Görüş Bildir
Haberler
Sesil Aktürk Yazio: Farinelli- Il Castrato

etiket Sesil Aktürk Yazio: Farinelli- Il Castrato

Sesil Aktürk
16.09.2020 - 13:23 Son Güncelleme: 08.10.2020 - 18:54

'”Harmony”aynı zamanda insan ruhu ve evrenin uyumunu kapsar”

                                                                                                          Platon

Kastrasyon sözcüğünün kökeni Latince “castratio” kelimesinden geliyor, bıçak ya da kesme enstrümanı anlamını taşıyan “castrum”dan türemiş. İnsan üzerinde ilk kastrasyonun ise Uruk kentinde MÖ 4000 civarında uygulandığı düşünülüyor.

Kastre edilmiş anlamına gelen “Kastrato”nun ses sanatçısı olarak ortaya çıkması ise on altıncı yüzyılın sonlarına denk geliyor. Orta çağda kadın sesinin kilise korolarında yasaklanmasının üzerine koroda kadınların seslendirdiği “cantus” adı verilen tiz partisyonlar başlangıçta kadın sesini taklit eden ergenlik çağındaki erkek çocuklar tarafından söylenmiş.

“Falsettist” olarak isimlendirilen kişilerin ergenlik dönemine özgü ses yapısının sınırlı bir süresi olması; korist olmak için uzun ve zorlu bir eğitimden geçme gerekliliğinin bu partisyonları icra etme süresini kısaltması sebebi ile kilise korolarındaki “soprano” kadın sesinin eksikliği sorunu kastratolarla çözüme kavuşturmaya çalışılmış.

“Falsettist” olarak isimlendirilen kişilerin ergenlik dönemine özgü ses yapısının sınırlı bir süresi olması; korist olmak için uzun ve zorlu bir eğitimden geçme gerekliliğinin bu partisyonları icra etme süresini kısaltması sebebi ile kilise korolarındaki “soprano” kadın sesinin eksikliği sorunu kastratolarla çözüme kavuşturmaya çalışılmış.

Müzikal yetenekleri sebebi ile ön plana çıkmış, geçim sıkıntısı çeken, fakir ailelerin çocukları,kilise ve sanat çevreleri tarafından kastrato şarkıcı olma yolunda teşvik edilir. Kastrato olgusunun sanatta ortaya çıkışı ve varlığını sürdürüşünün temel nedeni kadına yönelik ayrımcılık ve her alanda uygulanan şiddet. Kadın düşmanlığı çocuğa yönelik bedensel şiddetin gerekçesi olmuş ve bu yaklaşık 300 yıl devam etmiştir.

Kastrasyon, çocuklar üzerinde müzikal başarılarının ötesinde duygusal açıdan, “normal” kabul edilen yaşam şekilden uzaklaşıp farklılaşarak sosyo-kültürel çevresine yabancılaşmasına, belli bir cinsiyete ait olamaması ile ortaya çıkan benlik krizlerine, depresyon ve hezeyanlarla dolu bir hayat sürmelerine sebep olur.

Ülkemizde 17 Mart 1995 yılında gösterime giren, yönetmenliğini Gerard Corbiau’nun üstlendiği “Farinelli Il Castrato” filminde, ünlü kastrat Farinelli’nin (esas adı Carlo Maria Broschi) hayat hikayesi anlatılır. Müzik literatüründe sadece bir opera şarkıcısı değil zamanının en iyi müzisyeni olarak da nitelendirilen Farinelli’nin bir erkek çocuktan belirsiz bir cinsel kimliğe geçişin hem  kendisinde, hem de sosyal çevresinde nasıl karışıklığa yol açtığını; toplumun aile,ailenin birey üzerindeki etki ve yetkisini; kişilerin söz hakları ellerinden alınarak toplumsal,dinsel ve ekonomik anlamda bir araca dönüştürülmesinin yıkıcı etkilerini güçlü bir biçimde ifade eden film, Altın Küre ve Fransızların Oscar’ı Cesar’a layık görülmüştü.

