Milyonlar İçin Bayramın Adı Var Tadı Yok
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, on milyonlarca işçi, memur ve emeklinin düşük maaşları nedeniyle bu bayrama da buruk girdiğini, bayramın tadının olmadığını ifade etti.
Ekonomik verilerle Ramazan Bayramındaki Türkiye’nin çalışan kesimlerini inceleyen Umut Oran, “Tabanı delik ayakkabı ile siyasete başlayıp milyar doları olan dünyanın en zengin başbakanlarından”
birisi haline gelen Tayyip Erdoğan’ı da eleştirdi. Umut Oran’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle:
Erdoğan ve çevresindekiler, beş yıldızlı otellerdeki şaşalı “gösteriş iftarları” ile festivale çevirdikleri Ramazan ayının ardından Bayramı da katlarda, yatlarda kutlarken; sürekli eriyen alım güçleri nedeniyle mütevazı iftar sofralarını kurmakta dahi zorlanan milyonlar ise ağız tadıyla bayram kutlayacak imkânlardan mahrum durumda.
Dört kişilik bir ailenin karnını doyurabilmesi için aylık asgari 1.158 TL’ye; giyim, konut, ulaşım, sağlık vb. ihtiyaçlarla birlikte bir aylık geçim için 3.772 TL’ye ihtiyacı bulunuyor. AKP’nin ihmal ettiği işsizler ve emekliler bir yana, çalışan milyonlarca memur ve işçi de mevcut maaş-ücret düzeyleriyle yoksulluk sınırının altında kalıyor.
Resmi veriye göre ortalama memur maaşı 2.167 lira ve 2.8 milyon memurun çoğu da bu ortalamanın altında maaş alıyor, yani yoksulluk çekiyor. Memurlar ve emeklileri, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu yıl ikinci yarı zammı alamadılar. Maaş ve aylıklara enflasyon farkı da uygulanmadı.
Kadrolu kamu işçisinin ortalama ücreti şişirilmiş rakamlarla 2.955 TL gösterilirken, az sayıdaki bu kadroluların dört katına ulaşan taşeron işçileri sefalet ücretine talim ediyor. Zaten 4/a kapsamında (SSK’lı) ve çoğunluğu özel sektördeki 13.5 milyon çalışanın büyük bölümü de bu ay 891 TL olan asgari ücret dolayında ücret alıyor.
Sayıları 11 milyona yaklaşan emekliler açlık sınırında. Ortalama aylık 2 milyona yakın memur emeklisinde 1.529 ve 6.4 milyon işçi emeklisinde ise 1.060 TL. Toplam 2.4 milyon Bağ-Kur emeklisi içinde esnaf kökenliler 1.103, çiftçi kökenliler 721 TL ortalama aylık alıyor.
AKP’nin ekonomi politikalarının ağır borç yükü altına soktuğu halk, bu bayrama da gırtlağa kadar borçla giriyor. Hane halkı toplam borç yükü, 2002’den bu yana 52 kat büyüyerek 6.3 milyar liradan 334 milyara; hane başına ortalama borç miktarı 41.5 katlık artışla 384 liradan 16 bin liranın üzerine çıktı.
Dargınlıkların unutulduğu, insanların kucaklaştığı, millet olma bilincinin arttığı günler olan bayramlarda bu manevi atmosferin oluşabilmesi için öncelikle toplumda huzur ve refahın sağlanmasına ihtiyaç bulunuyor. Ekonomik ve sosyal adaletin olmadığı ülkemizde halkın büyük bölümü, ağız tadıyla bayram kutlayacak imkanlardan mahrum durumda.
Recep Tayyip Erdoğan ve çevresindekiler, beş yıldızlı otellerdeki “gösteriş iftarları” ile adeta festivale çevirdikleri kutsal Ramazan ayının ardından Bayramı da katlarda, yatlarda kutlarken; her yıl eriyen alım güçleri nedeniyle mütevazı iftar sofralarını kurmakta dahi zorlanan geniş halk kitleleri ise bayrama geçim sıkıntısı içinde ve dağ gibi borç yükü altında giriyor.
Haramzadeler, bulundukları makam ve kamu kaynaklarını aile ve yakınlarını servet sahibi yapma yolunda kullanırken, geliri reel olarak gerileyip yoksullaşan işçi, memur, köylü, esnaf ve emekliler, yani geniş halk kitleleri, insanca yaşam için gerekli asgari gelirden ve ağız tadıyla bir bayram kutlayacak imkânlardan mahrum bulunuyor.
BİR AYLIK GEÇİM İÇİN EN AZ 3.800 TL LAZIM
Türk-İş’in en son Haziran ayı fiyatlarını temel alarak derlediği verilere göre dört kişilik bir ailenin karnını doyurabilmesi için yapması gereken aylık asgari harcama tutarı, yani “açlık sınırı” 1.158 TL düzeyinde bulunuyor. Buna giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamalar da eklendiğinde aylık geçim bedeli yani “yoksulluk sınırı” 3.772 TL’ye ulaşıyor.
ÇALIŞANIN KARNI DOYMUYOR
Memur ve işçi milyonlarca çalışan, mevcut maaş-ücret düzeyleriyle yoksulluk sınırının altında. Temmuz itibariyle en düşük memur maaşı 1.855, ortalama memur maaşı ise 2.167 TL. En düşük ile ortalama maaş arasındaki marj, 2.8 milyon memurun çoğunun düşük maaşla çalıştığını gösteriyor. Bu maaşlarla tek bir memurun çalışıp ailesini geçindirmesi imkânsız… En alttan maaş alan 2 çocuklu bir memurun ailesinin aylık geçimini sağlayabilmesi için eşinin de çalışıyor ve en az aynı düzeyde maaş alıyor olması gerekiyor. Ortalama düzeyde maaş alan iki çocuklu bir memurun geliri, eğer ailede başka çalışan yoksa aylık geçimi karşılamıyor.
Sayıları giderek azalan kadrolu kamu işçileri, şişirilmiş rakamlarla 2.955 TL olarak açıklanan ortalama ücretleri baz alındığında bile aylık geçim sınırını yakalayamıyor. Belediyeler dahil kamuda 250 bin dolayında kadrolu işçi çalışırken, taşeron yoluyla çalıştırılanların sayısı bunun 3-4 katını buluyor. Sendikacılığın giderek bitirilmesi ile gücünü yitiren kamu işçileri içinde görece iyi ücret alanların oranı da giderek azalıyor. Sendikal örgütlülüğün henüz bitirilemediği bir iki kurum dışındakilerin ücretleri son derece düşük düzeylerde. Taşeronlar aracılığıyla çalıştırılan işçiler ise sefalet ücretlerine talim ediyor.
5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesi kapsamında (eski adıyla SSK’lı) ve çoğu özel sektörde istihdam edilen 13.5 milyon dolayındaki çalışanın büyük bölümü de asgari ücret ya da bunun çok az üstünde bir ücret alıyor. Büyük bölümünün eline geçen aylık gelir 1.000 TL’yi bulmuyor. Net asgari ücret ise 1 Temmuz itibariyle 846 liradan 891 TL’ye yükseldi. Hükümet yılın ikinci yarısında asgari ücrette 45 liralık bir artışı yeterli gördü… Buna göre dört kişilik ailenin üyelerinin tamamı yetişkin ve çalışıyor olsa bile asgari ücretle çalıştıkları sürece toplam gelirleri aylık geçim sınırına ulaşamıyor.
CUMHURİYET TARİHİNDE İLK KEZ MEMURA ZAM YOK
AKP’nin yandaşı Memur-Sen, 2.8 milyon memur ve 2 milyona yakın memur emeklisi adına hükümetle imzaladığı toplu sözleşme ile memur ve emeklilerine büyük bir kazık attı. Geçen yıl yapılan ve 2014 ile 2015’i kapsayan “sözde” toplu sözleşmede Memur-Sen, Ocak ve Temmuz’da yüzde 3’er zam ve altı aylık enflasyon farkı teklifi yerine yılın tümü için yılbaşında net 123 liralık seyyanen zammı kabul etmişti. Memurlar ve memur emeklileri, bu yüzden Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu yıl Temmuz ayında zam alamadılar. Maaş ve aylıklara enflasyon farkı da uygulanmadı. Seyyanen artış ise ilk yarıda enflasyon karşısında önemli oranda aşındı ve kalan dönemde de maaşlar reel olarak erimeye devam edecek. Suriye ve Irak’ta binlerce insanı katleden teröristlere ülkemizin maddi ve ayni kaynaklarını seferber eden hükümet, kendi memuruna üç kuruşluk zammı çok gördü.
EMEKLİ AÇLIK SINIRINDA YAŞIYOR
11 milyona yakın emekli de bayrama sıkıntı içinde giriyor. 1 milyon 933 bin 202 memur emeklisi ayda ortalama 1.529 lira, 6 milyon 350 bin 815 işçi emeklisi ise ortalama 1.060 lira aylık alıyor. Skalada memur emekli aylığı1.230 liraya, işçi emeklisi aylığı da 1.011 liraya kadar düşüyor. En düşük emekli aylığı esnaf Bağ-Kur’lularda 826, çiftçilerde ise 603 lira düzeyinde. Esnaf Bağ-Kur emeklisi ortalama 1.103, çiftçi Bağ-Kur emeklisi ise ortalama 721 lira emekli aylığı alıyor. Bağ-Kur emeklileri 2 milyon 435 bin 709 kişilik bir kesimi oluşturuyor. Emeklilerin çoğunluğu, mevcut aylıkları ile bırakın yoksulluk sınırını açlık sınırının bile altında kalıyor.
