Görüş Bildir
Haberler
Yeni Başlayan Erkekler İçin 11 Adımda Feminizm Nedir? Ne Değildir?

etiket Yeni Başlayan Erkekler İçin 11 Adımda Feminizm Nedir? Ne Değildir?

Pelin
08.03.2016 - 12:33

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. 8 Mart 1857 yılında bir grev sırasında polisin saldırısı, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi ve ardından çıkan yangın sonunda direnen 129 kadın işçi yanarak hayatını kaybetti. Cenazelerine binlerce insan katıldı ve yıllar sonra 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak anılmaya başlandı. O günden bugüne Feministler kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması, toplum yaşamında uygulanan baskıların yok olması için mücadele ediyorlar. Bu içeriğimizde feminist örgütlerin hazırladığı ''feminizm ve feministler hakkındaki önyargıları ve gerçekleri'' derledik.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Feministler “erkekleşmiş” ve “dişiliğini yitirmiş” kadınlardır.

Feminizmin biyolojik bir dişilik kavramı ile alakası yoktur. Feministler kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıkların bir eşitsizlik nedeni olamayacağını savunur. Kadınların da en az erkekler kadar hareket ve seçme özgürlüğü olması gerektiğini savunan ve bu doğrultuda siyaset yapan feministler bunu “erkekleşmek” adına değil, en doğal insan haklarını yaşama geçirebilmek adına yaparlar. Feministlerin “erkekleşmiş” olduğu iddiası, en temel insan haklarını sadece erkek cinsinin hakları olarak gören ve bu hakları ancak erkeklerin icra etme hakkı olduğuna inanan ataerkil düşüncenin sonucu oluşmuş bir iddiadır.

2. Feministler erkek düşmanı, koca/sevgili bulamamış çirkin kadınlardır.

Bir düşünce sistematiği olarak feminizm tekil olarak erkekler ile uğraşmaz. Feminizmin derdi eril tahakkümü doğallaştıran ve bunu hayatın tek gerçekliği gibi sunan ataerkil iktidar kalıpları, yapıları ve söylemleridir. Her baskıcı ve/veya hegemonik iktidar biçimi gibi ataerki de bir ezme-ezilme ilişkisi yaratır ve feministlerin karşı olduğu şey bu ilişkidir. Bu ilişki biçimi içerisinde kadınların ezilmesini doğallaştıran erkekler kadar, bu ilişkiden türeyen eşitsizliği yok sayan kadınlar da feminist muhalefetin odağında dururlar. Feminizm bir öfke hareketi değil, bir adalet arayışıdır. Dolayısıyla da feminist olmanın koca ya da sevgili bulmakla alakası yoktur. Evli, çocuk sahibi, partneri ile birlikte yaşayan birçok feminist olduğu gibi, monogam ilişkileri tercih etmeyen, yalnız yaşayan feministler de vardır. Feministleri güzellik ve çirkinlik gibi göreceli kavramlar içerisinden açıklayanlar, kadınları eril gözün estetik nesnesi olarak cisimleştiren ve onların verdiği insan hakları mücadelesini görmezden gelen maçolardır.

3. Feministler kadınların üstünlüğünü savunurlar.

Feminizmin temel hareket noktası cinsiyetler arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak olduğu için herhangi bir cinsin bir diğerine üstün olduğunu savunmak, feminizmin varoluşuna aykırıdır. Feministler kadınların üstünlüğünü değil, sahip olmaları gereken olanakları, fırsat eşitliğini ve toplumsal adaleti savunur. Feministler bir kişinin dünyaya gelirken sahip olduğu biyolojik cinsiyetin bizzat bir üstünlük ve iktidar kaynağı olarak görülmesine karşıdır. Bu yüzden de bir kişinin dünyaya erkek olarak geldiği için, doğuştan bazı ayrıcalıklara ve üstünlüğe sahip olduğu anlayışını kabul etmezler. “Erkeklerin üstün olduğu” anlayışına karşı çıkmak, “kadınların üstünlüğünü” savunmak demek değildir.

4. Feministler lezbiyendir.

Lezbiyenlik bir cinsel yönelim meselesidir. Nasıl ki her işçi sosyalist değil, her sosyalist de işçi değilse, feministlerin hepsi lezbiyen değil, lezbiyenlerin hepsi de feminist değildir. Bir ideoloji olarak feminizm ile bir cinsel yönelim olarak lezbiyenlik arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Bütün insanlar gibi lezbiyenler, geyler, biseksüeller, travestiler, transeksüeller, aseksüeller de politik bir konumlanış olarak feminist olmayı seçebilirler ya da reddedebilirler. Feminizm ve lezbiyenlik arasında kurulan bağlantının ortak noktası, her ikisinin de “erkek egosuna ve iktidarına” tehdit olarak görülmesindendir.

5. Feminizm bir “kadıncılık” ideolojisidir.

Feministler için “kadınlık” ve “erkeklik” biyolojik kategoriler değil, sosyal süreçler - ilişkiler içerisinde inşa edilmiş ve bu süreçlerdeki iktidar ilişkileri içinde cinsiyetlendirilmiş varoluş kategorileridir. Bu inşa süreçlerindeki iktidar ilişkilerini görmezden gelen ve “kadın olsun da çamurdan olsun” anlayışında temellenen “kadıncılık” ideolojisinin aksine, feministler kadınların yaşadığı ezilme, görünür olmama ve yok sayılma deneyimlerini ortaya çıkaracak, bu sorunların temsilini sağlayacak bir farkındalık alanı için uğraşırlar. Bu farkındalığa sahip olmayan kadınların feminist mücadelede yeri olmadığı gibi, ataerkil düşünce ile hareket eden kadınlar, en az ataerkil erkekler kadar feministleri tehdit olarak görürler.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Feminizm sadece kadın hakları ile ilgilenir.

Tarihsel olarak feminist siyasetin menşeinin, kadınlardan esirgenen insan haklarını kazanmak ve insanlığın yarısını oluşturan kadınların haklarını elde etmek olduğu doğrudur. Fakat feminizm, ilk ortaya çıkmaya başladığı yıllardan (18.yy) itibaren hiçbir zaman sadece kadın hakları ile sınırlı kalmamıştır. 18. ve 19. Yüzyıllarda verilen kölelik karşıtı ve eşit vatandaşlık hakları gibi mücadelelerin başını feministler çekmiştir. 20. Yüzyılda ise sınıf mücadelesi, hayvan hakları, eşcinsel hakları, yasal eşitlik, anti-kapitalizm, ırkçılığa karşı mücadele, anarşizm, milliyetçilik karşıtı hareketler,  vb. birçok siyaset ile kol kola/iç içe yürümüş; bu siyasetlerin hem teorik hem de pratik olarak gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır.

7. Feministler saldırgan, agresif ve cadı kadınlardır.

Her iktidar sahip olduğu gücü elinde tutabilmek amacıyla kendisine karşı muhalefet edenleri kimlik erozyonuna uğratma, çarptırma, küçük düşürme, yanlış temsil etme, imaj tahrifine uğratma gibi yöntemler seçer. Gücü elinde tutanların bu gücün meşruiyetini sağlaması için kendisini “doğru”, muhalefet edeni ise “yanlış/arızalı” olarak temsil etmeye ihtiyacı vardır. Bir iktidar biçimi olarak eril tahakküm “doğru kadını” erkek iktidarına karşı çıkmayan, itaat eden, hanım hanım, şefkatli, anlayışlı, seksi, yumuşak vb. olarak inşa etmek yolu ile iktidarını kurduğundan, bu “doğru”ya karşı çıkanları saldırgan, agresif cadılar olarak resmeder ve imaj tahrifine uğratır. Şüphesiz ki bu tahriften nasibini en çok alanlar, kendilerine biçilen rolleri kabul etmeyip, eşitlik, adalet ve demokrasi için mücadele eden feministler olmuştur. Erkek egemenliğine saldırganlık olarak görülen şey, bir adaletsizliğin normalleştirilmesine karşı çıkmaktır.

