Görüş Bildir
Haberler
Serda Kranda Yazio: Orhan Pamuk ve YKY’nin Açıklamasından Ne Anlamamalıyız?

etiket Serda Kranda Yazio: Orhan Pamuk ve YKY’nin Açıklamasından Ne Anlamamalıyız?

Serda Kranda
14.04.2021 - 10:10 Son Güncelleme: 14.04.2021 - 12:37

Bugün Orhan Pamuk’a kendi romanıyla ilgili açıklama yaptırtmak ne kadar acı farkında mısınız? Bir yazarı romanını açıklamak zorunda bırakmak… Ve üzgünüm, Yapı Kredi Yayınları’nın da açıklaması bir o kadar üzücü geldi bana.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Orhan Pamuk’u ya da herhangi bir yazarı sevmek ya da sevmemekte özgürüz. Kitaplarını okumak ve okumamakta da özgürüz.

Orhan Pamuk’u ya da herhangi bir yazarı sevmek ya da sevmemekte özgürüz. Kitaplarını okumak ve okumamakta da özgürüz.

Bir yazarın hangi siyasi fikirde olduğu, dünya görüşünün ne olduğu ve bu fikirlerini romanında nasıl kullandığı üzerinden onu kınamak ve tepki göstermek başka bir hak, üstelik mühim bir hak ancak bu tepki karşısında kurumsal açıklama yapmak, kusura bakmayın ama çağımıza da yayınevinin faaliyet gösterdiği edebiyat alanına da aykırı. Bir de üzerine yazarın, “Öyle demek istemedim,” demek zorunda hissetmesi… Bu gerçekten üzücü ve tehlikeli de.

Sizce de çok saçma değil mi? Ülkemizin güya özgürlük, demokrasi ve irade savunucularının, kendine aykırı biri/kurum üzerinde böyle bir mahalle baskısı yaratması. Yazarın ve yayıncının böyle sakil bir savunu içine girmesi… İnsanlar bir şeylere tepki gösterebilir, Orhan Pamuk gerçekte Atatürk’ten de Türklerden de nefret ediyor olabilir, insanlar da onu okumayı ya da okumamayı tercih edebilir ama yayınevinin çıkıp “Yo yo öyle değil,” diye açıklama yapmasını büyük bir talihsizlik olarak görüyorum.

*O Kediyi Kurtar

*O Kediyi Kurtar

*Syd Field'ın kitabının adı

Yazarın dünyası ile metnin dünyası birbirinden nerede ayrılır, nerelerde birleşir… Yazar romanında yer verdiği her şeye ve herkese fikren ve vicdanen katılır mı? Bir romanın kişileri, yazarın yaşamda savunduğu özellikteler midir? Kim bilir!

Roman dediğimiz kurmaca, uydurma bir alemde kimin kim olduğuna kim karışır? Gerçekler ya da yalanlar, yazarın umurunda olmak zorunda mıdır? Kutsal dediğimiz, erdem dediğimiz şey duruma göre eğilip bükülen, durmaksızın hal değiştiren şeyler değil mi? Polis baskınından kaçan bir soyguncunun, yolda durup bir kediyi ezilmekten kurtarması bizim vicdanımızı manipüle ettiğinde, onun bir hırsız olduğunu görmezden gelen, aşık bir katilin asla yakalanmamasını isteyen, çocuklukta uğradığı istismarlar sonucu bir sapığa dönüşen şu gözlüklü psikopata bir yerden sonra anlayış geliştirmemizi sağlayan şey, o sanat yapıtının kendi içindeki duygusal bağlamı değil mi? Bu güçlü “diğer yan” sayesinde hırsızdan, katilden, psikopattan yana bulmuyor muyuz kendimizi bir anda? Sanatçı gerçekleri güzelce eğip bükmese ya da bir yalanı ustaca gözümüze sokmasa mesela, diğer tarafı hiç göstermese sadece sırtımızı sıvazlasa ve bize sadece ideal olanı, erdemli olanı gösterse onu sıkıcı bulmaz mıyız?

Bugün Orhan Pamuk’u linçe girişen kitleyi anlayabiliyorum çünkü biz halkız ve dilediğimiz her şeye karşı çıkabiliriz. Bugün onu kınarız, yarın diğerine karşı çıkarız. Tepkilerimizde tutarlı olmak zorunda bile değiliz. Neden, çünkü yaşasın özgürlük.

Bugün Orhan Pamuk’u linçe girişen kitleyi anlayabiliyorum çünkü biz halkız ve dilediğimiz her şeye karşı çıkabiliriz. Bugün onu kınarız, yarın diğerine karşı çıkarız. Tepkilerimizde tutarlı olmak zorunda bile değiliz. Neden, çünkü yaşasın özgürlük.

Ama: Bir yayıncının, aldığı tepkilerden ürküp açıklama yayınlaması ve “Valla sandığınız gibi değil,” demesi, olur şey değil. Kutsallar değişir, kırmızı çizgiler solar, sınırlar yeniden çizilir; sanat bunları takmayan şeydir. İsterse savunur, isterse karşısında durur. Yazar da metin de erdemli olmak, herkesin kutsalına saygı duymak zorunda değildir.

Yayıncının çıkıp sanki bu böyle değilmiş gibi, açıklama yapması, inanılır gibi değil. Orhan Pamuk metninde gerçekten Atatürk’ün manevi kişiliğini örselemiş olabilir, Orhan Pamuk gerçekte sıkı bir Atatürk düşmanı da olabilir. Sevmezsin, kınarsın olur biter. Yayıncının açıklaması bana, bir yazarın sanatına tahdit koyabilme korkunçluğunun kurumsallaşabildiğini düşündürttü ve bu, hiç iyi bir şey değil. 

Eğer bu olsaydı bugün ne Yaşar Kemal bilirdik ne Attila İlhan ne de Nazım Hikmet. Yayıncının kendi dünya görüşüne, vizyonuna uymayan bir eseri yayımlamama kararını anlayabiliyorum, üstelik bu çok da normal ama yayımladığı bir kitap için kamuoyu baskından korkup böyle bir açıklama yapma gereği duymasını ne yazık ki doğru bulmadığım gibi geleceğimiz açısından çok aydınlık bir eğilim/yönelim olarak da görmüyorum.

Bırakalım sanatını yapanlar sadece sanatlarıyla uğraşsınlar. Biz bize yapmak istediği şeyden hoşlandıklarımızı okuruz, hoşlanmadıklarımızı okumayız. Ama, kimseyi susturmaya, kalemini zapturapt altına almaya kalkışmamalıyız. Hiç olmazsa bir sanat yapıtını bizim mahalle sizin mahalle ayrımından tenzih etmeliyiz. Orhan Pamuk büyük yazarmış küçük yazarmış, tartışalım ama yazıya, karışmayalım. Oralar tehlikeli.

Twitter

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
36
24
15
2
2
2
2
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın