Görüş Bildir

Bu haber taslak halindedir!

Haberler
Dünyanın Hayran Olduğu Beckham'ın Bir Numaralı Halk Düşmanı Olduğu Günler

Dünyanın Hayran Olduğu Beckham'ın Bir Numaralı Halk Düşmanı Olduğu Günler

Onedio Spor
14.05.2020 - 15:50

David Beckham camdan dışarıya baktığında kendisine bakan bir adam gördü. Gecenin geç saatleriydi. Beckham, Manchester’daki evinde yalnızdı. Uyuya kalmıştı ancak dışarıdan gelen yüksek sesler onu uyandırdı ve köpekleri havlamaya başladı. Evinin dışında bir adam duruyordu: kollarını bağlanmış, hareketsiz ve ifadesiz... Beckham’ın ona baktığı sırada adam da ona bakıyordu.

Bu bakışma yaklaşık beş dakika sürdü “Ne istiyorsun?” diye bağırdı Beckham sonunda ancak cevap yoktu. Adam bakmaya devam etti. 1998’in o günlerinde Beckham İngiltere’nin en nefret edilen adamıydı. Evinde bile artık güvende değildi.

Birkaç hafta önce İngiltere’nin Arjantin’e kaybettiği maçta 23 yaşındaki genç oyuncu bir kötü adama dönüşmüştü. Arjantin kadrosu takım otobüsüyle giderken, Geoffroy-Guichard stadyumunun otoparkında babasının kollarında gözyaşlarını kontrol edemiyordu. Hiçbir oyuncu bu kadar büyük bir nefretle karşılaşmamıştı. Ancak bu onu tanımlayan bir tecrübe oldu. O sene en nefret edilen kişiden, üç kupa kazanan bir oyuncuya dönüştü. Arjantin ile oynayacakları son 16 maçından üç gün önce Beckham, İngiltere teknik direktörüyle tuvalette mutluluk içinde zıplıyordu.

Saint-Etienne’e giderken nişanlısı Victoria’dan bir telefon aldı: ilk çocuklarına hamile kalmıştı. Dünya Kupası’nda yaptıkları kötü başlangıcın ardından her şey iyi gidiyordu. Manchester United orta sahası, turnuvaya İngiltere’nin ana oyuncusu olarak gidiyordu. Adidas onun yüzünü Dover’ın Beyaz Tepeleri’ne koyarken ‘İngiltere Bekliyor’ yazmıştı. Kulüp ve ülkesi adına performansının yanı sıra bir Spice Girl ile nişanlanması onu bir megastar haline getirmişti, kendisi bile tüm bunlarla başa çıkmakta zorlanıyordu.

“Ertesi gün Victoria’nın evindeydim ve postacı bir şey vermek için zili çaldı” demişti Beckham FFT’ye o Dünya Kupası’ndan kısa süre önce. “Kapıyı açtığımda şaşkınlıktan çenesi düştü. ‘Aman tanrım, sabahın köründe bir efsaneyi görmeyi beklemiyordum’ dedi. Saçmalık, ben bir efsane değilim. Bunun yaşandığına inanamıyorum.”

Beckham, Dünya Kupası’ndan bir hafta önce Elton John’un Fransız Rivireya’sındaki evinde tatil yaptığında Jean Paul Gaultier’in tasarladığı bir malaya peştemali giydiğinde daha da fazla dikkat çekti. İngiltere teknik direktörü Glen Hoddle, medyanın, yıldızını bu kadar ön plana atmasından rahatsızdı. Beckham her eleme maçında oynayantek oyuncuydu ancak Hoddle, turnuvadaki açılış maçının kadrosunu açıkladığında bombayı patlattı: Yıldızı yedekteydi. “Odaklandığını sanmıyorum” demişti Hoddle. “Bunu nasıl düşünebilirsin?” diye karşılık vermişti Beckham, artık bir ünlü olmasının oynadığı futbolu etkilemediği konusunda ısrarcıydı.