Kastre edilen çocukların duygusal travmasının izleyiciye olanca şiddeti ile aktarıldığı ilk sahnede “Il castrato”yu karanlık bir odada tek başına düşüncelere dalmışken görürüz.

Kastre edilen çocukların duygusal travmasının izleyiciye olanca şiddeti ile aktarıldığı ilk sahnede “Il castrato”yu karanlık bir odada tek başına düşüncelere dalmışken görürüz.

Aklı, hayatı boyunca tekrar edip duran tek “bir an”a asılı kalmış, yine o dehşet anına odaklanmıştır ve bizi de muhtemelen acabalar içinde olasılıkları yeniden hesapladığı “o an”a alır.

Provalar sırasında şarkı söylemeleri arkadaşının sesi ile kesilir;

“Carlo! Bir daha şarkı söyleme ”

Herkes şarkı söylemeyi bırakıp sesin geldiği yöne doğru

bakar;

“Carlo! Bir daha şarkı söyleme ”

“Bunu sana da yapacaklar”

“Ölümün senin gırtlağında”

ve hayatına son verir…

Yeryüzünde doğan her canlı için anne-baba ve çocuk ilişkisinde, çocuk dünyaya geldiği andan itibaren yaşamını sürdürebilmek için desteklenmeye muhtaç olması, destek ve sorumluluğun ebeveyne ait olması doğal ve toplumsal bir gerçekken; çoğunlukla ekonomik nedenlerle ve yine çoğunlukla çocukların rızası olmadan onlar hakkında verilen bu kastrasyon kararını – eğer hayatta kalırlarsa - , büyük olasılıkla onlara yapılmış bir ihanet olarak düşünüyor, yaşamlarında yarattığı travmayla başa çıkamıyorlardı. 

Farinelli yani Carlo, için de durum böyleydi.

Carlo çok başarılıydı. Bu çevresindeki herkesin dikkatini ve ilgisini çekmekte, beklentilerini ise yükseltmekteydi.

Carlo çok başarılıydı. Bu çevresindeki herkesin dikkatini ve ilgisini çekmekte, beklentilerini ise yükseltmekteydi.

Ancak 1717 yılı kasım ayında kent katedralinde koro şefi olan babası “Salvatore Broschi”nin ölümüyle ekonomik açıdan zoruluklar baş gösterince koşullar değişti. Napoli'nin en ünlü öğretmenlerinden biri olan, Nicola Porpora şan derslerine devam etse de, sesinin bir süre sonra değişeceginden ve tam bu noktada daha “nitelikli” bir yaşam hayali ile ağabeyi “Riccardo Broschi”nin izniyle on iki yaşında kastre edildi. Kadının sesine bile dayanamayan zamanlardı ve kadınlar özgürlük, mülkiyet, güvenlik gibi haklardan yoksun, diğer haklar bakımından da erkeklerle eşit değildi. Erkeğin zulmüne karşı çıkamıyor, sözü veya kararları geçerli sayılmıyordu.

“Hristiyan inancının” bedenin bütünlüğünü koruyan, aksini haram kılan yapısı sebebi ile kastrasyon işleminin Farinelli’nin attan düşmesi gerekçesi ile  gerçekleştirildiği söylenmiş; böylece “Kilise korosunda' şarkı söylemesinin önünde kastrasyon sebebi ile engel oluşmamış ama öte yandan Handel’in deyimi ile “yaşamı sesine hapsolmuştu”; toplumdaki yeri değiştirilemez, farklı beklenti veya hayaller içine giremezdi.

İlk kez on beş yaşında, Porpora’nın “Angelica e Medoro” adlı serenadıyla sahneye çıktı. Bu serenat, Pietro Metastasio’nun basılmış ilk eseri ve bu buluşma ise, Farinelli-Metastasio arasında hayat boyu sürecek güçlü bir dostluğun başlangıcı oldu.

