Görüş Bildir
Haberler
'Cemil Çiçek Anayasayı İhlal Suçuna Ortaklık Ediyor'

'Cemil Çiçek Anayasayı İhlal Suçuna Ortaklık Ediyor'

Ulaş
20.08.2014 - 18:23

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, MYK toplantısı devam ederken bir basın toplantısı düzenledi.

Konuşmasında 12'nci Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hala başbakan sıfatını kullanıyor olmasını eleştiren Koç, 'Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarıyla bağlı olarak resen görev yapması gereken tüm anayasal kurumlar, başta Cumhurbaşkanlığı makamı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü olmak üzere kanunsuz emir ve talimat yoluyla görevlerini yapamaz hale getirilmişlerdir. Felç edilmişlerdir. Toplumun hukuki anlamda hukuki karşılama noktasında nihai kurumlardan birisi haline gelen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla talepte bulunma aşamasına gelinmiştir. Bu konudaki çalışmalar sürüyor' dedi.

Almanya'nın Türkiye'yi dinlediği iddiaları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Haluk Koç, 'Bunları biz Alman medyasından öğreniyoruz. Uluslararası medyada dile getirildikten sonra Türkiye’ye yansımalarını görüyoruz. Türkiye’de böyle bir haber yapma hakkı var mı? Maalesef yok. Dışişleri Bakanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan neden bu konuda hiçbir şey söylemiyorlar? Bütün yaptıklarınız uluslararası istihbaratın bilgisi dahilinde. Kayıtlarda demek ki. O zaman siz sadece IŞİD’in rehinesi değilsiniz siz uluslararası rehinesiniz. Alman istihbaratı da paralelcilerin eline mi geçti?' diye konuştu.

'TÜRKİYE'DE İLK DEFA RESMİ GAZETE'NİN LOKAVT İLAN ETTİĞİNİ GÖRÜYORUZ'

Haluk Koç, Resmi Gazete'nin lokavt ilan ettiğini söyledi. Koç, 'Birinci temel konu, bir espri ile başlayalım isterseniz; Türkiye’de ilk defa Resmi Gazete’nin lokavt ilan ettiğini görüyoruz. Bu önemli bir tanım. Çünkü hepimiz biliyoruz yasal zorunluluk nedeniyle yayınlanması gereken YSK kararları bizzat Başbakanlık tarafından talimatla gizlenir, yayınlanmaz ve yayınlatılmaz hale getirilmiş durumda. YSK, geçen cuma günü mesai bitiminde cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili kesin, resmi sonuçları açıkladı ve ilgili kararını Resmi Gazete’ye yayınlanmak üzere elden götürdü. TBMM Başkanlığına da mazbatayı götürdü. 5 gündür Resmi Gazete susmuş, susturulmuş durumda. Onun için lokavt dedim. YSK’dan çıkış tarihi 15.08.2014 sayı 2014/3719…' dedi.

'ORTAKLAŞA HAREKET EDİLEREK ANAYASA İHLALİ YAPILMAKTADIR'

Türkiye'de tüm kurumların cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kesin sonuçlarının açıklanmasından itibaren ağır bir suç işlediğini savunan Koç, 'Anayasamıza göre tüm kurum ve kuruluşlar ve kişiler YSK kararlarına uymak zorundalar. Başkanalık ve Resmi Gazete maalesef bu işin üzerine yatar bir fotoğrafın içine girdi. Anayasa gereği olan emri yerine getirmiyor, getirmemekte de direniyor. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürü Sayın Mustafa Özyar, nedense izne çıkıyor bu süre içerisinde veya izne çıkma talimatı alıyor. Yerine vekalet eden kişi, yardımcısı görevini yerine getirmiyor. Türkiye, cuma akşamından itibaren buharlaşmış bir ülke konumundadır. Tüm kurumlarıyla Türkiye siyaseten tarif edilemeyen bir ülke konumuna düşmüştür. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık görevlerinin gereklerini yerine getirmez durumdadırlar şu anda. Ortaklaşa hareket ederek anayasa ihlali yapmaktadırlar. Ağır bir suç işlemektedirler' diye konuştu.

'SAYIN ÇİÇEK DE ANAYASAYI İHLAL SUÇUNA ORTAKLIK ETME DURUMUNDADIR'

Haluk Koç, şunları kaydetti:

'Cumhurbaşkanlığı makamı, artık kendi yol arkadaşlarının kendisine karşı hazırladığı resen emekliliğe sevk tuzağının duygusal tepkisi içerisinde. Cumhurbaşkanlığı makamının yansıması bu. Sayın eşleri ile beraber bu duygusal tepkilerini medyada izliyorsunuz, konuşmaları, açıklamaları biliyorsunuz. İçlerinden geçen tepkileri yansıtır vaziyetteler. Şu aşamada görevi nedir cumhurbaşkanının, Sayın Gül’ün hala? Boşalmış olan başbakanlığa atama yapması, gerekli bir nokta. Yapmıyor. Yapamıyor veya yaptırılmıyor. 28 Ağustos’a kadar bekleyeceği görülüyor. Cumhurbaşkanı anayasada öngörülen yetkilerini ve görevlerini tarif eden hükümleri alenen çiğniyor. Hukuk deyimiyle söyleyelim, anayasayı ihlal suçu işliyor. TBMM Başkanı Sayın Çiçek, görevini yerine getirmemekten doğan eleştirilerimiz karşısında zaman zaman tepki gösterdiği bize yansıyor ama üzülerek belirtiyorum Sayın Çiçek de anayasayı ihlal suçuna ortaklık etme durumundadır. Cuma akşamında itibaren seçilen cumhurbaşkanının meclis üyeliğinin bittiğini ilan etmek zorundaydı. O da anayasayı ihlal suçuna bu bildirimi yapmamakla ortaklık etmektedir.'

'BU KANUNSUZ SÜREÇ YARGI ÖNÜNE MUTLAKA TAŞIYACAKTIR'

Erdoğan'ın başbakan sıfatıyla kongreye katılacak olmasını eleştiren Koç, 'Başbakanlık YSK kararını yayınlatmamaktadır, suça ortaklık etmektedir. Bu kanunsuzluğa eğer bir telkin, emir varsa uyanların da yasal sorumlulukları ortadadır. Bir çift söz de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na seçilen cumhurbaşkanının YSK’nın resmi sonucu ilan etmesiyle seçilenin siyasi parti üyeliğinin bittiğinin belirtilmesi gerekir. 27 Ağustos’ta gelecek hafta yapılacak AKP Kongresi’ne AKP Genel Başkanı sıfatıyla katılacak Erdoğan’ın bu sıfatla oraya yön vermesi, kurultayı açması ve idari ve siyasi tasarrufta bulunması yasal çerçeve içerisinde mümkün gözükmemektedir. Devlet, tüm kurumlarıyla tek kişinin siyasi hesapları üzerine buharlaştırılmış, sanallaştırılmış durumda. Hukuk işletilmiyor. Anayasa devlet kurumları ve organları eliyle ihlal ediliyor. En ağır hukuk suçu işleniyor. Tek bir kişi tüm anayasa ve hukuk sistemini ‘Ben böyle istiyorum kardeşim, git bak işine’ tarzındaki değerlendirmelerle çiğniyor. Bütün bunları topladığınızda 17 ve 25 Aralık süreçleriyle beraber şimdi yaşatılan bu kanunsuz süreç eninde sonunda sorumluluklarını yargı önüne mutlaka taşıyacaktır' dedi.

Haluk Koç, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarıyla bağlı olarak resen görev yapması gereken tüm anayasal kurumların görev yapamaz hale geldiğini ifade etti. Koç, 'Başta Cumhurbaşkanlığı makamı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü olmak üzere kanunsuz emir ve talimat yoluyla görevlerini yapamaz hale getirilmişlerdir. Felç edilmişlerdir. Toplumun hukuki anlamda hukuki karşılama noktasında nihai kurumlardan birisi haline gelen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla talepte bulunma aşamasına gelinmiştir. Bu konudaki çalışmalar sürüyor' ifadelerini kullandı.

'HANGİ BİLGİLERİN ŞANTAJI ALTINDASINIZ?'

Türkiye'nin Almanya'yı dinlediği iddialarına yönelik hükümete eleştirilerde bulunan Koç, şunları kaydetti:

'Bunları biz Alman medyasından öğreniyoruz. Uluslararası medyada dile getirildikten sonra Türkiye’ye yansımalarını görüyoruz. Türkiye’de böyle bir haber yapma hakkı var mı? Maalesef yok. Dışişleri Bakanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan neden bu konuda hiçbir şey söylemiyorlar? Dışişleri Bakanı’nın durumu kurtarmak adına söylediği bir iki cümleyi açıklama olarak kabul etmiyoruz. Neden konuşmuyorsunuz? Sen değil miydin Mısır için ortalığı ayağa kaldıran? Sen değil miydin Suriye’nin Irak’ın iç işlerine karışan? Sen değil miydin Dışişleri Bakanlığında yapılan bir iç toplantının dinleme kayıtlarının Süleyman Şah Türbesi’ne tezgahlanan Türkiye kaynaklı saldırının Türkiye’nin Suriye’ye saldırması için bahane yaratılma olayı gibi bu ortaya çıktığında ortalığı birbirine katan siz değil miydiniz? Benim mahremime girilmiş, ailemle konuşmalar dinlenmiş diye ortalığı birbirine katan sen değil miydin? Niye sesin çıkmıyor? Bütün yaptıklarınız uluslararası istihbaratın bilgisi dahilinde. Kayıtlarda demek ki. O zaman siz sadece IŞİD’in rehinesi değilsiniz siz uluslararası rehinesiniz. Alman istihbaratı da paralelcilerin eline mi geçti? Konuşsanıza. Hangi bilgilerin şantajı altındasınız? Sadece sizi değil, Türkiye’yi de o şantajın o rehineliğin içine soktunuz.'

'GÜL, PARTİYE KAZANDIRDIĞI DAVUTOĞLU'NA RAKİP OLACAK'

Abdullah Gül için bundan sonraki sürecin nasıl olacağına dair yorumda bulunan Haluk Koç, Gül'ün oyun dışı bırakıldığını iddia etti. Koç, 'AKP için ciddi bir sona gidişin ön habercisidir. CHP'de bit, pire oluyor ama belli odaklar AKP içindeki bu fokurdanmayı daha fazla göremez hale gelemezler. AKP içinde parti içi savaş kapıya dayanmıştır. Silahlar çekilmiştir, saflar netleşmiştir. Sayın Gül, oyun dışı bırakılmış, İstanbul'a hicreti zorunlu kılınmıştır. Sayın Gül, kendi elleriyle partiye kazandırdığı Davutoğlu Ahmet'in stratejik derinliğinin dehlizine atılmıştır durumdadır. Bu durumu içine sindiremediği açık Sayın Gül'ün. Sitemkar bir ifadeyle yeni başbakanı deşifre ediyor. 'Bizim cenahtan epeyce saygısızlık gördüm doğrusu', bu söz Sayın Gül'e aittir. Bu sözleriyle Sayın Gül, kendisine bu saygısızlığı yapanlarla hesaplaşacağı günü dört gözle beklediğini bir şekilde ortaya koymuştur. Kardeşlik, mardeşlik böyle bir hukukun yakın dönemde olmayacağını kanıtlamıştır. Kurduğu partinin elinden kayıp gittiğini gören Sayın Gül, ya bu duruma dur diyecek parti içi muhalefete soyunarak kendi elleriyle partiye kazandırdığı Davutoğlu'na rakip olacak. Ya da yeni dönemde yeni bir partinin arayışı içinde olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur' diye konuştu.

'HANGİ SENARYOYU ÇEVİRİYORSUNUZ, YAZIK DEĞİL Mİ ORADA ŞEHİT OLAN ASKERE?'

Koç, Lice'de yaşanan heykel krizi ile ilgili değerlendirmede bulundu. Koç, 'O heykel oraya nasıl geldi? Nasıl getirildi? Dikilirken oraya senin haberin yok muydu? Müsaden, rızan var mıydı? Bir yandan İmralı ile görüşelim bir yandan Kandil ile de devlet olarak temas edelim söylemlerinin arkasında böyle oldu bitti senaryolar yaparak yani bir yandan dikilmesine müsaade edip bir yandan gösteri ile yıkarak, 'bak ben gerektiğinde içeride şunu da tutuyorum' mesajı kitlelere verilerek hangi senaryoyu çeviriyorsunuz siz? Yazık değil mi orada şehit olan askere? Sayın Demirtaş'a seslenmek istiyorum. Bu tür politikalar, hiçkimseye bir fayda getirmez. Hep beraber bu topraklarda yaşayacağız' dedi

'HİÇ KİMSENİN SEYİRCİ ENGELLEMEK GİBİ TEDBİRİ YOK'

CHP Genel Başkan Adayı Muharrem İnce'nin diktatör değerlendirmesi ve CHP'de yapılacak olan Kurultay hazırlıklarına ilişkin son bilgiler sorulan Haluk Koç, 'Kurultayla ilgili tarih bellidir. Kurultayın yapılacağı yer bellidir. Belki de Türkiye'de ilk kez daha önce spor salonlarının karışıklığından öte zorunluluktan doğan bir yer seçimi olmuştu ifade etmiştik. Hiç kimsenin seyirci engellemek, katılımı azaltmak gibi tedbiri yok. İsteyen gelsin buyursun. CHP'de adaylık için iddia ortaya koyan arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Herkes söylediğinin siyasi sorumluluğunu taşır. Ben başarı dileğinden başka bir şey söylemiyorum. Gündemin ana konusu CHP değil AKP, uluslararası alanda son çıkan rezaletler ve Türkiye'de şu an yaşadığımız devletin buharlaştırılması' ifadelerini kullandı.

'SAYIN GENEL BAŞKANIMIZ YEMİN TÖRENİNE KATILMAYACAK'

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı yemin törenine katılmayacağını söyleyen Koç, 'Sayın genel başkanımız, yemin törenine katılmayacak. Bu hukuksuzluk sürecinde yemin eden kişi, anayasaya bağlılığını yemin edecek. Anayasa ihlal ediliyor ortada. Yüzde 385 oy aldı adayımız. Belki yüzde 38.5'u temsil eden 38-39 arkadaşımız katılır. Kimseye bir zorlama yapmıyoruz. Bir parti kararı yok. Yemin edecek kişinin daha işin başında sadakatinin olmadığını görmediğim inanmadığım bir sürece ben de katılmayacağım' dedi.

'CHP'DE TASFİYE OLMAYACAK'

'Kurultay'da tasfiye olmayacak' açıklamalarının MYK'da görüşülüp görüşülmediği sorulan Koç, 'CHP'de böyle bir eline kalem kağıt alıp şu çizilecek, bu gidecek, bu gelecek... Böyle bir şey olmaz. Tüzüğümüz de ortada. Biz bu süreçleri sağlıklı yaşayabilen deneyimi olan bir partiyiz' değerlendirmesinde bulundu.

