Görüş Bildir

Azerbaycan Haberleri

Azerbaycan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Azerbaycan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Hazar Lenkaran'da Skandal
Teknik direktörlüğünü Mustafa Denizli'nin yaptığı Hazar Lenkaran takımında büyük bir skandalın olduğu öne sürüldü. Beşiktaş kongre üyesi olan ve şu anda 'nın yönetim kurulunda yer alan Mübariz Mansimov'un sahibi olduğu kulüpte 2. başkanlık yapan Tuygun Nadirov'un, yabancı futbolcu ve futbolcuların temsilcilerinin paralarını ödemediği ve gelen pek çok yabancı futbolcunun kulübü FIFA’ya şikayet ettiği öğrenildi. İspanyol menajer Tony Cruea, Radyospor'a yaptığı açıklamada, 'Lenkaran bir yalan makinesi, tüm İspanya ve Avrupa sahtekâr olduklarını biliyor. Amatör ve sahtekârlar” dedi. Cruea, “Lenkaran takımına pek çok İspanyol oyuncu götürdüm. Ama onlar gerçekten çok amatör. Bütün oyuncularla ilgili problem yarattılar. Yaptığımız hiçbir anlaşma, verdikleri hiçbir söze sadık kalmadılar. Bizi aldattılar. 2 buçuk sene önce, Barcelona altyapısından yetişen Mario Rosas’ı oraya götürdüm. Puyol, Valdes, Xabi’nin ilk dönemlerinde Barcelona’daydı. Daniel Martin, bir başka oyuncuydu. Real Betis’in forvetiydi. Biz verdiğimiz sözlere sadık kalmamıza rağmen, Nadirov, bize olan sorumluluklarının hiçbirini yerine getirmedi. Oyuncularımın ve benim paralarımı ödemediler. Bizi mağdur ettiler. Mansimov, saygın bir isim; bunu biliyorum; ama bunlara nasıl izin veriyor; anlamadım” ifadelerini kullandı. Sağlık kontrolü sonuçlarını bile inkâr ediyorlar FIFA Menajeri Cruea, “Nadirov, ‘Mario’u alacağız’ dedi. Gittik. Sağlık kontrolünden sağlam çıkmasına karşın, ‘hayır sağlıklı değil, sorunu var’ dedi. Gözümüzün içene baka baka yalan söyledi. Hem Mario hem de Martin için telefon ve e-maille yaptığımız görüşmelerde her konuda anlaşmıştık. Bunun üzerine ben iki oyuncuyu Bakü’ye götürdüm. 5 gün sonra Martin İspanya’ya dönmek zorunda kaldık; çünkü bizimle yaptığı anlaşmadaki paranın ancak yüzde 50’sini verebileceğini söyledi. Biz burada Şampiyonlar Ligi’nde oynamış, La Liga’nın en deneyimli oyunculardan bahsediyoruz. Mario’yla ise tam 30 gün orada (Azerbaycan’da kaldım) Tuygun Nadirov sahtekâr birisi. Yüzümüze farklı şeyler söylüyor. Yaptığımız anlaşmayı değiştirmeye çalışıyor; hiçbir sözünü yerine getirmiyor. Ayrıca benim temsilcilik paramla ilgili her anlaşmayı çiğnedi. Pek çok harcama ve masrafa yapmamıza karşın, hiçbirisini karşılamadığı gibi paramızı da ödemediler” dedi. Tony Cruea, “Artık hem İspanya’da hem de tüm Avrupa’da Hazar Lenkeran kulübünün çok kötü bir şöhreti var. Onlar, ses getirecek bir takım olmaya çalıştıklarını söylüyorlar; ama artık hiç kimse onlara güvenmiyor. Bu yarattıkları imaj nedeniyle artık o kulübe kaliteli bir oyuncu getiremezler. FIFA’ya verdik onları. Tüm İspanya, bu kulübün tam bir yalan makinesi olduğunu düşünüyor. Amatör ve sahtekâr bir kulüp. Ben 3 bin kilometreden oyuncularımı getirdim. Ne masraflarımı ne de transferden kaynaklanan ücretimi ödemediler. Oyuncularımın hiç olmadığı kadar mağdur ettiler” diye konuştu. Gazetesport
Türkiye ve Azerbaycan'dan Bilimsel Ortaklık
Türkiye ve Azerbaycan arasında bilim ve teknoloji işbirliği.Türkiye ve Azerbaycan arasında ortak bilimsel ve teknolojik araştırma ve projelelerin hazırlanması için yarışma ilan edildi. Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden (AMİA) yapılan açıklamada, Türkiye ve Azerbaycan arasında bilim ve teknoloji alanında ortak araştırma ve projelerin hazırlanmasına yönelik tekliflerle ilgili yarışma ilan edildiği belirtildi. Açıklamada, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Kasım 2013'te Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret zamanı AMİA ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) arasında bilim ve teknoloji alanında işbirliği protokolü imzalandığı, bu protokole göre tarafların işbirliğini geliştirmek için teklifler paketi hazırlayacağı kaydedildi. Azerbaycan tarafının konuya ilişkin çalışmalara başladığı bu nedenle iki ülke arasında bilim ve teknoloji işbirliğinin ilerletilmesine yönelik teklifler konusunda yarışma başlatıldığı bildirildi. Yarışmaya sunulacak tekliflerin 11 Temmuz'a kadar AMİA'ya ulaştırılması gerektiğinin belirtildiği açıklamada, tekliflerin TÜBİTAK ve AMİA tarafından ortaklaşa değerlendirilerek seçileceği kaydedildi.veteknoloji
Tavan Cenk Tosun'un Aldığı 1.7 Milyon Euro
Beşiktaş sezon sonu bir çok yabancıyla yollarını ayıracak. Fernandes kulübün teklifini kabul ederse kalacak. Almeida için şartları zorlayacak olan Kartal, Gökhan Töre için de Rubin Kazan’dan büyük bir indirim istiyor.En zayıf halka FernandesBEŞİKTAŞ’ta gelecek sezon takımda kalma ihtimali en zayıf futbolcu Portekizli Manuel Fernandes. Kulüp, önerdiği teklifi kabul etmemesi halinde Fernandes ile yollarını ayıracak. Kartal’ın tavan rakamı ise Tolga Zengin’in aldığı 1 milyon 200 bin Euro ile Cenk Tosun’a verilen 1 milyon 700 bin Euro arasında gezinecek. Siyah beyazlı futbolkomitesi yeni sezonun kadrosu için çalışmalarını sürdürüyor. Yıllık 4 milyon Euro isteyen Fernandes’in bu rakamda ısrar etmesi halinde yollarını ayıracak. Almeida’daysa limitler zorlanacak. Kulüpten ayrılması halinde zaten menajerlik şirketine 2.5 milyon Euro ödenecek oyuncunun takımda tutulması için çalışılacak. TÖRE’DE İNDİRİM OLURSA KALACAK Gökhan Töre’de bonservisi elinde bulunduran Rus Rubin Kazan’ın tavrı belirleyici olacak. 7.5 milyon Euro’luk satın alma opsiyonunu yüksek bulan Beşiktaş, yüzde 50 oranında indirim istiyor. Kartal, yıllık 900 bin Euro garanti ücret alan Töre’ye bonservisini alması halinde yıllık 1 milyon 200 bin Euro önerecek. Siyah beyazlılar halihazırda yıllık 400 bin Euro’ya oynayan ve 2.5 yıl daha sözleşmesi olan Oğuzhan’a da iki sezonda gösterdiği performans nedeniyle zam yapacak. Yöneti Escude ile yolları ayıracak. Sık sık sakatlanan Sivok ile yeni sözleşmeye sıcak bakılmıyor. Franco’nun takıma oturması da Çek futbolcunun şansını azaltıyor. Motta için henüz karar verilmezken Dany için de satın alma opisyonu kullanılmayacak. Sadece bir maçta oynayan Jermain Jones için de kalan maçlar belirleyici olacak. OLCAY KENDİSİ GİTMEZ Kİ BEŞİKTAŞ Asbaşkanı Deniz Atalay, Olcay Şahan ile sözleşme uzatacaklarını belirterek, “Olcay’ı biz bir yerlere vermek istesek, kendisi bu kulüpten ayrılmaz, hiçbir yere gitmez” dedi. Aslardan yoksun idman ESKİŞEHİRSPOR hazırlıklarını sürdüren Beşiktaş, dün aslardan yoksun çalıştı. Tedavileri süren Sivok, Fernandes, Atiba ve Almeida’nın yanı sıra milli takımlara giden Jones, Veli, Dany idmana katılmadı. Oğuzhan ve Muhammed de çalışmada yer almazken Tolga, Olcay, Ersan ve Holosko ise takımla çalıştı. Arena’da ummadık taş! Beşiktaş’ın yapımı süren yeni stadı Vodafone Arena’nın Protokol Tribünü’nde masif kaya çıktı. Sorunu çözmek için çalışılıyor. BEŞİKTAŞ VODAFONE Arena Stadı’nda sert kayaya çarptı! Şeref Tribünü’nde masif kaya çıkınca kazık çakma imkansız hale geldi. Beşiktaş İnşaat Genel Müdürü İhsan Coşkun, “En büyük sorunumuz eski Protokol Tribünü’nün bulunduğu bölgedir. Bulunduğumuz yer şu anda yol seviyesinde 18 kotundayız. Bunu -5.5 kotuna kadar indirmemiz lazım. Ama 9 kotuna kadar ancak kazık çakabiliyoruz. Onun altında da masif kaya ile karşılaştık. Kayada da kazık çakma imkanımız olmadığı için çeşitli alternatifler düşünülüyor” dedi. İhsan Coşkun, eski açıktaysa hafriyatın bir kaç günde biteceğini kapalıda da loca bölümüne başlanacağını kaydetti. Bakü’ye futbol okulu BEŞİKTAŞ, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de de bir futbol okulu açacak. Bakü’ye giden BJK Futbol Okulları Koordinatörü Ufuk Pak, okulun tesislerini inceleyip antrenörlere gerekli bilgileri aktardı. Azerbaycan Futbol Federasyonu Başkanı Ramin Musayev ile de göreşen Ufuk Pak, proje hakkında detaylı bilgiler verdi. HÜRRİYET
TSK, İlk Parti MPT-76 Milli Piyade Tüfeğine Kavuştu
Adını, 'Milli Piyade Tüfeği'nin kısaltması olan MPT ve 7.62 milimetrelik çap ölçüsünden alan 'MPT-76' tüfeklerin 200 adetlik ilk kafilesi, Kara Kuvvetleri birliklerine teslim edildi. Seri üretime geçilmesiyle birlikte, gelecek yıldan itibaren emektar G-3 tüfeklerinin yerini milli tüfek MPT-76 alacak. Tamamen Türk mühendis ve işçileri tarafından tasarlanıp üretilen MPT-76'nın tüm fikri ve sınai mülkiyet hakları Savunma Sanayii Müsteşarlığına ait. MPT-76 için uluslararası patent başvuruları yapıldı. Seri Üretim Dönemi Sözleşmesi'nin 2014 yılı içinde imzalanması ve teslimatların yıl sonundan önce başlaması hedefleniyor.Japonya, Suudi Arabistan, Pakistan, Güney Kore ve Azerbaycan'ın da MPT-76 ile ilgilendiği belirtiliyor.teknokulis
Dünya Şampiyonası'nda Rakipler Belli Oldu
2014 FIVB Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası’nda Türkiye'nin rekipleri belli oldu. Türkiye B grubunda, Brezilya, Sırbistan, Kamerun, Bulgaristan ve Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler Voleybol Konfederasyonundan (NORCECA) sonradan belirlenecek bir takımla eşleşti. Kadınlar voleybolunda ilk kez bir dünya şampiyonasına ev sahipliği yapmaya hazırlanan İtalya’da yapılan kura çekimiyle turnuvaya katılmaya hak kazanan 24 takımın eşleşmesi gerçekleştirildi. Parma kentindeki Farnese Tiyarosu'nda gerçekleştirilen kura çekimine turnuva hakkında kısa bilgi verilerek başlandı. Organizasyona ev sahipliği yapacak 6 kent hakkında tanıtım filmi gösterildi. Kura çekim töreninde İsrailli kum ressamı Ilana Yahav da ışıkla aydınlatılan bir masa üstünde kum kullanarak müzik eşliğinde gösteri yaptı. İtalyan sanatçı Mario Biondi de mini bir konser verdi. Kura çekimi sonrasında Türkiye, B grubu’nda, Brezilya, Sırbistan, Kamerun, Bulgaristan'ın yanı sıra Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler Voleybol Konfederasyonuna (NORCECA) bağlı 1 takımla eşleşti. NORCECA’dan hangi takımın geleceği daha sonra belli olacak. Dünya şampiyonası, İtalya’nın başkenti Roma, Milano, Trieste, Verona, Bari ve Modena kentlerinde, 23 Eylül-12 Ekim'de düzenlenecek. (A) Grubu İtalya, NORCECA 2*, Almanya, Arjantin, Hırvatistan, Tunus (C) Grubu NORCECA 1*, Rusya, Tayland, Hollanda, Kazakistan ve NORCECA 6 (D) Grubu Japonya, Çin, NORCECA 3, NORCECA 5, Belçika ve Azerbaycan Gruplarda karşılaşmalar rövanş usulü yapılacak. Gruplarını ilk 4 sırada tamamlayan takımlar, 2. tura yükselecek. İkinci turda 16 ülke 2 gruba ayrılacak ve gruplarını ilk 2 sırada bitiren ülkeler yarı finale yükselecek. Şampiyonanın açılış maçı 23 Ekim’de Roma’da, final mücadelesi 12 Ekim’de Milano’da oynanacak. Kuzey, Orta Amerika ve Karayipler Voleybol Konfederasyonu (NORCECA) ile Afrika’dan katılacak ülkeler eleme sürecinin ardından belirlenecek. NORCECA’dan 6, Afrika’dan 2 ülke daha şampiyonada yer alacak.Sporx
Haftanın Magazin Bombaları
Magazin dünyasının usta kalemi Sinan Özedincik, geçtiğimiz haftaya damga vuran olayları Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte ünlüler dünyasından son dedikodular, perde arkasında yatan olaylar… KENDİNİ AKILLI MİLLETİ APTAL ZANNETTİ Bir muhabirin, 'Oğlunuzu yurt dışında mı dünyaya getireceksiniz?' sorusuna sinirlenen Bade Süalp; Tuba Ünsal, Deniz Akkaya gibi bebeklerini yurt dışında dünyaya getirenlere taş atıp 'Bebeğim çifte vatandaş olsun diye yurt dışında doğurmam. Ben Türk'üm, bebeğimi Türkiye'de doğururum' diye cevap verdi. Tuba Ünsal ise Twitter sayfasına, 'Ah Bade! Miami'de doğumu araştır. Sonra gazeteci görünce Türk'üm şovu yap. Az samimiyet ya...' diye yazdı. Bu gelişmelerin ardından Bade'nin eşi Malkoç Süalp'in, hem Türk, hem de İngiliz pasaportuna sahip olduğu ortaya çıktı. Yani çiftin doğacak bebeği de otomatikman çift vatandaş olacak. Magazin dünyasında yeni bir polemiğin fitilini ateşleyen Bade Süalp, milliyetçilik yapayım derken kazdığı kuyuya mı düştü? Bade gereksiz yere bir polemiğin fitilini ateşledi. Biz de araştırmasını yaptık. Bülent Cankurt da bombayı patlattı. Keşke kimse bunu öğrenemez zaten diye düşünüp bu açıklamaları yapmasaydı. Kendisi hazıra konmuş olacak. Buna rağmen ortalığı karıştırdı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Kendini akıllı milleti aptal zannetti. Tuba Ünsal'dan tepki aldı zaten. Demet Akalın ise topa bile girmedi. Hiç kimse ona sataşmamışken çok gereksiz oldu bu yaptığı. Sadece 'Türkiye'de doğuracağım' deseydi olay bu kadar büyümezdi. Bazıları gibi yurt dışında doğurmayacağını belirtmesine gerek yoktu. Onun yurt dışında doğurmasına gerek yok, eşi İngiliz vatandaşı olduğu için çocuk zaten çift vatandaş olacak. Çocuğunu yurt dışında doğuranlar da bunu ilerisini düşünerek yapıyor. Vize problemleriyle uğraşmasın, kolaylık olsun diye oralara gidiyorlar. Türklükten utandıkları için falan değil kesinlikle. Kimse o insanlara bu gözle bakmamalı. Maddi durumu iyi olan gidiyor. TUBA İŞİN SUYUNU ÇIKARDI Tuba Ünsal'ın fotoğraf çektirme merakı sonunda başına iş açtı. Her anını ölümsüzleştirip Instagram'daki takipçileriyle paylaşan Ünsal, bu kez faka bastı. Kızı Sare'nin okuldaki etkinliğinde eski eşi Murat Pilevneli ile bir araya gelen Ünsal, kızının babasıyla bir fotoğraf çektirdi. Bu mutlu anının altına 'Minik hanımın karnaval selfiesi...' notu düşerek Instagram'da paylaşan Ünsal, büyük şok yaşadı. İddiaya göre nazik kişiliğiyle bilinen şimdiki eşi gazeteci Mirgün Cabas, bu pozu görünce çileden çıktı. Şimdiye kadar Tuba Ünsal'ı hiç incitmediği bilinen Cabas'ın, eşine bağırarak, 'Bu kadarı da fazla o fotoğrafı hemen kaldır' dediği öğrenildi. Ünsal'ın ise kısa süre sonra eski eşi Murat Pilevneli ile olan fotoğrafını sildiği görüldü. Bu hadisede sizce Tuba Ünsal'ın eski eşiyle fotoğraf çektirmesi mi yanlış, yoksa Mirgün Cabas'ın tepkisi mi? Çocukları için bir araya gelmeleri çok normal. Tabi işin suyunu çıkartmamak lazım. Tuba Ünsal fazlasıyla geniş düşünmüş. Bana bunu daha önce sorsaydın, ben Mirgün Cabas'ın böyle şeyleri önemsemeyeceğini, tepki dahi göstermeyeceğini düşünürdüm. Demek ki o görüntüsünün altında bir maçoluk yatıyormuş. Örf, adet, geleneklere bağlılık yatıyormuş içinde. Oysaki iddiaya girsem kesinlikle kaybederdim. Böyle bir tepki göstereceğini tahmin etmezdim. Tuba'nın başkalarından aldığı tepki yüzünden mi yoksa Mirgün'den aldığı tepki yüzünden mi fotoğrafı sildiğini bilmiyoruz. Baba ile kızın fotoğrafını çek koy ama ne gerek var selfie'ye. Her şeyi Twitter ve Instagram'da paylaşacağım diye başına dert açtı demek ki. Eğer Mirgün bir tepki vermedi, dışarıdan aldığı eleştiriler nedeniyle fotoğrafı sildiyse de demek ki bu kadar genişliğe gerek yok. Mirgün bir tepki verdiyse de nazikçe uyarmıştır. Kavga gürültü olmamıştır, kibar bir dille söylemiştir hoşnutsuzluğunu. Tuba'nın da bundan sonra daha dikkatli olacağını düşünüyorum. PELİN HIZLI ÇIKTI Etiler'de bir spor salonunda tanıştığı Bedri Güntaş ile yeni bir aşka yelken açan Pelin Karahan, bir partiye yeni sevgilisiyle katıldı. Kıbrıs'ta samimi şekilde eğlenirken görüntülendiği Güntaş ile olan birlikteliğini kabul eden ve 'Her şey ortada' şeklinde yaptığı açıklamayla aşk iddialarına da kesin bir nokta koyan Karahan, gece boyunca sevgilisi ile el ele göz gözeydi. Eski eşiyle davetlere katılmayan oyuncu, yeni sevgilisinin elini bir an olsun bırakmadı ve gece boyunca etrafa gülücükler saçtı. Spor salonunda tanıştığı ve kısa sürede nikâh masasına oturduğu Erdinç Bekiroğlu'yla geçen yılın Kasım ayında boşanan Pelin Karahan, yine hızlı davranıp Bedri Güntaş'la da evlenir mi? Pelin maşallah ilişkilerinde hız kesmiyor. Spor salonu da onun için gayet güzel bir kaynak. Boş zamanlarında spor salonundan çıkmıyor anlaşılan. Eski eşini de yeni sevgilisini de spor salonundan buldu. Kendi tercihi, özel hayatı, diyecek bir şeyimiz yok. Sadece çok hızlı davrandığını düşünüyorum. Evlilik konusunda ise geçen seferki gibi hızlı davranacağını düşünmüyorum. Artık biraz daha dikkatli olur. Eğer hemen evlenirse de büyük sürpriz olur. NE ZAMAN EVLENİYORLAR? Yavuz Bingöl, geçtiğimiz hafta sevgilisi Öykü Gürman ile birlikte ilk kez Kıbrıs Merit Crystal Cove Hotel'de sahneye çıktı. Konser öncesi gazetecilerle sohbet eden Gürman, gece için özel olarak hazırlandığını söyledi. Özel hayatıyla ilgi soruları yanıtlamayan ünlü şarkıcının parmağındaki tek taş yüzük dikkatlerden kaçmadı. Ünlü çift, sahnede 'Merhaba' ve 'Candan İleri' isimli şarkıları birlikte seslendirdi. İkili, sahneden el ele ayrıldı. İlk kez aynı sahneyi paylaşan ve el ele görüntü veren çift, bu yaz evlenenler kervanına katılır mı sizce? Gürman'ın parmağındaki yüzük, evliliğin yakın olduğunun sinyali mi? İlişkilerde genelde kadınlar hemen nikâh masasına oturmak isteyen taraf olur. Bu ilişkide de öyle. Öykü bir an önce gelinlik giymek, evlenmek istiyor. Uzatmaları oynatan taraf ise duyduğum kadarıyla Yavuz Bingöl'müş. Biraz ağırdan alıyormuş. Temkinli ilerlemek istiyor anlaşılan. Hayat tarzı olarak da sıkıntıya gelmek istemeyen birisi. İmzayı atıp kendini Öykü'ye bağlamak konusunda hızlı davranmak istemiyor. İlişkileri zaten çok güzel gidiyor. Bunun sonunda da evlilik olacak gibi gözüküyor. İlişkileri de rayına oturdu. En kısa zamanda evlenmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Erkekler genel olarak evlilik konusu açılınca işi uzatmalara götürüyorlar. Yavuz'un da kendine göre bir düşündüğü vardır. Zamanı geldiğini düşündüğünde evlilik tarihini de duyurur. SİNEM'DEN SONRA GÖNLÜNÜ ONA MI KAPTIRDI? Geçtiğimiz günlerde İstanbul'a gelen Arda Turan'ın eski nişanlısı Sinem Kobal'dan intikamı acı oldu! İddialara göre yıldız futbolcu, Kobal'ın Muratcan Akdoğan'la yeni bir aşka yelken açmasına öfkelendi. İstanbul'a geldiğinde gecelere dalan Arda, bir dönem adının aşk dedikodularına karıştığı Aslıhan Doğan'la buluştu ve sosyetik güzelle samimi pozlar vererek eski aşkına nispet yaptı. Arda ile Aslıhan Doğan arasında bir yakınlık başladığı doğru mu? Yeni bir ilişki mi başlıyor? Sinem, hakkında çıkan son haberlerden hemen sonra Azerbaycan'a gitti. İddiaları yalanlamadı, yorum yapmadı. O gitti, Arda geldi. Anladığım kadarıyla karşılaşmak istemiyorlar. GÜNAYDIN'da çıkan haberden sonra aile karar verip Muratcan'ı Sinem'le görüşmemesi için kulağını çekmişlerdir diye düşünüyorum. Kötü bir şey olduğu için değil, bu tepkileri almasınlar diye yapmışlardır. Arda cephesinden bu konuyla ilgili bir şey duymadım. Sinem'in bundan sonraki hareketleri ne olacak bekleyip göreceğiz. Benim tahminlerime göre de Sinem ile Muratcan'ı birlikte göremeyeceğiz. Bu ilişki yaşanmayacak. Arda'ya gelirsek de, o fotoğraftaki kişiyle bir ilişkisi olduğuna dair bir şey duymadım. Zaten Arda da bu konuda bir yorum yapmadı. Şuanda hayatında kimse yok. Olursa bence bunu kendisi ilan eder zaten. AHLAKSIZ TEKLİF OLAYINI GÜNDEME GELMEK İÇİN AÇIKLADI 2005 yılında Türkiye Mankenler Kraliçesi seçilen Sevil Uyar, yaptığı açıklamalarla herkesi şaşırttı. Ünlü bir yapımcıdan ahlaksız teklif aldığını açıklayan Uyar, 'Birçok şeye evet deseydim, şu an farklı bir hayatım vardı. Bana öyle bir teklif geldi ki; teklif yapılırken, teklifi yapan yapımcının kız arkadaşı da yanındaydı. Önce başka bir yapımcıyla tanıştırılıp, yemek yemem teklif edildi. Oldukça büyük bir rakam teklif ettiler. 