Görüş Bildir

Türk Silahlı Kuvvetleri Haberleri

Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

CHP’den MSB’ye MİLGEM Soruları
“Erdoğan’ın “olaya İsmet’i soktum” demesi üzerine olaya ne zaman müdahil oldunuz?”“Erdoğan-Kalkavan görüşmesi ve MİLGEM ihale iptali istemi size ne zaman ulaştı?”ANKARACHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Koç Grubunun aldığı MİLGEM ihalesinin iptali için işadamı Metin Kalkavan’la yaptığı görüşmede, “Ben hatta olaya İsmet’i de soktum. İsmet büyük olasılıkla görüşmede olacak” demesi üzerine, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, “Siz olaya ne zaman müdahil oldunuz, bir şirketin diğerlerine aleyhine desteklenmesi ihale mevzuatına aykırı değil mi?” diye sordu.CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sundu.“Olaya İsmet’i de soktum”Koç Grubu’nun kazandığı ancak sonradan iptal edilen Milli Gemi (MİLGEM) ihalesiyle ilgili olarak Recep Tayyip Erdoğan ile işadamı Metin Kalkavan arasında geçtiği iddia edilen ses kaydının sosyal medyada yayınlandığını anımsatan Umut Oran, “Sizin adınızın da geçtiği konuşmanın Koç Grubu’nun kazandığı ihalenin Savunma Sanayi İcra Komitesi tarafından iptalinden 5 ay önce 16 Nisan 2013’te gerçekleştiği belirtilmektedir. Recep Tayyip Erdoğan karşıdaki muhatabına telefonda, “Ben hatta olaya İsmet’i de soktum. İsmet büyük olasılıkla görüşmede olacak” demektedir” ifadelerine yer verdi.Kalkavan ne zaman başvurdu?Metin Kalkavan’ın şirketi MİLGEM için size ve müsteşarınıza ne zaman sözlü olarak başvuruda bulundu? Koç’un aldığı ihalenin iptal edilmesi için yazılı başvuru size 16 Nisan 2013’ten sonra mı ulaştı?Kalkavan grubunun “ihalede tam rekabet oluşmadığı” gerekçesiyle Başbakanlık Teftiş Kurulu’na, Başbakanlık Özel Kalemi’ne ve Başbakanlık İletişim Merkezi ’ne (BİMER) yaptığı başvuru size ne zaman aktarıldı?İptal öncesinde mi müdahil oldunuz?Koç Grubu’na ait RMK Marine’in kazandığı 1 milyar 150 milyon Euro’luk MİLGEM savaş gemisi ilk ihalesinin bizzat Erdoğan’ın katıldığı Savunma Sanayi toplantısında Ağustos 2013’te iptali ve 27 Eylül 2013’te yapılan ikinci ihale öncesinde, Tayyip Erdoğan tarafından hangi aşamada olaya müdahil oldunuz?Mevzuata aykırı değil mi?İhaleye teklif veren bir işadamının, diğer başvuranların verdiği tekliflerden bahsedilerek, fiyatını düşürmesinin söylenmesinin gerekçesi nedir? Bu açıkça kamu ihale mevzuatına aykırı değil midir?Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) envanterinde F35 tipi savaş uçakları bulunmakta mıdır? Bu tip uçakların satın alınması için yapılan görüşme ve satın alma takvimi var mıdır, öngörülen teslim süresi nedir?TSK envanterinde F35 uçakları yok ise Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD) projesinde niçin bu yönde değişikliğe gidilmiştir?MİLGEM’de öngörülen proje maliyetleri ile gerçekleşen fiyatlar nedir? Her birinin geminin öngörülen maliyeti ve kesin kabul sonrasında kamuya olan maliyeti kaçar TL’dir? Kalkavan’ın aldığı ihalede verdiği fiyat ile yapılacak gemilerin maliyeti kaçar TL’ye gelmiştir?400 milyon TL TÜRGEV’e mi?Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahalesi sonucunda 800 milyon Euro’luk proje maliyetinin 1,2 milyar Euro’ya çıktığı bilgisi doğru mudur?Yükselen maliyet nedeniyle arada oluşan farkın TURCON Holding tarafından TÜRGEV’e aktarıldığı iddiası doğru mudur?
"Evet, Bize Kumpas Kurdular"
İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde sesisizliğini bozdu: Gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkimlerle kumpas kuruldu. Amaç orduyu tasfiye etmekti. Bizi bu noktaya TSK'ya karşı nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdiEski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde Sabah'tan Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan ile danışmanı Yalçın Akdoğan'ın 'Orduya kumpas kuruldu' iddialarını değerlendiren Başbuğ, 'Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla bize kumpas kuruldu' dedi. 'DIŞARIDA' TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE Hükümeti devirmeye tam teşebbüs suçundan müebbet hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 aydır Silivri Cezaevi'nde yatıyor. İlker Başbuğ'u, Adalet Bakanlığı'nın izniyle ziyaret ettik. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas'la birlikte, dün sabah saat 10.00'da cezaevine gittik. Görevli infaz memurları, ısrarla üzerimizdeki metal eşyaları bırakmamızı, aksi halde son arama noktasında üzerimizden metal eşya çıkarsa suç unsuru kabul edileceğini söyledi. Dijital göz tarama noktasından geçtikten sonra, İlker Başbuğ'un cezasını çektiği 5 No'lu L Tipi İnfaz Kurumu koğuşlarının bulunduğu bölümde, son kontrol noktasından da sorunsuz geçtik. Başbuğ, lokal gibi geniş bir salonda gerçekleşen görüşmemize gecikmesiz olarak geldi. Biraz kilo verdiği ancak kafasının son derece dingin olduğu belli olan Başbuğ'un, sorularımızı, akademik bir üslupla, sözlerini tane tane seçerek cevaplaması dikkat çekiciydi. Bugüne kadar, Başbuğ'un cezaevinde çekilen hiçbir fotoğrafı yayımlanmamış. Hatta cezaevinde yazdığı kitap için yayıncının talep ettiği fotoğrafı bile vermemiş. Biz de Başbuğ'un fotoğraf çektirmeme konusundaki hassasiyetine saygı gösterdik. Açık görüşler en fazla bir saat sürüyor. Ancak infaz koruma memurlarının hoşgörüsüyle, görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Ayrılırken de kendisine, 'En kısa sürede dışarıda tekrar görüşmek üzere' dileklerimizi ilettik. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçundan müebbet hapse çarptırılan İlker Başbuğ, askeri müdahalelere karşı olduğunu belirterek, 'Çünkü askeri müdahaleler Türkiye'ye zarar vermiş, hiç bir şey kazandırmamıştır' diye konuştu. Çeşitli isimlerle anılan darbe davalarında yargılanan ya da hüküm giyen Silahlı Kuvvetler mensuplarına iftira atıldığını ifade eden Başbuğ, 'Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde geniş çaplı bir tasfiye yapmaktı ama başaramadılar' dedi. İşte emekli Orgeneral Başbuğ'un Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a yaptığı o çarpıcı açıklamalar: DOĞRULARI SÖYLEDİĞİM KANITLANDI 14 Nisan 2009'daki konuşmamda, 'Cemaatler, sosyal gruplaşmaya, ekonomik olarak güç kazanıp sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye çalışıyorlar' dedim. Din çok yüksek bir değer. Din siyaset ekonomi konusu yeni değil. Önlemek çok zor. Bu sorunları, güçlü bir burjuvazi ve orta sınıfımız olmadığı için kolay aşamıyoruz. 2009 bizim için çok kritik bir yıldı. Genelkurmay başkanıyım, Silahlı Kuvvetler'le ilgili çok önemli projelerim var. Ancak çoğunu yapamadım. Yaptığım konuşmalarda doğruları söylediğim, bugün gelinen noktada daha iyi anlaşılıyor. İMZA TAKLİT EDİLMİŞ Kumpası soruyorsunuz. Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla kumpas kuruldu bize… Bana niye bunu açıklamadınız diye soruyorsunuz. Hâlâ kimse tam olarak açıklayamıyor ki bugün bile. Kesinlikle kumpas kuruldu. Aksini söylemek, eşyanın tabiatına aykırı. Somut olaylarla gidelim… Erzincan olayı örneğin... Savcı kim; İlhan Cihaner. 2007'de bir soruşturma açıyor. Odakta İsmailağa cemaati var. 2 Şubat'ta 26 kişi gözaltına alınıyor, 9'u tutuklanıyor. Sonra soruşturmanın çerçevesi genişletiliyor. Gülen cemaati işin içine katılıyor. Sonra Kayseri'deki olayla birleştiriliyor soruşturma. Kayseri'de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda sahte bir emrin yazılması var. İmza taklit edilmiş. İşin içinde 3 astsubay, 5 sivil var. Dijital veriler hazırlamışlar, karargâhın bilgisayarlarına yerleştirmişler. Astsubaylardan biri, 'Ben Işık Evlerindenim' demiş. Konu cemaate doğru yönelince, Erzurum'daki savcılığa intikal etti. Ancak bütün araştırmalara, soruşturmalara rağmen olayda adı geçen bu 5 sivil bir türlü bulunamadı. Bahsi geçen askeri personelin tamamı ise tutuklandı. PARMAK İZİ OLAN 14 KİŞİ KİM? 25-26 Haziran… Meclis'ten gece yarısı, 20 dakikada yasa çıkıyor. Kayseri'deki 5 sivili kurtarmak için. Bu yasayla, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçiliyor. Genelkurmay'dan görüş alınmadan... Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. Askerler kendi alanlarında bile suç işleseler sivil mahkemelerde yargılanacaklar. 8 Nisan 2009'da, İrtica Eylem Planı diye, fotokopi bir belge sundular mahkemeye biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemine oturdu. Ben 'Kâğıt parçası' diyorum, aman Allahım, kıyametler kopuyor. Fotokopi çünkü, kâğıt parçası değil mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Bu belge kim tarafından hazırlandı' diye soruyor, yetkisizlik kararı alıyor, Ankara Başsavcılığı'na yazı yazıyor. Bakırköy Başsavcılığı 'Belgeyi kim basına sızdırdı' diye soruşturma açıyor. İhbar mektupları ortaya çıkıyor. Mektubu yazan bir subay... Zekeriya Öz (Savcı) belgeyi Adli Tıp'a veriyor. 3.5 ay sonra rapor geliyor. 'Islak imza' diyor. Islak imza madem, kâğıdın üzerinde 14 kişinin parmak izi var, bir tek ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'in parmak izi yok. O kadar ısrar edildi ama o 14 kişinin kimler olduğu araştırılmadı. ASIL AMAÇ TSK'YI TASFİYE ETMEKTİ Asıl niyetleri, Erzincan'da startı verilen, Kayseri'yle birleştirilen bu planı çok geniş bir alana yayarak, TSK'nın bütün birimlerinde komple bir tasfiye yapmaktı. Bunu iki nedenden yapamadılar. Biri dosyayı Yargıtay'ın devralması, diğeri de Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesidir. Geç kaldıkları için geri adım atmak zorunda kaldılar. Bundan bir şey çıkaramayınca bu sefer, internet andıcı diye bir şey çıkardılar. 'irtica.org' sitesini kapatan benim. 4 aydır güncelleme yapılmamış. O siteden, AK Parti'nin kapatılma davasına belge sağlandığı iddiası var. Halbuki o davaya bu siteden sadece bir tane haber girmiş. Yurtdışındayım… Kara Kuvvetleri Komutanım Işık Koşaner beni arıyor. İrtica ile Mücadele Mücadele Yasası kapsamında soruşturma açılması konusunu bana haber veriyor. Ahlaksız herifler... Bu görüşmemizi, terör örgütü faaliyeti olarak lanse ediyorlar. Neymiş, müzedeki denizaltı gemisine bomba yerleştirilmiş. Patlatılacakmış, çocuklar öldürülecekmiş. Hangi subay, kim böyle vahşice bir şey yapabilir ki?.. 'ARINÇ'A SUİKASTLA SUÇLANACAKTIM' Kozmik Oda'ya girmelerine izin vermek, hayatımda verdiğim en doğru karardır. 19 Aralık 2009'da bir ihbar geliyor. İhbar Amerika'dan, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nin özel telefon numarasına yapılıyor. İhbarı yapan, 06 BE 9712 ve 06 LJY 48 plakalı araçların içindeki kişilerin Arınç'a suikast düzenleyebileceğini belirtiyor. Kozmik Oda'da, Bülent Arınç'a suikast delilleri arayacaklar. Başbakan'la görüştüm, 'Bırakın arasınlar' dedi. 31 Aralık günü arama yapıldı. Kozmik Oda'da çok önemli şeyler çıktığını da sanmayın. Kozmik Oda'ya giriş izni vermeseydim, beni Arınç'a suikast azmettiricisi bile yapabilirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri töhmet altında kalacaktı. Hurşit Tolon Malatya'ya konferans için gittiği gün, orada Zirve Yayınevi'nde vahşice cinayetler işleniyor. Burada da bir gizli tanık var. Silahlı Kuvvetler'den atılmış, ahlaksız bir uzman çavuş. Onun suçlamaları... Bunlar ne kadar ağır iftiralar. Bizi buraya, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdi.Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan geldiler, onlara da söyledim. 7 Şubat 2012 (MİT'e baskın) ve 17 Aralık 2013… Bu konuda iki önemli kırılma noktası var. Bu iki olay olmasaydı, bu konu buralara kadar gelmezdi (Paralel yapı bu kadar deşifre olmazdı demek istiyor).Star
"Başbuğ'un Cezaevinde Tutulması Ciddi Sonuçlara Meydan Açacaktır"
