onedio

Beşir Atalay Haberleri

Beşir Atalay ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Beşir Atalay ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Van'da Miting Sonrası Kavga: Polisin Ateşiyle 1 Kişi Yaralandı
Van'da Başbakan Erdoğan'ın parti mitinginin ardından AK Partililer ile BDP'liler arasında gerginlik çıktı. BDP'li gruba polis müdahale etti. Polis kalabalığı havaya ateş açarak dağıtmaya çalıştı. Bir kişi göğsünden vurularak ağır yaralandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , partisinin düzenlediği mitingi için Van’a geldi. Yoğun güvenlik önlemlerinin olduğu Van’da mitinge gelenlerin yanlarına getirdikleri su şişelerinin kapakları bile polisler tarafından alınarak atıldı. Miting alanı yakınında da BDP ’liler ile AK Partililer arasında kısa süreli bir gerginlik görüldü. Miting alanına doğru giden bir grup BDP’li, yine BDP’li yöneticiler tarafından güçlükle çevrildi. Yerel seçimlere kısa süre kala Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, miting için özel uçakla Van’a geldi. Başbakan Erdoğan’a eşi Emine Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da eşlik etti. Başbakan Erdoğan’ı havaalanında Van’da bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AK Parti Van Milletvekilleri Burhan Kayatürk, Fatih Çiftci, Mustafa Bilici, Gülşen Orhan tarafından karşılandı. Başbakan Erdoğan daha sonra partisi tarafından Beşyol meydanında düzenlenen mitinge katıldı. Başbakan Erdoğan’ın yapacağı miting öncesi Van’da güvenlik üst seviyeye çıkartıldı. Mitingin yapılacağı Beşyol Meydanı ve çevresi polis barikatları ile çevrilirken, vatandaşlar tek tek aranarak güvenlik noktalarından geçirildi. Arama yapan polisler kadınların çantalarındaki parfüm, keçeli kalemleri çıkartıp atarken, vatandaşların ellerindeki su şişelerinin de kapakları yine polisler tarafından açılarak atıldı. POLİSLERE YAKA KARTI Mitingde görev yapan polislere de yaka kartı takmaları dikkat çekti. Polis memurlarının mavi, amirlerin ise sarı renkli kart taktı. Mitingin yapılacağı Beşyol Meydanı yakınındaki Cumhuriyet Caddesi’nde de BDP’liler ile Ak Partililer arasında kısa süren gerginlik görüldü. Nedeni belli olmayan gerginlik yine BDP’li yöneticiler tarafından önlendi. MİTİNGİN ARDINDAN POLİS ATEŞ AÇTI: 1 YARALI Van’da Başbakan Erdoğan’ın parti mitinginin ardından AK Partililer ile BDP’liler arasında gerginlik çıktı. BDP’li gruba polis müdahale etti. Polis kalabalığı havaya ateş açarak dağıtmaya çalıştı. Bu sırada, bir otelin restoran bölümünde çalıştığı öğrenilen, Kadir İnan isimli genç bir işçi göğsünden vurularak ağır yaralandı.. (Osman BEKLEYEN- Gülay ÖZEK- Murat ÇAĞLAR- Özcan ÇİRİŞ / DHA)
Star'da Başbakan Rahatsız Olur Diye Gül Sansürlenmiş...
Star Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü’nden yayın politikasına tepki göstererek istifa eden Ertuğrul Doğan, mutfakta neler olduğunu T24'ten Hazal Özvarış’a anlattı Uzan Grubu’nun sahibi olduğu gazete Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil’e emanet edildikten yaklaşık üç yıl sonra ailenin önde gelen üyesi Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu. Ve süreç Türk basını için şaşırtıcı olmayan bir seyirde ilerledi. 2002 seçimleri yaklaşırken manşetlerini “İktidara 15 gün kaldı” benzeri başlıklar süsleyen Star’da vazgeçilmez görsel kolları kıvrılmış beyaz gömleğiyle Cem Uzan oldu. Star gazetesi zorlanmadan partinin yayın organına dönüşmüştü. Fakat Star’ın parti bülteni olması işe yaramadı. Genç Parti yüzde 7,24 oy oranı ile seçim barajına takıldı ve galibiyeti önlerindeki iki genel seçimi daha birincilikle kazanacak Adalet ve Kalkınma Partisi aldı. Seçimden bir sene sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Uzanlar’a ait Çukurova ve Kepez Elektrik’e el koyunca Star, Tayyip Erdoğan tarafından dava edilecek şu manşeti attı: “Gücün buna mı yetiyor kalleş” TMSF, 2004′te bu kez İmar Bankası’nın borçları nedeniyle Star gazetesi ve Star TV de dâhil olmak üzere Uzanlar’a ait 219 şirkete el koydu. Star, çok geçmeden Kıbrıslı bir Türk olan iş adamı Ali Özmen Safa tarafından Kanal24′ün isim hakkıyla ile birlikte TMSF’den satın alındı. 2007’de kalp krizi sonucu hayatını kaybedecek eski Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Hasan Doğan ile Ethem Sancak Star Medya Yayıncılık A.Ş.’ye ortak oldu. Başbakan için “Başbakan şu anda en önemli idölüm. Adamın sevdalısıyım” diyen Sancak, yakın zaman sonra tek sahibi olacağı Star’ı alış hikâyesini şöyle anlatacaktı: “Tayyip Bey köşeye sıkıştırılmıştı, parti kapatma davaları, 367 kararı vs. Basın tek sesli, onu boğmaya çalışıyor. Hasan Doğan’la ‘Onun için ne yapabiliriz?’ diye konuştuk. Dedik ki, “Basın alanında tek sesliliği kıralım.(…) Star’ı büyüttük. Gazetenin yetmediğini anladık. İtibarsızlaşmış da bir gazeteydi. 24 televizyonunu kurduk. Ben tamamen ideallerim için, ona daha iyi hizmet edebilmek için girmiştim o işe.” Böylece Star’ın aidiyeti Genç Parti’den alınıp AKP’ye verildi. Bugün künyesinde “İmtiyaz sahibi” olarak eski AKP Erzincan Millietvekili Tevhit Karaya’nın yer aldığı Star’ın ortakları arasında Rixos Otellerinin patronu ve 1.3 milyon dolara Haliçport ihalesini kazanacak olan Fettah Tamince ile Petkim’in sahibi Azeri devlet enerji şirketi Socar var. Künyesinde yer alan isimler değişse de misyonu baki kalan Star’ın mutfağında neler olduğunu öğrenmek için Star Gazetesi Eski Yazı İşleri Müdürü Doğan Ertuğrul ile buluştuk. Ertuğrul, Alev Er’den sonra genel yayın yönetmenliğine gelen Mustafa Karaalioğlu’nun Star’ında 7 yıl mesai yaptı. Gazetedeki son 4 yılını yazı işleri müdürü olarak geçiren Doğan Ertuğrul, Mart ayında şu ifadelerin yer aldığı bir veda mesajıyla artık Yusuf Ziya Cömert’in yönettiği Star’dan istifa etti: “Türkiye’nin yaşadığı bu cinnet halinden medya fazlasıyla nasibini almış, haber değeri taşımayan ve algı yönetimi daha doğru ifadeyle kara propaganda amacı güden ‘haberler’ gazete ve televizyonların rutini haline gelmiştir. Bu nedenle yıllarca sahiplenerek görev yaptığım gazetemde benim açımdan sorumlu ve dengeli bir gazetecilik yapma imkanı kalmamıştır.” Ayrılmak zorunda kaldıkları medya gruplarında yazıları yayımlanmamasına rağmen “Sansüre uğramadım” diyebilen gazetecilerin de var olduğu bir camiada zülfüyare de dokunarak Doğan Ertuğrul’a Star’dan ayrılmasına neden olayları, “kara propaganda” dediği haberlerin neler olduğunu, Ergenekon davasını ele alırken Star’ın üslubunu ve Gezi Parkı eylemleri sürecinde yazı işlerinde neler yaşadıklarına kadar pek çok soru yönelttik. Doğan Ertuğrul’un T24′e anlattıkları, Star gazetesindeki Erdoğan barajının altında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de kaldığını, sansür tartışmasının Gezi Parkı protestolarına destek veren Cem Yılmaz’a kadar uzandığını da ortaya koyuyor. Star’dan sonra serbest gazeteci olarak çalışmak üzere yerleşmeyi planladığı Lübnan’dan yaptığı kısa Türkiye ziyaretinde Doğan’ın T24’ün sorularına verdiği yanıtlar aşağıda. Türkiye’de medyanın nasıl bir dönemden geçtiğine içeriden anlatımlarla tanıklık etmek üzere buyrun. ‘Star’da ben dâhil birçok editör Kabataş haberine itiraz etti’ Türkiye basınında yerleşik gelenek “Bâb-ı Âli 40 odalı bir konak, bir odadan çıkar, diğerinden girersiniz” diye ifade edilirken, siz Star’dan ses getiren bir açıklamayla ayrıldınız. Taşan bardağınızı hangi damlalar doldurdu? Keşke 40 odadan birinden çıkıp diğerine gitmek bugünkü piyasa şartları içerisinde mümkün olsa. Fakat bugün basının 40 odalı olduğu kanaatinde değilim. Biz ve ötekiler medyası var sadece; biz yani iktidar-havuz medyası ile iktidarın marjinalleştirmek istediği, Başbakan’ın “bunlar” diye nitelediği medya. Benim bardağımı taşıran ilk damla Gezi’deki savrulma oldu: Söylemeyi gurur sayarım Star’da çalışma arkadaşlarımın şaka yollu “Etik abi” diye nitelediği gazeteciydim. Çünkü Ergenekon’dan AK Parti’nin kapatılma davasına kadar gazetecilik ilkelerine uymadığını düşündüğüm her konuda insanları mağdur edeceğimize inandığım her haberde itirazlarımı dile getirdim. Kopuşun başlangıcı da, benim de sahip çıktığım birçok ilkeyi savunan AK Parti iktidarının bu ilkeleri terk etmesi sonrasında iktidara yakın medyanın da aynı yolu izlemesi oldu. Bunun ilk büyük patlaması tereddütsüz Gezi’ydi. Çocuklarım da gitti, ben de gittim Gezi’ye. Şiddet uygulayan gruplardan sıradan, demokratik taleplerini dile getiren insanlara varana kadar herkesi görme fırsatı buldum. Bu nedenle önce iktidarın sonra da iktidar medyasının Gezi’ye karşı tutumu çok rahatsızlık vericiydi benim için. Gezi sürecinin en tartışılan haberlerinden “Kabataş’ta toplu taciz” röportajı yayımladığında Star’ın yazı işleri müdürüydünüz. Haberin yayımlanma sürecinde neler yaşandı? O haberde kıran kırana bir itiraz süreci yaşadık. Öncesi ve sonrasında. Yazı işleri toplantısında bu hikâyenin inandırıcı olmadığını ve fantastik olduğunu söyleyerek karşı çıktım. Birçok editör arkadaşım da aynı yönde görüş belirtti. Israrla sadece başörtülü genç bir annenin ifadelerine dayanarak, hiçbir delil olmadan bu haberin yapılmasının doğru olmadığını anlattım. Fakat engel olamadım. ‘Kabataş görüntüleri çıkınca özür dilemeyi tartıştık’ Siz karşı çıkarken haberi savunanların kullandığı kelimeler ve sebepler nelerdi? “Biz o kadına inanıyoruz. Bu Geziciler her şeyi yapar” önyargısı ve saplantısı her itirazı bastırdı. Gazete yönetimi haberin iktidar tarafından büyük bir kampanyaya dönüştürüleceğini gördü. Bu itirazları seslendirmenin gazete içinde riskleri var mıydı? Ben zaten itiraz eden bir insandım ve itirazlarım dikkate de alınırdı. Fakat son dönemde dikkate alınma oranı değişti. Çünkü bir cinnet dönemi yaşıyor Türkiye. Öyle olunca, normalde daha ilkeli davrandığına inandığımız insanlar da bir şekilde savruluyorlar. Yakın zamanda Kabataş görüntüleri ortaya çıktığında yazı işleri toplantısında editor yazarak özür dilemeyi bile tartıştık ama Başbakan’ın tavrı netleşince yayınlamak mümkün olmadı… ‘Star bazen Erdoğan’ı Erdoğan’dan korumak istedi’ Gezi sürecine dair kısa bir Star dökümü: Erdoğan ünlü ‘iki ayyaş’ konuşmasını yapıyor, Star 1. sayfadan görmüyor. Erdoğan ‘Topçu Kışlası AVM olacak’ derken Star, ‘AVM yok, bu ne şiddet’ diyor. Erdoğan ‘Twitter başa bela’, ‘Bir anne bana kızının birinin kucağına oturmasını ister mi’ derken Star aynı konuşmayı ‘Geçmişteki tertiplerin tekrarı’ gibi bir başlıkla vermeyi tercih ediyor. Star, Erdoğan’ı kendisinden de mi korumaya çalıştı? Bir gazete Başbakan’ın “Çadırda ne oluyor bilmiyoruz” sözlerini dehşet verici bulup manşet yapabilir, bir başkası da “Allah’ım keşke bu lafı etmeseydi, kargaşa çıkabilir” iyi niyetiyle geri planda tutabilir. Star dâhil havuz medyası, bunu iktidara yakınlık anlamında kullanıyorum, zaman zaman Erdoğan’ı sizin ifadenizle Erdoğan’dan korumak istedi. Bugün keşke daha çok yapılsaydı, diyorum çünkü Erdoğan’dan önce topluma karşı bir sorumluluğunuz var, ama o eşik çoktan aşıldı. “Keşke daha çok yapılsaydı” dediniz, gazeteciliğin başbakanları gerektiğinde kendilerinden de korumak gibi bir misyonu olabilir mi? Tabii ki böyle bir misyonu olamaz. Koruma derken kast ettiğim şey Başbakan’ın son dönemde hiç dilinden düşürmediği, toplumsal çatışma riski barındıran sözlerinin ön plana çıkarılmaması. Yoksa söz ettiğiniz o başlıkların doğruluğunu savunmuyorum. Başbakan’ın kışkırtıcı sözlerini öne çıkaran, deşifre eden gazeteler de kendi bulundukları yer açısından doğrusunu yapıyor. ‘Star’da, Sabah’ın manşetinde görünce…’ Başka korumalara dair örnekleriniz var mı? Korunma çok doğru bir ifade olamasa da bu anlamda çok sayıda örnek var. Mesela Berkin Elvan’ın cenazesi. Başbakan’ın Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmasını, “bilye” çıkışını duyduğumda kanım dondu. Yazı işleri toplantısında “Başbakan’ı biri uyarmalı” dedim. Tabii ki haberi oradan görmedik. Mesela Reyhanlı’da “Sünni kardeşlerimiz öldü” açıklaması. Bunun gibi “Ön plana çıkarmayalım” dediğimiz çok haber oldu oldu. Eski dönemlerinde daha da dengeliydi, makuldu gazete. Daha bir gazetecilik sorumluluğu ile hareket ediyordu. Makul olmak size problem olarak geri dönüyor muydu? Evet. Çünkü Başbakan sadece Star’ı değil, çok açık bir şekilde hiç kimsenin pozisyonunu yeterli görmüyor. Birçok olayda oldu bu. “Bu çok sert, başlıktan vermeyelim” dediğimiz ifadeleri mesela Sabah’ın manşetinde görünce “Eyvah, Başbakan, ‘Bak gördünüz mü?’ diyecek” diye kendi aramızda esprisini yapıyorduk. Nasıl bir yarış var Star ile Sabah arasında? Yarış denemez buna. Çünkü Star dediğim gibi daha makul bir çizgide duran bir gazeteydi, Sabah bu dönemde hiç öyle olmadı. Son birkaç ayda Sabah’ın performansına bakmak yeterli. ‘Karaalioğlu kazanç ama tapeleri sormaması izah edilemez’ Star’ı sizin gözünüzde Sabah ve Yeni Şafak’tan ayrıştıran temel neden ne; sizin orda olmanız mı, sahibi Tevhit Karakaya mı, yoksa Mustafa Karaalioğlu mu? Benim ne kadar katkım olduğunu en azından ben söyleyemem. Ama iktidara yakın medya grubu içerisinde Mustafa Karaalioğlu günahıyla sevabıyla önemli bir kazançtır. İktidara çok yakın olan gazeteciler arasında kalitesi en yüksek olanlardandır. Star’ı daha itibarlı bir gazete yapmak için çok çaba gösterdi. Yakın zamana kadar Abdulbari Atwan’ın Robert Fisk’in, daha öncesinde Sami Selçuk’un yazı yazdığı, küresel bir vizyon sunmaya çalışan bir gazeteydi Star. Evet, iktidara angaje olmanın etkisini üzerinde fazlasıyla hissediyordu ama yine de sıkı bir gazeteydi. Şu anki Star o Star bile değil. Bu durumda Karaalioğlu’nun, 30 Mart seçimleri öncesinde 24TV ekranındaki bahsettiğiniz programda tek başına ağırladığı Başbakan’a tapeler konusunda tek soru soramamasını, Başbakan’dan Hidayet Şefkatli Tuksal konusunda -tepkilerine de katılarak- talimat almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başbakan’ı konuk eden gazetecilerin profiline bir bakın. Bir iki istisna dışında aralarında gazeteci diyeceğiniz kaç kişi var. Ama Başbakan bundan hoşlanıyor. Başbakan’la televizyondaki mülakatta, Karaalioğlu Erdoğan’ın “Neden korkuyorsun? Korkma” ısrarına rağmen Gülen cemaatine “örgüt” demedi mesela. Ama tabii ki o soruları sormamasının hiç bir izahı olamaz. Talimat konusuna hiç girmiyorum bile. Medya ortamımız maalasef bu. ‘Alo Fatih’lere hiç gerek yok’ İktidarın manevralarına dair tahmin ve analizler gazetede nasıl yapılıyordu? Erdoğan’ın bir konuşması mı, yoksa Ankara’dan açılan telefonlar mı yardımcı oluyor? Aslında “Alo Fatih”lere hiç gerek yok. İktidar medyasında Başbakan’ın ya da iktidarın reflekslerini çok iyi bilen insanlar var. Star da bu anlamda ne yapacağını bilir, kafası serin, rahat bir gazetedir. Nasıl bilir? Star demek Mustafa Karaalioğlu demektir. En azından yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert olana kadar. O hem iktidarı yakından tanır, hem de Star’ın genetik kodlarını oluşturan isimdir. Yazı işleri de ne yapacağını, neyin iktidarı rahatsız edeceğini bilir. Bu konuda deyim yerindeyse bir ortak akıl vardır. Bu ortak akıl örneğin Habertürk’te Türkiye’de yok. ‘1915 açıklamasını Fethullah Gülen yapsa…’ Sizce Akit de Başbakan’ın 1915 açıklamasını “ortak akıl” yoksunluğundan mı vermedi? Bu örnek “Başbakan söylüyor, iktidar gazeteleri yapıyor” kolaycılığının yanlışlığını aslında çok iyi gösteriyor. Son dönemde farkları çok azalmasına rağmen Yeni Şafak, Akit, Sabah ve Star’ın farkını göremezseniz iktidar medyasının propaganda gücünü göremezsiniz. Akit’in çok açık bir angajmanı var; tabanından, patron ve yazı işlerine 1915 açıklanmasından rahatsız oluyor. Star bundan rahatsızlık duymuyor. Ama bu açıklamayı Fethullah Gülen yapmış olsaydı muhtelemelen Sabah, Gülen’in Ermeniliğine dair bir kampanya başlatmış olurdu, tüm paralel yapının Ermeni lobisiyle işbirliği yapıp Türkiye’yi hedef aldığını yazardı. Star’sa Başbakan’ın bu söyleminin çoğalması gerektiğini bilir. Bu iktidara yakın gazete ve televizyonların başındaki insanların ve yazı işlerinin sanıldığından daha önemli olduğunu göstermesi açısından iyi bir örnek. ‘Gazete yönetiminin hangi bakanla yakın olduğu ayrıştırıcı’ Bu 4 gazetenin patronajlarının neden olduğu farklar ne? Meseleye sadece patronaj açısından bakmamak gerek. Bu gazetelerin yöneticileri var. Patronajdan bakarsak, mesela Yeni Şafak’ın patronunun kişisel bir ajandası var gibi görünüyor. Örneğin Başbakan’ın destek vermesine rağmen Mehmet Görmez Diyanet İşleri’ne gelmesin diye kampanya yaptı. Patron, muhtemelen Görmez’den bir nedenle hoşlanmıyor. Diğer gazetelerde asıl önemli olan gazete yönetiminin iktidarın hangi bakanıyla, hangi Başbakan yardımcısıyla ne tür bir yakınlık içinde olduğu… AK Parti’nin hangi kodlarına daha yakın, Yalçın Akdoğan’a mı, Bülent Arınç’a mı? Beşir Atalay’a mı, yoksa başka bir isme mi? Başka gazeteler hakkında konuşamam ama Star’daki durumu net olarak söyleyebilirim. Yiğit Bulut Star yazarı, eskiden televizyon kanalının da yöneticisiydi. Yalçın Akdoğan da Star’da yazıyor. Sık sık gazeteyi ziyaret ediyor. Durum böyleyken “Alo Fatih”ler durumu karikatürize ediyor ve somutlaştırdığı için daha cazip geliyor herkese. Ama o telefonlar hiç olmasa bile durum vahim. İktidara yakın gazetelerde; Star’da, Sabah’ta, Yeni Şafak’ta, Türkiye’de Başbakan’ın hoşlanmayacağı bir haber, bir dosya yayımlanabilir mi? Yayımlanırsa, telefonla müdahaleden başlayarak neler olur? Nerde ne yayınlandığına bağlı. Ama iktidara yakın hiçbir gazete yöneticisi için iyi bir gün olmayacağını söyleyebilirim. “Karaalioğlu ‘Hocaefendi bunları hak etmiyor’ dedi” Youtube’da yer alan kayıtlar arasında Erdoğan’ın Mustafa Karaalioğlu ile yaptığı görüşmeler de vardı. Bu kayıtlar Star’ın mutfağına nasıl yansıdı? Karaalioğlu özgüveni yüksek, kendisiyle dalga geçebilen bir yöneticidir. “Alo Fatih”ler çıktığında kahkaha atarak “Eyvah bizimkiler çıkarsa ne olacak” demişti. Kasetinin çıktığı gün de esprili bir şekilde “Durum bu arkadaşlar beni yormayın artık” mealinde bir şeyler söyleyip güldüğünü hatırlıyorum. Gazeteciliğin geldiği noktanın faturasını sadece siyasete kesmemek adına; bir yandan Star’da yapılan gazeteciliği eleştirirken bir yandan Mustafa Karaalioğlu’nu övgü dolu sıfatlarla anıyorsunuz. Bu ikisi yanyana nasıl geliyor? Tabii ki sadece siyasete yüklenemez. Ama medyadaki bu savrulmanın nedeni iktidar. Yoksa siyasi pozisyon alan bir gazete anlaşılabilir. Fakat gazeteciliğin kendi ilkeleri ve doğası var. Kendi ilkesine ve doğasına zarar vermeden, gazeteyi kara propaganda aracına çevirmeden de iktidara yakın olabilirsiniz. Bu anlamda büyük bir savrulama yaşandığı açık. “Karaalioğlu iyi gazeteci, ama yapılan gazetecilik kötü” kısmını sorguluyoruz. İyi gazetecilerin de hayırla anmadıkları dönemler olabilir. Üstelik kaçırdığınız şey, son dönemde yayın yönetmeninin Karaalioğlu olmaması. Evet ancak medya grup başkanı. Gazeteyi medya grup başkanı yapmıyor ama… Bazen umarım Karaalioğlu görür ve ondan döner, dediğim haberler oldu, ama bu günlük akışın epeyce dışındaydı. Hatta kendisine de söyledim, keşke daha çok gazete katına çıksa diye ama yayın yönetmeni o değildi. Gülen’le ilğili ünlü ananas kampanyası sırasında tapeleri okuduktan sonra “Ya burda gerçekten ananstan söz ediliyor. Hocaefendi bunları hak etmiyor” dediğine şahidim. Ama Kabataş’ta 70 çıplak erkek manşeti atılırken de Karaalioğlu sayfanın başındaydı. Tüm itirazlarımı orada da bir kez daha dile getirdim ama o manşet çıktı. Hatta bu manşetle Gezi eylemlerinin hiç bir meşruiyeti kalmaz yorumları yapıldı. ‘Akpartizmde her şey iktidara bağlı, bir zümre var’ Yusuf Ziya Cömert’e geçmeden; Karaalioğlu, “eski medyaya reklam verenleri yeni medyaya reklam vermeye” çağırırken isim de kullanmış, Koç ve Sabancı’ya seslenmişti. Mehmet Ocaktan da reklam verenleri “Silivri’ye çiçek atmak”la, Ergenekonculukla suçlamıştı. Sizce bunlar olağan mı? Tabii ki değil. Mehmet Ocaktan’la aynı kategoride görmem ama Mustafa Karaalioğlu’nun son bir yılda yazdığı birçok yazının kendi mesleki kariyeri açısından doğru olmadığına inanıyorum. Ama medya grup başkanı olduğundan dolayı Star’ı gazeteden öte şirket gibi de görüyor. Başka zamanda olsa o yazıların birçoğunu kendisinin de doğru bulmayacağından eminim. Herhangi bir medya grup başkanı sizce Koç ve Sabancı’ya seslenerek böyle bir yazı yazabilir mi? Bu ne kadar bireysel, ne kadar arkasına hükümet gücünü alan bir çıkış? Koç ve Sabancı’nın gücünü hiçbir medya grubunun karşısına alamaması da kabul edilebilir bir şey değil ama… Karaalioğlu için Star bir şirketse, önemli olan da maaş mı? Başarılı bir iş yapmak istiyor muhtemelen. Ama iktidara yakın bir medya kuruluşunun reklam ya da haber için bir köşeden gözdağı veren ifadeler kullanması kabul edilir bir şey değil. ‘Taşgetiren’a göre, Erdoğan İslam dünyasının lideri’ Son dönemde sizce gazetecilerin, özellikle medya elitlerinin siyasetle ilişkisinde kendilerine sağlanan imkânlar mı ağır basıyor, yoksa ideolojik pozisyonları mı? Muhtemelen ikisi birden… AKP kendi ideolojisini yarattı; Akpartizm, Erdoğanizm de diyebiliriz buna. İş çevreleri göbek bağıyla iktidara bağlı, medya da, yargı da, bürokrasi de öyle. Tayyip Erdoğan’ın hayallerindeki Türkiye’nin özeti de bu zaten. İktidarın siyasi ve ekonomik avantajlarını ortak kullanmaya dayalı bir iktidar zümresi var şu an. Şu an medyada iktidara destek veren kalemlerin büyük bir kısmı Erdoğan iktidarının gerileme döneminde koro halinde ona küfür edecek. Çünkü onunla hiçbir sempati bağı olmayan bir sürü insan peşinde dolanıyor. Örnek verir misiniz? Onlarca örnek var. Mesela Sevilay Yükselir’in, Rasim Ozan Kütahyalı’nın Tayyip Erdoğan’ın idealleriyle ne gibi bir ilişkisi olabilir? Ahmet Taşgetiren? Ahmet Taşgetiren büyük bir samimiyetle Tayyip Erdoğan’ın, İslam dünyasının lideri olduğuna inanıyor sanıyorum. Ama benTaşgetiren’in Ahmet Turan Alkan’ın “Mene, tekel, ufarsin” temalı yazısını okuyup “Başbakan’a suikast iması var” demesini gözünü kan bürümek olarak görüyorum. Taşgetiren buna gerçekten inanıyorsa akıl sağlığını kaybetti demektir, inanmıyorsa da o çok önemsediği vicdanını… Mehmet Barlas? Tabii ki karşı tarafa geçecek. ‘Yusuf Ziya Cömert tam bir misyon gazetecisi’ Yusuf Ziya Cömert? Gönülden seviyor ve destekliyor. Tayyip Erdoğan’ın yüzde 35’e düşmeyecek bir kemik kitlesi var arkasında. Ama mesela Yiğit Bulut’un Erdoğan’ın ideolojisiyle ne alakası olabilir? Ama Tayyip Erdoğan kendisine temennah eden insan kadar hiçbir şeye değer vermiyor, buna ihtiyaç duyuyor. Yusuf Ziya Cömert nasıl bir genel yayın yönetmeni? Kişisel olarak Yusuf Bey’le hiçbir sorun yaşamamış olmamıza rağmen gazetecilik anlayışı açısından tamamen farklı yerlerde duruyorduk. Tam bir misyon gazetecisi. Ben itirazlarımı her defasında dile getirdim. Mustafa Karaalioğlu AK Parti’nin Yeni Türkiye vizyonuna uygun bir gazete yapmak istiyordu, Yusuf Bey iktidarın bugün tanımladığı ihtiyaca uygun olarak toplumu kamplaştıran bir gazeye yapmayı gerekli görüyor. Yusuf Ziya Cömert size herhangi bir telkinde bulundu mu? İstifamdan sonra eleştirel bakışım nedeniyle “Yerinde olsam o kadar dayanamazdım. Çok iyi dayandı” dediğinin şahitleri var. ‘Onlarca manşet haber kriterlerine uymadan çıktı’ Veda açıklamanızda “kara propaganda” nitelemesi yaptığınız haberler hangileri? Gezi süreci ve özellikle 17 Aralık sonrası atılan onlarca manşet maalesef hiçbir haber kriterine uymadan propaganda amaçlı yayınlandı. Hiçbir gazeteci de hangi haberin kaynağının iktidar olduğunu görmekte artık zorlanmıyor.17 Aralık soruşturmasına ve oradaki iddialara dair Sabah da, Yeni Şafak da, Star da, Akşam da tek bir satır yayımlamadı. İddiaların neler olduğuna dair bile bir haber yoktu. Ama Gezicilerin küresel terörle bağlantıları ve 17 Aralık’ın arkasında İsrail olduğu propagandalarına hatta cemaatin dini değerlerinin Müslümanlığının sorgulanmasına kadar her şeyi okuduk iktidar medyasında. Tapeleri yayımlama ihtimali yazı işlerinde gündem oldu mu? Gazeteye girmeyeceği açıktı. Ergenekon, Balyoz’a destekleriyle bilinen ve hakkında suç isnadı bulunan bir sürü eski polis şefi, bürokrat ve siyasetçiler seçim sürecinde sırf Başbakan’la aynı pozisyonda yer aldıkları için Star’ın manşetinden inmemeye başladılar. Örneğin Emin Aslan, Sabri Uzun, Hanefi Avcı… Oysa onlarla ilgili suçlamalar gazetede geniş yer almıştı zamanında. Öyleyse o zaman yaptığımız neydi, şimdi ki ne? “AKP politikası bana uygun olduğunda Star’da çalıştım, şimdi uygun olmadığı için devam edemiyorum” diyorsunuz. Gazeteciliğin siyasete bu kadar endeksli icra edilmesi sizce sorunlu değil mi? Öyle bir şey söylemiyorum. Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ön plana çıkaran bir iktidarın vizyonuna gazetecilik sınırları içinde destek vermekte sakınca görmüyorum. Ama o iktidar tek adam dönemini çağrıştıran adımlar atıyor ve medya kayıtsız şartsız itaat etsin istiyorsa iş değişmiş ortada bir siyasi vizyon da, gazetecilik de kalmamış demektir. Saydıklarınız örneğin dönemin Taraf gazetesinin de savunduğu ilkelerdi ve çok güçlü yayınlar yapılırken siyasete angaje olan bir yol izlenmedi. Arada bir fark yok mu sizce? Var tabi ki… Daha çok gazetecilik ve daha az gazetecilik farkı var. Star’ın o dönem yayın politikası Taraf’la uyumludu. Star’ın Taraf’a karşı zaafı, iktidara olan yakınlığıydı. Bu ajandadan iktidar vazgeçse de Star vazgeçmemeliydi. Yanlış olan buydu. Ethem Sancak’ın “Erdoğan’a, onun misyonuna daha iyi hizmet edebilmek için aldım” dediği bir gazeteden bahsediyoruz. Star tutarlı, siz tutarsız olabilir misiniz? Ne Star’ı Ethem Sancak, ne Hürriyet’i Aydın Doğan, ne de Milliyet’i Erdoğan Demirören yapıyor. Gazeteleri patronlar değil, yazı işleri yapar. Star’ı da iktidarın ve patronunun ajandasını gözeten gazeteciler yapıyor. Başbakan’ın rahatsızlık duyduğu Hasan Cemal’le yolları ayırmaya kararlı bir Demirören örneği bu dediğinizi çürütmüyor mu? Hasan Cemal’i Başbakan’ın talimatıyla işten çıkarsa bile gazeteyi Demirören yapmıyor. Ve hazindir ki o gazeteciler bazen talimata bile gerek kalmadan iktidara istediğini veriyor. ‘Gezi’de ölenlerin annelerini 1. sayfaya çıkarabilmek yeter’ Star’da ceketini alıp çıkmaya hazır halde beklemesi gereken yazarlar var mı? Bunu söylemem etik olmaz. Belki bir iki tane huzursuz yazar var, ama gazetenin, kimin ne yapacağına dair bir öngörüde bulunmam doğru olmaz. Size “Vaziyeti geç anlamışsınız” diyenlere yanıtınız ne olur? Şimdiye kadar diyen olmadı. Ama olursa birkaç gün daha önce de olabilirdi, derim. Ama ne daha önce, ne de daha sonra değil. Ethem Sarısülük’ün cenazesi Star gazetesinin birinci sayfasına girdi örneğin. Gezi’de hayatını kaybedenlerin annelerinin buluşması Star gazetesinin birinci sayfasına girdi. Bunlar benim açımdan riskti. Gezi süresince Star’da kalmanın doğru olduğuna inanmam için o annelerin fotoğraflarının Star’a çıkabilmesi bile yeter. Risk neydi? Sözleşmenizin fesh edilmesi mi? İşten çıkarma sonucu olabilir miydi bilemiyorum.“Star’ın çizgisine uymuyor, çıkar” diyebilirlerdi. Aldığınız risk, kim olduğunuza bağlı olarak değişebilir. Ama dediğim gibi, Star gazetesi ne yapacağını bilir. O gazeteye neyin gidip, neyin gitmeyeceğini oradaki gazeteci arkadaşlar bilir. Büyük kaçaklar olmaz. Son bir yıl için en azından bunun tek sorumlusu bendim. Ben de o gazeteye hangi haberin gideceğini, hangi haberin gitmeyeceğini bilirim. ‘Kürt sorununu Hasan Cemal’e değil, AK troll’lere yazdırıyorlar’ Anlatır mısınız, Star’a hangi haberler gider, hangileri gitmez Gezi eylemlerini destekleyen haberler Star’a gitmez. Açık. Muhalefet partililerin Başbakan’a yönelik sert eleştirileri görülmez. İç politikada da, dış politikada da o kadar çok ki bunlar. Star başından beri iktidara paralel olarak Mısır’daki darbeye çok sert tepki gösterdi. Ama bir arkadaşımız Raşid Gannuşi’yle röportaj yaptı, Mısır İhvan’ından farklı olarak Tunus’ta farklı gruplarla nasıl uzlaşmaya vardıklarını anlatıyordu. Star’ın çizgisine çok uygun değildi, ama biz koyduk. Kürt meselesine dair kırmızı çizgiler nerede çiziliyor Star’da Çözüm sürecini zarara uğratacağı düşünülen hiçbir haber Star gazetesine girmez. İki tane uzman çavuş kaçırıldı. Hangi gazetede gördünüz bu haberi? PKK’nın Güneydoğu’daki yol kontrolünü? Diğer gazetelerde de durum bu. Çözüm sürecinde Hasan Cemal’e ana akım medyada yazdırılmıyor ama kim yazıyor? Hayatında Güneydoğu’ya turist olarak bile gitmemiş bir sürü AK troll var medyada Kürt sorunu yazan… Star’da Aleviliğe dair kırmızı çizgiler neler? Star’ın yayın politikasını net olarak ayırabileceğimiz bir dönem oldu; referandum öncesi ve sonrası.Öncesinde Alevilerin cem evleri sorununun önemli olduğu, bunu toplumun diğer kesimler tarafından bilinmesi gerektiği konusunda çok iyi yayınlar yaptık. Daha sonra ise Gezi-Alevi eşleştirmesi iktidar tarafından ustalıkla kullanıldı, CHP Genel Başkanı’nın Aleviliği hakkında söylenenler maalesef tarihe geçti. ‘Sabah aile gazetesi diye Zeki Müren haberi yapmıyordu’ Eşcinsellik iktidara yakın gazetelere girebilecek bir tema mı? Haberin ne olduğuna bağlı… Örneğin cinayet ya da onur yürüyüşleri. Tek bir eşcinsel yürüyüşü bile girmemiştir. Ama bunu iktidarla ilişkilendirmemek anlamak lazım. Sabah gazetesi en özgürlükçü olduğu dönemde “Burası bir aile gazetesidir” diye Zeki Müren haberi yapmadığı gibi benzer durumdaki sanatçıların da haberini yapmıyordu. Star’ın okuyucu kitlesi de çok hoş karşılamaz böyle şeyleri. ‘Gezici diye Cem Yılmaz’a yasak tartışıldı’ Dolayısıyla Bülent Ersoy da kolay kolay gazeteye giremez mi Bülent Ersoy Sabah’a girmezdi ta ki Başbakan’ın sanatçılarla görüşmesinde Başbakan’la aynı karede gözükene kadar. Bütün mesele bu. Bunun bile meşruiyeti Sayın Başbakan üzerinden gerçekleşiyor. Mesela Cem Yılmaz Gezi’ye destek verdi diye “Star’a girmesin” dendi. Adı bile haber olan bir insandan bahsediyoruz! “Gezici” diye – ki bu söz Gezi’ye karşı çıkan iktidar yanlılarının zekâ düzeyini gösterir- böyle bir ismin gazeteye alınmaması mümkün mü? Cem Yılmaz dâhil Gezi’ye destek veren ünlüler Star’da yasaklı mı? Bu isimlerin haberlerinin girilmesinden hoşnut olunmuyordu ama biz hepsini de girdik. Ben Berkin Elvan’ın cenaze fotoğrafının, Gezi Parkı olaylarındaki tutumundan dolayı Cem Yılmaz’ın gazeteye girmesinin hoşnut olunmadığı bir dönemde bunları gazeteye koymamız gerektiğini ve koyacağımızı söylemenin iyi bir şey olduğuna inanıyorum. Bunların bir anlamının kalmadığına inandığım bir dönemde de ayrıldım zaten. ‘Cinnetin geçeceğini bilsem Star’da kalabilirdim’ Bunları söylerken bir yandan da özeleştiri mi veriyorsunuz Hayır. Verdiğim mücadeleden söz ediyorum. Ayrılmanızla sonuçlanacak yolda, AKP’nin yön değişikliğini gözeterek haberleri iktidar eleğinden siz geçirmişsiniz. Ben çalıştığım dönemde gazetecilik adına doğru olduğuna inandığım şeylerin devamı için mücadele verdim. Çekip gitmek mi, kalıp mücadele etmek mi? Bu kadar basit bir soru ve cevabı var. Bir şeyleri değiştirmek için mücadele edersiniz. Ben de yapılanlar bana uymadığında itiraz ettim, yapabileceklerimi yaptım, yapamayacaklarımı görünce ayrıldım. Seçimden sonra bu cinnet döneminin geçeceğini düşünsem devam etmeyi düşünebilirdim. İktidar ve iktidar medyası Gülen Hocaefendi’ye insaf ölçüleri dışında bir dil kullandı. Yine de seçimden sonra normalleşme olacağına inansam farklı bir karar alabilirdim, Star’ın eski çizgisine dönmesini umarak… Ama Türkiye’nin ve Star’ın daha da sertleşeceğini gördüm. Star için doğru adam olmadığımı, vicdanen ve mesleki anlamda rahat olmadığımı söyledim ve ayrıldım. Gezi Parkı veya daha önceki süreçlerde değil, Gülen cemaatine ve Fethullah Gülen’e dair söylenenler ardından Star’ı terk etmeniz şu soruyu gündeme getiriyor: Gülen cemaati mensubu musunuz? İstifa ettikten sonra Artı 1 TV’de Yavuz Oğhan buna benzer bir soruyu “Gülen cemaatinin içinden misiniz” diyerek sormuştu. O gün “Gülen cemaatinin içinde olsaydım, içinde olurdum” diye yanıt verdim. Evet, Zaman gazetesinde çalıştım ve ayrılalı 15 yıl kadar oldu. Ve bugün oradan ve başka yayın gruplarından pek çok arkadaşım var. Gezi Parkı süreci ve 17 Aralık süreçleri ise üst üste geldi. Kıyaslama olarak değil ama Gezi Parkı sürecinde Başbakan, “öteki” olarak gördüğü bir kesime şiddetli bir dil kullandı. 17 Aralık ertesinde ise “öteki” olarak değil, kendi türünden gördüğü bir kesimin insanlarını şeytanlaştırdı. Bu fark Gezi sürecinde kullanılan dili meşru kılmasa da cinnetin geldiği boyutu gösteriyor. Ben de bu cinnetin geldiği bu seviye nedeniyle ayrıldım Star’dan. ‘Ergenekon’da savcı ve mahkemenin kanaatini savunduk’ Ergenekon sürecinde İlhan Selçuk serbest bırakıldıktan sonra Star şu manşetle çıktı: “Ergenekon’a müebbet yolu” Spot da şöyleydi: “İddianame 15 günde tamamlanacak çete üyeleri ‘silahlı isyana teşvik’ten yargılanacak.” Bu sizin itiraz ettiğiniz bir başlık mıydı? İlhan Selçuk beraat etmedi, serbest bırakıldı; ama bir kısım medya İlhan Selçuk ya da diğer Ergenekon sanıklarının serbest bırakılmasını beraat gibi sundu. Biz de “Beraat etmediler, bundan yargılanabilirler, sadece serbest bırakıldılar” diye verdik. Spotta “çete üyeleri” diyorsunuz. Çete üyeleri iddiası diyoruz. Ergenekon iddianamesine göre öyleydi, biz de onu verdik. Yoksa “iddia olunan Ergenekon örgütüne mensup olduğu iddia edilen…” gibi saçma bir gazetecilik dili olabilir mi? İddia olarak veya tırnak içinde verilmeyen bir ifadeden bahsediyoruz. Bu üslupta bir sorun yok mu? Olabilir ama “iddia olunan Ergenekon örgütü” gibi bir gazetecilik dili de olmaz. Ama iki yıldan fazla sürmüş bir süreçte benim de gözümden kaçmış olan ya da “doğru bulmuyorum ama…” dediğim ifadeler yer almış olabilir. Çok doğal bir şey bu. Fakat genel olarak gazetenin çizgisi böyle bir örgütün varlığını kabul ederek savcı ile daha sonra mahkemenin de paylaştığı kanaati savunmaktı. Yazı işlerinde “Etik abi” olarak anılan size göre, dava henüz sonlanmamışken İlhan Selçuk gibi haklarında yargının hüküm vermediği insanlara “çete üyesi” demek haksızlık değil mi? İlhan Selçuk’a ayrıca Star gazetesinde haksızlık edilmiş midir bilmiyorum ama bazı Ergenekon sanıkları hakkında Star gazetesinde, iddianamede ya da iktidar medyasında tabii ki haksızlık edilmiş olabilir. Net olarak söyleyeyim. Ben mesela Ahmet Şık’a ilişkin, isimden bağımsız, insanların kitap nedeniyle tutuklanmalarında yanlışlık olduğunu toplantılarda defalarca dile getirdim. Süreçte insanlara yaptıklarının, suçlandıkları eylemlerin yanı sıra çok suçlama yakıştırıldı. Hâlbuki darbeyle suçlanan bir insana aynı zamanda cinayetle suçlanıyor diyemeyiz. “Bu adam kötü, fazladan beş tane suçla daha suçlayalım” dememeliyiz. Hâlâ aynı şeye inanıyorum, aksi adil değil. ‘Egemen Bağış ikiyüzlü’ Bugünden geriye baktığınızda Star gazetesinde kimlerin günahını aldığınızı düşünüyorsunuz? Son dönemde ve Gezi sürecinde birçok insanın günahını aldığımızı düşünüyorum.17 Aralık sonrası koskoca bir camianın günahı alındı. Ergenekon sürecindeki suçlamalar dışında başka haberlerle anılan isimler oldu. Mesela Türkan Saylan’ın başörtüsüne karşı hoşnutsuzluğu çıktı basına ki ne başörtüsünden, ne AKP’den hoşnut olmak zorunda değil kimse. Böyle bir sürü insan ekleyebilirsiniz. Özel hayatları deşifre eden insanlar oldu. Tartışmasını onlarca kez yapmışızdır. Aslında bunu konuşmak bile anlamsız. Ben bunu siyasetçi olarak yaptığı asla kabul edilemez olan ve son derece ikiyüzlü olduğunu düşündüğüm Egemen Bağış’ın “makara Bakara”sı için de söyledim. Özel hayat, özel hayattır. Ergenekon iddianamesinde sanıklar arasındaki aşk ve gönül ilişkilerine de aynı tepkiyi verdim. Bu konuda vicdanım son derece rahat. Ama bunların hepsinin gazeteye girmemesine muvaffak olmuş muyumdur, hayır. Çünkü gazeteyi sadece yazı işleri müdürü yapmıyor. ‘Cumhurbaşkanı’nın röportajı sansürlendi’ Kapatmadan soralım; Başbakanlık’tan açılan telefonların yanı sıra Cumhurbaşkanlığı’ndan da çaldırılan gazete telefonları oldu mu? Star gazetesi Başbakan’a o kadar yakın bir mesafede ki Cumhurbaşkanı’na yakın olamaz. Cumhurbaşkanı’nın haberleri öteleniyor mu? Çok olağanüstü bir durum yoksa Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’dan büyük verilmesi arzu edilmez. Hiyerarşi Sayın Başbakan’dan başlıyor. 3 yıl kadar önce Cumhurbaşkanı ile yapılan bir röportajın can alıcı kısımları Başbakan rahatsız olabilir kaygısıyla gazeteye konmadı. Üstelik o röportajda Sayın Cumhurbaşkanı 27 Nisan muhtırasına karşı bildirinin nasıl hazırlandığı konusundan kamuoyunda pek bilinmeyen çok önemli şeyler anlatıyordu. Ama o bölümler ayıklandı.sendika.org
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Başbakan Erdoğan, Dünya Çevre Günü dolayısıyla evvelki gün yaptığıkonuşmada şöyle demiş:  “Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç söküldü, ‘Katliamyapıyorlar’ diye başlattıkları olayda, yaptıkları çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Taksim’de Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerle nasıl tahrip ettikleri ortadadır.” Haberi okurken düşündüm, “Acaba bir dozerin önünde durarak ağaç katliamına karşı çıkan Sırrı Süreyya Önder, ağaçlar sökülmesin diye nöbet tutarken çadırları sabaha karşı ateşe verilen, polis tarafından gaza ve ilaçlı suya boğulan gençler ve çevreciler, olayları televizyondan canlı izleyen insanlar, bu konuşmayı duyduklarında ne hissetmişlerdir?”
IŞİD, Musul'da Türkiye Konsolosluğunu Bastı
Musul’un Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları tarafından dün ele geçirilmesinin ardından şehirdeki Türk konsolosluğu bir grup militan tarafından ele geçirildi. Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz ile 14- 15 diplomat dahil 48 kişi rehin alındı. Kaçırılan personel arasında özel harekat polisleri de bulunuyor.
Abdullah Gül: 'Bölgemiz Ateş İçerisinde'
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Suriyeli göçmenlerin barındırıldığı Beydağı Konaklama Tesisleri'nde incelemelerde bulunmak üzere Malatya'ya geldi.Beraberinde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile birlikte uçakla Malatya’ya gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü havalimannda Malatya Valisi Vasip Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Malatya Milletvekilleri Öznur Çalık, Mücahit Fındıklı, Ömer Faruk Öz ve yetkililer karşıladı. Daha sonra karayolu ile şehir merkezinin dışında Fatih Köyü yakınlarında kurulan konteyner kentine geçen Cumhurbaşkanı Gül burada yetkililerden bilgiler aldı. İftar yemeği öncesi beraberindekiler ile konteyner kenti gezen Cumhurbaşkanı Gül, savaştan kaçan Suriyeli ailelerle görüştü. Gül daha sonra konteyner kentin meydanında kurulan iftar sofrasına konuk olacak. İftara katılacak Suriyeli aileler de ellerinde Türk Bayrakları ile Cumhurbaşkanı Gül’ü bekledi. GÜL: BÖLGEMİZ ATEŞ İÇERİSİNDE Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Malatya’da bulunan Beydağı Konaklama tesislerinde barınan Suriyeli vatandaşlarla iftar açtı. Beraberinde Başbakan yardımcısı Beşir Atalay ile iftar programına katılan Cumhurbaşkanı Gül, iftar sonrası yaptığı konuşmada orta doğuda yaşanan olaylara değindi. Gül, bölgenin ateş içerisinde olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: 'Bu mübarek Ramazan akşamı sizlerle birlikte sizlerle iftar açmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Sizler tarihinizde zor bir dönemi yaşıyorsunu. Maalesef evinizden, yurdunuzdan oldunuz ve buralara kadar geldiniz. Bizler İslam tarihinde de en iyi şekilde bilindiği gibi ensar muhacir ilişkisini yaşıyoruz. Tabi ki biz Müslümanlara düşen de kardeşleriniz olarak onlara kucağımızı açmak ve en güzel misafirperverliği yapmaktır. Şimdi bunun için uğraşıyoruz. Biliyorumki sizlere nede kadar imkanlar tanınsa da sizleri altın kaferlere de koysak, sizin eviniz gibi olamaz. Her milletin tarihinde acı tatlı günler vardır. Suriye halkı olarak ta bin yıla dayalı komşuluk ilişkilierimiz olarak siz şimdi tarihinizin çok zor dönemini yaşıyorsunuz. Tarihimizde Türkler olarak bizlerinde acılı günleri olmuştur. bizlerde sürgün edilmişiszid. Çok acı çektiğimiz günler olmuştur. Dolayısıyla siz kardeşlerimizin acısını daha derinden hissediyoruz. Bu nedenle sizlere kucak açarak kardeşlik görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Bu vesile ile bütün vatanaşlarımı da tebrik etmek istiyıorum. Onlarda bu acıyı hisediyorlar sizlere misafirperverlik yapıyorlar. Bu vesile ile bu büyük duyarlılığı gösteren Hükümetimize, Başbakan Yardımcımız Beşir Atalay’a AFAD’a, ve bu kamp Malatya olduğu için Malatyalı vatandaşlarımıza valiliğimize belediyemize şükranlarımı ve teşekkürlerimi burada sunmak istiyorum.' GÜL: BÜTÜN İSLAM DÜNYASI NEREDEYSE PERİŞAN Cumhurbaşkanı Gül, ramazan ayında özellikle İslam coğrafyasında yaşananlardan duyduğu üzüntüye dedeğinerek, 'Maalesef bu mübarek Ramazan’da içimiz kan ağlıyor, bütün islam dünyası neredeyse perişan. Tanıdığımız insanlar, tanıdığımız şehirler katlediliyor. Göz yaşları ve kan, maalesef bu Ramazan’da islam dünyasının çok üzüntülü bir gerçeği oldu. Bu bölgenin en değerli halklarından Suriye olarak sizler uzun süredir büyük çileler çekiyorsunuz. En tabi hakkınız olan özgürlük ve kendi ülkenizde başınız dik yaşama arzusu karşısında çektiğiniz bu çileler bizleri de derinden üzmekte ve sizin acınızı bütün Türk millleti inanın derinden hissetmektedir. Tanıdığımız şehirleriniz Şam, Halep, Huma, humus’u televizyonlardan harap halini gördükçe inanınki kendi evlerimiz sanki yangın içindeymiş gibi hissediyoruz. İnanıyoruz ki bir gün aklı selim hakim olacak ve bu çekilen çileler bitecek bir taraftan bunun bitmesi ve Suriye’de tekrar huzurun sağlanmamı için Türekiye olarak büyün gücümüzle çalışıyoruz. Burada günlerinizi boşa geçirmeyin burada her türlü fırsatlar veriliyor, bunları değerlendirin. Çocuklarınızı en güzel şekilde okumasını sağlayın. Burada sizler için okullar açtık ve öğretmenler tahsis ettik sizlere' dedi. Bölgenin ateş çemberi içerisinde olduğunu ve sadece Suriye değil, Irak ve Filistin&deki çatışmalardan da duyduğu üzüntüyü ifade etmeye çalışan Gül konuşmasını şöyle tamamladı: 'Bölgemiz ateş içerisinde sadece Suriye değil yangın içinde Irak’ta olan bitenleri görüyorsunuz. Müslümanlar birbirlerini öldürüyorlar, hepimizin yüreği dağlanıyor. Bu olayların nereye gideceğini kimse bilmiyor. İslam dünyası bu şekilde perişan haldeyken, Filistin’de Gazze’de yaşanan facialar ve bu saldırıları yapanları kendilerini çok daha rahat hissederken, son günlerde özellikle İsrail saldırılarını şiddetle kınıyoruz ve bu saldırıların durması için Türkiye olarak büyük gayretler içerisindeyiz. Bütün arzumuz sizlerin burada huzurlu olması ama en kısa süre içerisinde evlerinize ve yurtlarınıza dönmenizdir. Suriye’de siyasi çözümün muhakkak, artık gelmesi lazım. Bu kanın ateşin katliamların artık durması gerekiyor. Ama şunu da bilmenizi isterim Türk halkı daima komşusu olan Suriye halkı ile dayanışma içerisinde olacaktır ve daima size her türlü desteği verecektir. Sizin için bu misafir perverliği ihtiyaç olduğu süre içinde yapmaya devam edecektir. Bu mübarek günlerin yüzü suyu hürmetine bu çilelerin bitmesi bütün İslam ülkelerinin yöneticilerinin aklı selim ile hareket etmesi zulüm ile hiçbir yere gidilmeyeceğini öğrenmesi kendi halkına kucak açmaları gerekmektedir. İnşallah bürgün ülkenize dönersiniz ve sizde evlerinde Türk halkını misafir edersiniz. Burada yapılanları hiçbir zaman unutmazsınız.' GÜL BELEDİYE ÇIKIŞINDA, 'BAŞBAKAN GÜL' SLOGANLARI İLE KARŞILANDI Suriyeli vatandaşlarla iftar yemeğinden sonra Malatya Büyükşehir Belediyesi'ni ziyaret eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü çıkışta Malatyalılar 'Başbakan Gül' sloganları ile karşıladı. Malatya Beydağı Konaklama Tesisi'nde Suriyeli vatandaşlarla iftarını açan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, daha sonra Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır'ı ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Gül'ün Belediyede olduğunu öğrenen vatandaşlar ise uzun süre dışarıda bekledi. Yaklaşık yarım saat süren ziyaret sonrası çıkışta vatandaşlar Cumhurbaşkanı Gül'ü alkış ve sloganlarla karşıladı. Gül ise arabaya binmek yerine kendisini bekleyen vatandaşların yanına gitti. Burada vatandaşlarla sohbet eden ve fotoğraf çektiren vatandaşlar sık sık 'Başbakan Gül' şeklinde slogan attılar. Gül daha sonra Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile birlikte Malatya'dan ayrılmak üzere havaalanına hareket etti. Mikail PELİT/ MALATYA, (DHA)
Seçim Yasağı Başladı, Erdoğan Van'a Özel Uçakla Gitti
10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından belirlenen seçim yasakları bugün başladı. Cumhurbaşkanı adayı Tayyip Erdoğan, Van mitingine katılmak üzere Atatürk Havalimanı’na sivil plakalı bir otomobille geldi, İstanbul’dan Van’a da özel bir şirketten kiralanan bir uçakla gitti.Seçim yasakları kapsamında yapılacak gezilerde, protokol gereği olan karşılama ve uğurlamalar ile törenlerin yapılamayacak olması nedeniyle Erdoğan’ı İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun yerine, Atatürk Havalimanı’ndan sorumlu Vali Yardımcısı Celalettin Yüksel uğurladı. Yüksel’in yanı sıra Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş , Erdoğan’ı uğurlayanlar arasında yer aldı.Zete
Başbakan'ın Sandığından Kim Çıktı
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve çocuklarıyla birlikte saat 14.30 sıralarında oy kullandığı 3245 numaralı sandıktaki oylar sayıldı. Sandıktan çıkan oyların dağılımı şöyle Recep Tayyip Erdoğan: 210 Ekmeleddin İhsanoğlu: 83 Selahattin Demirtaş: 30 Boş: 4 EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN SANDIĞI: İHSANOĞLU 195, ERDOĞAN 59 Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun eşi Füsun İhsanoğlu ile birlikte saat 10.30 sıralarında Sarıyer Yeniköy İlköğretim Okulu'nda oy kullandığı 1592 nolu sandıkta sayım yapıldı. Sandıktan çıkan oyların dağılımı şöyle: Ekmeleddin İhsanoğlu: 195 Recep Tayyip Erdoğan: 59 Selahattin Demirtaş: 12 Geçersiz: 1 GÜL'ÜN OY KULLANDIĞI SANDIKTAN İHSANOĞLU ÇIKTI Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oy kullandığı sandıkta, en fazla oyu cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Sandıktan cumhurbaşkanı adaylarından Recep Tayyip Erdoğan'a 34, Selahattin Demirtaş'a 21, Ekmeleddin İhsanoğlu'na 225 oy çıktı. NECDET ÖZEL'İN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in oy kullandığı sandıkta en fazla oyu cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Cumhurbaşkanı adaylarından Recep Tayyip Erdoğan'a 53, Selahattin Demirtaş'a 11, Ekmeleddin İhsanoğlu'na da 222 oy çıktı. BAKAN YILMAZ'IN SANDIĞINDAN ERDOĞAN ÇIKTI Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın oy kullandığı sandıktan cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, birinci çıktı. Bakan Yılmaz'ın oy kullandığı Fevzipaşa İlkokulu'ndaki 1259 nolu sandıkta oy dağılımı belli oldu. Kayıtlı 379 seçmenden 249'unun oy kullandığı sandıktan Recep Tayyip Erdoğan'a 136, Ekmeleddin İhsanoğlu'na 96, Selahattin Demirtaş'a 8 oy çıktı; 9 oy ise geçersiz sayıldı. ATALAY'IN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın oyunu kullandığı sandıkta, en fazla oyu cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Söz konusu sandıkta cumhurbaşkanı adaylarından Ekmeleddin İhsanoğlu'na 208, Recep Tayyip Erdoğan'a 54, Selahattin Demirtaş'a 8 oy çıktı, 3 oy ise geçersiz sayıldı. ARINÇ VE BAKAN YILDIZ'IN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın cumhurbaşkanı seçimi için oy kullandığı sandıkta en fazla oyu Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Sayım sonuçlarına göre 3056 numaralı sandıkta Ekmeleddin İhsanoğlu 165 oy aldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 143, Selahattin Demirtaş ise 3 oyda kaldı. İŞLER'İN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in, cumhurbaşkanı seçiminde oy kullandığı sandıktan Ekmeleddin İhsanoğlu çıktı. İşler'in oy kullandığı sandıkta, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 40, Selahattin Demirtaş'a 19 ve Ekmeleddin İhsanoğlu'na ise 249 oy çıktı. İşler'in sandığında 5 oy geçersiz sayıldı. BAKAN BOZDAĞ'IN SANDIĞINDAN ERDOĞAN ÇIKTI Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın oy kullandığı sandıktan en fazla oy, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çıktı. Sandıktaki 241 oydan 180'i Erdoğan'a, 52'si Ekmeleddin İhsanoğlu'na, 1'i de Selahattin Demirtaş'a çıktı. Oylardan 8'i ise geçersiz sayıldı. AK PARTİLİ ŞENTOP'UN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop'un oy kullandığı sandıkta, en fazla oyu Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Şentop'un oyunu kullandığı Dikmen'deki Dedeman İlköğretim Okulu'nda, 397 seçmenin kayıtlı olduğu 2123 numaralı sandıkta, 294 kişi oy kullandı, oyların 288'i geçerli sayıldı. Cumhurbaşkanı adaylarından İhsanoğlu'na 216, Recep Tayyip Erdoğan'a 51, Selahattin Demirtaş'a da 21 oy çıktı. SP GENEL BAŞKANI KAMALAK'IN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın oy kullandığı sandıktan en çok oy cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na çıktı. Sandıktan cumhurbaşkanlığı için Recep Tayyip Erdoğan'a 72, Ekmeleddin İhsanoğlu'na 202 , Selahattin Demirtaş'a ise 23 oy çıktı. BBP GENEL BAŞKANI DESTİCİ'NİN OY KULLANDIĞI SANDIKTAN ERDOĞAN ÇIKTI BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin cumhurbaşkanı seçimi için oy kullandığı sandıkta en fazla oyu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aldı. Sayım sonuçlarına göre Erdoğan 175, Ekmeleddin İhsanoğlu 134 oy, Selahattin Demirtaş 1 oy aldı. DEMİREL'İN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanı seçimi için oy kullandığı sandıkta en fazla oyu Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Sandıktan cumhurbaşkanlığı için Ekmeleddin İhsanoğlu'na 214, Recep Tayyip Erdoğan'a 23, Selahattin Demirtaş'a 7 oy çıktı. 9- Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in doğum yeri Isparta'nın Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de de seçimi Ekmeleddin İhsanoğlu önde bitirdi. Demirel'in memleketi İslamköy'de 1014, 1015 ve 1016 Nolu sandıklardan, geçerli oyların 395'i Ekmeleddin İhsanoğlu'na, 292'si Recep Tayyip Erdoğan'a ve 6'sı Selahattin Demirtaş'a çıktı. İslamköy'de 12 oy da geçersiz kabul edildi.GÖKÇEK'İN SANDIĞINDAN İHSANOĞLU ÇIKTI Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in oyunu kullandığı sandıkta cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu birinci çıktı. Başkan Gökçek, eşi Nevin, oğulları Ahmet ve Osman Gökçek'in de oylarını kullandığı sandıkta, cumhurbaşkanı adaylarından Ekmeleddin İhsanoğlu'na 188, Recep Tayyip Erdoğan'a 39, Selahattin Demirtaş'a 8 oy çıktı.DHA
'Abdullah Bey Tabii ki Partimize Gelecek'
Başbakan Yardımcısı Atalay, 'Abdullah Bey tabii ki partimize gelecek. O partimize zenginlik, güç katar' dediBaşbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 'Abdullah Bey tabii ki partimize gelecek. O partimize zenginlik, güç katar. Hem toplum genelinde hem partimizin, teşkilatımızın tabanında hem parti grubumuzda, hepimizin gönlünde Abdullah Bey'in bir yeri vardır. Onun gelmesinden daha tabii ne olabilir' dedi. Atalay, TRT Haber canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı seçimi sonuçlarının vatandaşlar ve özellikle de AK Parti camiası tarafından epeyce bir tartışılması ve değerlendirilmesini istediklerini belirten Atalay, 'Hemen 'başbakan kim olacak?' tartışmalarından ziyade, şu seçimin sonucu bir başarıdır, büyük bir bayramdır bizim için. İlk defa millet kendi cumhurbaşkanını seçti. Bunun bir tadını çıkartalım. Bu, müthiş bir başarıdır' dedi. Seçim sonuçlarındaki oy oranlarının muhalefete her şeyi gösterdiğini ifade eden Atalay, sonuçların ardından muhalefette çok büyük bir telaşın yaşandığını söyledi. Atalay, ''Çatının büyük ayağı''nı CHP, MHP ve 'Paralel yapı'nın, seçim sonucuyla bozguna uğradığını dile getirdi. CHP ve MHP genel başkanlarının milletin oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiğini öne süren Atalay, şöyle devam etti: 'Bu, büyük bir şansızlık. En azından şunu demeleri lazım, 'biz yenildik, çatı oluşturduk. Evet, 14 partiyi bir araya getirdik falan ama kazandı, tebrik ediyoruz, kutluyoruz.' Çünkü bu ülkenin cumhurbaşkanı. Bu, siyasi partilerin bir seçimi değil. Evet, destekleyen ve aday gösteren siyasi partiler ama seçtiğimiz kişi devletin başı, hükümetin başı değil. Yarın partilerle bir araya gelecek. Onun için söyledikleri sözler, kullandıkları üslup tamamen bir şansızlık.' 