ELİ AYAĞI TUTAN 20 MİLYONUN ÜRETİMDE ADI YOK
Zaten çalışanlar ve emekliler gelirleriyle karnını doyuramazken, umudunu yitirip iş aramayı bırakanlarla birlikte sayıları 5 milyonu bulan işsizler üretim süreçlerinin dışında ve hayatını idame ettirecek gelirden yoksun durumdalar. Ayrıca ülkede 11.5 milyon dolayında ev kadını ve belli bir ücreti ya da sosyal güvencesi olmadan aile işlerine yardım eden çoğu tarımda ve kadın 3.3 milyon da “ücretsiz aile işçisi” bulunuyor. Buna göre toplamda 20 milyon dolayında bir nüfus fiilen çalışma hayatının dışında... Birçok ülkenin toplam nüfusunu aşan bu nüfus, AKP’nin iş, aş yaratmayan politikaları sonucu ekonominin, üretim süreçlerinin dışında kalıyor, ulusal ekonomiye katma değer yaratamıyor.
HALK AĞIR BORÇ YÜKÜ ALTINDA…
AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları, halkı ağır borç yükü altına soktu. 2002 sonunda 1.9 milyar lira olan toplam tüketici kredileri, 129 kat artarak Mayıs 2014 itibariyle 253.4 milyara; o tarihte 4.3 milyar lira olan bireysel kredi kartı borçları da yaklaşık 17 kat artarak 77.5 milyara yükseldi. Böylece toplam hane halkı borç yükü, 52 kat büyüyerek 6.3 milyar liradan 334 milyara çıktı. Bu dönemde hane başına ortalama borç yükü 41.5 kat artarak 384 liradan 16 bin liranın üzerine çıktı. Vatandaşlar, bu bayrama da gırtlağa kadar borçla giriyor…
KENDİNE LÜKS, ŞATAFAT; MİLYONLARA YOKSULLUK VE BİAT
Tabanı delik ayakkabıyla girdiği siyasette, dolar milyarderi olup dünyanın en zengin başbakanları arasına geçen Tayyip Erdoğan’a soruyoruz:
İktidarınız döneminde gemi, holding, fabrika, hastane sahibi olan aileniz ve yakınlarınız servetine servet katarken, halkın borç yükü neden 52 kat büyüdü?
Gırtlağına kadar borç içindeki milyonlara asgari geçim sınırının altında bir gelir düzeyini reva görmeniz hak mıdır?
Türkiye’yi hızla büyüttüğünüz, kalkındırdığınız yönündeki iddialarınız doğru ise geniş halk kitleleri neden refah payı alamıyor? Halk neden yoksullaştı, neden milyonlar açlık sınırında ya da insanca yaşayacak bir gelir düzeyinden uzakta bulunuyor?
Mutlu bir azınlık lüks ve şatafat içinde yaşarken, milyonlarca yoksula tevekkül ve biat telkininde bulunmanız çelişki değil mi?
Komşu ülkelerin iç sorunlarını daha da derinleştirmek için harcadığınız ülke kaynaklarını neden yurttaşlarımızın refahına yönlendirmiyorsunuz?
BOP Eşbaşkanlığı görevinden ve Davutoğlu kılavuzluğunda izlediğiniz Türkiye’yi açmaza sürükleyen Ortadoğu politikanızdan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Cumhurbaşkanlığı için oyunu isteyeceğiniz halka yönelik din ticareti ve hamaseti bırakıp, işçi, memur, çiftçi, emekli, esnaf ve diğer dar ve sabit gelirlileri rahatlatacak ekonomik tedbirleri ne zaman alacaksınız?
BAYRAMLAR BAYRAM TADINDA KUTLANMALI…
Zaten insanca yaşayacak ekonomik ve sosyal koşullardan mahrum işçi, memur, çiftçi, emekli ve diğer dar ve sabit gelirliler Ramazan’da zorluklar içinde kurabildikleri mütevazı iftar sofraları ile oruç ibadetini yerine getirdi. Şimdi millet olarak Ramazan Bayramı’nı idrak ediyoruz. Bayramlar, dargınlıkların unutulduğu, uzak olanların kavuştuğu, insanların kardeşçe kucaklaştığı, milli ve dini duyguların güçlendiği, örf ve adetlerin uygulandığı, toplumda millet olma bilincinin arttığı günlerdir. Ancak bu manevi atmosferin oluşabilmesi ve bayramların ağız tadıyla kutlanabilmesi için öncelikle toplumda refahın, ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması, ülkede ve bölgede huzurun ve barışın hâkim olması gerekiyor. Ancak ne yazık ki ülkenin başında, Türk halkına bayram sevincini çok gören bir iktidar bulunuyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine rastlayan ve ahlaklı olmayı, vicdan muhasebesini öğütleyen Ramazan ayında dahi; rakipleriyle eşit, adil ve etik şartlarla mücadele etmeyen, milletin oyunu almak için devletin tüm olanaklarını sadece kendisi için kullanan bir anlayışla artık ağız tadıyla bir bayram kutlayamayan milyonlar tarafından sandıkta hesaplaşılması gerekmektedir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!