Görüş Bildir
Haberler
Günümüz Toplum Sorunlarının Çözülememe Nedenleri

Günümüz Toplum Sorunlarının Çözülememe Nedenleri

Meseleler

Her gün ayrı bir sorunla karşılaşıyoruz; Ekonomik, sosyal, tıbbi, psikolojik vs. Özellikle 2020 başımızdan hiçbir sorunu eksik etmedi. Eve kapanmak dahi birkaçımızı depresyona soktu. Doğanın sunduğu sorunlardan ziyade bizim kendi kendimize açtığımız sorunların çözülememesinin KENDİMCE nedenlerini sıralayacağım. Başta söylemem gerekir ki, hiçbir konunun uzmanı değilim, burada yazacaklarım kişisel gözlemlerimin ve kişisel çıkarımlarımın tahlilidir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Eleştirilere Tahammülsüzlük

1. Eleştirilere Tahammülsüzlük

Günümüzde herkes birbirini eleştiriyor fakat kimsenin de eleştiriye tahammülü yok. Hatta eleştiri yapanı düşman beller olduk. Devleti yönetenleri mi eleştirdiniz ? Vatan haini. Dini bir kurumun başındaki kişiyi mi eleştirdiniz? Din düşmanı. Homoseksüel birinin bir davranışını mı eleştirdiniz ? Homofobik. Kadının bir davranışını mı eleştirdiniz ? Kadın düşmanı.

Bu tür karşı çıkışları da çok doğal karşılıyorum çünkü ahlakı yok sayan eleştirileri bolca görmekteyiz, alıştık. O kadar alıştık ki herkesin niyetini düşmanlık olarak görüyoruz. Fakat eleştiri sizi öldürmez.

'Seni öldürmeyen şey güçlendirir.'  - Friedrich Nietzsche               

Eleştirilere tahammülsüzlüğümüzün diğer sebebi ise karşımızdakinin haklı olması. Eğer karşımızdaki kör cahilin tekiyse yaptığı eleştiriye sinirleniriz ama karşımızdaki eleştirisinde haklıysa daha çok sinirleniriz. Ne yazik ki insanlar hâlâ daha başkalarının haklı olmasını kaldıramıyor. Ya da haksız olmayı. Özellikle günümüzde karşı argüman yaratmaktan da aciz olduğumuz için eleştiri yapan kişi bir argüman ile geldiğinde çileden çıkıyoruz. İşte bu noktada yine düşman belleme yöntemine geçiliyor. Hatırlatmakta fayda var, insan sadece düşmanı olduğunu eleştirmez. Sevdiği kişinin zarar görmesini istemediği için de eleştirebilir.

2. Sorgulamamak Ve İnanmamak

2. Sorgulamamak Ve İnanmamak

Hepimiz sorguluyoruz. Evet. Sorgulanabilecek o kadar şey var ki, daha doğrusu sorgulanamayacak hiçbir şey yok. Bu yüzden gereksiz şeyleri sorgulama eğilimine de giriyoruz. Aşı karşıtları, düz dünyacılar (bu konu hakkında da bir içerik yapabilirim, düz dünyacı değilim fakat olaylara başka taraflardan bakmayı seviyorum diyelim) vs. Sorgulanması gereken ilk şey kişinin kendi fikridir. Başkalarını sorguluyoruz, evet ama ya kendimizi ? Kaç kişi neyi neden yaptığını sorguluyor? İstediğimizi yapabildiğimizde özgür hissediyoruz ancak neyi, neden yaptığımızı bildiğimizde özgür olabiliriz.

'Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez.'   -Sokrates

İnanmamak. Aslında böyle birini bulmanız imkansız. Çünkü yaşamak için bir şeye inanmak zorundadır insan. Hayat amacından bahsetmiyorum. Herkes bir şeye inanır, en olmadı hiçbir şeye inanmadığına inanır. Buradaki 'inanmamak'tan kastım birbirimize inanmamak. Yukarıda da bahsettiğim gibi sürekli birbirimizin altında art niyet arıyoruz. Özellikle toplum önünde konuşan her insan diken üstünde kalıyor. 'Aman böyle dersem bunlar alınır, şöyle dersem şunlar, öyle dersem onlar. ' Birbirimizin iyi insan olduğuna da inanmıyoruz. Gerçek şu ki evet herkes art niyetli. Herkes cahil. Herkes aynı işte fakat sadece farklı görünüyorlar. 'Hepimiz yıldız tozuyuz' demiş ya Carl Sagan, pek anlamıyordum çünkü bırak yıldız tozunu Big Bang ile veya Tanrı'nın isteğiyle hepimiz en baştan aynı yerden gelmedik mi? Ne diye bu art niyet arayışı? Ne diye bu nefret?

3. Nefret

3. Nefret

'Bizden nefret edenlerden nefret etmeden yaşayalım. Gelin, bizden nefret edenler arasında nefretten kurtulmuş olarak yaşayalım.' -Gotama Buda

İnsanlar bilinçli canlılardır fakat pek de öyle davranmazlar. Bilinç en kaba tabirle eylemsizliğe meydan okumaktır. Fakat hâlâ ne görüyorsak onu yaşatmaya çalışıyoruz. Gördüğümüz nefreti ayna gibi başkalarına gösteriyoruz. Hepimiz nefretimizi çıkaracak şeyler arıyoruz. Kimimiz maçlara gidiyor orada deşarj oluyor, kimimiz dedikodu yapıyor, kimimiz dövüş sporlarına gidiyor. Hep, dönem içindeki gördüğümüz nefreti yansıtma halindeyiz. Başka canlılar üstünden nefretimizi atmaya çalışmadıkça da sorun yok. Çünkü içimize atmak bizi yoruyor. Hasta ediyor hatta. Bazılarımız bunu yapar. (Bu bazıları da başka içeriğin konusu olabilir.)

Nefret, dalgalı hırçın bir okyanus gibidir. Bazıları bu okyanusa düşer, bazıları bu okyanusun içine doğarlar. Bu okyanusta yüzmek imkansızdır. Herkes çırpınır burada. Neyin içinde çırpınırsan etrafa da onu bulaştırırsın. Doğal olarak bu okyanusun içinde çırpınanları nefret yaymalarından anlayabiliriz. Gariptir ki suda çırpınan birine el uzatmak yerine su vermezken, nefretin içinde çırpınan birine el uzatmak yerine nefret veririz. Hepimiz aynıyız. Hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz aslında. 'E kardeş ne cani insanlar var, onlardan da mı etmeyeceğiz?' Etme. Sevme ama nefret de etme. Neden? Çünkü nefreti yok etmek istiyorsun değil mi? Nefreti yok etmenin tek yolu onu hiç yaratmamaktır. 'Ama ne caniler var' Biliyorum, kolay değil. Ağır da biraz. Alışıyor ama insan, her şeye alıştığı gibi. 'Hapishaneler? Ceza da mı çekmesin bu caniler?'  Çeksin, lakin hapishaneden ziyade rehabilitasyon merkezleri daha mantıklı geliyor. Bu zamana kadar hapishane sistemi kullanıldı da ne değişti ? Oradan çıkan insanların aydınlanmış, arınmış şekilde çıkmalarını mı bekliyoruz? Yoksa hiç çıkmamalarını mı? Şahsen ben insanları kazanmaktan yanayım. Hayat herkese farklı yollar çizer. İki ayağımızdan biri değişmez kuralların yolundadır, diğeri bizim çizdiğimiz yolda. Çok azımız ikinci ayağını kullanmayı bilir. İlk ayağın gittiği yol ise sizi hiç istemediğiniz şeyleri yapmaya zorlayabilir, hayatın sizi nereye sürükleyeceğini bilemezsiniz. Cahil insanlar var Dünya'mızda, okulla ilgisi de yok bunun. (Son başlıkta neyle ilgisi olduğunu anlatacağım) Cahil işte o, kedi gibi, köpek gibi. Siz, kedi sizi tırmaladığında veya köpek sizi ısırdığında nasıl davranıyorsunuz? Çünkü biliyorsunuz ki cahil. 

Nefreti yaratmayalım ki var olmasın.

