Oralara gittiğinizde ünlü heykelleri, tabloları görünce içimizde çok garip bir hayranlık ve ürkme duyguları olur. Özellikle Dom Katedralinin ihtişamı karşısında gözlerim dolmuştu benim. Psikoloji biliminde bu sanat çarpmasının bir adı var:
“Stendhal Sendromu” yani kişinin kusursuz bir sanat eserinin ihtişamı karşısında kendinden geçme hali. “Sanat zehirlenmesi” diye de geçiyor.
Dizide de bu sendrom geçiyor. Bende araştırmak istedim ve kendimi bu sayfalarda buldum :)
19 yy.da Fransız yazar Stendhal, Floransa’da bulunan Santa Croce Bazilikası’nı gezerken vücudunda değişik rahatsızlıklar fark eder. (Kalp çarpıntısı ve halsizlik gibi)
Stendhal: “Floransa’da olmaktan, o muhteşem insanların mezarında dolaşmaktan dolayı kendimden geçmiştim. Bu yüce güzelliğin düşüncesi beni avuçları içine almıştı. Bir an ilahi hislere gömüldüm. O an her şey ruhuma sahicilikle hitap etmeye başladı. Ah,keşke unutabilsem. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Hayat gözlerimin önünden çekilmişti. Yürürken yere yuvarlanıp gitmekten korktum.” diye anlatır o günkü hislerini.
Psikosomatik hastalıkların arasına Stendhal Sendromu da girer.
Floransa sendromu olarak da adlandırılan bu sendromdan etkilenenlerden biri de çok tanıdık bir isim olan Sigmund Freud. Yunanistan’a yaptığı bir geziden çok etkilenen Freud bir makalesinde bu duygu yoğunluğundan bahseder. Yaşadığı tecrübeyi ”endişe verici bir yabancılaşma duygusu” olarak tanımlar. Hatta Freud’un Davut heykelinin karşısında bayıldığı söylenmektedir.
2014 yılında da konuyla alakalı muhteşem bir deney yapıldı. İtalya'daki bir sanat araştırmaları merkezinin, psikolog ve teknik uzmanlarla işbirliği içinde yaptığı deneyde, Floransa'da bulunan Medici Riccardi Sarayı'nın ziyaretçileri gözlemlendi.
Medici Riccardi Sarayı'nda, fresklerle süslü şapeli gezen ziyaretçilerin kalp atış ve nefes alış hızları, tansiyonları, göz ve kas hareketleri incelendi. Fresklere bakan ziyaretçilerin görüntüleri kaydedildi ve kendilerinden eserlere bakarken neler hissettiklerini yazmaları da istendi.
Deneyde, bazı ziyaretçilerin eserlere bakarken yüz kaslarının gevşediği, gözbebeklerinin küçüldüğü, kalp atışı, nefes alış hızı ve tansiyonlarında değişiklikler olduğu belirlendi.
Görsel sanat eserlerine işitsel uyarıcılar da eşlik ettiğinde ise beyindeki aktivitenin daha da arttığı görüldü. Ziyaretçilerin bazıları da hislerini 'aşırı duygulanma' ve 'tatlı bir yorgunluk' olarak tanımladı.
Siz de benim gibi sanat aşığıysanız aman dikkat zehirlenmeyin.
Instagram
'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.' ©Onedio
Yorum Yazın
Böyle içeriklere hasret kaldık 👏
içerik başarılı, aydınlatıcı ama dom katedrali diye bir şey yok. dom zaten katedral demek. köln katedrali'ni kastettiniz muhtemelen.
Panik gelince aynı hisleri yaşıyorum eğer bi gün olurda bayılırsam sanat zehirlenmesi diyecem vay anasını karizmaya bak 😎😎😅😅😅