Görüş Bildir

Bodrum Haberleri

Bodrum ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Bodrum ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Unutulmaz Deneyimler Yaşamak İsteyenler İçin: 2024'ün En Romantik Balayı Otelleri
Yeni evli çiftler için balayı, hayatın en romantik ve unutulmaz anlarından biri. Dolayısıyla çiftler için balayını nerede ve hangi otelde geçirecekleri oldukça önemli. Türkiye’de bu özel zamanı daha da özel kılmak için hizmet veren muhteşem balayı otelleri bulunuyor.Ülkemizdeki balayı otellerinin pek çoğu, çiftlere benzersiz deneyimler sunuyor. 2024'ün en romantik balayı otelleri arasında, muhteşem manzaraları, lüks konaklama olanakları ve unutulmaz deneyimleriyle öne çıkan birkaç seçenek bulunuyor.
Nejat İşler 42 Yaşına Hastanede Girdi
Bir süredir sağlık sorunlarıyla gündeme gelen sanatçı, birçok önemli TV dizisi ve sinema filminde rol almış olsa da en çok Behzat Ç. dizisindeki Ercüment Çözer ve Barda filmindeki Selim rolleriyle hatırlanıyor. 1972 yılında İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu.28 Şubat 1972 yılında İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Feshane işçilerinden birinin torunu olan Nejat İşler, ilkokuldan sonra eğitimine Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde devam etti. Ortamına alışamadığı yeni okulunda popüler olmak ve derslerinden kaçmak için okulun tiyatro koluna girdi. Kısa zamanda popüler olan Nejat İşler derslerini de boşluyordu. Liseyi bitirdikten sonra üniversiteye giremeyince, para kazanmak için çay partileri düzenlemeye başladı.Nejat İşleri umduğu gibi gitmeyince borca girdi. Borçlarını kapatabilmek için Mahmutpaşa'dan t-shirt alıp Teşvikiye'de bu t-shirtleri satma kararı aldı. Kış aylarında ise t-shirt yerine kitap, dergi ve plak sattı. İki sene sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf bölümünü kazanan Nejat İşler iki yıllık olan bölümden askerlik için iyi olmadığını düşünerek vazgeçti.On yıl kadar satış işleriyle uğraştıktan sonra Taksim'de dolaştığı birgün, bir tiyatro sahnesinde bedava gösterimde olan 'Danton'un Ölümü' adlı eseri seyretti. 'Ben niye bu işi yapmıyorum?' diye düşünen Nejat İşler, dayısının yanına gittiği Eskişehir'de konservatuar sınavına girmeye karar verdi ve kazandı. İstanbul'a döndüğünde, ilanını gördüğü Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuar Bölümü'ne başladı. 1995 yılında Mimar Sinan Üniversitesi'nin devlet konservatuarı bölümünden mezun olana kadar devlet tiyatrosunda ve televizyon dizilerinde rol aldı.1995 yılında mezun olduktan sonra iki arkadaşıyla birlikte 'Kahramanlar ve Soytarılar Tiyatrosu'nu kurdu. Tiyatronun kurulmasından sonra kendi oyunları için hikayeler yazmaya başladı. 'Belki hiç okumayan biri de yazabilir bunları, benim yazı yazmamın nedeni yazmak değil, sadece oynayalım diye yazıyorum.' dediği, 'Tuhaf Şehir Hikayeleri', 'Biz Zavallı Erkekler' ve 'Yalnızlık Benim Gizli Sevgilim' adlı üç kitap yazdı. 41.Antalya Altın Portakal Ödülleri için Erkek Oyuncu dalında aday olarak gösterildi. Her fırsatta amacının başrol oynayıp şöhret olmak olmadığını belirten İşler, tek arzusunun yaptığı işi elinden geldiğinin en iyisi olarak yapmak olduğunu, tiyatro yaparken ölmek istediğini dile getirdi.1994 yılında rol aldığı ilk televizyon dizisi olan Gurur'dan sonra, Deli Yürek, Şehnaz Tango, Nasıl Evde Kaldım, Dedem, Gofret ve Ben, Aşk ve Gurur, Şeytan Ayrıntıda Gizlidir dizilerinde oynadı. 1999'da ilk sinema filmi Eylül Fırtınası'nda rol aldı. Mustafa Hakkında Herşey ve Anlat İstanbul filmleri ile sinema oyunculuğuna devam etti. 2000'li yıllarda da Gülbeyaz ve Behzat Ç. gibi dizilerin yanı sıra Barda ve Kaybedenler Kulübü gibi filmlerde de başarılı performanslar ortaya koydu. 17 Ocak 2014 günü septik şok tanısıyla Bodrum Acıbadem Hastanesi yoğun bakım ünitesine kaldırılan İşler'in hayati tehlikesinin kalmadığı bildirildi.Vatan
Gündemin Kalabalığında Kaybolan 10 Konu
Hepimiz haklı olarak yolsuzluk, medyaya müdahale, Fenerbahçe'nin durumu, yeniden yargılama, seçim gündemine odaklandık. fakat bu arada ülkenin gerçek ve önemli gündemini ıskalama noktasına geldik. Bütün hayatımız tapeler, seçimler, adaylar ekseninde dönerken bakın neleri kaçırıyoruz.
'Yalan Dünya' 76. Bölüm Fragmanı
‘Yalan Dünya’ 76. bölüm fragmanı yayınlandı!Deniz, palyaçoluğa soyunuyorİşsiz kalan Deniz, önce sunuculuğu sonra da palyaçoluğa soyunuyor.Diziyi bıraktıktan sonra teklif alamayan Deniz, bunu ailesinden saklar ve tiyatrodan teklif aldığını söyler. Deniz’in, Rıza’nın yanına Bodrum’a gitmesinden korkan Alsancaklar ile Kocabaşlar ilk kez ortak hareket ederler ve Deniz’i bu konuda desteklerler. Fakat terasta bu kez de gerginlik Vasfiye’nin villası yüzünden çıkar. Timur ile Şehmuz, Bodrum’da yapılacak villa ile ilgili hiçbir konuda uzlaşamazlar. Tufan, Deniz arayacak diye, Deniz de Tufan arayacak diye bekler. Her ikisi de Çağatay ve Emir aracılığı ile birbirlerine mesaj gönderirler. Fakat ikisi de inat edip, geri adım atmazlar. Sette ise Nurhayat ile Tülay kapışması yüzünden çekim yapılamamaktadır. Başka bir diziden teklif de gelmeyince Deniz, Selahattin’den gelen teklifi kabul eder mecburen. Tülaylar’ın yerinde, inşaatçıların toplantısında bir gecelik sunuculuk yapacaktır. Zerrin ile her gece işe giden Bünyamin ise, bilmeden muhabbet tellallığı yapmaya başlar. Zerrin ve Tülay, Bünyamin’i bilmeden düştüğü bu durumdan kurtarmanın çaresini ararlar. Tülay’ın Ahmet’in sevgilisi olduğuna iyice inanan Gülistan, onu eve konuşmaya çağırır. Ahmet’in umulmadık tepkisi Selahattin ve Gülistan’ı hayrete düşürür. Sunuculuk işi elinde fena patlayan Deniz, bu kez de doğum günü palyaçoluğunu dener. Ancak gittiği ilk işte hiç beklemediği bir sürprizle karşılaşır. Nurhayat’ın gelinlik siparişi verdiğini öğrenen Emir artık daha fazla kaçamayacağını anlar ve düğün hazırlıklarına başlar. Ve korkulan olur. İstanbul’da daha fazla sürünmeye dayanamayan Deniz, Bodrum’a Rıza’nın yanına gitmeye karar verir. Yalan Kafe’nin bu hafta ki konuğu ise Sertap Erener’dir. Bunu öğrenen Emir, Çağatay ve settekilere de haber verirler. Bünyamin ve Zerrin de fırsatı kaçırmaz birlikte kafeye gelirler.‘Yalan Dünya’ yeni bölümüyle Cuma akşamı saat 20.00′de Kanal D’de!‘Yalan Dünya’nın 76. bölüm fragmanını izlemek için lütfen aşağıdaki bağlantıya tıklayın.
Burası Bodrum!
Metrekareye 30 kilogram yağmur düşen Bodrum’da Paşatarlası, Kumbahçe ve Yalıkavak sahillerinde masmavi denizin yerinin çamurlu yağmur suları nedeniyle kahverengi ne büründü. Yalıkavak Beldesi’nde yaşayan emlakçı İbrahim Çeçen, 'Yıllardır Bodrum’dayım ancak denizin renginin ilk kez bu kadar yoğunlukta değiştiğine tanık oldum. Başta Yalıkavak olmak üzere pek çok koy çamurlu sular nedeniyle mavi rengini kaybetti. Durumu bilmeyenler korkup çekindiler ama iki güne kalmaz tekrar normal rengine döner' dedi. Yaşar ANTER/BODRUM (Muğla), (DHA)
Bahar Alerjilerine Ev Önlemleri
Alerjileriniz böyle iklimlerde artmaya başlar. Fakat bu durumdan kurtulmak için evinizde küçük değişiklikler yapabilirsiniz. Bu tip burun alerji si olanlar evdeki nem seviyesini kontrol altında tutmalıdır. Özellikle banyo ve mutfaklarımızda nem miktarı yüksek olur ve küflenmeye olasılığı buralarda yüksek olur.Neler yapılabilir?Evimizdeki nem oranını dengede tutup alerji k rahatsızlıklarda olabildiğince korunabiliriz. Evimizde konforlu ve hayat kalitesi yüksek bir yaşam için bazı konulara dikkat edilmesi gerekir. Duş alırken banyonun penceresini açmak yada menfez kullanmak nem oranını düşürmek için yardımcı olacaktır. Ev içerisinde çamaşır kurutmamak da bu konuda yapılması gerekenler arasındadır. Ayrıca banyomuzu sık sık temizlemek ve tesisat sorunlarıyla karşılaşılması taktirde hemen kurulamak da önemlidir. Bunlar dışında;Yemek pişirirken pencere açın ya da aspiratörü çalıştırmak,Pencere, duvar gibi alanlarda oluşan buharlaşmayı hemen kurulamak,Gerekirse, evinizdeki nemi azaltmak için nem alıcı kullanmak,Kolayca silinebilir ve kaldırılabilir halılar kullanmak,Bodrum nemli ise, nemi azaltmak için sıcaklığını artırmak da evin ne m oranını dengede tutmak için yararlı olacaktır.
Doğru Yaşamak: Kime Göre?
Boynum çok ağrıyor. İlaç kullanmıyorum. Prensip olarak. Bana direk MR’ın taşlı yollarını önermeyeceğini bildiğim, hayata daha “ bütünsel ” bakan bir doktor var aklımda. Ona gitmeliyim. Canım yanıyor.İnsan, eğer sadece beden değil aynı zamanda ruh dediğimiz enerji ve zihinden de oluşuyorsa, hastalıklara da sadece fiziksel boyutta yaklaşmanın yetersiz kaldığını artık tüm dünya anladı.Maalesef Türkiye’de insana bütünsel yaklaşan doktorların sayısı pek az. Hastalık dediğimiz şey bir sonuçtur. Madenin kaynağına inmek gerek. Buz dağının altına.Bu spiritüel kavramları biliyorum. Boyun ağrısının ruhsal nedenlerini araştırırken hiç de şaşırmadığım bir bilgi ile karşılaştım! Boyun ağrısı “ hayatı kontrol etme ” ihtiyacının oluşturduğu stresten meydana gelirmiş. Ağzını öpeyim ey kitap! Kontrol benim soyadım!Sardım acıyan boynuma üstünde sonbahar yaprakları figürleri olan şalımı, tuttum doktorun yolunu.……..Sıra dışı bir muayene tecrübesi beni bekliyormuş. Doktor bey, psikolog değil. Ama nedense en ilgilendiği şey benim psikolojim! Soruyor da soruyor, “Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hayatınızda sizi üzen ne oluyor? ”. “Ya” diyorum “Doktor bey! Ben bombayım bomba! Her şey tıkırında!” Adam vazgeçmiyor. Benim bombanın fitili patlıyor. Ağlamaya başlıyorum boynumu tutarak. Aslında diyorum. Aslında her şey yolunda değil. Şu var bu var, anamla babamın dertleri var, aşk hallerim var, kredi borçlarım var, köpeğim ölüyor, küçük ayak parmağımı kapıya sıkıştırdım ve tırnağı düştü. Yelkenliyle dünyayı gezmek istiyorum ama denizde çok üşüyorum ve sinirlerim bozuluyor. Kızıldeniz’e gidip dalmak istiyorum ama tüple denizin altına inince panik atak geliyor. Evlenmek istiyorum ama rutini sevmiyorum. Rutini sevmiyorum ama aidiyet duygusuna ihtiyacım var. Evet doktor bey! Hiçbir şey yolunda değil!