Hayat tarihin hiçbir döneminde ve dünyanın hiçbir yerinde kadınlar için bayram olmadı. Ama olacak. Güllük gülistanlık yapacağız bu dünyayı!
Bugün bizim bayramımız!
Dayanışmayla Dimdik Ayaktayız, Birlikte Güçlüyüz! Sevgili Gelecek... Biz Hazırız!
Feminizm, kadın hakları... Sadece 150 yıldır hayatımızda var. Bu kadar kısa süre içerisinde aldığımız yola bakın hele!
Kazanımlarımız saymakla bitmez!
Eğitim hakkı, çalışma hakkı, oy verme hakkı, tek başına seyahat hakkı... Neler neler!
Şu bir gerçek ki; it ürür, kervan yürür, kızlar! Her ne kadar karanlık dönemlerden geçiyor olsak da, hala harika gidiyoruz.
En karanlık geceleri bile renklerimizle aydınlatıyoruz. Hiçbir baskı, ruhumuzdan renklerimizi ve direnişimizi çalamadı!
Her şeye rağmen çalıştık, ürettik, varolduk ve dimdik ayakta durduk.
"Davamızın zaferi için ölünceye kadar çalışacağız. Bizim yaşamımız buna yetmezse hiç olmazsa bizden sonra gelenler için ortalığı temizlemiş oluruz."
diyen Nezihe Muhiddin'in torunları olarak, hem geçmişin acısını bu dünyanın tüm güzelliklerini deneyimleyerek ve çoğaltarak; hem de gelecek nesiller için daha da iyisini, yarım kalan işi tamamlayarak yaşamaya çalışıyoruz.
En ama en önemlisi de... Yalnız olmadığımızı biliyoruz! Kız kardeşliğin gücünün farkındayız, birbirimize güveniyoruz!
Gece karanlık bir sokakta yürürken, yakınımızda yabancı da olsa bir kadının varlığını bilmek bize güven veriyor. Herhangi bir ortamda, bir ofiste, bir otobüste hemcinsimizin olması bize ancak güç verir.
"Kadın kadının kurdudur, kadınlar birbirlerini kıskanır" gibi zırvalıklara artık ancak kafası 70'ler Yeşilçam filmlerinde kalmış, hayatı drama dizilerinden ibaret sanan cahiller inanır. Aşkı rekabetten sanan ve hayatını ilişkiler üzerine odaklayan insanlar bir kenara çekilsin; kadınlar birbirlerine güveniyorlar.
Kadınlara söz konusu çocuklar olunca da çok güveniyoruz. Ama hayır, "analık fıtratından" dolayı değil!
Haksızlığa, her türlü istismara her daim ses çıkaracak kadar cesur, şefkatli ve adaletli oluşlarından dolayı.
Saçmalamakta sınır tanımayanların seslerinin çok yüksek çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Ama cevabı "boş yaparak" değil, bizzat başarılarımızla veriyoruz.
Büyük büyük annelerimizin canlarını dişlerine takarak, gece gündüz çalışarak söke söke aldıkları eğitim hakkımızı, böyle dini manipüle eden adamlara yedireceğimizi sanmalarına koca bir kahkaha!
Kadınlarla dertleri ne, gerçekten bilmiyoruz fakat şu gözle görülür bir gerçek ki, bu sene de önümüzü bolca kesmeye çalıştılar.
Din, gelenek gibi halkın yumuşak karnı olan her noktayı da manipüle etmeye çalıştılar.
Sonuç mu?
Elbette "evin süsüdür" gibi romantize edilmiş laflar onların işlerine gelirdi; zira kim bedava hizmeti her daim elinin altında tutmak istemez ki?
Onların açısından bakınca mantıklı; hayata dair kendi hayalleri, koskoca dünyaya karşı hırsları olmayan ve her daim hizmete hazır bir insanı evinde tutmak son derece karlı!
Lakin karşınızdaki kadınlar artık bunları yemiyor!
Kimileri son derece kendilerinden emin bir şekilde nasıl varlıklar olduğumuzu tarif etmeye çalışıyorlar, doğru...
Ama cevabımız net: "Yoo"
Köleniz olmak fıtratımızda yok, böyle bir varsayımda bulunmanız sadece defalarca ama defalarca hayal kırıklığına uğramanıza sebep olacaktır.
Öyle olsaydı, şu an bu satırları yazmamıza ve okumamıza sebep olan devrimlerden hiçbiri gerçekleşmemiş olurdu, değil mi?
Fıtratımızda direniş var; bunun en büyük kanıtı da yıllardır süren ve giderek büyüyen mücadelemizdir.
