Görüş Bildir

Kültür ve Turizm Bakanı Haberleri

Kültür ve Turizm Bakanı ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kültür ve Turizm Bakanı ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Zeugma Mozaikleri ABD'nin Süsü Oldu!
Türkiye’nin en önemli tarihsel zenginlikleri arasındaki Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın ABD ’nin Ohio eyaletindeki Bowling Green State Üniversitesi tarafından zemin süsü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. 1965’te üniversite tarafından Manhattan‘da bir sanat galerisinden satın alınan Zeugma mozaiklerinin Türkiye’ye iade edilmesi için yapılan resmi girişimlerden ise sonuç alınamadı. Gaziantep’teki Birecik Baraj Gölü kıyısında bulanan Zeugma Antik Kenti, milattan önce 300 yılında Büyük İskender tarafından ‘Selevkia Euphrates’ adıyla kurulmuştu. Daha sonra Kommagene Krallığı’nın 4 büyük şehrinden biri olan kent, milattan önce 31’den itibaren Roma İmparatorluğu’na bağlanırken ‘köprü’ anlamındaki Zeugma adını almıştı. 1998-1999’da Birecik Barajı’nın suları altında kalmaması için yürütülen kazılarda bulunan eserler Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenirken, bazı parçaların ABD’de zemin süsü olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Ohio’daki Bowling Green State Üniversitesi’nin koridorlarında zemin süsü olarak kullanılan mozaiklerin 1965’te kaçak kazılarla kaçırıldığı tahmin ediliyor. 46 yıl gizli odalarda 1965-2011 arasında üniversitenin kapalı odalarında tutulan 12 parça mozaik, 3 yıl önce zeminde sergilenmeye başladı. 2011’e kadar Antakya kökenli olduğu sanılan mozaikleri inceleyen üniversitenin öğretim üyesi Dr. Stephanie Hooper, Zeugma Antik Kenti’ni doğruladı. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı, mozaiklerin iadesini istedi. Federal Soruşturma Bürosu olan FBI’ya bile başvuran bakanlık, Anadolu’nun kültür hazinesinin iadesi için kararlılıkla diplomatik ilişkilerini sürdürdü. FBI ise konunun kendilerini ilgilendirmediği belirterek, topu üniversite yetkililerine attı. Üniversite de 3 yıldır Türkiye’yi oyalayarak mozaiklerin iadesini yapmadı. GÖKHAN KARAKAŞ / Milliyet
AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan
33. İstanbul Film Festivali'nin Programı Açıklandı
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 5 - 20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan '33. İstanbul Film Festivali'nin programı, Martı İstanbul Hotel'de yapılan toplantıyla açıklandı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, 5 - 20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan '33. İstanbul Film Festivali'nin programı, Martı İstanbul Hotel'de yapılan toplantıyla açıklandı. Toplantıda açılış konuşmasını yapan İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, festivale destek veren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür Ve Turizm Bakanlığı ile tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür etti. Festivalde bu yıl yaklaşık 200 filmin yer aldığını aktaran Görgün, '2014 senesi, İstanbul Film Festivali için olduğu kadar, Türk sineması açısından da çok özel bir sene. Türk sinemasının 100. yılı. İstanbul Film Festivali de Türk sinemasının 100. yılında, bu konuyu işledi' şeklinde görüşlerini dile getirdi. Görgün'ün ardından konuşan Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise, 'Bu yıl Türk sinemasının yüzüncü yılı olması, bu seneki festivali biraz daha farklı kılıyor. Türk sinemasına baktığınız zaman, özellikle son yıllarda bir gelişme söz konusu. Nitelikli yapımlar ve alınan uluslararası ödüller söz konusu. Seyirci de artıyor. Bunlar bana göre önemli bir gelişmeler' diye konuştu. Daha sonra söz alan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan da, festival programında yer alan filmler ve etkinlikler ile, festivale katılacak konuklara ilişkin bilgi verdi. Akbank'ın desteği ile gerçekleştirilen ve her yıl yaklaşık 150 bin izleyiciye ulaşan festivalde, iki yüz kadar film gösteriminin yanı sıra, usta sinemacıların katılacağı söyleşiler, atölye çalışmaları ve sinema dersleri de yapılacak. 'Philomena'ile açılışı yapılacak olan festivalde, 'Chinese Puzzle', 'Kitap Hırsızı', 'Venus in Fur', 'Dışişleri', 'Tutsak', 'The Invisible Woman' ve Wes Anderson'ın Berlin Film Festivali'nin açılışını yapan ve Jüri Büyük Ödülü'nü kazanan son filmi 'Büyük Budapeşte Oteli' gibi filmler dikkat çekiyor.  Ayrıntılı bilgi için: İKSV Film Haberler.com
Antik Kent Üstüne TOKİ Evleri!
İstanbul'da Hitit izlerinin bulunduğu Bathonea Antik Kenti'ni bakanlık ören yerine dönüştürmeyi hedeflerken TOKİ konut yapmak için başvurdu. TOKİ, 1. derece SİT olan bölgeyi de istiyor. Radikal gazetesinden Ömer Erbil’in haberine göre, İstanbul ’da ilk defa Hitit izlerinin bulunduğu Küçükçekmece Gölü kenarındaki Bathonea Antik Kenti kazılarının yapıldığı araziye TOKİ’nin konut yapmak istediği ortaya çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2013 yılındaki Bathonea kazı sonuçlarını görünce araziyi kamulaştırarak ören yeri statüsüne almak istedi. Bu yönde raporlar hazırlandı, bilimsel gerekçeler belirlendi. Bakanlık, İstanbul’un ilk ören yeri için İstanbul Üniversitesi’ne de görüşünü sordu. Üniversite arazinin elinden çıkacağını anlayınca apar topar TOKİ ile anlaşma yolunu seçti. 9 Ocak’ta yapılan protokole göre, TOKİ üniversitenin Çapa ve Cerrahpaşa’daki binalarını yenileyecek, Avcılar’daki kampüste sosyal tesisler yapacak, bunun karşılığında da üniversiteye ait 7 parsele konut inşa edecek. TOKİ, 1. derece arkeolojik SİT alanında konut yapmak için İstanbul 1 Nolu Koruma Kurulu’na geçen hafta resmen başvurdu. Şimdi kurulun kararı merakla bekleniyor. Neolitik çağ izleri Kocaeli Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün , 2006 yılında Küçükçekmece Gölü havzası içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile 2 yıl yüzey araştırması yaptı. Buluntular oldukça ilginçti. Neolitik Dönem hatta Paleolitik Dönem buluntularına bile rastlayınca 2009 yılında bilimsel arkeolojik kazı için bakanlıktan izin aldı. Bu sırada da arazinin SİT dereceleri belirlendi. İlk iki yılık kazılarda önemli buluntular elde edildi. Bölgede sürdürülen yüzey araştırmaları ve kazı çalışmalarında 800.000 yıl öncesinden itibaren tarımın başladığı Neolitik Dönem, Tunç, Demir ve Antik Çağları (Helen, Roma ve Bizans) kapsayıp Osmanlı Dönemi sonlarına ulaşan kesintisiz bir zaman dilimine ait önemli arkeolojik verilerle karşılaşıldı. Bunlar arasında M.Ö. 7000’lerde Avrupa ’ya tarımın İstanbul üzerinden ulaştığını kanıtlayan çakmak taşından tarım aletleri, günümüzden 2700-2600 yıl öncesine ait iki antik liman ve dünyada keşfi yapılan üçüncü antik fener, Hititlere ait olduğu düşünülen 2 adet yapı adak heykelciği ile yine Hitit dönemi pişmiş toprak eserler, antik Roma yolları, Bizans sarnıcı, bazilika kalıntıları, yeraltı su kanalları bölgenin önemini ortaya çıkardı. Kazı, her geçen yıl daha da iyi sonuçlar vermeye başladı. Dünyanın en önemli 10 kazısı arasına giren Bathonea kazıları özellikle 2013 yılı kazı sezonunda arkeoloji dünyasının tüm dikkatlerini üzerine çekmeyi başardı.Öte yandan, Arazide İstanbul Üniversitesi bilimsel tarım uygulamaları yapıyordu. Üniversite kendisine ait 3. derece arkeolojik SİT alanında tekno-park yapmak istedi. Bu nedenle 1 No’lu Koruma Kurulu’na müracaat edilerek yaklaşık 200 hektarlık 4434, 4435, 5955, 5951 numaralı parseller 2010 yılında SİT’ten çıkarıldı. Çünkü arazinin bir tarafı 3. derece SİT alanıyken diğer tarafı 1. derece SİT alanıydı. Şimdi bu araziler konut yapımı için TOKİ’ye devredildi. İstanbul tarihine ayna 2013 yılı kazılarında ortaya çıkan bilimsel veriler Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Valiliği’ni de heyecanlandırdı. Bakanlık bölgenin ören yeri olması için uzmanlara rapor hazırlattı. İstanbul’un ikinci tarihi yarımadası olarak yeni bir turizm çekim merkezi olması planlandı. Efes, Troya, Bergama gibi ören yeri statüsü kazandırılarak bir yandan turistlerin bu bölgeyi ziyaret etmesi düşünülürken diğer yandan İstanbul’un karanlıkta kalmış dönemlerini açığa çıkarmak amacıyla bilimsel arkeolojik kazıların sürdürülmesi hedeflendi. İÜ apar topar devretti Bakanlık kamulaştırma yapmak için İstanbul Üniversitesi’ne geçen yıl sonunda görüşünü sordu. İstanbul Üniversitesi arazinin elinden çıkacağını anlayınca görüş bildirmek yerine apar topar TOKİ ile anlaşma yoluna gitti. 9 Ocak 2014’te üniversite ile TOKİ arasında protokol imzalandı. Bu protokole göre ‘‘İstanbul Üniversitesi’nin faaliyetlerini yürüttüğü Cerrahpaşa, Çapa ve Avcılar yerleşkelerindeki eğitim-öğretim ve hizmet binaları ile tescilli yapıların olası deprem risklerinin ortadan kaldırılması, modern tesislerde eğitim-öğretim hizmetleri ile diğer hizmetlerini sürdürebilmesinin temini için bu alanlarda eğitim-öğretim, sağlık, araştırma ve çevre düzenlemesinin yapılması ve inşa edilecek bu tesislerin finansmanının da üniversitenin atıl durumda olan Halkalı ve Avcılar’daki taşınmazları üzerinde proje gerçekleştirilmesi suretiyle mahsuplaşılmıştır.’’ Yerleşime uygun değil Yüzyıllardır göl kıyısı ve havza içinde yerleşen birçok medeniyete ait yapıların, yaklaşık 300 yılda bir depremlerle birçok kere yıkıldığı ve bölgenin bu nedenle terk edildiği arkeolojik kazı çalışmalarında bilimsel olarak ortaya konmuştu. Jeolojik açıdan yerleşmeye uygun olmayan bu alanın TOKİ tarafından yerleşime açılmak istenmesi de başka bir tezat oluşturdu. Diğer yandan TOKİ’nin konut yapmak istediği 4440, 4441 ve 4450 numaralı parseller ise 1. derece arkeolojik SİT alanı içinde kalıyor. 2863 sayılı yasa SİT alanlarında inşaat izni vermiyor. Aynı zamanda bu parsellerde Bathonea bilimsel kazıları devam ediyor. Ancak TOKİ tüm bunlar yokmuşçasına bu parsellerde konut yapmak için İstanbul 1 Nolu Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’na müracaat etti. Aynı zamanda da Küçükçekmece ve Avcılar Belediyesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yazı gönderip görüşlerini sordu. Üniversite ile yapılan protokolün hatırlatıldığı yazıda şöyle denildi: ‘‘İstanbul Üniversitesi mülkiyetinde bulunan Avcılar ilçesi Tahtakale Mahallesi 4434, 4435, 4440, 4441, 4450, 5951 ve 5955 nolu parseller ile Küçükçekmece Halkalı Mahallesi 4651 nolu parselleri kapsayan alanlara yönelik hazırlanacak imar planı çalışmalarına altlık teşkil etmek üzere meri imar planları ile görüşlerinizi, projelerinizi, ileriye dönük planlarımızı idaremize bildirin.” Ömer Erbil | Radikal Kaynak: T24
Günay'dan Büyükşehir Yasası İtirafı
Ak Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, 'Bu son yerel yönetim düzenlemesinde Büyükşehir Yasası’nda yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Bu yasa tekrar yakın bir gelecekte gözden geçirilecektir' dedi. Antalya’nın Manavgat İlçesi Side Beldesi’nde, restorasyonu tamamlanan Tyche Tapınağı ile Side Antik Kenti içerisindeki Kent Müzesi, sağlık ocağı ve tenis kortları düzenlenen törenle açıldı. Apollon Tapınağı’ndaki törene, eski Kültür ve Turizm Bakanı ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Manavgat Kaymakamı Emir Osman Bulgurlu, ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, Side Kazı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Alanyalı ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende konuşan Günay, Büyükşehir Yasası hakkında bilgi verdi ve şunları söyledi: 'Bu son yerel yönetim düzenlemesinde bu Büyükşehir Yasası’nda yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Şimdi bir yeri ilçe yapıp yapmamak Ankara’nın karardır. Bir yörenin belediye olup olmayacağı ise Ankara’nın değil o yörede yaşayan halkın vermesi gereken bir karar olmalıdır. milliyet.com.tr
