Görüş Bildir

Hrant Dink Haberleri

Hrant Dink ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Hrant Dink ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

'Devlet Yat Dedi Yattık, Çık Dedi Çıktık'
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davada tutuklu yargılanan Erhan Tuncel, özel yetkili mahkemelerin ağır ceza mahkemelerini tümüyle kaldıran 6526 sayılı kanunun yürürlüğe girmesi üzerine, 5 yılı aşan sanıkların tutukluluk durumu ele alınarak tahliye edilmesinin ardından memleketi Elazığ’a geldi. Uçakla kente gelen Tuncel, havaalanında arkadaşları tarafından karşılandıktan sonra Üniversite Mahallesi’nde babası Ali Rıza ile annesi Güllü Tuncel’in yaşadığı eve gitti.Baba evinde gazetecilere kısa açıklama yapan Tuncel, “Tahliyemiz bizim için bir şey ifade etmiyor. Sadece ailemize kavuştuğumuz için mutluyuz. Milli devletimiz sağ olsun. Devlet yat dedi yattık çık dedi çıktık. Sadece ailemize kavuştuğumuz için mutluyuz. Cezaevinde bizim gibi yüzlerce suçsuz şekilde yatan insanlar var. Bundan sonra onlar için mücadele edeceğiz. Şu anda diyeceklerim bundan ibarettir” dedi.Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un tahliye kararını da değerlendiren Tuncel, “Sayın İlker Başbuğ, 19 forslu bir devletin Genelkurmay başkanıdır. Cezaevinde olması bile mantığa aykırı gibidir. Hayırlı uğurlu olsun. Onun gibi yatan diğer insanların da çıkması gerekiyor. Sonuçta devletimize Genelkurmay başkanlığı yapmış bir insanın cezaevinde tutulması bana göre saçmalıktır. Diyeceklerim bundan ibarettir bu konuda” dedi.(DHA)
Perinçek’e Tahliye Veli Küçük’e Ret!
Mahkemeler 19 Ergenekon sanığının tahliyesine karar verdi. Tahliyesine karar verilen son isimlerden biri Doğu Perinçek. Veli Küçük dahil 7 sanığın tahliye talebi ise reddedildi. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Anayasa Mahkemesi'nin 'hak ihlâli' kararı üzerine 7 Mart Cuma akşamı Silivri Cezaevi'nden çıkarken, Ergenekon davasının diğer sanıkları için de tahliyeler gündemdeydi. Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran ve tutukluluk süresini 7,5 yıldan 5 yıla indiren yasanın cuma günü yürürlüğe girmesiyle, 5 yılı aşkın süredir cezaevide bulunan tutukluların tahliyesine kesin gözüyle bakılıyordu. Zira cuma günü birkçok davada benzer tahliye kararları çıkmıştı. Ancak, 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün sürpriz bir karar verdi. Veli Küçük, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Sedat Peker, Mustafa Levent Göktaş'ın da aralarında olduğu Ergenekon davası sanığı 33 kişinin tahliye taleplerini reddetti. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Özel Yetkili Mahkemeleri kaldıran yasanın anayasaya aykırı olduğunu, bu konudaki kararın HSYK tarafından verilmesi gerektiğini söyledi. Özese, bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını açıkladı. Diğer mahkemelerden tahliye kararları Bu karardan kısa bir süre sonra, 13. Ağır Ceza'nın 'tahliye talebi reddedildi' diye açıkladığı isimlerden Tuncay Özkan, Levent Göktaş ve Sedat Peker için tahliye kararı açıklandı. Bu kararı 21. Ağır Ceza Mahkemesi verdi. Mahkeme Tuncay Özkan ve Levent Göktaş'a yurtdışı yasağı koyarken, Sedat Peker'e aldığı ceza miktarını dikkate alarak yasak koymadı. Ardından tahliye taleplerini inceleyen çeşitli mahkemelerden peş peşe tahliye kararları çıktı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Emekli Org. Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Danıştay saldırısı sanığı Alpaslan Aslan, Albay Dursun Çiçek, Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz, Yalçın Küçük, Teğmen Mehmet Ali Çelebi. gazeteci Merdan Yanardağ, Mehmet Demirtaş, Hikmet Çiçek ve Hasan Atilla Uğur için tahliye kararı verildi. Aralarında Veli Küçük'ün de bulunduğu 7 sanığın tahliye talepleri ise reddedildi. Aslan ve Çiçek cezaevinden çıkamayacak Dursun Çiçek, Balyoz davasından hüküm giydiği için, Alpaslan Aslan da 3 davadan kesinleşmiş toplam 4 yıl 2 ay cezası olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Aslan'ın avukatı, bu cezanın yattığı süreden düşülmesini isteyeceğini açıkladı. İlk Tuncay Özkan tahliye oldu Silivri Cezaevinden ilk çıkan isim 1994 gün sonra tahliye olan Ergenekon sanığı Tuncay Özkan oldu. Özkan çıkışta yaptığı açıklamada, '6 yıl sonra zulmün bittiği, özgürlüğe kavuşytuğumuz bir gün olmasını çok isterdim. 6 yıl boyunca çektiğimiz sıkıntıların, gündem olmasını isterdim. Biz kin, husumet, öç alma duygusu içinde asla değiliz' dedi. Tuncay Özkan 1996'dan 2007'ye kadar 5 kez suikast girişimine uğradığını, 2007'de de öldürülmediği için hapse atıldığını söyledi. 