'ASIL UYGULAMA ÇARŞAF LİSTEDİR'

Blok liste ve çarşaf liste tartışmaları hakkında değerlendirmede bulunan CHP'li Koç, şunları kaydetti:

'CHP tüzüğünde asıl olan çarşaf liste uygulamasıdır. Bu çarşaf liste uygulaması da 26-27 Şubat 2012 tarihinde yapılan tüzük kurultayı ile gelmiştir. Daha önce tüzük anti-demokratikleştirilirken hiç siyasi tavır koymayanların bugün başka bir arayış içinde olduklarında demokrasiyi hatırlamaları çok ilgi çekicidir. Asıl uygulama çarşaf listedir. Ben genel başkanın başka bir düşünce taşıdığını görmüyorum.'

'SAYIN SARIGÜL, MYK TOPLANTISINA GİRMEMİŞTİR'

Mustafa Sarıgül'ün MYK toplantısına katılıp Kılıçdaroğlu ile görüştüğü iddiaları için Haluk Koç, 'Mustafa Sarıgül, bir hayalet olarak MYK toplantısına girdiyse onu ben görmedim. MYK toplantısında ben vardım. Sayın Sarıgül, sayın genel başkanla makamında görüşmüş olabilir. Gayet doğaldır. Sayın Sarıgül, MYK toplantısına girmemiştir. Böyle bir olay yaşanmamıştır, ben canlı tanığıyım' diye konuştu.

CHP Basın Birimi'ne göre Koç'un açıklamalarının tamamı şöyle;

'CHP Sözcüsü Prof.Dr.Koç ilk kez resmi gazetenin lokavt ilan ettiğine dikkat çekerek, “Yasal zorunluluk nedeniyle yayınlanması gereken YSK kararları bizzat Başbakanlık tarafından talimatla gizlenir, yayınlanmaz, yayınlatılmaz hale getirilmiş durumda” dedi.

-“Türkiye Cuma akşamından itibaren buharlaşmış bir ülke konumundadır. Devlet tüm kurumlarıyla tek kişinin siyasi hesapları üzerine buharlaştırılmış, sanallaştırılmış bir durumda”

-“Cumhurbaşkanlığı makamı, yol arkadaşlarının kendisine karşı hazırladığı resen emekliliğe sevk tuzağının duygusal tepkisi içinde. Sayın Gül’ün boşalmış olan Başbakanlığa atama yapması gerekli, yapmıyor, yapamıyor veya yaptırılmıyor. Hep beraber Anayasayı ihlal suçu işliyorlar.“

-“Alman istihbarat örgütünün Türkiye’yi dinlediği haberleri acı bir sahneyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Benim mahremime girilmiş, ailemle konuşmalar dinlenmiş diye ortalığı birbirine katan şimdi neden konuşmuyorsun. Niye sesin çıkmıyor? Bütün yaptıklarınız, ettikleriniz uluslararası istihbaratın bilgisi dahilinde. Kayıtlarda demek ki. O zaman siz sadece IŞİD’in rehinesi değilsiniz. Siz uluslararası rehinesiniz.”

-“Suspuslar. Biri resmi gazetenin anahtarını almış gitmiş tatil yapıyor, Dışişleri bakanı sudan bir iki cümleyle vaziyeti kurtarmaya çalışıyor. Hani şu kapalı zarf ihalesiyle Başbakanlık görevi verilecek kişi. Ee? Devletin mahremine girilmiş mi? Girilmiş. Niye çıtınız çıkmıyor? Alman istihbaratı da paralelcilerin eline mi geçti? Konuşsanıza.”

-“Neler karıştırdınız Türkiye’de şimdiye kadar? Hangi pisliklere bulaştınız? Hangi bilgilerin şantajı altındasınız? Sadece siz değil, Türkiye’yi de o şantajın, o rehineliğin içine soktunuz. Konuşun. Ah kardeşlerim diye meydanlarda saçma sapan nutuklar atıyorsun konuşsana. Nasıl rehin düştün sen? Seni hangi bilgiler uluslararası rehine noktasına taşıdı?”

-“Bütün dünya terör örgütü diyor IŞİD’e, El Nusra’ya. Tek terör örgütü demeyen Türkiye’nin yeni seçilmiş Cumhurbaşkanı ve kadrosu. Onlara göre IŞİD unsurları terör örgütü değil. Sadece IŞİD 49 kişi rehin tutmuyor aslında Türkiye Cumhuriyetini rehin alıyor demiştik. Alman istihbaratının dinleme faaliyetinde söylediğim gibi sadece IŞİD rehin almamış Türkiye’yi uluslararası rehine durumuna düşmüşüz haberimiz yok.”

-“O heykel oraya nasıl geldi? Nasıl getirildi? Dikilirken senin haberin yok muydu? İstihbaratın yok muydu? Müsaaden, rızan var mıydı? Veya bir yandan İmralı’yla görüşelim, bir yandan Kandille de devlet olarak doğrudan temas edelim söylemlerinin arkasında böyle oldu bitti senaryolar yaparak, yani bir yandan dikilmesine müsaade edip bir yandan gösteriyle yıkarak bak ben gerektiğinde içerde şunu da tutuyorum mesajı kitlelere verilerek hangi senaryoyu çeviriyorsunuz siz?”

-“Akıllı bir devlet hala bu kışkırtma politikalarını, bu küçük senaryoları bu kadar hassas bir konuda uygulayabilir mi, uygulatabilir mi? Sayın Demirtaş’a da seslenmek istiyorum, bu tür provokasyonlar hiç kimseye bir fayda getirmez. Hep beraber bu topraklarda yaşayacağız. Hep beraber kardeşçe demokratik bir ülkenin tüm altyapısını hep beraber dün nasıl kurduysak bugünde çağın demokrasi arayışında hep beraber yapacağız. Onun için herkesi sağduyuya, izan sahibi olmaya davet ediyorum.”

-“Buram buram provokasyon kokan, bir devlet oyunu olduğu çok açık ortada olan bu heykel olayının sorumlularının, oraya dikilmesine müsaade edip daha sonra tepkileri kabartarak kaldırma yoluna giderken yaşanabilecek olayları başka bir siyaset malzemesi olarak kullanacakların dikkatle izlenmesini söylüyorum.”

-“AKP içinde parti içi savaş kapıya dayanmıştır. Silahlar çekilmiştir, saflar netleşmiştir. Sayın Gül oyun dışı bırakılmış gördüğümüz kadarıyla İstanbul’a hicreti zorunlu kılınmıştır. Sayın Gül başka bir deyişle kendi elleriyle partiye kazandırdığı Davutoğlu Ahmet’in stratejik derinliğinin dehlizine atılmış durumdadır”

-“Bu durumu içine sindiremediği açık olan Sayın Gül ilk manevrasını dün yapıyor. Yeni Başbakanı deşifre ediyor. Bizim cenahtan epey de saygısızlık gördüm diyor. doğrusu. Bu sözleriyle Sayın Gül kendisine bu saygısızlığı yapanlarla hesaplaşacağı günü dört gözle beklediğini ortaya koymuştur.”

-“Siz inanabiliyor musunuz Sayın Gül’ün görev süresi bittikten sonra İstanbul’a yerleşip boğazdan geçen vapurları seyredeceğini. İnanmadığınız açık. Ben de inanmıyorum. Kurduğu partinin elinden kayıp gittiğini gören Sayın Gül ya bu duruma dur diyecek, Davutoğlu’na rakip olacak, ya da yeni bir partinin arayışı içinde olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Kıdemlilerle yeni yetmelerin bir iç siyasi mücadelesine AKP’de tanık olacağız demektir.”

-“Siyaset kendi içinde bitiş noktasına götürür kişileri. Zaman zaman kurallar içerisinde parti ahlakı içerisinde yönetim anlayışlarını eleştirmiş, buna göre tavır almış bir kişiyim. Ama hiçbir zaman CHP’den tasfiye olmadım. Ben de kendimi tasfiye ettirtmedim”

-“CHP’de eline kalem kağıt alıp şu çizilecek, bu gidecek, bu gelecek böyle bir şey olmaz. O konuda hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın. Sayın Genel Başkanın demokrasi anlayışı da bununla örtüşmez”

-“Sadece Torba Yasa değil devleti torbaya çevirdiler…”

-“10 Ağustosa kadar iddiasını ortaya koyan bir kimse var mıydı? Hemen ertesi günü efendim kurultay derhal toplansın, istifa edilsin, başarısızlık gibi bir takım açıklamalar oldu. Ne istendi bizden? Bir an önce kurultayı toplayın. Topluyoruz. O da eleştiriliyor.

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Prof.Dr. Haluk Koç düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu ve güncel her konuya ilişkin soruları da şöyle yanıtladı;

“Değerli arkadaşlarım, hoşgeldiniz. Şuanda Merkez Yönetim Kurulumuz toplantı halinde ve hem 5 – 6 Eylül kurultayıyla ilgili hazırlıklarımızı, hem de dünden beri tekrar hızlanan bazı tartışmaların, Türkiye’deki iç siyaset gündeminin değerlendirmesini yapıyor. Ben bu konudaki değerlendirme özetleriyle huzurunuzdayım. Daha sonrada her zaman olduğu gibi sorularınız olursa onları da bütün içtenliğimle yanıtlamaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, birinci temel konu bir espriyle başlayalım isterseniz. Yani Türkiye’de ilk defa resmi gazetenin lokavt ilan ettiğini görüyoruz. Bu önemli bir tanım. Çünkü hepimiz biliyoruz yasal zorunluluk nedeniyle yayınlanması gereken YSK kararları bizzat Başbakanlık tarafından talimatla gizlenir, yayınlanmaz, yayınlatılmaz hale getirilmiş durumda.

Biliyorsunuz YSK geçen Cuma günü mesai bitiminde Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili kesin resmi sonuçları açıkladı ve ilgili kararını resmi gazeteye yayınlanmak üzere elden götürdü. TBMM başkanlığına da mazbatayı götürdü. 5 gündür resmi gazete susmuş, susturulmuş durumda. Onun için lokavt dedim. YSK’dan çıkış tarihi 15.08.2014, sayı 2014/3719.

Değerli basın mensupları, değerli yurttaşlarımız anayasamıza göre tüm kurum ve kuruluşlar ve kişiler YSK kararlarına uymak zorundalar. Başbakanlık ve resmi gazete maalesef bu işin üstüne yatar bir fotoğrafın içine girdi ve anayasa gereği olan emri yerine getirmiyor, getirmemekte de direniyor. Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürü Sayın Mustafa Özyar nedense izne çıkıyor bu süre içerisinde veya izne çıkma talimatı alıyor gereğini yerine getiriyor. Yerine vekalet eden kişi yardımcısı görevini yine aynı şekilde yapmıyor, yerine getirmiyor.

Sonuç; Türkiye Cuma akşamından itibaren buharlaşmış bir ülke konumundadır. Tüm kurumlarıyla Türkiye siyaseten tarif edilemeyen bir ülke konumuna düşmüştür. Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık görevlerinin gereklerini yerine getirmez durumdadırlar şuanda. Ve ortaklaşa hareket ederek anayasa ihlali yapmaktadırlar. Ağır bir suç işlemektedirler. İsterseniz sırayla bakalım görevlerine ve neyi ihlal ettiklerine.

Cumhurbaşkanlığı makamı; artık kendi yol arkadaşlarının (birazdan değineceğim) kendisine karşı hazırladığı resen emekliliğe sevk tuzağının duygusal tepkisi içinde. Cumhurbaşkanlığı makamının yansıması bu. Sayın eşleriyle beraber bu duygusal tepkilerini medyada izliyorsunuz, konuşmaları biliyorsunuz, açıklamaları biliyorsunuz. Tepkileri yansıtır vaziyetteler içlerinden geçen.

Şu aşamada görevi nedir Cumhurbaşkanının? Sayın Gül’ün hala. Boşalmış olan Başbakanlığa atama yapması gerekli bir nokta. Yapmıyor, yapamıyor veya yaptırılmıyor. 28 Ağustos’a kadar bekleyeceği görülüyor. Yani Cumhurbaşkanı anayasada öngörülen yetkilerini ve görevlerini tarif eden hükümleri alenen çiğniyor. Yani hukuk deyimiyle söyleyelim anayasayı ihlal suçu işliyor.

TBMM Başkanı; daha öncede vurguladım hep de ekledim. Sayın Çiçek burada görevini yerine getirmemekten doğan eleştirilerimiz karşısında zaman zaman tepki gösterdiği bize yansıyor ama üzülerek belirtiyorum Sayın Çiçek’te bu anayasayı ihlal suçuna ortaklık etme durumundadır. Cuma akşamından itibaren seçilen Cumhurbaşkanının meclis üyeliğinin bittiğini ilan etmek zorunda idi. Başka bir bildirime gerek yok. YSK kesin kararı yeterlidir. O da anayasayı ihlal suçuna bu bildirimi yapmamakla maalesef ortaklık etmektedir.

Gelelim Başbakanlığa. Resmi gazetede lokavt ilan eden bir Başbakanlık bunu deminde söyledim. YSK kararını yayınlatmamaktadır, suça ortaklık etmektedir. Tabi bu arada bu kanunsuzluğa eğer bir telkin emir varsa uyanlarında yasal sorumlulukları ortadadır.

Bir çift sözde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına. Seçilen Cumhurbaşkanının YSK’nın resmi sonucu ilan etmesiyle seçilenin siyasi parti üyeliğinin bittiğinin belirtilmesi gerekir. Ki, 27 Ağustos’ta gelecek hafta yapılacak AKP kongresine hala bu sıfatla AKP Genel Başkanı sıfatıyla katılacak Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sıfatla oraya yön vermesi, kurultaylarını açması ve idari tasarrufta, siyasi tasarrufta bulunması yasal çerçeve içerisinde mümkün gözükmemektedir. Bu muhataplıkla ilgili çeşitli başvurularımız oldu. Konya milletvekilimiz Atila Kart’ın başvurusu oldu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili topu TBMM Başkanlığına atan bir yanıt verdi. Bunları Sayın Kart değerlendirecek, sizlerle de paylaşacak.

Şimdi değerli arkadaşlarım, devlet tüm kurumlarıyla tek kişinin siyasi hesapları üzerine buharlaştırılmış, sanallaştırılmış bir durumda. Hukuk işletilmiyor, anayasa devlet kurumları ve organları eliyle ihlal ediliyor, en ağır hukuk suçu işleniyor. Bir kişi, tek bir kişi tüm anayasa ve hukuk sistemini ben böyle istiyorum kardeşim git bak işine tarzındaki değerlendirmelerle çiğniyor, çiğnetebiliyor. Şimdi bütün bunları topladığınızda 17 – 25 Aralık süreçleriyle beraber şimdi yaşatılan bu kanunsuz süreç eninde sonunda sorumluluklarını yargı önüne mutlaka taşıyacaktır. Neler vardı daha önce? Hırsızlık, yolsuzluk, kalpazanlık. Savcılık fezlekelerindeki hukuku deyimleri söylüyorum. Rüşvet, karapara aklama, yargıya fiilen müdahale, evrakta sahtecilik derken şimdi anayasayı fiilen ihlal etmek suçu da devlette benim bundan sonra, hukukta benim bundan sonra diyen kişinin suç hanesine eklenmiş vaziyettedir. Bunun bedelinin bir hukuk devletinde eninde sonunda çok ağır bir şekilde ödetileceği açıktır.

Sonuç olarak değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarıyla bağlı olarak resen görev yapması gereken tüm anayasal kurumlar, başta Cumhurbaşkanlığı makamı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Müdürlüğü olmak üzere kanunsuz emir ve talimat yoluyla görevlerini yapamaz hale getirilmişlerdir. Felç edilmişlerdir. Türkiye’nin anayasal kurumları 15 Ağustos tarihi itibari ile seçilmiş Cumhurbaşkanı konumunda olan Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel ve siyasi çıkarları doğrultusunda hareket eder noktadadırlar. Anayasal kurumlar büyük ölçüde işlevlerini kaybetmişlerdir.

Gelinen aşamayı özetliyorum ve bitiriyorum bu konuyu. Artık Türkiye’de hak arama özgürlüğü, adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi konusunda etkili başvuru yolları ortadan kalkmış durumdadır. Bu konuda artık toplumun hukuki anlamda taleplerini karşılama noktasında nihai kurumlardan birisi haline gelen anayasa mahkemesine bireysel başvuru yoluyla talepte bulunma aşamasına gelinmiştir. Bu konudaki çalışmalarımız sürüyor. İç hukuk işletilmiyor, tüketilmiş, fiilen ihlal var, bireysel anayasa mahkemesine başvuru yolu açılmış durumdadır.

Değerli basın mensupları, ikinci önemli noktalardan bir tanesi son çıkan Alman istihbarat örgütünün Türkiye’yi dinlediği yolundaki haberler. Bakın acı bir sahneyle karşı karşıyayız. Bunları biz nereden öğreniyoruz? Bunları biz Alman medyasından öğreniyoruz. Yani uluslararası medyadan öğreniyoruz. Türkiye’de uluslararası medyada dile getirildikten sonra Türkiye’ye yansımalarını görüyoruz. Türkiye’de böyle bir haber yapma hakkı var mı? Tablosu var mı? Maalesef yok. Dışişleri Bakanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan neden bu konuda hiçbir şey söylemiyorlar. Dışişleri Bakanının durumu kurtarmak ortadan konuşmak adına söylediği bir iki cümleyi bir açıklama olarak kabul etmiyoruz. Neden konuşmuyorsunuz kardeşim? Neden konuşmuyorsunuz? Sen değil miydin Mısır için ortalığı ayağa kaldıran, sen değil miydin Suriye’nin, Irak’ın içişlerine karışan, sen değil miydin Dışişleri Bakanlığında yapılan bir iç toplantının dinleme kayıtlarının yani Süleyman Şah türbesine tezgahlanan Türkiye kaynaklı saldırının Türkiye’nin Suriye’ye saldırması için bahane yaratılma olayı gibi. Hatırlıyorsunuz o tapeyi. Bu ortaya çıktığında ortalığı birbirine katan siz değil miydiniz? Benim mahremime girilmiş, ailemle konuşmalar dinlenmiş diye ortalığı birbirine katan sen değil miydin? Niye sesin çıkmıyor? Hadi IŞİD’in rehinesi durumundasın. Başka bir şey daha çıkıyor bu işin sonunda. Bütün yaptıklarınız, ettikleriniz bunu daha önce söylemiştik anımsarsınız takip eden muhabir arkadaşlarımız bilir. Bütün yaptıklarınız, ettikleriniz uluslararası istihbaratın bilgisi dahilinde. Kayıtlarda demek ki. O zaman siz sadece IŞİD’in rehinesi değilsiniz. Siz uluslararası rehinesiniz. Şu kadroya bakar mısınız? Suspuslar. Biri resmi gazetenin anahtarını almış gitmiş tatil yapıyor aklısıra. Dışişleri bakanı sudan bir iki cümleyle vaziyeti kurtarmaya çalışıyor. Hani şu kapalı zarf ihalesiyle Başbakanlık görevi verilecek kişi. Ee? Devletin mahremine girilmiş mi? Girilmiş. Niye çıtınız çıkmıyor? Alman istihbaratı da paralelcilerin eline mi geçti? Konuşsanıza. Neler karıştırdınız Türkiye’de şimdiye kadar? Hangi pisliklere bulaştınız? Hangi bilgilerin şantajı altındasınız? Sadece siz değil yönettiğiniz ülkeyi de, Türkiye’yi de o şantajın, o rehineliğin içine soktunuz. Konuşun. Ah kardeşlerim diye meydanlarda saçma sapan nutuklar atıyorsun konuşsana. Nasıl rehin düştün sen? Seni hangi bilgiler uluslararası rehine noktasına taşıdı?

Değerli arkadaşlarım, acı olan demek ki devletin bu kademesinde tüm planlananlar, tüm yaşananlar uluslararası istihbarat örgütlerinin takibinde ve şuanda ne yazık ki arşivinde.

Bir üçüncü konu Sayın Abdullah Gül’ün AKP’yle olan ilişkileri. Bu arada bir teşekkürü borç biliyorum. Cumhuriyet Halk Partisine dönük yakın ilginizin AKP’deki seçim gecesinde de bunu söylemiştim, ertesinde de söylemiştim. AKP’deki bu fetret dönemine ait tartışmaları örtebilmek amacıyla çok daha ön planda medya tarafından değerlendirildiğini görüyoruz. Bundan memnuniyet duyuyoruz eksik olmayın. Reklamın kötüsü olmaz. Ama AKP’yle Sayın Gül arasındaki ilişkiler duygusal boyutta ortaya çıkan bir iki cümleyle bir siyasi değerlendirme noktasında bizi bulundurmak durumundadır.

Yani Türkiye’nin esas gündem maddesine gelmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayını yapar. Aday olur, adaylar olur. Demokratik haklar kullanılır. Tüzüğümüz ortadadır en iyi şekilde biz o işi yaparız. Ondan sonrada hep beraber kucaklaşarak yolumuza devam ederiz. O bizim sorunumuz. Ana sorun CHP’nin kurultayını fırsat bilerek örtülmeye çalışılan sorun demin söylediğim konular ve AKP’nin iç çatışmalarıdır.

Değerli arkadaşlarım, aylardır içten içe kaynıyordu zaten. Şimdi son sözler AKP’nin içindeki safrayı ya da magmayı nasıl derseniz. Sayın Cumhurbaşkanı dünkü açıklamasıyla su üstüne çıkartmıştır. Bunun lamı cimi yok. Yok efendim öyle değildi böyle değildi lafı da yok mazeret değil. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasındaki üslubu gösteriyor ki bu öyle bir safra ki, öyle bir magma ki önüne çıkan her şeyi eritebileceği gibi AKP’yi de çok ciddi bir iç çatışmaya sürükleyeceği açıktır. Yok öyle değil, biz kader arkadaşıyız, biz yol arkadaşıyız, bizim biat kültürümüz vardır. O sözler onu göstermiyor. Bu AKP için ciddi bir sona gidişin ön habercisidir. Deminde vurguladım CHP’deki bit deve oluyor ama belli odaklar AKP içindeki bu fokurdanmayı daha fazla görmemezlikten artık gelemezler.

