Görüş Bildir
Haberler
'Gencecik Kızlarımıza Sıkmabaş, Sevgi Dolu Gençlerimize Çapulcu Dedirtmem'

'Gencecik Kızlarımıza Sıkmabaş, Sevgi Dolu Gençlerimize Çapulcu Dedirtmem'

Batuhan
10.07.2014 - 12:06

'Gencecik Kızlarımıza Sıkmabaş, Sevgi Dolu Gençlerimize Çapulcu Dedirtmem'

Seçim bildirgesini okuyan muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu , “Gün geçti yeni bebekler doğdu. Ülkeleri için sokağa çıktılar. Dün nasıl yanındaydım, bugün de yanındayım. Ben talebelerime, gözlerinden sevgi fışkıran gençlerime çapulcu dedirtmem” dedi.

İhsanoğlu, “28 Şubat’ta gencecik kız çocuklarımıza sıkmabaş diye bağıranlar vardı. Ben buna karşı dokuz çocuğun yanında durdum, makamım elimden alındı. Ben öğrencilerime sıkmabaş diye hakaret ettirmem. Okuma hakkının elinden almasına izin veremezdim” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim bildirgesini okuyor. İhsanoğlu konuşmasına, tıpkı Başbakan Tayyip Erdoğan gibi duayla başladı. İhsanoğlu, “Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum, hamd olsun, Allah’ımıza hamd olsun, o özünde merhametli işinde merhametli. Rabbimiz yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım isteriz. Nimet verdiklerinin yoluna gazaba uğrayanların ve sapanların yoluna değil, doğru yola. Amin” dedi.

Ekmeleddin İhsanoğu, kampanyası boyunca kullanacağı seçim bildirgesini açıklarken şunları söyledi:

Cumhuriyetimizin en kritik dönemlerinden birinde, cumhurbaşkanının ilk kez vatandaşların oylarıyla belirleneceği bu dönemde, Türkiye’nin 12’nci cumhurbaşkanı adayı olarak huzurunuzdayım. Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum, hamd olsun, Allah’ımıza hamd olsun, o özünde merhametli işinde merhametli. Rabbimiz yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım isteriz. Nimet verdiklerinin yoluna gazaba uğrayanların ve sapanların yoluna değil, doğru yola. Amin.

Bu çok hassas dönemde seçime giderken, ülkemizin içeride huzurunu korumaya, komşularıyla ihtilaflarını çözmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Ey azizler diye hitap etmek istiyorum. Erzurumlu İbrahim Hakkı dostlarına şu şekilde seslenirdi “Ey aziz, ey azizler” çok hassas dönemden geçiyoruz. Daha fazla huzura ihtiyacımız var.

Ben MHP, CHP dahil, AKP, HDP, BBP seçmenlerinin, tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayıyım. Hiçbir partiye diğer partilerden daha yakın veya uzak değilim. Her partide namusuyla çalışan bürokrat teknokrat var. Benim tüm ülkede, sevdiğim saydığım milletim vardır. Sevgili ey azizler, elimde bir avuç tohum var. Bu tohumları ekmek istiyorum. Sevmek istiyorum. Sevgi ekeyim ki sevgi filizlensin. İnsanlarımız kavga etmesin.

28 Şubat’ta gencecik kız çocuklarımıza sıkmabaş diye bağıranlar vardı. Ben buna karşı dokuz çocuğun yanında durdum, makamım elimden alındı. Ben öğrencilerime sıkmabaş diye hakaret ettirmem. Okuma hakkının elinden almasına izin veremezdim.

Gün geçti yeni bebekler doğdu. Ülkeleri için sokağa çıktılar. Dün nasıl yanındaydım, bugün de yanındayım. Ben talebelerime, gözlerinden sevgi fışkıran gençlerime çapulcu dedirtmem.

Ali İsmail Korkmaz da onlardan biriydi. Onun da tüm kaybettiğimiz canların da ruhu şad olsun. Elbette her yerde her zaman bu gibi demokratik gösterileri suiistimal etmeye çalışan gruplar olacaktır. Şurada 1000 kişi toplansa, önce su satan esnaf, sonra polis, sonra o küçük gruplar. Devletin görevi sapla samanı ayırmaktır.

Bu ülkeyi üçe beşe bölmekle, her fırsatta ikilik çıkartmakla siyaset yapılır belki ama devlet yönetemez. Analar bu çocukları doğuruyor, yemiyor içmiyor büyütüyor. Gençlerimiz çok kıymetli, tüm gençlerimiz hepsi çok kıymetli. Edirne’deki evlatlarımız çok kıymetli, Hakkari’deki evlatlarımız da çok kuvvetli. Kadınlarımız da çok kuvvetli. Ama ne yazık ki kadınlarımız ne siyasette ne de istihdamda hak ettikleri noktalara gelebilmişlerdir. Çocuk gelinlerde dünya üçüncüsüyüz. Cinayetlerde de üst sıradayız.

Ben çocuklarımızın katil olmayacağı, kimsenin kimsenin canına kast etmeyeceği bir Türkiye hayal ediyorum.

Ey azizler, saygı. Ekeceğimiz diğer tohum saygıdır. Üslüpta saygı. Bağımsız yargı, bir suç iddiasıyla ilgili hükmünü bildirmedikçe, böyle bir hükmü vermek, yargısız infaz demektir. Maalesef ülkemizde yargısız infazları görüyoruz. Herkesin herkesle ilgili peşin bir hükmü var. düşünceler kamplaşıyor. Saygısızlık tarafların hepsini üzer, zarar verir. Bu sebeple, cumhurbaşkanı seçilirsem derin yaralar almış, hatta neredeyse kangren haline dönüşmüş bu ilişkileri saygı çerçevesinde iyileştirmek için çalışacağım.

Hükümleri hukuk versin, hukuka herkes güvensin, hiç kimse adaletten üstün değildir. Suçu ispatlanmadıkça hiç kimse suçlu değildir. O halde adalete saygılı, muhalefete saygılı, farklı görüşlere sahip olanlara saygılı olmak. Hükümete saygılı, toplumun her kesimine saygılı olmak için bu tarlaya saygı ekmemiz gerekecek. Saygı ekmek için verin elinizi.

Ey azizler. Dirlik. Ekeceğimiz diğer tohum da dirlik. Ne demek dirlik? Dirlik bir insanın sağlığı, huzuru, güveni demektir. Fertleri dirlik içinde bir toplum, topyekun dirlik içindedir. Oysa çoğumuz borçluyuz. Hem devlet hem millet boçlu. Zenginin borcu olabilir, ama onun çocuklarının eğitimi aksamaz, sofrada bal kaymak eksik olmaz. Ya fakirin borcu? Bak pahalı arabaya, zengin çok görünür fakir az görünür. Ödenemez biçimde kredi kartı borcu içinde. Bu borcu ödemek için vatandaşlarımız yemelerinden içmelerinden kesiyorlar.

Köylü memur esnaf işçi işsiz, nereye gitsem duyduğum tek şey bu faizli borçlu halidir. Diyeceksiniz ki cumhurbaşkanlığı icra makamı değildir. Evet icra yetkisi yoktur ama icrayla el ele vererek, çağrı yaparak, yetkisini ve pozisyonunu kullanarak yol gösterir. Cumhurbaşkanları yol yapmaz ama yol gösterir.

Türkiye’nin en yoksul kesimini bir basamak yukarı çıkartmak, çok büyük bir siyasi mutabakat meselesidir. Zordur ama imkansız değildir. AK Partilisi, CHP’lisi, HDP’lisi el ele verirse, bu sosyal yaraya çözüm üretiriz.

Hür düşünce olmazsa, Amerika’nın akıllı telefonuna Güney Kore rakip olamaz. Eğitimde, sanatta her alanda sonsuz hürriyet. Hürriyet, demokraside şarttır. Hürriyet olmazsa demokrasi olmaz, demokrasi olmazsa hürriyet olmaz. Bu hürriyet havasını keserseniz o ülke nefessiz kalır. Şu tabloda görüyorsunuz. Türkiye’de 2000 yılında dünyanın 18’nci ülkesi. 2014’de 19’ncü ülkesi. 14 yılda geldiğimiz yer burasıdır. Yani gerilemiş, gelirimiz artmış mı artmış, ama herkesin geliri artmış. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Ve potansiyelimiz büyüktür.

Bu gençler kahve köşelerinde ömür tüketiyorlar. Gençlerin aklını fikrini bilime, sanayiye kanalize etmeliyiz. Bunun sonunda ne oluyor, işte bu tablolar çıkıyor. Dünyanın gittiği yer patenttir, bilimdir, matematiktir. Bunlara dikkat etmezsek, düne göre iyi oluruz belki ama rakiplerimize göre iyi olur muyuz esas soru bu.

Biz şimdiye kadar tek bir Nobel kazandık, o da Orhan Pamuk sayesinde. Bilimde, tıpta, fizikte, kimyada Nobel kazanmadık. Bizimle yarışa, bizden sonra kalkan ülkeler bunu başardı. Ben size Hindistan’dan Çin’den bahsetmeyeceğim. Mısır’dan Pakistan’dan bahsedeceğim. 80’li yıllarda Pakistan’dan fizik ödülü almıştır. 15 yıl önce Mısır’dan bir kimyager ödül almıştır. Türkiye bu hedefe ulaşması için çalışması lazım. Daha fazla destek ve toplumda huzur. Diyorum ki dirlik ekmek için verin elinizi.

Tarlamız büyük ve bereketli, tıpkı ülkemiz gibi. Ey azizler, son tohum sevgi saygı ve dirlikten sonra, birlik tohumudur. Birlikte yaşama kültürüne herkesten daha fazla sahip bir milletiz. Yıllardır ortak acılarımız devam ediyor. Suriye’de yaşanan trajedi, Soma’da aç gözlü kapitalist anlayışın faturasına, rehin alınan vatandaşlarımıza, ölen her bir cana ortak olarak üzülüyoruz. Ama çok uzun zamandır hep birlikte sevinemiyoruz, sevinmeyen bir ülke ülke olma vasfını yitirmeye başlar. Barajlarımız, tüp geçitlerimiz, yollarımız hepimizin vergisiyle yapılıyor. Ama bunun için bile ortak bir sevincimiz olmuyor. Bu konuda bile bir ikilik, yarış, 70 sene önceki ülkelerle anlamsız kıyaslamalar arasında kaybolup gidiyor sevinçlerimiz.

Dış dünyaya gelince, Atatürk’ün sözünü her yere yazıyoruz “Yurtta sulh cihanda sulh” diyoruz. uygulamada ne kadar başarılı oluyoruz

Atatürk şu anda yaşasaydı ne yapardı? Atatürk en akılcı çözümleri üreten bir liderdir. Şunu kesinlikle söyleyebilirim. Şu anda yaşasaydı, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar’da barış ve refah için temelini atmıştı.

Filistinli çocuğun attığı tweet, New York’taki Yahudi genci ağlatıyıor. Bir saniyede olup bitiveriyor. Bizim teknik üniversitelerimiz var, aydın modern milyonlarca gencimiz var. Şirketlerimiz çevre ülkelerinde büyük başarılara imza atmışlardır. O halde, paylaşamadığımız nedir?

Bu koca coğrafyada değil mezhep milliyet savaşlarıyla despotluk kibir mi üretecek? Yoksa laik demokratik bir biçimde el ele vereceğiz? Barış mı kazanacak savaş mı kazanacak? Birlik mi kazanacak ayrışma mı? Ben birlikten yanayım.

Neredeyse bir ay sonra Türkiye önemli bir seçim yapacak, ama bizim elimizde bu masraflı seçimi finanse edecek imkanlar yok. Bir rakibimiz hem iktidar olmanın getirdiği avantajla, hem de başbakanlığın imkanlarıyla bolluk içerisinde bir kampanya yapabilecek. Bazı kanallarda aman Ekmel Bey’i aciz gösterin, dili sürçer ise bunu abartın, iyi bir söz söylerse görmezden gelin, onu örtünüz gibi dolaşıyor. Gizlisi saklısı yok, iftiranın biri bin para.

Güvendiğim tek şey var, Türk milletinin derin sağ duyusu. Türk milleti tarih boyunca bunu göstermiştir. Güzel milletime bir çift sözüm var. Aziz kardeşlerim, ey azizler, korkmayınız, Türkiye’de istikrarı sarsacak hiçbir şey yapmayacağım. AK Parti dahil bütün partilerle el ele vereceğim.

Ekmek için… Ne demek ekmek için? Milletimizin kültüründe çok kutsal kavramlar var. bunun başında kitap gelir. Biz kitap diye Kuran-ı Kerim'e deriz. Bir başka kutsalımız var, bayrağımızdır. Bayrağımız bizim canımızdır, kanımızdır. Bu devletin tapu senedidir. Bir başka kutsalımız ekmektir. Ekmek bizim için çok kutsal bir kavramdır.

Ekmek fırından aldığımız ekmek, Ekmek tüten ocak demektir, ekmek alın teri demektir. Şerefimiz namusumuz demektir. Kitabımıza bayrağımıza ekmeğimize sahip çıkalım. Ben Mehmet Akif Ersoy’un dergahında büyümüş bir gurbetçi çocuğuyum. Taksicisi simitçisi garsonu mevsimlik işçisi hepimizin derdi ekmek. Suriye’nin ekmeği elinden alındı. Sokaklarda perişan biçimde. O kadar zulüm mazlum gördüm ki, en zor şartlarda ara buluculuk yaptım. Filistin’de devlet nişanı alan ilk ve tek Türk benim. 20 bin yetimin kefaletini, Gazze’de Somali’de İslam dünyasının bir çok yerinde, aç susuz kalmış insana, bebeğe, karnını doyurmasına sebep oldum. Yüz binlerce insanın hayatta kalmasına sebep oldum.

Çoluğunun çocuğunun mürvetini görmek herkesin hakkı. Torun sevmek herkesin hakkı. Sadece sevgi ekelim, saygı ekelim, nezaket ekelim ki, bu topraklar nice Yunus’lara Nazım’lara Akif’lere vatan olsun. Çünkü ne ekersek onu biçeriz. Güzellikleri ekmek için Türkiyemizin emrindeyim. Allah bu millete devlete zeval vermemesi niyazıyla, hepinize teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Anadolu Ajansı

Aydın ziyaretiniz sırasında, Irak Filistin olayları için Türkiye’nin taraf olmaması gerektiğini ifade etmiştiniz. Bu açıklamanıza eleştiriler yöneltildi. Şu anda İsrail’in Gazze’ye saldırıları devam ediyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı 75’i buldu. Türkiye’nin tarafsız kalması gerektiğini düşünüyor musunuz?

İstanbul’da Türk Sol’u dergisiyle pozunuz çıkmıştı. Bu dergi daha önce sloganlarla gündeme gelmişti. Görüşünüz nedir?

Birinci olarak, taraf tutmaması meselesi Filistin’le ilgili değil. Arap ülkeleri kavgalarıyla, arap liderleri arasındaki kavgalarla ilgili söyledim. Bu konuda taraf tutmanın, bölgeye ve Türkiye’ye neler getirdiğini izah etmeye ihtiyaç var. O bakımdan bunu herhalde bir daha açıklama ihtiyacı duymuyorum. Arife Bağdat tarif edilmez. İkinci mesele, Filistinle ilgili olarak benim böyle bir sözüm yok. Bunu söyleyenler herhalde yanlış bilgi edindiler bir yerden. Benim 9 sene içerisinde genel sekreter olarak yaptığım, Filistin halkına yaptığım hizmet herkesin bildiği konudur. 2006 Aralık ayında, Hamas ile Fetih arasındaki ilk ateşkesi ben sağladım. Bunu uzun boylu, mekik diplomasisi icra ederek, Ramallah’da Abbas ile, Gazze’de başbakan ile, Şam’da Hamas lideriyle beraber, o üç merkez arasında mekik dokuyarak, sessizce giderek en sonunda aralık ayının sonuna doğru ateşkes sağladık. Birbirlerini öldürüyorlardı. Bu hamas ile fetih arasındaki ilk ateşkes sayesinde, milli mutabakat hükümetinin kurulması çalışıldı. Hükümetin kuruluş merasimine filistin dışından davet edilen tek kişi bu kardeşiniz olmuştur. Sonra, çalışmalarımız devam etmiştir.

Bunlardan bazıları Gazze’ye yapılan saldırılar. Hava saldırıları, karayolundan saldırılar. Biz burada teşkilatımızın karar organlarını davet ettik. BM Güvenlik konseyi kilitlenmişti 2006’da Lübnan’ın güneyinde yapılan saldırılar neticesinde. Biz baskı yaparak güvenlik konseyinin toplanmasını sağladık ve bir ateşkes kararı çıktı. Biz Gazze’ye sayısız defalarca gittim ben. Orada çok büyük sayıda insani yardım, sağlık, barınma gıda icraaları. Bir kalp nakli, kornea nakli yapıldı ilk olarak. Bizim her yerden götürdüğümüz yardımlar sayesinde oldu. Biraz önce gördüğünüz o yaşlı hanımla olan bir fotoğraf vardı, bu Abdurabbu ailesinden 4-5 katlı evi yıkılmış bir hanımın eviydi. Ben o kadıncağızı teselli ediyordum. 77 senesinde İsrail’in gaddarca saldırı neticesinde daha önceki evleri yıkılıyor, kocası öldürülüyor. Bu sefer çocukları öldürülüyor, bütün mal mülk kaybediyor. Ben o kadıncağızı çadırında ziyaret ettim. Ona ve etrafındakilere yardım götürdüm.

Daha sonra Kudüs’le ilgili olarak teşkilatımızın tarihinde ilk defa stratejik bir plan yaptık. Kudüslüler eşit vatandaşlık hakkına, insan haklarının tatminine yönelik imkanları yok, işgal altında. Kendi vatanlarında evlerinde yabancı olarak muamele görüyorlar. 60 seneden beri mektep bakımından, hastane bakımındna, ev barınma ihtiyacı bakımından sıkıntı içerisinde. Çünkü işgal kuvvetleri müsaade etmiyor. Biz barınma eğitim sağlık ihtİyacını gidermek için Kudüslülerle beraber, belediye reisi, valisi, filistinle beraber, islam kalkınma bankasını devreye sokarak, bir Kudüs kurtarma planı yaptık. Ben bunu devlet zirvelerine götürdüm ve bunlar kabul edildi, uygulanıyor şimdi.

Filistin davasına yaptığım en büyük hizmetlerden birisi, Filistin’in BM ve bağlı kuruluşlarına üyeliğini sağlamaktır. UNESCO’ya tam üyelik olmuştur. Filistin devleti BM’nin bir alt organında tam üye oluyor. Güvenlik konseyinde, Filistin’in tam üye olması mümkün değildi, o zaman gözlemci üye olması lazım. Güvenlik konseyi bildiğiniz sebeplerden dolayı evet demiyordu.

Bunları yapan bir insana siz nasıl diyebilirsiniz ki Filistin’e hizmet etmedi? Bana bütün bunların hepsinden en üstünü, Gazze’ye gidip birkaç defa o insanlarla temas etmek, tarihimizin 20’nci ve 21’nci yüz yılın kara lekesi olan Filistin davası, oradaki insani yaşama şartlarının altında yaşayan Gazzelilerin halini görmek ve yardımcı olmak. İkinci gururum, Mescidi Aksa’da, Hazreti peygamberimizin miraca yükseldiği noktada namaz kılmayı nasip etti. Gerisi beni ilgilendirmez.

Murat Yetkin / Hürriyet Daily News

Atatürk’teki yurtta sulh cihanda sulh sözünün gereğinin yapılmaması gerektiğini söylediniz. Bugün kü dış politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ey azizler dediniz, Bunlar monşer sözüne atıfla mı söylendi?

Ben size referansımı söyledim. Bugün pilotlarınız, diplomatlarınız rehin alınıyorsa ve içeride dışarda siz hedef oluyorsanız komşularınızla herhalde bir sıkıntı vardır. Birkaç ülkede büyükelçiniz yoksa ve eski ticaret yollarınız kapatılmışsa, herhalde burada bir sıkıntı var. Gerçekten bunu gidermenin zamanının geldiğine inanıyorum. Aksi takdirde bizim dünyadaki yalnızlığımız daha da artacaktır.

Mümtazer Türköne / Zaman

Temsili demokrasinin vazgeçilmez şartı seçimler. Siz kampanyanızı yeni başlattınız. Sanıyorum bir ay zarfında,seçimin adil şartlarda yapılması meselesi olacak. Sonuçlar üzerinde belki de bir şaibe oluşturacak. Bu itirazlarınız doğrultusunda neler yapmayı planlıyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde cumhurbaşkanlığı seçimi iki ayda yapılmaz. ABD’de iki sene falan devam ediyor. Biz iki aya indiriyoruz, bu tuhaf bir şey. Mesele diyoruz ki devlet para vermesin. E peki, birileri devletin imkanlarıyla yararlanıyor? İki aday neden yararlanmasın? Ondan sonra iki ayda ancak siz evi taşırsınız. Ama bir cumhurbaşkanı iki ayda seçilir mi? Demek ki öyle düşünülmüş. Bugün gazetelerde gördüm. TRT sayın başbakanımıza, 553 dakika tahsis etmiş. Bu abdı acizlerine, bu adaya ve Selahattin beye de üç dakika falan lütfetmiş. Bu milletin gözünden kaçmıyor. Birinci sırada oturanlar hatırlar, üçüncü dördüncü sıradakiler hatırlamazlar.

80’li yıllarda, o devrin muktedirleri, apoletli olanlar, oturdular masa başında siyasi rejim kurdular. Dediler ki Turgut Sunal paşayı sağ partinin başı yapalım, bizim Necdet paşa iyi adamdır onu da sol başkanı yapalım. Rahmetli Turgut Özal çıktı ve buna meydan okudu. Biz de milletin desteğiyle bu seçimi kazanacağız.

Abbas Güçlü / Milliyet

Eğitime bilime gençlere yönelik vurgular yaptınız. Siyasetçilerden bu kadar çok vurguyu göremiyorduk. Öğretmenler hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sözlerinin cumhurbaşkanlığı seçimleri için mi geçerli? Hizmet aşkınız devam edecek mi? Kazanamazsanız bu söyledikleriniz rafa mı kalkacak?

Şimdi tabi bilim ve teknoloji konusunda benim görüşlerim bir yerde inançlarımdır. Ben fen fakültesinde yetişmiş, doktora sonrasını hep kimyada yapmış bir insanım. Onun için bilimle ilgili ilgim çok yakındadır ve teknik seviyededir. Ben bizim ülkemizin geleceğini ilmi araştırmalarda, yani biz şimdi ilmi araştırma seviyesinde ikinci ligdeyiz. Bu 20 seneden beri bu şekilde.

Biz 2023’e hedef koyduk. İlk on ekonomi arasına girmek. Hepimizin çalışmamız lazım. Ama aynı şeyi bilim konusunda araştırma geliştirme konusunda aynı şeyi yapmamız lazım. İkinci ligde birinci lige girmemiz lazım. Siz ileri teknoloji kullanırsanız ve yeni teknolojileri keşfederseniz katma değeriniz yüksek olur. O yüzden ekonomiyle bilim ve teknoloji arasındaki karşılıklı etkileşim çok önemli. Mevkiim ne olursa olsun ona inanacağım.

Ezgi Başaran / Radikal

Herkesin aday olduğunu söylüyorsunuz. Kürt sorununda nerede durduğunuzu öğrenmek istiyorum. Hükümetin yürüttüğü çözüm sürecine nasıl bakıyorsunuz? Prensipte Abdullah Öcalan ile görüşülmesine ne dersiniz?

Kürt meselesi bizim en hassas, mühim meselemizdir. Barış elbette barış. Savaş elbette hayır. Ve barışla bu işi halletme yollarını bulmamız lazım. Bu barışı sağlamak için bizim çok önemli tecrübelerimiz var. biz bin senedir beraber yaşıyoruz. Sosyal hayatlarımız örf adetlerimiz yemeklerimiz her şeyimiz. Birbirine baktığınız zaman kimin Kürt kimin Türk olduğunu fark etmek mümkün değil. ama dil farkı var. o dile karşı da ülkemiz hata yapmıştır. Biz her şeyi sopayla halletmeye çalışmış bir mirastan geliyoruz maalesef. İnsanları susturmak, ana dillerini konuşmamalarını sağlamak kabul edilemez bir şey.

Ben yabancı bir ülkede doğdum. Benim için ana dilim, ana sütü gibi, ana dili insanın temel hakkıdır. Ana dilini konuştuğu yer vatandır. Eğer siz konuşamıyorsanız siz vatanınızda yaşamıyorsunuz. Bu olacak şey değil, çok büyük haksızlık oldu. bunun giderilmesi şarttır. Bunu nasıl yapacağız? Bu bin senelik tarihin, genlerimize işlemiş kodlarıyla, bugün insan hak ve hürriyetlerinin anayasa konması, kanunların geliştirilmesi, hedef aldığımız AB normlarını getirmektir ve bu gibi problemi meselesi olan tek ülke biz değiliz.

Bunları yaparken sonunda siz bunu muhakkak Meclis’e götürmeniz lazım. Parlamentonun bunu kabul etmesi lazım. Ülkede bir milli mutabakatın olması lazım. Bunu sağlamadığınız takdirde bu barış aksak bir barış olur. Doğuracağı sıkıntılar menfaatlerden daha fazla olur. Ateşkesin devam etmesi lazım. İnsanların hürriyet içerisinde istedikleri yerde yaşamaları lazım. Bunu yaparken, ülkenin toprak bütünlüğünü, hakimiyet milletindir, anayasal sisteminin korunması lazım, bayrağın birliği ve resmi dilin birliği konusunda büyük bir anlayış görüyorum. Biz bu imkanlara sahibiz. Elbette cumhurbaşkanı bunları kolaylaştırıcı rol oynaması lazım.

Halk oylamasıyla seçilecek cumhurbaşkanının bir elinde anayasa bir elinde halktan aldığı güçle hükümete destek verebilir, bu yolları açabilir.

Ayrıntılar geliyor...

T24

Kaynak: http://t24.com.tr/haber/kosk-adayi-ih...
İçeriğin Devamı Aşağıda
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
1
0
0
0
0
0