Görüş Bildir
Haberler
'Başbakanlığımı Yaparım, Karıştırmam'

'Başbakanlığımı Yaparım, Karıştırmam'

Batuhan
14.06.2015 - 09:21 Son Güncelleme: 15.06.2015 - 00:09
İçeriğin Devamı Aşağıda

Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘kendi şartlarıyla’ siyasete dönebilir. Şartlarının başında ise kendisi nasıl cumhurbaşkanlığı yaptıysa Tayyip Erdoğan’ın da öyle yapması, yani çift başlılık olmaması geliyor…

Cumhurbaşkanı danışmanı olarak geçirdiği dönemi Abdullan Gül’le 12 Yıl adıyla kitaplaştıran Ahmet Sever Hürriyet Ek Yayınlar Yayın Yönetmeni Çınar Oskay’a konuştu.

Söyleşiden satırbaşları şöyle:

(Gül siyasete dönecek mi?) Can atar bir havası yok. Gelişmeler ne gösterir bilinmez. “Gerçekten bana ihtiyaç duyarlarsa, o zaman düşünürüm. Tabii bunu kendi şartlarımı ortaya koyarak yaparım” dedi. Şartları: ‘Çift başlılık olmaz. Ben gelir başbakanlığı yaparım. Karıştırmam. Ben nasıl cumhurbaşkanlığı yaptıysam, sen de öyle cumhurbaşkanlığı yaparsın. Yetkilerinin içinde kalarak… Sen nasıl bir başbakanlık yaptıysan ben de öyle yaparım.’

Ayrışma 2009’da başladı

Ayrışma 2009’da başladı

(Erdoğan-Gül ayrışması) 2009, 2010’dan itibaren reformlardan geriye dönüş başladı (…) ‘Yeni Türkiye’ adı altında ‘Eski Türkiye’ ye dönüş başladı. Refleksler, sorunlara yaklaşım hep eski Türkiye’nin anlayışı. Bir sürü nedeni var. Biri, Gül’ün hükümetten ayrılıp yukarı çıkması. Denge, fren işlevi görüyordu. Rota, pusula gibiydi. Herkesin enerjisini, dikkatini bir hedefe odaklıyordu.

(Gezi) İlk çadırlar yakıldığında (Gül) çok kaygılandı. Tepkisi şuydu: “Bu yangını küçükken söndürmek lazım.” Gül bir çevre duyarlılığı, tepki olarak gördü. Başbakan ise kendisini devirmeye yönelik eylem olarak…

Herkes yürüyüşe geçtiği anda vali (dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu), Taksim’e girişi yasakladı, bariyer kurdurdu. Gül, ateşle barut bir araya gelecek diye endişelendi. Göstericiler bariyerleri aşıp meydana girmeye çalışacaktı. Kan dökülecekti. Valiyi aradı, “Kaldırın, çok kötü şeyler olacak” dedi. Vali, “Aynı görüşteyim ama Sayın Başbakan’ı ikna edemiyoruz. Bir tek siz ikna edebilirsiniz, lütfen devreye girin” diye konuştu. Başbakan’ı (Tayyip Erdoğan) aradı. Zor olmakla beraber ikna etti. Bariyerler kalktı o gün.

(Cumhurbaşkanı’nın Başbakan üzerinde ikna gücü) Hükümetteyken çok vardı. Arada bir, Erdoğan’ı uyarmak için masa altından tekme attığı bile olurmuş. Danıştay’da da kameraların önünde sakinleştirmek için çok uğraştı. Ama son dönemde ayrışma giderek derinleşti.

17-25 Aralık’ta dünyası karardı, inanamadı

17-25 Aralık’ta dünyası karardı, inanamadı

(17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları) Dünyası karardı; “Sabaha kadar uyuyamadım, aklım almıyor, olanlara inanamıyorum” dedi. Hükümetin yaklaşımını beğenmedi. Üstüne gidilmesi, bakanların Yüce Divan’da aklanması gerektiğini düşündü. Tapeleri dinlemeye gönlü elvermedi. Yasadışı dinlendiyse buna ortak olmak istemedi. Herhalde üzülmek de istemedi. Bir yandan da bilmesi gerekiyor. Deşifresini okudu, doğrudan dinlemedi.

(Sosyal medya yasakları) Aklı almadı.

(İnternet yasası) ‘Keşke veto etseydim. Düzeltmeler sonuçta işe yaramadı’ diye düşündü. Veto etse, hükümet aynen geçirip gönderirse onaylamaktan başka seçeneği yok. ‘Hükümet üzerinde etkinliğim var, bunu sonuç almaya dönük kullanmalıyım’ tercihinde bulundu.

– Sonucu etkilemeyince sıtkı sıyrıldı. Aşağı inmesi, ciddi bir kavgaya girmesi demekti. İstemedi. “Bir ipte iki cambaz oynamaz” diye düşündü… Son dönemde özellikle, olay tamamen başka bir zemine döndü.

“Köşk’e çıkmakla hata mı ettim acaba” dedi

“Köşk’e çıkmakla hata mı ettim acaba” dedi

– Üzüntülü anlarından birinde söyledi… “Köşk’e çıkmakla hata mı ettim acaba” dedi. Ama o dönem başka türlü davranamazdı. Bunu kendisi anlattı.

Siyasi hırsı yok. Kendisini ikinci planda tuttu. Hırsı olsa başka türlü davranırdı ve elinde çok koz vardı. “Ben cumhurbaşkanlığına adayım” diyebilirdi. Biraz hırsı olsaydı “Tayyip Bey’in hakkıdır cumhurbaşkanlığına çıkmak. Ben de partinin başına geçiyorum” diyebilirdi.

(7 Şubat krizi olarak bilinen MİT Müsteşanı Hakan Fidan’ın ifade vermeye çağrılma vakası) Fidan’ı keşfeden Gül’dür. “Sakın gitme” dedikten sonra, “HSYK bir karar alsın, dosyayı başka bir savcıya versin, bu konu duyulmadan kapansın” dedi. Girişimler yapıldı ama HSYK’da bu karar çıkmadı. Cemaat ilk kez kendini HSYK içinde belli etti.

Cemaat’le hiç alakası yok

Cemaat’le hiç alakası yok

(Cemaat’le ilişkisi) Yakınlığa tanık olmadım. Aksine Fethullah Gülen’in vaazlarını okuyup, “Hocaefendi bir din adamı gibi değil siyasetçi gibi konuşuyor, bu kadar meraklıysan gel bir parti kur, siyasete gir!” dediğini birkaç kez duydum. Yabancı basına da, “Cemaat’e özel ilgim, yakınlığım yok; dünya görüşümde hiçbir etkisi yok” dedi. Necip Fazıl’cı, onun ekolü… Cemaat’le hiç alakası yok.

Diken

İçeriğin Devamı Aşağıda
İçeriğin Devamı Aşağıda
İçeriğin Devamı Aşağıda
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0