Değerli arkadaşlarım, şimdi AKP içinde parti içi savaş kapıya dayanmıştır. Silahlar çekilmiştir, saflar netleşmiştir. Sayın Gül oyun dışı bırakılmış gördüğümüz kadarıyla İstanbul’a hicreti zorunlu kılınmıştır. Sayın Gül başka bir deyişle kendi elleriyle partiye kazandırdığı Davutoğlu Ahmet’in stratejik derinliğinin dehlizine atılmış durumdadır. Bu durumu içine sindiremediği açık Sayın Gül’ün. İlk manevrasını dün yapıyor. Deminde vurguladım resmi gazetenin tapusunu, kilidini nesini derseniz alıp tatile çıkan Erdoğan’ı beklemeden sitemkar bir ifadeyle yeni Başbakanı deşifre ediyor. Bizim cenahtan epey de saygısızlık gördüm doğrusu. Bu söz Sayın Gül’e aittir. Hepsini takip ettim. Yani bu sözleriyle Sayın Gül kendisine bu saygısızlığı yapanlarla hesaplaşacağı günü dört gözle beklediğini bir şekilde ortaya koymuştur. Kardeşlik mardeşlik böyle bir hukukun yakın bir dönemde de olmayacağını kanıtlamıştır. Siz inanabiliyor musunuz Sayın Gül’ün görev süresi bittikten sonra İstanbul’a yerleşip boğazdan geçen vapurları seyredeceğini. İnanmadığınız açık. Bu manzarayla yetineceğine bende inanmıyorum. Siyaseti takip eden hiç kimse böyle bir sürecin Gül tarafından yaşama geçirileceğini düşünmüyor. Kurduğu partinin artık elinden kayıp gittiğini gören Sayın Gül ya bu duruma dur diyecek, parti içi muhalefete soyunarak kendi elleriyle partiye kazandırdığı Davutoğlu’na rakip olacak ya da yeni dönemde yeni bir partinin arayışı içinde olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Ya da olağan AKP kurultayında, kongresinde o zaman ciddi yol ayrımına gidecek bir ikili. Basına yansıyan deyimlerle söylüyorum, siyaset olarak bunu ben kullanmıyorum. Basından aldığım kelimelerle. Kıdemlilerle yeni yetmelerin bir iç siyasi mücadelesine AKP’de tanık olacağız demektir.

Değerli arkadaşlarım, bu konudaki yorumlarımız bu şekilde. Ama bir önemli husus daha var onu da özellikle belirtmek istiyorum. Şimdi bakın BM Güvenlik Konseyi bunu Sayın Loğoğlu’da açıklamıştı ama husus önemli dikkati çekmek istiyorum. Yani dünyada Türkiye’ye dönük kıskacın sadece dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerle sınırlı olmadığını, siyasi boyutta da önümüzdeki alanı daralttığını ifade etmek için söylüyorum. BM Güvenlik Konseyinin 15 Ağustos 2014’te aldığı 2170 sayılı karar. Neydi o karar? Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren başta IŞİD ve Nusra cephesi olmak üzere El Kaide uzantılı örgütlere maddi destek veren ve vatandaşlarının bu örgütlere üye olmasına gözyuman ülkelere ekonomik yaptırımlar uygulanacağı söylenmektedir. Biliyorsunuz bu kararı. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi bu kararıyla sözkonusu örgütlere mensup olan teröristlerin üye devletlerin topraklarından çatışma bölgelerine geçmelerinin engellenmesi içinde bir çağrı yapmaktadır. Kim tarif ediliyor burada? Bir enlem boylam vermemişler dünya haritasında Türkiye’yi tarif etmek için. Ciddi bir olaydır.

Değerli arkadaşlarım, şunu da biliyoruz. Bu vatana ihanet filan değildir. Tam tersine bunun önlenmesi bu politikadan vazgeçilmesi için direnmek yapılan yanlışları ifade etmek yurtseverliktir, vatanseverliktir. Hepimiz biliyoruz IŞİD ve benzeri örgütlerin Türkiye’yi çatıştıkları bölgelere geçiş yapmak için kullandıkları Türkiye’den militan ve silah başta olmak üzere her türlü desteği temin ettikleri bir sır değildir. Ulusal ve yabancı basın organlarında IŞİD militanlarının Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin haberler sıkça yer almaktadır. Bize her gün intikal eden uluslararası basın özetlerinde ciddi makaleler yayınlanmıştır, ciddi iddialar ortaya konmuştur. Uluslararası toplantılarda ciddi tespitler yapılmıştır. AKP iktidarının muğlak, günübirlik yalanlamaları maalesef bu gerçeği, dünyadaki bu algıyı değiştirmemiştir, değiştirememektedir.

Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinin 2170 sayılı kararı AKP hükümeti için doğrudan bir uyarı niteliği taşımaktadır.

Şimdi geleyim işin püf noktasına. Bu işin temel sorumlularından birisi olan ve kapalı zarf ihalesi usulüyle Başbakanlığa getirilecek olan Sayın Davutoğlu bu muhtemel kişi Türkiye’yi bu noktada yaptığı icraatlarla daha da şüpheli, daha da takip edilmesi gereken bir ülke konumuna maalesef uluslararası mercekten değerlendirilir hale getirecektir. Bu da işin riskli yönlerinden bir tanesidir. Bütün dünya terör örgütü diyor değil mi IŞİD’e, El Nusra’ya? Bütün dünya. Bütün dünyada tek terör örgütü demeyen kişi Türkiye’nin eski Başbakanı yeni seçilmiş Cumhurbaşkanı ve kadrosu. Onlara göre IŞİD unsurları terör örgütü değil. Sadece IŞİD 49 kişi rehin tutmuyor aslında Türkiye Cumhuriyetini rehin alıyor demiştik. Bu Alman istihbaratının dinleme faaliyetinde söylediğim gibi sadece IŞİD rehin almamış Türkiye’yi uluslararası rehine durumuna düşmüşüz haberimiz yok.

Değerli arkadaşlarım, Lice’de yaşanan olaylar var. Bunlar son derece önemli. Şimdi bakın, bunun akabinde bugün Hakkari’de ve değişik yerlerde saldırıya uğrayan Atatürk heykelleri var. Bunu tüm açıklığımla ifade etmek istiyorum. Akıllı bir devlet sorunu bu şekilde yönetir mi değerli arkadaşlarım? O heykel oraya nasıl geldi? Nasıl getirildi? Dikilirken senin haberin yok muydu? İstihbaratın yok muydu? Müsaaden, rızan var mıydı? Veya bir yandan İmralı’yla görüşelim, bir yandan Kandille de devlet olarak doğrudan temas edelim söylemlerinin arkasında böyle oldu bitti senaryolar yaparak, yani bir yandan dikilmesine müsaade edip bir yandan gösteriyle yıkarak bak ben gerektiğinde içerde şunu da tutuyorum mesajı kitlelere verilerek hangi senaryoyu çeviriyorsunuz siz? Yazık değil mi orada ölen gence, yazık değil mi orada şehit olan askere? Akıllı bir devlet hala bu kışkırtma politikalarını, bu küçük senaryoları bu kadar hassas bir konuda uygulayabilir mi, uygulatabilir mi? Sayın Demirtaş’a da seslenmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tür provokasyonlar hiç kimseye bir fayda getirmez. Hep beraber bu topraklarda yaşayacağız. Hep beraber kardeşçe demokratik bir ülkenin tüm altyapısını hep beraber dün nasıl kurduysak bugünde çağın demokrasi arayışında hep beraber yapacağız. Onun için herkesi sağduyuya davet ediyorum. Herkesi izan sahibi olmaya davet ediyorum. Ve bir kere daha buram buram provokasyon kokan, bir devlet oyunu olduğu çok açık ortada olan bu heykel olayının sorumlularının oraya dikilmesine müsaade edip daha sonra tepkileri kabartarak kaldırma yoluna giderken yaşanabilecek olayları başka bir siyaset malzemesi olarak kullanacakların ben dikkatle izlenmesini söylüyorum.

Sizlerin soruları varsa yanıtlayabiliriz.

Soru- Efendim Pazartesi günü Muharrem İnce’nin yaptığı bir açıklama vardı çok da tartışıldı. Kendisi dün o açıklamalarıyla ilgili başka bir değerlendirmede yaptı ama Genel Başkana yönelik bir diktatör ifadesi var. Onu nasıl değerlendiriyorsunuz bir onu sormak istiyorum.

İkinci olarak da kurultayla ilgili hazırlıklarınızın MYK’da devam ettiğini ifade etmiştiniz. O hazırlıklara ilişkin son bilgiler nedir acaba?

Haluk KOÇ- Kurultayla ilgili tarih bellidir, kurultayın yapılacağı yer bellidir. Belki de Türkiye’de ilk kez daha önce o spor salonlarının karışıklığından öte zorunluluktan doğan bir yer seçimi olmuştu. Onu ifade etmiştik. Yani hiç kimsenin seyirci engellemek, katılımı azaltmak gibi tedbiri yok. İsteyen gelsin, buyursun. Ana giriş zaten izleyici girişi olacak. Her türlü fuayesiyle, alanıyla, bütün modern imkanlarıyla çok açık, demokratik bir süreç CHP tarafından işletilecek.

CHP’de adaylık için iddia ortaya koyan arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum. Herkes söylediğinin siyasi sorumluluğunu taşır. Ben başarı dileğinden başka bir şey söylemiyorum. Çünkü gündemin ana konusu konuşmam sırasında da vurguladım, CHP değil. AKP uluslararası alanda son çıkan rezaletler ve demin söylediğim gibi Türkiye’deki şu anda yaşadığımız devletin buharlaştırılması, Anayasanın tüm devlet kurumları tarafından tek kişinin talimatıyla ihlal edilme suçu. Tablo bu.

Soru- Bugün Genel Başkanın gazetelerde yer alan, kurultayda tasfiye olmayacak şeklinde bir açıklaması oldu. Bu MYK’da da görüşüldü mü? Birde Başbakanla zorunlu olmadıkça görüşme olmayacak diye yine bir ifadesi var. Bu konularda detay verir misiniz?

Haluk KOÇ- Sayın Genel Başkanımız yemin törenine katılmayacak. Anladığım kadarıyla bu hukuksuzluk sürecinde yemin edecek kişi Anayasaya bağlılığına yemin edecek. Anayasa ihlal ediliyor, ortada. %38,5 oy aldı adayımız. Belki %38,5’u temsil eden 38-39 arkadaşımız katılır. Kimseye bir zorlama yapmıyoruz. Bir parti kararı yok. Sayın Genel Başkan katılmayacağını açıkladı. Ben yaşanan yaşatılan hukuksuzluklardan Anayasa zorlamalarından sonra yemin edecek kişinin daha işin başında sadakatinin olmadığını gördüğüm, inanmadığım bir sürece ben de katılmayacağım. Diğer arkadaşlarımız konusunda bağlayıcı bir kararımız da yok.

Siyaset kendi içinde yani bitiş noktasına götürür kişileri. Yani CHP’de böyle bir süreç olmadı mı? Ben en canlı örneklerden bir tanesiyim. Ama çok samimi bir şekilde ifade edeyim. Zaman zaman kurallar içerisinde parti ahlakı içerisinde yönetim anlayışlarını zaman zaman eleştirmiş, buna göre tavır almış bir kişiyim. Ama hiçbir zaman CHP’den tasfiye olmadım. Bende kendimi tasfiye ettirtmedim siyaset yapmak istediğim için. Yani CHP’ye eline kalem kağıt alıp şu çizilecek, bu gidecek, bu gelecek böyle bir şey olmaz. Tüzüğümüzde ortada. Biz bu süreçleri sağlıklı yaşayabilen, deneyimi olan bir partiyiz. O konuda hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın. Sayın Genel Başkanın demokrasi anlayışı da bununla söylediğiniz soruyla örtüşür vaziyette değildir zaten.

Soru- Özellikle parti içi muhalefetin blok listemi çarşaf listemi konusunda bir tereddütleri vardı. Blok liste olması duyumlarını alıyoruz demişti Sayın Muharrem İnce. Bu konuda herhangi bir netleşme oldu mu?

Haluk KOÇ- Geçen Pazar günü ben açıklamıştım biliyorsunuz. CHP Tüzüğünde asıl olan çarşaf liste uygulamasıdır. Bu çarşaf liste uygulaması da 26-27 Şubat 2012 tarihinde yapılan Tüzük Kurultayıyla gelmiştir. Daha önce Tüzük değişik zaman dilimlerinde hiç kimseye göndermede bulunmuyorum; anti-demokratikleştirilirken hiç siyasi tavır koymayanların bugün başka bir arayış içinde olduklarında demokrasiyi hatırlamaları çok ilgi çekicidir. Bu ayrı bir konu. Hiç kimse merak etmesin. CHP Tüzüğünün asıl uygulaması çarşaf listedir. Kurultay akışı sırasında kurultay delegasyonundan bir talep olursa ve oylamada %51’in üzerinde bir sonuç çıkarsa başka bir tercih olabilir. Ama asıl uygulama çarşaf listedir. Ben Sayın Genel Başkanında başka bir düşünce taşıdığına inanmıyorum, görmüyorum.

Soru- Öncelikle Pazar günü MYK’ya Sayın Sarıgül’de katılmıştı. Öncesinde Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’yla da baş başa bir görüşme gerçekleştirmişti. O görüşmenin ardından yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevi verileceği iddia edildi. Sayın Gürsel Tekin’in de buna karşı çıktığı şeklinde bir iddia var. Bu konuyu nasıl değerlendireceksiniz?

Haluk KOÇ- Öncelikle şunu söyleyeyim; o kadar kesin konuştunuz ki benim içinde olduğum fizik olarak bulunduğum yani düşünme ve muhakeme yeteneklerini kaybetmemiş bir kişi olarak Mustafa Sarıgül eğer bir hayalet olarak bir MYK toplantısına girdiyse onu ben görmedim. O toplantıda ben vardım, MYK toplantısında. Sayın Sarıgül Sayın Genel Başkanla makamında görüşmüş olabilir. Gayet doğaldır. Herkes, her partili, partili olmayan, müracaat eden zaman dilimi müsait olduğu sürece Sayın Genel Başkanın bir görüşme kısıtlaması yok. Ama Sayın Sarıgül MYK toplantısına girmemiştir. Böyle bir olay yok. Bir defa bunu kesinlikle çıkartın. Böyle bir olay yaşanmamıştır. Ben canlı tanığıyım. Burada ben gerçek dışı konuşuyorsam kendimi inkar etmiş olurum. Buna bir açıklık getirelim.

CHP bir kurultaya gidecek. Sonuçta listeler çıkacak. O listelerde herkes aday olabilir ve çoklu liste içerisinden delegasyon, anahtar veya kendi tercihleri çerçevesinde seçim yapacak. Onlardan oluşacak bir PM var. Ondan sonrada mevcut Tüzük Sayın Genel Başkana oluşan PM içinden üst yönetimini ve görev bölümünü yapma hakkı veriyor. Yani daha Sayın Eski Cumhurbaşkanı Demirel’in deyimiyle doğmamış çocuğa biz dış kıyafet olarak söyleyelim, pantolon biçmemek lazım.

Soru- Genel Başkan Yardımcıları hariç diğer milletvekillerine kurultay hakkında lütfen konuşmayın diye cep telefonlarına bir mesaj

Haluk KOÇ- Bunun mahiyeti şudur; CHP her kademede her gün konuşan… Siz CHP milletvekilleri kadar konuşan AKP milletvekilleri gördünüz mü? CHP’de bir engel yok. O mesajın yorumu şudur; CHP’de bir parti içi yarış yaşanacak veya yaşanmayacak göreceğiz. Yani bu süreçte daha sonrasında kalıcı kırgınlıklara yol açabilecek ifadelerden sakının anlamındadır. Yani bir demokratik hakkın engellenmesi, bir baskı unsuru olarak görülmemesi gerekir. Bunu da açık yüreklilikle söylüyorum.

Soru- Bugün AKP Grup Başkanvekili bir açıklama yaptı. Meclisin 28’den sonra çalışacağını ifade etti. Torba Yasaya devan edilecektir dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haluk KOÇ- Sadece Torba Yasa değil devleti torbaya çevirdiler. Deminden beri bunu anlatıyorum. Yarıda kalan bir görüşme var. Öyle bir iktidar partisi politikası izliyoruz ki üzülerek söylüyorum kendi çıkarı ne ise, kendi gündemi ne ise sadece onun yasama organında görüşülmesini planlayan, dayatan ya da görüşülmemesini sağlayan bir anlayış. Yani demokrasi kuvvetler ayrılığı ilkesinin en önemli unsurlarından bir tanesi olan yasama görevini maalesef fiilen, uzun süredir yine demin bahsettiğim tek kişinin denetiminde onun siyasi çıkarlarına çalıştıran veya çalıştırmayan noktada şekillendirmiş durumda. Sayın bahsettiğiniz Grup Başkanvekili kendi tebliğini yapmıyor. Kimin tebliği olduğunu tahmin ediyorsunuz.

Soru- Kurultayda hep bir slogan belirlenir. Şimdi tasfiye olmayacak diyorsunuz da merak ettiğimiz bir konu var. Slogan belirlediniz mi?

Haluk KOÇ- Çalışılıyor. Çünkü 2015 seçimlerine bakın CHP tüm toplumsal kesimleri, tüm yaşanan sosyal sorunları çözme noktasında bir iddiayla girecek. Buna dönük biz 2015’in siyaset projelendirmesi planlaması için geçen Pazar ki MYK toplantımızı planlamışken olağanüstü kurultay gündeme gelince ona dönük bir çalışma hasredildi.

Şunu söylemek istiyorum; yani bir 10-15 günlük gecikmesi olacak 2015’e hazırlanırken. Ama kurultayla ilgili de dediğim gibi kimseyi tasnif edici değil herkesi bütünleştirici sloganları arkadaşlarımız çalışıyorlar. Onunla görevli olan arkadaşlarımız ve görev bölümü çerçevesinde ortaya çıkacaktır. Onları paylaşırız daha sonra sizinle.

Soru- Kurultaya ilişkin hazırlarda bir karmaşa yaşanmaması için önlemlerin konuşulduğunu biliyoruz şu anda. Çarşaf liste olursa geçen kurultayda yaşamıştık bir anahtar liste kargaşası da ortaya çıkabiliyor. Böyle bir uygulama olabilir mi?

Haluk KOÇ- Tabi ki çarşaf liste olduğunda çeşitli anahtar listelerin olması doğaldır. Çarşaf liste dediğimiz demokrasi arayışının özünde bu vardır. Bunun tabi suiistimal edildiği alanlarda olabilir. Ama CHP kurultay delegeleri bu konuda deneyimlidir. Onu ifade edeyim. Çünkü bir süre için demokrasisi kapatılmıştı. Şimdi çarşaf liste konusunda yeniden hatırlama ya da yeniden o uygulamaya geçme noktasında bir sıkıntıları olmadığı ortaya çıktı geçen sefer. Yine burada da bir sıkıntı olacağını tahmin etmiyorum. Alan çok müsait. Çünkü oy kullanma salonu 1.500 m2 ayrı bir alan olacak. Seçim kurulunun yerleştiği, her şeyin düzenli olduğu, hani diğer kurultaylarda olduğu gibi sizlerin yerleştiği o orta alan, efendim burası boşaltılsın, oylamaya geçiyoruz. Tekrar oraların 2-3 saatte toparlanıp oy verme kabinlerinin yerleştirilmesi bütün bu süreçler olmayacak. Oy verme işlemine geçildiği anda yanda 1.500 m2’lik her şeyi önceden hazırlanmış, net bir oy verme alanı seçim kurulunun denetiminde zaten mevzu bahis olacak.

Dediğiniz gibi eğer çarşaf liste uygulanacak olursa da çeşitli anahtar listeler olması doğal. Herkes değerlendirmesini ona göre yapacaktır. Bir kargaşa yaşanacağını tahmin etmiyorum.

Soru- Muharrem İnce adaylığını açıklarken baskın bir kurultay olduğunu söyledi ve zamanlamasına dikkat etti. Sizce de öyle mi?

Haluk KOÇ- Değerli arkadaşlarım, 10 Ağustosa kadar iddiasını ortaya koyan bir kimse var mıydı? 10 Ağustos tarihine kadar bir iddia ortaya koyan var mıydı? Hemen ertesi günü efendim kurultay derhal toplansın, istifa edilsin, başarısızlık gibi bir takım açıklamalar oldu. Gayet doğaldır. Zamansızdı ama oldu. Onları ifade ettik. Söyledik. Ne istendi bizden? Bir an önce kurultayı toplayın. Lütfen bakın basın açıklamalarına. Yani biz aylarca Türkiye’de benim basın toplantımın başından itibaren söylediğim temel konuların tartışılması gerekirken hayır biz bunları öteleyelim, bunları görmeyelim, Türkiye’de nasıl Anayasal sistem ihlal ediliyor, bunlara kafamızı kapatalım, gözlerimizi kapatalım. Hep CHP’yi tartışalım. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Yani bir iddia varsa hazırlıkta var demektir. Yanılmıyorum değil mi? Bir an önce ve bu kurultayın bir şekilde yapılması lazım. Bunu da gayet açık yüreklilikle ifade ettik. Eylül ayının ortasında, sonunda, Ekimin ilk haftasına kadar bir FİBA organizasyonu Ankara’daki büyük salonları tutmuş durumda. Burası da göreceksiniz öyle söylendiği gibi bir sinema salonu falan değil. En basit örnek, Türkiye’de cumhurbaşkanı seçilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan adaylığını açıklamak için daha iyi bir yer bulsaydı orada açıklardı adaylığını. Bu herhalde birçok kesime cevap olmuştur.

Çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. '

  • DHA
Kaynak: http://www.dha.com.tr/chp-genel-baska...
İçeriğin Devamı Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0