Görüş Bildir

Abdullah Öcalan Haberleri

Abdullah Öcalan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Abdullah Öcalan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

BDP'li Pervin Buldan: ''Öcalan'ın Sabrı Taşarsa Vay Halinize''
BDP'li Pervin Buldan, barış sürecinin iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, 'Eğer sayın Öcalan'ın sabrı taşarsa, eğer Sayın Öcalan ' Bu süreçten çekiliyorum' derse o zaman vay halinize' dedi. Iğdır İl Başkanlığı tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Zübeyde Hanım Bulvarında düzenlenen etkinliğe BDP Grup Başkan Vekili ve Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ile partililer katıldı. Kadınların özgürleşmesi için çaba gösterdiklerini ifade eden Pervin Buldan, 'Bundan sonra hiç kimse bizim irademiz dışında, bizim isteğimiz dışında, bizleri mal gibi başkalarına satamayacak. Kendi irademizle evleneceğiz. İsyan ediyoruz. Çocuk yaşta gelinlere isyan ediyoruz. Kendi isteği dışında evlendirilen kadınlara ve kadınları mal gibi satanlara isyan ediyoruz. Kadına yönelik şiddete ve her türlü baskıya isyan ediyoruz' diye konuştu. AKP'nin iktidarı döneminde kan akmaması ve anaların ağlamaması için tek bir adım atmadığını öne süren Pervin Buldan, barış ve çözüm sürecinin boşa geçmemesi için adım atılması gerektiğine işaret etti.Cumhuriyet
BDP'li Buldan: 'Öcalan'ın Sabrı Taşarsa Vay Halinize'
BDP'li Buldan: Eğer sayın Öcalan'ın sabrı taşarsa, eğer sayın Öcalan 'Bu süreçten çekiliyorum' derse o zaman vay halinize. Görürsünüz bakalım bu süreci heba etmek ne demektirBDP Iğdır milletvekili Pervin Buldan , barış sürecinin iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, 'Eğer sayın Öcalan'ın sabrı taşarsa, eğer Sayın Öcalan 'Bu süreçten çekiliyorum' derse o zaman vay halinize' dedi. Doğan Haber Ajansı’ndan Suat Deniz ’in haberine göre, Iğdır İl Başkanlığı tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Zübeyde Hanım Bulvarında düzenlenen etkinliğe BDP Grup Başkan Vekili ve Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ile partililer katıldı. Kadınların özgürleşmesi için çaba gösterdiklerini ifade eden Pervin Buldan, 'Bundan sonra hiç kimse bizim irademiz dışında, bizim isteğimiz dışında, bizleri mal gibi başkalarına satamayacak. Kendi irademizle evleneceğiz. İsyan ediyoruz. Çocuk yaşta gelinlere isyan ediyoruz. Kendi isteği dışında evlendirilen kadınlara ve kadınları mal gibi satanlara isyan ediyoruz. Kadına yönelik şiddete ve her türlü baskıya isyan ediyoruz' diye konuştu. AKP'nin iktidarı döneminde kan akmaması ve anaların ağlamaması için tek bir adım atmadığını öne süren Pervin Buldan, barış ve çözüm sürecinin boşa geçmemesi için adım atılması gerektiğine işaret etti. Pervin Buldan, şunları söyledi: 'Ama ne yazıktır ki bu sürecin üzerinden bir yıl geçti ama AKP tek bir adım atmadı. Kürtler, her türlü baskıya, şiddete, inkara, imhaya rağmen, 'Barış için, özgürlük için ve demokrasi için yola devam' dedik. Şunu hatırlatmak istiyorum: Eğer sayın Öcalan'ın sabrı taşarsa, eğer sayın Öcalan 'Bu süreçten çekiliyorum' derse o zaman vay halinize. Görürsünüz bakalım bu süreci heba etmek ne demektir. Kürt sorunu bu ülkenin tarihi bir sorunu. 100 yılık kangrenleşmiş bir sorunudur. Bu sorunu çözmek kolay olmayacaktır. Süreç başladıktan bir hafta sonra Paris'in göbeğinde 3 siyasetçi kadın yoldaşımız Sakine, Leyla ve Fidan alçakça katledildi. Buradaki amaç sayın Öcalan'ın başlatmak istediği süreci bozmaktır.' Yapılan konuşmaların ardından verilen Kürtçe konserde milletvekilleri Pervin Buldan ile Mülkiye Birtane de sahneye çıktı ve şarkılara eşlik etti.T24
Erdoğan'dan Demirören'e Ağır Sözler!
Başbakan Erdoğan'a ait olduğu öne sürülen yeni bir ses kaydı yayımlandı. Kayıtta, Başbakan Milliyet'in patronu Demirören'e 'İmralı Zabıtları' haberi için kızıyor ve Demirören ağlıyor Başbakan Tayyip Erdoğan 'a atfen yayınlanan son ses kaydı, Başbakan ile Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi Erdoğan Demirören arasında medya tarihine geçecek bir diyaloğu ortaya koydu. Başbakan, 28 Şubat 2013'te 'İmralı zabıtları' manşetiyle çıkan Milliyet'in patronu Demirören'e haber için 'rezillik, alçaklık, kepazelik, adilik' ifadelerini kullanıyor. 'Gereğini yapmak için' haberi sızdıran kaynağı soran Başbakan'a Demirören 'akşama kadar bilgiyi önüne getirme' sözü veriyor. Başbakan'a 'Patron' diye hitap eden ve 'Sizi üzdük mü' diye soran Demirören'e 'Duman ettiniz' karşılığını veren Başbakan, bir daha Milliyet'ten kimseyi uçağına almayacağını söylüyor. Demirören, konuşmanın sonunda 'Nasıl girdim bu işe' diyerek ağlamaya başlıyor. Başbakan Erdoğan'a ait olduğu iddiasıyla yayımlanan ve yasal yollardan dinlenip dinlenmediği konusunda kuşku uyandıran son telefon konuşması kaydı, medya tarihinde görülmemiş bir diyaloğu ortaya çıkardı. Ses kaydı, Milliyet'te Hasan Cemal ile başlayan, daha sonra Can Dündar , Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ve Yayın Koordinatörü Tahir Özyurtseven ile devam eden gazetedeki tasfiyenin arka planında yaşananları da Başbakan ve Demirören'in ifadeleriyle gün ışığına çıkarıyor. Abdullah Öcalan ile adada görüşen BDP heyetinin konuşmalarının içeriğini duyuran 28 Şubat 2013 tarihli Milliyet'in manşeti 'barış sürecine provokasyon' iddialarına muhatap olmuştu. Bunun üzerine, Sazak ile gazetenin yazarları Hasan Cemal ve Can Dündar Milliyet'in manşetini savundular. Cemal'in 'Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır. İkisini birbirine karıştırılmasın. Kimse de kimsenin işine öyle karışmasın' diye yazması üzerine Başbakan Erdoğan ağır bir cevap verdi. Erdoğan, Balıkesir mitinginde doğrudan Hasan Cemal'in yazısına atıfta bulunarak 'Batsın senin gazeteciliğin' dedi. Başbakan'ın tepkisi üzerine gazetede çıkan krizin ardından Hasan Cemal önce iki haftalık zorunlu izne gönderildi, döndükten sonra da yazısı sansürlenmek istenince 18 Mart 2013'te Milliyet'teki 15 yıllık köşesi kapatıldı. Dönemin Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak ise, Cemal'in gazeteden gönderilmesinin Milliyet'in patronu Erdoğan Demirören ile ilgisi bulunmadığını iddia etmişti. Sazak, Cemal'i 'medya sermayesi ve Başbakan'ı eleştirmekteki ısrarı' nedeniyle Cemal'i Genel Yayın Yönetmeni olarak kendisinin gazeteden çıkarıldığını öne sürmüştü. Erdoğan'a atfedilen son telefon konuşması, krizin arkasında Milliyet'in patronu ile Başbakan arasında yaşanan konuşmanın bulunduğunu ortaya koyuyor.T24
BDP ve HDP Heyeti İmralı'ya Hareket Etti
BDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken, Pervin Buldan ve HDP Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, Öcalan ile seçimlerden önceki son görüşmeyi yapmak üzere İmralı Adasına hareket etti.BDP ve HDP’den oluşan heyet, 30 Mart yerel seçimler öncesi Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Adası’na gitti.BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimler öncesi son görüşmeyi yapmak üzere bugün sabah saatlerinde Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Adası’na hareket etti.Geçtiğimiz günlerde, kardeşi Mehmet Öcalan’ın ziyaret ettiği Abdullah Öcalan’ın, seçimler öncesi yerine getirilmesini istediği konuları görüşecek. Bu konuların başında yerel seçimler, Nevruz ve Suriye’nin Rojava Bölgesi’ndeki gelişmelerin yeraldığı ifade edildi.ZETE
AK Parti'nin Şanlıurfa Mitingi
Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan: (3) 'Şimdi diyorlar ki, 'Sakın AK Parti'ye oy vermeyin, kime verirseniz verin'. Sizin bu imamınız, 10 11 sene önce 'AK Parti'ye oy verin' mi diyordu, eğer o zaman 'AK Parti'ye oy verin' diyorsa ya o zaman yanlış yaptı ya sizin bu imamınız şimdi yanlış yapıyor.Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Şimdi diyorlar ki, 'Sakın Ak Parti'ye oy vermeyin, kime verirseniz verin'. Sizin bu imamınız, 10-11 sene önce 'AK Parti'ye oy verin' mi diyordu, eğer o zaman 'AK Parti'ye oy verin' diyorsa ya o zaman yanlış yaptı ya sizin bu imamınız şimdi yanlış yapıyor. AK Parti aynı yerde duruyor, bu ülkeye hizmet vermeye devam ediyor. Demek ki sizin hocanızın da akşam bir başka Sabah bir başka. Aynen bu CHP'liler aynen Bahçeli gibi' dedi. Erdoğan, Ak Parti'nin Şanlıurfa Topçu Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, geçenlerde bir televizyon programına çıktığını anımsatarak, burada montajların nasıl yapıldığını gösterdiklerini anlattı. Erdoğan, şöyle konuştu: 'İzlediniz değil mi? Düşünebiliyor musunuz Bahçeli gibi birisi Öcalan'a nasıl methiyeler düzüyor. İnandınız mı? Ama aynı mıydı? Dudak okumalarına bakın o da aynıydı. Aynı şeyi Kılıçdaroğlu'na da. Baktık Kılıçdaroğlu da İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanının yolsuzluklarını anlatıyor. O'nun ne düzenbaz olduğunu anlatıyor ve nasıl ihraç edilmesi gerektiğini anlatıyor. Konuşma, her şey, alkışlar hepsi montaj, dublaj nasıl? Teknoloji bu kadar ilerlemiş. Aynen bunu tutuyorlar bunları bizler için yapmaya kalkıyorlar. Sen meydanda ne  yapıyorsun onu söyle? Bu millete ne hizmet verdiniz onu anlatın. Tabii ben soruyorum ey CHPne hizmet verdin sen bu millete onu anlat. Şanlıurfa'ya geldi mi'Programda var mı' Niye gelsin? Onlar gideceği yeri bilir. Onlar kumsallarda siyaset yapmaya devam etsin. Biz kumsalda da siyaset yaparız, biz karada da yaparız, 780 bin kilometrekarede siyaset yaparız. Ama onlar yapamaz.Hep söylerim. Bahçeli Sivas'tan öte geçebiliyor musun? Geçemez. Belki sembolik olarak bir iki yere gelir. Niye? Onlar için Türkiye, 780 bin kilometrekare değil. Sadece belli yerler. Siyaseti orada yaparlar. Ama biz her yerde yaparız. Çünkü bizim için 780 bin kilometrekarenin tamamı Türkiye'dir.BDP sen nerede siyaset yapıyorsun? O da belli. İşte şimdi geldiler Şanlıurfa'da siyaset yapmaya. Şanlıurfa, gelin 30 Mart'ta bu BDP'ye güzel bir cevap verin. Buna hazır mıyız? Gümbür gümbür inşallah tüm ilçelerde. Şanlıurfa sizi büyükşehir kim yaptı? Biz  yaptık. Bu üç partinin tamamı da Şanlıurfa'nın büyükşehir olmasına karşı çıktılar. Üçü de yakıştırmadılar. Çünkü bunların derdi belediyecilik değil, bunların derdi hizmet değil, bunların derdi ideolojik siyaset.' -'İyisiniz, güçlüsünüz, buna inanıyorum'Yerel seçimlere 21 gün kaldığını anımsatan Erdoğan, alandakilere, 'Benim hanım kardeşlerim kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Beyler kapı kapı dolaşmaya var mıyız?' sorusunu yöneltti. Alandakilerden 'evet' yanıtını alan Erdoğan, 'Öyle dolaşalım, öyle dolaşalım ki inşallah 30 Mart akşamı hep birlikte gülelim. Bu ülkenin birliği için gülelim. O sevdamızı burçlara diktiğimiz için gülelim. İnşallah ondan sonra daŞanlıurfa'ya bunu tebrik için gelelim. Kapı kapı dolaşıp inşallah bu seçimlerdeŞanlıurfa'yı çok daha farklı kılalım. İyisiniz, güçlüsünüz ben buna inanıyorum' diye konuştu. Erdoğan, konuşmasında 'Şimdi açık açık bir şeyler söylüyorlar. Denizli'de filan dolaşmışlar. SMS'ler atıyorlar, şunu atıyorlar, bunu atıyorlar... 'Artık Ak Parti'den başka kime oy verirseniz verin, yeter ki AK Parti'ye oy vermeyin'. Kim diyor bunu? Bu ara ablalar çıkmış meydanlara. Bizim ablalarımız bize yeter. Bir de ağabeyler çıkmış, bizim ağabeylerimiz bize yeter. Gençlerimiz bize yeter' ifadelerini kullandı. -'Bunlar, yalanı, tehdidi, şantajı meslek haline getirmiş'Son seçimlerde 21,5 milyon oyla sandıklardan çıktıklarını anlatan Erdoğan, 'İnşallah bu seçim daha başka  olacak ve tabii ki serzenişte bulunanlar oluyor ve diyorlar ki 'Sakın Ak Parti'ye oy vermeyin, kime verirseniz verin'. Sizin bu imamınız, 10 -11 sene önce ne diyordu? O zaman 'Ak Parti'ye oy verin' mi diyordu, eğer o zaman 'Ak Parti'ye oy verin' diyorsa ya o zaman yanlış yaptı, ya sizin bu imamınız şimdi yanlış yapıyor. Ak Parti aynı yerde duruyor, bu ülkeye hizmet vermeye devam ediyor. Demek ki sizin hocanızın da akşam bir başka Sabah bir başka... Aynen bu CHP'liler gibi, aynen bu Bahçeli gibi. Bunlar yalanı, tehdidi, şantajı meslek haline getirmiş. Anlaşılan korku dağları sardı. Sandığın rengi belli oldu. Bu paraleller korkmaya başladı, işyerlerinde işçilerini 'Ak Parti'ye oy vermeyin' diye ikna ediyorlar. Adeta 28 Şubat'taki gibi ikna odalarını kurdular. İşyerlerinde, okullarda yurtlarda ve dershanelerde; kızları, erkekleri ikna odalarında ikna etmeye çalışıyorlar. İkna olmazlarsa atıyorlar' şeklinde konuştu. 'Üniversiteli gençlerimize sesleniyorum. Bunların yurtlarında, evlerinde kalanlara sesleniyorum' diye konuşan Erdoğan,  'Bütün Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarında boşluklar şu anda tespit edildi. Sizleri oraya alabiliriz.  Hemen Milli Eğitim'e,  Gençlik ve Spor Bakanlığına müracaat edin. Eğer Kredi Yurtlar'da yer yoksa sizi otellerde ağırlayacağız, devletin kurumlarında ağırlayacağız. Çünkü bunların zulmüne sizi asla muhatap etmeyeceğiz' dedi. Çözüm sürecini sabote etmek isteyenlerin başarılı olamadığını vurgulayan Erdoğan, 'Başaramadılar ve başaramayacaklar. 30 Mart sizin bu muhteşem duruşunuzun bir cevabı olacak ve bu süreç başarıyla ilerliyor. Allah'a hamdolsun acı haberler almıyoruz. Bölgenin çehresi hızla değişiyor, şehirlerimiz hızla değişiyor, kepenkler açık kalıyor, artık şehirlerimize turistler geliyor, işadamları artık yatırımlara başladılar. Maşallah Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, artık kalıcı bir baharın huzurunu, iklimini yaşıyor. Buna hep birlikte sahip çıkacağız. Bu huzuru, bu baharı hep beraber yaşayacağız. Eski günlere, eski Türkiye'ye dönülmesine asla izin vermeyeceğiz. Kana, gözyaşına, acıya, kaosa geri dönülmesine hep birlikte mani olacağız. Demokratikleşme konusunda, kültürel haklar konusunda, çok büyük adımlar attık. Demokratikleşme paketini çıkarttık. Özgürlükleri genişleten, hakları daha ileriye taşıyan yolları açtık' diye konuştu. Bu arada Başbakan Erdoğan, kalabalık arasında ezilme tehlikesi yaşayan bazı kadınların alandan çıkartılması için polis ekiplerini uyararak, 'Ya polis arkadaşlar, Allah aşkına siz burada durup da ne iş yapıyorsunuz? Açın şu arayı, yardımcı olun. Emniyet müdürü, sen ne iş yapıyorsun? Yardımcı olsana şuraya. Oradan seyrediyorsun ya' ifadelerini kullandı.  Erdoğan'a konuşması sırasında bir vatandaş tarafından hat sanatıyla yapılmış ay yıldızlı tablo hediye edildi. Hediye eden kişiye, 'Sen mi yaptın bunu?' diye soran Erdoğan, vatandaşın olumlu yanıtı üzerine hediyeyi kabul etti. - Ankara
"Erdoğan ve Öcalan Yüz Yüze Görüştü, Anlaştı"
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Oslo görüşmelerine Abdullah Öcalan ve Başbakan Erdoğan'ın da katıldığını ima etti. Terörist başı Öcalan’la Başbakan Erdoğan'ın 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde ve Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturulmasında anlaşmaya vardığını iddia eden Vural, 'Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' dedi. Seçim gezileri kapsamında Antalya'ya gelen Oktay Vural, parti binasında düzenlediği basın toplantısında ülke gündemiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Vural, son günlerde sosyal medyada dolaşan 'Oslo görüşmelerine Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan da katıldı' iddialarını değerlendirdi. Kendisinin bir ay önce 'Oslo’da Öcalan’ın fotoğrafının yer aldığı bir şey var mıdır?' diye sorduğunu hatırlatan Vural, 'Yine soruyorum. Ben yadırganacak bir şey de görmüyorum. Çünkü ruh ikizi Erdoğan ve Öcalan beraber yürüyorlar, iki tarafı var. Erdoğan 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' demişti. 'Beraber ıslandık' demişti vatandaşa. Ustalık döneminde gördük ki beraber yürüttüklerini ve beraber böldükleriyle devam ediyor. İşte beraber yürüttükleri hayırsever Reza, beraber böldükleri de Öcalan. Böyle bakıldığı zaman Abdullah Öcalan’ın doğrudan doğruya Erdoğan tarafından muhatap alındığı gayet açık ve nettir.' şeklinde konuştu. 'HARİTA ÜZERİNDE ANLAŞTIKLARINI BİLİYORUZ' Milliyet gazetesi sahibi Erdoğan Demirören’in İmralı tutanaklarının yayınlanmasından dolayı Başbakan Erdoğan tarafından azarlandığını ifade eden Vural, Öcalan'ın Erdoğan’ın koruma ve kollaması altında olduğunu kaydetti. Oslo'daki müzakereler sırasında Başbakan’ın Öcalan’la irtibata geçmesinin yadırganacak bir husus olmadığını belirten Vural, sözlerine şöyle devam etti 'Bunun böyle olabileceğini düşünen genel başkanımız 'Televizyon verildiğinde acaba görüntülü telefon var mıdır?' Acaba Öcalan İmralı'da mı? diye sormuştu. Demek ki bu soruların bir hikmeti vardır. Dolayısıyla bu millet Öcalan’ı muhatap alan, Öcalan’ı koruyan ve kollayan zihniyetin ne yaptığını bilme hakkıdır. Bu resimlere ne diyecek doğrusu merak ediyorum. Biz de bekliyoruz. Ama görünen köy kılavuz istemez. Başbakan Erdoğan yol arkadaşı Öcalan olduğu gayet açık ve net ortadadır. Böyle bir fotoğraf olduğunu biliyoruz. Fotoğrafın ötesinde bir harita üzerinde anlaştıklarını biliyoruz. Bu haritayı da meşrulaştırmak için adım atacaklarını söylüyorlar.' 'ÖCALAN İLE ERDOĞAN KUZEY KÜRDİSTAN İNŞASINDA ANLAŞTI' Başbakan'ın miting meydanlarında 'Çözüm süreci devam edecektir' dediğini hatırlatan Vural, şu soruları sordu: 'Nereye kadar? Ne vaat ettin ve vereceksin? Kimi sen kontrol etmek istiyorsun? Bu süreçten sonra devam edilecek dediği şey 30 Mart’tan sonra Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ve federasyondur. Siyasal çözümün hedefi budur. 'Çözüm devam edecek' diyen Erdoğan, devam ettireceğin başka ne kaldı?' AKP’ye oy verenlerin bu soruları sorması gerektiğini ifade eden Vural, 'Türkiye’yi nereye götüreceksin? Sonucunu söyle. Tablo bellidir ki Öcalan’la Erdoğan 'KCK Paralel Devlet' oluşturulmasında Kuzey Kürdistan’ın inşa edilmesinde, Türkiye’de bir Kürdistan coğrafyası oluşturmakta bir anlaşmaya varmışlardır. Bu anlaşma muhtemelen yüz yüze bir görüşme neticesinde olduğuna ilişkin bende bir kanaat güçlüdür.' iddiasında bulundu. 'AKP, BALYOZ VE ERGENEKON SÜRECİNİ YÖNLENDİRDİ' Okta Vural, Balyoz davasında hüküm giyen milletvekilleri Engin Alan'ın tahliye edilmemesini ise 'Maalesef bir tahliye söz konusu değil. Zaten yargı karman çorman, mahkemeler birbiriyle girmiş. Adalet bakanı ne yaptığını bilmiyor.' şeklinde değerlendirdi. Vural, AK Parti’nin Balyoz ve Ergenekon süreçlerini yönlendirdiğini, bunun tarihin karanlığında kalmayacağını ifade etti. 'Raflarda indirilen planların hangi amaçlar için kullanıldığını hangi amaçlar için yönlendirildiğini bütün milletimiz idrak etmelidir.' diyen Vural, şunları ifade etti: 'Bundan önce Balyoz ve Ergenekon ile ilgili iddiaları 'milli iradeye darbe vurmak istiyorlar. Biz demokrasinin yanındayız' diye milli iradeden yetki isteyenler, milli iradeyi çalmışlardır. HSYK ile ilgili 12 Eylül referandumunda da 'milletin yargısı yapacağız' diye yine milli iradeyi çalmışlardır, 'darbe tehditleri var' diyerek. Şimdi geldiğimiz bu noktalarda da rüşvet ve yolsuzluğun üstünü örtmek için de 'yargı darbesi var' diyerek yine kendilerini bu süreçten kurtarmak istiyorlar. Bu süreçlerin hangi siyasi hedeflerle yönlendirdiğini AKP’nin nasıl yönlendirdiği yaşla kurunun nasıl bir araya getirildiği bundan sonraki süreçte de takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.' 'FETHİYE'DE DERİN AKP İŞ BAŞINDA' Muğla'nın Fethiye ilçesinde önceki gün yaşanan olaylarla ilgili olarak da Vural, 'Derin AKP iş başında.' yorumunu yaptı. 'Derin AKP ve AKP’yi kurtarmak için kaotik bir ortamın, başka tartışmaları gündeme getirmek istediğini' söyleyen Vural, 'Toplumun içerisinde bu karmaşaların oluşturulabilmesi için birileri maşa olarak kullanılıyor mu? Yönlendiriliyor mu?' sorusunu sordu. AK Parti'nin kendisi ile ilgili tartışmaları toplumdan uzaklaştırmak amacıyla toplumda bir çatışma ortamı oluşturulmak amacıyla 'cambaza bak' siyaseti uygulandığını kaydeden Vural, 'Provokasyonlar olabileceğini genel başkanımız çok önceden ifade etmiştir. Rahmetli Cengiz Ayyıldız’ın öldürülme sürecinden itibaren bakıldığında bu süreç içerisinde gerçekten AKP toplumda kendisinin tartışılması yerine başka olayların tartışılmasını gündeme getiriyor olabilir. Bu konuda endişemiz var. MHP olarak biz demokrasiyi sokakta değil sandıkta çalıştıracağız. Kaotik ortama girilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Bu durumdan en fazla faydalanacak olanda sıkışmış, yorulmuş bitmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’dir.' ifadelerini kullandı. 'BAŞBAKAN, İNSANLARI BİRBİRİNE KIRDIRMAK İSTİYOR' Erzurum'da veli ziyaretine giden iki öğretmenin AK Partili oldukları iddia edilen 5 kişi tarafından dövülmesi olayına da değine Oktay Vural, bunun Başbakan Erdoğan'ın toplumla kutuplaşma ve çatışmayı körüklemesinin sonucu olduğunu vurguladı. Başbakan'ın miting meydanlarında kin, nefret ve düşmanlık ürettiğini belirten Vural, şöyle devam etti: 'Çok tehlikeli bir oyundur. Toplumsal kutuplaşmayı hızlandırarak düşman üreterek kendisine oy vermiş insanları başkalarına düşman kılarak seçmen konsolidasyonu yapmak istiyor. Bunu Gezi Parkı ekseninde de uyguladı. Şimdi de uyguluyor. Bu bir toplumdan giderek uzaklaşan ve toplumsal desteği azalan Erdoğan’ın manipülasyonudur. Böylelikle kutuplaşma ve çatışma meydana getirip bu konuda düşman üreterek toplumu yönetme modellerinden biridir. Bunun hayrı yoktur. 'Türkiye’de iç düşman yok' diyen Erdoğan bugün kendisine iç düşman oluşturmakta ve insanları birbirine kırdırarak siyaset üretmektedir. Böyle bir olay, gerçekten toplumsal kutuplaşmanın hangi boyutlara kadar götürebileceğini, makam mevki ve ihtirasın birbirine düşman kılınarak bu boyuta gelmesi kabul edilebilir gibi değildir. Bu bakımdan Erdoğan, kin ve nefret kusmaktan ve milleti birbirine kırdırmaktan ve devleti çökertmekten vazgeçmelidir.' CİHAN
AİHM Öcalan İçin Kararını Verdi
AİHM, Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu iddiasıyla açtığı davayla ilgili kararını verdi. Öcalan’ı kısmen haklı bulan mahkeme, tazminat öngörmedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İmralı’da bulunan Abdullah Öcalan'ın, tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu iddiasıyla Ankara'ya karşı 2003 yılında Strasbourg Mahkemesi önünde açtığı davada kararını verdi. 3’e karşı 4 oyla alınan kararda, Abdullah Öcalan kısmen haklı bulundu. Mahkeme, 2009 yılından önceki dönemdeki tutukluluk koşullarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu sonucuna vardı. Abdullah Öcalan'ın AİHM önünde Ankara'ya karşı 1999 yılında açtığı ilk dava Mayıs 2005'te karara bağlanmış, AİHM, Öcalan'ın, gözaltının hukuki olup olmadığı hususunu ileri sürebileceği bir iç hukuk yolunun olmaması, yakalandıktan sonra hemen bir hakim önüne çıkarılmamış olması, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanmamış olması ve adil yargılanmadığı ve adil olmayan bir yargılama neticesinde ölüm cezasına mahkum edildiği gerekçeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin birçok maddesinin ihlalinde hüküm kılmıştı. AİHM buna karşılık, Öcalan'ın yakalanışının 'uluslararası komplo' olduğu, 'Kürt kimliğinden ötürü ayrımcılık gördüğü' ve Kenya'dan getirilişinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu tezlerini geri çevirmişti. AİHM, Öcalan'ın maddi ve manevi tazminat taleplerini de reddetmiş, Ankara'yı davacıya 120 bin Euro mahkeme masrafı ödemekle cezalandırmıştı. AİHM, Abdullah Öcalan'ın, 'Türkiye'nin 2005 yılında açıklanan AİHM kararını uygulamayıp kendisini yeniden yargılamadığını' gerekçe göstererek 2007 yılında yaptığı bir diğer dava başvurusunu ise 2010 açıkladığı bir kararla reddetmişti. Milliyet