Beckham, maç önü basın toplantısına katılması söylendiğinde daha da şaşırdı, ilk on bir hala sırdı. Manchester Evening News adına Dünya Kupası’na giden Manchester United muhabiri Stuart Mathieson “Herkes onun mutlu olmadığını görebiliyordu” diyordu. “Onu iyi tanırım. İlk sezon öncesi turuma 1995’te çıktım ve David de oradaydı - o zamanlar onu fazla tanımazdım. İyi bir gençti ve bir sabah otelde ettiğimiz kahvaltıda yanına oturmuştum.

“Önceki sezon kazandığı yerel bir ödülü almak için Manchester’daki Midland Oteli’ndeydi. Tuvalete gittim ve birden yanımda belirip “Sence ne demeliyim Stuart?” diye sordu. Ben de ‘Sana yardım eden herkese teşekkür et, bu tarz şeyler işte’ dedim. Artık onu ne zaman görsem, her konuşmasında ve yaptıklarında aklıma o gün geliyor. Gerçekten etkileyici. Benden daha fazla ilerleme katetti! “David, Fransa’daki basın toplantısına çıktığında olanlarla iyi başa çıktığını düşünüyorum ancak Alex Ferguson’un bu durumda onun medyanın karşısına konulmasından rahatsız olduğuna eminim.”

Birkaç gün sonra Manchester United’ın İskoç teknik direktörü, İngiliz meslektaşını ulusal bir gazeteden azarladı. Beckham, Romanya maçında da yedeklerdeydi ancak Kolombiya maçına on birde başladı. Bu maçta attığı frikik golüyle İngiltere’nin elenmesini engelledi. Basın onu geri dönmesini istemişti. Geri dönen Beckham da bir kez daha kahraman olmuştu.

Ancak Saint-Etienne’deki Arjantin maçında her şey değişti. Adidas’ın maç öncesi reklamında Beckham da vardı ve Diego Maradona’nın 1986’daki Tanrı’nın Eli’ne gönderme yapılıyordu “Bu gecenin ardından Arjantin-İngiltere maçları bir oyuncunun ayaklarıyla yaptıklarıyla anılacak.”

Ne yazık ki haklılardı. İkinci yarının henüz ikinci dakikası geçmişti. Beckham, Diego Simeone’nin arkasından gelip bir tekme attı ve kırmızı kart gördü, İngiltere’de bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı.

Hoddle ve diğerleri, Beckham’ı fevri öfkesi nedeniyle uyarmıştı, Beckham da turnuva öncesinde FFT’ye “Sahada olanları kontrol edemiyorum, 12 yaşından beri böyle oynuyorum” demişti.

Bu sefer yaptığından hemen pişman oldu ve soyunma odasına gittiğinde kendisini Spice Girls turu nedeniyle New York’ta izleyen Victoria’yı arayıp teselli bulmayı denedi. İngiltere penaltılarda elenirken, Beckham tünelin girişinde olanları izliyordu. Sahada olsaydı İngilizlerin ilk beş penaltısından birisi olacaktı.

Takım arkadaşları soyunma odasına döndüğünde garip bir sessizlik vardı, Manchester United’dan takım arkadaşları Gary Neville ve Paul Scholes onu rahatlatmak için bir şeyler söyledi. Ardından Tony Adams elini Becks’in omzuna koyup “Sana orada ne olduysa oldu, harika bir genç oyuncusun. Bundan daha güçlüsün” dedi. Olması gerekliydi de.

İngiltere elendikten sonra gerçekleşen basın toplantısındaki atmosfer adeta zehir gibiydi. “Adeta bir ‘hadi ona yüklenelim’ havası olduğunu sezebiliyordunuz” diyor Mathieson. “Bu turnuvalar kariyeriniz için çok önemlidir ve bir muhabir olarak özgeçmişinizde Dünya Kupası finalinin olmasını istersiniz. İnsanlar çığırından çıktı. Birçok İngiliz muhabir, turnuvanın geri kalanının onun yüzünden mahvolduğunu düşünüyordu.