MHP Lideri Bahçeli, 'Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması ciddi sonuçlara meydan açacaktır' dedi.Kütahya'da bulunan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Bahçeli, açıklamasında, 'Bundan sonra Sayın Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması çok ciddi sorun ve sonuçlara meydan açacaktır. Devamında hakkındaki iddialardan aklanması ve tam anlamıyla temize çıkması için yargılamanın Yüce Divan nezdinde yapılması sağlanmalıdır. Bu itibarla söz konusu şahıs hakkında lazım gelen tahliyenin derhal yapılması hem adaletin gereği hem de aziz milletimizin beklentisi olarak yorumlanmalıdır' ifadelerine yer verdi. Bahçeli, 'Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Sayın İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesi'ne 22 Ocak 2014 tarihinde avukatı aracılığıyla yaptığı müracaatı dün itibariyle karara bağlanmıştır. Yüksek Mahkeme vardığı sonuçla, Sayın Başbuğ'un kişi hak ve hürriyetlerinin ihlal edildiğine hükmetmiş ve tahliyesinin yolunu açmıştır. Bilindiği üzere 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' davasıyla birleştirilen 'İnternet Andıcı' davasının görülmesine 12 Eylül 2011 günü başlanmıştır. İnternet Andıcı davasına bakan Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talepleri doğrultusunda Sayın İlker Başbuğ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaya dahil edilmiştir. Ve de 6 Ocak 2012 tarihinde 'terör örgütü yöneticisi olmak ve darbeye teşebbüs etmek' iddialarından dolayı tutuklanmış, cezaevine konulmuştur. Türkiye'de ilk defa Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişi terör örgütü kurmak ve yönetmek iftirasının hedefi yapılmıştır.Başbakan sıkışınca tutuksuz yargılamadan bahsetse de, AKP'nin tetikçi sözcüleri Başbuğ'un tutuklanmasını Türkiye'nin demokratikleşmesinde ciddi bir adım olarak değerlendirmişlerdir. Hiç kuşku yoktur ki, bu mahkeme kararı milli vicdanlarda kabul görmemiş, adaletin doğasına ve mantığına taban tabana aykırılık teşkil etmiştir. Asıl teröristlerin müzakere yoluyla güvenceye alınıp rahata kavuşturulması amaçlanmışken, ömrünü Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve ülke savunmasına veren değerli komutanların terörist muamelesine maruz kalmaları haksızlığı ve hukuksuzluğu adeta tescillemiştir. Sayın Başbuğ'un yargılanmasına konu olan davanın 5 Nisan 2012 tarihinde Ergenekon dava sürecine eklemlenmesi yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 5 Ağustos 2013 tarihinde kararını açıklamış ve yargılanan bir çok kişiye yağmur gibi ceza vermiştir. Sayın İlker Başbuğ da terör örgütü kurmak, yönetmek ve darbeye teşebbüs etmek suçlamasından müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu karar resmen hukuku katletmiştir' dedi. 'BAŞBUĞ'UN BİR SANİYE BİLE CEZAEVİNDE TUTULMASI ÇOK CİDDİ SORUN VE SONUÇLARA MEYDAN AÇACAKTIR' Bahçeli, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi ; 'AKP'nin derin yargısı, tarafsızlığını ve bağımsızlığını çoktan elden çıkaran yandaş hakimler TSK'dan intikam almak için önüne geleni cezalandırmıştır. En ufak tereddüt yoktur ki, yakın tarihin en büyük hukuk ve insan hakkı ihlalleri sözde darbe davalarında görülmüş ve yaşanmıştır. TSK'ya kumpas kurulduğunun bizatihi AKP cenahından itiraf ve ilanıyla darbe davalarındaki iddia ve isnatların hepsi buharlaşmış, verilen mahkeme kararlarının inandırıcılığı tamamıyla ortadan kalkmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin Sayın İlker Başbuğ hakkında verdiği karar çok açık olup tartışmaya mahal herhangi bir tarafı görülmemiştir. Sayın Başbuğ'un özgürlükten yoksun bırakılmasının hukuki olmadığı iddiasının yerel mahkeme tarafından etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmaması hak ihlaline yol açmıştır. Anlaşılacağı üzere, Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi haksız, mesnetsiz ve uyduruk gerekçelerle kişi hak ve hürriyetini çiğnemiştir. Bundan sonra Sayın Başbuğ'un bir saniye bile cezaevinde tutulması çok ciddi sorun ve sonuçlara meydan açacaktır. Devamında hakkındaki iddialardan aklanması ve tam anlamıyla temize çıkması için yargılamanın Yüce Divan nezdinde yapılması sağlanmalıdır. Bu itibarla söz konusu şahıs hakkında lazım gelen tahliyenin derhal yapılması hem adaletin gereği hem de aziz milletimizin beklentisi olarak yorumlanmalıdır.' 'PARDON DENİLİP ÖRTBAS EDİLECEK BİR MESELE DEĞİLDİR' Bahçeli, 'Halen cezaevinde bulunan, uzun tutukluluk sürelerinin kurbanı olan ve Sayın Başbuğ'la aynı kaderi paylaşan mahkumiyet almış diğer kişiler için de benzer yol ve yöntem muhakkak ki çalıştırılmalıdır. Aziz milletimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kuran, suç imal eden, darbeci yaftası vurarak itibar suikastı yapan faillerden hesap sorulmasını ve kimliklerinin ifşasını beklemektedir. Başbakan Erdoğan'ın savcı rolüne soyunduğu sözde darbe davaları çerçevesinde kimler işbirliği yapmışsa, Türk ordusuyla teröristleri kimler aynı kefeye koymuşsa teker teker ortaya çıkarılmalı ve bu reziller hak ettikleri hukuki yaptırımlarla yüze yüze kalmalıdır. Sayın Başbuğ'la birlikte onlarca suçsuz ve günahsız şahsiyetin yıllarca cezaevinde tutulması geçiştirilecek, hafife alınacak ve pardon denilip örtbas edilecek bir mesele değildir. Yargıya açık açık müdahale eden, savcı atamalarıyla yakinen ilgilenen, mahkeme kararlarının değiştirilmesi için adaletsizliğin lobi çalışmasını yapan Başbakan ve hükümeti birikmiş mağduriyetlerin vebalini taşımaktadır. Bu vebal telafi edilmeden ve Başbakan Erdoğan işlediği suçlarla ilgili yargı karşısına çıkmadan Türkiye'nin belini doğrultması söz konusu olmayacaktır' dedi. 'TÜRK MİLLETİ TSK'YI TERÖRİST GÖSTEREN HAİNLERİN DEFTERİNİ DÜRECEKTİR' Bahçeli, 'Özel Yetkili Mahkemelerin tamamen kaldırılması bile şu an itibariyle günahları hafifletmeye, yanlışları gizlemeye yetmeyecektir. Haram lokmayla kursakları tıka basa dolan Başbakan, hanedanı ve hükümeti için yolun sonu görünmüş, bitiş çizgisi belirmiştir. Başbakan Erdoğan duvara toslamış, gerçek ve kirli niyetleri birer birer açığa çıkmıştır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. 17 Aralık'tan sonraki kanunsuzlukların, hukuk ve insaf tanımaz ahlaksızlıkların faturası iyice kabarmıştır. Medya patronlarını ağlatan, işadamlarına tuzaklar kuran Başbakan, ihaleye fesat karıştırmasının, mahkeme kararlarını keyfi şekilde karartmasının, rüşvet ve yolsuzlukla içiçe geçmesinin hesabını herhangi bir ülkeye kaçamadan verecektir. Türk milleti AKP'ye ve başındaki Recep Tayyip Erdoğan'a Allah'ın izniyle 'Artık Yeter' diyecek ve haramilerin, TSK'yı terörist gösteren hainlerin defterini dürecektir' dedi.DHA
Başbuğ: "Hayatımdan 26 Ay Çaldılar"
Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı sonrası cezaevinden tahliye edildi. Başbuğ cezaevinden çıktıktan sonra şunları söyledi: 'Hepinizi sevgi saygıyla selamlıyorum. 6 Ocak 2012 günü hatırlarsınız şöyle demiştim. 26. Genelkurmay Başkanı 'terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlanarak tutuklandı. Takdir yüce Türk milletine aittir demiştim. Aradan tam 2 sene 2 ay (26 ay) geçti toplam. Bizi bu cezaevinde 26 ay nefret ve intikam duygularıyla hareket edenler burada tuttu. Benim 26 ay hayatımdan çaldılar. Benim 26 ay hürriyetimden yoksun bıraktılar. Ama 6 Ocak 2012 söylediğim gibi 'yüce Türk milleti oynanan oyunu iddiaların geçersizliğini bir Genelkurmay Başkanının ve Genelkurmay Karargâhı’nın terör örgütü karargâhı ve terör örgütü suçlamasının kabul edilemez olduğunu bizleri darbecilikle hiç alakamızın olmadığını yüce Türk milleti anladı. İşte ben bugün buradaysam yüce milletimi bizlere gösterdiği sevgi ve bizlere verdiği destek sayesinde buradayım. Her şeyden önce burada huzurunuzda yüce Türk milletine en derin şükranlarımı sunuyorum. Bugün serbest bırakılmam bir başlangıçtır. Bütün kalbimle ve yüreğimle inanıyorum ki Silivri'de Hasdal'da Sincan'da Maltepe'de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en kısa zamanda hürriyetlerine kavuşacaklardır.' İLKER BAŞBUĞ'A TAHLİYE KARARI Ergenekon davası hükümlüsü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye kararı verildi. Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında tahliye kararı verildi. Mahkeme, Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Anayasa Mahkemesi dün Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'in başvurusu hakkında 'Gerekçeli kararın 6 ayı aşkın süredir yazılmamış olması' ve 'Tutukluluk halinin devamına ilişkin gerekçelerin yetersiz olması' nedeniyle hak mahrumiyeti bulunduğuna ve tahliye kararının değerlendirilmesi için kararın yargılamayı yapan yerel mahkemeye gönderilmesine hükmetmişti. Ayrıca Cumhurbaşkanı tarafından TMK 10 maddesi ile görevli mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin yasa da dün öğleden sonra onaylanmış ve resmi gazetede yayınlanmıştı. Bu iki gelişmenin ardından avukat İlkay Sezer, müvekkili Başbuğ hakkında 8 sayfadan oluşan tahliye talebinde bulundu. Sezer dilekçesini, TMK mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayında nöbetçi mahkeme olan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ne verdi. Nöbetçi mahkeme ise tahliye talebi dilekçesini İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı incelemenin ardından yazdığı kararda, Başbuğ hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nin 'Cebir ve Şİddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlemiş olduğu' sabit görülerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığını ancak gerekçeli kararın henüz yazılmamış olduğunu hatırlattı. Avukat Sezer'in dilekçesinde özetle Başbuğ'un haksız ve hukuksuz kararlar ile 26 aydır tutuklu bulunduğunu ve tahliyesini istediği bilgisine de yer verildi. Anayasa Mahkemesi tarafından dün verilen kararda alıntıların yapıldığı tahliye kararında, 'Özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa'nın 19. maddesinin 8 fıkrasının ihlal edildiği.' yönündeki tespiti yer aldı. TAHLİYE KARARI VE GEREKÇELERİ Tahliye kararının gerekçe bölümünde yerel mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü hüküm özetini okuduğu ancak bugüne kadar halen gerekçeli kararın yazılamadığı bilgisine yer verildi. Kararda, 'Gerekçeli kararın yazılmaması nedeniyle resen ve temyize tabii olan hükmün ve tutukluluk halinin devamına kararının, Yargıtay tarafından incelenmesi olanağının da bulunmadığı, gerekçeli kararın yazılmasından sonra gerekçeli kararın sanıkları, müdafileri, katılanları ve vekillerine tebliğ, karara karşı anılan kişilerin temyiz dilekçelerini vermeleri, bu dilekçelerin ilgili karşı tarafa tebliği süreci ve süresi ile Yargıtaya aşaması da dikkate alındığında verilen hükmün esastan incelenmesi, ayrıca tutukluluk halinin Yargtay tarafından değerlendirilmesi olanağının daha da geriye kalacağı göz önüne alındığında bu sürecin sanık İlker Başbuğ'un mağduriyetine sebebiyet vereceği, sanığın sabit ikametgah sahibi oluşu, sosya durumu, tutuklu kaldığı süre, delillerin toplanıp davanın karara bağlanmış bulunması, tedbir niteliğindeki tutuklamadan beklenen gayenin elde edilmiş olması göz önüne alınarak Başbuğ'un tahliyesine karar verilmiştir' denildi. Mahkeme Başbuğ hakkında adli kontrol tedbirleri kapsamında yurtdışına çıkış yasağı koydu. AYM DÜN KARAR VERMİŞTİ Anayasa Mahkemesi (AYM), dün, Ergenekon davası hükümlü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında 'kişi hürriyeti ve güvenliğinin' ihlal edildiğine, gereğinin yapılması ve başvurucunun tahliye talebi hakkında karar verilmesi için karar örneğinin yerel mahkemeye gönderilmesine karar vermişti. Öğleden sonra da Başbuğ, mahkemeden tahliyesini istemişti. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon davasında üzerinde en fazla tartışılan isimlerden biriydi. Zira bir kesime göre, eski bir Genelkurmay Başkanı’nın ‘terör örgütü’ davasında sanık olması kabul edilebilir bir durum değildi. Nasıl olur da Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’la, yıllarca terörle mücadele vermiş bir eski Genelkurmay Başkanı aynı davada ‘sanık’ olabilirdi! Öncelikle Başbuğ, söylendiği ve kendisinin de sürekli dile getirdiği gibi 'terör örgütü üyeliğinden/yöneticiliğinden' ceza almadı. Başbuğ'un cezasının sebebi 'darbeye teşebbüs' suçlamasıdır. Hükümeti yıpratmak için Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve kara propaganda sitelerinde AK Parti düşmanlığı yapılıyor, laik rejimin tehlikede olduğu ileri sürülüyor, en büyük tehlike olarak ‘irtica’ gösteriliyordu. Kara propaganda için ise 42 internet sitesi kurulmuştu. Sitelerin ‘ödemeleri’nin Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli şube müdürlerinin kredi kartlarıyla yapıldığı tespit edildi. Ve bu sitelerde kullanılan haberler AK Parti’ye yönelik kapatma davasında delil olarak gösterildi. Andıç soruşturmasında ifadesine başvurulan altındaki bütün komutanlar (Hasan Iğsız dahil) söz konusu sitelerin Başbuğ'un talimatıyla kurulduğunu/faaliyet gösterdiğini söylemiştir. Savcılık ve mahkeme ifadeleri sabittir. Ayrıca topraktan fışkıran LAW’lara ‘içi boş boru’ diyen de Başbuğ’dan başkası değildi… İlker Başbuğ, en çok tartışılan ifadelerinden biri de gerçekliği 4 ayrı resmi kurum tarafından tam 7 kez ispat edilen ‘Kaos Planı’yla ilgili yaptığı açıklamadır. 26 Haziran 2009’da yaptığı basın bilgilendirme toplantısında, “'Bugün biz bu kâğıt parçasının birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Ancak belgenin aslı haftalar sonra yine bir ihbar mektubuyla gün yüzüne çıktı. Gelişmeler üzerine askeri savcılık soruşturmayı yeniden açtı. İddianamede belgenin altında imzası bulunan Dursun Çiçek suçlandı. Demokrasinin kırılma noktalarından biriydi 11. Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş'ın ofisinde ele geçirilen 51 No'lu DVD içerisinde yer alan bir belge ise 367 krizinin perde arkasına ışık tutuyordu. Altında dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak’ın imzası bulunan 'Gizli' ibareli belgede, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'un, danışmanı Nuran Yıldız'ı parti liderlerine göndererek Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini yönettiği öne sürülüyordu. Belgeye göre Başbuğ, dönemin Anavatan lideri Erkan Mumcu'ya özetle şu mesajı iletmişti: “Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk, AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç'tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz.” İlker Başbuğ, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezasına çarptırıldı. Ancak Başbuğ’un cezası yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarını göz önünde bulunduran mahkeme heyeti verilen cezayı müebbet hapis cezasına indirdi. zaman.com.tr
"AK Parti Oy Kaybederse Operasyonlar Devam Eder"
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten önemli açıklamalar...Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Önümüzde bir cumhurbaşkanlığı akabinde de genel seçimler bulunmaktadır. Operasyonların devam etmemesini istiyorsak, istikrarın sürmesini, Türkiye'nin geleceğini istiyorsak rehavete kapılmayalım. 30 Mart seçimlerine var gücümüzle asılmalıyız. AK Parti'nin oyunun düşmemesi gerekmektedir' dedi. İncelemelerde bulunmak üzere Kilis'e gelen Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, partililer tarafından karşılandı. Cumhuriyet Caddesi'ndeki esnafları ziyaret ederek destek isteyen Şimsek; daha sonra AK Parti seçim bürosunda partilelere hitap etti. 'TÜRKİYE ÜZERİNDE BÜYÜK OYUNLAR OYNANIYOR' Bakan Mehmet Şimşek, 'Bu seçimin ne kadar önemli bir seçim olduğunu Türkiye'nin istikrarı açısından, Türkiye'nin çeyrek asır geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu sizin kapı kapı dolaşarak, komşularınıza çalışma arkadaşlarınıza, anlatmanız lazımdır. Rehavete kapılmayalım, yapacak çok iş var her bir çok önemlidir' dedi. Şimşek, '30 Mart yerel seçimlerin bir önceki seçimlerden daha önemli ve kritik olduğunun altını çezerek, çok çalışmalıyız. Halka gerçekleri anlatmalıyız. Önümüzde bir cumhurbaşkanlığı akabinde de genel seçimler bulunmaktadır. Operasyonların devam etmemesini istiyorsak, istikrarın sürmesini, Türkiye'nin geleceğini istiyorsak rehavete kapılmayalım. 30 Mart seçimlerine var gücümüzle asılmalıyız. AK Parti'nin oyunun düşmemesi gerekmektedir' diye konuştu. 'OYNANAN OYUNLARI BAĞIMSIZ MI SANIYORSUNUZ' Bakan Şimşek, 'Bakın gelişmekte olan bir çok ülkede karışıklık var. Brezilya, Venezuela karıştı, Ukrayna karıştı bölündü, Tayland karıştı. Türkiye ilk defa çok güçlü bir şekilde ayakları üzerinde duruyor. Türkiye Orta Doğu'da çok önemli bir aktör. Sınır illerinde Suriyeli misafirlerimizi istismar ve seçim malzemesi olarak kullanıyorlar. Yanı başımızda bir yangın var, komşu kaçıyor kapıları kapatacak mısın? Bu insanlar canlarını kurtarmak için kaçtı geldi. Komşunda yangın olacak ve sen tamamen kenarda duracaksınız mümkün mü? Hiç kimse evini barkını, yurdunu, vatanını terk etmek istemez. Bakın bunu dahi istismar ediyorlar' dedi. 'SAVUNMA SANAYİNDE MAKİNE TECHİZATININ YÜZDE 75'İ İTHAL EDİLİYORDU' Şimşek, MHP'nin koalisyon ortağı olduğu dönemde vergi gelirlerinin yüzde 86 dış borca giderken, Savunma sanayindeki Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait makine techizatının yüzde 75'i dışardan ithal ediliyordu. Yani dışa bağımlılık. Şimdi biz dışa bağımlılıkta makine techizatının yüzde 75'den yüzde 40'a indirmedik mi? Kendi helikopterimizi üretmedik mi? Tankımız, keşif uçağımız, insansız hava aracamız, füzeler, uydular... İşte gerçek milliyetçilik budur. Ülkeye dışa bağımlılıktan kurtarmaktır. Ayağa kaldırmaktır' dedi. Lokman HAPPANİhaberturk.com
Balyoz Mahkumları Emekli Edilmedi
Genelkurmay Başkanlığı ile hükümetin, yeniden yargılama umudu doğan Balyoz davasının muvazzaf askerlerinin TSK’yla ilişiğinin kesilmesi işlemini askıya aldığı ortaya çıktı.Ergenekon davasında müebbet hapse mahkum edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ’un tahliyesi, Silivri’deki çok sayıda isim için umut ışığı olurken, hükümet ile Genelkurmay Başkanlığı’nın, Yargıtay tarafından 9 Ekim’de verilen kararla mahkumiyeti kesinleşen Balyoz davasının muvazzaf sanıkları için süreci “beklemeye” bıraktıkları öğrenildi. Vatan gazetesinden Levent İçgen'in haberine göre, “Milli Ordu’ya kumpas kuruldu” iddialarının ardından kumpasla ilgili suç duyurusunda bulunan Genelkurmay Başkanlığı’nın, “mağduriyet ve hak kaybı yaşanmaması için” Balyoz’un muvazzaf sanıklarının emeklilik işlemlerini dondurduğu ortaya çıktı. Ayrıca bu karar doğrultusunda askerlerin askeri cezaevlerinden sivil cezaevlerine nakledilmesinin de önüne geçildi. Nakil işlemlerinin muvazzaf askerlerin TSK’dan ilişiğinin kesilene kadar durdurulma kararının, askerlere önce sözlü olarak bildirildiği, daha sonra ise yazılı bildirildiği belirtildi. Askeri kaynaklar, “30 Mart yerel seçimlerinden sonra bu askerlerin durumuyla ilgili hükümetin yeni adımlar atması noktasında beklentinin bulunduğunu” ifade etti. Son imza Köşk’ten Bu karar, emeklilik hakkını kazanamayan personel açısından kritik önem taşıyor. Balyoz davasından halen askeri cezaevlerinde 128 muvazzaf subay bulunuyor. Aralarında 13 general ve amiralin yer aldığı muvazzafların 95’i albay, 15’i yarbay, 4’ü binbaşı ve 1’i yüzbaşı rütbesinde bulunuyor. Yargıtay aşaması tamamlanan Balyoz davası ile ilgili olarak Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığı bir süre önce mahkumiyet kararları ile ilgili yazıyı ilgili mercilere göndermişti. Bu yazı doğrultusunda TSK ile ilişiği kesilen personelin askeri cezaevlerinden sivil cezaevlerine nakledilmesi bekleniyordu. Ancak Genelkurmay Başkanlığı, hükümet yetkilileriyle uzlaşıya vararak bu süreci dondurdu. TSK’dan ayırma işlemlerinde son imza yetkisi Cumhurbaşkanlığı makamında bulunuyor. Cumhuriyet
Akdeniz’de 2012’de Düşürülen F4 İle İlgili Vahim İddia
Umut Oran MSB’ye sordu: Düşürülen uçağımızın rotası siyasi talimatla rutin görev uçuşu dışına mı çıkartıldı?Genelkurmay’daki 2012/274 sayılı GİZLİ soruşturma ne oldu?Doğu Akdeniz’de 22 Haziran 2012 tarihinde görev uçuşu esnasında F4 keşif uçağının düşürülerek Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un şehit olmasıyla ilgili olarak vahim bir iddia gündeme geldi. CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a yönelttiği soru önergesiyle, gelen siyasi talimat üzerine düşürülen F4’ün rutin görev uçuş rotasının dışına çıktığı duyumunun doğru olup olmadığının açıklanmasını istedi. Oran, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın GİZLİ olarak yürüttüğü soruşturma sonucunda dava açılıp açılmadığını da MSB’ye sordu.22 Haziran 2012’de şehit düştülerBakan İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye yazılı soru önergesi veren CHP’li Umut Oran olayla ilgili vahim bir iddiayı gündeme getirdi. Oran önergesinde, “Doğu Akdeniz’de 22 Haziran 2012 tarihinde görev uçuşu esnasında F4 keşif uçağımızın (RF-4E) düşürülmesi sonucunda Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un şehit olmasıyla ilgili olarak 27 Temmuz 2012 tarihinde TBMM’ye sunduğum 7/9301 sayılı soru önergemle ilgili olarak yeni sorular gündeme gelmiştir” dedi. Oran’ın, Erdoğan’a yönelttiği sorular şöyle:2012/274 esas sayılı GİZLİ soruşturma ne oldu?Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın bu olayla ilgili olarak yürüttüğü 2012/274 esas numaralı GİZLİ soruşturmanın sonucu ne olmuştur?Bu olayla ilgili olarak dava açıldıysa hangi mahkemede hangi esas numarasıyla görülmektedir? Bu davada kaç sanık vardır, isimleri ve görevleri nedir, sanıklara hangi suçlamalar yöneltilmiştir, suç vasıfları nedir?Davada da gizlilik kararı mı verildi?Konuyla ilgili askeri mahkemede dava açıldığı ve gizlilik kararı verildiği doğru mudur? Davayla ilgili söz konusu gizlilik kararını veren hakim/hakimler kurulu kimdir, bu karar hangi tarihte hangi gerekçeyle alındı?F4, o gün çok farklı bir rotada mı uçtu?Düşen RF-4E uçağımız daha önce de aynı ekiple benzeri görev uçuşlarına çıkmış mıydı?Düşürülen RF-4E uçağımız, 22 Haziran 2012 tarihinde her zamankinden çok farklı bir rotada ilerlediği iddiaları doğru mudur?MSB’ye gelen talimat mı rota değiştirtti?Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan ve Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un, her zamanki uçuş rotasının dışında uçtuğu ve bunun da MSB’ye gelen üst düzey bir talimattan kaynaklandığı iddiası doğru mudur?Düşürülen RF-4E uçağımız, kimin talimatı üzerine rutin Doğu Akdeniz görev uçuşu rotası dışına çıkmıştır, pilotlarımızın şehit olmasının sorumlusu kimdir?İstihbarat ve savunmayı test için mi?Keşif uçağımızın, istihbari bilgi toplamak ve Suriye hava savunma sistemlerini test etmek amacıyla hükümetinizden verilen siyasi talimatla bu uçuşa zorlandığı, askeri teamüller dışına çıkılarak tehlikesi önceden öngörülmeyecek yüksek riskli bu göreve zorlandığı duyumu doğru mudur?Rutin dışı rota talimatına TSK direndi mi?Gelen siyasi talimata, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin ilkin karşı çıktığı, ancak daha sonra teamül dışı uçuş için emir verildiği duyumunun doğruluk payı nedir?