Karayılan: 'Süreç Bitmedi Ama Tıkandı'
PKK'nın Kandil'deki yöneticilerinden Murat Karayılan, Kürt sorununa çözüm sürecinde hükümetin sorumluluklarını yerine getirmediğini söyledi. Karayılan'a göre, Abdullah Öcalan cezaevindeyken PKK silah bırakmayacak. PKK'ya yakın Sterk TV 'ye konuşan Murat Karayılan, hükümetin seçimden hemen sonra adım atmaması halinde Kürt sorununa çözüm için yürütülen sürecin biteceğini savundu: 'Ateşkes ilân edilip gerilla geri çekilecekti, bu yapıldı. Ateşkes ilân ettik ve çekilmeyi başlattık. Süreç tümüyle bitmiş değil ama tek tarafla yürütülüyor. Başkan APO (Abdullah Öcalan) ve biz yürütüyoruz. Süreç tıkanmıştır. Ama sonuna kadar tek taraflı yürümez. Seçimden bir-iki hafta sonrasına kadar adım atılmadığı taktirde sürecin bittiğini herkesin bilmesi gerekiyor.' Murat Karayılan atılması gereken adımlardan, sürecin yasal hale getirilmesini kastettiğini söyledi. 'AKP şimdiye kadar adım atmış olsaydı biz şimdi sürecin üçüncü aşaması olan 'normalleşme' sürecini konuşuyor olacaktık.' dedi. Karayılan, PKK'nın silah bırakma koşulunu da şu sözlerle ifade etti: 'Başkan APO (Abdullah Öcalan) zindanda olduğu müddetçe kimse gerillanın silah bırakmasını beklemesin.' Karayılan, PKK'nın Öcalan'ın talimatlarına bağlı olduğunu ancak Öcalan'ın cezaevindeyken örgüte silah bırakma çağrısı yapsa dahi silah bırakmayacaklarını da ekledi. KCK: Hükümet muhatap olmaktan çıktı PKK'nın çatı örgütü KCK 15 Mart cumartesi günü, 'Abdullah Öcalan'ın çağrılarına ve halkın beklentilerine sonbaharın sonuna kadar karşılık verip adım atmayan hükümetin, atılan adımların ve yapılan çağrıların muhatabı olmaktan çıktığını' açıklamıştı. PKK'nın İmralı Cezaevi'ndeki lideri Abdullah Öcalan ise 9 Mart'ta BDP-HDP heyetiyle yaptığı görüşmede, devlet heyetiyle yaptığı son görüşmenin olumlu geçtiğini söylemişti. Abdullah Öcalan 2013'teki Nevruz kutlamalarında PKK'ya ateşkes çağrısı yaparak örgütten Türkiye sınırlarının dışına çekilmesini istemişti. Öcalan çözüm sürecine dair değerlendirmesini, yine 21 Mart'ta Diyarbakır'daki Nevruz kutlamasına göndereceği mektupla yapacak. Kaynak: Al Jazeera ve Sterk TV
"Türkiye Öcalan Defterini Kapattı"
AİHM’in Abdullah Öcalan ile ilgili verdiği kararı değerlendiren adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye bu defteri daha önceden kapattı. Yeniden açılması söz konusu değildir. İdam cezasının kaldırılması, şartlı tahliye hakkı vermez. AİHM kararı ne olursa olsun bizim kararımız bu yöndedir” dedi.Gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtlayan Bozdağ, idam cezasının, Meclis onayınca infazı yapılan bir ceza olduğunu vurguladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Öcalan tarafından Türkiye aleyhine açılan davanın bugün açıklanan nihai olmayan kararında, idam cezasının kaldırılmasıyla birlikte Abdullah Öcalan’ın cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildiğine dikkat çekti. Mahkeme şartlı serbest bırakılma ihtimali bulunmayan hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin üçüncü maddesine aykırı olduğuna hükmetti. Mahkemenin İngilizce yayımlanan basın açıklamasında, “Mahkeme, herhangi bir gözden geçirme mekanizmasının var olmadığını göz önüne alarak Öcalan’a verilen ömür boyu hapis cezasının ‘indirgenemez’ bir ceza olduğuna ve aynı zamanda insanlık dışı muamele olduğu şeklinde görüş belirtti” denildi. Mahkeme ayrıca 17 Kasım 2009′a kadar Öcalan’ın sosyal tecrit altında tutulmasının önüne geçecek iletişim imkanları tanınmaması ve ziyaretçilerin İmralı hapisanesine ulaşımında “devam eden büyük zorlukların” insanlık dışı muamele olduğuna dair görüş belirtti. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre taraflar mahkeme kararının ardından üç ay içinde kararın mahkemenin temyiz makamınca gözden geçirilmesini isteyebiliyor.ZETE
Mahkeme de 'Balkonda Ne İşin Vardı' Dedi