Bense Manchester Evening News muhabiri olduğumdan daha dengeli bir şeyler yazdım - bence sorun onun oyundan atılması değildi. Yine de farklı bir yerde çalışsaydım ben de diğerlerine benzer şeyler yazardım sanırım.

Bu durumda bir günah keçisi ararsınız ve o da kolay hedefti.

“Onun çıkmasını beklerken karışık duygular içerisindeydim. Gary Neville ile biraz konuşmuştum ve Beckham’ın konuşmak için durmayabileceğini söyledi. David de yürürken durmadı ve bu anlaşılır bir durum. Gözleri kıpkırmızıydı ve ağladığı apaçık ortadaydı.” Ertesi gün gazetelerde atılan başlıklar onun daha iyi hissetmesini de sağlamadı.

“On kahraman aslan, bir aptal çocuk” yazmıştı Piers Morgan Daily Mirror’a. İki gün sonra aynı gazete tam sayfa ‘David Beckham dart tahtası’ verdi. Beckham tam merkezdeyken, etrafında İngiltere’de sevilmeyen diğer şeyler vardı; Arjantin’in Falkland Savaşı esnasındaki lideri, hakem Kim Milton Nielsen ve Jeremy Beadle.

Beckham, milli takım ile Fransa’dan İngiltere’ye dönse de burada bir saat geçirdi ve Victoria ile görüşmek için New York’a uçtu. Yine de bu bir saat, yaşayacaklarının belirtisiydi: Heathrow Havaalanı’nda medya peşindeydi. “Ülkeni yüzüstü bırakmak nasıl bir his?” diye sormuştu bir muhabir. “Ne yaptığının farkında mısın?” Beckham ise yürümeye devam etti.

Amerika’ya iniş yaptığında bile magazin muhabirleri onu karşılamak için oradaydı. “’Burası New York, burada da bu yaşanıyor olamaz’ diye düşündüm” diye yazmıştı otobiyograisi My Side’da. Beckham o güne dek Amerika’da rahatça gezebiliyordu ancak artık bu durum ortadan kalkmıştı.

Sonraki 11 gününü Spice Girls’ün turne otobüsünde Kuzey Amerika’yı seyahat ederek geçirecek olan Beckham, konser için direkt olarak Madison Square Garden’a gitti ve burada Pop’un Kraliçesi Madonna ile karşılaştı. Hayat onun için hiç sıkıcı olmasa da ülkesinde nefret kampanyasının devam ettiğini biliyordu. Güneydoğu Londra’daki Pleasant Pheasant barı turnuva için maskotunu bulmuştu: mayala peştemali ve sırtında ‘Beckham 7’ yazan İngiltere forması giymiş bir insan boyutundaki manken.

Başlarda bu Manchester United’ın yıldızına sevgileri için yapılmıştı ancak Arjantin’e elendikleri zaman iş kötüye gitti. Bara gidenler, 400 sterlinlik mankeni mekanın dışına asmayı karar vermişti. “Müşteriler tüm Britanya’nın yapmak istediğini yapıyor” demişti mekan sahibi.

Polis bunu çabucak kaldırsa artık basının teşvik ettiği bu kampanya kontrolden çıkıyordu. Basın günlerce Beckham’ın ailesinin evinin dışında kamp yaptı, hatta oturup çay kahve içmek için kaldırıma masa ve sandalyeler bile koydular. Beckham temmuz ortasında Heathrow’a geri döndüğünde yarım düzine polis onu korumak için kapıda bekliyordu.

Victoria’nın turnesi devam ederken, polis ailesinin Beckham ile kalmasını tavsiye etti, böylece evde yalnız kalmayacaktı. Endişelenmekte haklıydılar: Beckham ölüm tehditleri almıştı. Birkaç hafta sonra ailesi Londra’ya döndüğünde, yabancı adam dışarıdan evine sessizce bakıyordu. Beckham polisi aradı ancak polis geldiğinde adam çoktan gitmişti.

Arjantin maçının ertesi sabahı Beckham bir telefon aldı, arayan Alex Ferguson’du. “Endişelenme evlat” demişti İskoç teknik adam. “Sen bir Manchester United oyuncususun. Arkanı kollayacağız.”

Birçok kişi İngiltere’nin Beckham’ı yeterince korumadığını düşünüyor. Garry Neville, Futbol Federasyonu’nu kötü yönetiminden ötürü eleştirdi: sizi ön plana atıp ‘kendilerini kolluyorlardı.” Beckham ise daha sonra verdiği röportajlarda, Hoddle’ın maç sonunda verdiği demeçlerde Arjantin yenilgisini kendisine yıkmaya çalışarak karmaşayı beslediğini iddia etmişti.

Günler geçtikçe, Hoddle oyuncusunu korumak için daha fazla çaba harcıyordu, hatta onun rehberliğe ihtiyaç duyduğunu söylemişti. Ancak Beckham’a göre olan olmuştu.

Manchester United’da ise işler farklıydı, insanlar Becks’e yapılanlara karşı öfkeliydi. “Basın koca bir şaka” diye söylenmişti Neville. Ferguson da memnun değildi. “Eğer cinayet işlese ya da vatana ihanet etse ancak bu kadar üzerine çamur atılırdı” demişti daha sonra. Kulüp Beckham’ı savunuyordu çünkü onun Premier Lig’den ayrılıp İspanya ya da İtalya’ya gitmesinden endişeleniyorlardı.

“Hepimiz onu destekledik” demişti o zamanlarda Manchester United savunmasında oynayan Henning Berg. Beckham’ın sezon öncesi kampa gelişini hatırlarken “Herkes David’in nasıl biri olduğunu biliyor, bu yüzden ona yardım etmek ve etrafında normal davranmak kolay oldu. Dünya Kupası öncesinde de, sonrasında da sevilen bir isimdi. Eğer diğer oyuncularla konuşmayan bir yıldız olsaydı işler değişirdi ancak asla öyle birisi olmadı. Ünlü olsa da bizden birisiydi, sıkı çalışır ve elinden geleni yapardı.”

United taraftarları, Birmingham ile oynadıkları ilk hazırlık maçında Beckham için tezahürat yaptılar. Dünya Kupası ardından fazladan izin verilen orta saha oyuncusu, Kırmızı Şeytanlar formasını Norveç turundaki Valeranga maçında tekrardan giydi. 1998-99 Premier Lig sezonunun açılış maçında Old Trafford’da Leicester ile karşılaştılar. Beckham son anlarda dramatik bir beraberlik golü atınca taraftarlar adeta stadı yıkacaktı.

“Manchester United taraftarlarında daima büyük bir İngiliz karşıtlığı olmuştur” diyor Stuart Mathieson. “Daima ülke yerine kulübü tercih ederler, bazen İngiltere’nin onlara daha kötü davrandığını düşünürler. Beckham olayında da bu durum farklı bir seviyeye çıktı. Taraftarlar İngiliz karşıtı ve Beckham yanlısı oldu, insanlar Beckham’a destek çıktı.”

United onu basından da korudu. “Fergie koruyucuydu, onunla konuşmalarına izin vermezdi” diye hatırlıyor Mathieson. “O sezon daha sonra Beckham konuşmaya başladı ancak başlarda oldukça sessizdi. Onunla bu konu hakkında konuştuğumu pek hatırlamıyorum. Her sabah Fergie’yi arardım ve onun da bundan bahsettiğini pek hatırlamıyorum. Bu konu hakkında ne kadar az konuşursa o kadar iyi olacağını düşünüyordu.”

Yine de Beckham’ı rakip taraftarlardan koruyamadılar. Ağustos ayında Wembley’deki Charity Shield maçında Arsenal taraftarları ‘Beckscum’ (sağ üstte) yazan bir pankart açtı. United’ın ilk deplasman maçı ise Upton Park’ta West Ham karşısındaydı.

Doğduğu Leystone’dan üç mil ötede bir taraftar dergisinin arkasında ‘Affedilmedin’ yazıyordu. Hatta kendisini hedef alan West Ham taraftar gurubu Inter City Firm’den korunması için oradan silahlı bir güvenlik ile ayrıldığı yazılmıştı. “İnsanlar beni otoparkta bekliyorlardı. Yüzlerce kişi ve hepsinin yüzü öfkeli” demişti Beckham daha sonra. 0-0 biten maçta top ayağına ne zaman gelse yuhalanıyor ve ev sahibi ekibin taraftarları ‘Beckham’dan nefret ediyoruz’ ve ‘Ülkeni yüz üstü bıraktın’ diye bağırıyordu. “Evimde beni hala korkutan bu fotoğraf var” demişti Beckham. “Korner kullanacakken insanların suratlarındaki ifadeyi görebiliyorsunuz. ‘Bize Dünya Kupası’na mal olan berbat bir futbolcusun’ değil, adeta ‘Seni bir elimize geçirsek Beckham’ der gibi bakıyorlardı.

West Ham orta sahası Steve Lomas da ona fazla sempati göstermedi: Beckham’ı bir müdahale ile yere serdikten sonra tepesinde dikilip ona bağırdı. “Rakipler onu sarsmak istiyordu” dedi Berg FFT’ye. “Basın bir şeyi büyütünce, taraftarlar da bundan etkileniyor ve rakipler de onu sahada psikolojik olarak etkilemek istiyor. Ancak o aklı başında birisiydi. Futbolunun konuşmasına izin verdi.”

Manchester United üst üste ikinci kez berabere kalırken, Beckham da kendisine yapılanlara cevap veremedi. “Maçta dizleri titremiyordu, her zamanki gibi topu istiyordu’ diyor Mathieson. “Büyük bir cesaretle tepki verdi. Basın o maçı oldukça abarttı ve ben de ‘O kadar da kötü değildi’ dediğimi hatırlıyorum. ‘Eğer bu en kötü maçıysa, bununla başa çıkarken sıkıntı yaşamaz’ diye düşündüm.”

Beckham kariyerinin en iyi sezonlarından birisini yaşayarak bununla başa çıktı. Ancak Kasım ayında Blackburn orta sahası Tim Sherwood ile girdiği tartışmada Sherwood’un atılmasına neden oldu ve bir kez daha fırtınanın merkezinde kendini buldu. “Beckham her zamanki gibi fevri” diye başlık atmıştı gazeteler, ancak Old Trafford’da ortamı geren Sherwood’u görmezden geliyorlardı.

Gösterdiği olağanüstü performanslar ile de United’ın tarihi üçlemesinde katkıda bulundu. 3-3’lük Barcelona maçında attığı frikik golü sayesinde Şampiyonlar Ligi tarihinin en zorlu gruplarından birisinden çıkmayı başardılar, grupta aynı zamanda Bayern Münih bulunuyordu. Peki çeyrek finalde rakipleri kimdi? Inter Milan ve Diego Simeone. Herkesin gözü maç öncesi el sıkışma seremonisindeydi. Paul Scholes ve Japp Stam, Arjantinliye donuk bir şekilde baktı. Evlerinde 2-0 kazandıkları maçta Beckham iki asist yaparak intikamını almıştı. Üstelik maçtan sonra Arjantinli ile forma değiştirmeye bile gitti.

Beckham için birkaç gün oldukça mutlu geçti: 24 saat içinde Londra’da ilk çocuğunun doğumunu gördü. Bahis şirketleri, Beckham’ın Brooklyn adındaki oğlunun gelecekteki bir İngiltere-Arjantin maçında kırmızı kart görmesine 1’e 10,000 veriyordu.

Haftalar geçtikçe üçleme de yaklaştı. FA Cup yarı finalinde Arsenal ile yaptıkları maç, Ryan Giggs’in mükemmel tek kişilik golü ile hatırlanıyor ancak Manchester United’ın ateşini yakan Beckham’ın 30 metreden attığı gol olmuştu. Maçtan sonra orta saha oyuncusu, Villa Park’tan mutlu taraftarların omuzlarında ayrıldı. Saint-Etienne’de yaşananlar artık çok uzaktaydı.

Beckham eğer o sene Manchester United'da olmasaydı, kupanın yanına bile yaklaşamazlardı!

Şampiyonlar Ligi yarı finalinin ikinci maçında Juventus’a karşı 2-0 geridelerdi. Beckham, topu tam Roy Keane’in kafasına atarak farkın bire inmesini sağladı ve maçın kaderi değişti. Premier Lig’in son haftasında United evinde Tottenham’ı yenmesi halinde Arsenal’ın üstünde bitirip şampiyon olacaktı. Maçı çeviren de Beckham oldu. Les Ferdinand, Düşler Sahnesi’ni sessizliğe gömerken Beckham’ın falsolu golü beraberliği sağladı. Şampiyonlar Ligi’ne dört gün kala Fergie, Beckham’ın FA Cup finalinde dinlenmesini istedi ancak “İmkanı yok patron” cevabını aldı. United, Newcastle’ı 2-0 yendi.

“O sezonda büyük etkisi vardı” diye hatırlıyor Berg. “Kimsenin onun futbol oynamasını ya da olabileceğinin en iyisi olmasını engelleyemeyeceğini kanıtlamak istiyordu.” Beckham, Bayern Münih ile oynadıkları Şampiyonlar Ligi finaline orta sahada başladı. Cezalı Keane ve Scholes olmadığından sağ kanattan buraya kaydırılmıştı. Ferguson o geceki Beckham hakkında “Sahanın en etkili orta sahası” diyecekti.

Kullandığı iki ustaca korner de tarihin akışını değiştirdi. Önce Teddy Sheringham beraberliği sağladı ardından da Ole Gunnar Solsjkaer tarihin en olağan dışı galibiyet gollerinden birisini attı. Kameralar Norveçli oyuncunun dizleri üstünde kayışını çekerken, Beckham hala köşe gönderinin orada küçük bir çocuk gibi zıplıyordu. Son düdükle beraber tüm Camp Nou’yu kolları açık bir şekilde mutlulukla koştu.

1998-99’da Şampiyonlar Ligi’nde sekiz asist yaparak UEFA Yılın Kulüp Futbolcusu seçildi. Birkaç ay sonra ise dünyanın en iyi ikinci oyuncusu seçildi. Hem FIFA Yılın Futbolcusu unvanını almış hem de Ballon d’Or’da Rivaldo’nun ardından ikinci olmuştu.

“Manchester United, o sene Beckham’a sahip olmasaydı o başarının yanından bile geçemezlerdi” diyor Mathieson. “O pasları sağlayan adamdı.

“Arjantin’e karşı yaşananlar onu güçlendirdi. Karakteri, Saint-Etienne’de yaşadığı o andan sonra kuruldu.Barcelona’daki son düdükten bir saat sonra Beckham kupa ile beraber Camp Nou’dan çıktı ve otoparka yürüdü. Orada babasını gördü ve tıpkı 11 ay önce Saint-Etienne’deki gibi. Beckham kupayı yere koydu ve sarıldılar, ikisi de Arjantin’e karşı yaşananları ve işlerin o günden beri ne kadar değiştiğini düşünüyordu.

Dünya Kupası’nda gördüğü kırmızı kart Beckham’ı mahvedebilirdi. Ancak bu yaşanmadı ve onu başarıya götürdü. Kısa süre sonra İngiltere kaptanı oldu ve Yunanistan’a attığı unutulmaz frikik sayesinde bir kez daha ulusal kahramana dönüştü. Ancak onu 1998-99 sezonu tamamen tanımladı.

“Aynı anda hem kabus hem de rüya gördüğüm bir sezon oldu” demişti Beckham daha sonra. “Sonunda kazanan rüya oldu.”

Kaynak: https://www.fourfourtwo.com.tr/post/d...
İçeriğin Devamı Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın