Kumbağ sırtlarından Uçmakdere’ye doğru yol alırken Marmara’nın nakış
gibi girift, çakır gözlü küçücük koyları aşağılardan; ciğerlerindeki son
oksijen kırıntısını tüketmek üzereyken su yüzüne çıkmayı başarmışçasına
denizin orta yerinden yükselen Marmara Adası ve Hayırsız Ada’nın
silüeti ise çok ötelerden göz kırpar sizlere.
Öyle bir ufka bakarsınız ki bu yükseklikten; Çanakkale Boğazı’nın
girişine doğru sokulan Karabiga kıyılarını, Marmara Adası’nın hemen
gerisine denk düşen Kapıdağ Yarımadası’nı ayan beyan seçebilir
gözleriniz.
Deniz yönünden esen rüzgar aşağılardaki dizi dizi dalyanların
ayaklarını yıkadığı denizi çırpındırır. Başınızın üzerinde ışığa
tutulmuş pervaneler misali Marmara’ya kanat açan yamaç paraşütçülerine
yol verir o rüzgar.
Ganoslar’a omuz vermiş kıvrım kıvrım yollarda ilerlerken o meşhur
Uçmakdere’ye yaklaştığınızı bilirsiniz de, yine de yolun iyiden iyiye
gözünüzde büyümeye başladığı anda radyodan yükselen “yol şarkıları”
yetişir imdadınıza. Sabahattin ALİ’nin dizeleri notalarla öpüşerek der
ki;
“Başını göğsüme yasla sevgilim / Güzel saçlarında dolaşsın elim…” __
Siz bir yandan şarkıyı mırıldanır, bir yandan aşağıdaki derin vadi
boyunca denize inen akça kavakların saçlarını tarayan ılık rüzgarı
yüzünüzde duyarken, Ganoslar’ın koynuna saklanmış Uçmakdere birden bire
dikiverir karşınıza. “Bu kadar mı isabet olur?” demekten kendinizi
alamazsınız. UÇMAKDERE; Ganoslar'ın Koynunda