Görüş Bildir

Fatma Şahin Haberleri

Fatma Şahin ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Fatma Şahin ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

AKP İktidarında Kadının Adı Yok
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Türkiye'nin 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetildiğini, bu sözlerin AKP’nin kadına bakışını yansıttığını belirtti. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyetinin, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istediğini belirten Umut Oran, '30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor…AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir' dedi.Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: AKP İKTİDARINDA KADININ ADI YOK…SANDIKTA AKP’NİN BİLETİNİ KADINLAR KESECEK…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. Cumhuriyet özünde kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Çünkü aksi halde çağdaş ve ileri bir toplum olamazdık. 8 MartDünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınlar ekonomik, sosyal ve siyasi alanlardan giderek dışlandı. İktidardaki parti, kadını, toplumsal hayattan dışlayan, onu evi ile sınırlayan anlayışıyla kadının konumunu geriletti.Türkiye 12 yıldır “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen bir başbakan ve partisince yönetiliyor. Bu sözler AKP’nin kadına bakışını yansıtıyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden bir kadın tipi istiyor.Türkiye nüfusunun 38.2 milyonla yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Çalışma hayatında ise kadının adı yok. Kadınlarda işgücüne katılım yüzde 30.8’le 1990’ların gerisinde. Türkiye bu oranda OECD sonuncusu... Çalışma çağındaki 28 milyonu aşkın kadın nüfusun 11.5 milyonu ev kadını. Orta boy bir ülke nüfusuna denk bu kesim çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumda ve işgücünden sayılmıyor.2.5 milyon dolayındaki kadının okuma yazması yok. Okuyanlar da iş bulamıyor. Çalışanlar yönetici olamıyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluştururken yöneticiler içinde kadın oranı yüzde 13.6.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını oluşturan kadınların tercihi büyük önem taşıyor. Her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadını ikinci sınıf gören zihniyetten kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor. Sandıkta, AKP’nin biletini kadınlarımız kesecek…Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir. ‘Kadın’ dahi diyemeyen ‘bayan’ı tercih eden bu anlayış gereken cevabı bizzat kadınlarımızdan alacak.Kadınlarını ekonomik yaşamın içine katmayan bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, ilerlemesi mümkün değildir. Kadınlar, ancak özgür, eşit, bağımsız bireyler olarak toplumda saygın yerini alır, erkeklerle aynı hak ve imkanlara sahip olur ve toplumsal süreçlere etkin biçimde katılabilirse, çağdaş ve ileri bir toplum yaratılabilir.Cumhuriyet kadını toplumsal yaşama katma projesiydi. Cumhuriyeti kuranlar, aksi halde çağdaş bir toplum ve ileri bir ülke olamayacağımızın bilincindeydi. Günümüzün en ileri ülkelerinden çok daha önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de Türkiye’de ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlanmaya başladı.AKP döneminde ise kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda katılımı giderek geriledi. Ne yazık ki Türkiye 12 yıldır, kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıkça söyleyebilen bir başbakan ve partisi tarafından yönetiliyor. İktidardaki parti, kadının haklarını ve katılımını artırmak bir yana, zihniyeti gereği kadını evi ile sınırlayarak toplumsal süreçlerden dışlamayı tercih etti. AKP,  kadının toplumdaki konumunu geriletti, onu erkeğin tahakkümü altında, ikinci sınıf insan konumuna itti ve kadına şiddeti de reva gördü.2.5 milyon kadın okuma yazma bilmiyor… Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda var olabilmelerinin en önemli aracı ise eğitim. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kız çocukları eğitime kazandırıldı ve ayrımcılık ortadan kaldırıldı. Ancak kadının eğitim imkânlarından yararlanma oranı AKP döneminde geriledi. Türkiye’de 2012 yılı itibarı ile okuma yazma bilmeyen 2.8 milyon kişinin yüzde 83’ünü kadınlar oluşturuyor. Türkiye’de okuryazar olmayan her beş yetişkinden dördü kadındır. AKP iktidarı döneminde kız çocukları eğitimden uzaklaştırıldı; 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5.-6. sınıflardan sonra okullarını terk eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük… Üniversite mezunu kadın nüfusun en yüksek olduğu il olan Ankara’da bile bu oran yüzde 15.3’te bulunuyor. Bu oran Hakkari’de yüzde 2.6’ye kadar düşüyor. Çalışma hayatında kadının adı yok…2013 itibariyle Türkiye nüfusunun 38 milyon 194 bin 504 kişi ile yüzde 49.8’ini kadınlar oluşturuyor. Yani kadın nüfus erkek nüfusla yaklaşık olarak eşit… İleri yaş gruplarında ise kadın nüfus erkek nüfustan fazla… Çalışma çağındaki kadın sayısı 28 milyonu aşıyor. Bunların 11.5 milyonu ev kadını. Yani orta boy bir ülke nüfusuna yakın kadın iş gücü, çalışma yaşamı yerine evle özdeşleşen geleneksel konumunu sürdürüyor, bunlar “ev kadını” oldukları için işgücü sayılmıyor. Eğitime devam eden, emekli, iş bulma umudu olmayan, mevsimlik çalışan vb. de eklendiğinde, çalışma çağında olup da iş gücüne dahil olmayan toplam kadın sayısı 20 milyona yaklaşıyor. Geriye iş gücü olarak 8.7 milyonluk bir kadın nüfus kalıyor. Bunların da 1 milyon 33 bini işsiz, 7.6 milyonu çalışıyor. Ancak “çalışıyor” gözüken kadınların 2.4 milyonu, gerçek bir istihdam şekliyle ilgisi olmayan “ücretsiz aile işçisi”, bunların da tamamına yakını kırsal kesimde… Bu istatistik kamuflajına rağmen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 11.9’la daha yüksek.Böylece 28 milyondan fazlası çalışma çağında olmak üzere toplamda 40 milyona yaklaşan kadın nüfus içinde ücretli-yevmiyeli, işveren ya da kendi hesabına çalışanların sayısı 5 milyon dolayında kalıyor. İşveren ve kendi hesabına çalışan kadın sayısı sadece 915 bin ve bunun toplam kadın nüfustaki oranı yüzde 2.4.2013 itibariyle kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30.8’le, 1990’lı yıllardakinin altında bulunuyor. Türkiye, kadının iş gücüne katılımında OECD ülkeleri içinde son; dünyada ise 127. sırada yer alıyor.İş hayatında cinsiyet ayrımcılığı…İktidardaki parti, adar yıllardır cinsiyet ayrımcılığını ve kadın düşmanı politikalarını artırarak sürdürüyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü  kadınlar oluşturuyor. Buna karşılık 2013 kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.3’e kadar gerilemiş durumda. Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim yılı için yüzde 28.1 oldu. Kadın polis oranı 2013 yılında da yüzde 5.5’lik düzeyini korudu. BDDK, SPK gibi kuruluşlarda hiç kadın yönetici bulunmuyor, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay  ve HSYK başkanları, rektörlerin tamamına yakını erkek. Türkiye kadına ayrımcılıkta Tanzanya ve Katar’la aynı ligde…Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelen ülkeler ise Gana, Tanzanya, Katar gibi ülkeler...Kadına siyasette yer yok…AKP döneminde kadınların siyasete, sivil toplum kuruluşlarına ve genel olarak karar alma süreçlerine katılımlarındaki artış adeta durdu. Ülke nüfusunun yarısını kadınlar oluştururken, kadın milletvekili oranı yüzde 14.4’te kalıyor.  Türkiye’de 2013 itibariyle kadın bakan sayısı sadece 1 ve kabinede kadın bakan oranı olarak yüzde 4’e denk geliyor. Oysa bu oran Norveç’te yüzde 52.6, İsveç’te yüzde 52.2 düzeyinde bulunuyor. Kadınlar sivil toplum örgütlerinde de yeterince yer alamıyor. 2012 itibariyle toplam dernek üye sayısı içinde kadınların oranı yüzde 11.9’la çok düşük. Dernek üyesi kadınların toplam nüfusa oranı da sadece yüzde 2.2.AKP döneminde kadına şiddet tavan yaptı…AKP döneminde kadını ikinci sınıf gören zihniyetin tolerans ve himayesiyle toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de tavan yaptı. Aralık 2002-Temmuz 2009 dönemini kapsayan bir araştırmaya göre bu dönemde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı. göre 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’un ilk 7 ayında 953’e yükseldi. Daha yeni verilere göre de 2011 yılında 257 kadın öldürülürken, 102 kadın tecavüze uğradı ve 202 kadın yaralandı. 2012 yılının ilk altı ayında 100’e yakın kadın hayatı kaybetti.Türkiye’de günde ortalama 5 kadın, eşleri, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenleri ile teşhir ediliyor, koruma talebiyle polis veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gidiyor.AKP, erkek tahakkümünü hak görüyor…Başbakanın “kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” sözleri doğrudan AKP’nin kadına bakış açısını yansıtıyor. Bu zihniyet kadının, “fıtratı” gereği zayıf ve erkeğin himayesine muhtaç olduğu; bu nedenle kapatılması ve kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyor. Kadını “en az 3 çocuk” doğurma görevi vererek aile içine hapseden, onu “itaatkâr eş ve anne” rolüne zorlayan AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalan, erkeğine koşulsuz hizmet eden kadın tipi yaratmak istiyor.Ne kadar az eğitim, o kadar çok çocuk…Nüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına göre 2011 yılında, 15 ve daha yukarı yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan kadınların yüzde 74.9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş durumda… Bu oran lise veya dengi okul mezunu kadınlarda yüzde 4.8’e, yükseköğretim mezunu kadınlarda yüzde 1.9’a düşüyor.Buna göre eğitimle çocuk sayısı arasında ters orantı bulunuyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı azalıyor. O halde Başbakan’ın çiftlerden “en az 3 çocuk” talebinin gerçekleşmesi için kadının eğitimsiz kalması gerekiyor. Bu istatistik, kürtaj ve sezaryeni yasaklatan Başbakanın nasıl bir kadın, aile ve toplum tasavvuruna sahip olduğunu gösteriyor.Fuhuş sektörü AKP döneminde zirve yaptıAKP, istatistik oyunlarıyla ekonomik göstergeleri makyajladı, kötü gidişatı kamuflaj yöntemiyle gözlerden uzak tutmaya çalıştı, ekonomide sahte pembe tablolar çizdi. Şimdi de 30 Mart seçimleri öncesi, “Ben lafa değil, icraata bakarım” temalı, asılsız başarı öyküleri anlatan TV reklamları ile göz boyamaya, beyin yıkamaya devam ediyor. Bu reklamlarda yok yok… Bunları izleyenler bu ülkeye bırakın metroyu, neredeyse uçağı bile ilk AKP’nin getirdiğini sanabilir.Oysa AKP’nin 12 yıllık iktidarında uyguladığı ekonomi politikaları kitlelere iş-aş yaratmadığı gibi, gelir dağılımı daha da bozuldu, milyonlar daha da yoksullaştı. Bir ülkede ekonomi bozuldukça hayat kadını sayısı da artar.  Resmi veriler AKP döneminde fuhuş sektörünün adeta tavan yaptığını gösteriyor. Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre 2002’de 25 bin olan hayat kadını sayısı, 2010 itibariyle 100 bini aşmış durumda. Araştırma, 40 bin kadının da vesika alabilmek için beklediğini gösteriyor. Bu resmî veriler, 4 yıl önceki tabloyu yansıtıyor. Bu sayının bugün itibariyle çok daha yüksek düzeylere ulaştığı muhakkak…   AKP’nin toplum modelinde kadına biçilen rolAKP’li belediyeler düzenledikleri etkinliklerde kendi kafalarındaki kadın modelini topluma benimsetmeye çalışıyor; konuşmacılar, kadınlara erkeklerin üstünlüğünü kabul etmeleri yönünde telkinde bulunuyor. AKP kendi zihniyetindeki toplumun inşası için gerekli kadın tipini yaratma sürecinde rol modeller de oluşturuyor. Bu görevi üstlenen ve AKP’nin toplum mühendisliği çalışması kapsamında “Yaşam koçluğu ve aile danışmanlığı” sıfatıyla seminerler verenSibel Üresin, 21. Yüzyıl Türkiye’sinde açık açık çok eşliliği, imam nikahının resmileşmesini savunuyor.AKP zihniyetinin kadına bakışını gösteren sadece birkaç örnek ifadeyi hatırlamakta yarar var:- “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' (Tayyip Erdoğan / Kadın dernekleri ile yaptığı toplantıda)“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” (AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci)- “Kadına şiddet abartılıyor' (Tayyip Erdoğan / AKP’nin ilk 7 yılında yüzde 1400 artan kadın cinayetleri hakkında.- “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem' (Tayyip Erdoğan / Dilşat Aktaş hakkında)- “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.' (Tayyip Erdoğan / Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.' (Recep Akdağ / Eski Sağlık Bakanı, Kürtaj tartışmaları hakkında)- “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum…' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı, Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.' (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)- “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.' (İ. Melih Gökçek / AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı)- “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.' (İ. Melih Gökçek)- “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya...' (Tayyip Erdoğan / Münevver Karabulut cinayeti hakkında)- “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik' (Fatma Şahin / Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı)- “Türk kadını evinin süsüdür.' (Vecdi Gönül / Eski Savunma Bakanı)- “Evdeki işler yetmiyor mu?' (Veysel Eroğlu / Orman ve Su İşleri Bakanı / Kendisinden iş isteyen kadına)- “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.' (Erhan Ekmekçi / AKP İl Genel Meclis Üyesi)- “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.' (Mehmet Şimşek / Maliye Bakanı)- 'Kocama arkadaşımı tavsiye ettim', “Kocamın ikinci bir eş almasına müsaade ettim” (Sibel Üresin / AKP’nin yaşam koçu ve aile danışmanı)- “15’inde kız ya erde, ya yerde olmalı” (Prof. Remzi Fındıklı / Hükümetin 2012’de atadığı Polis Akademisi Başkanı)“Kızlı-erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil” (Tayyip Erdoğan / Üniversiteli gençler hakkında)Peki CHP ne yapacak? CHP iktidarında Eşitlik Bakanlığı kurulacak ve eşitlik eylem planı gerçekçi hedefler ve somut önerilerle yenilenecektir. Bütün kamu kurumlarında toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme yapılacaktır.Eşitliğe kaynak ayırma şeffaf hale getirilecektir.En fazla beş yıl içinde okuma yazma bilmeyen kadın kalmayacaktır.CHP kendi yönetim kademelerinde yüzde 33 kadın kotası koyarak, kadınların karar verme süreçlerine katılmasındaki kararlılığını göstermiştir.CHP kamu yönetiminde kadın yönetici sayısını en üst düzeye çıkartacaktır.AB ülkelerine koşut olarak özel sektörde de kadınların yönetim kademelerinde yer almasını sağlayacak hukuki yaptırım ve teşvikler uygulanacaktır.Kadınların çalışma hayatına vasıflı işgücü olarak katılmaları sağlanacaktır. Güvencesiz çalışmanın önüne geçilecek ve bu konuda işverene destek olunacaktır.Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır. Şiddet mağduru kadınlar kesinlikle korunacaktır.Kadınların çalışma hayatına katılmalarını engelleyen nedenleri kaldırmak amacı ile tam gün okul, uzun süreli ucuz gündüz bakım hizmetleri, ailedeki engelli ve yaşlıların bakımında toplumsal ve kurumsal destek gibi olanaklar geliştirilip, yaygınlaştırılacaktır.Ailenin mutluluğu bireyler arasında eşit ve paylaşımcı değerlerin benimsenmesine bağlıdır.Demokrasi ancak kadınların güçlendiği ve tam anlamıyla eşit yurttaş olduğu bir toplumda kökleşebilir. Kadınlar Türkiye'nin yeterince değerlendiremediği en büyük varlığıdır. Kadınların toplumsal ve kamusal yaşama daha eşit katılmalarından, kısacası daha güçlü olmalarından kadınlar kadar erkekler ve çocuklar, neticede tüm ülke yararlanacaktır.- Kadınlar için özgürlük, eşitlik ve adalet CHP ile gelecektir.Kadınların başta ekonomi olmak üzere yaşamın her alanında daha fazla ve etkin biçimde yer alması gerekiyor.Kadınların; eğitimde eşit fırsata sahip olması, ekonomi, toplumsal yaşam ve siyasete özgür ve eşit katılımı sağlanmalıdır.Demokrasinin “olmazsa olmaz”ı niteliğindeki eşit temsil ve katılım ilkesinin gerçekleşebilmesi için TBMM’de kadın milletvekili oranının kadınların nüfustaki ağırlığına paralel bir orana ulaşması gerekiyor.30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanacak 52.7 milyon seçmenin de yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların oy tercihi, ülkenin kaderini belirleyecek nitelikte ve AKP zihniyetinden kurtulma yönünde büyük önem taşıyor. Türkiye’nin 12 yılını çalan; her alanda cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadını ikinci sınıf gören, onu ekonomik, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bu “erkek egemen” ortaçağ zihniyetinden kurtulmada kadınlarımıza büyük görev düşüyor… AKP son demlerini yaşıyor, 12 yıllık AKP iktidarı Türk siyasi tarihinde kara bir dönem olarak yer alacak. Kadın seçmenin iradesi;  çağdaş, demokratik, ileri bir Türkiye’ye giden yolda belirleyici olacaktır. Kadınlarımız, AKP’nin biletini sandıkta kesecektir...
İşte Resmi Olmayan Sonuçlara Göre İl İl Kazananlar
Üç büyük şehirde tablo değişmedi. CHP’ İzmir’i kaptırmadı. İstanbul ve Ankara AK Parti’de kaldı. Melih Gökçek Ankara'da 5'inci kez kazandı. Mansur Yavaş CHP'nin oylarını yükseltse de Gökçek'in gerisinde kaldı. Mustafa Sarıgül İstanbul’da Kılıçdaroğlu’nun 2009’da aldığından fazla oy topladı, ancak Topbaş’ı deviremedi. CHP kalesi İzmir’de yüzde 6.63 oy kaybetti. İzmir’in ilçelerinin 23’ünü CHP, 5'ini AKP, ikisini de MHP aldı. MHP’nin Türkiye genelinde oy oranı değişmedi. Ancak sahip olduğu 10 belediye başkanlığı sayısını 8’e düşürdü. 3 şehri teslim eden MHP’nin kazandığı yeni il Mersin. 30 büyükşehirin 18’ini AK Parti aldı. 5 şehri CHP, 3’ünü ise MHP kazandı. Bağımsız Mardin Adayı ile birlikte Diyarbakır ve Van ile birlikte BDP hepsi Güneydoğu’da 3 büyükşehiri elde etti. Şanlıurfa’da Osman Baydemir BDP’nin oylarını üçe katladı. Ancak AK Parti adayı eski vali Celalettin Güvenç’in yarısı kadar oy alabildi. MHP İstanbul’da varlık gösteremedi. MHP oyları ilk kez seçime giren HDP’nin aldığı yüzde 4.84’ün gerisinde kaldı. Güneydoğu’da sürpriz yok. BDP var olan belediye başkanlıklarına 3 yeni il daha ekledi. Toplam 115 belediye BDP’de. Ahmet Türk Mardin'de tek bağımsız aday olarak seçimi kazandı. Al Jazeera Türk
Büyükşehirlerde İlk Kez Kadın Belediye Başkanları
Kadınlar ilk kez büyükşehir belediye başkanlıklarını kazandı. Henüz kesinleşmeyen sonuçlara göre Diyarbakır ’da Barış ve Demokrasi Partisi ( BDP ) adayı Gültan Kışanak , Aydın ’da Cumhuriyet Halk Partisi ( CHP ) adayı Özlem Çerçioğlu ve Antep ’te Adalet ve Kalkınma Partisi ( AKP ) adayı Fatma Şahin büyükşehir belediye başkanlıklarını kazandı. Saat 23.15 itibariyle 3 bin 500 sandıktan 2 bin 786’sının açıldığı Diyarbakır’da Gültan Kışanak oyların yüzde 57’sini aldı. Antep’te ise 3 bin 870 sandıktan 2 bin 258 sandık açıldı ve oyların yüzde 53.68’ini eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin aldı. Aydın’da da 2757 sandıktan 1866 sandığın açılması sonucu CHP’li Çerçioğlu büyükşehir belediye başkanı seçildi.  Bianet
Siyasette Kadınların Yükselişi
Türkiye’de 17 olan Büyükşehir, il ve ilçelerdeki kadın belediye başkanı sayısı 30 Mart yerel seçimlerinin ardından 35'e yükseldi. Kadın başkanlardan bir kısmının bu yolda ilginç hikâyeleri var.
Kamu Sektöründe 10 Kadından Sadece 1'i Yönetici
30 Mart yerel seçimleri sonucunun resmi olmayan rakamlarına göre 4 büyükşehir belediye başkanı, bir il belediye başkanı 33 ilçe belediye başkanlığı koltuğuna kadınlar oturdu 30 Mart seçimlerinde düşük oranda kadın belediye başkanlığı koltuğuna otururken kamuda da durum yıllardır iç açıcı değil. 2014 verilerine göre bürokraside üst düzey yöneticilerin sadece yüzde 9.3’ü kadın… 30 Mart yerel seçimlerinde kadın adaylardan çok azının belediye başkanlığı koltuğuna oturması “kadınların hâlâ siyasette öne çıkamadığını” bir kez daha gözler önüne serdi. Bingöl’de AKP’den 1. sıradan belediye meclis üyesi seçilen Nurten Ertuğrul’un, AKP’li Belediye Başkanı Yücel Barakazi ’nin “Başkanvekilliği ve yardımcılığı için kadınlara görev vermeyeceğiz” sözleri üzerine istifa etmesi konuyu yeniden gündeme getirdi. Milliyet gazetesinden Bahar Atakan’ın haberine göre, kadın örgütleri, yerel seçim öncesinde siyasi partilere kadın aday sayısını artırmaları için çağrı yaptı, ancak seçim sonrası çağrının yerini bulmadığı ortaya çıktı. Seçimlerin ardından Türkiye’de ilk kez üç büyükşehirin belediye başkanlığı koltuğuna 3 kadın oturdu. 3 il ve 33 ilçede de kadınlar belediye başkanı oldu. Ancak haritanın geriye kalanında kadınlar yok. Kadın başkanların en yoğun olduğu söylenen BDP’de ise kadınlar koltukta “eşbaşkan” sıfatıyla yer bulabildi. Asıl yasal yetkili taşıyan başkan olamadı. 33 ilçenin başkanı kadın Yerel seçimin ardından Diyarbakır, Gaziantep ve Aydın’da sandıktan kadın adaylar çıktı. Amasya, Ankara, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Eskişehir, Hakkâri, İzmir, Konya, Mardin, muş, Şırnak ve Van’ın ilçelerinde de kazanan yine kadınlar oldu. Kesin olmayan sonuçlara göre; Türkiye’deki 919 ilçenin 33’ünde kadınlar başkanlık koltuğuna oturdu. Diyarbakır Büyükşehir, Hakkâri, Aydın ve Gaziantep’te kadın adaylar belediye başkanlığı ünvanını kazandı. Resmi olmayan sonuçlara göre Diy BDP’de kadın zaferi En fazla kadın belediye başkanı çıkaran parti BDP oldu. BDP seçimlere eşbaşkanlık sistemiyle gitti. BDP’li bazı belediyelerde seçimi kazananlar erkek olarak açıklansa da yönetimi kadın ve erkekler birlikte yürütecek. BDP’nin yaptığı açıklamaya göre; il, ilçe ve beldeler dahil 70 belediye başkanlığında BDP’li kadınlar “eşbaşkan” olarak görev yapacak. Ancak yasal yetkiyi buralarda kadın eşbaşkanlar taşımıyor. 4 kadın il koltuğuna oturdu 30 Mart yerel seçimleri sonucunun resmi olmayan rakamlarına göre 4 büyükşehir belediye başkanı, bir il belediye başkanı 33 ilçe belediye başkanlığı koltuğuna kadınlar oturdu. Büyükşehir belediye başkanlığı koltuğuna oturan isimler şöyle: Gaziantep, Fatma Şahin - Ak Parti Diyarbakır, Gültan Kışanak - BDP Aydın, Özlem Çerçioğlu - CHP İl belediye başkanı Hakkâri, Dilek Hatipoğlu - BDP BDP’nin yaptığı açıklamaya göre; partinin il, ilçe ve belde belediyelerinde 70 kadın eşbaşkan olarak görev yapıyor. T24
Erdoğan: 'Birileri Haşhaşı Fazla Kaçırmış Olabilir'
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, yerel seçimlerde belediye başkanı seçilen isimlerin yerine yapılan atamaları kürsüden anons etti. Muhalefete ve son dönemlerde alınan yargı kararlarını eleştiren Erdoğan 'Tek başımıza kalsak da bu ülkenin çıkarlarını milletin çıkarlarını hukuku sonuna kadar hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla savunmaya devam edeceğiz. Birileri haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacak yılmadan ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç yargının karşısına çıkacaklar' dedi. Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları; Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yanısıra Kültür ve Turizm bakanlığı ve diğer bazı kurumlar da Hazreti Peygamberimizi çeşitli etkinliklerle hatırlıyorlar. Merhum Mehmet Akif'in ifade ettiği gibi 'her bir fert hatta bütün beşeriyet Hazreti Peygambere medyundur'. Kutlu doğum haftası vesilesiyle Hazreti Nebi ve ashabına salatu selam ediyorum. İSTANBUL İÇİN YENİ PROJE İBB tarafından yapımı tamamlanan Ambarlı İleri biyolojik Atık Su arıtma tesisi cumartesi günü hizmete girdi. 350 milyonluk bir yatırım olan tesis 1 milyon 600 bin nüfusun atık sularını arıtacak. Marmara'ya 55 bin ton çamurun karışması önlenmiş olacak. 1994'te İstanbul'dan görevi aldığımızda sadece iki tane atık su arıtma tesisi vardı. 20 yıl içinde biz İstanbul'a 53 yeni tesis kazandırdık. İstanbul'un atık sularının yüzde 97'si arıtma tesislerinden geçiyor. Atık sular biyolojik olarak yüzde 74 oranında arıtılıyor. İnşallah bu tesisler bitince yüzde 99 oranında biyolojik arıtma olacak. Biz göreve geldiğimzde Haliç'te balık bulmak mümkün değildi. Şimdi ise 47 çeşit balık bulunabiliyor. 'İSTANBUL GERİYE GİTMİYOR GÜZELLEŞİYOR' İstanbul'un nüfusu artmasına rağmen geriye gitmiyor güzelleşiyor. Büyüyen İstanbul'un ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Daha yaşanabilir hale getiriyoruz. Seçimlerden 13 gün sonra büyük bir açılış töreniyle bunu gerçekleştirmiş olmak 'durmak yok yola devam dediğimizi' ortaya koyuyor. YENİ İSİMLERİ KÜRSÜDEN ANONS ETTİ Geçtiğimiz hafta Merkez Yürütme Kurulumuzu ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzu topladık. Belediye başkanlıkları sebebiyle arkadaşlarımızın boşalttığı görevlere yeni atamalar yaptık. Fatma Şahin kardeşimiz Gaziantep Belediye başkanı seçildi malumunuz. Kendisine bu denli önemli bir göreve seçilmesi sebebiyle Allah'tan başarılar diliyorum. Aynı şekilde Menderes Türel kardeşimiz genel başkan yardımcımızdı. Yerel yönetimlerden sorumluydu. Bir dönem aradan sonra tekrar kendisini aday yaptık ve Antalyalıların büyük ilgisiyle yeniden Belediye başkanı seçildi. Mali ve idari işlerden sorumlu genel başkan yardımcımız Ahmet Edip Uğur kardeşimizi de Balıkesir'e aday gösterdik. Balıkesirli vatandaşlarımızın ilgi ve alakasıyla Ahmet Edip Uğur kardeşimiz de Balıkesir'e büyükşehir belediye başkanı seçildi. Kendilerini kutluyorum. Merkez Karar ve Yönetim Kurulundan ayrıldılar. Onların yerine Mehmet Muş, Hamza Dağ, Mustafa Akış ve Tülay Kaynarca Merkez Karar yönetim kurulu üyesi iken şimdi de bundan böyle Nurettin Nebati Kardeşimiz Mali ve İdari işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı oldu. Abdulhamit Gül kardeşimiz yine genel başkan yardımcısı oldu. Teşkilat işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığına Süleyman Soylu kardeşimiz geldi. Ekrem Erdem bey de Ar-ge'den sorumlu genel başkan yardımcılığına geldi. Kendilerine yeni görevlerinden ayrıca başarılar diliyorum. 'BU GÖREVLER KOLAY DEĞİL' AK Parti Merkez karar ve yönetim kurulundaki bu görevler kolay değil, zor kutlu ve o denli de heyecan verici görevlerdir. Bu değişikliklerin de ülkemiz milletimiz ve partimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. 'BÖLGEMİZDE ÖNEMLİ GELİŞMELER YAŞANIYOR' Bölgemizde önemli gelişmeler yaşanıyor. Suriye'de rejim mezalimi arkasında 200 bine yakın cansız beden ve milyonlarca sürgün bırakarak devam ediyor. Mısır'da askeri darbeyle başlayan süreç cansız bedenler yetmezmiş gibi 529 idam kararıyla tekrar dünya gündeminde sıcak yerini koruyor. Aynı şekilde Ukrayna'da kaygı verici gelişmeler yaşanıyor. Dışişleri Bakanımız temaslarını aralıksız sürdürdü. Şu anda da devam ediyor. Biz de Azerbaycan resmi ziyaretimizle birlikte dışpolitika temaslarımızı yoğunlaştırdık. Bugün ABD temsilciler meclisi başkanı bir heyetle geliyor. Onu kabul edeceğiz. Yarın Letonya Cumhurbaşkanı ile görüşeceğiz. Perşembe günü de Malezya'dan misafirimiz var. 'DÜŞMAN GELSE BÖYLE NAMERTÇE DAVRANMAZDI' Hükümeti yıpratmak gayretiyle içerden ve dışardan saldırı girişimleri oldu bazıları şu anda da devam ediyor. İçerde huzur demokrasi çözüm sürecine saldırılırken dışarda da Türkiye'nin imajına yönelik planlı bir kampanya başlatıldı. Bunların hangi niyetle yapıldığını çok iyi biliyoruz. İçerde algı operasyonları yapılırken aynı paralelde dışarda da operasyonlar gerçekleşti. İçerde çeteler marifetiyle Mİt'in tırlarına saldırıldı. Amaç Türkiye'ye teröre yardım eden ülke iftirası atmaktı. Bu ülkenin kurumlarına yerleşmiş çete mensupları kendi ülkelerine bu yaftayı yapıştırmak için bu operasyonu yaptılar. TIRları durdurup MİT mensuplarını tartaklayanlar bunu sadece ve sadece Türkiye'yi uluslararası arenada zora sokmak adına yaptılar. Düşman gelse böyle namertçe davranmazdı. Azılı düşmanları kıskandıracak ihanetler yaptılar. Bazı haber ve köşe yazıları marifetiyle farklı bir operasyon başlatıldı. Hala devam ediyor. Kimyasal saldırı ile Türkiye'nin bağlantısı varmış gibi asılsız bir iddia ortaya atıldı. Elkaide ile Türkiye arasında bağlantı varmış gibi algı oluşturulmak istendi. O malum medya bu iddiaları anında alıyor Türkiye ve dünya gündemine taşıyor. Bunun dışında da ihanet girişimlerine şahit oldu. 'BU ÇEVRELERİ ACIYARAK İZLİYORUZ' AB içinde Türkiye'yi hiç tanımayan belli kaynaklardan haber alan kesimler nezdinde kara propaganda yapıldı. ABD'de aynı şekilde propaganda yapıldı. Ülkelere mektuplar yazılarak hatta Ermeni lobisi temsilciliğiyle işbilrliği ve parasal destek verilerek kampanya yürütülüyor. Tüm bu ihanet ve taarruz girişimlerini bu insanlara bu çevreleri acıyarak izliyoruz. Bunlar bir acziyetin ifadesinden başka bir şey değildir. Tüm bu girişimler 30 Mart'ta çok ağır cevap alan kaybetmiş çevrelerin hezeyanından öte değildir. 'DÜNYADA VAR OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ' Birileri yanılmasın Türkiye küresel ölçekteki etkinliğini imaj çalışmalarıyla sanal olarak inşa etmiş değildir. Türkiye gazete haberleriyle yalan raporlarla köşe yazılarıyla imajı zedelenecek bir ülke değildir. Türkiye büyüyen ekonomisi ve demokrasisiyle varlık gösteren bir ülkedir. Biz imajla değil aktif önalıcı samimi barışçı dış politikamızla dünyada varız ve var olmaya devam edeceğiz. 'CASUSLAR LEHİNE KARAR ALINIYOR' Türkiye'yi terörle yanyana göstermeye çalışan her rapor her haber ve yorum sahiplerinin itibarını sarsacak ama Türkiye'nin itibarına en küçük bir zarar veremeyecektir. AB nezdinde bu tür saldırıları etkisiz kılmak için de yoğun çalışmaya devam edeceğiz. Bu arada MİT'e ait tırların hukuksuzca durdurulması bakanlık toplantısının dinlenmesini de yakından takip ediyoruz. Casusluk faaliyetleirnin açığa çıkarılmasının önünde ciddi bir direnç var. Adana'da bir vatanseever savcı çıktı. Bazıları gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan bir kaç gün geçmeden o paralel yapının mensupları devreye girip soruşturmaya müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor. Talimatı almışcasına zanlılar serbest kaldı. Tutuksuz yargılama kararı çıktı. Ortada apaçık bir ihanet varken haklarında delil bulunan zanlıların serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk soruşturmasında da yapıldı. Aradan yıllar geçti ve belki de deliller karartıldı. Yargıdaki bu çeteleşmeyi kokuşmuşluğu dile getirdiğimizde siyaset yargıya müdahale ediyor diye yaygara yapıyorlar. Arada çok açık bir hukuksuzluk var. Casuslar lehine hainler lehine karar alınıyor. 'BU MESELE BENİM MESELEM MİDİR?' Başta HSYK olmak üzere yüksek yargı da bu hukuk cinayetlerini uzaktan film izler gibi izliyor. Bu mesele sadece benim meselem midir? Bu mesele bir Türkiye meselesi değil de nedir? Bu ülkenin c.başkanının başbakanının dinlenmesinden daha vahim ne olabilir. Bu ülkenin en gizli toplantısının dinlenilip servis edilmesinden daha vahim ne olabilir. MİT'in tırlarının durdurulmasından darpedilmesinden daha vahim ne olabilir. 'DAHA NE KADAR SUSACAKLAR?' CHP MHP BDP bu hukuksuzluk karşısında hiç konuştular mı? Daha ne kadar susacaklar? Ne kadar üç maymunu oynayacaklar? HSYK daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacak. Yargı içindeki paralel çeteye cesaret veren bu tavırlar ne kadar devam edecek. Tek başımıza kalsak da bu ülkenin çıkarlarını milletin çıkarlarını hukuku sonuna kadar hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla savunmaya devam edeceğiz. 'BİRİLERİ HAŞHAŞI FAZLA KAÇIRMIŞ OLABİLİR' Birileri haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacak yılmadan ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç yargının karşısına çıkacaklar. Suça göz yumanlar, açık delillere rağmen suçun üzerini örtenler bunun hesabını yargı önünde verecekler. Devletin koridorundan çeteleri nasıl kovduysak kimsenin şüphesi olmasın adliye koridorlarından da o çeteleri şebekeleri kesinlikle temizleyeceğiz. 'BİZ GEREKENİ YAPIYORUZ' Bunu akşamdan sabah kadar yapmak kolay değil. 35 yıllık bir sürecin temizliğini yapacaksınız. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Kuvvetler ayrılığını hassasiyetle savunduk. Bunu savunmayı sürdüreceğiz. Ama yasama ve yürütme olarak yargıda tuzun kokmasına da müsade etmeyeceğiz. Biz gerekeni yapıyoruz. Vazifelerini ihmal edenlere de vazifelerini hatırlatacağız. 'CHP TABANINI OYALADI' 30 Mart'ta ağır yenilgiye uğrayan siyasi partilerin hezimeti örtmek için gündemi değiştirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Seçimin üzerinden 16 gün geçmesine rağmen halen çıkıp özeleştiri yapmadılar. Hala değerlendirmediler. CHP 30 Mart akşamından itibaren seçimlere hile karıştığı iddiasını gündemde tutarak tabanını oyaladı. MHP 30 Mart akşamından itibaren seçim sonuçlarını konuşmak yerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirdi şimdi salı günleri şu grup toplantısı da olmasa konuşacak bir şeyi yok. Bunu da dostlar alışverişte görsün havasıyla ister istemez yapıyorlar. 'HAİNLERLE İŞBİRLİĞİ YAPANLARI UNUTMAYACAĞIZ' BDP'nin de seçim yenilgisini örtmeye çalıştığını görüyoruz. Yapay gündemler bu üç muhalefet partisinin de seçimin verdiği mesajlardan kaçmalarına yaramayacak. Bu partiler tabanlarına gereken hesabı vermezlerse oy veren kardeşlerim yönetimleri sorgulamaya başlayacaktır. Nitekim CHP'de bu sorgulamalar başladı. Paralel yapıyla işbirliği yapmanın bir bedeli olmalıdır. CHP ve MHP kendi tabanlarına karşı bunun hesabını vermelidir verecektir. Biz ne bu ihaneti ne de bu hainlerle işbirliği yapanları asla unutmayacağız unutturmayacağız. Bu ihanetin üzerinin örtülmesine de asla göz yummayacağız. Biz hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadık. Siz o sesi çok çıkanlara o malum medya eliyle kara propaganda yapanlara aldırmayın. Biz eser siyasetinin temsilcisi onlar gerilim siyasetinin temsilcisi. Şunu soracaksınız... Ne yaptınız? Bu ülkede neleriniz var hangi eseriniz var? Bunu sorun yeter. 12 yıl boyunca biz eser ürettik hizmet ürettik onlar sadece gerilim ürettiler. 12 yıl içinde 8 seçime girdik. Her seçimden birinci parti olarak zaferle çıktık. 'ÖBÜR YANAĞINI UZATANLARDAN DEĞİLİZ' Her seçim sonrasında başta medya olmak üzere bizden balkon konuşması istediler. Hep bunu söylediler. Biz de bunu yaptık. Büyüklük bizde kalsın dedik. Her seçim sonrasında gerilimi düşürdük. En son 12 Haziran 2011 akşamı yine genel merkezde balkona çıktık. Herkesten helalleşme istedik. Açtığımız davalardan feragat ettik. Biz bu büyüklüğü olgunluğu gösterirken ne CHP'den ne MHP'den aynı olgunluğu göremedik. Biz elimizi uzattık onlar yumrukla karşılık verdiler ve kaçtılar. Biz musafaha yapalım istedik onlar yumruklarını sıktılar. Gidelim ziyaret edelim dedik o nezaketi bile göstermediler. İşte MHp'ye üç kez talebimiz oldu. Kardeşim şimdi gerilimin tarafı kimdir? İşte bunlar. Biz CHP ile de gittik ziyaret ettik daha önce makamlarında ziyaret ettik. Görüştük. Anlaşırız anlaşmayız ayrı... Ama görüştük. Fakat MHp ile bunu hiç yapamazsınız. 3 kez talep etmemize rağmen bu ülkenin iktidar partisiyiz biz sizden ziyaret istiyoruz konuşalım istiyoruz beyefendiler evet diyemiyorlar. Hayır... Peki kim gerilimin tarafı? Bunlarda insani ilişkiler noktasında da maalesef böyle bir şey yok. Ben burada bir ifade kullandım. Bahçeliyle ilgili. Beyefendi rahatsız olmuş. Aynı gün Bahçeli'nin şahsıma yönelik hakaretlerini duyan kulaklar sağır mıydı? Sen bu ülkenin başbakanına hakaret ediyorsun, başbakan isminizi anmadı size hala cevap vermeyecek. Biz bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan değiliz. Bizim kültürümüzde bu yok. 