-Henüz bu konuda kesin bir bilgi yok. Nereden geldiklerini, hangi ırka ait olduklarını, hangi dili konuştuklarını bilmiyoruz. Çünkü yazılı hiçbir kayıt, tablet ya da mühür benzeri ipucu bırakmamışlar. Bölgedeki en eski eserler MÖ 10.950 yılını gösteriyor ve yine bilmediğimiz nedenlerle MÖ 8000 yılında her iki neolitik alan da kasıtlı ve bilinçli olarak toprakla örtülmüş. Saklamak istemişler ya da korumak. Buna neden gerek duymuşlardı? Ya çok değer verdikleri ve zarar görmesini istemedikleri için ya da mekana artık ihtiyaçları kalmamıştı. Ardından bu insanlar kayboldu. Nereye gittiler hiçbir fikrimiz yok?
Göbeklitepe ve Karahantepe’de ne yok?
-Bu iki bölgeyi daha iyi anlamak için “Ne yok?” sorusunda cevap vermek daha aydınlatıcı olabilir. Bu insanlar heykel sanatında çok ilerlemişti. Bugünün sanat anlayışına hiç de ters düşmeyen, çok gerçekçi, boyut ve perspektifi bilinçli kullanarak taşı yontmayı bilen sanatçılardı. Taş devri insanları, çömlekten sürahi yapamıyor ama mimari ve sanat ile yakından ilgili ve hatta şaşırtıcı derecede ustaca ve etkileyici eserler vermişler. Peki, hemen şu soru akıllara geliyor; bu bilgileri nereden öğrendiler? Onlara bunu kim öğretti? Ve çıkartılan heykelleri ayrıntılı incelediğimizde her iki bölgede de kadına, anneye, aileye, çocuklara, evliliğe ve aşka dair hiçbir şey olmadığını görüyoruz. Göbeklitepe’de kadın yok. Bütün heykeller ve totemler erkekleri gösteriyor. Üstelik hayvan heykelleri ve kabartmaları da erkek.
Karahantepe’deki yeni bulgular nedir?
-Basında yer alan yazı ve fotoğraflardan bir yaban domuzu heykelinde ilk defa boya kullandıklarını gördük. Çok şaşırtıcı. Böyle bir sanat anlayışı zamanımızda 11 bin yıl önce vardı. Ama neden? Hiçbir şeyleri olmayan insanlar sürekli sanat yapmış. Ayrıca Karahantepe’de antik bir Yunan tiyatrosunun ilk örneği diyebileceğimiz geniş bir toplantı alanı var. Dairesel bir pist ve etrafını saran basamaklı oturma yerleri. Tam merkezde özel bir kişi ya da kişilere ayrıldığı belli olan podyum. O halde burada bir toplantı ya da gösteri, belki ayinler yapılıyordu. Ve izleyiciler vardı. Ama neyi kutluyorlardı? Astronomik döngüleri mi? Politik ya da dini kararlar mı alınıyordu? Yönetici ya da dini liderleri var mıydı? Henüz bu soruların cevabını bilemiyoruz. Hiç ilkel olmadıkları belli ama sanki kasıtlı olarak yazılı bir belge ya da tablet bırakmadılar. Öykülerini heykeller, totemler ve taş kabartmalarla anlatmak istediler.