Kendi Çocuklarını Yutan Kronos: Sürekli Kendini Yargılayan ve Puanlayan Bir Ebeveyn Misiniz?
“İyi bir anne/baba mıyım?”, “bir hata yaparsam ve ileride bu hatam çocuğumda travmaya sebep olursa?”, “bazen kendimi çok yetersiz hissediyorum.” Kendiniz için zaman ayırdığınızda kendinizi suçlu hissediyorsanız “ona yeteri kadar zaman ayırıyor muyum?”; çocuğunuzla ilgili olumsuz bir durum olduğunda “ben iyi yetiştiremedim”, “bir yerde hata yapıyorum” şeklinde düşünceler aklınızdan geçiyor mu?
“Mükemmel” ebeveyn olmaya çalışırken ne kadar yoruluyor ve yıpranıyorsunuz?
Kaygılar bulaşıcıdır!
Kaygı ve korku kavramları birbiriyle karıştırılıyor olsa da aslında farklı anlamlara gelmektedir. Korkunun nesnesi belli iken, kaygının nesnesi belirsizdir ve genellikle geleceğe yöneliktir. Korkularımızla baş etme mekanizmalarımız korku nesnesi ile savaşmak için harekete geçer. Ancak kaygılarımızla baş etme mekanizmalarını, kaygılarımızı gidermekte yetersiz görme eğiliminde olmaktayız.
Beck’e göre, kaygının nedenleri olayın kendisi değil, olayı nasıl algıladığımız ve yorumladığımızdır. Bireyler, yaşadıkları deneyimlerden yola çıkarak çeşitli sonuçlara ulaşırlar. Daha sonrasında benzer olaylarla karşılaştıklarında da aynı sonucun gerçekleşme ihtimaline karşı kaygı duymaya başlarlar. Korku ve kaygı her zaman olumsuzluk içermez. Algılanan tehlikenin bir gerçeklik boyutu varsa, bizi hayatta tutan korku ve kaygımız olur. Aynı zamanda belli bir düzeyde kaygımızın olması bizi motive eder. Ancak her durumda olduğu gibi burada da gerçeklikle olan bağlantısı ve dozu önemlidir. Bunu bir örnekle açıklarsak; öfkeli bir ebeveyn tarafından yetiştirildiyseniz, ebeveyn olduğunuzda, çocuğunuza kızdığınız zamanlarda verdiğiniz tepkilere daha fazla dikkat etme eğilimi içinde olabilirsiniz ve öfkenin davranışa dökülmesi konusunda kaygılarınız olabilir. Fakat kendi üzerinizde hissettiğiniz baskı arttıkça, kaygılandığınız durumu yaşama ihtimaliniz de artabilir.
Parsons, aileyi kişiliğin oluşturulduğu fabrika olarak tanımlar. Khrone ise, ebeveynlikte nispeten istikrarlı davranışlar üzerine odaklanır. Mükemmel olmaya çalışırken, davranışlarınızda tutarsızlıklar olduğunu fark ettiniz mi?
Bandura’nın Sosyal Öğrenme Teorisi'ne göre; davranışlar model alınan kişinin gözlemlenmesi ile öğrenilir. Yani kaygı bozukluğu olan insanlarla temas kuran bireyler endişelenmeyi öğrenebilir. Çocukların rol modeli ebeveynleridir. İlk öğrenme deneyimleri ev içinde gerçekleşir. Ebeveynlerinin davranışlarını gözlemlerken, kaygılı davrandığını gören çocuk bunu da model alır ve kaygılı olmayı öğrenir. Ebeveyn tutumları bu nedenle oldukça önemlidir.
Ebeveyn tutumlarınız hangisine uyuyor?
İyi bir ebeveyn olmak istiyorsanız kendinizi yargılamaktan vazgeçin!
Bahsettiğimiz ebeveyn tutumları, bize içinde yetiştiğimiz aileden miras kalmıştır. Çocukluk deneyimlerimizden yola çıkarak kendi aile sistemlerimizi geliştirmeye çalışırken, bahsettiğimiz farklı tutumları benimsememiz mümkündür. Ancak çocukluğumuzda öğrendiğimiz sağlıksız tutumların yerine sağlıklı olanları öğrenmemiz de mümkündür. Öğrenme tek yönlü ve değiştirilemez bir süreç değildir. Çocukluğumuzda önce ebeveynlerimize ait olan, sonrasında ise kendi yetişkin sesimiz haline gelen yargılayıcı sesimizi değiştirip kendimize öz şefkat gösterebilmek değişimin başlangıcıdır. Araştırmalara göre öz şefkati yüksek olan ebeveynler daha az stres yaşıyor.
İpuçları
- Kendimize eleştirel ve yargılayıcı olmak yerine hoşgörülü ve nazik olabiliriz. Bunu yapabilmenin yolu, “bir arkadaşım benim durumumda olsaydı ona ne derdim?” sorusunu sorarak başlar. Hiçbir zaman kendimize acımasız olduğumuz kadar bir başkasına olmayız. En kötü şeyleri kendimize söyleriz.
- Yaşadığımız kötü duruma karşı hissettiğimiz duygular konusunda kendimizi acımasızca eleştirmek ve güçsüz hissetmek yerine, bu duyguları hissetmenin normal olduğunu kabul etmek ve gelip geçmesine izin vermek de kendimize şefkat göstermektir. “Bunu neden bu kadar takıyorum ki?” demek yerine “Bunu hissetmem de normal, ben insanım.” Diyebilmek…
- Çocuk yetiştirmede zorlanan tek kişi olmadığınızın ve bu durumun ortak insanlık hali olduğunun farkına varmak ve çocuklarınıza gösterdiğiniz şefkati sunabilmenin yolunun kendine şefkat göstermekten geçtiğini unutmamak gerekir.
- Çalışan bir ebeveynseniz ve acaba yetebiliyor muyum? Diye düşünüyorsanız, hatta işinizi sevdiğiniz için suçluluk duyuyorsanız, ya da kendinize ayırdığınız zamanları çocuklarınıza ayırmadığınızda suçluluk hissediyorsanız, çocuklarınızla geçirdiğiniz kısa süreli kaliteli zamanın çocukların duygusal gelişimine katkı sağladığını unutmayın. Yapılan araştırmalara göre; kreşe giden çocuklar, evde büyüyen çocuklara oranla daha fazla uyarana maruz kaldıkları için dil, bilişsel ve sosyal beceriler konusunda daha iyi gelişiyor.
Yorum Yazın