4. Gösteriş Ve Kibir

4. Gösteriş Ve Kibir

'Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir.' -Konfüçyus

Herkes sevilmek ister, ilgi görmek ister. Bazılarımız bunları istemediğini söylese dahi buna rağmen ilgi ve sevgi görmek isteyenlerdir onlar. O kadar isteriz ki bunları, çoğu zaman nereden ve nasıl geldiğini düşünmeyiz. Bu ilgiyi fazlaca istemek ise kibirden başka bir şey değildir. Neyi, neden yaptığımızı, istediğimizi sorgulamak işte bu yüzden elzemdir. Günümüzde en çok kullanılan ilgi çekme yöntemini söylememe gerek bile yok sanırım. Evet, herkes mutlu olmaya çalışıyor ve buna itirazım kesinlikle yok. Kim neye inanarak, ne yaparak mutlu oluyorsa olsun (başkalarına zararı dokunmadan). Fakat bazen bu işi o kadar abartıyoruz ki başkalarına zarar verdiğimizi anlamıyoruz. Nasıl mı? Bir değer yaratarak. Günümüzde ilgi çekmenin en kolay yolu -tahmin ettiğiniz gibi- güzel/yakışıklı/seksi görünmek. Bunu o kadar benimsedik ki bizim nihai değerimiz oldu. İşte bu bize zarar veriyor. Çünkü maddi bir şeye değer vermek maneviyatı değersizleştirir. Bu yüzden de kimse karşısındakinin yahut kendisinin nasıl olduğuyla ilgilenmiyor sadece nasıl göründüğüyle ilgileniyor. Olgusal sorunlarımızı da algısal yöntemlerle çözmeye çalışıyoruz, olmuyor! Düşünmüyoruz...

5. Düşünmemek

5. Düşünmemek

'İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün.' -Doris Lessing

Her şeyin temel sorunu, düşünmemek. Descartes 'Düşünüyorum öyleyse varım' demiş fakat aslında her an düşünmeyiz. Tam tersine zamanımızın çoğunu düşünmekten kaçmak için kullanırız. Hayatımızı düşünmekten kaçmaya adarız bile diyebilirim. Sizden düşünmenizi istesem ilk yapacağınız iş ne olur? Okumayı bırakmak, hatta her ne yapıyorsanız onu yapmayı bırakırsınız. Çünkü düşünmek için hiçbir şey yapmamamız gerekir. 'Dur bir düşüneyim' deriz değil mi? Ama, gariptir ki hiçbir şey yapmayan heykele 'Düşünen Adam' derken, hiçbir şey yapmayan insana 'tembel' deriz. Hiçbir şey yapmadığımız zamana 'boş' deriz. Düşünmekten o kadar korkarız ki lanetlemişiz, fark etmeden! Fark etmeden tabi ki çünkü düşünmek zaten fark etmektir. İşte asıl cahil insan, düşünmeyen insandır. O yüzden bu cehalet işini bir türlü çözemiyoruz çünkü eğitim sistemleri de düşünmek yerine bundan kaçmak üzerine kurulu. Dünya üzerindeki her ülkede böyle bu. 

Birkaç ay evimizden çıkamadık, bazılarımız bunalıma girdi? Niye? Çünkü yapacak bir şey bulamadık. Düşünmek zorunda kaldık. İnsan hiçbir şey yapmamaktan değil, düşünmekten sıkılıyor. Ne düşüneceğini bulamıyor. Ne düşünmesi gerektiğini bilemiyor ve sıkılıyor. Meşgale arıyor. 

Düşünmek niye bu kadar önemli? Düşünmek, bilgiler arasında bağlantı kurmaktır. Bu bağlantılar asla ama asla dışarıdan alınamaz. Siz kurmak zorundasınızdır, düşünerek. Dışarıdan bağlantı diye aldığınızı sandığınız her şey sadece başka bir bilgidir. Dediğim gibi bağlantı alınamaz, kurulur. Peki bu bağlantılar niye bu kadar önemli? Sen cevap ver kendine, sevgili okur. Bağlanmak niye bu kadar önemli? Sen cevap ver okur, Dünya gözün gördüğü algılarla mı güzel olabilir, yoksa aklın düşündüğü olgularla mı? Hangisine değer vermemiz gerekiyor ve hangisine değer veriyoruz? Düşün.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın