Görüş Bildir

Ertuğrul Günay Haberleri

Ertuğrul Günay ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Ertuğrul Günay ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

AKP'den İstifa Eden Vekillerden 'Demokrasi Bildirisi'
Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, kendisi başta olmak üzere eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile milletvekilleri Hakan Şükür, Hasan Hami Yıldırım, Haluk Özdalga ve Erdal Kalkan adına 'Demokrasi Bildirisi' okudu.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen İdris Bal, Türkiye'nin geçmişte antidemokratik süreçler yaşadığını, 28 Şubat süreci ve o süreçte yaşananların hafızalarda tazeliğini koruduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye'nin yine antidemokratik bir süreç içerisine girdiğini belirten Bal, 'Ülkemiz hem İslam Dünyası, hem de gelişmekte olan ülkeler açısından model ülke olarak kabul edilirken, son gelişmelerle model olmak bir tarafa kendisi bölgede bir sorun haline gelmektedir. Bu anlamda hem 28 Şubat sürecinin yıl dönümü olması nedeniyle, hem de içinde bulunduğumuz anti demokratik adımların atıldığı bu süreçte demokrasiye, şeffaflığa, hesap verebilirliğe barışa, ortak yaşam bilincine, evrensel değerlere inanan insanlar olarak, hayati konuların kamuoyuna hatırlatılmasının faydalı olduğunu düşünerek aşağıdaki hususlara dikkat çekmek istiyoruz.' dedi. Bal'ın okuduğu Demokrasi Bildirisi şöyle: 'Darbe meşru olmayan yollarla, Anayasa’da ve yasalarda yer almayan bir şekilde gücü elde etmektir. Darbe sadece silahla, tankla yapılmaz. Şu anda yürütme, yasamadaki çoğunluğu da arkasına alarak yargıyı kontrol etmektedir. Bu aslında adı konulmamış bir darbedir. Türkiye’de sistem tıkanmıştır. Türk demokrasisinin istikrarı, imajı ve hukuk devleti gereği sistemin önü açılmalı, Türkiye normalleşmelidir.Kuvvetler ayrılığı, demokrasinin vazgeçilmez bir gereğidir. Kuvvetler ayrılığı yöneticilerin, yönetimin ceberutlaşmaması, diktatörleşmemesi için demokrasilerde temel kural haline gelmiştir. Türkiye’de şu anda kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmıştır. Yargı, yürütme ve yasamanın çoğunluğunun kontrolüne girmiştir. Derhal kuvvetler ayrılığı tesis edilmelidir. Yeni yasalaşan HSYK düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. Yargıyı kontrol ve baskı amaçlıdır. AB normları açısından kabul edilemez bir düzenlemedir. Yargı bağımsızlığı acilen tekrar tesis edilmeli ve baskılar sona ermelidir. Hakim ve savcıların keyfi olarak yer değişikliğine tabi tutulması kabul edilemez ve bu yargıya, yargı bağımsızlığına bir müdahaledir. On bin civarındaki polisin bir gerekçe gösterilmeden, tasfiye mantığı ile yerlerinin değiştirilmesi, özellikle terörle mücadele, organize suçlar, mali suçlar, istihbarat gibi yerlerdeki mesleki tecrübesi olan kişilerin yerlerinin değiştirilmesi, ülkenin iç huzuru ve güvenliği açısından önemli zafiyetler oluşturabilir. Şeffaflık, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Bunun için ise düşünce ve ifade hürriyeti medyanın, STK’ların, Düşünce Kuruluşlarının ve Üniversitelerin özgür olması şarttır. Birçok örnekle sabit olduğu gibi, özellikle Türkiye’de medya ve medya mensupları üzerinde baskılar bulunmakta, talimatlar verilmektedir. Medya ve medya mensupları üzerindeki baskılar kabul edilemez, her kesime yönelik tüm baskılar derhal sona ermelidir. Üniversite ve düşünce kuruluşları bağımsız olmalıdır. Baskı altında hür düşünce gelişemez, hür analizler çözümlemeler yapılamaz. İnternet düzenlemesi demokratik bir ülkede düşünülemez. İnternet düzenlemesindeki kararlar ülkemizi maalesef bir muhaberat devleti yapma yolunda alınan kararlardır. MİT’e dair düzenleme demokratik bir toplumda kabul edilemez niteliktedir. İleride operasyon yetkisi suiistimallere, ciddi sorunlara yol açabilir. Denetim eksikliği ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Yaşanan olaylar açısından baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı üzerine düşen görevi yerine getirememiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı sembolik olmakla beraber devlet kurumlarının arasında ahenkli bir çalışmak gibi bir görevi vardır. Ancak son süreçte ülkenin sistemi açısından son derece kritik gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanı bu misyonunu yeterince yerine getirememiştir. Özellikle özgürlüklerin son derece önem kazandığı, teknolojik gelişmelerin hızla ilerlediği, internetin bir insanlık hakkı olduğu bu dönemde internetin doğasına aykırı olan bir internet yasasını onaylaması daha sonra HSYK düzenlemesini onaylaması bunun bir göstergesidir. Yolsuzluklara, yargının kontrol ediliyor olmasına karşı ciddi, net uyarılarda bulunamamıştır. Hesap verebilirlik, demokrasinin bir gereğidir. Sayıştay güçlendirilmeli, yetkileri iade edilmeli, statüsü dünyadaki birinci sınıf demokrasilerdeki yere getirilmelidir. Partiler kurumsallaşmalı, lider partisi olmaktan çıkmalıdır. Liderlerin partisi algısı, partilerin lideri algısına dönmelidir. Parti içinde tahammül gücü, hazım kapasitesi artmalıdır. Parti içi demokrasi ve milletvekili saygınlığı, bağımsızlığı olmadan gerçek bir demokrasi tesis edilemez. Bunun için ise başta seçim kanunu değiştirilmeli, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Parti içerisinde öz eleştiri, beyin fırtınası, istişare yapabilecek mekanizmalar geliştirilmelidir. 'Tabular' üzerinden siyaset bitmelidir. Din, tarih, Atatürk, laiklik ve her türlü klasik tabu üzeriden siyaset sona ermelidir. Bir Müslüman, Hristiyan, Yahudi, Budist, Ateist ya da başka biri dünyanın her yerinde siyaset yapabilmelidir. Siyasetin ön şartı içinde siyaset yapılan toplum ile toplumun farklı renkleri ile barışık olmak, onların inançlarını, kültürlerini yaşayabilmeleri için imkan hazırlamak ve onların toplumun ve devletin farklı yerlerinde yer alabilmeleri için uygun meşru kanallar açmaktır. Siyaset projeler üzerinden yapılmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler arasındaki ideolojik makas çok açıktır. İdeolojik makas daralmalı, partiler birbirleri ile savaşmaya hazır aktörler olarak algılanmak yerine, hizmette yarışan dost aktörler olarak algılanmalı ve partiler arası ilişkiler çatışma yerine işbirliği, istişare, beyin fırtınası formatına oturtulmalıdır. Siyaset yatırım alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasete, servetine servet katmak, almak için değil, vermek için girilmelidir. Şeffaflık, hesap verebilirlik, medya bağımsızlığı, bağımsız- tarafsız yargı, ideal bir ihale kanunu gibi unsurlar bu bağlamda son derece önemlidir. Türk siyasetinde köşeli, ilkeli, medeni, cesur, kişilere değil ilkelere kendini adamış, demokrat, özgür insanlar daha fazla yer almalıdır. Dış siyasetimiz tekrar barış mantığına, kazan kazan mantığına, tıpkı Suriye ile İsrail’i barıştırmak için arabuluculuk yaptığı model bir formata geri dönemlidir. Ne şekilde olursa olsun, kimler karışırsa karışsın, her türlü yolsuzluk sonuna kadar soruşturulmalı, yargılanmalı ve yolsuzluğa giden tüm yollar kapatılmalıdır. Siyasetçilerin kişisel hırsları ve kariyerleri için devlet sistemi bozulmamalıdır. Devletin DNA’ları ile oynanmamalıdır. Sistemdeki bozukluk ekonomik istikrarsızlığı getirecek ve zaten borçlu olan toplumu daha da borçlu ve ekonomik olarak sıkıntılı hale getirecektir. Siyasal ahlak montaj argümanlarıyla harcanacak kadar değersiz değildir. Siyasal ahlakın korunması en başta siyasetçinin görevidir. Gerçek neyse bağımsız kurumlar tarafından ortaya çıkarılmalıdır. Bu ülkede bir daha ne 28 Şubat yaşanmalı ne de insanların birbirlerini bitirme planları yaptığı, fişlemelerin yapıldığı antidemokratik uygulamalara müsaade edilmelidir. Evrensel değerlerin ve projelerin hazırlandığı, gençlere, kadınlara ve girişimcilere yeni imkanların tanındığı yeni hikayelere, makul olana, evrensel standartlara ve gerçek birinci sınıf demokrasiye ihtiyaç vardır.Cihan
Günay'dan Büyükşehir Yasası İtirafı
Ak Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, 'Bu son yerel yönetim düzenlemesinde Büyükşehir Yasası’nda yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Bu yasa tekrar yakın bir gelecekte gözden geçirilecektir' dedi. Antalya’nın Manavgat İlçesi Side Beldesi’nde, restorasyonu tamamlanan Tyche Tapınağı ile Side Antik Kenti içerisindeki Kent Müzesi, sağlık ocağı ve tenis kortları düzenlenen törenle açıldı. Apollon Tapınağı’ndaki törene, eski Kültür ve Turizm Bakanı ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Antalya Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Manavgat Kaymakamı Emir Osman Bulgurlu, ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, Side Kazı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Alanyalı ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende konuşan Günay, Büyükşehir Yasası hakkında bilgi verdi ve şunları söyledi: 'Bu son yerel yönetim düzenlemesinde bu Büyükşehir Yasası’nda yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Şimdi bir yeri ilçe yapıp yapmamak Ankara’nın karardır. Bir yörenin belediye olup olmayacağı ise Ankara’nın değil o yörede yaşayan halkın vermesi gereken bir karar olmalıdır. milliyet.com.tr
