Görüş Bildir

Aselsan Haberleri

Aselsan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Aselsan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Türkiye'nin En Büyük Savaş Gemisi Geliyor
Deniz Kuvvetleri en büyük savaş gemisi için ihaleye çıkıyor. 4 milyar doları aşması beklenen gemi projesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), fizibilite çalışmalarını tamamladı. Dev savaş gemisi için önümüzdeki günlerde ihaleye çıkılacak. TF-2000 adı verilen gemi Türkiye'nin denizlerdeki 'hava savunma üssü' olacak. 4 milyar doları aşması beklenen gemi projesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), fizibilite çalışmalarını tamamladı. 15 yıldır askıda Hürriyet'in haberine göre, 1999'dan beri Deniz Kuvvetleri'nin istediği proje yine aynı yıl yaşanan Gölcük depremi ile ekonomik kriz nedeniyle askıya alınmıştı. İlk TF-2000 projesinde 12 firkateynin inşa edilmesi, 2003-2008 yılları arasında da hizmete girmesi planlanıyordu. Savunma Sanayii İcra Kurulu bu sayıyı 4'e düşürdü. Sayının düşürülmesinde ABD'den alınan aynı sınıftaki firkateynler de rol oynadı. TF-2000 gemisi, uçaklardan ve diğer hava araçlarından atılan füzelerin takibini ve imhasını sağlayacak. Gemi ayrıca komuta kontrol ve muhabere, gözetleme, erken ihbar, keşif ve teşhis, su üstü harbi, denizaltı savunma harbi, elektronik harp görevlerini de üstlenecek. TF-2000, eşlik ettiği donanma filosundaki gemileri ya da görevlendirileceği liman kentini hava saldırılarına karşı koruyacak. Akdeniz, Karadeniz ve Marmara'da görev yapacak bu savaş gemileri, Türkiye'ye gelecek NATO Patriot sistemleri ve yeni alınacak uzun menzilli füzelerle entegre hale getirilecek. Aselsan'la masaya oturdu Radarların aldığı görüntüler doğrudan, uzun menzilli hava savunma sisteminin komuta kontrol merkezine iletilecek. Böylece gemiler komşulardan gelebilecek füze saldırılarını önceden tespit ederek hava savunmasına da katkıda bulunacak. Geminin en büyük özelliği ise faz dizinli radara sahip olması. Faz dizinli radar sayesinde binlerce hedefin aynı anda izlenmesi mümkün oluyor. TF-2000 firkateyninde de ana sensörü olacak faz dizinli radarların yapılması için 2012'de toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesi, Aselsan'la masaya oturma kararı almıştı.veteknoloji
Türkiye'nin En Prestijli Teknolojik İş Fikri Yarışması Yeni Fikirler Yeni İşler 1.5 Milyon TL Ödül Veriyor!
ODTÜ ve ODTÜ Teknokent tarafından bu yıl 10’uncusu organize edilen, lider girişimcilik yarışmasıYeni Fikirler Yeni İşler’in 2014 dönemi kayıtları başladı. Genç nesillere girişimciliği ve inovasyonu aşılamayı hedefleyen Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin “İş Bulan Değil, İş Kuran Mezun” yaklaşımı benimsenerek organize ediliyor. Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması, yenilikçi ve teknoloji tabanlı iş fikri olan öğrencilerin ve mezunların fikirlerini hayata geçirmeleri için uygun ortamı sağlıyor, başarılı iş adamları olmaları yolunda destekler veriyor. Yarışmaya tüm üniversitelerin tüm bölümlerinde lisans/yüksek lisans/doktora öğrencisi veya mezunu(mezuniyetin üzerinden 5 yılı geçmemiş olması kaydıyla) olan herkes katılabiliyor. Yarışmaya katılanlar derecelerine göre aşağıdaki maddi ödüllere sahip olacaklar… ELGİNKAN Vakfı Büyük Ödülü   100.000 TLSAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI  Büyük Ödülü 100.000 TL BİLİŞİM KATEGORİSİ Büyük Ödülü 100.000 TLOSTİM Özel Ödülü  25.000 TLTEB Özel Ödülü 25.000 TLASELSAN Özel Ödülü 25.000 TL Doğrudan maddi ödüllerin dışında yarışmacılar için birçok farklı destek sunuluyor… Kuluçkalık Amerika Kampı Fikri Mülkiyet Hakları Koruması İş Planı ve Girişimcilik Eğitimleri Mentorluklar Hukuki ve Teknolojik Danışmanlıklar Yatırımcı Buluşmaları Tüm bu hizmetler ile birlikte Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’nda maddi değeri toplam 1,5 Milyon TLbüyüklüğüne ulaşan destekler sunuluyor. Yarışma hakkında daha detaylı bilgi için www.yfyi.com adresini ziyaret edebilir, başvurularınızı 28 Nisan 2014 tarihine kadar başvuru sayfasından yapabilirsiniz.
Aselsan Soruşturması 4 Savcı Eskitti
Kamuoyunda 'Aselsan Cinayetleri' olarak bilinen intiharlarla ilgili soruşturma 4 savcı eskitti. Dosya şu an 5. savcıda. Savunma sanayiinde yaşanan şüpheli ölümlerle ilgili soruşturmaya savcı dayanmıyor. Türkiye gazetesinden Melik Duvaklı'nın haberine göre, soruşturmaya bakan savcı yine değişti. ASELSAN 'da yaşanan şüpheli ölümler serisi 2006'da başladı. Mühendis Hüseyin Başbilen, Ankara Pusraklar'da arabasının içinde bilekleri ve boynu kesilmiş halde, 7 ay sonra ise Alim Ünsem Ünal, Gölbaşında kafasına kurşun sıkılmış halde bulundu. Ondan bir hafta sonra Evrim Yançeken evinin balkonun düşerek hayatını kaybetti. Her 3 ölüm de kayıtlara intihar olarak geçti. Savunma sanayiindeki şüpheli ölümler Burhaneddin Volkan ve Zafer Oluk vakalarıyla devam etti. Hüseyin Başbilen'in ölümün ardından açılan ilk soruşturmaya Sincan'da görevli savcı Hasan Aykaç baktı. Aykaç, olayın intihar olduğu kanaatine vararak takipsizlik kararı verdi. Ailenin itirazları dikkate alınmadı ve dosya uzun süre rafta bekledi. İstanbul'da yürütülen Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında mühendislerin ölümüne dair bazı bilgi ve belgelere ulaşıldı. Savcı Fikret Seçen olayın gerçekleştiği yer Ankara olduğu için görevsizlik kararı vererek dosyayı Ankara'ya gönderdi. Dosyayı raftan indiren Savcı Veli Dalgalı, Başbilen'in otopsi raporunda tahrifat yapıldığı ve intihar mektubunun içinde olduğu iddia edilen flaş belleğin kaybedildiği gibi önemli bulgulara ulaştı. Adli Tıp'tan yeniden istenen otopsi raporunda 3 profesör olayın cinayet olduğu yönünde şerh koyarken, bilirkişi de aynı yönde görüş bildirdi. Ancak dosya tam derinleşmişken bir süre sonra Veli Dalgalı'dan alınarak Murat Demir'e verildi. Demir dosyayı en baştan incelemeye aldı. Bu sırada Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun mühendislerin şüpheli ölümüne dair yürüttüğü soruşturmaya dair rapor da dosyaya girdi. Fakat bu savcının da görevi uzun sürmedi. Murat Demir Sincan Cumhuriyet Savcılığına atanınca dosya bu sefer Hakan Büyükabacı'ya verildi. Hüseyin Başbilen'in babası Vehbi Başbilen dosyanın Büyükabacı'dan da alınarak Savcı Mustafa Başer'e verildiğini söyledi. Melik Duvaklı / TÜRKİYE GAZETESİ
Elektro Optik Üretimine Başlandı
ASELSAN Genel Müdürü Cengiz Ergeneman, ASELSAN ile Kazakistan Engineering şirketinin ortaklaşa kurduğu ve geçen yıl sonunda hizmete giren fabrikada elektro optik üretimine başlandığını bildirdi. ASTANA ASELSAN Genel Müdürü Cengiz Ergeneman, ASELSAN ile Kazakistan Engineering şirketinin ortaklaşa kurduğu ve geçen yıl sonunda Astana'da hizmete giren fabrikada elektro optik üretimine başlandığını kaydetti. Ergeneman Aselsan'ın da katıldığı Kazakistan Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı KADEX 2014'de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Ergeneman, 2013 sonunda başkent Astana'da faaliyete geçen Kazakistan Aselsan Engineering fabrikasında sadece elektro optik üretiminin değil her türlü elektronik sistem ve cihazın üretilmesini mümkün olduğunu söyledi. Yazılım tabanlı üretim tesislerinin kısa sürede devreye alınmasının beklendiğini belirten Genel Müdürü Ergeneman, Kazak yerel firmalarıyla çeşitli işbirlikleri yaptıklarını kaydetti. Ergeneman, Kazak yerel araç firmasıyla yürüttükleri projeyle geliştirdikleri stabilize silah sistemlerini araçların üzerine koyduklarını ve elektro optik sistemle donatarak KADEX 2014'de sergilediklerini belirterek, bu tür geliştirmelerle