'AK Parti'yi, Özal, Demirel örnekleriyle değerlendirenler yanılıyor' Atalay, 'Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AK Parti'nin bölüneceği, karışacağı' iddialarına ilişkin soruyu yanıtlarken, parti olarak en büyük değişimi geçireceklerini, ilk kez genel başkanın değişeceğini, hükümetin yeniden kurulacağını söyledi. Türkiye'deki bu büyük değişim sürecinde parti içinde de çalışmalar yürütüleceğine işaret eden Atalay, şöyle konuştu: 'Biz, bu işleri çok düzenli yürüten bir partiyiz. Bütün vatandaşlarımız ve teşkilatlarımız şundan emin olsun, dün seçim sonuçları belli oldu hemen bir araya geldik. Bugün daha ilk günü, ayın 11'inde MKYK'mız toplandı ve kendi gündemindeki konuları görüştü. AK Parti'yi, geçmişte Sayın Özal, Sayın Demirel örnekleriyle değerlendirenler oluyor, bunlar yanılıyor. AK Parti'yi ben hep şöyle anlatıyorum, AK Parti bir dava partisidir. Bu partinin ileri gelenleri, acizane şahsımı da onun içine koyarım, bizler ömür boyu bir dava ahlakı içinde, belli hedefler için çalışmış insanlarız. Şu anda da bu partiyi, iyi bir kutlu hareket olarak görüyoruz ve bu partinin hedefine doğru hiçbir zayıflama, sorun olmadan iyi gitmesi hepimizin en önemli isteğidir. Bunun için çalışırız. Buradaki arkadaşların hepsi, birbiri için feda olur. Biz, birbirimiz için feda oluruz.' Bu konuların MKYK ve Bakanlar Kurulu'nda bütün boyutlarıyla ele alındığını ve alınacağını ifade eden Atalay, konuşulmayan hiçbir şey kalmadığını söyledi. İstişare ve ortak aklı kendilerine rehber edindiklerini dile getiren Atalay, 'Bugün de öyle yaptık. En aykırı konular da orada görüşüldü. Yarın da görüşeceğiz. Dolayısıyla orada bir karar verildiğinde de, artık hepimiz o kararın etrafında kenetleniriz. İyi istişare ederiz, çok açık şekilde tartışırız, kendi içimizde konuşuruz, karar verilir, ondan sonra da hepimiz o kararın takipçisi oluruz' dedi. Atalay, parti içerisinde çok zengin bir siyaset adamı kadrosu olduğuna dikkati çekerek, 'Öyle zengin bir kadro var ki buradan çok hükümet, çok başbakan çıkar ve bizim hareketimize hiçbir halel gelmez. Ondan emin olun, herkes ondan emin olsun' değerlendirmesini yaptı. 'Farklı görüşlerimiz varsa hareketin iyi yürümesi içindir' Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bugünkü açıklamalarının hatırlatılması üzerine Atalay, 'Abdullah Gül, bu hareketin temel direklerinden biri. Birinci isim Tayyip Bey ise ikinci isim Abdullah Bey'dir. Kuruluşundan beri bu ikili müthiş bir birliktelik sergilemiştir' ifadesini kullandı. Erdoğan'ın milletvekili olamadığı dönemde Gül'ün hükümeti kurduğunu, milletvekili seçildiği akşam görevi Erdoğan'a devrettiğini, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçiminde 'Kardeşim Abdullah Bey, cumhurbaşkanımız olacak' dediğini anlatan Atalay, hareketin bu fedakarlıklar ve jestlerle yürüdüğünü belirtti. Atalay, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Abdullah Bey, cumhurbaşkanlığı bitiyor, bu partiye gelmemesi yanlış olur. Onun partisi. Bizde öyle makamlarla falan bitmiyor bu şeyler. Bunlar aynen devam edecek. Abdullah Bey tabii ki partimize gelecek. O partimize zenginlik, güç katar. Hem toplum genelinde hem partimizin, teşkilatımızın tabanında hem parti grubumuzda hepimizin gönlünde Abdullah Bey'in bir yeri vardır. Onun gelmesinden daha tabii ne olabilir' Partinin kutlu misyonunun iyi yürümesinin tek hedef olduğunun altını çizen Atalay, 'Farklı görüşlerimiz, eleştirilerimiz varsa bile tek sebebi bu hareketin iyi yürümesi içindir, başka bir sebebi yok' değerlendirmesinde bulundu. Genel başkan seçiminin yapılacağı olağanüstü kongre sürecinde istişare ve değerlendirmelerin yapılacağını aktaran Atalay, 'İyi değerlendirerek, istişareyle herkesin üzerinde en çok mutabık olduğu ismi çıkarırız ve kongreye öyle gideriz diye düşünüyorum, bekliyorum. Bu konuda iyi bir çalışma olacaktır. Türkiye ve dışarıda AK Parti'nin bu konularda biraz sorun yaşamasını ve biraz karışıklık olmasını bekleyenler de var. Yahut bunu umanlar da var, hiç ummasınlar' diye konuştu.Dünya
Ali Babacan Kabine Dışı mı Kalıyor?
Tayyip Erdoğan ’ın Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından olağanüstü kongreye gidecek olan AKP’de gözler yeni Başbakan’ın kuracağı kabineye çevrildi. Kulislerde üç dönem kuralına takılan bakanların değişeceği, bu bakanların yerine Erdoğan'ın yakın ekibinin kabineye gireceği dile getirilirken, en çok tartışılan isim Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan. Hürriyet'te yer alan habere göre AKP’de Cumhurbaşkanlığı seçiminin tamamlanmasının ardından, gözler hem genel başkanlığı hem de başbakanlığı üstlenecek yeni isim kadar, beraber çalışacağı kabine arkadaşlarına da çevrildi. İçerisinde kabine hesapları yeni başbakanın kim olacağına göre değişirken, tüm senaryolar için geçerli olan bazı noktalar netleşmeye başladı. Buna göre, kabinedeki üç dönemlik bakanların büyük kısmı görevine veda edecek. Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan ’ın yakın çalışma ekibinden isimler ise hükümete girecek. Bu hafta genel başkan adaylığı konusunda istişareleri tamamlayacak olan Erdoğan, önümüzdeki hafta yeni kabinenin dizaynını da yapacak. Türkiye ’nin 62’nci hükümetinin kimlerden oluşacağı, AKP’de heyecanlı bir bekleyişe neden oldu. Mevcut bakanlardan özellikle siyasette 3 dönemden beri var olan bazı isimlerin değişeceği, bazılarının da kaydırma yoluyla başka bakanlıklara getirilebilecekleri belirtiliyor. AKP kulislerinde, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan , Bülent Arınç ve Beşir Atalay, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek , Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız , Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ nın görevlerinin sona erebileceği iddia ediliyor. Grup Başkanvekilleri Mahir Ünal ile Nurettin Canikli ’nin yanı sıra Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ve Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop’un ise yeni kabinede yer alacakları ifade ediliyor. Perfonmansıyla parti içinde destek gören Babacan’ın görevinden alınması, kabinedeki en önemli görev değişikliklerinden biri olacak. Kulislerde, bu görevi Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, Şimşek’in görevini de Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin üstlenebileceği konuşuluyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da bir son dakika sürpriziyle yerini EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz’a bırakabileceği öne sürülürken, en büyük sürprizin ise Adalet Bakanı Bekir Bozdağ konusunda yaşanabileceğinden söz ediliyor. Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’ndan Başbakan Yardımcılığı’na kaydırılabileceği iddia ediliyor. Bu durumda, Adalet Bakanlığı’nı Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop’un üstlenebileceği ifade ediliyor. Dışişleri Bakanlığı’nı Ömer Çelik veya Mevlüt Çavuşoğlu’nun üstlenebileceği, Çelik’in bu görevi üstlenmesi durumunda ise Kültür Bakanlığı için Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın adı geçiyor. Dışarıdan bakan olabilecek isimler arasında Dışişleri Bakanlığı için MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın adı da kulislerde dillendiriliyor. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yerinin kaydırılması durumunda yerine Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun getirilebileceğinden söz ediliyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in de yerini kendisi gibi Diyarbakırlı Galip Ensarioğlu’na bırakabileceği öne sürülüyor. Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler , Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci , Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu , Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam , İçişleri Bakanı Efkan Ala , Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce ’nin ise yerlerini koruyacağı belirtiliyor. Ancak Ala’nın adı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği için de geçiyor.T 24