Şehit Polisin Eşinden Sadık Yakut'a Tepki
Başbakan Erdoğan'ın Muş mitingi için Kayseri'den yola çıkan ve Kırşehir'de otobüslerinin devrilmesi sonucu şehit olan 3 polis memuru için dün tören düzenlendi. Törende TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un 'Takdir-i ilahi. Metin olun” sözlerine şehit polisin eşi Esma Kılıç, 2 yaşındaki kızı Ceylin Zehra’yı göstererek, 'Takdir-i ilahiyi çocuğuma anlatın” diye tepki gösterdi.3 polis şehiti için Kayseri’de havanın yağışlı olması nedeniyle Emniyet Müdürlüğü yerine, Dünya Ticaret Merkezi salonunda hazin bir tören düzenlendi. Meslektaşlarının da gözyaşı döktüğü törene Cumhurbaşkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Valilik, Emniyet Genel Müdürlüğü ve çok sayıda kurum ve kuruluş tarafından çelenk gönderildi. Törene Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Nejat Özdemiroğlu, Vali Orhan Düzgün, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, AK Parti Grup Başkanvekili ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, milletvekili Ahmet Öksüzkaya, İsmail Tamer, Garnizon Komutanı Hava Pilot Tümgeneral Ali Demiral, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Kayseri Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, yüksek rütbeli subaylar, polis müdürleri, AK Parti İl Başkanı Ömer Dengiz, MHP İl Başkanı Mete Eke, şehitlerin silah arkadaşları ve şehit yakınları, çeşitli oda, kurum ve kuruluşların yöneticileri ile vatandaşlar katıldı.HAMİLE EŞTEN AĞITKırşehir’den alınan ve Türk bayrağına sarılı cenazeler Kayseri’ye getirilmeden önce, Dünya Ticaret Merkezine 3 yıllık polis memuru Ömer Aktaş’ın Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Hastanesinde hemşire olarak çalışan 3 aylık hamile eşi Dilara Aktaş ve yakınları geldi. Eşi için ağıtlar yakan genç hemşireye omuzlarından tutan bir kadın polis ve yakınları teselli etmeye çalıştı.ACILI EŞ: HAKKIMI HELAL ETMİYORUMTörene daha sonra şehit polis Abdullah Kılıç’ın, yine ERÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde hemşire olan eşi Esma Kılıç, 2 yaşındaki kızı Ceylin Zehra ile geldi. Esma Kılıç, 'Biz buradayız, benim kocamı bu yağmurda oralara gönderenler nerede?” diyerek kendisine başsağlığı dileyen, aralarında milletvekillerinin de bulunduğu protokole 'Hakkımı helal etmiyorum” bağırdı.''TAKDİRİ İLAHİYİ ÇOCUĞUMA ANLATIN''TBMM Başkanvekili Sadık Yakut’un 'Takdir-i ilahi. Metin olun” sözlerine Esma Kılıç, 2 yaşındaki kızı Ceylin Zehra’yı göstererek, 'Takdiri ilahiyi çocuğuma anlatın” diye tepki gösterdi.CEYLİN BABASININ FOTOĞRAFINI ÖPTÜMinik Ceylin de annesinin ve yakınlarının kucağında iken sürekli babasının yakalara takılmak üzere yaptırılan fotoğrafını öpmesi dikkati çekti.Bekar olan polis memuru Resul Erdal Aydemir’in annesi Hatice Aydemir de, 'Benim oğlum bekardı. Onu evlendirecektik. Bu yağmurda yaşta bizim çocuklarımızın Muş’ta ne işi var. Oralarda devletin polisi yok muydu?” diye bağırdı.Daha sonra cenazeler merkeze getirildiğinde ortalık ana baba gününe döndü. Çevik kuvvet polisleri arkadaşlarının tabutunu taşırken ağladı. Şehit yakınları, Türk bayrağına sarılı tabutlara sarılarak, kendilerinden geçti. Bu sırada bayılan 3 şehit yakınına 112 Acil Sağlık ekipleri müdahale etti.Kuran’ı kerim okunmasının ve dua edilmesinin ardından Kayseri Valisi Orhan Düzgün, Türk Polisinin acı bir gün yaşadığını, 3 genç polisi elim bir kazada kaybettiklerini söyledi. Daha sonra şehit polislerden Abdullah Kılıç’ın cenazesi Sivas’a gönderilirken, Resul Erdal Aydemir ile Ömer Aktaş’ın cenazeleri ise Kayseri’de Hunat camisinde kılınan ve İçişleri Bakan Yardımcısı Osman Güneş’in de katıldığı namazın ardından, Şehir Mezarlığı içindeki Polis Şehitliğinde gözyaşları arasında toprağa verildi. Bakan Yardımcısı Osman Güneş ile Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Nejat Özdemiroğlu, daha sonra Kayseri’de toprağa verilen polis memurları Resul Erdal Aydemir ile Ömer Aktaş’ın evlerine taziye ziyaretinde bulundular.
Umut Oran: Bilal İçin Ortalığı Yıkan Erdoğan, Berkin İçin Kılını Kıpırdatmadı
“AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” “Cemil Çiçek artık Engin Alan için harekete geçsin”ANKARA CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 268 günlük yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitiren Berkin Elvan için üzüntüsünü dile getirirken, “17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak” dedi. Son anketleri de değerlendiren Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır”diye konuştu.TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, Berkin Elvan’ın, evden ekmek almaya çıktığını, biber gazı ile kendisine ateş açıldığını, başına isabet eden bir biber gazı fişeğiyle komaya girdiğini, 268 gün yaşam mücadelesinin ardından bugün yaşamını yitirdiğini anımsatarak ailesine ve tüm ülkeye başsağlığı diledi. Umut Oran sözlerini şöyle sürdürdü:Erdoğan, Berkin için kılını dahi kıpırdatmadı “14 yaşında bir çocuk orantısız şiddetle öldürüldü.  Bu cinayetin sorumlusu sadece iki polis memuru değil, bu emri verenlerin kendisidir. Berkin komadayken 2 bakan değişti, İstanbul Emniyet Müdürü değişti, 268 gündür sorumlu polisleri, delilleri bile bulamadılar. Daha dün Berkin’e destek olmaya gidenlerin üstüne gaz sıktılar. Türkiye böyle bir zihniyetle yönetiliyor. Berkin Elvan’ın annesi bugün “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” diye açıklama yaptı. Berkin’in hesabını ondan sormak da hepimizin boynunun borcudur. Bu hesap mutlaka sorulacak. Türkiye gencecik çocukların mezara girdiği, katillerin de ellerini kollarını sallayarak gezdiği bir ülke olmayacak. 17 Aralık’ta Bilal oğlanı kurtarmak için 90 yıllık devlet geleneğini tersyüz eden valileri emniyet müdürlerini savcıları görevden alan Tayyip Erdoğan’ın Berkin için kılını dahi kıpırdatmadığını, bir geçmiş olsun telefonu dahi açmadığını da bu ülke unutmayacak.” ÖYM kararları yok hükmünde sayılmalı Geçen hafta Anayasa Mahkemesi’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un itirazını kabul ederek tutukluluk halinin haklarını ihlal ettiğine karar verdiğini anımsatan Oran, “Bu emsal karar doğrultusunda, Sn. Başbuğ, Tuncay Özkan, Teğmen Mehmet Ali Çelebi başta olmak üzere bazı kişiler tahliye edildiler. Hepimiz de tahliye kararları nedeniyle büyük bir mutluluk duyuyoruz. Ancak bu kararlar yetmez. Özel Yetkili Mahkemelerin kararları ile bugün tutuklu bulunan herkesin serbest bırakılması gerekir. Ayrıca KCK, Oda TV, Balyoz, 3 Temmuz bütün bu davalarda alınan kararlar da yok hükmünde sayılmalıdır” dedi. Madem dava ‘kumpas’, ortadan kaldıralım TBMM’nin bu mahkemeleri “adalete ve hukuka” aykırı aldığı kararlar yüzünden kapattığını, bu mahkemelerin adaletsiz ve hukuka aykırı ise aldıkları kararların da adaletsiz ve hukuka aykırı olduğunu, hiçbir hüküm doğurmaması gerektiğini vrgulayan Umut Oran, “Bu davanın savcısı olduğunu söyleyen, partisi Ergenekon davasına müdahil olan Erdoğan bu davalarda bir katakulli olduğunu kabul etti. Danışmanı da bu davalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurulduğunu söyledi. Madem bunlar kumpas, o zaman bu kumpası ortadan kaldıralım. Bu mahkemelerin kararları yok hükmünde sayılsın, tüm sanıklara da adil mahkemelerde yeniden yargılanma hakkı verilsin” dedi. MSB hiçbir şey yapmadı Hurşit Tolon’un TUSHAD isimli var olmayan bir derneğin kurucusu olmakla suçlandığını, Genelkurmay Başkanlığı’nın da böyle bir kurumun olmadığını ve hiç kurulmadığını ifade ettiğini anımsatan Umut Oran, “Peki Milli Savunma Bakanlığı ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Bu TUSHAD isimli kurumun Zirve Yayınevi cinayetlerini planladığı iddia edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve birçok insanın manevi itibarı linç edildi.  Milli Savunma Bakanlığı da sadece izledi. Geçen yıl Nisan ayında bu konuda bir yazılı soru önergesi verdim, hala cevap gelmedi. Bugün bir yazılı soru önergesi daha verdim. Ona da cevap bekliyorum. Yani kumpas demekle bu iş bitmez. Buradaki hak mahrumiyetlerini çözmek lazım” dedi. Yargıtay Başsavcısı, Erdoğan için harekete geçmeli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı görevini yapmaya davet eden Umut Oran, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı daire kararlarına Genel Kurulda itiraz etmek zorundadır. Başsavcının bir görevi daha var. Eğer bu davalar kumpassa, eğer bunlar katakulli ise, bundan da Recep Tayyip Erdoğan sorumludur. Burada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kuruluyor, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bağlı olduğu Erdoğan da bu kumpasa yıllarca izin veriyor, göz yumuyor. Bunun adı ya suça yardım ve yataklıktır ya da görevi ihmaldir” diye konuştu. Engin Alan için Cemil Çiçek’e başvurdu “Görevini yapması gereken bir diğer kişi de TBMM Başkanı” diyen Umut Oran, tutuklu 8 milletvekilinden 7’Sinin salıverildiğini, sadece MHP Milletvekili Engin Alan’ın içerde kaldığını anımsattı. Oran, “Sayın Engin Alan… Tam 3 kere Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu, bir cevap alamadı. Ben Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek’e bugün mektup yazdım,  meclis başkanı olarak, milli iradenin temsilcilerinin haklarını korumak zorunda. Engin Alan’ın hala tutuklu olmasının hiçbir sebebi yok. Tahliye edilmesi gerekir. Bu konuda da Meclis Başkanı’nın inisiyatif almasını bekliyoruz” dedi. AKP yüzde 36, Ankara’yı aldık, İstanbul’da enselerindeyiz Daha sonra parti olarak yaptırdıkları özel anketler ile uluslararası firmalar için yapılan son anketlerden söz eden CHP’li Umut Oran, “Son zamanlarda yaptırdığımız anketlerde AKP’nin oyu yüzde 36, CHP’nin oyu ise yüzde 30’un üzerinde, MHP’nin oyu da 15 – 20 bandında gözüküyor. Hedefimiz yüzde 30’larda AKP ile buluşmak. Şu anda Ankara’yı almış görünüyoruz, İstanbul’da ise nefesimiz AKP’nin ensesinde” dedi. AKP’, büyük yükü Erdoğan’dan kurtulmalı Umut Oran, “30 Mart günü üç büyükşehrin üçünde de zaferimizi ilan edeceğiz. Türkiye genelinde ise, AKP ile CHP 30’larda buluşacak. Aradaki puan farkı bir elin parmakları kadar kalacak.  Türkiye’de değişim dönemi başlıyor. Bu işin sonunda Erdoğan kaybedecek ama halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmiştir, cumhurbaşkanlığı hayali suya düşmüştür, artık bu son başbakanlığıdır. AKP yönetimi bundan ders çıkarmalıdır, AKP için en büyük yük Erdoğan’dır, AKP Bir an evvel bu yükten kurtulmalıdır” diye konuştu. Erdoğan da bu anket soncunu biliyor çünkü Bu anket sonuçlarını Erdoğan’ın da bildiğini belirten Oran, “Ceketinin cebindeki ankette bu durum yazıyor. O yüzden, Erdoğan artık “yüzde 50”yi hedef koymuyor. Hatta daha sonra hedefi yüzde 38 olarak göstermişti. Onu da telaffuz etmiyor. Ne diyor?  Hedef birinci parti olmak. Çünkü oyları 38’in altına doğru inişte” dedi.   Gezi protestoları ile başlayan ve 2013 yılının son üç ayında iyice belirginleşen bir güvensizlik ortamı olduğunu, halkın yarısının Türkiye’nin mevcut halinden memnun olmadığını ve bunun sorumlusu olarak AKP’yi gördüğünü, halkın önemli bir bölümünün yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının adil bir şekilde soruşturulmadığı ve üstünün örtülmeye çalışıldığını düşündüğünü vurgulayan Umut Oran, sözlerini şöyle sürdürdü: Erdoğan kendi tabanını bile ikna edemiyor Halkın yüzde 58’i emniyet görevlilerine yüzde 59’u yargıya hükümet tarafından baskı yapıldığı görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her üç seçmenden biri de bu görüşü paylaşıyor. Yani Erdoğan kendi tabanını da ikna edemiyor. Kendi tabanının üçte biri bile“madem suçsuzsun o zaman neden yargıya ve emniyete müdahale ediyorsun?” diye soruyor. İşte AKP’nin başarısız alanları Halkın yüzde 58’i yolsuzlukla mücadelede, 55’si işsizlikle mücadelede, 47’si terörle mücadelede hükümeti başarısız buluyor. Seçmenin yüzde 58’i AKP’nin ekonomide başarısız olduğunu düşünürken, AKP’nin genel performansını başarılı bulanların oranı sadece yüzde 32. 3 seçmenden 2’si internet sansüründen rahatsız Yaklaşık her 3 seçmenden 2’si AKP’nin internet ve medyaya müdahalelerinden rahatsız. Her 2 AKP seçmeninden biri Erdoğan’ın medyaya müdahalesini doğru bulmuyor. AKP seçmeni de rahatsız Halkın yarısı demokrasinin zayıfladığına inanıyor. Her 4 AKP seçmeninden biri AKP’nin otoriterleştiği görüşünde. Daha önce AKP’ye oy vermiş her 4 seçmenden biri bile demokrasinin zayıflamasından rahatsız. Yani halk demokrasi diyor, özgürlük diyor, tek adam rejimi istemiyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar Bu mızrak çuvala sığmıyor. Ayakkabı Kutusundaki Paralar da, Para sayma makinası da sıfırlanmıyor. Ortaya çıkan iddialar, deliller, o ayakkabı kutusu ve para sayma makinalarını halk unutmuyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu konuda söylediklerine inanmıyor. Artık “çalmadan çalışsın” diyor Halk çalıyor ama çalışıyor demiyor. Halk “çalmadan çalışsın” diyor.  Halk diktatörlük de istemiyor. Özgür basın istiyor, bağımsız yargı istiyor, internete özgürce girmek istiyor. Facebook’u kapatırım diyeni ben de kapatırım diyor.