Görüş Bildir
Haberler
Kürk Mantolu Madonna'dan: Bir Vazgeçiş Öyküsünün Başkahramanı Raif Efendi'den 17 Alıntı

etiket Kürk Mantolu Madonna'dan: Bir Vazgeçiş Öyküsünün Başkahramanı Raif Efendi'den 17 Alıntı

Altay Şengür
15.07.2015 - 19:43 Son Güncelleme: 17.07.2015 - 02:08

Raif Efendi.. 

Bazılarına göre korkak. Hatta o kadar ki Maria'nın bahtsızlığı böyle bir adamı sevmek, Raif'in şansı Maria gibi bir kadın tarafından sevilmek derler..

Bazılarına göre ise yaşadığı doyumsuz saadeti bozmak istemeyen bir aşık.. Korkar çünkü, hadiselere, sevgiye, aşka, hatıralarında bile dokunmaya ürkecek kadar kıymet verir..

Raif Efendi..

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Esas olan yalnızlıktır..

''Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar.''

2. Ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için..

''Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu..''

3. Körler gibi.. Rastgele..

'İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.''

4. İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı..

Hızlı hızlı otele döndüm. Kahvenin gramofonu ve Suriyeli kadının şarkısı kesilmişti. Arkadaşım yatağına uzanmış kitap okuyordu. Bana yandan bir göz attı: 

'Ne o, çapkınlıktan mı geliyorsun?' dedi. 

İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı... Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanin kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insani hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?

5. Boğulacak kadar yalnızım..

''Berlin'de yalnızsınız değil mi?'' dedi. 

''Ne gibi?'' 

''Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki...'' 

''Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri...'' 

''Ben de yalnızım...'' dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: ''Boğulacak kadar yalnızım...'' diye devam etti, ''Hasta bir köpek kadar yalnız...''

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar tek bir yoldan ibarettir..

'Yılbaşının da sence hiçbir hususiyeti yok mudur?' diye sordum. 

'Hayır' dedi, 'senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil: Çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması... İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar tek bir yoldan ibarettir ve bunu üzerinde yapılan her taksimat sunidir...'

7. 'Aşk' daha güzel nasıl anlatılabilir ki?

'Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum.' dedi. 'Bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... Ama şimdi inanıyorum... Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... Seni istiyorum...İçimde müthiş bir arzu var... Bir iyi olsam!'

8. Çoçukluğumdan beri ilk defa..

'...Çocukluğumdan beri belki ilk defa olarak, hayatımın sebepsizliğini ve boşluğunu düşünerek içim ezilmeden, 'bugün de geçti işte... ve bütün günlerim hep böyle geçecek, sonra da ne olacak sanki, demeden uykuya daldım..'

9. Aşk, mukavemet edilemez bir istektir!

''Benim beklediğim aşk başka!' dedi. 'O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!'

10. Unutamamak..

'Bir akşam eve dönerken mahallenin bakkalına uğramış, öteberi almıştım. Tam kapıdan çıkacağım sırada, karşı evin bir odasında kira ile oturan bekarın radyosu Weber’in Oberon operası uvertürünü çalmaya başladı. Az daha elimdeki paketleri yere düşürecektim. Maria ile beraber gittiğimiz birkaç operadan biri de buydu ve onun Weber’e hususi bir muhabbeti olduğunu biliyordum; yolda hep onun uvertürünü ıslıkla çalardı. Kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum. Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde “bu öyle olmayabilirdi!” düşüncesi yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.'

İçeriğin Devamı Aşağıda

11. Her zaman bir şeyler noksandır..

'Bir şey noksandı, fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.'

12. Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyor..

''Bir kadın, tren penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, o ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu minimini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. Göz mü mühim, kömür parçası mı? Asıl hayat teferruattan ibarettir. Bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyor.''

13. Merhamet nedir?

'...Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur...'

14. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.

''İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.''

15. ''Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.''

'Ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. Sadece müteessirdim. ‘Bunun böyle olması lazımdı’ diyordum. Demek ki beni bir türlü sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.'

İçeriğin Devamı Aşağıda

16. Bazen birileri sizin için herkes olur..

'Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.'

17. Hayat..

''Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim.''

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
113
44
15
2
1
1
1