2 milyon dolar, ev, araba; tüm hayatımın değişeceğini söylediler. Şaka yapıyorlar zannettim. Geceyi birlikte geçirmemi teklif ettiler. Soğukkanlı davrandım, şaka yapıyorlar zannettim. Korktum. Onların ofislerindeydim. 'Siz sert bir kayaya çarptınız' dedim. Bu teklifi yapan yapımcı yurt dışında da, ülkemizde de işler yapan ünlü bir yapımcı' dedi. Böyle teklifler eskide kaldı sanıyorduk ancak Sevil Uyar'ın açıklamaları halen bu durumun sürdüğünü gösterdi. Güzel olup oyunculuk yapmak isteyenlerin karşı karşıya kaldığı bu durum için ne diyorsunuz? Geçmişte bu tarz şeyler çok yaşanıyordu. Gerçekten bazılarının başına geldi. Yaklaşık 10 yıldır bu yaşanmıyor. Belki nadiren oluyordur bu teklifler ancak duyulan, konuşulan bir konu değil artık. Bu konuyu zaman zaman prim yapmak için kullananlar olmuyor değil. Sevil Uyar'ın bu hikâyeyi gündeme gelmek, konuşulmak için ortaya çıkardığını düşünüyorum. Durdu durdu şimdi mi aklına geldi de böyle bir teklif yapıldığını itiraf ediyor. Eskiden bu tekliflere evet diyenler, bunu cazip bulanlar oldu. Fakat son 10 yıldır kimsenin başına geldiğini duymamıştım. Doğru olabilir söyledikleri ancak açıklamasa haberimiz olmazdı bu durumdan, konuşmazdık. Konuşulmak istedi ve anlattı diye düşünüyorum. SİNAN'DAN EBRU'YA YASAK GELMEDİ Ebru Şallı'nın 11 yıllık eski eşi Harun Tan'la görüşmesinden rahatsızlık duyan Sinan Akçıl'ın bu konuda adım attığı öğrenildi. Ünlü müzisyenin, 'kutsal kadınım' dediği sevgilisine, Tan'ın gittiği mekânlara adım atmaması konusunda uyarıda bulunduğu iddia edildi. Şallı'nın işadamından olan çocukları Beren ve Pars için konuyu fazla ileri götürmeyen Akçıl, 'mekân ambargosuyla' yetindi. Çok iyi giden ilişkisinin zarar görmesini istemeyen eski manken ise ünlü bestecinin direktiflerine uyuyor. Sunucunun, Harun Tan'ın kardeşinin ortağı olduğu Etiler Big Chefs Restoran'a dahi gitmediği kaydedildi. Şallı, Tan'la yollarını ayırdıktan sonra eski eşiyle ilgili tüm hatıralarından sıyrılmıştı. Sağ omzunda bulunan kalp şeklindeki 'HT' dövmesini de Akçıl'ın isteği üzerine boyatmıştı. İki çocukları olan Şallı ile Tan'ın aynı ortamda bulunmasını engellemeye çalışması, Sinan Akçıl'ın Ebru'yu çok kıskanmasının ve kaybetmekten korktuğunun kanıtı mı? Sinan Akçıl'ı tanıdığım için onun böyle davranışlarda bulunacak bir adam olmadığını söyleyebilirim. Ebru ile Harun çocukları için görüşmek zorunda. Tuba Ünsal olayında olduğu gibi eski eşiyle selfie pozlarlar da çekmiyor. Bir araya geldikleri zamanlardan basının da haberi olmuyor. Yan yana görüntülenmiyorlar. Hal böyle iken Sinan da kalkıp görüşmeyeceksiniz demez. Zaten bunu deme lüksü de yok. Onların iki çocuğu var. Bir yasak getirdiğini düşünmüyorum, yaparsa da yanlış yapar. Çocuklar daha çok küçük. Anneye de babaya da ihtiyaçları var. Söz konusu çocuklar olunca Sinan'ın anlayışlı davrandığını düşünüyorum. Ebru'ya da Harun'la görüşmemesi konusunda yaska koyduğuna inanmıyorum. FULYA UGAN / Sabah.com.tr
"Kırım Ciddi Bir Sınav"
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ''Kırım, uluslararası sistem için ciddi bir sınav. Suriye sınavında maalesef çok başarılı olunamadı'' dedi.Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kırım'ın uluslararası sistem için ciddi bir sınav olduğunu belirterek, 'Suriye sınavında maalesef çok başarılı olunamadı. Ukrayna krizi konusunda da bizim gördüğümüz, erken aşamalarında engellenemeyen krizler daha ileriki aşamalarda çok ciddi bedeller ödetebiliyor' dedi. Davutoğlu, NTV'de katıldığı televizyon programında gündemi değerlendirdi. Suriye'de Türkiye'nin bütün çabalarına rağmen krize erken aşamalarda müdahale edilemediği için tansiyonun yükselip, yüzbinlerce insanın hayatını kaybetmesine, büyük trajedilerin ortaya çıkmasına yol açtığını anımsatan Davutoğlu, orada BM sisteminin tıkandığını ifade etti. 'Ukrayna bağlamında baktığımızda da çok erken aşamalarda rahatlıkla karşılıklı anlayışla çözülebilecek bir mesele' diyen Davutoğlu, şunları söyledi: 'Bu aşamalarda gerekli adımlar atılmadığı için zamanla tırmandı ve maalesef bugün gerçekten kritik bir aşamaya geldi. Türkiye, hem AB aday ülkesi, hem NATO üyesi hem de Rusya ile son derece derin ilişkisi olan bir komşu ülke olarak özel bir konuma sahip.' Referandumun ertelenmesi mümkün olmadı Davutoğlu, Kırım'ın Türkiye'nin karşı kıyısı sayılabilecek bir ada olduğunu belirterek, 'İçinde soydaşlarımızın olduğu, dolayısıyla tarihi bağlarımızın olduğu bir ada. Son iki telekonferansta mümkünse referandum ertelenebilir mi? diye diplomasi takip edildi. Biz de çaba gösterdik ama bu mümkün olmadı. Bir uzlaşıya varmak mümkün olmadı' diye konuştu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Ukrayna karar tasarısı için yapılan oylamaya da değinen Davutoğlu, karar tasarısının esnetilmiş bir karar tasarısı olduğunu, Rusya tarafından veto edildiğini, dikkat çekici bir unsurun da Çin'in çekimser kalması olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz bir komşu ülke olarak Rusya'nın uluslararası sistemde böyle izole olmasını istemeyiz. Ama Rusya'nın hem Suriye hem de Ukrayna krizinde yalnız karar alması veya tek başına bir politika da yürütmesi sağlıklı değil. Bugün saat 17.30'da yapacağımız telekonferansta yeniden bir durum değerlendireceğiz. Ayrıca akşam da Türkiye'ye gelecek olan Kırımoğlu İzmir'de Başbakanımız ile görüşecek, benimle de ya Ankara'da ya da İstanbul'da programıma göre görüşme yapacağız.' Davutoğlu, Türkiye olarak Rusya'nın izole olmasını istemediklerini vurgulayarak, komşu ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini de beklediklerinin altını çizdi. Ukrayna krizinde söz konusu durumun devam etmesi halinde Türkiye'nin tutumunun ne olacağı ile ilgili soruya, Davutoğlu şu yanıtı verdi: 'Biz bölgeye bütün olarak bakıyoruz. Karadeniz dengeleri açsından da bakıyoruz, Avrasya dengeleri açısında da bakıyoruz. Bölgede, Moldova, Azerbaycan, Gürcistan'da benzer konular var. Bu pandoranın kutusunu açmamak lazım. Bizim tutumumuz, referandum olsa bile, neticeleri itibarıyla toprak bütünlüğünü sarsan sonuç doğurmamalı. Ukrayan'da de facto bir durum yaratmaya kalktığınızda, bu bütün ülkeleri etkiler. Bunun için yoğun diplomasi diyoruz.' Türkiye'nin bir başka önceliği olduğunu hatırlatan Davutoğlu, 'Bunu çok açık ve net herkese söylüyoruz. Kırım'daki Tatar soydaşlarımızın güvenliği ve esenliği Türkiye'nin en önemli stratejik önceliğidir. Ona zarar verebilecek her türlü gelişmeye karşı da tutum belirleriz. Bunu da herkes gayet yakından biliyor' dedi. AP'nin Türkiye İlerleme Raporu'nu onaylaması Davutoğlu, Türkiye'nin çevresinde yaklaşık 7 ile 8 idare edilemeyen ülkenin bulunduğunu, bu coğrafyada Türkiye'nin istikrar ülkesi olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti: 'Bizim hem vizyonumuzu korumamız, hem karar alma kabiliyeti ve Türkiye'nin etkin yönetim kabiliyetini ve siyasi istikrarını korumamız lazım. Bu konuda kimsenin tereddüdü olmamalı. AP raporları veya diğerleri, 2013 yılı değerlendirmesi yaptıklarında sadece bardağın boş gibi görünen tarafı değil, bir başka yeri de doldurmak lazım. 2013 yılı belki de bütün bu kriz bölgesi içinde bir tek makul, rasyonel uzlaşı yılı. Türkiye'de çözüm süreci bağlamında hiçbir ülkenin yapamadığı bir şeyi yaptık. 30 yıllık bir terörü 2013 yılında biz bir çözüm ve müzakere süreci içinde doğru bir eksene oturttuk. Türkiye'de son 20, 30 yılın en barışçıl seçim dönemi yaşanıyor. Herkes propagandasını yapabiliyor. Bir gerginlik görmedim ben sokakta. İnşallah seçim gününe kadar devam eder. Bu o kadar önemli bir değer ki bunu korumamız lazım.' 'Türkiye'de siyaset ve istikrar AK Parti'nin başarı kriterine bağlanmışsa bu AK Parti'nin 12 yıl içinde Türkiye'nin siyasetini belirleyen aktörü olduğunu gösteriyor' diye konuşan Davutoğlu, AK Parti olarak alana çıktıklarında taleplerinin daha önceki bütün seçimlerden daha fazla oy almak olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Bizim için başarının ölçüsü yok. Bizim için başarı, tek bir vatandaşımızın kalbinde dahi AK Parti ile bir mesafe varsa onu ortadan kaldırmaktır.'AA
En Başarılı Türk Takımı: Vakıfbank
VakıfBank, Şampiyonlar Ligi şampiyonluk kupasını 3. kez kazanma hedefinde başarılı olamazken, Dinamo Kazan karşısında aldığı mağlubiyet bu sezon Şampiyonlar Ligi'ndeki tek yenilgisi oldu. Avrupa Voleybol Konfederasyonu (CEV) tarafından düzenlenen DenizBank Avrupa Kadınlar Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finalleri'nde Rus Dinamo Kazan'a yenilen VakıfBank, Avrupa ikinciliği ile yetinmek zorunda kaldı. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen organizasyondaki ilk maçında dün, bir diğer Türk temsilcisi Eczacıbaşı VitrA'yı 3-1'lik skorla geçen VakıfBank, finalde Dinamo Kazan'a yenilmekten kurtulamadı. Bakü'ye Şampiyonlar Ligi'nin son şampiyonu unvanıyla gelen VakıfBank, zirvedeki yerini bu kez Rus temsilcisine kaptırdı. Avrupa kupalarının en başarılı Türk takımı- VakıfBank, bugüne kadar elde ettiği başarılarla Avrupa kupalarındaki en başarılı Türk ekibi olarak dikkati çekiyor. Tarihinde, 2 kez Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanan ekip, birer kez de Top Teams ve Challenge kupalarında şampiyonluk elde ederken, geride kalan sezonda ise Uluslararası Voleybol Federasyonları Birliği (FIVB) Dünya Kulüpler şampiyonu olarak dünyanın zirvesine çıktı. Şampiyonlar Ligi'nde 2011 yılının şampiyonu olan ve bu kulvarda kupa kaldıran ilk Türk ekibi olarak tarihe geçen VakıfBank, 2013 yılında bu başarısını bir kez daha tekrarladı. Daha önce bu kulvarda 1998 ve 1999 yıllarında Avrupa ikincisi olan ekip, 2006 yılında ise 4. sırada kendisine yer bulmuştu. Top Teams Kupası'nda 2004 yılında, Challenge Kupası'nda ise 2008 yılında adını zirveye yazdıran VakıfBank, CEV Kupası'nda ise 1991, 1992 ve 2000 yıllarında üçüncülük elde etti. FIVB Dünya Kulüpler Şampiyonası'nı geçen sezon kazanma başarısı gösteren VakıfBank, 2011 yılında bu organizasyonu 2. olarak bitirmeyi başarmıştı. Sezonu tek yenilgiyle kapattı- VakıfBank, Şampiyonlar Ligi şampiyonluk kupasını 3. kez kazanma hedefinde başarılı olamazken, Dinamo Kazan karşısında aldığı mağlubiyet bu sezon Şampiyonlar Ligi'ndeki tek yenilgisi oldu. Atom Trefl (Polonya), Dinamo Romprest (Romanya) ve Gent Dames (Belçika) ekipleriyle yer aldığı C Grubu'nu 18 puanla lider tamamlayan ve maçlarında yalnızca 1 set kaybeden VakıfBank, 12'li play-off etabında Azerbaycan'ın İgdisadchi Bakü takımını iki maçta da 3-0'lık skorla 6'lı play-off etabında ise Fransa'nın Cannes ekibini iki maçta da 3-1 mağlup ederek Dörtlü Finaller'e kaldı. VakıfBank, Dörtlü Finaller'deki ilk maçında Eczacıbaşı VitrA'yı yenmesine karşın, finalde Dinamo Kazan'a karşı mağlup olmaktan kurtulamadı. VakıfBank'ın Avrupa başarıları VakıfBank takımının Avrupa kupalarında bugüne kadar elde ettiği başarılar şöyle: 1998 Şampiyon Kulüpler Kupası1999 Şampiyon Kulüpler KupasıSporx
"Başbakan Mahkeme Kararıyla Dinlenemez"
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanının, genelkurmay başkanının mahkeme kararıyla dinlenemeyeceğini belirterek, 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır' dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mahkemelerin cumhurbaşkanı, başbakan ya da Genelkurmay başkanını dinleme kararı veremeyeceğini belirterek 'Bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü?' dedi. Erdoğan, Kanal 7 televizyonunda katıldığı 'İskele Sancak' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bugün ilk olarak Manisa'da AK Parti'nin düzenlediği mitinge katıldığını ve orada bugüne kadarki siyasi hayatında, Manisa'da gördüğü en büyük katılıma şahit olduğunu belirten Erdoğan, o motivasyonla İzmir'e geldiklerini, burada da aynı coşku, heyecanı gördüklerini, özellikle de kadınların coşkusunun Manisa, İzmir ve tüm yurtta çok yüksek olduğunu söyledi. İzmir mitingine ilişkin emniyetin katılım rakamını 180 bin olarak belirttiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, Manisa ve İzmir'de mülki sınırlar içerisindeki tüm ilçelerin büyükşehir için oy kullanacağını, bunun da çok büyük bir yerel hizmet alanı oluşturacağını ve bu yüzden buralarda bir değişim, dönüşümün gerekli olduğunu vurguladı. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 'Bu değişim, dönüşüm İzmir'in güzelliği için lazım, İzmir şu andaki verilen hizmete hakikaten layık değil, yanlış bir uygulama var. Belediyecilikte ne ararsanız İzmir'de bu yok, İzmir bunu hak etmiyor, İzmir'e yerel yönetim açısından çok büyük haksızlık var, bu haksızlığın başında da maalesef beceriksiz, başarısız bir CHP belediyeciliği var' değerlendirmesinde bulundu. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın Başbakan Erdoğan, 'Projelerinizle İzmir'de hizmete talipsiniz ancak İzmirlinin yıllardır yaşam tarzlarına müdahale endişesinden söz edilir. 11 yıldır iktidardasınız kimin hangi yaşam tarzına müdahale ettiniz, neden bu algı oluşmuş' sorusuna da şöyle yanıt verdi: 'Bunu anlamak çok zor. CHP zihniyetinde bu takiye, yalan, iftira, fitne, fesat maalesef çok yaygın. Bunu söyleyenlerin acaba yaşam tarzlarından ne değişti? Giyim, kuşamları mı değişti, böyle bir dayatma mı oldu, bir yasal düzenleme mi yaptık, veyahut ne yeyip, ne içtiğine mi baktık, bu konuda müdahale mi ettik, ne var? Bugün miting yaptığımız yerde herkes orada istediği gibi içiyor, istediği gibi yiyor. Kimsenin kimseye müdahalesi söz konusu değil. Bu iftiraları ben İstanbul'da belediye başkanıyken de bana yaptılar, 'Otobüsleri ayıracak', 'Kadın-erkek ayrı olacak', 'Alkol vesaire yasaklayacak' dediler. Bizim Anayasa'nın gençliğin korunması, ailenin korunması gibi amir hükümleri vardır. Siz, burada devlete Anayasa'nın yüklediği bu yükü yerine getirirsiniz, o ayrı bir konu, ama bunu devlet olarak yaparsınız. Kalkıp da özel sektör böyle bir şey yapıyor, özel sektöre sadece oranın bütün sıhhi şartları uygun mudur, değil midir? Temizliğinden, bütün mutfaktaki temizliğine varıncaya kadar gerekli olan tedbirleri alırsınız, bunu aldıktan sonra mesele bitmiştir, yapılan iş de budur.' Olumsuzluğun zirvesi Başbakan Erdoğan, siyasi hayatında yaşadığı en zorlu dönemin ne olduğu sorusu üzerine, 'Bir: özellikle partimin kapatılmasına yönelik atılan adım gerçekten çok çok talihsiz bir adımdı. İki: partimiz kuruldu, seçimlere giriyoruz, orada da seçime giremeyişime yönelik bir tezgah, oyun vardı. Fakat en son gelinen nokta, yani paralel yapı olayı, bu kumpasta, tezgahta zirve diyebilirim, olumsuzluğun zirvesi' yanıtını verdi. Geçmişten bugüne iyi niyetle bakan kişilerin kurulan tezgahın, kumpasın içinde yer almasının daha büyük bir felaket olduğunu söleyen Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biz, bu insanlara, bunların içinde ortak dostlarımız var, hep iyi niyetle baktık ama maalesef bu iyi niyet çok çok yanlışmış, çok ters tepti. Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır 'bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun'... Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu Hüseyin Bey'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu'ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara'da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: 'Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.' Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, 'Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu. Asıl bizi sıkıntıya düşüren, rahatsız eden şey şudur: Yasal veya yasal olmayan, bir ülkenin başbakanı nasıl dinlenir. Başbakanın dinlenmesinde mahkeme kararı diye bir şey olamaz, dinleyemezsin, mahkeme bununla ilgili karar veremez, cumhurbaşkanıyla ilgili veremez, Genelkurmayla ilgili veremez. Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Ondan sonra kalkıp bize İslami ahkam kesme, bunun merci neresi olursa olsun, böyle bir şeyi anlamak, anlatabilmek mümkün mü? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin. Ben mesela enerji bakanımla görüşüyorum, görüşmemde devlet sırları var, uluslararası tahkime gidilecek bunları konuşuyoruz. Nereden konuşuyoruz? Güvenli hattan konuşuyoruz, yani kriptolu hattan konuşuyoruz. Bunlar kriptolu hattı, güvenli hattı bile dinleyecek kadar izanını, her şeyini kaybetmiş insanlar. Ne yapmışlar? Devletin kurumlarına yerleşmiş, oradan güya devletin üst kademelerine güvenli telefon, kriptolu telefon veriyor. Bunun bizim dinimizde, İslam'da, insanlıkta yeri var mı? Amerika-Almanya arasında bile bu sıkıntıya neden oldu, İngiltere'de yaşandı.' Erdoğan, gazeteci Turgay Güner'in 'Zannediyorum kriptolu telefonları rahatça konuşun kumpası için yapmışlar' sözleri üzerine de 'Onların düşüncesi öyle. Bizim bir sabit kriptolularımız var, bir de seyyarı var ama bunlar seyyarı da sabiti de hepsini dinler duruma gelmişler' dedi. 'Bir kısım yargıyı bunlar ele geçirdiler' Dinlemeler, izlemeler, siyasiler ve başka pek çok örgütsel faaliyetlerle ilgili bir yasal takibat sürecine gidilip gidilmediği ve bunun bir soruşturmaya dönüşüp dönüşmediğine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, 'Bunların şu ana kadar en önemli attıkları adım, bir defa tabi yargı, bir kısım yargı, bütününü buna katamam, bir kısım yargıyı bunlar tabi ele geçirdiler. Bunun içinde savcısı var, hakimi var. Yargıtay'ın hakeza öyle, Danıştay'ın hakeza öyle' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, 'Orada kilitleniyor anlamında mı söylüyorsunuz?' şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi: 'Tabii şimdi ilk derece mahkemede icabında mesela çok enteresandır, belli bir süre içerisinde bana yapılan birçok hakaretler var. Bu hakaretlerde ilk derece mahkeme lehime karar verirken, üst yani Yargıtay'da lehime karar veriyordu. Ama şu olaylardan sonra çok manidardır şimdi ilk derece mahkeme lehime karar veriyor, bakıyorsunuz Yargıtay bozuyor. Hakaret çok açık net hakaret. Ben birçok hukukçularla da konuyu görüşüyorum, 'Tartışılmaz' diyorlar. Öyle bitsin diyorum arkadaşlara, çünkü kendim şeye girmek istemiyorum yani özellikle diyelim ki Kılıçdaroğlu'yla ,Bahçeli'yle böyle bir atışmanın içerisine girmek istemiyorum. Adam bakıyorsun ölmüş annemle ilgili, çocuklarımla ilgili iftira üstüne iftiralar yapıyor. Şimdi bu konuda eğer bir aceleye bu işi getirecek olursak, buradan olumlu bir netice çıkamayabilir. Onun için de tabi burada bu kurumların yeniden bir elden geçirilmesi, dizaynı gerekiyor. Biz HSYK olayında niye bu adımı attık? HSYK olayında bile oradaki belli isimler 'Biz Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor, düşünebiliyor musun? 'Başbakan'a bunun hesabını soracağız' diyor. Kim bu adam? Yargı mensubu. Sen bunu nasıl söylersin ya? Çünkü adamların belli yerlerde, belli zamanlarda içerisinde tabi bir araya gelişleri var, ama bilmiyorlar ki yani kendi kurdukları tuzağın üzerinde bir tuzak var, bu da Allah'ın tuzağıdır. Orada işte bir insaf sahibi olan, bakıyorsun geliyor ondan sonra böyle bir durumu anlatıyor size. Yani bu yargıdaki vesayetin yeni bir türü. Bununla karşı karşıya kalındı. Fakat bunlar tabii aşılmaz işler değil, bunları aşacağız, çünkü hep söylüyorum, bu devleti biz sokakta bulmadık. Ve şu anda millet de bizden ne istiyor 'Devletime sahip çık' diyor. İşte bugün ve şu ana kadar yaptığım bütün mitinglerde, eğer meydanlar böyle kilitlenmişse, böyle lebaleb doluyorsa bu coşku, bu heyecan varsa, bakın daha kelimeyi ortaya atıyorsun alan kaynıyor. Niye, işte bundan, görüyorlar bunu ve ister istemez tabi bunun hesabını verecekler. Tehditler şunlar bunlar benim için hepsi hikaye. Ben ta baştan beri söyledim, ben vatanım için, milletim için kefeni yola, yani giyerek çıkmış bir insanım. Benimle beraber bu işe soyunmuş arkadaşlarım, kardeşlerim var. Biz burada gereği neyse bunu yapacağız. Öyle kalk sen Pensilvanya'dan bu ülkeyi karıştır, kusura bakmasın buna müsaade edemeyiz. Neymiş sıfatı 'kainatın imamıymış'. Nerenin imamı olursan ol, bu ülkeyi karıştıramazsın.' 'Bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez' 'Bu tahkikatın içinde o da var mı' şeklindeki soru üzerine Başbakan Erdoğan, 'Ne demek canım tabii olacak. Daha ne oluyor ki herşey dökülüyor ortaya. İşte görüyorsunuz yanında yıllar yılı beraber olmuş arkadaşı, öğrencisi Latif Bey neler anlatıyor ya adamcağız. Anlattığı şeyleri görünce ürpermeyecek misin? 15 yıl onu takip ettirmiş. 'Hocam takip ettirdin mi beni?' diyor, 'Takip ettirdim' diyor. Niye, 'E ne yapıyorsun, ne ediyorsun bileceğim' diyor. Arkadaşlar böyle bir hocalık, böyle bir imamlık olabilir mi? Ben bir de imam hatip mezunuyum, bana hocalarım hiç böyle bir şey öğretmediler. Bir çete, bu bir örgüt buna cemaat, memaat denmez. Pırlanta gibi cemaatler var, bunlarla hiç alakası yok. Sonra o kadar enteresan bir şey ki bakıyorsun işte alufte. Yok bilmem işte bir siyasi böyle bir alufteyle şey olacakmış da bilmem neymiş de filan falan, 'hemen' diyor 'geceyarısı haber verdirdim' diyor, 'aman ha bu tuzağa düşmesin', şuna bak. Böyle bir şeye, tabi, sen bu işleri mi takip ediyorsun. Sen alim, ilim erbabı bir zat mısın, yoksa bu işleri takip eden bir istihbarat elemanı mısın? Anlaşılır bir şey değil. Herşey var' ifadelerini kullandı. Erdoğan, daha önceki açıklamalarında 'Hesap soracağız' şeklindeki ifadesi hatırlatılarak, bu ifadenin içini dolduracak somut suç üstü verilerin elde edilip edilmediğine ilişkin soru üzerine de şunları söyledi: 'Bu konuda zannediyorum şu cevabım herşeyi halleder, İstanbul Başsavcısının yaptığı açıklama manidardır. Bakın ne diyor, daha 3 binde filan olduğu zaman, hani sanatçısı, bilim adamı şusu, busu herkesin dinlenmesi olayı, gazetecisi vesairesi filan falan, 'Daha bir çok klasörlerin geleceği anlaşılıyor' diyor. Şimdi burası ilginç. Şu anda bir defa tabi emniyetle yargı arasında, tabi burada da yine ben emniyetteki tertemiz olan insanlar var onları tenzih ederim, yargıda da hakeza, bir defa burada paralel yapı her iki tarafta koordine olmuş vaziyette. O koordine olmuş haliyle birisi kalkıyor, paslaşarak, orayla da işi koordine ederek oradan gidiyor icabında dinlemeyi, arama emrini herşeyini alıyor ve aldıktan sonra emniyet hemen müdahalesini yapıyor. Bakın yukarıya üstüne haber vermeden ve utanmadan, sıkılmadan birileri diyor ki bakıyorsun televizyonda zaman zaman dinliyoruz onların kendi kanallarında da bana özet bilgiler geliyor, yani bunlarda utanma filan kalmadı. Bunlarda ar, mar, haya hiçbir şey yok. Diyor ki; 'Üstüne haber verecekmiş' diyor. 'Üstüne haber verdiği zaman üstü ona müsaade eder mi?' diyor. Lafa bak, ya bunun sorumlusu kim? Vali. Bunun sorumlusu kim? Emniyet müdürü. Altında böyle bir şey olacak, bundan haberi olmayacak. Olur mu, nasıl böyle bir şey olur? Yani eğer üstünün izin vermeyeceği veyahutta 'evet' demeyeceği bir şeyse, demekki burada bir suistimal var sen bu suistimali gördüğün için altta o anlaştığın paralel yapının emniyet tarafındaki ayağıyla bu işi hemen bir oldu bittiyle çözelim, apar topar sabah 5'te 6'da evinden alalım herkesi, hop götürüp içeri atalım. Ve tabi bunu yaparken de hemen bunun öncesinde ne yapıyorsun? Yine paralel medya var. Paralel medya ile de ayağı kuruyorsun, çok gizli, gizli kaydı olan evrakları da anında onlara servis ediyorsun. Arkadaşlar inanın bu kadar alçaklık, bu kadar adilik olmaz ya, olmaz. Düşünün bunların işadamı olduğunu düşünün şimdi birçoğu işadamları var ki bu işadamlarının içerisinde tanıdığımız insanlar var. Bu insanlar, bu kamuya teşhir edildiği zaman bu insanların onuru ne olacak. Bu insanların kredibilitesi ne olacak. Kalkıyor adam mesela orada bir tane arkadaşlardan yine, ben yine gururla söylüyorum mesela daha önce buna Cumhuriyet gazetesi takmıştı bir zamanlar. Yasin El Kadı'yla ilgili şimdi bunlar taktı ve bunu o kadar ileri gidiyorlar ki bu da terbiyesizliğin daniskası diyor ki 'El Kaide'ye destek veren, onun yardımcısı, finansörü olan' Allah cezanızı vermesin ya. Ben bu adamı tanımasam, bu insanı tanımasam ben de yutacağım.' 'El Kaide'ye de karşı olan ve Türkiye hayranı olan, bu ülkeye hayran olan bir insan' diyen Başbakan Erdoğan, Yasin El Kadı Türkiye'de yatırım yapmaya hazırlanırken söz konusu gelişmelerin yaşandığına işaret etti. 'El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var' 'Bu El Kaide lafını çok duyduk, MİT tırlarında duyduk, sayın Yasin El Kadı da duyduk, İHH baskınlarında duyduk. El Kaide ile ilgili daha uluslararası, daha büyük ölçekli bir hazırlık olduğundan mı şüpheleniyorsunuz?' şeklinde bir soruya karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 'Biliyorsunuz, El Kaide Türkiye'ye yerleşemedi, yerleşme gayretleri var. Biz tabi buna karşı tedbirlerimizi alıyoruz. Bu konuda benimle ilgili El Kaide'nin yaptığı çok ciddi biliyorsunuz açıklamalar var, olumsuz açıklamalar var. Ama bunu da onlar bildiği halde, işlerine gelmiyor. Şimdi yani bu paralel yapı, bu Pensilvanya değil mi Marmara gemisiyle ilgili olumsuz, aleyhte açıklamalar yapan. Yani 'Bu hükümetin onlara müsaade etmemesi gerekirdi' diyor. Kılıçdaroğlu aynı şeyi söylemiyor muydu, 'Biz olsak etmezdik' diyor. Aynı paralele düşüyorlar. Aynı şekilde bakıyorsunuz yine Mısır olaylarında aynı yere düşüyorlar. Suriye olaylarında Pensilvanya'nın bir tane oradaki mazlum, mağdur insanlarla ilgili bir açıklamasını duydunuz mu? Gazetelerinin, yayın organlarının bir ciddi anlamda bir açıklaması var mı? Soruyorum. İşin içindesiniz, yok. Başka yere hizmet ediyorlar, hizmet farklı.' Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, 'Paralel yapı ne istiyorlar. 'Siz gelip geçicisiniz, devleti biz yönetelim mi' diyorlar' şeklindeki sorusu üzerine, 'Bir defa bunların, dikkat ederseniz, bu proje yaklaşık 35 yıllık proje. 35 yıldır çalışıyorlar. Şimdi Pensilvanya'daki zat, aslında emekli olmuş bir zat değil. İstifaen, Diyanetten ayrılmış ve ondan sonra da kendisine, zaten tahsil itibarıyla da ilkokul mezunu bir zat, yeşil pasaport uydurmuşlar, bu yeşil pasaportla 1999'da biliyorsunuz Amerika'ya kaçmış bir zat. Tabii oraya yerleşti' yanıtını verdi. 'Vatanını çok sever, milletini çok sever, vatanını da çok sevdiği için de 15 yıldır vatan hasretiyle yanıyor. Ben tabii hakkımızda dedikodular üretilmeye başlayınca, 'yani ben güya Türkiye'ye dönmesini istemiyormuşum. Bunları duyunca 2 yıl, 3 yıl önce bir çağrı yaptım. Olimpiyatlarda, yani dönün dedim' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 'Tabii o zaman, böyle bir yani bir tezgahların döndüğünden haberimiz yok. İşte samimi görüşüyoruz ya ve gidiyoruz bunların olimpiyatlarında konuşuyoruz, yurt dışında okullarına davet ediyorlar, gidiyoruz. Bakan arkadaşlarım gidiyor. Yani biz refere oluyoruz. Onların, o ülkelerin devlet başkanlarına, hükümet başkalarına refere olduk. Şimdi bütün bunlar oldu, bütün bunlar yaşandı ve tabii bizim o çağrımıza, o davetimize oradan tabii hep bakıyorsunuz böyle çok farklı, her tarafa gelebilecek şekilde cevaplar. Neymiş, 'bizim burada huzurlu bir yönetim, buna herhangi bir sıkıntı düşmesin diye, gelmeyi düşünmediği, onun için orada bir müddet daha kalmasının faydalı olacağı' gibi cevaplarla iş geçiştiriliyordu. Tabii bugüne kadar gelmedi, kaç oldu, 15 yıl oldu, gelmedi. Kolay kolay da gelmez.' Savaş Ay'ın bir programında, siyasetle ilgili sorusu üzerine verilen cevaba dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: 'İşte Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ona da oy vermem, diyor. 'Kusura bakma derim', diyor. Bakın öyle bir benzetme ki hani teşbihte hata olmaz denir, orada bir yanlış anlaşılma vardır, asıl anlamı teşbih hata kabul etmez. Yani öyle bir teşbih yap ki burada hata olmasın ama sen şimdi kalkıp Hazreti Cebrail'in bir melek olarak işi bellidir, kalkıp gelecek siyasi parti kuracak, ee sen ona oy vermeyeceksin. Bir defa itikadi noktada bir sıkıntı meydana getirir.' Başbakan Erdoğan, '2010 referandumunda nasıl siyaset yaptılar' şeklindeki soruya da 'İşte orada yargıyla ilgili tezgah, yargıyla ilgili beklenti. O noktadaki hazırlıklardı ve o operasyonu da başarılı yaptılar' diye yanıt verdi. 'Bunları ben hiç kale almıyorum' Erdoğan, başka bir gazetecinin, '17 Aralık süreci sonrası, ana hedef sizsiniz. bu artık belli. Pek alışık olmadığımız, sizin de alışık olmadığınız türden yeni şeylerle karılaştık. Kriptolu telefonlarınızın dinlenmesi, yasa dışı kayıtlar, bütün bu 17 Aralık'tan bu yana 3 aylık süreç içerisinde sizi, şahsınızı özellikle hedef alan konularda siz ne düşünüyorsunuz? Bir yerde bir şey çıktığında tepkiniz ne olur. Bir de içiniz rahat mı? Bu anlamda müsterih misiniz, şahsınıza yöneltilen suçlamalar konusunda' sorusunu da şöyle yanıtladı: 'Bir defa bunları ben hiç kal almıyorum. Çünkü burası artık benim şahsımı filan tamamen aşmış bir şey. Burada ulusal güvenliğe tehdit var. Bu ulusal güvenliği tehdide karşı biz her türlü tedbiri alırız. Şahsımın burada feda olması gerekiyorsa ben zaten fedayıcan etmişim. Her zaman bir lafım var biliyorsunuz: Abdestinden şüphesi olmayanın namazından da şüphesi olmaz. Rahatım. Adam kalkıyor, Kılıçdaroğlu, ona gönderilen montajlarla şunlarla bunlarla konuşuyor. Ondan sonra yok bilmem şu kadar milyar dolar. Ya bunlar para saymayı da bilmiyor. Bir odanın içerisine sığmayacak kadar parayı götürüyorsunuz, nasıl götürüyorsunuz bunu. Bu kadar aklın, mantığın alamayacağı şeyler.' Başbakan Erdoğan, bütün bunlara karşı devletin bekası için atılması gereken adımları attıklarını vurgulayarak 'Zaten başladık ama seçim sonrası bu süreci hızlandırma zorunluluğumuz var ve bunu yapacağız ve Bu süreç içerisinde şimdi her şey meydana çıkmaya başladı' ifadesini kullandı. 'Lütfen aklınızı kiraya vermeyin' 'Eğer bir yerde CHP güçlüyse AK Parti'ye oy verme, CHP'ye oy ver. Eğer, MHP orada güçlü CHP değilse AK Parti'ye oy yok, MHP'ye oy verin' denildiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: 'Siirt'te mesela, Mardin'de oralarda da BDP'ye yani, daha da ileri gidiyor, 'Cebrail'e oy yok, CHP, MHP, BDP'ye oy var.' Şimdi Allah aşkına 'Kainatının imamının' içtihatlarını görüyorsunuz, fetvasını görüyorsunuz. Şimdi bu fetvaya inanlara sesleniyorum ben: Ah benim canım kardeşlerim, lütfen aklınızı kiraya vermeyin. İradenizi kiraya vermeyin.' 'Bizim inancımızda, kula kulluk yoktur' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle dedi: 'Faniye kulluk yoktur. Baki olan ise sadece Allah'tır. Allah'tan başka kimseye bizim kulluğumuz olamaz. Sen Pensilvanya'daki zatın kulu musun ya? O yanlış yapamaz mı? 'Efendim o söylediyse onda bir hikmet vardır.' Hikmet arayışını bırak, Allah'ın emrine bak, Resulünün sünnetine bak. Ama öyle uygulamalar var ki kişiyi ubudiyet noktasında sıkıntıya düşürür. Kulluk noktasında sıkıntıya düşürür.' 'Gerçek alimlere bir haksızlıktır' Erdoğan, bir televizyon dizisinde yayınlanan sahneyle ilgili eleştirilerini de dile getirirken, şöyle konuştu: 'İşte ne diyor, Miraçtan Peygamber Efendimiz iniyor, kamyonete bindiriliyor ve böylece arkasında işte salatüselamlar geliyor, birisi önüne yatıyor, bilmem ne yapıyor. Maalesef son katıldığım olimpiyatlarda yaptığı açıklamada, Peygamber Efendimiz'in orada olduğunu, söylüyor. Peygamber Efendimiz gelmiş, o folklorik gösterileri seyretmiş yani. Bu kadar enteresan şeyler. Bu tabii gerçek alimlere bir haksızlıktır. Bu hakikaten üzücüdür. Onun için çok saf temiz kardeşlerimizin ben hala olduğuna inanıyorum. Yani o evlerde, yurtlarda filan saf temiz çocukları aldatan, kandıran ablaları kastetmiyorum, onların da kendilerini çek etmeleri lazım. Onlara şahsımla ilgili beddua seansları yapıyorlar. Bakan arkadaşlarımla ilgili beddua seansları yapıyor. Bu beddualar bumerang gibi döner, kendilerine vurur. Bunu iyi düşünmeleri lazım.' 'Kayış attı' 'Şu ülkede ben çok açık net bir şey söylemem lazım. Düşünebiliyor musunuz, 28 Şubat'ta Pensilvanya'daki zatın başörtüsüyle ilgili vermiş olduğu fetva var, bir de daha önce ondan 15 20 sene önce yine vermiş olduğu fetva var. İkisi birbirine tamamıyla zıttır' ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti: 'Orada itikadi olduğunu söyler, öncekinde ve 'Kuran'ın ayetlerine terstir, açamaz, şudur budur' filan derken, 28 Şubat sürecinde açma noktasında bu defa açıklamalar yapıyor. Nerelerden nereye. Akşam başka sabah başka. Olur mu böyle şey. Şu beddua olayında da 5 ay önce ne söyledi, 5 ay sonra ne söyledi? Buyurun! Yani orada, densizlik, diyordu, 5 ay sonra meşru oldu. Niye? Kayış attı.' 'Ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti' Erdoğan, 'İki yıl önce 6 Mart'ta paralel bir gazetenin manşetinde 'Başbakan Erdoğan'ın iki yıl ömrü kaldı' diye bir haber yayınlandı. İki yıl tamamlandı, siyaseten mi acaba iki yıl ömür biçilmişti' sorusu üzerine, 'Siyasi olamaz çünkü seçim yok. Şimdi başka türlü götürme noktasında haberleri aldık. Onları duyduk ettik' yanıtını verdi. Allah'ın verdiği ömrü bir an öne, bir an sona kimsenin erteleme veya gereğini yapma yetkisi olmadığını ifade eden Erdoğan, 'Onun için biz ya Hafız deriz, ona sığınırız. Tedbirlerimizi alırız, yolumuza öyle devam ederiz. Onlar varsın böyle devam etsin. Ya Şafi dedik, şifanın en büyük vereni O'dur. Ve elhamdülillah ameliyatımdan bugüne her şey çok daha güzel gelişti. Şu anda bu maratonu ilk günlerimiz aratmayacak kadar götürüyoruz. Siyaseten meydandayız. Biz 'Müslümanım' diyenden bir şeyi bekleriz, Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden Müslümanlar emindir, salimdir. Şimdi bakıyorsunuz beddualar var. Müslüman, bırakın Müslümana beddua etmeyi diğer insanlara bile beddua edemez, onun nezaketi bunu gerektirir. Ama bunlar çığırından çıkmış vaziyette' diye konuştu. 4 eski bakanla ilgili fezlekeler Erdoğan, '17 Aralık operasyonunda ismi geçen 4 eski bakanla ilgili Meclis'e gelen fezlekeler konusundaki tutumunun' sorulması üzerine de 'Ayın 19'unda arkadaşlarımız orada bulunacaklar' bilgisini verdi. Aynı gün kendisinin mitingleri olduğunu, mitinglerde bulunacağını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: 'Arkadaşlarımıza gerekli çağrılar yapıldı, arkadaşlarımız orada bulunacaklar. Fakat dikkat edilirse şu ana kadar anamuhalefet partisi bir soruşturmaya yönelik adım atmadı. Sadece bu toplantının yapılmasını istiyor. Tamam da niye soruşturmaya yönelik bir adım atmıyorsun? Burada dert başka. Dert: 'Acaba son 10 güne girerken bazı bir şeyler yakalar da belgeler, bilgiler filan yakalar da bunu biz kamuoyunda paylaşabilir miyiz?' Bunlar hukuk mukuk da anlamazlar, bunlar daha siyaseti öğrenemediler, çok acemisi bu işin. İşte onun için Anayasa Mahkemesinden birkaç kez döndüler, veto yediler. Güya hukukçuları da var, bir işe de yaramıyorlar. Bu olayda da soruşturmaya yanaşmıyorlar. Şimdi de o gün toplantı yeter sayısını 184 bulabilecekler mi bilemiyorum. Komisyonda da çoğunluk bizde oluyor. Yani bizim o komisyona 9 üye verme hakkımız var, 4 tane CHP'nin, bir diğerlerinin. Bu şekilde oluşan bir komisyon var. Dolayısıyla bu komisyonda, eğer böyle bir şeyin kurulması söz konusu olursa ki o da zannediyorum ayın 19'undan sonraki bir dönemde böyle bir adım atılacak olursa o zaten nisan ayı içerisinde olabilecek bir şey. Ama böyle bir noktada bunlar böyle bir adımı şu ana kadar atmadılar. Bunlarda böyle bir cesaret yok. Burada çok farklı gelişmeler olabilir. Benim 4 milletvekili arkadaşım asla bu şeylerden çekinmek gibi bir dertleri yok.' Başbakan Erdoğan, 'dört eski bakanın yargılanmak isteyip istememesiyle' ilgili soru üzerine de şunları kaydetti: 'Ortada herhangi bir suç unsuru yoksa, suç sabit değilse niçin böyle bir şeyi istesin? Bunlar gazete haberleriyle, gazete kupürleriyle... Bunlar bizim partimizi de biliyorsunuz o şekilde kapatma yoluna gittiler. Ve biz ki yola çıkarken bir şey söyledik. Ne dedik? '3Y' dedik. Yolsuzlukla yasaklarla yoksullukla mücadele. Biz bu mücadeleyi vermemiş olsaydık Türkiye'nin milli geliri 230 milyar dolardan 820 milyar dolara çıkabilir miydi? Biz bu mücadeleyi başarılı bir şekilde verememiş olsaydık eğitimde cumhuriyet tarihinin yapmış olduğu derslik sayısının yarıdan fazlasını... 205 bin derslik biz yaptık. Yollara bakıyoruz, bölünmüş yollarda 79 senede bunların yaptığı bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre, biz şurada 17 bin kilometre bölünmüş yol yapmışız. Yolsuzlukların olduğu bir ülke bunu yapabilir mi? 23,5 milyar dolar IMF'e olan borç MHP'nin borcu, o getirdi, CHP'nin yavrusu DSP ile birilikte. Bize bunu bıraktılar. Bunu biz ödedik, biz bitirdik. 'Milliyetçiyiz' diyenler 27.5 milyar dolar Merkez Bankamızın döviz rezervi vardı, şu anda 128 milyar dolar döviz rezervi var. Yolsuzlukların olduğu bir ülkede buraya gelebilir misiniz? Sağlıkta zaten devasa bir patlama var. Çok enteresan, bu olaylarda gelen bir nokta var. Üçüncü havalimanı ile ilgili olarak yapılan ihale 46 milyar dolar, oranın müteahhitlerini bile bunlar yemeye kalktı.' Erdoğan, üçüncü havalimanının yapımının neden engellenmek istendiğiyle ilgili bir soruya, 'Oradaki müteahhit firmalardan herhalde mama almadılar bunlar. Bunlar biliyorsunuz, paralel yargıyı da kullanmak suretiyle bazı şeyleri haraca bağlıyorlar. Neyle? Şantajlarla. Şimdi burada bunlar çok çok önemli. Aynı zamanda uluslararası bir casusluk da. Bir savaşa, Allah göstermesin, girecek olsak düşman nereyi vurur? Ya gelir havaalanlarını vurur, ya köprüleri vurur' diye cevap verdi. '17 Aralık'tan sonra Ergenekon davasına bakışınız değişti mi' sorusunu Erdoğan, '17 Aralık öncesinde zaten intikam timleri kurulmuş. Bir kısım yargı mensupları adeta intikal timi gibi hareket ediyor. Bunu yerel mahkemede de üst mahkemede de görüyorsunuz. 'Ben bunu burada ne kadar daha fazla yatırırsam, o kadar kardır' diyor. Böyle bir adalet olur mu? Ne kadar erken karar verilirse o kadar adil davranmış olursunuz. Bunların böyle bir derdi yok ki. 'Ne kadar fazla yatarsa ben bundan intikamımı o kadar almış olacağım', mantık bu' yanıtını verdi. 'Bazı medya gruplarının attıkları başlıklara dikkat edin' Erdoğan, '28 Şubat mahkemelerinin yargılamaları veya haksız kararlarıyla ilgili bir şey yapılması gerektiğine inanıyor musunuz' sorusu üzerine de bu konularla ilgili çalışmalar olduğunu belirtti. 28 Şubat ile ilgili yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) muvazzaf veya emekli mensuplarının yargılanmasının doğru olduğuna inanmadığını, bunu daha önce de söylediğini dile getirdi. 'Bir kısım sermaye bir kısım medya, bunlar o dönemin çok ciddi şakşakçılarıydı' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Dolayısıyla bunlar neden dinlenmiyor da sadece TSK'nın mensupları dinleniyor çünkü o arada o işin içerisinde bizzat yer alanlar var. Sivil kanat. Bu konuyla ilgili bu süreç içerisinde sivil kanada da bu iş uzanabilir, yeni düzenlemelerle birlikte. O paralel yapıyla ilgili olarak, paralel yargı diyelim, yine tenzih ediyorum iyilerini, bu işin dışarıda pazarlamacıları, komisyoncuları var. Bu komisyoncularla beraber bu işler götürülüyor. Çok açık, net ortada. Bundan dolayı seçim kampanyasında bazı medya gruplarının mesajlarına, attıkları başlıklara dikkat edin. Bu başlıklara baktığınız zaman buralarla bağlantılı olan tiplerdir, bunun endişesini taşıyarak o başlıkları atıyor, ona göre köşelerini yazıyorlar. Bunların hepsi buradan kaynaklanıyor.' 'Paralel yapı ülkenin karışmasını istiyor' 'Çözüm süreci hangi aşamada ve paralel yapının buraya müdahalesi ne noktada' sorusuna karşılık da Erdoğan, TBMM tatile girmeden yeni Demokratikleşme Paketi'nin Genel Kuruldan geçtiğini, paketin sürece yönelik çok ciddi adımlar içerdiğini anımsattı. Özellikle bölgeyi rahatlatacak bir hava oluştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: 'Bu 'paralel yapı' dediğimiz fenomen burayı da hedef alıyor. Çünkü onlar ülkenin karışmasını istiyorlar. Ülkeyi karıştırmaya muktedir olamayınca bundan rahatsız oluyorlar. Çünkü onlar da buradan nemalanıyordu. Ama şimdi ülke sükut bulursa... Ne diyorlardı? 'Güneydoğu'daki sükuneti biz sağladık' diyorlardı. Neyle oralardaki dershaneleriyle sağlamışlar. Tamam, şu anda dershaneleriniz yine var. Siz eğer bu sükuneti sağlamak gibi bir idealiniz varsa bu işte 2015'in Eylül'üne kadar devam edeceksiniz.' Yeni düzenlemeyle bir partinin devlet yardımı alabilmesi sınırını yüzde 7'den yüzde 3'e düşürdüklerini ifade eden Erdoğan, şunları belirtti: 'Seçim barajı' konusunda ise bir anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Erdoğan, 'Bütün bunlarla bugüne kadar bizim tespit ettiğimiz talepleri, çözüm sürecine oturttuk ve yasal düzenlemesini de ona göre yaptık. Hiçbir yasal düzenleme veya hukuk o gün koyduğunuz noktayla bitmez. Tekamül denilen bir olay var. Bunu zaman içerisinde güncellemek durumundasınız. Bugün hala 30, 40, 50 yıl öncesinin yasalarıyla idare ettiğimiz bazı düzenlemeler var. Artık burada kalmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bunun sürekli güncellenerek o günün şartları neyse ona göre ayarlamamız gerekiyor.' AK Parti kurulurken güneydoğu illerini dolaştığında kendisine 'Sadece olağanüstü hali kaldırın, biz sizden başka bir şey istemiyoruz' denildiğini aktaran Erdoğan, iktidara geldiklerinde 'olağanüstü hal' uygulamasını hemen kaldırdıklarını anımsattı. Erdoğan, 'O dönemde kaldırmamıza rağmen ondan sonra çıkardığımız maddelerin sayısı 50, 60, 100'ü buldu. Durmadık. 'Silah sussun, siyaset kazansın' dedik, yok. Samimi davranmadılar hala da davranmıyorlar. Öyle olmasına rağmen, onlar istedi diye değil o bölgedeki insanımız neye layıksa onu yapalım, Batıda ne varsa doğuda, güneydoğuda da o olsun, ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde vatandaşlarımız hepsi aynı hak ve hukuka sahip olsunlar.' 'Birinci Gezi kalkışması, ikinci Gezi kalkışması... Sokakları yakıyorlar, yıkıyorlar, yağmalıyorlar, ateşe veriyorlar, öldürüyorlar... Tüm bunlar oluyor, fakat hiçbir şey olmuyor. Ne hakimi ne savcısı kimse hesap sormuyor. Siyasi parti genel başkanları, medya patronları, iş adamları bu kalkışmalara, yağmalara, yakmalara, yıkmalara destek veriyor. Toplum bundan sıkıldı. Bu konularda nasıl önlem alacaksınız?' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu cevabı verdi: 'Ukrayna-Türkiye benzetmesi veya farklı ülkelerle benzetmeler uygun değil bana göre çünkü Türkiye başka, o ülkeler başka. Koşullar başka, örf, adet bunlar bambaşka. Meclisimiz bizim öyle zannediyorum bu son 19'undaki olay sebebiyle nisanın ilk haftasını da tatil kararı alabilir ve nisanın birinci haftasından sonra da çalışmaya başlar. Bizim öncelikli görüşeceğimiz bazı yasa düzenlemeleri var, bunlara devam edeceğiz. Gerek yerel mahkemeler noktasında gerek güvenlik, gerek üst mahkemeler noktasında bu düzenlemeler tam manasıyla yapılmadıktan sonra, buraya çözüm getirmek mümkün değil. Önce bunun çözülmesi lazım. Çünkü bir kısım paralel yargı inanın artık adil karar vermiyor. Maalesef tamamıyla ön kabullerle ön yargılarla kararlar veriyor. Bunu görüyoruz. Bunu şahsımda yaşıyorum. Çünkü etrafımdaki birçok yargı mensubuyla hukukçu arkadaşlarımızla oturuyoruz, konuşuyoruz. Şimdi adam kalkıyor, 'hırsız başbakan' diyor. Bunu diyen kim? Anamuhalefetin başındaki adam diyor. Yargıda birisine 'hırsız hakim, savcı' deseler acaba kabul görür mü? Ne diyor? 'Ağır eleştiriye girer, sen siyasetçisin' diyor. Dikkat et, 'hırsız Tayyip' desen bunu bir yere uydurursun ama 'hırsız başbakan' diyorsun. Bu ülkenin başbakanına sen bu şekilde bir yakıştırma yapıyorsun. Yani bunun olmadığı bir yapı, kesinlikle reforme edilmesi lazım. İşte onun için önümüzde bir reform süreci var. Onun üzerine de yoğun bir şekilde gideceğiz. Buradan süratle bir neticeye varmamız lazım ki burada paralel vesayete de inşallah son verelim.' 'Sizin anketlerde son durum nedir? 30 Mart sonrası, cumhurbaşkanlığına aday olacak mı olmayacak mı Sayın Erdoğan' sorusuna, Erdoğan, 'Ben sizin kadar meraklı değilim o konuda' karşılığını verdi. 'Bütün bunlar Erdoğan, cumhurbaşkanı olmasın oluyor şeklinde yaygın bir görüş var. Aday olmazsanız, bu hesapları yapanların, hesapları tutmuş olmayacak mı?' sorusuna, Erdoğan, 'Şunu peşinen tekrar söyleyeyim: Benim şu anda her şeyim 30 Mart. Arkadaşlarımla hep buna kilitlendik. Çünkü 30 Mart'ta bizim birinci parti olarak çıkmamız lazım. Yapılan kamuoyu araştırmaları falan, bu konuda iyi çalışan bir partiyiz, gösteriyor ki biz şu anda birinci partiyiz' cevabını verdi. 'Onlar için koltuk önemli'- AK Parti genel başkanı olarak, 3 genel, 2 yerel, 2 tane de referandum geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, 7 seçimde de AK Parti'nin kazandığını söyledi. 'Siyaset niye yapılır?' diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer Kılıçdaroğlu bir liderse ki böyle bir özelliği yok, ancak genel müdür. Sen niye bu işe soyundun? Yani partiyi birinci parti yapmak için değil mi, iktidara taşımak için değil mi? Şu 4 yıl içinde 3 seçime girdi, 3'ünde de arkadan nal topladı. Sayın Bahçeli bildim bileli partisinin başında. O, bizim ilk kazandığımız seçimde de parlamentoya da girememişti, biz CHP ile ikimiz girmiştik. O giremedi, 2002. Fakat hiç umurunda değil. onlar için koltuk önemli, koltuğun sıcaklığından vazgeçemiyor. Ben de diyorum ki bu seçimde AK Parti birinci parti olmazsa ben çekilmeye varım, genel başkanlıktan çekilirim. Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan çekilebilir mi? Bahçeli genel başkanlıktan çekilebilir mi? İkisi de çekilemez. Niye? Çünkü onlarda böyle bir ideal, böyle bir aşk yok. Onlar için tek şey şu koltuk kaybolmasın. Zaten birisi kasetle geldi herhalde kasetle gideceği günü bekliyor. Öbürünün de zaten hiç umurunda değil, tamamen bir ideoloji, o şekilde yürütüyor. Diyorum ki buraya gönül veren vatandaşlarım, CHP'ye, MHP'ye gönül veren kardeşlerim, gelin bu işi yeniden bir kantara çıkarın. Olay, vatan millet meselesiyse o zaman burada el ele vermek suretiyle 'Beni madem temsil ediyorsun, iktidara taşıyamayacaksan ben senin arkandan niye geleyim?' Bu soruyu bir sorun.' 'Onların hepsi lehte netice veriyor'- 'Güçlü bir muhalefet olsaydı böyle darbe teşebbüsleri, 17 Aralık, 25 Aralık'taki operasyonlar olmazdı diye düşünüyor musunuz' sorusuna Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olsa güçlü bir demokrasi olur zaten' yanıtını verdi. 'Daha keyifli olmaz mıydı' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Güçlü bir muhalefet olmadığı için biz iktidarız hem muhalefetiz, bizim durumumuz bu. Onlar sandıktan çıkamayacaklarını gördükleri, anladıkları için bundan dolayı da sandık dışı yollara başvuruyorlar. Bakın DHKP-C diyor ki: 'Ben, yaptım bu işi.' Adam diyor ki: 'Hava kararmıştı dolayısıyla elektrikleri kestiler, hükümet bu elektriği kim kesti onu bulsun' diyor ve diyor 'Katilini bulsun.' Yahu adam üstleniyor bu işi zaten. İşin bir bu boyutu var. İki: burada sebep netice ilişkisine bak. Nerede oluyor bu olay ve bu olayın olduğu yerin gittiği bölge neresi? Benim muhitim orası, büyüdüğüm yer, çok iyi bilirim oraları. Ama kendi önüne bir şey veriyorlar. Biliyorsunuz kılavuzu malum olanın işte böylece neticesi de bu oluyor. Bizim şu anda kamuoyu araştırmalarında, hamdolsun görünen o ki 45-50 bandında bir netice' dedi. 'Bu yasa dışı ses kayıtlarının bir etkisi olmamış o zaman' denilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, 'Onların hepsi lehte netice veriyor' ifadesini kullandı. Şu anda büyükşehir mitinglerini yaptıklarını, seçime kadar 30 büyükşehirin tamamına gideceğini belirten Erdoğan, söz konusu şehirlerin seçmenin yüzde 75'ini oluşturduğunu vurguladı. Bu nedenle büyükşehir mitinglerini önemsediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, 'Temenni ederim ki bunlar daha da olumlu bir netice inşallah versin' diye konuştu. Kırım'da yaşanan olaylar- '27 Nisan bildirisinden sonra da yaşanmıştı, sizin şahsınıza ya da partinize yönelik tüm saldırılardan sonra oyunuz artıyor. İnsanlar etrafınızda kenetleniyor. Sonra bunun oya yansımasının ardından birileri çıkıp diyor ki o gün 27 Nisan bildirisini savunanlar, sonra anlaşma vardı diyorlar. Bu seçimde de oyunuzu artırırsanız, paralel yapı 'Erdoğan'ın kumpası' der mi?' sorusunu Başbakan Erdoğan, 'Onu 31 Mart'tan sonra konuşalım' diye yanıtladı. 'Kırımlı Tatarların lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ile yayından önce görüşme yaptınız. Hem oradaki referandum hem gidişat... Böyle bir soğuk savaşa mı gidiyor? Hem de Kırımlı Tatarların Türkiye'den beklentileri... Sizin bu görüşmede onlara verdiğiniz mesaj nedir' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 'Şu anda gerçekten Kırım'daki kardeşlerimizin durumu iç açıcı değil. Şimdi Mustafa Cemil kardeşimizle bunları konuştuk. Konuyla ilgili olarak gerek Dışişleri Bakanımız Davutoğlu gerekse ben belli girişimlerde bulundum. Sayın Davutoğlu'nu zaten daha önce bir Ukrayna'ya gönderdim. Ukrayna'da hem merkezi yönetimle hem de Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde görüşmeler yaptı. Tabii bütün bu görüşmelerden sonra bir hasıla elimizde var. Daha sonra Roma'da bir toplantı oldu bu konularla ilgili. Orada Lavrov'la, Kerry ile görüşmeler yaptılar. Ayrıca ben gerek Sayın Putin ile gerek Sayın Merkel'le bu konuyla ilgili görüşme yaptık. Bu konuyla ilgili yaptığımız görüşmelerde hep şunu söylüyorlar: 'Kırım'ın toprak bütünlüğünü, işte Tatarlar, Ukraynalılar ve Ruslar olarak bir birlik beraberlik içerisinde biz de korumaktan yanayız, aynen sizin gibi düşünüyoruz.' Tabii bu ne derece güven vericidir ayrı bir konu. Çünkü şu anda yaklaşımlar, Sayın Kırımoğlu'nun ifadesine göre bizi pek tatmin etmiyor. Böyle bir sıkıntı var. Merkezi yönetimde yapıyı olumlu karşılıyor. Ama tabii mali noktada tabii şu anda merkezi yönetim ciddi bir sıkıntı içerisinde. Gerçi Avrupa Birliği'nin şu anda bir 16 milyar avro gibi bir yardımı söz konusu ama bu tabii ne zaman gelir, nasıl gelir, acaba böyle bir geçiş hükümetine böyle bir parayı verirler mi vermezler mi bunlar da ayrı bir konu. Biz öyle de olsa böyle de olsa Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin yanındayız, onların hakkını hukukuna korumak için her zeminde gerek Rusya ile görüşmelerimizi devam ettireceğiz, Almanya ile öyle zannediyorum şu önümüzdeki gün içerisinde Şansölye ile bir görüşmem olacak, o da öyle bir şey arzu ediyor. Bu arada Azerbaycan, Kazakistan ile bazı görüşmeler yapacağım. Bu görüşmelerle birlikte tabii Rusya'da yapacağım görüşmeyle Ukrayna'yı ve Kırım Özerk Cumhuriyeti üzerindeki bizim olumlu istikamette alınabilecek bir netice için baskılarımızı artıralım istiyoruz.' 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor'- İstanbul'daki ilçeler dahil 36'ncı mitingi yaptıklarını ifade eden Erdoğan, bugünkü programına ilişkin de bilgi verdi. İlk olarak Adnan Menderes Havalimanı'nın yeni yapılan bölümünün açılışına ardından Aydın ve Kahramanmaraş mitinglerine katılacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: 'Aydın da büyükşehir oldu ilk defa. Orada inşallah 30 Mart'ta büyükşehir statüsünü almış olacak. Fakat çok enteresandır, bunların büyükşehir olmasına bu CHP karşı çıkmıştır, MHP, BDP karşı çıkmıştır. Çünkü bunlar büyükşehir nedir, bunları bilmiyorlar. Ben de vatandaşıma diyorum ki: Ey vatandaşım, ey sevgili kardeşim, bunlar sizin büyükşehir olmanıza karşı çıktılar. Sizin büyükşehir olmanızı istemeyen bu insanlar sizden gelip de hangi yüzle oy isteyecekler? Bunlar büyükşehir nedir bunu bilmezler, anlamazlar. Bunlara niye oy veriyorsunuz? Bak ben belediyecilikten geliyorum, üstelik İstanbul gibi bir ilin büyükşehir belediye başkanlığını yaptım. Bu nedir, bu ne değildir bunun çilesini çektim, bilirim. Ama şimdi burada AK Parti olarak istiyoruz ki bu şehirlerimiz çok daha farklı bir güzelliğe kavuşsun.' Başbakan Erdoğan, merkezi yönetim olarak Aydın, İzmir ve Manisa'da verdikleri hizmetin haddi hesabı olmadığını dile getirdi. 'Antalya'da son yerel seçimin ardından alınan netice sizi üzmüştü. İzmir'de de görüyoruz ki hükümet olarak ciddi yatırımlar yaptınız. İzmir'i kaybetme ihtimali sizi üzer mi' sorusu üzerine Erdoğan, 'Üzer tabii niye üzmesin' diye konuştu. İzmir'i ülkenin önemli bir parçası olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: 'İzmir, böyle bir belediyeyle yönetilmeyi hak etmiyor. Yani bundan, bunu kurtarmamız lazım. Ben İzmir gibi bir ilde kanalizasyonların aktığını veyahut da bu çirkin yapılaşmaların olduğunu görmek, doğrusu beni kahrediyor. AK Partili belediyelerin olduğu büyükşehirlere bir gidin, oraların güzelliklerini görün. Onun için de biz AK Parti mutlu şehirler diye çıktık yola. Büyük medeniyet yolunda insan, demokrasi, şehir dedik. Her şeyde bir anlam var neyi nereye yüklüyoruz. Bizim de tabii İzmir'de istediğimiz işte burası da daha mutlu, daha müreffeh olsun, 'ben nasıl güzel bir şehirde yaşıyorum' bunun tadına varsın, istediğimiz, arzu ettiğimiz bu. Şimdi havadan geldiğiniz zaman Adnan Menderes'e indiğinizde orada AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz. Çevre yollarına girdiğiniz zaman AK Parti'nin şehircilik anlayışını görüyorsunuz, tünellere girdiğiniz zaman bizi görüyorsunuz. Şimdi İstanbul-İzmir bu otoban yapılacak burada bizim ufkumuzu görüyorsunuz. Şurada bir belediye olarak su yok, su. O suyu da biz getirdik. Burada Gördes Barajı'nı yaptık su getirdik buraya, nasıl belediyesin sen ya?' Muhabir: Kadir Karakuş- Enes Kaplan- Kurbani Geyik-Halil Şahin- Eda Ünlü Özen | AA