İşleri her ne kadar zorlaştırsanız da, girebildiğiniz her yere biz de girebiliyoruz. Spor da yapıyoruz, eğitim de alıyoruz, siyasette de aktif oluyoruz, üretimin her alanında da varız!
Evet, hala bazı alanlarda sayısal eşitlik sağlanamamış olsa da, emin olun o günler de gelecek. Çok çalışıyoruz!
Öyle güçleniyoruz ki, bu durum bazılarını çok rahatsız ediyor!
Zavallı ataerkil erkekler pek mağdur... Ne yapsak, kızlar?! Okulları bıraksak mı?
Ataerkil düzenin bizi birbirimize düşürmek için kullandığı yöntemler artık bizler için koca birer şakadan ibaret!
Mesela bu meşhur görsel... "Tesettürlü kadın ve açık giyinen kadın" arasındaki farkı anlatması amaçlanan bu görsel; bize sadece erkeklerin bazen birer sinek gibi rahatsızlık verici olabileceğini çağrıştırıyor mesela! 
Biz dünyanın yarısıyız ve giderek daha da sıkı kenetleniyoruz birbirimize!
Çünkü saygıyı, gerçek ahlakı, vicdanı çok iyi biliyoruz. Yaşadığımız için biliyoruz.
İnsanlık onuruna ve varlığına saygının; kıyafetle adeta rica edermiş gibi alınmayacağını, hepimizin hakkı olduğuna inanıyoruz.
Ne giymeyi tercih edersek edelim; bize sırf insan olduğumuz için saygı duymak zorundasın. Nokta.
Tacizi, tecavüzü hala hak görmeye çalışanlar yok değil... Son zamanlarda dile getirmekten de çekinmiyorlar, doğru...
Utanmadan adeta potansiyel tecavüzcü olduklarını ilan edercesine aramızdalar.
"Ya benimsin, ya kara toprağın" romantizmi bitti!
Hiç kimseye aşk, sevgi, ilişki borçlu olmadığımızı biliyoruz. Kimseye ait değiliz. Bir birer mal değiliz ki adeta tapusunu almışçasına sahiplenilelim! Biz ne size aitiz, ne de kara toprağa! Biz kendi hayatlarımıza aitiz!
Öz savunma dersleri bile alıyoruz!
Pek çok oluşum, hatta küçük spor salonları dahi bu sene içerisinde kadınlara ücretsiz öz savunma dersi verdi. Biz hayatın her alanında savaşacağız.
Hayat bizim, dünya bizim, gelecek bizim... Her şeye rağmen çok iyi gidiyoruz!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun!
şu arabesk kültürünün (ya benimsin ya toprağın vb söylemleri olan zihniyet siz anladınız onu) bu ülkeye en az irtica ve bölücük kadar zarar vermiştir hatta belki daha fazla, hastalıklı zihniyeti şarkılarla filmlerle kutsadılar
Egitim hakkinizi size buyuk buyuk anneleriniz degil Ataturk armagan etmistir. Bunu bile dile getirmekten imtina edecek kadar erkek dusmani olmaninda kadin haklari icin verilen mucadeleye tezat oldugunu dusunuyorum.
Evet bize bir çok hakkı Ulu önder M.Kemal Atatürk vermiştir. bu yüzden de ona minnettarız fakat pek çok ülkede kadınlar bu hakları kendi almıştır
din varsa sadece kadınlar için yok erkekler için de var kadınları din üzerinden engellemeye çalışanlar nedense kadınlar şiddet görünce ya da öldürülünce dilsiz oluyor o dilleri içlerine kaçıyor
O zaman gidip alacaksınız Despina hanımefendi. Mücadele edip toplumdaki rolünüzü belli edeceksiniz. Bizim atalarımızın içinde Tomris Hatunalar var. Başını eğmiş, erkeğin gözünün içine bakan kadınlar bizim soyumuz değil. Bizde kadın at üstünde elinde kılıçla, yayla güzeldir. Kadın isterse öğretmen olur, isterse doktor, isterse ev hanımı. Kendi kararı bağlamında hayatını yaşamalıdır. Öyle köle muamelesini görmeye aldırmayanlarla değil. Desteğimiz tüm insanca yaşamak isteyen insanların arkasında. Kadın, erkek veya çocuk fark etmez. Kendi gücü ve iradesi ile kendi kaderini çizmek isteyen herkese. Bu yüzden pozitif ayrım bence kalkmalı. Kadınlar erkekler ile eşit muamele istiyorsa erkeklerin toplumda aldığı tüm rollere katılmalı. Yani nafaka vb. ayrıcalıklarından vazgeçmeli.
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın