Görüş Bildir
Haberler
Yönetilemeyen Kur ve Faizden Reel Sektöre Çifte Tehdit

Yönetilemeyen Kur ve Faizden Reel Sektöre Çifte Tehdit

02.02.2014 - 12:20

Umut Oran’dan Ekonomik Sosyal Konsey’e çağrı: Erdoğan çağırmıyorsa siz toplanın ve ortak akılı üretin. Bu ülke hepimizin!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, dış kaynak girişinin durması üzerine dövizde başlayan hızlı yükseliş ve bunun önünü kesmek için gidilen rekor faiz artırımı, dış borç yükü fazla sektörler başta tüm sanayici, ihracatçı sektörler ile finans sektörü ve hane halklarını zorda bırakacağını söyledi. Umut Oran, Ekonomik ve Sosyal Konsey'e (ESK) de çağrıda bulunarak, 'Hükümetin önceliğinde ekonomi ve işsizlik yok, bu nedenle görev ESK’ya düşüyor. Tarihi ve anayasal sorumluluk gereği doğan görevinizi yerine getirin. Erdoğan çağırmıyorsa siz toplanın ve ortak akılı üretin. Konuşmaktan korkmayın, bu ülke hepimizin!' dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle:

  • Dış kaynak girişinin durması üzerine dövizde başlayan hızlı yükseliş ve bunun önünü kesmek için gidilen rekor faiz artırımı, dış borç yükü fazla sektörler başta tüm sanayici, ihracatçı sektörler ile finans sektörü ve hane halklarını zorda bırakacak.

  • Kur ve faizin tırmanışa geçmesi, tüketimi yavaşlatacak, yatırımları erteletecek, şirketlerin mali yapısını aşındıracak; iflaslar artacak, kapanan şirketler ve zorunlu işçi çıkarımları işsizliği büyütecek, hayat hızla pahalanacak, vatandaşın ekmeği daha da küçülecek. 

  • Artan kurların ithal girdi maliyetlerini yükseltmesi ilk başta imalata dayalı ve ithal girdi bağımlılığı yüksek sanayi sektörlerini vuracak. Bunların başında elektronikdemir çelikelektrikli makinelerdemir dışı metaller, orman ürünlerimesleki bilimsel optik cihazlarlastik,kağıtderi ve gıda ile sanayi ve ihracatın lokomotifi konumundaki motorlu taşıtlar (otomotiv) geliyor.

  • Faizlerdeki yükseliş ve kurla artan girdi maliyetleri, konut sektöründe stokların eritilmesini zorlaştıracak, AKP’nin ekonomiyi canlandırmak amacıyla sürekli şişirdiği inşaat balonu patlayabilir.

  • Dövize olan yüksek talebe karşılık sermaye girişlerinin azalması ile kurdaki yükselişin devam etmesi, borçların çevrilmesini zorlaştıracak, borçlu kesimlerin mali yapısını olumsuz etkileyecek.

  • 2014 boyunca vadesi gelip ödenecek dış borç miktarı 145 milyarı özel sektörün olmak üzere toplam 170 milyar dolar. Kurdaki her 1 kuruşluk artış, 1.7 TL’lik ek yük bindiriyor. Dolarda yılbaşından bu yana gerçekleşen net 13 kuruşluk artış özel sektörün yükünü şimdiden 22 milyar TL artırmış durumda…

  • Akaryakıtta başlayan zam dalgası, elektriğe, doğal gaza uzanacak. Enerjiden, konuta, iğneden ipliğe tüm ürünlere seri zamlar gündeme gelecek. Faiz artırımının Hazine’ye getireceği yükler de vergiler yoluyla yurttaşların sırtına yüklenecek. Geliri reel olarak gerileyecek hane halkları bu süreçte daha da yoksullaşacak.

  • 2014’ün milli gelir ve diğer makroekonomik hedefleri şimdiden saptı; kişi başına milli gelir 10 bin doların epey altına inebilir.

  • Hükümetin önceliğinde ekonomi ve işsizlik yok, bu nedenle görev ESK’ya düşüyor. ESK olarak tarihi ve anayasal sorumluluk gereği doğan görevinizi yerine getirin. Erdoğan çağırmıyorsa siz toplanın ve ortak akılı üretin. Konuşmaktan korkmayın, bu ülke hepimizin!

Fed’in sıkılaştırma kararıyla dış kaynak girişinin durması ve iktidarın ortaya saçılan yolsuzluklarının siyasi istikrar algısını bozması üzerine dövizde başlayan tırmanış ile bunu dizginlemek için gidilen rekor faiz artırımı, dış borcu yüksek kesimler ve ithal girdi bağımlılığı sektörler başta üretici, sanayici, ihracatçı tüm reel sektör için “çifte darbe” etkisi yaratıyor. Yükselen faizlere rağmen dövizin ateşinin düşmemesi ve giderek ekonomide dengelerin tümden kontrolden çıkması şeklinde girilen yeni sürecin faturası tüm kesimler için ağır olacak.

Kur ve faizin tırmanışa geçmesi, tüketimi yavaşlatacak, yatırımları durduracak, borçların çevrilmesini güçleştirecek, şirketlerin mali yapısını aşındıracak;KOBİ’ler ciddi sıkıntı yaşayacak, reel sektörde iflaslar, işçi çıkarımları artacak, işsizler ordusu büyüyecek, ücret ödemelerinde sorun yaşanacak, hayat hızla pahalanacak, vatandaşın ekmeği daha da küçülecek, milli gelir küçülecek. Krizin hafif atlatılması için hükümetin tüm kesimlerle bir araya gelip etkili çözümler üretmesi gerekiyor.

Rekor faiz artırımı dövizin ateşini düşüremedi…

Başbakan’a rağmen bir politika belirleyemediği için daha önce faiz artırımına direnen sözde “özerk” Merkez Bankası, döviz iyice rayından çıkması, doların 2.40 TL’ye yaklaşması üzerine, olağanüstü toplanarak faizlerde 5.5 puan birden artırıma gitmek zorunda kaldı. Dövizi dizginlemek için agresif biçimde gidilen rekor faiz artırımı ise günü kurtarmaya bile yetmedi, dövizin ateşini düşüremedi, kurlar yeniden yükselişe geçti.

Özel sektör dış borcu çevirmekte zorlanacak!…

Dolardaki yükseliş, en fazla dış borcu bulunan özel banka ve firmaların canını yakacak. Dolar yükseldikçe dış borçların TL cinsinden tutarı da artıyor, döviz borcu olan banka ve firmaların borcu katlanıyor. Yüksek borçluluk düzeyine ve kısa vadeli borç oranına rağmen, döviz girişlerinin azalması, dış borcun çevrilmesini giderek zorlaştırıyor.

En son Eylül sonu itibariyle 372 milyar dolar olarak açıklanan toplam dış borcun 400 milyar dolara yaklaştığı tahmin ediliyor. Dolar kurundaki her 1 kuruşluk artış, borç tutarında 4 milyar TL’lik artış anlamına geliyor. 2014 yılı boyunca vadesi gelip ödenecek dış borç miktarı ise 170 milyar dolar ve dolardaki 1 kuruşluk artışın getirdiği ek yük 1.7 milyar TL dolayında

Faiz artırımı sonrası dolarda oluşan 2.26 TL düzeyi baz alındığında, yılbaşından bu yana dolarda net 13 kuruşluk artış oldu.  Bu kur farkı, bu yılki geri ödeme yükünü şimdiden 22 milyar TL artırmış durumda… Bu yıl içinde ödenecek dış borcun 145 milyar dolar dolayındaki büyük bölümü özel sektöre; bunun da 90 milyar dolara yakını banka ve finans kuruluşlarına, kalanı reel kesime ait bulunuyor. Özel sektörün borcuna binen ek yük şimdiden 14.5 milyar TL. Dövize olan yüksek talebe karşılık sermaye girişlerinin azalması ile kurdaki yükselişin devam etmesi, bu borçların çevrilmesini zorlaştıracak, borçlu kesimlerin mali yapısını olumsuz etkileyecek.

Hükümet kur konusunda reel sektörü yanılttı…

Fed’in gelişmekte olan ülkelerden sıcak parayı çekme anlamına gelen parasal sıkılaştırma kararı daha Mayıs ayında belli olmuş, uygulama 2013 sonuna ertelenmişti. Buna rağmen hükümetin Ekim ayında açıkladığı 2014-2016 Orta Vadeli Programı’nda (OVP) 2014 yılı ortalama dolar kuru tahmini 1.98 TL olarak yer aldı. Bu da şirketler kesiminin dövizdeki açık pozisyonlarını kapatmada gecikmelerine yol açtı.

Sanayiye, ihracata çifte darbe…

Yüksek kur ve faizden ilk aşamada en fazla, imalata dayalı ve ithal girdi bağımlılığı yüksek ihracatçı sektörler etkilenecek. Yüksek kur düzeyi nedeniyle ithalat daha maliyetli hale geleceği için baskılanırken, ihracatta ise üretimde kullanılan işlenmiş ara malı ithalatına bağlı olarak girdi maliyetleri yükselecek. Yani Türkiye’nin ihracatında yüksek ithal girdi bağımlılığı yüzünden kurlardaki artış ihracata yaramayacak, tersine ihraçlık ürünlerde kullanılan ithal girdilerin maliyetini artıracağı için tersine etki yapacak. İhraçlık ürün yanında iç piyasaya üretim yapan sanayici sektörlerden üretimde ithal girdi kullanımı yüksek olan sanayi sektörleri de yüksek kur düzeyinden olumsuz etkilenecek.

2013 yılında 251.7 milyar dolar olan ithalatın 183.8 milyar dolarla yüzde 73’ünü ara malları (hammadde) oluşturdu. Türkiye’nin bir yılda yaptığı 151.9 milyar dolarlık ihracatla, ithal ara malına ödenen faturanın ancak yüzde 82.6’sı ödenebildi. Başka deyişle ara malı ithalatı, toplam ihracatın yüzde 121’i düzeyinde gerçekleşti.

İthal girdi bağımlılığı yüksek sektörlerin başında sırasıyla; elektronikdemir çelikelektrikli makinelerdemir dışı metaller, orman ürünleri,mesleki bilimsel optik cihazlarlastikkağıtderigıda ve motorlu taşıtlar (otomotiv) geliyor. Artan kurların ithal girdi maliyetlerini yükseltmesi de ilk başta bu sektörleri vuracak. 

Bunlardan otomotiv, üretim, satış, istihdam ve ciro itibariyle Türk sanayiinde önemli bir ağırlığa sahip, ihracatta ise liderliğini sürdürüyor. Kura bağlı olarak artan otomobil fiyatları, satışları düşürürken, yükselen faizler de taşıt kredisi kullanımını baskılayacak. On binlerce kişi istihdam eden, milli gelire önemli katkı yapan, ihracatta şampiyonluğunu koruyan sektörün zor durumda kalması, reel ekonomide ciddi bir kan kaybı demek…

Reel sektör yatırımlarda; kur artışı girdi maliyetlerini, yüksek faiz ise kredi kullanım maliyetlerini yükseltecek, bu durum firmaların yatırım kararlarını ertelemesine de yol açacak.

KOBİ’ler krizi ağır hissedecek…

Kriz koşullarından en fazla küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) etkilenecek. Üretim ve istihdamdaki payları ile Türkiye ekonomisinin belkemiği konumundaki KOBİ’ler tüketimdeki yavaşlamadan direkt etkilenecek, bankalara olan borçlarını çevirmekte zorlanacak. Bankacılık sektörü KOBİ’lere kredi açmada daha seçici ve ihtiyatlı davranacak, kredi kullanımlarından “ek teminat” talepleri gündeme gelecek.

Konut sektöründe büyük risk…

Faizlerdeki yükseliş konut sektöründe yıllardır oluşturulan stokların eritilmesini zorlaştıracak. Demir ve çelik gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak, alıcıları zorlayacak. Mevcut koşullarda konut fiyatlarında yaklaşık yüzde 15-20 artışın zorunlu hale geldiğini ifade eden sektör yetkilileri, satışları baskılamaması için fiyatları artışlarını daha düşük tutacaklarını dile getiriyor. Yabancılara satışların artması, inşaatçılar üzerindeki baskıyı biraz azaltıyor. Ancak kurlar ve faizler daha fazla yükselmeye, talep düşmeye devam ederse, AKP’nin ekonomiyi canlandırmak amacıyla teşvik ederek sürekli şişirdiği inşaat balonu patlayabilir.

Zamlar hayatı zorlaştıracak…

Sektörlerde maliyetlerin artması enerjiden, konuta, iğneden ipliğe tüm ürünlere seri zamları gündeme getirecek. Akaryakıtta başlayan zam dalgası, elektriğe, doğal gaza uzanacak. Tüketici dolaylı olarak artacak vergi ve zamlar nedeniyle etkilenecek. Alım gücü zaten düşük olan yurttaşlar bu ortamda alım planlarını erteleyecek.

Faiz artırımının Hazine’ye getireceği yükler de vergiler yoluyla yurttaşların sırtına yüklenecek. Geliri reel olarak gerileyecek hane halkları bu süreçtenolumsuz etkilenecek, daha da yoksullaşacak. Uzmanlar, şu an itibariyle birçok kalemde en az yüzde 5’lerden başlayan fiyat artışlarının görüleceğini dile getiriyor.

İflaslar artacak…

Piyasalar zaten sıkıntılı; ciddi nakit sıkışıklığı var. Yeni süreç, piyasada işlerin daha da kötüleşmesine yol açacak. Reel sektörde özellikle ithal ürün getirenler açısından durum giderek olumsuzlaşacak. Gidişat, reel sektörde son dönemde zaten artış yaşanan iflas ve iflas erteleme başvurularında, patlamaya yol açabilir.

İnşaat, tekstil, perakende başta olmak üzere çok sayıda sektörde, özellikle ithal girdileri olan firmalar sorun yaşayacak. Yükselen kurlar nedeniyle döviz borcu olan firmalar iflas durumu ile karşı karşıya kalacak.

Bankacılık da olumsuz etkilenecek…

Kurdaki yükseliş bankacılık sektörünü de olumsuz etkileyecek;

ü  Döviz cinsinden geliri olmayan ticari kuruluşlar sıkıntı yaşayacak,

ü  Bankaların toplam sermayelerinin net değerini hızla aşağılara indirecek.

ü  Net öz sermaye büyüme hızında kan kaybı yaşanacak.

ü  Sermayenin artan maliyeti karşısında karlar düşecek.

ü  Artan faizler karşısında hızla kar marjları hızla daralacak.

ü  Faiz gelirleri daralan bankacılık sektörü, faiz dışı operasyonlara ağırlık vererek bu alandan pay edinmeyi deneyecek.

ü  Reel sektör firmalarının karlarının hızla erimesi nedeniyle kredi geri dönüşlerinde sorun yaşanabilecek.

ü  Ülke risk primi yeni sendikasyon ve securitizasyon maliyetlerine eklenecek.

Kur yükselişine karşı bankacılık sektörünün volatiliteye değil, stabiliteye oynayan stratejiler benimsemesi gerekiyor.

Kişi başına milli gelir 10 bin doların altına inecek

AKP, 2014 Programını yaparken makroekonomik hedefleri 1.98 TL olarak baz aldığı yıllık ortalama dolar kuru hedefine göre oluşturdu. 2013 sonlarından itibaren başlayan yükselişin devam etmesiyle 2014 hedeflerinde öngörülen yıllık ortalama dolar kuru öngörüsü şimdiden ciddi biçimde saptı. Geçen hafta 2.37 TL’yi gören dolar kuru, Merkez Bankası’nın şok faiz artırımı ile önce 2.24 TL’ye geriledikten sonra yükselişe geçerek yeniden 2.30 TL’ye yaklaştı. 1-31 Ocak ortalamasında dolar kuru 2.22 TL olarak gerçekleşti. Bugünkü düzeyi yılın kalan döneminde sabit bile kalsa yılın tümünde ortalama dolar kuru 2.28 TL olacak.

Yüksek faiz ve kur düzeyi nedeniyle yavaşlayacak tüketim ve yatırımlar, bozulan makro ekonomik dengeler nedeniyle 2014 için öngörülen GSYH hedeflerine ulaşmak adeta imkansız hale geldi. Ancak öngörüldüğü şekilde yıllık 1.7 trilyon liralık cari GSYH hedefi tutturulsa bile dolar cinsinden 867 milyar dolarlık GSYH ve 11 bin 277 dolarlık kişi başına milli gelir hedefi yine tutmayacak. Yıllık ortalama dolar kuru 2.28 TL’de kalırsa GSYH 750 milyar dolar, kişi başına milli gelir de 9 bin 800 dolar dolayında gerçekleşecek. Başka deyişle kişi başına milli gelirin bu yıl 10 bin doların altına ineceği belli oldu.

Dövizdeki yükselişin sürmesi durumunda ise dolar cinsinden GSYH ve kişi başına milli gelir çok daha aşağılara indirecek. Kurda artışın hangi noktada hız keseceği ve yeni denge noktasının nerede oluşacağını ise esas olarak siyasetteki gidişat, küresel ekonomideki gelişmeler ve hükümetin “krizi yönetme becerisi” belirleyecek.

Hükümet Ekonomik ve Sosyal Konseyi acil toplamalıdır…

Fed’in dünyadaki dolarları geri çağırması ve AKP’nin ayyuka çıkan yolsuzluklarının ortalığa saçılması ile bir dönemin sonu geldi. On bir yılı aşan iktidar döneminde ülkeyi sıcak paranın sömürüsüne açıp bu emanet kaynak sayesinde sahte “ekonomi başarıları” ile göz boyayan, bunu da oya tahvil eden AKP’nin yarattığı “saadet zinciri” kopuyor. Sıcak para ile şişirilen ekonomi balonu patlamak üzere… AKP, yakıtı biten ekonomi gemisini karaya oturttu. Önlem alınmazsa ekonomide giderek daha da derinleşecek kriz ortamı, ülkenin ve toplumun geleceğini derinden etkileyecek, telafisi uzun yıllar alacak bir kan kaybına yol açacak, sonuçta en büyük faturayı yine en alttaki milyonlar ödeyecek.

30 Mart Yerel seçimleri, AKP iktidarından ve onun ülke ve millet aleyhine izlediği yanlış ekonomi politikalarından kurtulmada önemli bir dönüm noktası olacak…

Oran’dan ESK’ya çağrı

 

Hükümetin önceliğinde ekonomi ve işsizlik yok, bu nedenle görev ESK’ya düşüyor. Tarihi ve anayasal sorumluluk gereği doğan görevinizi yerine getirin. Erdoğan çağırmıyorsa siz toplanın ve ortak akılı üretin. Konuşmaktan korkmayın, bu ülke hepimizin!

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0