Ak Partililer, Ertuğrul Günay'ın Basın Toplantısını Bastı
17 Aralık sonrası AK Parti'den istifa eden Ertuğrul Günay, düzenlediği basın toplantısında bir grup AK Partili tarafından protesto edildi. Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, 17 Aralık sonrasında Ak Parti'den istifa eden diğer İzmir milletvekilleri İlhan İşbilen ve Erdal Kalkan ile birlikte basın toplantısı düzenledi. AK PARTİLİLER SALONU BASTI Hükümete yönelik eleştirilerde bulunan Günay, bu esnada salona gelen bir grup AK Partili tarafından protesto edildi. Ak Parti İzmir Kadın ve Gençlik kolları üyesi olan bir grup, Recep Tayyip Erdoğan sloganları attı. Grup daha sonra salondan ayrıldı. İşte Günay'ın açıklamalarından satırbaşları; Biz geçen 2011 genel seçimlerinde Adalet Ve Kalkınma Partisi'nden İzmir milletvekili seçildik. Şu anda bağımsızız. Özgür ve bağımsız konumdayız. 17 Aralık'ta Türkiye siyasetinin bütünüyle yeniden gözden geçirilmesi gereken bir süreç başladı. Sayın Başbakan demokratik bir hukuk devletinde görülmedik şekilde bu soruşturmaların önünü kesecek yöntemleri maalesef tercih etti. Başbakan sürgünler ve atamalarla da yetinmedi. Hukuk devletinde işinize göre hâkim tayin edemezsiniz. 'İNŞALLAH BU İDDİALAR DOĞRU DEĞİLDİR' Biz de temenni ederiz ki bu iddialar inşallah doğru değildir. Ama soruşturulsun. Ama bu iddialar soruşturulsun denilen herkesi sayın Başbakan düşman ilan etti. Hukukun hakkın yanında durmak yerde Sayın Başbakan adaletin işlemesi için değil engellenmesi için göğsünü siper etti. 2010 yılında halka vaat edilen bütün sözler çiğnenerek yeni bir HSYK yapısı yeni bir internet yapısı oluşturulmaya hukuk işlemez hale getirilmeye çalışıldı. Sayın Erdoğan hukuk devletine karşı örtülü bir darbe gerçekleştirmek istedi. 'BİR PARALEL YAPI OLUŞTU AMA...' Bir paralel yapı oluştu ülkemizde ama paralel yapı hukuksuzluk ve adaletsizliği soruşturmaya çalışan bu emniyet ve adalet çevrelerinde değil başbakanın yakın çevresinde ve onun komutasında oluştu. 'YOL ARKADAŞLIĞI YAPMAK İSTEMİYORUZ' Sesiz kalmak millete ihanet anlamına gelirdi. Bizim bir inancımız var. Alay edilmesini kesinlikle istemediğimiz inancımız bize haksızlıklar karşısında susmanın şeytanla işbirliği olduğunu söylüyor. Susmak kendimize olan saygımızdan bir şey kaybetmek anlamına gelecekti. Yolsuzlukları yapanlarla birlikte yol arkadaşlığı yapmama isteğimizi vatandaşlarımızın anlayacağını düşünüyoruz. 'YOLDAN SAPAN BİZ DEĞİLİZ ' Yoldan sapanlar biz değiliz, yolsuzluklara tenezzül edenler. Dün TBMM'ye üç ay sonra fezlekelerin okunması için bir girişim yapıldı. Daha yazılmamış olan önü kesilmiş olan fezlekeler de var. Ama dört hatta beş tane var ki bunlar aylardır tutuluyor. İktidar partisi bunları alçak profil göstererek savuşturmaya çalıştı. Savcılıktan gelen bir belgenin TBMM'de okunmasına dahi bir milletvekili nasıl hayır der bunu milletin takdirine sunuyoruz. Bize umut ışığı olarak gelen 10 gün sonra bir yerel seçim var. Umut ediyoruz ki milletimiz demokrasiye sahip çıktığını gösteren bir yol göstericiliği yapacaktır.haberler.com
Fikret Orman'dan Müjdeli Haber!
Beykoz Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte Beşiktaş Başkanı Fikret Orman gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.Fikret Orman yaptığı konuşmada siyah-beyazlı takıma birçok haksızlık yapıldığını, bundan sonra haksızlığa maruz kalmak istemediklerini dile getirdi ve şunları söyledi: “Üzerimize oynanan oyunlar Galatasaray maçıyla başladı. Hala devam ediyor. Şu andaki futbol liginde en mağdur kulüp pozisyonundayız. Haklı olmak da mağdur olmak da istemiyoruz. Biz hakkımızın teslim edilip, bu işlere ‘dur’ denilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ne zaman bir şey yapmaya kalksak başımıza bir şey geliyor. O gün genç bir hakemin ne işi vardı da Çaykur Rizespor maçına verildi. Onun test edilmesi için neden Rizespor maçı seçildi de İstanbul’da bizim taraftarımızın önünde olmadı? Ben hakem hocası ve TFF’yi eğiten Jaap Uilenberg’i hiçbir yerde görmezken, Rize’de ne işi vardı? Bunların hepsi soru işareti. Zorluk içinde, stadı olmadığı halde taraftarıyla bütünleşmeye çalışan, her olayda sahası kapatılan bir kulübün başkanı olarak, emeğe, alın terine, uğraşa ‘yazık’ diyorum.” “Bazen kendimden çok korkarım. Sinir kat sayım biraz hızlı artar. Tipik bir Karadenizliyim. Bağırmayı çağırmayı çok iyi yaparım. Ama bunun bir sonuç getireceğini düşünmüyorum. Biz bu yolda devam etmeye gayret ediyoruz. Hakemler ve MHK de beni bağırttırmak için gayret ediyor. Benim de sabrımın bir sonu var. Allah daha çok sabır versin diye çok dua ediyorum. İçinizdeki siniri ve haksızlığı en az sizin kadar ben de hissediyorum. Ben de aynı duyguları yaşıyorum. Rizespor maçından sonra ‘tapelerle alakalı üzgün müsünüz?’ diye soruluyordu ama ben aslında maçın sonucuna üzülmüştüm. Çünkü Beşiktaş, Rize’de liyme liyme doğrandı.” “Hem maddi hem manavi zarar görüyoruz” “Yeni çıkan talimatla bayan seyirciler, TFF’nin davetlisi olarak geliyor. Onların küfür edilmesiyle sahamız tekrar kapatılıyor. Bayan seyircilerin tekrar küfür etmesiyle bu kez sezon sonuna kadar sahamız kapatılıyor. Daveti yapan Beşiktaş Kulübü değil, TFF. Bundan zarar gören ise biziz. Sonucunda oradaki olayda bizim hakimiyetimiz yok. Yarın yönetim kurulu toplantımız var. Belki hafta sonu yapacağımız maçı seyircisiz oynayacağız. Her geçen gün hem maddi hem de manevi olarak bu işten zarar görüyoruz.” “Fernandes ile Almeida olmazsa olmaz değiller” “Sezon sonunda sözleşmesi bitecek oyuncu bir tek Beşiktaş’ta yok. Ezeli rakiplerimizin hepsinde sözleşmesi biten oyuncular var. Bunlar konuşulmuyor ama bizde dönüp dolaşıp Fernandes ve Almeida konusu gündeme geliyor. Bunlar Beşiktaş’ın olmazsa olmazları değiller. Bunlar, Beşiktaş’ta oynadığı sürece bizim için değerli. Bir olayı buraya kilitlenmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Fernandes ile alakalı camia başkanı olarak tavrımızı net koyduk. Oyuncular bizim için çok önemli değildir. Bizim için önemli olan Beşiktaş’ın armasının asaletidir. O asalet ve duruş içinde olduğu sürece her oyuncumuza iyi yaklaşıyoruz. Beşiktaş formasını giyen bütün çocuklar bana bir santimetre uzak yada yakın değil. Burada bir isim zikrettiğim zaman ayrımcılığa girer. Hepsini aynı seviyorum.” “Medeni bir taraftar kitlesine sahibiz” “Türk sporunun problemi. Medeni bir taraftar kitlesine sahibiz. Bunu çok iyi uygulamaya devam ediyoruz. Aynı nezaketi karşı kulüplerden de bekliyoruz. Nezaketsiz insanlar ayıklandığı zaman bu durumun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Taraftarımın çoğu daha agresif olmam yönünde istekte bulunuyor. Biz iki penaltı ile karşı karşıya kalıyoruz, siz iki penaltı atıyorsunuz. Bu laflara girmemeye gayret ediyorum. Gayret ettiğim zaman camiamız tarafından pısırık bulunuyoruz. İnşallah Türk sporunda nezaket olduğu bir dönem başlar.” “Benim suratıma konuşsunlar” “Beşiktaş Kulübü’ne aday olduğumuzda büyük Beşiktaş gemisi su alıyordu. Her tarafından delikleri vardı. Bu geminin batacağını, bizim de içinde olacağımız konuşuyordu. Beşiktaş’a inanarak bu işi yapmak için yola çıktık. Bu gemiyi yüzdüreceğimize inandık. Tek amacımız bu gemiyi istediğimiz limana götürmekti. Bu aşamada çok polemiğe girmedik. Bu sırada bildiğimiz dalgalar olurken, bilmediğimiz tayfunlar ve boralar oldu. Bunların içinde siyasi olaylar da vardı. Biz, ‘Beşiktaş, bir spor kulübü. Derdimiz kendimizi aşıyor. Kendi işimizi çözmeye çalışıyoruz. Biz bu işlerin içerisinde olmak istemiyoruz’ dedik. Bizim görevimiz, Beşiktaş’ın menfaatlerini korumaktır. Şahsi egolarımız, işimize yapacağımız ihanet olur. Şahsımla alakalı söylenen sözlere çok üzüldüm. Bunlarla ilgili maddi ve manevi davalar açacağım. Avukatlarım uğraşıyorlar. Bir de bunları konuşan yürekli arkadaşları da görmem lazım. Benim suratıma konuşsunlar.” “Stadın yapımına Başbakan çok destek verdi” “Bu stadın yapılması aşamasında Başbakanımızın çok büyük desteğini gördük. Onun desteği olmasaydı bu süreç mümkün değildi. Bu işin karşısında bakanlar duruyordu. Bakanlar bu işin olmaması için mücadele etti. Herkes Ertuğrul (Günay) Bey, bunun karşısında olduğunu düşünüyordu. Başka bakanlar da karşısındaydı. Spordan sorumlu bakanla ilgili o kadar çok olay yaşadım ki… Biz Başbakanımızdan hep destek gördük. Bu stadın izni alındıysa sayın Başbakanın çok iyiliğini gördük.” “Oraya yapmış olduğumuz stat yasal izinlerle yaptığımız bir yerdir. Aldığımız izinlerin haricinde ruhsat harçları dahil olmak üzere devletin bir kuruşu yoktur. Bu stadı Türk gençliğine ve Türk sporuna bir tesis olarak yapıyoruz. Bu süreç içinde bunu yaptık. Bu takdir edilmesi gerekli olan bir şey. Beşiktaş’ın iç siyaseti var. Biz bu stadı bitirince tarihe geçecekmişiz. Siz bitirseydiniz de tarihe siz geçseydiniz. Bunlarla karşı karşıya kaldık. Bunları yapanlar maalesef Beşiktaşlı’ydı. Beni en çok rahatsız eden yer burası olmuştur.” “Bu stadı Allah’ın izniyle 30 Ağustos’a yetiştireceğiz. Nisan sonunda kapalı tribünün olduğu yer bitecek. Mayıs sonunda eski açık tarafının kaba inşaatı bitecek. Haziran sonunda da yeni açık tarafının kaba inşaatı bitmiş olur. Temmuz’un 10′u gibi çim sahayı sermeye başlayacağız. İnşallah 30 Ağustos’a yetiştireceğiz.”AMK Spor