'Bugün çıkarken dahi, aldıkları tavır ibretliktir, şeytanla yatağa girdiler, çarpılarak çıktılar' diye konuştu. Bozdağ: HSYK'yı göreve çağırıyorum Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon mahkemesinin kararına ilişkin açıklamada, 'İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kaldırılmış bir mahkemedir. Ortada olmayan bir mahkeme var. Burada görevli hakim ve savcıların görevleri sona ermiştir. Bunlar sadece ellerinde bulunan dosyaları devredebilirler. Bu işlemleri yapabilirler. Karar verme yetkileri yoktur. HSYK'yı göreve çağırıyorum' dedi. Mahkemenin ısrarı 13- Ağır Ceza Mahkemesi, davaya bakan mahkeme. Tahliye talepleri için yetkinin kendisinde olduğunu söylüyor. Sanık avukatları ise, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin artık yok hükmünde olduğunu, tahliye taleplerinin nöbetçi mahkemelerce karara bağlanması gerektiğini savunuyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen, ilginç bir iddiada bulundu. Ülgen, hafta sonu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin infaz koruma memurları aracılığıyla Ergenekon sanıkları tek tek tahliye dilekçesi topladığını iddia etti. Ve bu dilekçeler ışığında tahliye taleplerini reddettiği söyledi. Ülgen 'Biz avukatlar olarak mahkemeye böyle bir başvuruda bulunmadık. Bu mahkeme kanunla kaldırıldı. Mahkeme kanuna direniyor. Beni HSYK kurdu o kaldırsın nasıl der? Artık tarihe gömüldüler. Bunlar sadece direnmedir. Bu bir darbedir. Darbeyi yargılayanlar darbe yapmaya çalışıyor. Bazı nöbetçil mahkemeler de tahlliye taleplerine direnebilir.' dedi. Ülgen, tahliyelerle ilgili bir sorun yaşanmayacağını savundu. 'Sorun çıkması için legal bir kurum olmalıdır karşı tarafta. Legal bir kurum yok. Onun için verilen kararın kıymet-i harbiyesi yok' diye konuştu. Al Jazeera'nin görüşünü aldığı bir savcı ise, özel yetkili mahkemelere ellerindeki dosyaları teslim etmeleri için 15 gün süre tanındığını, bu süre içinde yetkinin de kendilerinde olduğunu söyledi. 13. Ağır Ceza'nın 'hayır' dediği isimler Mustafa Levent Göktaş, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Mehmet Demirtaş, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Muzaffer Tekin, Sedat Peker, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Veli Küçük, Fikret Emek, Kemal Kerinçsiz, Serdar Öztürk, Yalçın Küçük, Aykut Metin Şükre, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Doğu Perinçek, Mehmet Bedri Gültekin, Turhan Özlü, Erkan Önsel, Hikmet Çiçek, Mehmet Deniz Yıldırım, Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, Oktay Yıldırım. Hukukçuların görüşü: Mete Göktürk - Eski Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca bu davalar ağır ceza mahkemelerine devredildi. İki mahkemenin aynı suçlara farklı kararlar verebildiğini görüyoruz. Tam bir hukuk karmaşası hakim. Bu kararlara itiraz etmek hâlâ mümkün. Tahliye kararı verilenler çıkacaktır, asıl mağdur olanlar tahliye kararı verilmeyenler.' Yusuf Utku Tekayak - Ergenekon davasından 10 yıl hapis cezası alan Sedat Peker’in avukatı: 'Özel yetkili mahkemeler kalkınca, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisi kalmadı. Artık incelemeleri yapacak olan diğer mahkemeler. 13. Ağır Ceza hâlâ görevli olduğunu söyleyip tahliyeleri reddediyor; ama bunun çözümü başka bir mahkemeyle alakalı değil. Kararı Yargıtay verir. 13. Ağır Ceza’nın tahliyesini reddettiği kişiler de itiraz hakkını kullanmalı. Tutukluluk süresinin 5 yıla inmesiyle zaten 13. Ağır Ceza kendiliğinden tahliye kararı vermeliydi. Burada bir hukuksuzluk var. Anayasa’yı ihlâl ediyor.' Süreç Başbuğ'un tahliyesi ile başlamıştı Mahkemelere, yeni yasanın yanı sıra, İlker Başbuğ'un tahliye gerekçesine atıfta bulunarak yapılan başvurular da vardı. Anayasa Mahkemesi, davada 5 Ağustos'ta açıklanan kararın gerekçesinin hâlâ yazılmadığına, bu nedenle temyiz yolunun kullanılamadığına dikkat çekmişti. Sanık avukatları dilekçelerinde, 'Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlâl edildiği' yönündeki yüksek mahkeme kararının tüm sanıkları ilgilendirdiğini, Başbuğ için verilen tahliye gerekçelerinin kendileri için de geçerli olduğunu belirtti. Cuma gününden itibaren İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne bu iki gerekçeyle tahliye talebinde bulunanların sayısı 30'u geçti. Bu isimler arasında Yalçın Küçük, Sedat Peker ve Teğmen Mehmet Ali Çelebi de var. 5 yılı aşkın süredir cezaevinde olan ve müebbet hapis cezası alan gazeteci Tuncay Özkan, yine müebbet alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Albay Hasan Atilla Uğur, Muzaffer Tekin, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş ve Oktay Yıldırım da daha önce tahliye talebinde bulunmuştu. Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, ilk tahliye olan isim, Hrant Dink cinayeti davası sanığı Erhan Tuncel'di. 8 Mart Cumartesi günü de, Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili davanın beş sanığı tahliye edilmişti. aljazeera.com.tr
Hükümet Ergenekon'a Neden Göz Kırptı?