İtalya dışında sahneye çıkması ilk kez 1724’te Viyana’da, İmparatorluk Tiyatrosu’nun daveti üzerine gerçekleşir; Farinelli, 1724 ile 1734 yılları arasında Venedik, Milano ve Floransa gibi İtalya’nın kuzeyinde bulunan kentlerde sıra dışı başarılar elde eder.

Bu yıllarda Farinelli, eski hocası Porpora’nın daveti üzerine İngiltere’ye gider ve Handel’le tanışır. İngiltere’de Handel’in aryasını seslendirir. Bu arada kastre edilmesinin ardındaki gerçeği öğrendikten sonra hem İngiltere’den hem de ağabeyinden ayrılan Farinelli 1737’de kendisini dinlemenin Kral V. Philip’in depresyonunu azaltmasını umut eden Kraliçe Elisabetta Farnese’nin çağrısı üzerine Madrid’e gider.

Orada kralın oda müzisyeni ve kraliyet ailesinin bir çalışanı olmuştur. Bir daha asla halka aryalarını seslendirmeyen Farinelli, her gece krala serenat yapmakla görevlendirilir.

Orada kralın oda müzisyeni ve kraliyet ailesinin bir çalışanı olmuştur. Bir daha asla halka aryalarını seslendirmeyen Farinelli, her gece krala serenat yapmakla görevlendirilir.

Kralın ölümünden sonra onun yerine geçen oğlu VI. Ferdinand ve eşi de müziğe oldukca düşkündür. Kral, kraliçe ve Farinelli arasında çok yakın bir dostluk ortaya çıkar. Birlikte müzik çalışmaları yaparlar. Kraliçe ve Farinelli birlikte aryalar seslendirir kral onlara enstrumanla eşlik eder ve bu dönemde saraydaki nüfuzu iyice artar. Farinelli, Kral VI.Ferdinand için bir arya besteler.

Saraydaki konumunun ve öneminin göstergelerinden biri de 1750’de Castile’de ilk kurulan askeri düzen olan Calatrava Düzeni Şövalyeliği unvanıyla ödüllendirilerek soylular sınıfının resmi bir mensubu haline gelmiş olmasıdır.

Farinelli’nin saraydaki varlığı 1759’da VI. Ferdinand’ın ölmesi ve yerine kardeşi III. Charles’ın geçmesiyle sona erer. III Charles müziğe düşkün biri değildir ama daha çok babası öldükten sonra, Farinelli’nin hiçbir şey yokmuş gibi çalışmalarına devam etmesi hoşuna gitmez ve kendisine göre her devrin adamı olarak nitelediği kastratoyu sarayda istemez.

Bir devlet emeklisi olarak İspanya’dan ayrılan Farinelli, Bolonya’ya yerleşir. Son yıllarındaki en yakın arkadaşları müzik tarihçisi Giovanni Battista ile mektuplaşmalarının devam ettiği Metastasio olmuştur.

Farinelli, 16 Eylül 1782’de, Metastasio’ nun 12 Nisan 1782’daki ölümünden dört ay sonra, Bolonya’da hayatını kaybetmiştir.

Zaman içinde toplumun kastratolara yönelik yaklaşımı olumsuz yönde ilerler ve taktir toplamayı umarken toplumdan dışlanmışlardır. Özellikle son kastrato kuşakları açısından koşullar çok daha zorlayıcı olur ve en sonunda kastratolar ve sadece onların söyleyebildiği şarkılar tarih sayfalarında yerini alır.

Yaşadığımız zaman diliminde uygarlığımızın hayatlar üzerindeki etkisi bu hikayeden ne kadar farklı? Kadın gerçekten özgür mü yoksa belirlenmiş olanı seçme, söyleme şartıyla mı özgür oluyor? Bireyler ne tür mahkumiyetler ve mahrumiyetler içine hapsediliyor ve neden? Sanat insanın evriminin bir aynası ise, aynaya baktığımızda portredeki resim kime aittir?

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
15
9
8
8
8
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın