Görüş Bildir

İran Haberleri

İran ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. İran ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

13. !f Film Festivali Sona Erdi! Bağımsız Filmleri Kaç Kişi İzledi?
İstanbul'dan 13 Şubat'ta yola çıkan ve 27 Şubat-2 Mart'ta Ankara ve İzmir'e uğrayan !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 80 bin kişiye ulaştı. !f İstanbul'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, festival kapsamında, uzun ve kısa metrajlı 100'e yakın film gösterildi. Nymphomaniac/İtiraf ve The Wind Rises/Rüzgar Yükseliyor'un biletleri festivalin ön satışının ilk gününde tükendi. 'Drinking Buddies/Akşamdan Kalanlar', 'Dallas Buyers Club/ Sınırsızlar Kulübü', 'The Double/Öteki', 'The Grandmaster/Büyük Usta', 'Is the Man Who Is Tall Happy?: An Animated Conversation with Noam Chomsky/Uzun Boylu Adam Mutlu Mu?: Noam Chomsky ile Canlandırma Bir Sohbet', 'Under the Skin/Derinin Altında' filmlerin biletleri de kısa sürede satıldı. Uluslararası yarışmalı bölüm Keş!f'te, ABD, Almanya, Fransa, Fas, Irak, İngiltere, İran, İsviçre, Nepal, Norveç, Sırbistan ve Türkiye'den toplam 9 film yarıştı. Ana jüri ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) jürisinin ortak seçimi, 'Fish & Cat/Balık ve Kedi' filmiyle İranlı yönetmen Shahram Mokri oldu. Festivalin bu yılki yeni yarışması 'Aşk & Başka Bi'Dünya'da ise ABD, Almanya, Arjantin, Avusturya, Irak, İngiltere, İsviçre, Mısır, Rusya, Şili ve Türkiye'den toplam 7 film yarıştı. Jüri, 'yılın en yaratıcı müdahalesi' olarak Türkiye'den Koray Kaya'nın filmi 'Anarşik Armoni'yi seçti. 'Türkiye'den Kısalar' bölümü kapsamında verilen 'İzleyici Ödülleri'nde, 'en iyi kısa' Azra Deniz Okyay'ın yönettiği 'Küçük Kara Balıklar'a verilirken, Can Evrenol'un 'Baskın'ı ikinciliği, Onur Yağız'ın 'Patika / Patika (The Country Road)' adlı kısa filmi üçüncülüğü aldı. Habertürk
İsrail İran Gemisine El Koydu
İsrail Gazze Şeridi'ne İran silahları taşıdığını iddia ettiği bir gemiye el koydu.İsrail, Gazze'ye roket taşıyan İran kargo gemisinde uzun menzilli füzeler bulunduğunu belirtti. İsrailli yetkililer, Kızıldeniz'de el konulan Panama bandralı geminin roketleri Gazze'ye taşıdığını iddia etti. Gemi, 17 kişilik mürettebatıyla birlikte İsrail limanına çekildi. İsrail ordusundan yapılan açıklamada, Salı geçeci ele geçirilerek Eilat limanına çekilen İran gemisinde yüksek donanımlı silahların olduğu belirtildi. İran gemisine, İsrail donanmasına bağlı 'Shayetet 13' isimli özel kuvvetlerin müdahale ettiği ifade edildi. İran kargo gemisine, İsrail'e 1500 kilometre mesafede Sudan Eritrea sınırına yakın bölgede, uluslararası kara sularda müdahale edildiği belirtildi. Haberedikkat
İran Facebook Yasağını Kaldırıyor!
İran İslami Kültür ve İrşat Bakanı Ali Cenneti, aralarında Facebook’un da bulunduğu bazı sosyal medya sitelerine konulan erişim yasağının kaldırılmasını incelediklerini ifade etti. Sosyal sitelere konulan yasakları eleştiren Cenneti, “İslami değerleri koruma bahanesiyle bazı şeylerin gelişmesini önlemenin anlamı yok. Dünyayla irtibatımızı kesip insanları kısıtlı bir alana sıkıştıramayız” diye konuştu. Devrimin kurulduğu ilk yıllarda video oynatıcı ve faks makinelerine konan yasaklamaları hatırlatan Bakan, “Bugün geçmişe baktığımızda aldığımız birçok kararların ne kadar komik olduğunu görüyoruz” dedi. İran’da birçok bakan ve üst düzey yetkilinin yasak olmasına rağmen sosyal sitelerde hesabı bulunuyor. Resmi rakamlara göre, 4 milyon İranlı Facebook kullanıyor. İRANLILAR YASAĞI NASIL DELİYOR İran’daki internet kullanıcıları, genelde, erişim yasağının konulduğu siteleri açmak için üçüncü bir ülkenin internet ağından faydalanıyor. Yasak olarak satılan bu materyallerden yararlanmak isteyen kullanıcılar, düzenli olarak abonelik bedeli ödüyor. Tahran, geliştirdiği yazılımlarla istediği zaman bu programların çoğunu da devre dışı bırakabiliyor.
İran: Gazze'ye Silah Göndermedik
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, İran'ın dün Kızıldeniz'de el konulan Panama bandıralı bir gemiyle Gazze'ye roket gönderdiği yolundaki İsrail iddiasını yalanladı.Zarif, İsrail'in bu iddiaları tam da ABD ile İsrail arasındaki ikili ilişkilerle ilgili çalışmalar yürüten AIPAC (American Israel Public Affairs Committee) adlı lobi kuruluşunun konferansından hemen sonra gündeme getirmesinin manidar olduğunu söyledi.İsrail askeri sözcüleri dün Kızıldeniz'de Sudan açıklarında el konulan bir gemide roketler ele geçirildiğini söylemişlerdi.Panama bandıralı Klos-C adlı gemi İsrail limanı Eilat'a çekiliyor.Açıklamalara göre, gemideki 17 mürettebat kargonun ne olduğundan haberdar görünmüyor.İsrail askeri sözcüsü Tuğgeneral Moti Almoz gemide menzilleri 150 ila 200 kilometre olan onlarca M-302 roketi bulunduğunu söylemiş, 'Başka silahlar da olabilir, Eilat'a vardığı zaman anlayacağız' demişti. Geminin Eilat'a Cumartesi günü varması bekleniyor.İsrailli sözcü silahların İran kaynaklı olduğuna dair kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık istihbaratları olduğunu öne sürmüştü.İsrail ordusu silahların izini aylardır sürdüğünü, bunların önce hava yoluyla Şam'dan Tahran'a nakledildiklerini sonra İran'ın güneyindeki bir limandan Klos-C adlı gemiye yüklendiklerini, geminin Irak'a uğrayıp buradan çimento aldığını ve daha sonra İsrail güçlerince durdurulduğunu söylemişti.İran Dışişleri Bakanı Zarif bu iddiaları reddetti ve iddiaların zamanlamasının manidar olduğunu söyledi.Gazze Şeridi'nin yönetimindeki Hamas'ın sözcüsü de İsrail'in iddialarını 'aptalca bir şaka' diye niteledi.İsrail uzun zamandır İran'ı Hamas gibi grupları silahlandırmakla suçluyor.İsrail, geçen yıl ülkeye Gazze Şeridi'nden yaklaşık 50 roket fırlatıldığını belirtiyor.Hamas ise, 2012’de İsrail’le imzalanan barış anlaşmasından bu yana İsrail’e hiçbir roket atmadıklarını, bunun sorumlusunun başka grupları olduğunu söylüyor.
Facebook ve Youtube Kapatılabilir mi?
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Facebook ve YouTube'un engellenebileceğini hatta kapatılabileceğini söylemesi kamuoyunda tartışmaya neden oldu. Peki kapatma mümkün mü? Al Jazeera bu sorunun yanıtını araştırdı. İnternet üzerinde yapılan düzenlemelerle ilgili tartışmalar gündemdeki yerini korurken dün akşam ATV'de katıldığı programda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekirse Facebook ve YouTube gibi sosyal ağların kapatılabileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 18 Şubat'ta onayladığı ve 'internet yasası' olarak bilinen 5651 sayılı yasanın yürürlüğü girmesi ile internette yeni bir dönem başladı. Yeni yasa ile site kapatma yerine, URL bazlı, yani sadece haberin yayınlandığı adres bazlı engellemeler getirildi. Bu düzenlemeye göre zararlı bir içerik yayınlayan sitenin tamamı değil sadece yayının yapıldığı adres engelleniyor. Başbakan'ın TV programında sosyal ağları kapatabileceğini açıklaması akla 'site kapatmalar geri mi dönüyor' sorusunu getirdi. Engellemeler işe yaramaz Bilişim Avukatı Gökhan Ahi, teknik olarak Facebook, Twitter yada benzeri internet servislerinin kapatılmasının mümkün olmadığını düşünüyor. Ahi'nin bu konudaki yorumu şu: '' Ancak, olsa olsa mevcut 'internet servis sağlayıcılar' tarafından Türkiye’deki abonelere erişimi engellenebilir. DNS sunucularına veya VPN bağlantılarına da erişim engellenebilir. Ancak alternatif erişim yöntemleri dipsiz bir kuyu, bu nedenle bu tür engellemeler pek işe yaramayacaktır .' Hukuken de kolay değil Olayın hukuki yönünü de değerlendiren Ahi sözlerine şöyle devam etti: 'Bunun dışında hukuken de sosyal ağlara erişimi engellemek kolay değil. Zira, hem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar, hem de Anayasa, ifade ve haberleşme özgürlüğünün, haber alma ve haber verme hakkının ancak ve ancak kanunla ve belirli hallerin varlığı durumunda sınırlanabileceğini öngörüyor. Mevcut konjonktürde, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını gerektiren bir durum zaten yoktur. Ayrıca yeni çıkarttıkları yasayla da bir sitenin tamamen erişime engellenmesinin önünü kapadılar. Dolayısıyla, hukuken Youtube’un ya da Facebook’un tamamen erişime engellenmesi de şimdilik mümkün değil. Ancak, bu konuda yine tuhaf bir yasa çıkarılırsa o zaman durum farklı olacak, tabii teknik olarak alternatif erişim yöntemleri ile erişim yapılabilecek. Örneğin, Çin’de Facebook engelli ama birçok Çinli farklı bir isimle ve alternatif yollarla erişebiliyor.' Kuzey Kore ve İran usulü sansür gelir Tüm İnternet Derneği Başkanı Füsun Sarp Nebil ise aksi görüşte. Nebil, sosyal ağların teknik olarak kapatılabileceğini ifade ediyor. Nebil, 'Ama başka yollarla erişilebilir. Öte yandan 5651 sayılı kanunda yapılan yeni düzenlemelerle ISS'ler de bu tip durumlarda sorumlu tutuluyor. VPN gibi alternatif çözümler de yasaklanabilir. Tamamen de kapatılabilir ve teknik olarak da yapılabilir. Fakat bu Kuzey Kore ve İran usulü bir sansür anlamına gelir' diyor. URL bazlı engellemenin henüz uygulanamadığına dikkat çeken Nebil, You Tube'daki ses kayıtlarına hâlâ erişilebileceğinin de altını çiziyor. İnternet servis sağlayıcılarının URL bloklama sistemini daha kuramadığını ifade eden Nebil, 'Sistemin kurulması 2 ayı bulacak gibi görünüyor' dedi. Bakan Elvan: Gerçek hayatta suç olan her şey, sanal hayatta da suçtur Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Facebook ve Twitter ile ilgili sözleri için bir ülkenin başbakanına, bakanlarına, ailesine, küfürler, hakaretler ve ağza alınmayacak ifadelerin hepsinin internet ortamında yer aldığını söyledi ve yeni bir düzenlemenin olacağını belirtti: ' Dünyanın hiçbir ülkesinde bu tür uygulamalara müsaade edilmez.' Elvan sözlerine şöyle devam etti: 'Düşünün; bir ülkenin başbakanına, cumhurbaşkanına küfürler edilecek, olmadık hakaretler yapılacak, yasa dışı birtakım görüntüler alınıp servis edilecek ve bunları da biz içimize sindireceğiz... Böyle bir şey mümkün değil. Sadece bizim değil, muhalefet partilerinin de bu konuda tepki göstermesi gerekiyor ama maalesef onlar, bunu bir siyaset aracı olarak kullanıyorlar. Bu son derece yanlış. 'Elimize malzemeler geçti, biz bu malzemeleri kullanalım, eh yarına Allah kerim'... Böyle bir anlayış olamaz. Gerçek hayatta suç olan her şey, sanal hayatta da suçtur .' Yasaklı siteler için çözüm var Bir ülkenin altyapısı içinde istenen siteyi engellemek teknik olarak mümkün olsa da farklı çözümlerle bu engeller aşılabiliyor. Bu yöntemler arasında en yaygın kullanılanı ise VPN (Virtual Private Network). Bu yöntemde internete farklı bir ülkeden giriliyormuş gibi gösteriliyor. Bu sayede engelleme yapan 'internet servis sağlayıcı' istenen siteleri gösteriyor. Aynı zamanda internette iz bırakmadan gezinme imkanı sunan VPN için ücretsiz çözümler olduğu gibi ücretli servisler de bulunuyor. Kaynak: Özgür Çetin | Al Jazeera
Şehzade Cihangir ve Şehzade Beyazıt Nasıl Ölmüştür ?
Hürrem Sultan dan olma diğer şehzade Cihangir (1531-1553) kamburluğu ve başka fiziksel hastalıkları yüzünden öz kardeşleri tarafından alay konusu olsa da, Şehzade Mustafa onu her zaman korumuştu. Şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden sonra kendisini öldürmüş olduğu veya üzüntüden öldüğü söylenir. Kanuni zaten Mustafa'yı öldürtmesinden pişman olmuşken bir de Cihangir'i yitirmiştir. Kanuni kaybettiği oğlu adına Cihangir semtini kurdurur. Şehzade Cihangir yaşasaydı da hastalıkları yüzünden tahta çıkamayacaktı. Hürrem’in aslında taht için başından beri şehzade Beyazıt’ı düşündüğü söylenir. Beyazıt çocukların içinde karakter olarak Kanuni’ye en çok benzeyendir.Ancak şehzade Mustafa’nın öldürülmesinden sonra çıkan Düzmece Mustafa isyanında rolü olduğu düşünülür ve İran’a sığınmak zorunda kalır. Hürrem’in Kanuni’ye oğlunu affetmesi için yazdığı mektuplar Kanuni’yi yumuşatsa ve oğlu için İran’la pazarlığa başlasa da, şehzade Beyazıt kendisini teslim almak için gelen Osmanlı heyetince öldürülür.
Şehzade Mustafa kimdir?
Şehzade Mustafa (1515, Manisa – 6 Ekim 1553, Konya), (Osmanlıca adı: شهزاده مصطفى) Kanuni Sultan Süleyman’ın Mahidevran Sultan’dan olma oğlu.Saruhan, Amasya, Konya sancak beyliklerinde bulunmuştur. Babasının tahtına göz dikmekle suçlanmış; Nahcıvan seferi’ne giden Osmanlı ordusunun Konya’da konakladığı sırada, padişahın otağında boğdurulmuştur. Katli, devlete isyan suçundan dolayıdır; ancak deliller ve şahitler konusunda tartışma bulunmaktadır. Hürrem Sultan’ın tahta kendi oğullarından birini geçirmek için Şehzade Mustafa’ya tuzak kurduğu ve ölümünü hazırladığı iddia edilmektedir.1553 yılında Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi 1.561 sayfasında Fransız trajedisi La Soltane ya Gabriel Bounin tarafından konu edinilmiştir.1515 yılında babası Kanuni Sultan Süleyman’ın şehzadeliği sırasında Manisa’da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesi üzerine Osmanlı tahtına oturmak üzere İstanbul’a giden babasının yanında İstanbul’a gitti.Hürrem Sultan’ın babasının sarayına girmesinden sonra annesi Mahidevran Sultan ile Kanuni’ye dört şehzade daha doğuran Hürrem Sultan arasında, Kanuni’den sonra kendi oğullarının tahta çıkmasını sağlamak için büyük bir mücadele yaşandı. Şehzade Mustafa, 1533 -1541 arasında Saruhan Sancakbeyi (Aydın sancağı ilavesiyle) olarak görev yaptı. Saruhan (Manisa), padişah adayının görev yaptığı yer kabul edilirdi, dolayısıyla Şehzade Mustafa dönemin veliaht şehzadesiydi. 16 Mayıs 1541’de Amasya Sancakbeyliğine atandı; Saruhan Sancakbeyliğine ise kardeşi Şehzade Mehmed getirildi. Halk ve askerler bu duruma tepki gösterdi, bunun üzerine I.Süleyman doğu topraklarının güvenliği için şehzadenin Amasya’ya gönderildiğini ve veliahtlığının sürdüğünü açıkladı[2]. Ardından, Mehmet’in beklenmedik şekilde 1543’te ölümünden sonra Saruhan Sancakbeyliğine Şehzade Selim getirilirken; Şehzade Mustafa ise 1549 yılında Konya Sancakbeyliğine atandı.Şehzade Mustafa’nın şahsına dair önemli verilerden biri de Bernardo Navagero adlı İtalyan elçinin hakkında verdiği bilgilerdir. Yazdığı bir mektup aynen şu şekildedir:“ “Şehzâde Mustafa, sultanın ilk oğlu. Annesi de Çerkes olan kadın. Şu anda Amasya’da ikamet ediyor. İranlılar’ın sınırında, İstanbul’dan 26 gün uzaklıktaki bir mesafede. Yıllık geliri 80 bin dükaya tekabül ediyor. Annesi de onunla birlikte yaşıyor ve oğlunun zehirlenmesini engellemek için her türlü önlemi alıyor. Onun için en tehlikeli şeyin zehir olduğunu, başka hiçbir şeyden korkmaması gerektiğini söylüyor. Mustafa’nın annesini büyük ölçüde sevip saydığı söyleniyor.Herkes onu çok seviyor ve herkes babasının yerine tahta çıkmasını istiyor. Yeniçerilerin de onun hükümdar olmasını istedikleri çok açık. Sultanın bütün kullarının arzusu da bu, çünkü ilk oğlu olmasından yanısıra çok dürüst, cömert ve cesur olması da herkesin onu istemesi için yeterli sebepler. Topraklarına gelen her yeniçeriye, sultanın kullarına, sadece çok iyi davranmakla, onları misafir etmekle kalmıyor, aynı zamanda çok güzel hediyeler de sunuyor. İşte sahip olduğu nâmı da böyle kazanmış. Her ihtiyaçları için yeniçeriler kendisine rahatça başvurabiliyorlar ve onun idaresinden bugüne kadar kimse sultana şikâyetçi olmamış.Babasına sık sık armağan olarak güzel atlar, ayrıca birkaç bin düka da gönderiyor ve bunu seve seve yaptığı çok belli.Şimdiye kadar babasına karşı hiçbir ters harekette bulunmamış. Hem de başka bir kadından olan diğer kardeşlerinin babasına yakın olduklarını bildiği, hatta biri sarayda yaşadığı halde. Bu konuda çok ılımlı.Söylediğim gibi herkes babasının ardından Şehzâde Mustafa’nın hükümdar olmasını bekliyor ve istiyor. Ancak değişik olaylardan dolayı şans Şehzâde Selim tarafına da düşebilir (Diğer ikisine çok fazla önem verilmemiş). Sultanın çok sevdiği annesinin planları ve çok yetkili olan Rüstem’in planları da bu doğrultuda. Yani sultanın ölümünden sonra Selim’in padişah olmasını desteklemek için şimdi planlar yapıyorlar. Bu yüzden paşa en önemli mevkilere kendine yakın, onun emrinde olan kişileri yerleştiriyor. Sancakların yanısıra, hem yeniçeri ağasını yerleştirdiği, hem de kardeşini kaptanıderya mevkilerine çıkardığı gibi. Paşa kaptanıderya olan kardeşinin görevden alınmaması için büyük çaba gösteriyor. Bu mevkiden kardeşini alsa bile yerine çok güvendiği başka birini koyacak. Zira Mustafa’nın tahta çıkmasını engellemek için bir donanma ile onun yolunu kesmekten daha iyi bir şey yok.Sultan Selim, İstanbul’a çok yakın. Hayatta kalmayı başarırsa, annesi de ölmezse, paşa da hazinenin ve sultanın paralarının sahibi olarak, kaza eseri bir ölüm ile Sultan Selim’i tahta oturtmak onlar için pek de zor olmaz. Herşeyi elde eden para aracılığı ile insanların kalbindeki Sultan Mustafa sevgisini kısa sürede silip atabilir. Bu şekilde kendisi de tahtı elinde tutmaya devam etmiş olacaktır. Ancak Mustafa’nın öldürülememesi durumunda ise Mustafa, hakettiği tahta çıkmak ve çıktıktan sonra da kaybetmemek için elinden geleni yapacaktır. Sultandan sonra tahta çıkan kim olursa olsun, herkesin bir korkusu var. Bunu Türkler de söylüyor: Bu taht meselesi oldukça kanlı olacağa benziyor ve bunun felaketlerin başı olduğunu düşünüyorlar. Bu konu ile ilgili olarak sultanın taht için kimi tercih ettiğini anlamak kolay değil çünkü hepsi onun oğlu ama yanında her zaman Rus karısı var ve bu kadın kendi oğullarını hep ön plana çıkarıp, sürekli Mustafa’yı kötülüyor. Ama Mustafa’nın tahta çıkması konusunda pek bir şey değiştiremeyeceğini de biliyor. Sultan da bu konuda bir şey yapamaz zira kendi ağzıyla Mustafa’nın tahta çıkacağını söyledi.”„—Bernardo NavageroDiğer bir veri ise Guillaume Postel’in Osmanlı gelenek-göreneklerini ve Osmanlı’nın siyasi durumunu anlattığı kitapta bulunmaktadır. 1536′da, Fransız kralı I. François, Kanuni Sultan Süleyman’la bir sözleşme imzaladı ve ardından resmi tercümanı ve tarihçisi Guillaume Postel’i yardımcı olarak Fransız elçisi olan Jean de La Forêt’in yanına, İstanbul’a gönderdi. Fransız tarihçi Guillaume Postel,”De la République des Turcs”(Türklerin Cumhuriyeti) adlı kitabında Şehzade Mustafa’nın iktidarı devralabilecek yaşa ve olgunluğa ulaştığını, tedbirli, ve son derece iyi eğitimli bir şehzade olduğunu yazmaktadır.KişiliğiMustafa, şairdir (Mahlası Muhlisî[5]), hattattır (Elyazısı: Viyana, Şark yazmaları, No:998 de nesh ile yazılmış Süleyman-name). Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Irakeyn ve Korfu seferinde (1534, 1536, 1537) ve Boğdan seferinde Anadolu muhafızı, 9. seferde (1541) İstanbul muhafızı oldu. Manisa Bozdağ da, cami, saray, türbe, çeşmeler yaptırdı. Görüntüsü ve tavırlarıyla dedesi Yavuz Sultan Selim’e çok benziyordu.[6]Şehzade Mustafa’nın bilhassa Amasya’dayken ilim meclislerinde bolca bulunduğu, devrin önemli müderrislerinden dersler aldığı ifade edilir. Celalzade Salih çelebi, Manisalı Senai Mehmed çelebi, Hayreddin Hızır efendi, Şems efendi, şair Lali çelebi, Karaçelebizade Hicri Mehmed Muhyiddin efendi, İstanbul kadısı, şair Muhyiddin Mehmed Hüseyni efendi gibi alimlerden dersler aldı. Şehzadenin hocalarından olan Mustafa Sürûrî Efendi, Bahrü’l- Maarif ve Zahiretü’l Müluk yazıp şehzadeye sunmuştur. Şehzadenin katli üzerine de Kanuni ile alakasını kesip bir daha görüşmemiş ve kendisine verilmek istenen bütün resmi vazifeleri de reddetmiştir.[7] Kanuni Sultan Süleyman’a yazdığı bir mektupta şu ifadeler geçmektedir.“ Cihan padişahı babası gibi adil, atası Sultan Selim gibi yavuz ve korkusuz, büyük atası Sultan Mehmet gibi zeki.Devlet-i Aliye’nin gördüğü en parlak şehzade.„AilesiZevcesinin adı bilinmemektedir. 1525, Kırım doğumludur. Şehzade Mustafa’nın ölümünden sonra 1555 de, Pertev Mustafa Paşa ile evlendirilmiştir.Çocukları:Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa’da doğdu. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, Enderuni ve çeşnigirbaşı, 20 yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir.Şehzade Mehmed: 1546′da Amasya’da doğdu. Ölümü; 1553, Bursa.Şehzade Orhan: Ölümü; 1552, Konya.Şah Sultan: 1547 yılında Konya’da doğdu. 2 Ekim 1577′de öldü. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.Ölümü ve SonrasıTaht yarışında Şehzade Mustafa’yı bertaraf edebilmek için Sadrazam Damat Rüstem Paşa tarafından sahte mektuplar ürettiği düşünülür. Bu mektuplar, Şehzade Mustafa’nın babası hayatta iken onun tahtına göz diktiğini ve isyan hareketlerine destekte bulunduğunu gösterir niteliktedir. Başlangıçta iddialara inanmayan Kanuni, güvendiği din alimlerinden tavsiye istedi. Güvenilen bir kölenin efendisinin parasını irtikap ettiğine ve ona karşı bir tuzak kurduğuna ilişkin hayali bir hikayeyle buna karşı ne yapılması gerektiğini sordu.[10] Aslında bu, Mustafa’nın isyan hareketlerine başvurduğuna ve babasının tahtına göz diktiğine dair endişelerinin çok uzağındadır. O dönemin alimlerinden olan Mehmet Ebussuud Efendi Süleyman’a şu cevabı vermiştir; “bu durumda köleye ölünceye kadar işkence yapılması uygundur.” Bu ifade, şeraite göre kendisine bir cinayet izninin verilmesi demektir, ancak bir fetva niteliği taşımamaktadır. Çünkü Şehzade Mustafa’nın yaşadıkları Süleyman’ın danıştığı hikayeden çok farklıdır.1553 yılında Veziriazam Damat Rüstem Paşa İran seferi için hareketinden sonra Aksaray taraflarına gelince, orduyu durdurdu ve yeniçerilerin Şehzade Mustafa’ya yatkınlığı olduğunu ve askerin, ihtiyarlığı sebebiyle sefere çıkamayan padişahın Dimetoka da oturmasını, Mustafa’yı hükümdar olmasını istedikleri dedikodusunun yayılmakta olduğunu bildirmek için, sipahiler ağası olan, Kızıl Ahmedliler den Şemsi Ağa’yı (Şemsi Paşa) İstanbul’a yolladı ve padişahın bizzat askerin başında sefere çıkmasını arz ederek, Aksaray’dan ileri gitmeyip bekledi.Padişah bunu haber alınca Rüstem Paşa’yı geri çağırdı ve 1553 ağustos sonlarında kendisi İran seferine çıktı. Kütahya sancakbeyi Şehzade Bayezid’i Rumeli muhafazasında bulunmak üzere Edirne’ye gönderdi. Bolvadin’e gelince Saruhan sancakbeyi Şehzade Selim orduya gelerek el öptü. Bundan sonra padişah Aktepe konağına geldiği vakit, sefere çağrılan Şehzade Mustafa orduya iltihak ederek çadırı kuruldu. Ertesi gün şehzade babasının elini öpmek için otağ-ı hümayuna yürüdü. Çadıra girdiği zaman babasını göremedi, yedi dilsiz onu karşıladı ve hemen üstüne atılarak boğmak istedilerse de Mustafa bunların elinden kurtulup kaçarken, saray hademelerinden Zal Mahmud ağa arkadan yetişip şehzadeyi boğdu.Cesedi çadırın önüne bir İran halısı üzerinde bırakılmak suretiyle ölümü ilan edildi. Bu, aynı zamanda İran ile iş birliği yaptığı iddia edilen Şehzade Mustafa’nın durumunda bir mesaj niteliği taşıyordu. Cenazesi daha sonra Bursa’ya gönderilerek II. Murat türbesi yakınına defnedilmiştir.OSMANLI TARİHİNİN EN ACI OLAYIKanunî’nin oğlu Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesi Osmanlı tarihinin bugüne kadar unutulmayan en acı hadiselerinden biridirŞehzâde Mustafa, 1515’te babasının Manisa Sancakbeyliği sırasında doğdu. Annesi Mahidevran Hatun’du. 1520’de babasının tahta çıkması üzerine İstanbul’a geldi. 1533’te Manisa Sancakbeyliği’ne tayin edildi.Yeniçerilerin sevgisiŞehzâde Mustafa, Manisa Sancakbeyliği sırasında şairleri ve âlimleri himayesi altına aldı. Halka, ulemaya ve askerlere karşı cömert oldu. Şehzâde hemen herkes tarafından sevilerek saltanatın varisi olarak görüldü.Şehzâdenin bu şekilde geniş bir nüfuza sahip olması ve değişik halk kesimlerinden destek görmesi, Hürrem Sultan’ı huzursuz ediyordu. Hürrem Sultan’ın da etkisiyle Veziriazam Makbul İbrahim Paşa öldürüldü. Böylece Şehzâde Mustafa İstanbul’daki en büyük destekçisini kaybetti. Hürrem Sultan ise kızı Mihrimah Sultan’ı evlendirdiği Rüstem Paşa’yı ikbal merdivenlerinden çıkararak, Şehzâde Mustafa’ya karşı önemli bir müttefik buldu.Valilere mektup yazdıKanunî, Hürrem Sultan’ın da tesiriyle Şehzâde Mustafa’yı saltanat merkezine daha yakın olan Manisa Sancakbeyliği’nden alarak yerine Şehzâde Mehmed’i tayin etti. Şehzâde Mustafa’yı da Amasya’ya gönderdi. Ancak Şehzâde Mehmed’in 1 yıl sonra 1543’teki beklenmedik ölümü Şehzâde Mustafa’yı tekrar şanslı duruma getirdi.Şehzâde Mustafa da bu arada valilere mektuplar yazarak çevresini genişletmeye çalışıyordu. Mahidevran Sultan, Amasya’da Şehzâde Mustafa’ya yol gösteriyor, oğlunu korumak için çabalıyordu.Venedik Elçisi Navagero, Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa’nın Şehzâde Mustafa’yı engellemek için neler yaptıklarını da şöyle anlatır:Sahte mektuplarGelişmelerin günden güne kendi aleyhlerine gittiğini gören Rüstem Paşa, gizlice şehzâdenin mührünü kazıttı. Şehzâde Mustafa’nın ağzıyla İran Şahı Tahmasb’a bir mektup yazdı. Sahte mektupta, şehzâde “padişah olması halinde Şah Tahmasb ile yakın bir dostluk kuracağını bildiriyor ve Şah’ın güzel kızı Feride ile evlenmek istediğini” söylüyordu. Rüstem Paşa, şehzâde adına yazdığı sahte mektubu Zeynel Bey vasıtasıyla İran şahına gönderdi. Şahın cevaben şehzâdeye yazmış olduğu mektubu da aynı yolla ele geçirdi. Rüstem Paşa çok büyük bir koz yakalamıştı. Gerektiğinde bu sahte mektupları padişaha gösterecek ve şehzâdenin sonunu hazırlayacaktı.Kanunî’ye iletti1552’de Veziriazam Rüstem Paşa, İran seferine çıktı. Ancak Anadolu’daki asker ve halkın Şehzâde Mustafa’ya büyük muhabbet beslediklerine şahit oldu. Padişahın yaşlandığı ve Rüstem Paşa’nın da ortadan kaldırılması gerektiği yönünde dedikodular üzerine veziriazam, hemen bir adamını İstanbul’a göndererek meydana gelen olayları Kanunî’ye iletti. Bu arada daha önce Şah Tahmasb’a yazdığı sahte mektupları da Şehzâde Mustafa’nın aleyhine delil olarak gönderdi. Artık, Kanunî Sultan Süleyman tamamen oğlunun aleyhine dönmüştü. Özellikle, “Padişahın kalan ömrünü Dimetoka saraylarında ibadetle geçirmesi gerektiği” şayiası kendisini çok üzmüştü. Dedesi İkinci Bâyezid tahttan indirilerek Dimetoka Sarayı’na gönderilmiş ancak yolda aniden ölmüştü.Şehzâde Mustafa’nın öldürülmesiSultan Süleyman, Rüstem Paşa’yı geri çağırarak seferin ertesi yıl bizzat kendi komutasında yapılacağını bildirdi. Kanunî, 28 Ağustos 1553’te ordusuyla Üsküdar’dan hareket etti. Ordu 5 Ekim’de Konya Ereğlisi yakınındaki Aktepe denilen mevkide konakladı. Orduya katılması talimatı verilen Şehzâde Mustafa, babasının kendisiyle ilgili düşüncelerinden habersiz, birlikleriyle babasının otağının 2 mil uzağına otağını kurdu.Uyarıları dinlemediŞehzâde Mustafa, akşama doğru babasının otağından kendisine doğru üzerinde kâğıt bulunan bir ok atıldı. Kâğıtta babasının otağına kesinlikle gitmemesi, babasının onu öldüreceği yazılıydı. Şehzâde Mustafa bunu Rüstem Paşa’nın kendisine karşı bir hilesi olarak düşündü. Şehzâde Mustafa, çevresinin bütün uyarılarına rağmen babasının kendisini öldürteceğine inanmıyordu.Şehzâde Mustafa, padişahın çadırına girdiğinde elinde bir yayla tahtta oturan babasını hürmetle selamladı. Kanunî bu selama, “Ah köpek! Sende hâlâ beni selamlayacak cesaret var mı” diyerek arkasını döndü. Bu işaret üzerine iri cüsseli dilsiz yedi cellat şehzâdenin üzerine atıldılar.