'BU ADAMLARA SÖYLEYİN...' Biz Akif'in ifadesiyle uysal koyun değiliz. Bugüne kadar olan süreçte gösterdiğimiz bundan sonra aynı şekilde devam etmeyecektir. Bu nasıl bir hesap Allah aşkına. Kazanan biziz, zafere ulaşan biziz ama adeta özür dilememizi bekler gibi balkon konuşması beklenen biziz. Bu adamlara da söyleyin çıkıp onlar da bir konuşma yapsınlar ya. Gerilim siyasetini üreten gerilimi düşürür. Gergin üslup konusunda bizi itham edenler aynada kendilerine baksınlar. Şu anda da yapmak istedikleri bu. Başarısızlıklarını beceriksizliklerini gizlemeye çalışıyorlar. Üretilen yapay gündemler AK Parti için kurulmuş tuzaktır. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. 'SİYASET OMURGALI DURUŞ GEREKTİRİR' Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de 2015 genel seçimlerine de sükunet içinde ve demokratik kültürle gidilmesini istiyoruz. Önümüzde 4 ay var. 4 ay içinde ilkeli duruşumuzu onurlu ve omurgalı duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Siyaset omurgalı duruş gerektirir. İlkeli duruş gerektirir. Ayrıntılar geliyor...
'Çocuklara Yönelik Suçlarla İlgili Cezaları Kat Kat Artıracağız'
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik çocuklara yönelik suçlarla ilgili cezaların kat kat artırılacağını belirttiÇelik bugünlerde çocuklara yönelik suçlarda ciddi artışlar görüldüğünü belirterek, 'Hükümetimiz ve partimiz kararlıdır, çocuklara yönelik suçlarla ilgili cezaları kat kat artıracağız. O cezaları caydıracak şekilde artıracağız' dedi. Çelik, Şahinbey Belediyesinin Akkent Meydan Parkı açılışında, çocukların en büyük değerler ve varlıklar olduğunu söyledi. Onların rahatlıkla oynayabileceği, nefes alabileceği, vakit geçirebileceği, eğlenirken eğitilebilecekleri mekanların yapılmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle konuştu: 'Bugünlerde çocuklara yönelik maalesef suçlarda ciddi artışlar gözlemleniyor. Hükümetimiz ve partimiz kararlıdır, çocuklara yönelik suçlarla ilgili cezaları kat kat artıracağız. O cezaları caydıracak şekilde artıracağız. Çocuklara yöneltilmiş olan şiddetin kabul edilemeyeceğini her veli, herkes söylüyor. Ama sadece bizim çocuğumuza yapılması bizi üzmez. Herhangi bir vatandaşımızın çocuğuna yöneltilmiş olan bir şiddet de bizi kedere boğar. Dolayısıyla çocuk suçlarıyla ilgili olarak ciddi yasalarda cezaları artıracağız.' Çocukları gözeten mekanların oluşturulmasını çok önemsediklerini vurgulayan Çelik, halka hizmet edene halkın karşılığını verdiğini belirtti. Vali Erdal Ata da Gaziantep'te belediyelerin hizmet yarışı içerisinde olduğunu işaret etti. Okul yeri bulmakta zorluk çektiklerini vurgulayan Ata, planlı yapılaşmanın önemine dikkati çekti. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ise Şahinbey ilçesinin Suriyelilerle Türkiye'nin en büyük ilçesi konumunda olduğunu dile getirdi. Vatandaşların çoğunlukla konut istediğini anlatan Şahin, bununla yakında ilgilendiklerini belirterek, yeşil alanları da çoğaltmaya çalıştıklarını kaydetti. stargazete.com
Dayakçı Kocaya 'Lüks' Eğitim
Emniyet Genel Müdürlüğünün, şiddet uygulayan erkeklere yönelik lüks tesis projesi hazırlamasının şoku geçmemişken yeni bir proje daha ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da 10 milyon avro bütçeli “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesi hazırladı. Ancak adında kadın olan projenin yararı yine kadınlara değil! Evrensel gazetesinden Sevda Karaca'nın haberine göre, proje devlet personelinin şiddete karşı eğitimini içeriyor. Sorun şu ki 12 yıldır benzer projelere imza atan hükümet, personelini eğitmeyi bir türlü başaramıyor! Kadınların kreş ve sığınmaevi gibi temel talepleri yıllardır ‘Bütçe yok’ yanıtı alırken şiddet uygulayan erkeğe ve personel eğitimine milyon avroluk bütçeler ayrılması da cabası. DAYAKÇI KOCAYA LÜKS ‘EĞİTİM’ Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda devletin acizliğini ortaya koyan haberler eksik olmuyor. Her gün 3 kadının öldürülmesi haberlerine, çocuk istismarı ve cinayetleri haberleri de eklenince şiddete karşı koruma sağlanmasındaki yetersizlikler bir kez daha gündeme geldi. Ancak görünen o ki, yeni düzenleme de kadınları ve çocukları değil “ailenin bölünmez bütünlüğünü” garanti altına alma mantığında. Bu arada Emniyet Genel Müdürlüğü de, eşlerine şiddet uygulayan erkeklere yönelik bir proje geliştirilmesi için başvuruda bulundu. Aile Bakanlığına sunulan raporda uzaklaştırma kararıyla eve yaklaşmasına izin verilmeyen dayakçı kocalar için “Bir tesis kurulması” ihtiyacı olduğu ileri sürüldü. Erkekler, içinde İnternet’i, sıcak suyu bulunan tesislerde yaşam koçları tarafından rehabilite edilecek. 10 günü aşmayan konaklamanın masrafları Bakanlık tarafından karşılanacak. Dayakçı koca yürüyüş ve koşu programları ile stres atacak. Pilot olarak Ankara’da açılacak merkez, daha sonra diğer illere de yayılacak. Eğitimlerden geçenler, şiddet mağduru kadının şikayetini geri çekmesi durumunda evine dönebilecek. 2013 yılında tek bir sığınmaevi açan devletin, bu olanaklara sahip hiçbir sığınmaevi ise bulunmuyor. YENİ PROJEDEN YİNE ‘EĞİTİM’ ÇIKTI Öte yandan Bakanlığın Avrupa Birliği tarafından finanse edilen bir başka projesi daha açıklandı. 10 milyon 150 bin avroluk bütçeye sahip “Aile İçi Şiddetle Mücadele İçin Kadın Konukevleri” projesinin önceliği şiddet gören kadınların yeni bir yaşam kurması için ilk adım olan sığınma evlerinin sayısını ve niteliğini artırmak değil. Peki ne? Bakan Ayşenur İslam şöyle anlatıyor: “Projenin özünde aile içi şiddet konusunda faaliyette bulunan bütün ilgili tarafların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik eğitim ve iş birliği var. Yaklaşık 35 bin sağlık, 140 bin emniyet personeline eğitim verilecek. Hizmet birimlerimizde görev yapan personelin daha etkin ve bilinçli bir şekilde hizmet sunmaları sağlanacak ve sunulan hizmetlerin kalitesi artacaktır”. DÜNYA DENEYİMİ ‘BÖYLE OLMAZ’ DİYOR Şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu konusunda dünya örnekleri, erkeğin şiddeti gerçekten kesmek istiyorsa alacağı desteğin işe yaradığını, bu eğitim ya da tedavilerin bir “ceza” olarak verilmesi durumunda ise işe yaramadığını gösteriyor. Kadın örgütleri, bütçenin ve uygulanacak kapsamlı politikaların şiddet uygulayan erkeklerin rehabilitasyonu için değil, “Kadın erkek eşitliğini sağlayacak politikalar” üzerine yapılsa daha sonuç alıcı olacağını ifade ediyor. Norveç ve İspanya’da yürütülen “erkeklerin rehabilitasyonu” programları, şiddet rakamlarının azaltılması konusunda beklenen etkiyi yaratmayınca, örneğin Polonya’da rehabilitasyon “cezasına” çarptırılan erkeklerin şiddet uygulamaya devam ettiği görülünce bu hizmetler de tartışmalara açıldı. Türkiye’de de sığınmaevleri, kreşler, kadınların istihdamı konusunda hep “Bütçe yok” cevabı veren hükümetin iş bu tesislere gelince bütçe ayırabilmesi de yeni bir tartışmayı doğuracak gibi görünüyor. ŞİDDET YASASINA ‘NEŞTER’ Mİ VURULACAK? Bu yeni projelerin ortaya atılmasının bir adım öncesi de var. İki yıl önce çıkarılan 6284 sayılı Yasa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından “Çok eleştiri alıyor” denilerek yeniden incelemeye alındı. Bu açıklamanın ardından hükümete yakın kadın örgütlerinden de çeşitli açıklamalar yapıldı. Bu açıklamaların ortak yanı ise şu: “Yasa erkeklerde öfkeyi tetikliyor, sadece kadının beyanının esas alınması ciddi mağduriyet yaratıyor. Uzlaşma ile çözülebilecek sorunların mahkemelere intikal ettirilmesi daha ağır sonuçlara yol açıyor. Uzlaştırma sistemi kurulmalı”. Hem hükümet kanadından hem de aynı zihniyeti paylaşan örgütlerden yapılan bu açıklamalar, yeni şiddet yasasının kadınları güçlendiren çeşitli yönlerinin budanacağı ve kadın örgütlerinin karşı çıktığı arabuluculuk mekanizmasının yeniden gündeme sokulacağı kaygısını artırıyor. 12 YILDIR BİTMEYEN EĞİTİM Eski Bakan Fatma Şahin’in göreve geldiği tarihten bu yana Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının “aile içi şiddetle mücadele” konusunda yaptığı en büyük bütçeli iş “Kamu hizmetlerinde görev alanların eğitilmesi” oldu. Gerek Birleşmiş Milletler’e ve Avrupa Birliği’ne sunulan raporlarda, gerekse uluslararası platformlarda “övünülerek” anlatılan şiddetle mücadele projesinin ana unsuru son 12 yıldır bu eğitimler. Sevda KARACA  | Evrensel 
Gaziantep'te Evlerde Kalan Suriyeliler Kampa Yerleştirilecek
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin , Suriye'de 4'üncü yılına giren iç savaşın sınıra yakın olması nedeniyle Gaziantep'i çok etkilediğini söyledi. Şahin, sığınmacıların bir bölümünün çadır ve konteyner kentlerde barındığını vurgulayarak, evlerde yaşayan 20 bin Suriyeli’nin daha önümüzdeki günlerde kampa yerleştirileceğini belirtti. Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre, sığınmacıların bir bölümünün çadır ve konteyner kentlerde barındığını vurgulayan Şahin, 'Kampların kendi içinde çalışan iyi bir model olduğunu düşünüyorum. Sağlıktan güvenliğe kadar sistem çalışıyor ancak şehrin içine dönüp baktığımızda her kesimden insanlar var. Dolayısıyla bunların her birinin kente yansıması farklı oluyor. Ekonomik olarak güçlü olanların sistemin içine girmesi daha yönetilebilir bir konu. Özellikle sosyal yardıma muhtaç, mağdur, yaşlı, engelli, çocuk ve kadınların desteğe ihtiyacı var. Bu grupta olanların kendi vatandaşlarımızın yaşam kalitesini etkilediğine şahit oluyoruz. Dolayısıyla bunların bir kampa yerleştirilmesi noktasında gerekli girişimde bulunduk' dedi. Konuyla ilgili İslahiye ilçesine çadır kent kurulmasına karar verildiğini anımsatan Şahin, evlerde barınan 20 bin kişinin önümüzdeki günlerde kampa yerleştireceğini ifade etti. İnsanlarımızın şikayetlerine neden olan bu sorunun bir bölümü giderileceğine inandığın anlatan Şahin, 'Tüm stratejimizi vatandaşımızı memnun etmek üzerine hazırlıyoruz' şeklinde konuştu. Fatma Şahin, kamplarda daha rahat yaşayacak olan bu misafirlerin yeniden kente dönüş yapmak istemeyeceğini belirtti. Kentte yaşayan yaklaşık 220 bin Suriyeli'nin belediyelere maddi anlamda yük getirdiğini dile getiren Şahin, 'Aslında bu büyük bir hizmet. Bunun nasıl yönetileceği konusunda adım atılması gerekiyor. Aynı kaynakla daha fazla insana aynı hizmeti sunmak uzun vadede zor gözüküyor. Bunu başarmak için kaynakların artması lazım. İhtiyaçlarımızın karşılanması amacıyla Gaziantep Valiliği aracılığıyla İçişleri Bakanlığına talepte bulunduk' dedi.T24