Polisin attığı gaz bombası sonucu yaralanan vatandaşa devlet 20 bin TL tazminat ödeyecek. İçişleri Bakanlığı’nın “eylem varken balkonda ne işi vardı” savunmasını dikkate alan Mahkeme, “idare kusuru yok” dedi, vatandaşı “terör mağduru” saydı Radikal’in haberine göre Diyarbakır ’daki bir gösteri sırasında üçüncü katındaki evinin balkonda olayları izlerken atılan gaz bombası nedeniyle ayağından yaralanan ve evi yanan Sönmez Atagün’ün İdare Mahkemesi’nde açtığı davada ilginç bir karar çıktı. Mahkeme, İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin “Olaylar varken balkona çıkması ve camı kapatmaması olağan değil” şeklindeki savunmasını dikkate alarak İdare’yi kusursuz buldu, ancak mağdur Atagün’ü “terör mağduru” sayıp kendisine 20 bin TL maddi tazminat ödenmesine karar verdi. Olay, 30 Ekim 2012 tarihinde Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi’nde meydana geldi. PKK ’lı tutukluların Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki koşullarının düzeltilmesi talebiyle başlattığı ölüm orucu eylemini destekleyen bir grup, Bağlar’daki Diyarbakır D Tipi Cezaevi yakınlarında eylem yaptı. Polisin gaz bombaları ve TOMA’lara müdahale ettiği olayları evinin balkonundan izleyen Sönmez Atagün’ün evine de gaz bombası isabet etti. Evde çıkan yangına ilk müdahaleyi TOMA’lar yaparken, Atagün ve eşi yoğun duman ve fişeklerden birinin ayağına isabet etmesi nedeniyle, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Bakanlık: Balkonda ne işi var Olaydan sonra Atagün ailesi, evde yanan eşyaları bilirkişi aracılığıyla tespit ettirip “hizmet kusuru” gerekçesiyle Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi’nde 50 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açtı. Diyarbakır Valiliği ödeme için “daha önce ödeme için bu yönde verilmiş karar olmadığı”ndan topu İçişleri Bakanlığı’na attı. Zararın idare faaliyeti tarafından değil terör olaylarından kaynaklanması nedeniyle 5233 sayılı yasaya göre tazmin edilmesi gerektiğini belirten Bakanlık, davacının ağır kusur ve ihmalinin bulunduğunu öne sürdü. Bakanlık müfettişleri mahkemeye “Olayda davacının birleşen kusuru vardır. Evinin 100 metre ilerisinde taşlı, sopalı, molotof kokteylli bir terör eylemi sürerken ve bu olaya emniyet güçlerince gazlı müdahale başlamışken, bunu gören ve bilen davacının hem balkona çıkarak sigara içmesi hem de salon camını açık bırakması hayatın olağan akışı içinde kabul edilebilir değildir. Her sıradan vatandaşın bu durumda yapacağı şey içeri girip olaylar bitinceye kadar cam ve kapıları kapamak olacaktır” şeklinde savunma gönderdi. 20 Bin TL tazminat Mahkeme, bu savunmayı dikkate alarak olayı, 5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun” kapsamında değerlendirdi. Olay günü Diyarbakır’da cenaze töreni olmamasına rağmen eylemlerin “Ölü ele geçirilen teröristlerin cenazelerinin Yeniköy Mezarlığı’na götürülmesi esnasında yasadışı örgüt üyeleri tarafından çıkarılan olaylar sırasında meydana geldiğini” tutanağa geçiren mahkemenin, mağdur vatandaşın evinin bulunduğu yeri “terör örgütü yandaşlarınca gösterilerin sıkça yaşandığı bir bölge” olarak tanımlaması dikkat çekti. Evdeki yangının gaz bombasını polisin attığına dair somut delillerin bulunmadığına karar veren Mahkeme, davacıya 20 bin TL maddi tazminat ödenmesine hükmetti. Avukatı itiraz etti Danıştay’a itiraz eden Sönmez Atagün’ün avukatı Yunus Muratakan, yargının İçişleri Bakanlığı’nın savunmasını dikkate alarak müvekkilinin suçlu göstermesine tepki gösterdi. Muratakan, mahkemeden talep etmesini istedikleri tüm taleplerin geri çevrildiğini belirterek, “Olay güpegündüz ve yüzlerce kişinin önünde cereyan etmiştir. Hastane raporları ve mobese görüntülerinin incelenmesi talebimiz ise dikkate alınmayarak eve molotof kokteylinin isabet ettiği görüşü hakim kılınmıştır. Gerekli incelemeler yapılarak kolluk haklı çıkarılmıştır. Zira idarenin bu fiili tamamen kusurlu bir davranış sonucu meydana gelmiştir” dedi. Kaynak: Radikal