17 Aralık’tan sonra hükümet bir strateji değişikliğine gitti. Ve bu değişiklikte topluma şu mesaj verilmek isteniyor: ‘Biz mağduruz, tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarındaki sanıklar gibi.’ Yani hükümet bir anlamda onlara bir zeytin dalı uzatmak istedi. Böylece hem topluma bir mesaj verilecek; ‘Nasıl ki bu paralel yapı bunları daha önce mağdur ettiyse aynı şekilde bizi de mağdur ediyor’ diye. Alelacele bu işlerin yapılmasının arkasında bu var. Zirve Yayınevi davasının müdahil avukatlarından Orhan Kemal Cengiz, tahliyelerle ilgili, hükümetin 17 Aralık’tan sonra strateji değişikliğine gittiğine dikkat çekti. Zirve sanıklarının da tahliye olacağını bildiği halde hükümetin Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıklarına zeytin dalı uzattığını belirtti. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından Hrant Dink ile Zirve Yayınevi davalarının sanıkları da tahliye edildi. Zirve davasının müdahil avukatlarından Orhan Kemal Cengiz, hükümetin 17 Aralık’tan sonra strateji değişikliğine giderek ‘biz de mağduruz’ refleksi ile Zirve sanıklarının da tahliye olacağını bildiği halde Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıklarına zeytin dalı uzattığını ve göz kırptığını söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında verdiği ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği’ şeklindeki kararı ile özel yetkili mahkemeleri kaldıran yasa değişikliğinin ardından tahliyeler hız kazandı. Malatya Zirve Yayınevi davasının sanıkları da bu kapsamda bırakılanlar arasında yer aldı. Zaman'ın haberine göre, yaşanan son tahliyeleri değerlendiren Zirve davasının müdahil avukatlarından Orhan Kemal Cengiz, hükümetin gerçekleştirdiği düzenlemenin aceleye getirilmesine dikkat çekti. Cengiz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aslında bu düzenlemeyi yaparken Zirve sanıklarının da tahliye olacağını biliyorlardı. Ama asıl dert bir an önce Ergenekon ve Balyoz sanıklarının tahliye edilmesi… Çünkü 17 Aralık’tan sonra hükümet bir strateji değişikliğine gitti. Ve bu değişiklikte topluma şu mesaj verilmek isteniyor: ‘Biz mağduruz, tıpkı Ergenekon ve Balyoz davalarındaki sanıklar gibi.’ Yani hükümet bir anlamda onlara bir zeytin dalı uzatmak istedi. Böylece hem topluma bir mesaj verilecek; ‘Nasıl ki bu paralel yapı bunları daha önce mağdur ettiyse aynı şekilde bizi de mağdur ediyor’ diye. Alelacele bu işlerin yapılmasının arkasında bu var. Yoksa Adalet Bakanlığı tek tek kimlerin tahliye olacağını tabii ki biliyor idi, bilmemeleri mümkün değil. Ama o büyük strateji içerisinde bu bir küçük yol kazası, minik bir şey. Buradaki büyük stratejiyi görmememiz lazım. Ve büyük strateji Türkiye’deki demokrasi insan hakları açısından tehlikeli.” Cengiz, görünürde tutuklama sürelerini düşürerek insan haklarını ilerletecek bir düzenleme yapıldığını ama bunun asıl amacının maalesef Ergenekon ve Balyoz’a ‘göz kırpmak’ olduğunu vurguladı. Avukat Cengiz, uzun tutukluluk süreleri düzenlemesinin başka türlü yapılıp yapılmayacağını ise “Zaten ağustosa kadar süresi vardı bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi’nin. Anayasa Mahkemesi kararından sonra bir yıl içerisinde düzenleme yapmak durumunda. Daha kaç ay var burada. Halbuki birkaç ay daha beklenseydi Malatya katliamında karar çıkmış olacaktı. Ama beklenemedi. Yani o kadar büyük bir sabırsızlık var ki; ‘bir an önce çıkartalım’ diye. Ve sonuçlarına aldırmadan çıkarttılar.” diye konuştu. Orhan Kemal Cengiz, Zirve davasının bu kadar uzamasının çok çeşitli sebepleri olduğunu belirterek, “Aslında en baştan belli olan Zirve’de bir tetikçiler var görünürde, ön planda. Ama arkasında bir network var. O network en başından belli olmasına rağmen ancak davanın 4-5 yılından sonra araştırılmaya başlandı. En önemli uzama sebeplerinden biri budur. Zirve öyle basit bir dava değil. Yani 5 çocuk kızmış da 3 kişinin boğazını kesmiş olayı değil. Sonuçta kompleks bir davadır bu. Arkasında derin devletin olduğu, derin devlet ilişkilerinin olduğu bir davadır. Uzaması da normaldir, olağandır.” ifadelerini kullandı. Bu arada tutukluluk süresini 5 yıla indiren kanunun onaylanmasıyla cezaevinden tahliye edilen Zirve Yayınevi davasının 5 sanığına, kaçma ihtimaline karşı elektronik kelepçe takılmasına karar verildiği öğrenildi. Zaman
