduğunu düşünmüşler.

İddiaların Güçlenmesi

İddiaların Güçlenmesi

Sabetay Sevi, 1660'lı yıllara gelindiğinde Filistin'e doğru yöneldi. Trablus, Beyrut, Mısır ve Kahire'ye gitti. Burada da kendisinin mesihliğini çevreye yayma çalışmalarını sürdürdü. 1663 yılında tanıştığı Gazzeli Nathan isimli alim bir genç, Sabetay Sevi'nin mesihliğini onayladı. Gazzeli Nathan'ın Sabetay'ı mesih ilan etmesi müritlerin daha fazla artmasını sağladı. Sabetay buradan sonra Kudüs' geçti. Kudüslü din adamları Sabetay'ı kabul etmediler. Fakat bunun önemi yoktu Sabetay artık çevresine büyük bir takipçi kalabalığını toplamıştı. Kudüs'ten sonra Halep'e ve oradan da tekrar İzmir'e geçti. Sabetay Sevi İzmir'e döndüğünde artık Yahudi aleminin mesihi olarak görülüyordu. Dünyanın dört bir yanında adı duyulmuş ve çevresinde birçok mürit toplanmıştı.

Sabetay Sevi'nin Tutuklanması

Sabetay Sevi'nin Tutuklanması

Osmanlı, 1665 yılına kadar Sabetay Sevi'nin faaliyetlerine karışmamıştı. Çünkü bunu Yahudiler arasındaki dini bir mesele olarak görüyordu. Fakat o tarihte Sabetay, Osmanlı topraklarını kafasına göre istediği kişilere dağıtıp, bu kişileri belirli bölgelerin valisi ilan edince Devlet-i Aliyye zaruri olarak bu duruma müdahale etmek zorunda kaldı. İzmir kadısının payitahta şikayeti üzerine Sabetay Sevi için sadrazamdan izinle yakalama emri çıkartıldı.

Gümrük Emini Mahmud Ağa

İzmir canibinden Marmara ceziresine bir Yahudi gelup bazı beyhude söz söylermiş. Adam gönderup mezbur Yahudi her neredeyse getirdesin. Buyuruldu

Sabetay Sevi o sıralarda başkente doğru seyahat etmekteydi. Çevresindekilere mesih olduğunu kanıtlamak için, İstanbul'a padişahı tahtından indirmeye gittiğini söylemişti. Yolda yakalanarak zindana atılan Sabetay, birkaç gün sonra sadrazam Fazıl Ahmet Paşa'nın karşısına çıkartıldı. Fakat Sabetay'ın yakalanarak İstanbul'a getirildiğini öğrenen Yahudiler, efendilerini görmek için başkenti akın etmişlerdi. Bu büyük karışıklık içerisinde Sabetay'ın Gelibolu'da bir adaya sürülmesine karar verildi.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Sabetay Sevi'nin Müslüman Oluşu

Sabetay Sevi'nin Müslüman Oluşu

Müritleri Sabetay'ı Gelibolu'daki sürgün günlerinde de yalnız bırakmadılar. Dünyanın dört bir yanından mesih Sabetay'ı görmek için insanlar buraya akın ediyorlardı. Sabetay sürgün edildiği yerde de sorun çıkartınca bu sefer yargılanmak için Edirne'deki saraya götürüldü. Burada eğer mesih ise mucizesini göstermesi için Sabetay'a 'mesih isen sana ok işlemez en iyi nişancılarımız sana ok atsın mucizeni görelim' denildi. Sabetay Sevi köşeye sıkıştığını fark edince, mesihlik iddialarının yalan olduğunu ve bunları çevresinde toplananların uydurduğunu söyledi. Padişah ve diğer devlet büyükleri doğal olarak bu sözlere inanmamışlardı. Sabetay son çare olarak kelime-i şehadet getirerek Müslümanlığı kabul etti.

Son Faaliyetleri Ve Ölümü

Son Faaliyetleri Ve Ölümü

Sebatay Sevi 16 Eylül 1666 tarihinde devlet büyüklerinin önünde Müslümanlığı kabul ettikten sonra Mehmet adını aldı. Aziz Mehmet Efendi namıyla sarayda kapıcıbaşı rütbesine getirildi. 7 yıl bu görevde hizmet ettikten sonra, tekrar eski faaliyetlerini yürüttüğü tespit edilince bu sefer 1672 yılında Arnavutluk'un Ülgün kentine sürgüne gönderildi. Burada da birkaç sene sakin ve kendi başına bir hayat sürdükten sonra Eylül 1675 veya kaynaklarda verilen başka bir tarihe göre 1676 yılında hayatını kaybetti.

Sabetay Sevi Takipçileri ve Atatürk

Sabetay Sevi Takipçileri ve Atatürk

Sabetay'ın Müslümanlığı kabulünden sonra Yahudiler arasında kendisine inananların çoğu bu itikatlarından vazgeçtiler. Fakat 200 kadar aile Sabetay'ın Müslümanlığı seçmesini, kendi mesihliğini garantiye almak için yapmak zorunda olduğu bir eylem olarak görüyorlardı. Bu 200 aile de Müslüman oldu ve Dönme veya Avdeti olarak anılmaya başlandılar. Bu aileler ilk başta Selanik'e yerleşmişlerdi. İşte bazı insanlar günümüzde Atatürk'ün dedelerinin bu 200 aileden geldiğini ve Sabetayistlerden olduğunu iddia etmektedirler.

Yakın zamanda Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığında bulunmuş olan soyağacında görüldüğü üzere, Mustafa Kemal Atatürk'ün dedelerinin, avdetilerle hiçbir alakası bulunmamaktadır. Bunun tam tersine Atatürk'ün dedeleri Sabetayistlerden önce de Selanik'te bulunmaktadırlar. Ayrıca bu 200 aile sonradan İstanbul'a gelmiştir. Bugün İstanbul-Üsküdar'daki Bülbül Deresi Mezarlığı, bu ailelerin ekseriyetinden oluşmaktadır.

YARARLANILAN ESERLER

  • Erhan Afyoncu-Sahte Mesih, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2013

  • Murat Bardakçı-Tarihin Arka Odası Programı, Habertürk 22 Haziran 2013

  • İlber Ortaylı-Türklerin Tarihi II, Timaş Yayınları, İstanbul 2016

  • Gershom Scholem-Sabbatai Şevi The Mystical Messiah

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
İletişim: history.anilgoc@gmail.com
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
131
25
12
9
6
4
3
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Rabia Kılıç

Her Osmanlı trajedisine, ayaklanmasına, herhangi bir olaya, Atatürk karıştırılmasa olmaz zaten. Tövbe ya.

cinnet is coming

osmanlı da ne sabırlıymış. sürgün etmiş sadece