…………Sıra dışı bir muayene dedim ya. Doktor beyin reçetesi şu: “ Altın saatlerde uyanacaksın bundan sonra! ”. Ben gayri ihtiyari “Buyrun? Ne saati, eşref vakti gibi bir şey mi bu?” diye soruyorum. “Golden Hours, saat 5:30’ la 7:00 arası” diye cevap veriyor bilge doktor. “Peki doktor bey, akşam kaçta yatacağım ki sabah 5:30 da uykumu almış şekilde uyanacağım?” diye soruyorum. Doktor cevap veriyor “10”. Ben gülmeye başlıyorum. “Ben son 4 yaşındayken saat 10’da yatmıştım”.Sonra bitmiyor. Altın saatte uyanıp, bir iskemleye oturup 15 dakika nefes çalışıp, meditasyon yapacakmışım . Üzerine de, gösterdiği bir takım vuruş noktaları ile organlarımı şifalandıracakmışım.Peki canım!Diyeceksiniz ki, kendin seçmişsin böyle bir doktor. Haklısınız. Zaten ben burada mizah yapıyorum. Doktorun söylediklerini uyguluyorum. Size bu satırları altın saatte yazıyorum. Hava karanlık. Zihnim hiç olmadığı kadar aydınlık.Doktoruma güveniyorum. Ağrıyanın boynum değil, canım olduğunu biliyorum. Benim canım ağrıyor.Bu acı bugün boyundan hissediliyor, yarın dizden, beş yıl sonra belden. İşçi gözlüğümü takıp, dalmalıyım ruh madenime. Oradaki elektrik kaçağını tespit edip, çıkmayalım geri, gökyüzüne.………Bütün bunların yanında bir şey daha var aklımda.Doktor bey ile sohbet ederken, şöyle bir şey çıktı ağzımdan. “Hep olmayacak aşkların peşinden koşturup duruyorum” . Doktor beyin yanıtı gecikmedi “Acı çekme ihtiyacın olabilir mi? Bundan besleniyor olabilir misin?”.“Olabilirim”.……..Benim kendi uydurma bir teorim var. “ Dostoyevski Izdırabı ”.Yazarın hayatını inceleyenler bilirler, Dostoyevski’nin inanılmaz bir içsel ızdırabı vardır. Ona göre onu kimse sevmez. O hep yalnızdır. O anlaşılamayandır. Bir dünya vardır, içinde insanlar ve hayatlar vardır. Bir de kendi vardır. Tek. İşte bu ızdıraptan beslenir, bir vampirin kandan beslenmesinin ahlaksızlığıyla. Kendi kanını içer adeta.Bazı insanlar böyledir işte.Ayrıca kim, pamuk prenses gibi bir hayat istiyor ki?İçinde rakı masası olmayan, sezen şarkıları olmayan, karanlık gecelerde yakılan sigaralar olmayan, özlenen sevgili için, yapmak isteyip de yapamadıkların için, döktüğün gözyaşlarının olmadığı bir hayatı kim istiyor?Hayat tek başına ızdırap değil.Ama hayat tek başına mutluluk da değil.Hayat bir kolaj.Her şey zıttından türüyorsa. Gündüz geceden. Izdırabın olmadığı yerde, mutluluk da yok demektir.Gözyaşlarını sildikten sonra gülümsemek, yağmurdan sonra güneş açması gibidir. Saf. Temiz. ilham verici.…….Sizi bilmem ama ben kendi “ Dostoyevski ızdırabıma” sahip çıkıyorum. Onu seviyorum. Pamuklara sarmalıyorum. Bu benim zenginliğim. Şeffaf bir bulut gibi Lucca’da oturup kızlarla roze şarap içip geyiğin dibine vurmak da harika. Onu da yapıyorum. Gören, duyan imrenir. O kadar dertsiz ve hafif olduğum günler oluyor. Ama hayat böyle hafif çekilmiyor. Bazen ağırlaşmak gerekiyor. Sırtına deniz anası yapışmış gibi çığlık çığlığa koşmak, tanrılara rakı kadehi kaldırıp, Ferdi Özbeğen dinlemek gerekiyor.………..Bugün altın saatte yazıyorum yazımı. Nefesim açık. Egzersizlerimi yaptım.Ama birazdan havalimanına gideceğim. Bodrum’a uçacağım. Otel odasına çantamı bırakıp, üzerime beyaz bir elbise giyeceğim. Uzun zamandır görmediğim bir iki dost var Bodrum’da yaşayan. Kaptan’nın Yeri’nden rezervasyon yapmışlar. O tahta masaya oturacağım. Balığımı ısmarlayacağım. Rakımı yudumlayacağım. Ve saate bakmayacağım. Günün ilk ışıklarına da kadar şarkılar söyleyeceğim. Belki aklıma eski bir sevgili gelecek, biraz ağlayacağım. Muhtemelen otel odamı zor bulacağım. Koridorlarda sağ sola çarpacağım. Sonra üstümü değiştirmeden yatağa uzanıp, Dostoyevski ızdırabıma sarılıp, sızıp kalacağım.……..Hayat çok güzel. Ve hayat çok çirkin.Hayat çok iyi. Ve hayat çok acımasız / zalim.Ben de hayat gibiyim.Her şeyim.Aynı anda, hem bilgeyim, hem bir ayyaşım. Hem çok şey biliyorum, hem hiç bi b.k bilmiyorum.Tek bildiğim şey,Yaşamayı seviyorum. Tüm Dostoyevski ızdıraplarına ve pamuk prenses mutluluklarına rağmen.Çok seviyorum kahrolasını!Zeynep Tezcan