Kucağında Bebeği Varken Pandemi, Volkanik Patlama ve Terör Saldırısı ile Mücadele Ederek Herkese İlham Kaynağı Olan Yeni Zelanda Başbakanı: Jacinda Ardern
Valla ne diyelim? Helal olsun!
Murupara adlı küçük bir kasabada dünyaya gelen ve süt besiciliği ile ün salan Morrinsville'de büyüyen Ardern, politik hayatına oldukça erken yaşlarda başladı.
Lise yıllarında İnsan Hakları Faaliyet grubuna üye oldu ve alkollü araç kullanımına karşı bilgilendirme yapan bir öğrenci derneğinde aktif rol oynadı. Lisenin son yıllarında ise akranları onu ülkenin başbakanı olmasına en yakın aday olarak gördü ve oyladılar.
Genç yaşında geçimini sağlamak için seyyar bir balıkçıda gece vardiyasında çalışmaya başladı.
Fakat kendisinin yetişkinlik döneminde politika haricinde yaptığı başka bir iş tecrübesi olmadı. İşte belki de tam olarak bu yüzden ülkesinde yer alan İşçi Partisi'nde büyük bir başarı elde etti ve günümüz modern siyasetçilerine büyük bir rol model oldu.
Oldukça muhafazakar olan ve Mormon adı verilen bir topluluğun içinde büyüdü ve ailesi de oldukça mütedeyyindi.
Babası bir polis memuru ve annesi de bir kafeterya çalışanıydı. Çocukluk ve ergenlik döneminde ailesi ona 'makul' giyinmenin önemini oldukça sık dile getirdiler. Sigara, alkol, kahve ve kola içmesi yasaktı. Ayrıca ailesi ona çok sıkı bir eğitim verdi. Hatta bu eğitim o kadar sıkıydı ki kendisi Pazar günleri bile bir çocuk olmasına rağmen arkadaşlarıyla oyun oynamıyor ve bunun yerine eğitim alıyordu.
2004 yılında sendikaların başlattığı bir kampanya hayatının dönüm noktası oldu. İkinci evi kilise olan bu genç kadın, İşçi Partisi'ne katılarak ailesinden ve öğretilerinden oldukça farklı bir duruş sergiledi.
Henüz 28 yaşındayken kendisi gibi bir kadın olan rakibinden daha fazla oy alarak seçimleri kazandı.
Ardern, toplumda var olan cinsiyetçiliğe karşı mizahi bir tutum sergileyerek oldukça başarılı bir yöntem oluşturdu. Ayrıca düzenli olarak katıldığı bir televizyon programı sayesinde ülkesinde bir siyasetçiden çok bir ünlü olarak ele alındı.
Halk arasında çizmiş olduğu bu başarılı imaj, İşçi Partisi'nin bir muhalefet partisi olduğu bu zaman dilimi boyunca katlanarak büyüdü.
2017 yılının Mart ayında başkan vekili olan bu genç kadın aynı yılın Ağustos ayında genel seçimlere 7 hafta kala, partinin genel başkanı olan Andrew Little'ın istifasıyla İşçi Partisi'nin yeni lideri oldu.
Genel seçimlere yedi hafta kala devraldığı makamı başarılı bir şekilde yürütmeye başladı ve seçim kampanyalarına devam etti.
Seçimleri kazanan ulusalcılara karşı zekice bir hamle yaparak dönemin sağ merkezli partilerinden 'New Zealand First'te Winston Peters ile bir koalisyon yapmayı başardı.
Bütün bunlar olurken ülkesinin medyatik simalarından biri olan Clarke Gayford'tan hamile olduğunu açıkladı.
Ardern görev başındayken doğum yapan ikinci dünya lideri oldu ve aslında bu doğum sadece kendi özel hayatı değil aynı zamanda toplum için de oldukça sembolik ve önemli bir durumdu.
1990 yılında eski Pakistan başbakanı Benazir Bhutto her ne kadar görev başındayken doğum yapan ilk kadın dünya lideri olsa da, kendisi bu hamileliği saklama gereksinimi duymuştu. Fakat Ardern, hamileliği süresince Facebook hesabından bol bol video ve fotoğraf paylaştı.
2019 yılının Mart ayında Christchurch camisinde yapılan katliama karşı oldukça büyük bir hassasiyet gösterdi.
"Bu katliama maruz kalan insanlar sadece Yeni Zelanda'da yaşayan göçmen ve mülteciler değillerdir. Onlar Yeni Zelanda'yı yeni evleri olarak benimsemiş bireylerdir. Onlar biziz."
Bu terör olayından sonra bu konu hakkında yardımcı olabileceği bir şey olup olmadığını soran Donald Trump'a ise Ardern'in 'müslümanlara karşı empati ve sevgi' verebileceği şeklinde radikal açıklamaları da oldu.
2019 yılının ilerleyen dönemlerinde bu tutumdan dolayı kendisi Nobel Barış Ödülü adaylarından biriydi.
Ülkesi için hazırladığı 'İyileştirme Paketi' ile birlikte Yeni Zelanda'nın en büyük iki sorununu iyileştirmeye çalışarak ulusal refahı ve gsyih ölçmeye çalıştı ayrıca duran varlık satış karı problemlerine de çözüm getirmiş oldu.
Yapmış olduğu icraatlar sıralamakla bitmez ama şöyle bir bahsedecek olursak: ücretli ebeveyn izninin uzatılması, tek kullanımlık plastik torbaların yasaklanması ve yoksul bölgelerde okula giden çocuklar için ücretsiz öğle yemeği...
2019 yılında Yeni Zelanda'da yaşanan yanardağ patlamasından sonra oldukça önemli bir soruşturmanın yürütülmesine önayak oldu.
Ayrıca kendisi koronavirüs pandemisi boyunca oldukça sıkı tedbirler alınmasını sağlayarak ülkedeki vaka sayısının 1536 ve vefat sayısının 22 olmasında oldukça büyük bir rol oynadı.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...
Yorum Yazın
Sayın Ardern ; Sizden birşey rica edebilir miyiz ? Bizim ülkeye de bi el atabilir misiniz??? ..... Çok değil bir yıl yönetseniz yeter.... Hem birçok şey düz... Devamını Gör
Ah ah
Benazir Bhutto saklamak zorundaydı. Bhuttonun kendi kaleminden yazdığı kendi hayat hikayesi kitabı var. Pakistanı demokratik bir ülke yapmak için hiç vazgeçm... Devamını Gör