Yapılan araştırmalara göre tıp tercih etmek isteyen öğrencilerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.
Zorlu çalışma şartları, bitmek bilmeyen nöbetler, üstüne de şiddet eklenince, doktorluk mesleği çekilmez bir hal alıyor.
Eskiden tıp deyince hatırlıyorum da bilmem ne hanımın kızı tıp kazanmış derlerdi, heyecanla insanlar kurban keserlerdi mutluluktan, şükranlarını sunmak için, daha eskiler de tıbbiyeli derlerdi…
Hekimlerimiz artık endişe ile hastahaneye gidiyor, o endişe gün boyunca üzerlerinde stres olarak yansıyor: “Şöyle konuşursam hasta yakını yanlış anlar mı? Böyle söylesem acaba suratıma yumruk yer miyim?” Bunlar işin şiddet boyutu…
Ayrıca doktorlar yoğun bir tükenmişlik sendromu yaşıyorlar. Özellikle devlet hastanelerindeki hekimlerimiz bu durumu fazlasıyla yaşıyorlar. İmkanlar kısıtlı, malzeme yetersiz. Tedavi ve hizmet noktasında da birtakım sıkıntılar yaşanıyor. Hekimlerimiz kendilerini yeterli hissetmiyor. Yaşamış oldukları çaresizlik de haliyle tükenmişlik sendromuna yol açıyor.
Hekime yapılan şiddetin bir an önce önüne geçilmesi gerekiyor; yasal bir şekilde çözüm bulunmalı elbette. Yaşanan olaylar basit bir kavgadan ibaret değil, ucu ölüme kadar gidiyor. Bizim toplumumuzda maalesef ki şiddet kültürü hâkim. İnsanlar çareyi kavgada görüyor. Hekimlerin çoğu sırf bu yüzden işi bırakıyor.
Bizim onlara ihtiyacımız var, onların bize değil. Ülke olarak biraz daha onlara destek olabiliriz, tavsiyem sabah öğle akşam günde 3 defa empati…
Instagram
Yorum Yazın