Devlet Tiyatroları: TÜSAK Tek Tip Sanat Yaratır
Senfoni Orkestrası müdürlükleri ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün ardından Devlet Tiyatroları (DT) da Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) kanun taslağına, ‘Hayır’ dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, hazırladığı taslak için kurumlardan görüş alıyor. DT Genel Müdürü Mustafa Kurt ve 12 Bölge Müdürü de bakanlığa cevaben bir metin kaleme aldı. Metinde, “ Sunulan haliyle bu taslak, kabul edilemez bir içeriktedir. Diğer sanat kurumlarını (DOB ve Güzel Sanatlar) ve DT Genel Müdürlüğü’nü fiilen ortadan kaldırmaktadır. Bu, tarafımızca kabul edilemez bir anlayış ve uygulamadır ” denildi. Bu düzenlemeyle sanatın, siyasi partilerin görüş ve eğilimlerine terk edildiği bunun da sanatın bağımsızlığı ilkesine zıt olduğu vurgulandı. Taslağın sanatçılar ve kurumlardan gizlenerek hazırlanması da ‘suiniyet içeren bir yöntem’ olarak tanımlandı. Metinde şu ifadeler kullanıldı: “ Bu taslak tümüyle Türkiye’de sanat üretimini ve hatta sergilenmesini siyasetin takdirine bağlayan, tekilci ve tek tip bir sanat ve toplum yapısı oluşturmayı hedefleyen bir anlayışın ürünüdür. Görev yaptığım dönemde bugünkü TÜSAK tasarısına benzeyen bazı tasarı taslakları, sanatla ilgisi olmayanlar tarafından kotarılmaya çalışılmış ama tarafımdan ciddiye alınıp, işleme konulmamıştır .”Diken
Otel Yolu İçin 484 Ağaç Kesilecek
Antalya'nın Demre İlçesi'ndeki turizm alanı ilan edilen Sülüklü Bölgesi'nde inşa edilecek oteller için yol yapımına başlandı. Yol yapımı sırasında yüzlerce ağacın kesilmeye başlanması vatandaşların tepkisine neden oldu. Sülüklü, Taşdibi ve Kömürlük plajlarının bulunduğu bölgede, rüzgar erozyonunun önlenmesi için 1950'li yıllarda ağaçlandırma çalışması yapıldı. İlerleyen süreçte, bölgede yaklaşık 100 hektarlık bir alanda devlet eliyle fıstık çamı ormanı oluşturuldu. Bölgede birçoğu yaklaşık 60 yaşında binlerce fıstık çamı ağacının yanı sıra dördü endemik olmak üzere 100'e yakın bitki türü bulunuyor. 484 ağaç kesilecek Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilen bölge, turizm alanı ilan edildi. 200 dekar alan bakanlığı tarafından 49 yıllığına özel sektöre tahsis edildi. Tahsisi alan firma, bölgede 5 yıldızlı otel yapımına başlandı. Bitme aşamasına gelen otel için plajların kuzeyinde bulunan fıstık çamı ormanın tam ortasından yol yapımına başlandı. Yol için bölgede 110 metre küp yani 484 fıstık çamı ağacı kesilecek. Bir yandan yol çalışmaları devam ederken, bölgeden çıkarılması yasak olan kum da kamyonlarla buradan taşınıyor. Çevre sakinleri tepki gösterdi Olaya tepki gösteren bölge sakinleri, sahil yolu bulunmasına rağmen orman içinden ikinci bir yolun açılmasına anlam veremediklerini söyledi. Sahil yolunun kapatılmasının gündeme geldiğini anlatan vatandaşlar, yeni yolun ormanın başlangıç noktasında yapılmasının uygun olacağını, böylelikle ağaç kesiminin daha az olacağını savundu. Bölgeden binlerce kamyon kum da taşındığını kaydeden bölge sakinleri, 'Kim ne yapıyor belli değil. Ayrıca sahilde dünyada sadece Patara ve Demre sahillerinde bulunan kum zambakları da yok edildi. Bu zambaklar başka noktalara taşınabilirdi. Ama kimsenin umurunda değil, herkes seyrediyor. Ayrıca bu ormanlar, binlerce dönüm serayı koruyor. Yetkililer, 'Bu bölgede otel yapılırken, hiç ağaç kesilmeyecek' demişlerdi' dedi. Planmayı bakanlık yaptı Demre Belediyesi yetkileri ise bölgede plan yapma yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ait olduğunu açıkladı. Planlamanın bakanlık tarafından yapıldığına değinen yetkililer, 'Biz sadece Orman ve Su İşleri Bakanlığı Bölge Müdürlüğü'ne başvurarak planın uygulanacağını belirttik. Bölge Müdürlüğü, yolun geçeceği bölgedeki ağaçları tespit etti. Bir firmaya ihale etti. İhaleyi alan firma tarafından ağaçlar kesiliyor. Bölgeden alınan kumun ise belli noktalarda depolanıyor' diye açıklama yaptı.DHA