Şehzâde Mustafa böyle ani bir saldırı karşısında bile cellatlardan kurtulup, onları yere sermeyi başardı. Bu sırada karşısına çıkan Zal Mahmud Ağa, şehzâdeye çelme takarak onu yere düşürdü ve hemen kemendi boynuna geçirdi. Birkaç dakika sonra şehzâdenin cesedi çadırın dışına çıkarılarak bir İran halısının üzerinde teşhir edildi.Rüstem Paşa azledildiOlup bitenler Şehzâde Cihangir’i derinden yaraladı. Şehzâde Cihangir, kısa bir süre sonra vefat etti. Şehzâde Mustafa’nın ölümü ordu arasında derin bir üzüntü ve hoşnutsuzluk meydana getirdi. Rüstem Paşa azledilip, Şehzâde Mustafa’ya yakınlığı ile bilinen Kara Ahmed Paşa veziriazamlığa getirildi. Şehzâdenin cenazesi Bursa’ya gönderilerek defnedildi. Hürrem Sultan’ın kışkırtmasıyla, babasının intikamını alır gerekçesiyle Şehzâde Mustafa’nın 7-8 yaşlarındaki oğlu Şehzâde Mehmed de öldürüldü.Düzmece MustafaŞehzâde Mustafa öldü ama arkasından en az 5 kişi ben Şehzâde Mustafa’yım diye isyan çıkardı. Şehzâdenin katlinden kısa bir süre sonra Dobruca’da ortaya çıkan bir kişi Şehzâde Mustafa olduğunu iddia etti. Şehzâdeye benzerliği ve cesareti ile etrafına Rumeli eyaletlerinden binlerce sipahiyi topladı. Düzme Mustafa bir müddet devlet güçlerini uğraştırdıktan sonra yakalanıp, İstanbul’da çengele geçirilerek öldürüldü.Arka arkaya isyanlarDüz­me­ce Mus­ta­fa is­yan­la­rı dur­ma­dı. 1557’de Ana­do­lu­’da Sa­fe­vi­le­r’­in de des­tek­le­di­ği bir is­yan çık­tı. Sul­tan Sü­ley­ma­n’­ın taht ko­nu­sun­da­ki en­di­şe­le­ri­ni sa­de­ce 1566 yı­lı­na ka­dar ye­ni­den or­ta­ya çı­kan Düz­me­ce Mus­ta­fa­lar can­lı tut­tu. 1564’te fark­lı böl­ge­ler­de iki Düz­me­ce Mus­ta­faor­ta­ya çık­tı. Bir Düz­me­ce Mus­ta­fa ise 1565 Ha­zi­ra­nı­’n­da idam edil­di.Hürrem Sultan’a suçlamaŞehzâde Mustafa ile ilgili birçok mersiye yazıldı. Kadın şair Nisâyî yazdığı mersiyede Hürrem Sultan’ı açıkça suçlamıştır:Bir Urus câdısınun sözin kulağuna koyupMekr ü âle aldanuban ol acûzeye uyubBâğ-ı ömrün hâsılı ol serv-i âzâda kıyupBi-terahhum şâh-ı alem n’itdi Sultan MustafâŞâh-ı âlemsin veli halk tutdı senden nefretiKimsenün kalmadı hergiz sana meyl-i şefkatiBâis olan müftiye irmesün Hak rahmetiMerhametsüz şâh-ı âlem n’itdi Sultan MustafâNisâyiUnutulmayan MERSiYEŞehzâde Mustafa adına birçok mersiye yazıldı. Bunların en meşhuru Taşlıcalı Yahya’nınkidir:Meded, meded bu cihânın yıkıldı bir yanıEcel celâlîleri aldı Mustafa Hân’ı.Dolundu mihr-i cemâli, bozuldu erkânı,Vebâle koydular âl ile Âl-i Osmân’ı.………….Enîsi gâib erenler, celîsi ehl-i sefâ,Ziyâde ide yaşım gibi rahmetin mevlâ.İlâhi! Cennet-i firdevs ana durağ olsun,Nizâm-ı âlem olan Pâdişah sağ olsun!
Müziğin İyileştirici Gücü: Rahatlama  ve Dinginlik Verecek, İçinize İşleyen 14 Mistik Enstrüman
'Müziğin tatlı uyumu bizi keyiflendirmenin yanı sıra birçok farklı şekilde etki eder. Solgun ruhumuzu şenlendirir, yüzümüzdeki endişeleri siler, çatılmış kaşlarımızı yumuşatır, neşelendirir; dünya üzerindeki bütün hoş şeyler içinde insan kalbini daha fazla mutlu eden ve canlandıran bir şey yoktur.' Giraldus CambrenisSes terapisinin başlangıcı binlerce yıl öncesine, mistik enstrümanların tedavi amaçlı kullanıldığı zamanlara kadar uzanır. Ses titreşimlerden ibarettir ve bildiğimiz gibi titreyen atomlar yaşamın merkez noktasıdır. Enstrümanına göre, yayılan titreşimler ile hücre seviyesinde etkilenebiliriz. Belli başlı enstrümanlarsa 'Beta Beyin Dalgası Kalıpları' (bu beyin dalgaları konsantrasyon,endişe, 'kaç ya da savaş' tepkisi ilke ilişkilidir) diye bildiğimiz durumdan 'Alfa','Teta' ve hatta 'Delta' beyin dalgalarına getirir. 'Alfa' rahatlama, 'Teta' meditasyon ve 'Delta' da trans hali durumlar ile ilişkilidir.Başka bir deyişle, beyninizi rahatlatarak daha sakin, canlı ve gençleştirici bir ruh haline müzik dinleyerek ya da o enstrümanı çalmayı öğrenerek ulaşmak mümkün.Size faydaları:* Akıl - duygu dengesi sağlanır.* Stres ve kaygı azalır.* Konsantrasyon ve hafızayı iyileştirir.* Uyku kaliteniz artar.* Bağışıklığınız güçlenir.* Daha fazla yaratıcılık sağlar.* Yükselmiş maneviyat verir.Aşağıda ses terapisinde kullanılan en iyi 14 enstrüman listelenmiştir.