Dink Cinayetinin Tartışmalı İsmi Ramazan Akyürek Açığa Alındı
Hrant Dink cinayetinde parmağı bulunduğu öne sürülen eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek açığa alındı Hrant Dink cinayeti işlendiğinde Trabzon Emniyet Müdürü olan, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek , 'Geçmiş yıllardaki işlem bilgilerini usulsüz imha etmesi' iddiası ile açığa alındı. Ramazan Akyürek'in evine gelen polis ekipleri açığa alma kararını tebliğ ettikten sonra Ramazan Akyürek'in silahına ve kimliğine el koydu. İstihbarat Daire Başkanlığı'nda uzun süredir araştırma yürüten Mülkiye Baş Müfettişleri'nin yaptığı incelemeler sonunda Ramazan Akyürek'in Daire Başkanlığı döneme ait bilgisayarlardaki log kayıtlarının ve işlem bilgilerinin usulsüz olarak imha edildiği' tespit edildi. Silinen kayıtların Hrant Dink cinayeti döneminde yapılan işlemlere ait olduğu öne sürüldü. Bunun dışında yasa dışı telefon dinlemelerine ait de müfettişlerin önemli tespitlerde bulundu. Müfettiş raporlarının tamamlanmasının ardından Ramazan Akyürek açığa alındı. Akşam saatlerinde Ramazan Akyürek'in evine giden polis ekipleri açıpa alma kararınının tebliğinden sonra Ramazan Akyürek'in silahına ve kimliğine el koydu. Akyürek'in sicil notu 35 Ramazan Akyürek'in ismi ilk olarak İstanbul'da görev yaptığı yıllarda gündeme geldi. Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından siciline “Emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara (Fethullah) yakın. Dikkat edilmelidir” notu düşülen ve 100 üzerinden 35 sicili verilen tek polis oldu. Bütün bunlara rağmen Ramazan Akyürek 2004 yılında Trabzon'a Emniyet Müdürü olarak atandı. Bu süreçle birlikte Ramazan Akyürek'in bir taraftan yükseliş öyküsü başlarken diğer taraftan da görev yaptığı yerlerde önemli kriminal olaylar gelişti. Bunlardan ilki Trabzon'da 2004 yılında Mc Donald's bombalanması olayı oldu. 29 Kasım’da KTÜ Öğretim Üyesi Doç. Hicabi Cındık öldürüldü. 7 Ocak 2005’te yine KTÜ’den Prof. Dr. Sadettin Güner ve üç yaşındaki oğlu çapraz ateşle öldürüldü. 6 Nisan 2005’te TAYAD üyeleri yüzlerce kişi tarafından linç edilmek istendi. 19 Ocak 2006’da Kürt işçilerin gittiği bir kavheye molotof kokteyli ile saldırı oldu. 5 Şubat 2006'da Santa Maria Kilisesi’nin rahibi Santoro 16 yaşında bir lise öğrencisi tarafından öldürüldü. Rahip Santoro, Trabzon Emniyeti’nin yasal teknik takibi altındayken öldürülmüştü. McDonald’s bombalaması eyleminin faillerinden Erhan Tuncel ise, altında Akyürek’in imzasının bulunduğu bir belgeyle polis muhbirliğine alınmıştı. Dink cinayetinin azmettiricisi olarak yargılanan Erhan Tuncel’in suçlu olduğunu Emniyet biliyordu. Tuncel’e “Sen bize muhbirlik yap, biz senin hapse girmeni engelleyelim” dediler. Tuncel kabul etti. 9 Mayıs 2006 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı olarak atandı. Hrant Dink İstanbul’da öldürüldüğünde, Ramazan Akyürek İstihbarat Dairesi Başkanı’ydı. Dink’in vurulacağı, cinayet öncesinde tam 17 defa ihbar edilmişti. İşte bu cinayetten sonra Ramazan Akyürek'İn ismi gündemden hiç düşmedi. Gazeteci Nedim Şener yazdığı kitaplarda Ramazan Akyürek ve ekibinin Hrant Dink cinayetindeki eksiklikleri ile ilgili önemli iddialara yer verdi. Hrant Dink cinayeti sonrası Ramazan Akyürek “dokunulmaz” konumunu sürdürdü. Bu sırada, cinayetle ilgili bilgilerin üstünün örtüldüğü, İstihbarat dairesindeki log kayıtlarının silindiği iddiaları gündemden düşmedi. Ramazan Akyürek iddiaların artması üzerine önce İstihbarat Daire Başkanlığı'Ndan alınarak polis baş müfettişiğine atandı. Ardından da Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Baknaı olarak atandı. Ramazan Akyürek geçtiğimiz Ocak ayında bu görevinden alınmış ve merkeze çekilmişti.t24.com.tr
Ramazan Akyürek Açığa Alındı