birlikte platform modernizasyonu işlerine de girebileceklerini dile getirdi. Aselsan tarafından geliştirilen kaideye monteli Stinger sistemi olduğunu hatırlatan Ergeneman, Aselsan'ın Kazakistan'ın kullandığı emsal füzeler için de aynı sistemi geliştirmek için mühendislik çalışmalarına başladıklarını, prototipini oluşturarak gerekli denemeleri yaptıktan sonra kaideye monteli sistemi Kazakistan ordusunun emrine vermeyi istediklerini belirtti. Kazakistan ASELSAN Engineering Kazakistan ASELSAN Engineering, Şubat 2011'de kurulmuştu. Kazakistan'ın askeri ve sivil kuruluşlarla bölge ülkelerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik elektro optik ve elektronik cihaz ve sistemlerini üreten şirketin fabrikasında 3 bin gece görüş cihazı, 1200 termal nişangah, 3 bin adet de gündüz görüş nişangahı üretme kapasitesi bulunuyor. KAE sermayesinin yüzde 50'si Kazakistan Engineering şirketine, yüzde 49'u ASELSAN'a, yüzde 1'i de Türkiye'nin Savunma Sanayi Müsteşarlığına ait. AA
İlk Yerli Uydunun Mimarları Belli Oldu
Türkiye'nin ilk yerli mühendislik ve tasarımla yapılacak TÜRKSAT-6A uydusu, TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü önderliğinde TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI), Aselsan ve diğer yerli sanayi kuruluşlarının desteğiyle yapılacak.AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme AŞ tarafından TÜRKSAT-6A'nın yapımı için açılan çağrıya TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü ve TAI teklif verdi. Türkiye'nin ilk yerli haberleşme uydusunun yapımı TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü önderliğinde TAI ve Aselsan ile diğer yerli sanayi kuruluşlarının desteğiyle üretilecek. Yaklaşık 250 milyon dolarlık uydunun maliyetinin, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile TÜBİTAK tarafından karşılanması planlanıyor. Yerli mühendislik ve tasarımla yapılacak uydunun 2020'de uzaya fırlatılması hedefleniyor. TÜBİTAK Uzay tarafından TÜRKSAT-6A tasarım ve geliştirme model çalışması yapıldıktan sonra uydu, daha önce geliştirilen uydu projelerinde görev yapan mühendislerin de katılımıyla Türk mühendis ve araştırmacılar tarafından yapımına başlanacak. Yakıt dahil yaklaşık 3.5 ton ağırlığında olacak uydu, 42 derece doğu boylamındaki bir yörüngeye yerleştirilecek. TÜRKSAT-6A, Avrupa, Asya ve Türkiye kapsama alanlarına sahip olacak. Proje kapsamında uydu üzerinde kullanılacak birçok alt sisteme uzay tarihçesi kazandırılacak. Söz konusu alt sistemler, milli haberleşme uydularının alt yapısını oluşturacak. Üzerinde 4 yedek toplam 20 aktarıcının (transponder) bulunacağı uydunun hizmet ömrü 15 yıl olacak. 2020'e kadar uydu filosu 7 'ye çıkmış olacak Uydu Montaj ve Entegrasyon Merkezi (UMET) binasında üretilecek TÜRKSAT-6A uydusunun 2020 yılında, TÜRKSAT-5A uydusunun ise 2017 yılında uzaya fırlatılması öngörülüyor. Türkiye, 2020 yılında en az 3'ü yerli, toplam 7 uydudan oluşan uydu filosu ile dünyanın büyük bir kısmını kapsama alanına katacak. Böylece dünya nüfusunun yüzde 91'inde Türk uyduları aracılığıyla erişim imkanına kavuşulacak.AA
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Kâğıt üzerinde baktığınızda, kentli kadın istihdamı artıyor... Hükümet, kadının hem çalışıp hem çocuğuna bakabileceği bir “model” üzerinde çalışıyor. İşverene kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğü getiriliyor... Ancak her konuda olduğu gibi kadın istihdamındaki gerçekler çok farklı! Her şeyden evvel kadın istihdamındaki artış, neredeyse tamamen hizmet sektöründe, özellikle “insan sağlığı ve sosyal hizmetler” alanında. Artışın yüksek olmasının sebebi, Aile Bakanlığı’nın “evde bakım hizmeti” programı kapsamında engelli ve hasta bireylerin yakınlarına maaş bağlaması. Tabii evde olan kim? Kadın. Peki, sosyal güvencesi var mı? Yok. Çalışma saatleri ne? 7/24. Anlayacağınız devlet, sosyal yardımı “kadın istihdamı” olarak pazarlıyor. Kadın istihdamının arttığı ikinci alan, “idari ve destek hizmet faaliyetleri”. Burada da TÜİK’in kendi hesabına çalışan gündelik işçiler, artışın kaynağı! Üstelik onların da sosyal güvencesi yok, hatta yüzde 63.8’i kayıt dışı.
Türk Siyasetine Damga Vuran Hangi Lidersin?
Onlar yıllar yılı sandıkları patlattılar, adlarını tarihe kazıdılar. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nden, çiftçinin 'Kara Gün Dostu' olan Ofis'e, şehirlerin kenar mahallelerinden, kıyı şeritlerinin en güzel yerlerine kadar hayatın her alanına damgalarını vurdular. Vaatleri, programları, kavgaları, davaları milyonların kaderini belirledi. Şimdi sıra sende, meydanlar seni bekliyor, hangi lidersin?
"4 Yılda 866 Bin Dinleme Yapılmış"
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, 'Yakın bir tarihte kapatılan özel yetkili mahkemeler ile TMKgereği kurulan mahkemelerde yapılan incelemelerde, benim aldığım sonucagöre, 2010 ile 2014 yılları arasında, 297 bin adli dinleme, 569 bin önleme dinlemesi olmak üzere toplam 866 bin dinleme yapılmış olduğunu tespit ettik. Bu çalışma halen devam ediyor' dedi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Topkapı 1453 Sosyal Tesisleri'nde iftar programı düzenledi. Adalet Bakanlığı müsteşarları ve yardımcılarının da hazır bulunduğu iftara İstanbul'da görevli 900 hakim ve savcı katıldı. 'Sicil affının getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz' Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, 'Kimin hangi görüşten olduğunun bizim için bir önemi yoktur. Ülkemiz için bir araya gelmenin ön koşulu bağımsız ve ilkeli bir duruş sergilemektir. En kısa sürede belki 1 ay belki 15 gün, en kısa sürede parlamentoya kanun teklifi olarak, özlük haklarının iyileştirilmesi ve zam konusunu getirmiş olacağız. Son yıllarda maalesef birçok meslektaşımızın haksızlığa maruz kaldığına inanıyoruz. Ve sicil affının mutlaka getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz' dedi. 'Bir görev verilmiş olması, devleti ele geçirme hedefini meşrulaştırmaz' Hiçbir devletin kendisine ortak istemeyeceğine dikkat çeken İpek, 'Bir görev verilmiş olması kimseye devletin sahibi olma gerekçesini, devleti ele geçirme hedefini meşrulaştırmaz. Adalet Bakanlığı'nın yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı için adım attığı bir dönemde, yargıyı bazı yapıların, kelimesi kelimesine ifade etmek gerekirse, bağımlı ve taraflı hale getirmeye çalışması, kanunla, hukukla, ahlakla, milletimizin beklentileriyle ve yargı mensuplarımızın genelinin istekleriyle bağdaşır bir durum değildir. Düzmece bir yargılama ile düzmece şahitler, düzmece delillerle bırakın başbakan ve bakan olmasını, 3 insanın idam edilmiş olması, üstelik bunun bir yargı kararına dayanılarak yapılmış olması, ülkemiz demokrasisi için olduğu kadar, yargımız için de tarihe geçen kara bir lekedir. Demokrasi kesintilerinde yargı maalesef adeta kullanılmış, çoğu zaman da bunda gönüllü olanlar bile çıkmıştır' diye konuştu. 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarına da değinen İpek, 'Bazı yargı mensupları da kullanılarak, devlet sistemini altüst edecek şekilde bir teşebbüste bulunulmuş, darbeler ve müdahaleler tarihine yarım kalmış bir müdahale başlığı daha eklenmiştir. 17 Aralık ve 25 Aralık süreçlerinde yaşananların, ileri sürülen gerekçelerle ilgili olmadığını hepimiz biliyoruz. Rahmetli Menderes ve bakanlarını yolsuzlukla suçlayıp kamuoyunda yıpratan zihniyet yeniden dirilmiş, kritik süreçlerde devreye girmek suretiyle ülkemizin ayağına bağ olmuştur' ifadelerini kullandı. İpek Sözlerini şöyle sürdürdü: '2010 yılında HSYK ile ilgili yeni bir mevzuat hayata geçirilmiştir. Bunun yargımız adına bir fırsat olduğunu hep düşündüm. Ancak bu imkan ve fırsat ne yazık ki, tüm yargıyı bağlayıcı şekilde kötüye kullanılmış özel yapılanmalar için bir fırsatçılığa dönüştürülmüştür. Bu şansı bu çevrelerin gizli ajandaları ve hizipçilikleri nedeniyle değerlendiremedik. Bu acı durum milletin referandum ile ortaya koyduğu iradeye, bakanlığımızın reform çabalarına da adeta ihanet teşkil etmiştir. Ayrım yapmamak adına, tarafsızlık adına yakalarımız ayyıldız ve adalet terazisinden başka rozet bile takmamak lazım geldiğini takdirlerinizi sunuyorum. Halkımızın her ikisinden biri yüzde 50'si adalet hizmetlerinden maalesef memnun değildir. İnşallah çalışmalarımızla bu oranı hep beraber düzelteceğiz. Millet iradesi üzerine irade kabul edenlerin, kanaatleri üzerinde vesayeti meşru görenlerin şahsi ve mesleki bağımsızlığı üzerinde bir gücün etkisini, bağını kendisine ve mesleğine layık görenlerin ne bu meslekte, ne demokraside yeri vardır. Onlara şimdilik basiret, uyanıklık, şuur, irade diliyoruz. Sonrasını da hiç şüphesiz hukukun gerekleri yerine getirilecektir' '866 bin dinleme yapılmış olduğunu tespit ettik' Dinlemeler ile ilgili yaptıkları inlemelerin sonuçlarını da paylaşan İpek, 'Televizyonlara, gazetelere, internet sitelerine binlerce insana ait dinleme kayıtları yer alıyor. Yakın bir tarihte kapatılan özel yetkili mahkemeler ile TMK gereği kurulan mahkemelerde yapılan incelemelerde, benim aldığım sonuca göre, 2010 ile 2014 yılları arasında, 297 bin adli dinleme, 569 bin önleme dinlemesi olmak üzere toplam 866 bin dinleme yapılmış olduğunu tespit ettik. Bu çalışma halen devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, milet vekilleri, işadamları, gazeteciler neden dinlenir? Projeleriyle gurur duyduğumuz, övündüğümüz, savunma sanayinin, neredeyse bütün yöneticileri ve uzmanları, Aselsan'ın yöneticileri, Makine Kimya Endüstrisi'nin yöneticileri, Türk milletinin gözbebeği silahlı kuvvetlerimizin muvazzaf ve emekli subayları, hakkın rahmetine kavuşan eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, Hufzullah Gültekin adıyla ve terör suçuyla dinlenmiş. Bunları kim adına ve ne için dinlediklerini mutlaka bilmemiz gerekiyor' diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı ve HSYK seçimleri İpek, 'Önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanlığı seçimi ve ardından HSYK üyeliği ile ilgili seçimler yapılacak. HSYK seçimlerinde yargımızın kendi kaderini belirleme iradesini, başarısını ve özgüvenini göstereceği inancındayım. Her birinizin bağımsız iradesine güveniyorum. Bu bakımdan önümüze çıkacak adaylar kim olursa olsun, temel kriterimiz bu isimlerden hangisinin HSYK'da adil ve yargının sorunlarına duyarlı bir şekilde görevini yapacağı olmalıdır. Süreçle ilgili ifade edeceğimiz bir diğer nokta, seçimin emniyetini sağlamak olacaktır. Bakanlığımız seçimle ilgili kendisine düşen görevleri, tarafsız bir şekilde yerine getirecektir. Yeni HSYK'nın ilk kararnamesi İstinat mahkemeleri atamaları olacaktır' sözleriyle konuşmasını tamamladı. CNN TÜRK
ASELSAN Mühendisinin Ölümünü Adli Tıp da Çözemedi
Otomobilinde, 2006'da ölü bulunan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in intihar mı ettiği, cinayete mi kurban gittiğine ilişkin rapor hazırlayan Adli Tıp Genel Kurulu üyeleri farklı görüşlere vardı. Çoğunluk, Başbilen'in ölümüne neden olan kesiklerin kendisince yapılmış olabileceği sonucuna varırken, bazı üyeler 'kesiklerin Başbilen tarafından oluşturulmalarının varit görülmediği', bir kısmı ise 'kendisi ya da başkasınca oluşturulup oluşturulmadığının tıbben ayrılamayacağı' gerekçeleriyle çoğunluk görüşüne muhalif kaldı. Başbilen'in ölümünü soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Adli Tıp İhtisas Kurulunun, ölümün 'intihar mı, cinayet mi' olduğuna ilişkin oy birliğiyle bir sonuca varamaması üzerine Adli Tıp Kurumu Kanunu uyarınca, Adli Tıp Genel Kurulundan 'kesin kanaat' bildirmesini istedi. Genel kurul, hazırladığı 46 sayfa raporu başsavcılığa gönderdi. Raporun sonuç kısmında, Başbilen'in zehirlenerek öldüğünün ve kesik vasıfta yaralanma dışında başka bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı kaydedildi. Başbilen'in vücudunda iki adet kesik vasıfta yara saptandığı aktarılan raporda, boyunda tarif edilen yaralanmanın cilt ve cilt altı dokularını içerdiği, büyük damar yaralanması bulunmadığından ölüm oluşturacak nitelikte olmadığı, sol el bileğinde tanımlanan yaralanmanın, müstakilen öldürücü nitelikte olduğu bildirildi. Kesiklerin, olay yerinde elde edilen maket bıçağı ile husullerinin mümkün olduğu kaydedilen raporda, ölümün, büyük damar kesisinden gelişen dış kanamadan meydana geldiği aktarıldı. Başbilen'in olay öncesi fiziksel açıdan sağlıklı olduğunun bildirildiği, majör depresyon tanısıyla tedavi gördüğünün anlaşıldığı, 4 Ağustos 2006'da işe gitmek üzere evinden ayrıldığı, bir gün sonra aracı içinde ölü bulunduğu kaydedilen raporda, intihar notu ile araç içerisinde bulunan maket bıçağı hatırlatıldı ve şunlara yer verildi: 'Olay yeri inceleme bulguları, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, çürümeyle oluşabilecek düzeyde olan ve ölüm öncesi alkol alımına bağlı olması durumunda da kişinin savunmasını engelleyecek düzeyde olmayan etil alkol bulunduğu; uyutucu, uyuşturucu herhangi bir madde bulunmadığı, olay yeri görüntülerinin yapılan incelenmesinde kan lekelerinin lokalizasyonu ve dağılım şekli, otopsisinde tespit edilen kesik vasıfların lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları, kişinin vücudunda ölümüne müessir başkaca bir travmatik değişim ve toksik madde bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; kesik vasıftaki yaraların bir başkası tarafından oluşturulduğunun delillerinin bulunmadığı, ölümüne neden olan kesik vasıftaki yaraların kişinin kendisi tarafından husullerinin mümkün olduğu oy çokluğuyla mütalaa olunur.' Rapordaki bu görüşe, 38 üyeden 17'si katıldı. Kalan üyeler ise farklı gerekçelerle bu görüşe muhalif kaldı. Muhalif görüşler Üyelerden 7'sinin muhalefet şerhinde, 'kemik ya da kıkırdakta aletin neden olduğu yaralanma varlığının cinayeti, yokluğunun ise daha ziyade intiharı düşündürmesi gerektiğinin tıbben bilindiği' belirtilerek, 'Cesette, boyun sol yanındaki kesi bölgesinde tiroit kıkırdak korpusunda kesilerin bulunması, eylemin, kişinin kendisi tarafından meydana getirilmesinden ziyade başkası tarafından oluşturulduğunu düşündürmektedir' denildi. Adli tıp literatüründe, 'tereddüt kesileri' bulunmayan intihar olgusunun bildirilmediğine işaret edilen şerhte, Başbilen'in bileğindeki tereddüt kesilerinin eşlik etmediği tek ve derin kesi ile boyunda tiroit sol korpusunda saptanan iki kesiyi oluşturan yaralanmaların, kişinin kendi eylemiyle oluşturulmalarının varit görülmediğine yer verildi. Başbilen'in gittiği psikiyatri uzmanının, 'majör depresyon' tanısı koymakla birlikte, intiharını beklemediği ifade edilen görüşte, Başbilen'in aracının kilit mekanizmasının özelliklerine dikkat çekildi ve aracın, Başbilen tarafından içeriden kilitlenebileceği gibi, 'kilitli hale de getirilebileceği' bildirildi. Başbilen'in ölümünün, kesici vasıfta alet yaralanmasına bağlı büyük damar kesilmesinden gelişen dış kanama sonucu meydana geldiği belirtilen görüşte, 'Cesedin durumu, aracın kilit mekanizmasının özellikleri, kişinin intihar etmesini gerektirecek yeterli tıbbi bilgi ve bulgu bulunmaması, otopsi raporunda tarif edilen kesik vasfındaki yaraların lokalizasyonları, kesik atardamarların anatomik ve fizyopatalojik özellikleri ile meydana gelen harabiyet birlikte değerlendirildiğinde, kendisi tarafından oluşturulmalarının varit görülmediğine dair oy çokluğuyla alınmış genel kurul kararına karşılık muhalefet şerhimizdir' ifadesi kullanıldı. Bazı üyeler ayrımın mümkün olmadığını savundu Muhalif 14 üye ise dosyadaki raporlara göre, ceset bulunduğunda tüm vücutta çürümenin ilerlediğini, dış muayenede çürüme nedeniyle yumuşak dokulara yönelik travmatik değişim bulunup bulunmadığının ayrımının yapılamadığına işaret etti. Çürümeye bağlı ciltte yaygın soyulmalar bulunduğu aktarılan ve herhangi bir etkili eylem sırasında meydana gelebilecek nitelikte sıyrık, ekimoz gibi yüzeysel travmatik değişikliklerin, çürümenin ilerlediği olgularda ayırt edilemeyebileceği bildirilen görüşte, 'kişinin olay sırasında başka kişi veya kişilerle fiziksel mücadeleye girip girmediğinin kesin olarak söylenemeyeceği' ifade edildi. Başbilen'in vücudundaki kesiklerden boyundakinin ölüme yol açacak nitelikte olmadığı, sol el bileğindekinin ise müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olduğu kaydedilen görüşte, 'Tarif edilen yaraların niteliği, lokalizasyonları dikkate alındığında, kişinin kendisi tarafından oluşturulabileceği gibi başkası tarafından da oluşturulabileceği, bu hususta tıbben tefrik yapılamayacağına dair muhalefet şerhimizdir' değerlendirmesine yer verildi. Başbilen, 4 Ağustos 2006'da sabah saatlerinde, otomobiliyle işine gitmek üzere evinden ayrılmış, ancak ASELSAN'a gitmediği anlaşılınca eşi tarafından aynı gün Yenimahalle Merkez Karakoluna kayıp başvurusunda bulunulmuştu. Başbilen, bir gün sonra akşam saatlerinde Ankara'nın Kavaklı köyü Aydıncık Mahallesi Mezarlık Üstü mevkisinde tarla içinde, park halindeki otomobilinde, boynu ve sol bileği kesilmiş şekilde ölü olarak bulunmuştu. Jandarma raporunda, otomobilin kapı ve bagajının kilitli olduğu, cesedinin boyun ve bilek kısmında kesikler bulunduğu kaydedilerek, otomobilde 'elveda' başlığıyla başlayan bir not ele geçirildiği kaydedilmişti. Cinayet iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında rapor istenen İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 5 üyesi olayın ''intihar'', 3'ü ise ''cinayet'' olduğu yönünde görüş bildirmişti. Başbilen, ölmeden önce Milli Tank Projesi Atış Kontrol Sistemi Projesinde görev yapıyordu. AA | Cumhuriyet