Özel Tiyatrolara Verilen Ödeneğin Kesilmesine, Yürütmeyi Durdurma Kararı Çıktı
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından özel tiyatrolara verilen ödeneği bu sene Gezi Eylemlerine destek verdiği için alamayan Orta Oyuncular, kararın iptali ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin açtığı dava da yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca özel tiyatrolara sağlanan 2013-2014 ödenekleri bir hayli tartışma yaratmış, daha önceden ödenek alan, ancak Gezi Eylemleri'ne destek verdiği için ödenek alamayan aralarında Orta Oyuncular, Dostlar Tiyatrosu gibi tiyatrolarında olduğu bir çok tiyatrocu bir araya gelerek durumu protesto etmişti. Genco Erkal, Gülriz Sururi, Rutkay Aziz, Ferhan Şensoy, Levent Üzümcü, Orhan Aydın, Kemal Kocatürk ve Emre Kınay'ın da aralarında olduğu sanatçılar bakanlığın keyfi ayrımcılığına ve kendi yandaşlarına birden fazla ödenek göstermesine tepki göstermişti. Ödenek alamayan tiyatrolar, kararın iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açtı. Orta Oyuncular konuyla ilgili olarak 14 Aralık 2013 tarihinde kararın haksız ve hukuka aykırı olduğu, hangi değerlendirme ölçütlerine göre dava konusu işlemin tesis edildiğinin açık olmadığı, bu seneye kadar hep devlet yardımı alındığı, bu sene devlet yardımından mahrul bırakılmalarının siyasi içerikli olduğunu iddia ederek kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması için dava açtı. Ankara 9. İdare Mahkemesi, Kültür ve Turizm Bakanlığınca Yerel Yönetimlerin, Derneklerin, Vakıfların ve Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmeliğin 1., 2. ve 9. maddeleri göz önüne alındığında, komisyonun hangi değerlendirme ölçütleri kapsamında maddi destekten yararlandırılmama kararı vermesinin net olarak ortaya konulmadığının görülmesi üzerine kararın iptali ve yürütmeyi durdurma kararı verdi. Sanatçılar Girişimi adına açıklama yapan Orhan Aydın şöyle konuştu: 'Kültür Bakanlığının her yıl dağıttığı 'ödenek' için bu yıl birçok tiyatroyu cezalandırdığını öğrendiğimizde üstümüze atılan bu kara örtüden birlikte kurtulacağımızı düşünen alandaki onlarca tiyatro ile bir araya geldik. Ses Tiyatrosu’nda buluşup mücadele kararlığımızı açıkladık ve ardından Türkiye Barolar Birliği Genel Merkezi’nin çağrısı ile gerçekleştirdiğimiz Hukuk Sanat Buluşması’nda ‘dava açma süreci başlatma’ kararı doğrultusunda Baro’nun katkılarıyla davalarımızı açtık. Orta Oyuncular Tiyatrosu ilk yürütmeyi durdurma kararı alan tiyatromuz oldu. Arkası gelecektir. Dava açan tüm tiyatrolar kazanacaktır. AKP hükümetinin ve onun kültür bakanının haksız-hukuksuz dayatması son bulacaktır. Biz sanat alanında örgütlenmiş yapılar ülkemize, ülkemiz sanat alanlarına yapılan tüm saldırılarda ortaklaşma kararlığımızı sürdürdüğümüz sürece kaybeden gericilik olacaktır. TÜSAK adıyla ortaya atılan tuzaktan da böyle kurtulacağımıza inancımız sonsuzdur. Bu sene ülkemiz tarihinde bir başka ilk te Alternatif 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Bildirisi’nin ortaklaştırılmasıdır. Bildiriyi yazan değerli Yücel Erten’e ve altına imzalarını koyan tüm sanat örgütlerine birlikte mücadele kararlığı adına teşekkür ederiz.'