''Arap Baharı, Başbakan'ın Kimyasını Bozdu''
Eski Kültür ve Turizm Bakanı, İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay, Ortadoğu'da yaşanan Arap baharının Başbakan'ın kimyasını biraz bozduğunu söyledi. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşların önden gittiğini ve o ülkelerin sokaklarını hazırladıklarını ifade etti.Cihan TV Network 'Anadolu'da Sabah' programı 'Başkent Konuğu' olan Ertuğrul Günay, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili görev yaptığı dönemde bir duyumunun olup olmamasıyla ilgili soruya 2012'nin sonunda 2013'ün başında ayrıldığını hatırlattı. Ortaya dökülen, bilgiler, belgeler ve tapelerin de büyük ölçüde 2013'ü kapsadığına dikkat çeken Günay, '2012 ve 2011'de hemen hemen bu tür tartışmalar yok; en azından bu boyutlara gelmemiş ve doğrusu kimsenin kulağına ulaşmamış. 2011 seçimlerinden sonra İstanbul'daki yapılaşmadan çok şikayet ettim. 2011'de İzmir'deydim, seçim süreci nedeniyle bir süre kopmuştum. Döndüğümde baktım ki İstanbul'da hani yerel seçimler öncesinde eskiden müthiş imar istismarı olurdu. İnsanlar gelirler, kaçak yapılar yaparlar ama adaylar da onu görmezden gelirler. İstanbul neredeyse o hale gelmiş. Kazlıçeşme'de çıkmış, Taksim'de başka bir proje var, öbür tarafta bilmem ne var. Bunlarla ilgili ihtilafımız oldu. Bunlarla ilgili belediyeleri, sayın Başbakanı rahatsız edecek şeyler söyledim; basına da söyledim. Bakanlar Kurulu'na da söyledim, ilgililere de söyledim. Ama sanıyordum ki bazı belediyeler göz yumuyor. Başbakan da bazı siyasi nedenlerle veya işte o belediyelere kıyamadığı için o nedenlerle bunları bir ölçüde himaye ediyor falan. Doğrusu o boyutlarda olduğunu zannediyordum. O boyutlar bile bizim ilişkimizi bozdu. O boyutlarda sandığım ve üzerine gittiğim olaylar yüzünden biz sayın Başbakan ile son bir yılı çok resmi geçirdik. Resmi toplantılar dışında diyaloğumuz kalmamıştı. Bu boyutları doğrusu bilmiyordum. 'Şuraya şunu yaptıracağız, buraya bunu yaptıracağız' tarzında bazı bağış zorlamaları olduğunu, bir ölçüde duymuştum, ismi geçen bazı bakanlıklarla ilgili ama köprüyü verdiğimiz konsorsiyumdan şu kadar toplayalım medya grubu satın alalım; işte yurt dışından kara para aklama süreci içinde veya altın kaçakçılığı süreci içinde şu kadar toplayalım; bu boyutları doğrusu ne milletvekillerinin çok büyük bir çoğunluğu ne ben, ne kamuoyu ne basın; çoğumuz doğrusu hiç duymamıştık. 17 Aralık boyutları itibariyle hepimiz için gerçekten üzüntü verici bir olumsuz sürpriz oldu.' diye konuştu. 'HER DEVİRDE FETVA VERECEK SAHTE DİN ADAMI ÇOKTUR' AK Parti'nin halktan kopmasıyla ilgili bir soruya ise Günay, 'Sayın Başbakan'ın otoriter bir yapısı olduğu, eskiden beri kendisiyle çalışanlar tarafından gözleniyor, söyleniyor. Benim çalışma dönemimde bir iki konu dışında çok ihtilafa düşmeden oldukça özgür çalışabildim. Şuan Sayın Başbakan'ın telefuz ettiği birçok şey, bizim dönemimizde çok telaffuz edilmedi. 2011'den sonra bazı ihtilaflarımız büyüdü ama ondan önce en azından benim alanıma çok müdahil değildi. Başka bazı arkadaşlara da sanıyorum aynı ölçülerde çalışma imkanı veriyordu ama üçüncü seçimi de kazandıktan sonra Anayasal değişikliklerle yargıyı da orduyu da bir ölçüde kendi sınırları içine geri çektiğini hissettikten sonra bütün iktidarların başına geçegelen doğulu toplumlarda çok daha fazla olan, güç zehirlenmesi onu da etkiledi. Arap baharı biraz onun kimyasını bozdu diye düşünüyorum. Arap baharında tıpkı Türkiye'de miting hazırlar gibi arkadaşlar önden gidiyorlardı, o ülkelerin sokaklarını hazırlıyorlardı. İşte diyelim ki Türkiye'de Adapazarı'na gidiyor Başbakan; önden gidiyorsunuz, duvarlar, afişler, insanlar, araba giydirmeler, böyle hazırlıklar Arap ülkelerinde yapılmaya başlandı. Arap sokağında gördüğü o ilgiyi, sanki kendisine spontane oluyormuş falan gibi bir yere yazmaya ve öyle okumaya başladı. O dünyanın kendisini Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye'nin lideri olmak yerine; bu yeniden inşa edilmeye çalışılan Arap dünyasının, Ortadoğu İslam dünyasının lideri gibi görmeye ve o senaryoya fazlaca yatırım yapmaya başladı. O işin kimyasını bozdu. Tabi o ne yapmayı gerektiriyor; içerde çok güçlü olmayı ve dışarıda da çok harcama yapabilme imkanını gerektiriyor. O yüzden sanıyorum ki bu aşırı zenginleşme işi hem bireysel zenginleşme, hem de siyasal iktidarı sürdürme amacıyla bir projeye dönüştü. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bizde biliyorsunuz her devirde fetva verecek olan sahte din adamı çoktur. Kitabına da uydurmaya kalkışmışlar. Bir senaryo yazılmış tabi hani hep kendisi de söyler ya ben de söylüyorum; Allah'ın da bir hesabı var. Siz böyle yanlış işlere kalkıştığınız zaman bir yerde tökezleme kaçınılmaz. Gerçekten kritik bir eşikte tökezledi. Şuanda onu kabul edemiyor, çünkü kendisi o dünyayı kendisi için yazmıştı. Uygun bir senaryo diye yazmıştı. O senaryo çöktü, devamı artık mümkün değil. Onu kabul etmek istemiyor. O kabul etme işinin faturasını da şuanda bütün millete ödetmeye çalışıyor.' şeklinde konuştu. EMRULLAH BAYRAK - HABERLER POLİTİKA ANKARA
Müze Çok Geldi Depo Yaptılar
Yıldız Sarayı’ndaki Edebiyat Müzesi, yarın kapatılıyor. Bakanlık yeni yer göstermezken, müze de artık depo olarak kullanılacak. Yazarlar Sendikası, karara tepki gösteriyor. Cemal Süreya’dan Nazım Hikmet’e birçok şair ve yazarın şahsi eşyalarının sergilendiği Edebiyat Müzesi’ni boşaltıp depo yapmak isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı’na müzenin kurucusu Yazarlar Sendikası direniyor. Müzeyi boşaltmak için yarın son gün ancak Taraf’a konuşan Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, kendilerine yeni bir yer gösterilmeden müze binasını terk etmeyeceklerini açıkladı. Türkiye edebiyatının önemli isimlerinin tarihi belge ve eşyaları ise müze binasının bulunduğu Yıldız Sarayı’nda kolilere kaldırıldı. Köz “Burası Türkiye’nin iki edebiyat müzesinden biri. Kavga gürültü istemiyoruz ama bizim canımız yanıyor. Emeğimizin çarçur edilmesini istemiyoruz.” diye konuştu.Bakanlıktan defalarca randevu istemelerine rağmen bir geri dönüş alamadıklarını belirten Köz, “Kimse bizimle diyaloğa geçmedi. Bir tek Ertuğrul Günay, Tanpınar Müzesi’nin açılışında kendisinden yer istediğimizde ‘buraya alalım’ dedi. Ancak onunla ilgili de bakanlıktan somut bir adım atılmadı. Bir müze binası nasıl depoya dönüştürülür aklımız almıyor” dedi. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin, Cemal Süreya, Asım Bezirci gibi Türk edebiyatının önemli isimlerinin daktilo, gözlük, kalem gibi eşyalarının ve mektuplarının yer aldığı müze Yıldız Sarayı içindeki eski Arabacılar Dairesi’nde 2002 yılında dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın onayıyla kuruldu. Türkiye Yazarlar Sendikası Yıldız Sarayı’nda depo olarak kullanılan mekânı müzeye dönüştürdü. Bakanlıkla sendika arasında yapılan müze protokolünün ise beş yılda bir yenilenmesine karar verildi. Aradan geçen sürede protokol iki kez yenilendi ancak 19 Aralık 2011’de Bakanlık protokolün iptal edildiğini belirterek, müzenin boşaltılmasını istedi. Gerekçe bakanlığın, müze alanını depo olarak kullanmak istemesiydi. Bakanlığın yer tahsisi için kendilerine yardımcı olmadığını anlatan Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, sendika olarak müzeye yer bulmak için kendi imkânlarıyla Kadıköy, Beşiktaş ve Kartal Belediye’siyle görüştüklerini anlattı. Sendika yarın yapacağı basın toplantısıyla Bakanlığın “Boşaltın” talimatına tepki göstermeye hazırlanıyor.Sümeyra Tansel | Taraf
Datça 'Çevre Düzeni Planı' Meclis'in Gündeminde
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Datça- Bozburun'u otel turizmine, marinaya ve konut yerleşimine açmak üzere olduğu haberi kamuoyunda yankı buldu. İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay da Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın yanıtlaması istemiyle Meclis'e soru önergesi verdi. İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Datça Çevre Düzeni Planı revizyonununu TBMM gündemine taşıdı. Günay, Datça gibi Özel Çevre Koruma Bölgeleri'nin, ülke ve dünya ölçeğinde doğal özellikleriyle korunması, bütün kültür yapısıyla geleceğe taşınması gereken ve bu ayrıcalıklı nitelikleri Bakanlar Kurulu kararıyla saptanmış bulunan özel ve sınırlı sayıda alanlar olduğunu hatırlatarak şu soruların Çevre ve Şehircilik Bakanı'nca yanıtlanmasını istedi: 1- Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi Muğla ilinde iki ilçe sınırlarını kapsamaktadır. Son yerel düzenlemelere göre Büyükşehir olan Muğla Belediyesi ile Datça ve Marmaris Belediyelerinin bu plan revizyonunda katılımı sağlanmış, görüşleri alınmış mıdır? 2- Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde doğal, arkeolojik, kentsel sit ve anıt eser var mıdır? Varsa, bu alanların adları ve sit dereceleri nedir? Revizyon Planında bu sit dereceleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapılmış mıdır? 3- Datça-Bozburun Özel Çevre Planı Revizyonunda, Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Muğla Müdürlüğünün görüşü alınmış mıdır? Alınmamışsa, önemli kültür varlığı barındıran böyle bir alanda yapılması düşünülen plan revizyonu için bu, büyük eksiklik değil midir? 4- Bölge çam balı üretiminde dünyanın önemli coğrafyalarından birisi ve önemli bir orman alanıdır. Bu açıdan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı görüşleri alınmış mıdır? 5- Bölgede verilmiş maden, taş ocağı ve benzeri ruhsatlar var mıdır? Varsa, bunların bölgenin özelliklerine göre yeniden gözden geçirilmesi, gerekirse iptali düşünülmüş müdür? Yahut revizyon planda bu ruhsatlar aynen geçerliğini korumakta mıdır? 6- Marmaris Turizm Alanının ÖÇK sınırları ile ilişkili olması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı ilgili birimlerinin görüşleri alınmış mıdır? 7- Çevre Planı Revizyonu, bölgede önceki dönemlerde yapılan kaçak, yüksek, doğal dokuya aykırı yapıların yıkımı için hükümler içermekte midir? Bu çarpık yapılaşmanın yıkım konusunda önceki tarihlerde verilmiş mahkeme kararı var mıdır? Varsa, bu kararlar ne zaman uygulanacaktır? Yapılaşma konusunda getirilen yeni kurallar nelerdir? CNN Türk
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na Göre Datça'daki Plan Benzersiz
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, tartışma yaratan Datça projesi için “Ülkemizde kırsal alan planlamasına ışık tutacak model niteliğinde örnek bir planlama çalışması yapıldı” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Datça Yarımadası’nda büyük tartışma yaratan imar revizyonuyla ilgili tartışmalar üzerine Datça-Bozburun’daki revizyona ilişkin 492 sayfalık plan araştırma raporunu, onaylanan paftaları ve diğer ekleri internet sitesinden yayımladı. Radikal gazetesinden Erdinç Çelikkan’ın haberine göre, gelen tepkilere rağmen planın bölgeye yeni avantajlar sağlayacağını öne süren bakanlık, şu görüşleri savundu: Datça-Bozburun 1990’da Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edildi. Bölgeye ilişkin ilk Çevre Düzeni Planı 1994’te onaylandı. Daha sonra, SİT sınırları doğrultusunda 1998’de plan revize edildi. Bölgede yer alan toplam 17 köyün beşine plan yapıldı. (Turgut, Mesudiye, Orhaniye, Söğüt, Yakaköy Palamutbükü mevkii). Ancak, diğer kırsal yerleşimlere ilişkin planlama; kadastro çalışmalarının tamamlanmaması ve Orman Kanunu’nun 2-B maddesi ve sit alanlarındaki kısıtlamalar nedeniyle yapılamadı. Bölgede mevcut mevzuatın kırsal yerleşim alanlarının planlanmasında yetersiz kalması, yerleşimlerin yöresel biçimlerine ve ihtiyaçlarına cevap verememesi gibi nedenlerle aykırı yapılaşmalar oluşmaya başladı. 2014 yılında askıya çıkan Çevre Düzeni Planı Revizyonu için yapılan çalışmalar yaklaşık 10 yıllık bir geçmişe sahiptir. Türkiye ilk kez deniz çayırlarının ve denizaltı biyolojik hayatın koruma altına alındığı bir plana kavuştu. Demirleme faaliyetlerinin denizaltındaki arkeolojik yapıya verdiği zararı engellemek amacıyla, kısa süreli ve günübirlik tekne bağlamaya yönelik düzenlemelerin yapıldığı bir plana kavuştu. Eşsiz koy ve kıyılarıyla ülkemiz yat turizminin odaklandığı bölge, deniz turizmi yatırımları, ekolojik denge ve toplumsal hassasiyetler arasındaki ilişkiyi duyarlı şekilde ele alan bir plana kavuştu. Bölgenin turizm potansiyeli de dikkate alınarak, kıyı yapıları ihtiyaçlarının tespitine yönelik yapılan arazi çalışmaları sonucunda deniz turizmi, balıkçılık, tekne imalatı gibi sektörel yatırımlar için gerekli kıyı yapılarının yapılabileceği alanların belirlendiği bir plana kavuştu. Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı revizyonu, 2005’ten günümüze kadar yürütülen uzun soluklu bir çalışma olup, bilimsel çalışmalar ışığında sürdürülmüştür. Plan kapsamında ilgili kamu kurum kuruluşları sivil toplum temsilcileri ve halkın katılımı sağlandı. Ülkemizde kırsal alan planlamasına ışık tutacak model niteliğinde örnek bir planlama çalışması yapıldı. İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay da Datça-Bozburun’daki imar revizyonunu Meclis gündemine taşıdı. Günay, önergesinde “Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde doğal, arkeolojik, kentsel sit ve anıt eser var mır? Revizyon planında sit dereceleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı mı? Datça-Bozburun Özel Çevre Planı Revizyonunda, Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Muğla Müdürlüğü’nün görüşü alındı mı?” diye sordu. T24
Başbakan Erdoğan Arınç'ı Ziyaret Etti
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, safra kesesi ameliyatı olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ıziyaret etti. Erdoğan'ın, Ankara Güven Hastanesindeki ziyareti yaklaşık 45 dakika sürdü. Başbakan Erdoğan'ın ziyaretinde AK Parti Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl de bulundu. Başbakan Erdoğan, hastaneden ayrılırken burada bekleyen vatandaşlarla sohbet etti ve çocuklara oyuncak dağıttı. TBMM Başkanı Çiçek'ten ziyaret TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Arınç'a 'geçmiş olsun' ziyaretinde bulundu. Çiçek, hastane çıkışında gazetecilerin Arınç'ın sağlık durumuyla ilgili sorusu üzerine, 'Son derece iyi. Tekrar geçmiş olsun. Allah şifa versin. Biz çok iyi gördük. Geri kalan izahatı zaten hastane yetkilileri yapar' diye konuştu. 'Arınç ile görüşüp görüşmediği' sorusuna ise Çiçek, 'Tabii tabii, konuştuk, görüştük. Son derece sağlıklı. Çok memnun olduk. Allah şifa versin' yanıtını verdi. AK Parti MKYK üyesi Abdülkadir Aksu da Arınç'ı ziyaret etti.'Sağlık durumu iyi' Arınç'ı, Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk , TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Necdet Ünüvar, bazı AK Partili milletvekilleri ile İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay da ziyaret etti. Öztürk, ziyaret sonrası yaptığı açıklamada, Arınç'ın istirahatte olduğunu, ailesinin ve doktorların yanında bulunduğu belirtti. Arınç'ın çok başarılı bir ameliyat geçirdiğini ifade eden Öztürk, şunları söyledi: 'Sağlık durumu gayet iyi. Ziyaretçilerle görüşmüyor şu anda. Yarın muhtemelen taburcu olacağını belirttiler. Çok şükür hiçbir sıkıntı yok. Gayet başarılı, güzel bir ameliyat geçirdi. Safra kesesiyle ilgili sıkıntı da bundan sonra sona ermiş olacak. Sayın Arınç, biraz hareketli, hareketli de kalmak istiyor ama birkaç gün dinlenecek, ondan sonra işlerinin başına gelecek inşallah.'AA
Ertuğrul Günay'dan '787 İşçinin İsimlerini Tek Tek Açıklayın' Çağrısı
Soma faciasında yaşamını yitiren işçi sayısına ilişkin tartışmalar devam ederken, eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay medya ve siyaset dünyasına çağrıda bulundu17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası AKP’den istifa eden eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay , Soma faciasında ocakta bulunan 787 işçinin isimlerinin ve durumlarının tek tek açıklanması için çağrıda bulundu. Günay, Twitter hesabından yayımladığı mesajda milletvekilleri ve medya mensuplarını mention ederek “Soma'da kaza anında ocakta bulunan 787 işçinin kimliği ve durumu tek tek açıklansın!” dedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız bugün yaptığı açıklamada maden faciasında yaşamını yitirenlerin mevcut durumda 283 işçi olduğunu, ancak içeride 18 kişinin kaldığını belirterek, “301-302 gibi bir rakamla ölen işçi sayısını kapatabiliriz” açıklamasında bulundu. Akşam saatlerinde yapılan yeni açıklama ile faciada yaşamını yitiren 284 işçinin isimleri tek tek açıklanırken, geri kalan işçilerin durumları hakkında bilgi verilmemesi dikkat çekti. Maden ocağındaki kurtarma çalışmaları yapan ekipler televizyonlara yaptıkları açıklamalarda genel itibariyle içeride 150-200 işçinin yaşamını yitirdiğine dair bilgiler paylaşmıştı. Maden faciası sonrası Soma'ya giden Başbakan Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada 'Madende 120 işçinin daha olduğunu' açıklamış, bu rakamı kendisine 'şirket yetkililerinin' verdiğinin de altını defalarca çizmişti. Erdoğan'ın madende ulaşılamayan işçilerin sayısını 120 olarak açıkladığı saatlerde ise ölen işçilerin sayısı 238'di. Erdoğan'ın 4 gün önceki açıklamalarından bu yana ölenlerin sayısı 238'den 284'e yükseldi. Erdoğan'ın açıkladığı rakamlar dikkate alındığında madende bulunan 120 işçiden 46'sı o saatten bu güne ölü olarak madenden çıkarıldı. Yine Erdoğan'ın verdiği rakamlar dikkate alındığında madende şuanda 74 işçinin bulunması gerekiyor. Günay'ın Twitter'dan yayımladı mesaj şöyle