8. Feministler marjinal bir grup kadındır

Kendisine ister feminist desin, isterse demesin, bugün kadın haklarını savunan pek çok kadın var. Bu kadınlar adalet saraylarında, mahkemelerde, mecliste, partilerde, sendikalarda, okullarda, fabrikalarda, iş yerlerinde, kadınlara yapılan her türlü haksızlığa, erkek şiddetine, tacize, tecavüze karşı direniyor. 8 Mart dünya kadınlar gününü her yıl onbinlerce kadın hep birlikte kutluyoruz. Dolayısıyla marjinal bir grup değiliz.

9. Bütün feministler aynı şeyleri düşünür.

Bütün feministlerin aynı düşünmek gibi bir zorunluluğu olmadığı gibi, böyle bir aynılık zaten mümkün değildir. Kendine feminist diyenlerin ortak noktası, toplumsal cinsiyet üzerinden icra edilen iktidar pratiklerini farkında olmaktır. Bu farkındalıktan hareketle, ataerki ile mücadele etmek ve ataerkinin kaynaklarını yorumlamak konusunda feministler farklı yorum ve mücadele yöntemleri seçebilirler.

10. Feminizm modası geçmiş bir ideolojidir.

Siyaset ve adalet arayışı üzerimize giydiğimiz bir elbise değildir. İktidarın olduğu her yerde muhalefet de vardır ve ataerkil iktidar 4000 yıldan fazla bir süredir kadınları ikincil kıldığı için maalesef feminizmin de “modası” geçmemektedir. Bugün dünyayı kasıp kavuran neo-liberal politikalar, yoksulluk, savaşlar, işsizlik, şiddet, ırkçılık, militarizm gibi korkunç siyasetlerin faturasını en ağır şekilde ödeyen kesim kadınlardır. Feminizmin “modası” ancak kadınlar ekonomik sömürü, siyasi dışlanmışlık, ayrımcılık, dayak, yok sayılma, görünmez kılınma, cinayet, tecavüz gibi olaylara maruz kalmadığı gün geçecektir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

11. Feminizm tuzu kuru, kentli, orta sınıf kadınlar içindir.

Farklı gelir düzeyi ve farklı etnik/ ırksal kökenden gelen tüm kadınlar, ortak bir ezilmişliği paylaşıyor. Bugün gecekonduda yaşayan kadın da, şehrin merkezindeki kadın da kocasının ya da güvendiği farklı bir erkeğin şiddetine maruz kalıyor. Çalışan kadınların yüzde 44’ü, çalışmayan kadınların ise yüzde 41’i kocasından hayatı boyunca en az bir kez fiziksel şiddet görmüş (Kaynak TÜİK). Yine taciz ve tecavüz kadınları gelir durumundan bağımsız olarak hedef alıyor. Hemen her kesimden kadın ev işini, yaşlı, hasta ve çocuk bakım işini üstleniyor; ve bu yüzden hem evde hem işte çalışıyor, çifte mesai yapıyor. Çalışan evli kadınlar günde 4 saat, çalışmayan evli kadınlar ise günde 5 saat 43 dakika ev işi yapıyor. Bu yüzden, ister beyaz yakalı, ister mavi yakalı olsun, ya da isterse dışarıda ücretli bir işte hiç çalışmasın, biz, tüm kadınlar emekçidir diyoruz ve ortak ezilmişliğimize karşı, ortak mücadele ediyoruz. Feminizm tüm kadınlar içindir.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
683
176
132
44
41
28
21
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?