Çiftlerin Yatakları Ayırma Fikrini Yanlış Buluyorsanız Bilimin Size İki Çift Lafı Var!
Çiftlerin ayrı yataklarda yatması fikri genelde ayrılığın kapıda olduğunu düşündüren şeylerden, fakat bilime göre bu eylem sandığınız kadar kötü bir fikir olmayabilir.
Cidden.
"Gün içinde zaten yeterince özlüyorum, akşam da ayrı mı yatacağım?" diyenlerinizi duyar gibiyim.
Çok istiyorsanız birlikte yatmaya devam edin elbette, yine de bilimin bu konudaki düşüncelerini merak edip bu satırları okuduğunuza göre aklınızda bir 'Hm, acaba mantıklı olabilir mi?' sorusu var demektir.
Ayrıca, uyku anında yanınızdakini uzaylılar ışınlasa sabaha kadar fark etmezsiniz bile, beraber uykuda olmak pek özlem giderici durmuyor gibi, ne dersiniz?
Anlayacağınız beraber yatakta zaman geçirmek mükemmel fikir olmakla beraber, uyunacağı anda farklı yataklara geçmek çok da saçma durmuyor sanki.
Keza bilim de tam olarak bu fikirde. Üstelik sizi bilmiyorum ama, istatistiksel verilere göre dünya çapındaki çiftlerin %30-40'ı da ayrı yataklarda yatmayı mantıklı buluyor ve uyguluyor.
Ayrıca başka bir araştırmadan çıkan istatistiklere göre, aynı yatakta yatan çiftler, tek yatan çiftlere kıyasla %50 daha fazla uyku bölünmesi sorunu yaşıyor.
Geçmişte farklı yataklarda, hatta farklı odalarda yatmak, zenginliğin göstergesi olarak görülüyordu.
Şimdiyse ayrılığın habercisi gibi. Fakat ayrı yatan çiftlerin, aslında çok mantıklı nedenleri var. Mesela mı? Buyrun mini bir liste:
Taraflardan birinin horlaması,
Birinin TV izlerken diğerinin uyumak istemesi (tabii ki TV'si yatak odasında olan çiftler için geçerli)
Birinin yatakta telefon veya laptop ışığıyla aydınlık yaratarak diğerini rahatsız etmesi,
Odanın biri için sıcakken diğeri için soğuk olması,
Yorgan kavgası,
Aksiyon filmi çekercesine hareketli uyumak,
Biri yatak odası banyosunu kullanınca diğerinin sese uyanabilmesi,
Çiftlerden birinin sonradan yatağa gelmesi veya diğerinden önce uyanıyor olması,
Erken kalkanın alarm saati.
Elbette bunların hepsi çekilebilir nedenler, özellikle de ilk zamanlarda.
Fakat aynı şeyleri her gece, bir hafta veya iki hafta değil, üç beş ay da değil, yıllarca yaşadığınızı düşünün. İki saniye dürüst olabilecek her bireyin kabul edebileceği gibi, uzun süreli ilişkilerde tahammül sınırı asla ilk günkü gibi olmaz; zamanla azalır. Taraflar biraz nefes almak ister. Düşününce de bu bir hayli mantıklıdır; nitekim insan, doğası gereği kişisel alanını korumak isteyen bir canlıdır.
Tabii akıllarda hemen tek bir soru, cinsel hayat ne olacak?
Aslında yatakları ayırmanın cinsel hayatla hiçbir alakası yok. Uyumadan önce diğerinin odasına yapılan gece ziyaretleriyle çok kolay çözülebilecek bir olay nitekim. Hatta ayrı yatan çiftlere göre, bu durum cinselliği de heyecanlı hale getirebiliyor. Nitekim arada bir, tahammül krediniz bir süredir ayrı yatmaktan tekrar artacağı için, aynı yatakta uyku bölünmesi gibi sorunları görmezden gelip yatabilirsiniz.
Anlayacağınız, aynı yatakta vakit geçirdikten sonra uykuya geçileceği esnada ayrı yataklarda olmanın aşkın azalmasıyla bir bağı yok.
Sarılarak uyuma romantizmi aynı yatakta uyumanın en büyük nedenlerinden biri. Fakat şöyle bir durup düşününce, sarılarak uyuyakalsanız bile sabaha kadar o pozisyonda kalmanız maalesef imkansız.
Gecenin bir vakti uyanınca sarılmanın keyfinden bahsedebilirsiniz, ama o saatte uyanmanızın, yani uykunuzun bölünmesinin nedeni de muhtemelen partnerinizin hareketleriydi. Gece uyanmak, uykunun kalitesizliğinin göstergesi.
Özetle, bilim böyle diyor. Fakat şu da bir gerçek ki; herkesin hayatına kimse karışamaz.
Siz 'Ayrı yatakta yatmam, yatamam...'cılardansanız, durumla ilgili bir şikayetiniz de yoksa elbette öyle devam edin. Zaten aynı yatakta uyumak tamamen kötü de değil; oksitosin salınımını artırıyor, tanıştırayım, kendisi stres azaltıcı bir hormon.
Yine de baktınız bir takım problemler baş gösterdi, bilimin bu konudaki düşüncesini de aklınızda her zaman bulundurun.
Bilimle kalın!
Yorum Yazın