Hrant Dink suikastı öncesinde polis muhbiri Erhan Tuncel’den gelen suikast ihbarını İstanbul ve Ankara’ya ileten Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nün başındaki isim olan Ramazan Akyürek, suikasttan kısa süre sonra İstihbarat Daire Başkanlığı’na atanmıştı.İsmi Dink suikastındaki ihmal iddialarıyla birlikte anılan Akyürek, bu görevi yaklaşık üç yıl yürüttükten sonra 2009 yılında görevden alınmıştı. İdari yargı kararıyla aktif göreve geri dönen Akyürek, önce Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’na, ardından da Teftiş Kurulu Başkanlığı’na atanmıştı.Ramazan Akyürek, İstanbul merkezli operasyonun ardından Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndan alınmış ve idari yargıya yeniden dava açmıştı. İdari yargı, son görevden alınma kararı için de yürütmeyi durdurma kararı vermişti.AKTİF GÖREV BEKLERKEN AÇIĞA DÜŞTÜBu karar üzerine aktif göreve geri dönmeyi bekleyen Akyürek, açığa alınma şoku yaşadı. Edinilen bilgiye göre; İstihbarat Daire Başkanlığı’nda bir süredir soruşturma yürüten mülkiye ve polis müfettişleri, Akyürek’in başkanlığı döneminde yapılan dinleme ve izleme işlemlerinin arşivlendiği bazı log kayıtlarının usulsüz şekilde silinerek imha edildiğini belirlediler. Müfettişler, usulsüz imhalardan sorumlu tuttukları Akyürek’in açığa alınmasını önerdiler. İçişleri Bakanlığı da bu öneriyi yerinde bularak Akyürek’i açığa aldı.SİLAHI VE KİMLİĞİ ALINDIAçığa alma kararı, Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığı’na bağlı bir ekip tarafından Akyürek’e evinde tebliğ edildi. Akyürek’in polis kimliğine ve beylik tabancasına da el konuldu. Soruşturma sonunda Akyürek’in meslekten ihracı ve hatta yargılanması söz konusu olabilecek.
'İlker Başbuğ'un Tutuklanması Talimatını Başbakan Verdi'
Ali Fuat Yılmazer: Başbakan'dan perspektif almadan hiç bir KCK operasyonu yapılmadı. Operasyonun tüm bilgilerini Başbakan'a aktardım, talimatını uyguladım Eski Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer , eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ 'un, Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın talimatı ile tutuklandığını söyledi. Yılmazer, 'İlker Başbuğ dosyası Başbakan'a her seferinde arz edildi. Adalet Bakanı ve Başsavcı vekili ile Başbakan görüştü. Başbakan tutuklansın talimatı verdi' dedi. Yılmazer, aynı şekilde KCK operasyonlarının da Başbakan Erdoğan'ın talimatı ile yapıldığını söyledi. Yılmazer, 'Başbakan'dan perspektif almadan hiç bir KCK operasyonu yapılmadı. Operasyonun tüm bilgilerini Başbakan'a aktardım, talimatını uyguladım' dedi. Eski Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer Bugün TV'de Tarık Toros'un sorularını cevapladı. Yılmazer'in açıklamalarının satırbaşları şöyle: İlker Başbuğ'un tutuklanmasını Başbakan istedi. Ergenekon ve KCK soruşturmasının her safhasında Başbakan'ın bilgisi vardı. Tutuklamalar onun bilgisi dahilinde yapıldı Ergenekon'un tüm safhalarını operasyon öncesi Başbakan ile görüştüm, bilgi verdim. Hep destekleyici oldu. Oda TV soruşturması Başbakan'ın talimatı üzerine başlatıldı. Ergenekon'un bütün safhalarını en ince ayrıntılarına kadar Başbakan'a bildirdim. Başbuğ tutuklansın talimatı Başbakan'dan İlker Başbuğ dosyası Başbakan'a her seferinde arz edildi. Adalet Bakanı ve Başsavcı vekili ile Başbakan görüştü. Başbakan tutuklansın talimatı verdi. Başbakan'dan perspektif almadan hiç bir KCK operasyonu yapılmadı. Operasyonun tüm bilgilerini Başbakan'a aktardım, talimatını uyguladım. KCK soruşturmasında suça karışmış MİT'çileri yakaladık. Başbakan'a da bilgi verdim. MİT bilgi vermiyordu. 25 canlı bombayı İstanbul sokaklarında yakaladık. Şiddet eylemleri yapanların MİT ile ilişkisine rastladım. MİT biliyor ama bize bilgi vermiyor. 7 Şubat'a gelene kadar, KCK operasyonlarından Başbakan'ın bilgisi ve talimatı vardı. Biz bu talimatları uyguladık. Başbakan'dan gelen talimatlar oldu. Ama benim ne yapıp yapmadığım o dosyalarda var. Emredersiniz efendimci olmadım. Emniyetten kaybolan dinleme cihazları: Ali Fuat Yılmazer görev yaptığı dönemde 2007-2011 döneminde bir tane bile kanunsuz dinleme yoktur. En belirgin olanı, en tartışılanı Hanefi Avcı'dır. 7 suç duyurusu kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle kapanmıştır. Kitabında yazıyor bunları. Kayıp dinleme cihazları Kaybolan cihazlar diye bir şey yok. O havadan dinleme cihazlır. Öyle bir cihaz ki, kendi baz fonksiyonu var. TİB'e müraaacat etmeden, GSM firmaları ile işbirilği yapmadan dinleme yapabildiğiniz cihazlardır. Emniyette var şimdi kaybolmuş diyorlar. Ben kullanmadım, görmedim. Benim dönemimde öyle bir şey kullanılmadı. Benim dönemimde olmayan bir cihaz kaybolamaz. Bu cihazlardan sorumlu şubeler var. Yok olamaz, varsa böyle bir şeyler bulunur. Bundan sorumlu birimler var. Şu anda MİT ve Jandarma'da bu cihazlar vardır. Hrant Dink cinayeti Nedim Şener'in Kırmızı Cuma kitabı çok açık bir şekilde Hrant Dink cinayetini karartma çabasıdır. Ailesi ve avukatı bilmelidir. Hrant Dink'in en önemli tehdit kaynağı Veli Küçük'tü. Ergenekon operasyonundan sonra azınlıklara yönelik tehditler kesildi. Şike davası Şike davası tesadüfi delillerle yapılmış bir soruşturmadır. Başbakan şike operasyonuyla ilgili tüm safahati biliyordu. Cemaatten bir perspektif gelmesi gibi bir şey yoktu Şike'de Fenerbahçe'yi hedef almak gibi bir şey yoktu. Özellikle bir camia hedef alınmış olduğunu sanmıyorum. Oda TV soruşturması ODATV soruşturması sonrasında görevden alındım. Geceyarısı saat 01.00'den sonra görevden alındım. Benim konumumda biri için normal bir görevden alınma değildir. Eğer hükümet beni Oda TV soruşturmasına yönelik nedenlerle görevden aldıysa, benim hakkımda bir soruşturma açılması gerekirdi. Ancak böyle bir soruşturma açılmadı. Kamuoyundaki tepkisellik, benim görevden alınmam için bir neden oluşturmuştur. Operasyon sürecinden alınarak, sürecin önü kesilmeye çalışılmıştır. Samimi dostlarımla Ergenekon soruşturmasına ilişkin sürecin özeleştirisini yaptım. Üzerimizdeki baskılar, toplum üzerindeki tehdit edici güç karşısında, hızlı gelişen süreç içinde, geliştirdiğimiz, hızlı yürüttüğümüz bir süreçtir. Ama kasıtlı olarak yapılmış, belli bir insanın, suçsuz bir insanın suçlu haline getirecek kasıtlı bir davranış yoktur. T24
Dosyalar Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na Gönderildi
Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılmasının ardından Balyoz Planı dava dosyası, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. İSTANBUL 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Mahkemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile TMK'nın 10. maddesi uyarınca görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine, yasa gereği ellerindeki dava dosyalarına bakamayacak mahkemeler, dava dosyalarını diğer ağır ceza mahkemelerine göndermeye başladı. Bu kapsamda, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz Planı davasında aldıkları mahkumiyetler Yargıtay tarafından bozulan 88 sanık ile ilgili dosya, Kartal'daki Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, davaya konu olan seminerin Üsküdar'daki 1. Ordu Komutanlığı'nda hazırlandığı gerekçesiyle dosyayı, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği öğrenildi. Diğer davalar Yargıtay tarafından bozulan, Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesiyle ilgili davanın da mahkemesi değişti. Davaya, kaldırılan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yerine, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi bakacak. Kamuoyunda 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de sanıkları arasında bulunduğu ''Karagümrük çetesi'' davası ise İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nden İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Oyuncu Kenan İmirzalıoğlu'nun da sanıkları arasında bulunduğu uyuşturucu davası İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nden İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, oyuncular Çağatay Ulusoy ve Gizem Karaca'nın sanıkları arasında bulunduğu uyuşturucu çetesi davası da İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nden İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yollandı. Dosyaların gönderildiği mahkemeler, davaları inceleyecek ve duruşma tarihleri verecek. Muhabir: Muhammed Enes Can, Murat Kaya
İstihbaratçı Yılmazer’in İtirafları TBMM Gündeminde
“Kimlerin gözaltına alınıp tutuklanacağına Bakanlar Kurulu’nda mı karar veriyorsunuz?”“Erdoğan kameralar önünde övdüğü Başbuğ için neden tutuklanması talimatı verdi?” “Şener ve Şık’ın tutuklanmasına Bakanlar Kurulu mu Erdoğan mı karar verdi?” “Şike süreci dosyası neden Başbakan’ın önüne konuldu?” Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi, Ergenekon, ODATV ve KCK davaları sırasında çok önemli bir görev olan İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü’nü yürüten  Ali Fuat Yılmazer’in, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı 2008-2010 yılları arasında sürekli bilgilendirdiği ve gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın yanı sıra 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ için “mutlaka tutuklansın” talimatını aldığını açıklaması CHP tarafından TBMM gündemine taşındı. Erdoğan’ı ve hükümeti zan altında bıraktı CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelttiği soru önergesinde Yılmazer’in doğrudan hükümeti ve Recep Tayyip Erdoğan’ı zan altında bırakan çok önemli açıklamalarda bulunduğunu anımsattı. Oran’ın Arınç’a yönelttiği sorular şöyle: Konjonktürel olarak hükümetinizin yararlanabileceği kimi sansasyonel davaların soruşturma aşamasında kimlerin gözaltına alınıp tutuklanacağına Recep Tayyip Erdoğan ve Bakanlar Kurulu olarak sizler mi karar verdiniz? Tolon ve Balbay talimatı da mı Erdoğan’dan? Yılmazer’in “2008'in başından itibaren, 2010’un sonuna kadar tüm gelişmeleri arz ediyordum. Normal, usule ilişkin değil. Oradan aldığım talimatlara göre yönettim. Başbakanımız hep destekleyici olmuştur. Ergenekon sürecinde Başbakan'la bizzat görüşüyordum; bütün soruşturma detaylarını Başbakan'a bizzat bildiriyordum. Hurşit Tolon, Mustafa Balbay'ın gözaltına alınmasını kesinlikle Başbakan'a arz etmiştim” açıklamasındaki bilgiler doğru mudur? Tolon ve Balbay niçin tutuklandı? Erdoğan’a Emniyet Müdürlüğünün tüm soruşturma bilgileri aktarılıyor mu? Erdoğan’a İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün yürüttüğü tüm soruşturmaların bilgileri aktarılıyor mu? Başbakanın anayasa ve yasalarda tanımlanmış böyle bir görevi var mıdır? Bu görev Resmi Gazete’de yayımlanmayan “GİZLİ” yönetmeliklerde mi yer almaktadır, bir emniyet müdürü yıllarca soruşturma bilgilerini niçin Başbakanlığa aktararak, kimlerin tutuklanıp tutuklanmayacağını Makam’a sorar? Başbuğ “mutlaka tutuklansın” talimatı Yılmazer’in “İlker Başbuğ ile ilgili dosya Başbakan'a arz edildi. Başbakan'ın talimatı 'mutlaka tutuklansın' olmuştur. Başsavcıvekili telaşa düşmüş. Hemen tutuklanmanın akabinde (Erdoğan) öyle bir açıklama yaptı ki tüm kadrolar altüst oldu. Hem bir talimat veriyorsunuz hem de Türk toplumuna bambaşka bir açıklama yapıyorsunuz” açıklamasındaki bilgiler doğru mudur? Erdoğan, Başbuğ için neden çelişkili konuştu? Recep Tayyip Erdoğan, yıllarca birlikte çalıştığı ve kameralar önünde övgüyle söz ettiği Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ’ın tutuklanması için neden gizlice emir verdi? Başbuğ’un tutuklanması konusunu Bakanlar Kurulu’nda tartıştınız mı, siz de Başbuğ’un tutuklanması yönünde mi görüş belirttiniz? Erdoğan’ın, Başbuğ hakkındaki kameralar önündeki sözleri ile, verdiği “muhakkak tutuklansın” talimatı  birbiriyle çelişmesinin gerekçesi nedir? Şener ve Şık’ın tutuklanmasına Bakanlar Kurulu mu karar verdi? Yılmazer’in “(Odatv soruşturması) İlk olarak Başbakan'ın talimat vermesi üzerine başlattığım bir çalışmadır. Kimler gözaltına alınacak bilgileri kendilerine arz edilmiştir. Operasyon safhasında Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın da bulunduğu liste arz edildi. Talimatı olmadı ama aksi yönde bir talimatı olmadı” açıklamasındaki bilgiler doğru mudur? Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanması kararını Bakanlar Kurulu’nda mı aldınız, Erdoğan tek başına mı bu karara vardı? Suça karışmış MİT personeli kimlerdir? Yılmazer’in “KCK önemli. Ummadığımız bazı bilgiler karşımıza çıktı. Başbakan'dan perspektif alınmadan hiçbir KCK operasyonu yapılmadı. Suça karışmış MİT'çileri yakaladık. Başbakan'a da bilgi verdim. MİT bilgi vermiyordu. Şiddet eylemleri yapanların MİT ile ilişkisine rastladım” açıklamasında geçen suça karışmış MİT personeli kimlerdir? Haklarında hangi adli/idari işlemler yapılmıştır? MİT’in bildiği KCK eylemleri hangisi? “Bazı (KCK) eylemlerinden MİT kurumunun haberdar olduğu anlaşıldı” açıklamasında sözü edilen KCK eylemleri hangileridir? Şike dosyası Başbakan’ın önüne konuldu “Şike sürecinin tüm safhalarından Başbakan'ın haberi vardı. Önüne dosya konuldu” açıklamasını yapan Yılmazer’in, “Aziz Yıldırım'ın 1 numaralı zanlı olduğunu da biliyor muydu” sorusu üzerine “Dosya önüne konuldu diyorum lafın tamamını bana dedirtmeyin. Erdoğan dosyanın 'sağlam' olmasını ve operasyonun seçim sonrasına bırakılmasını istedi” yanıtı karşısında, özel olarak Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’ın hedef yapılmasının gerekçesi nedir? Seçim kaygısı nedeniyle mi söz konusu operasyon seçim sonrasına bırakıldı? Ali Fuat Yılmazer’in 17 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu sonrasında pasif göreve alınmasının gerekçesi nedir? Ortada suç varsa Erdoğan da sorumlu değil mi? Ortada işlenen bir suç ya da suç zinciri var ise Yılmazer’e talimatı veren kişi olarak Recep Tayyip Erdoğan da bunun sorumlusu değil midir? Erdoğan hakkında kanunsuz emir verdiği için, Yılmazer ve o dönem İstanbul İstihbarat Şubesinde görev yapan tüm amir kadrosunun bu kanunsuz emirleri uyguladıkları gerekçesiyle haklarında işlem yapılacak mıdır?
HSYK'dan Hakimlere Yeni Görev!
HSYK, kapatılan terörle mücadele ve eski özel yetkili mahkemelerde görev yapan hakimlere ilişkin yetki kararnamesini açıkladı. Kararname ile 596 adli ve 11 idari yargı hakiminin görev yeri değiştirildi. Yolsuzluk soruşturmaları ve Ergenekon davasına bakan hakimler asliye ceza ve sulh hukuk mahkemelerine atandılar. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), geçtiğimiz günlerde yayınladığı kararnamede atamalarını yaptığı hakimlerin yetkilerini belirlemek üzere aldığı kararları açıkladı. 25 Aralık soruşturmasında bütün arama ve el koyma kararlarını veren hakim Süleyman Karaçöl, İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne atandı. Ergenekon hakimleri Ergenekon Davası'nın görüldüğü eski özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi olarak görevlendirildi. Aynı mahkemenin üyeleri Hakim Sedat Sami Haşıloğlu Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi, Hakim Hüsnü Çalmuk da Kocaeli 3. Asliye Mahkemesi Hakimi olarak atandı. Şike davası başkanı asliye ceza'ya Şike davasına bakan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Ekinci, Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olarak atandı. Şike mahkemesinin üyelerinden Hikmet Şen 5. Asliye Ceza Mahkemesi'ne, Bülent Kınay ise 21. Ağır Ceza Mahkemesi'ne üye olarak tayin edildi. Dink davası başkanı da Asliye'ye Hrant Dink suikastı davasına bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Hadi Çağdır ise İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim olarak görevlendirildi. 14. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Mustafa Başer de 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde üye olarak atandı. Balyoz hakimleri ağır ceza'ya İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi Üye Hakimi Canel Rüzgar İstanbul 14. Ağır Ceza Başkanı yapılırken, Poyrazköy Davası'na bakan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu da İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına atandı. Balyoz Davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinden Aytekin Özhanlı 9 Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Savaş Çelik ise 20. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görevlendirildi. İlker Başbuğ'u tutuklayan hakim ağır cezaya Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un soruşturma aşamasında tutuklanmasına karar veren hakim Vedat Dalda da İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görevlendirildi. İstanbul Adalet Komisyonu'nun eski Başkanvekili ve İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Karababa da Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi'ne hakim olarak atandı. KCK hakimlerine yeni görev Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK), bazı adli ve idari yargı hakimlerinin yetkilerine ilişkin kararı kapsamında, Diyarbakır'da kapatılan 4 özel yetkili mahkemenin başkanlarının da yeni görev yerleri belirlendi. HSYK'nın 11 idari yargı ve 596 adli yargı hakiminin görev yerlerine ilişkin kararı çerçevesinde Diyarbakır'da KCK davalarına bakan mahkemelerin başkanlarının da yetkilerinde değişiklik yapıldı. Buna göre, CMK'nın 250. maddesiyle yetkili olan ve kapatılmadan önce derdest dosyaları bitirmekle yükümlü tutulan, KCK davalarına da bakan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bekir Soytürk, 3. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği'ne, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Yavaş ise Diyarbakır 2. Çocuk Mahkemesi Hakimliği'ne getirildi. TMK'nın 10. maddesiyle yetkili Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Necati Türkmen, 1. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliği'ne, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Selda Devrim Yıldırım da 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne atandı. Diyarbakır'da bir süre önce kurulan 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Ahmet Yıldızeli de yeni kurulan Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na getirildi.CNN Türk