19. yüzyıl, ölümün her yerde kol gezdiği bir dönemdi. Eğer önce çaresiz bir hastalık yüzünden ölmeseydiniz, bir seri katilin eline düşebilirdiniz. Eğer birilerine, bu dönemden bir seri katil düşünmelerini söyleseydiniz, akıllarına ilk gelen kişi Karındeşen Jack olurdu. Veya Dr. H.H. Holmes. Fakat, tarih kitaplarında adları pek geçmese de, işledikleri suçların asla unutulmayacağı daha başka seri katiller de var.
Detaylar için bizimle kalın.
Madam Marie Delphine LaLaurie, New Orleans'ın Fransız Mahallesi'nde yaşayan ve evinde görkemli partiler veren, sosyete bir kadındı. Ama bu kadının korkunç bir sırrı vardı: sırf kendi çarpık zevklerine hizmet ettiği için kölelerine işkence etmeyi seviyordu. Bir gün köle kızlardan biri, LaLaurie'nin evinin çatısından düşünce, yetkililer durumdan şüphelendi ve kadının diğer kölelerini başka birine sattırdı ve başka köle almayı da yasakladı.
Daha sonra bir suç şebekesinin LaLaurie'nin evinde yapığı araştırmada, kölelere rutin işkencelerin çektirildiği korkunç işkence odasını buldu ve en az 4 kadının ölümüyle suçlanan kadın, Fransa'ya sürgün edildi.
İskoç seri katiller Burke ve Hare'in seri katillik maceraları, bir gün Hare'e hala borcu varken ölen pansiyonerin cesedini, Edinburgh Üniversitesi'nde tıbbi araştırma yapmak için kadavraya gereksinim duyan bir anatomi hocasına satmalarıyla başladı. Bu işten çok para kazandıklarını gören ikili, bundan sonra pansiyonerleri bile isteye öldürmeye ve cesetlerini satmaya başladılar.
Yakalanana kadar 16 kurbanın cesedini satmayı başaran katiller, yerli halkın dikkatini çekmeye başlayınca yakalandılar. Hare, delil yetersizliğinden serbest bırakılırken, Burke asılarak idam edildi.
1824 doğumlu Jeremiah Jersey, adını lekeleyen karanlık hikayelerle ünlü. 1847'de askeri bir birliğe üye olan karısının cinayete kurban gitmesinin ardından intikam hırsıyla doldu ve karısının ölümünden sorumlu olan birliğin 300'den fazla üyesini öldürerek, cesetlerinden çıkardığı karaciğerlerini yedi. Özellikle karaciğeri tercih etme sebebi, inanışa göre, ölülerin yeniden dirilmek için karaciğerlerine ihtiyaç duymaları...
Hayali, yaşayan tüm katillerden daha fazla insan öldürmek olan Toppan, Boston'da yaşayan bir hemşireydi. Hastaları adeta bir laboratuvar faresi olarak kullanan Jane Toppan'ın çok fazla sayıda hastası hayatını kaybedince, durum şüphe çekmeye başladı ve yapılan araştırmada, hemşirenin hastalar üzerinde aşırı dozda morfin ve atropin kullandığı ortaya çıktı.
31 hastayı öldürdüğünü itiraf eden ''Merhamet Meleği'' lakabıyla da bilinen Toppan en az 70 hastanın ölümünden şüpheli. Ayrıca Toppan, ölüme çok yaklaşan hastalarla cinsel ilişki deneyimlerinin de olduğunu itiraf etti. Birden çok kez intiharı engellenince hemşire, ölümünden önce 40 yıl yaşayacağı akıl hastanesine sevk edildi.
32 kişiyi öldürmekle övünen Vahşi Bill, Eski Batı'nın ünlü silahşörlerindendi. 1851 yılında Teksas'ta doğan katil, atlarını çalabilmek adına özellikle siyahi erkekleri öldürmeyi tercih ediyordu.
Bir gün, dağda bir subayı öldürecekken elinden kaçırmasıyla polisin eline düşen katil, asılarak idam edildi. İdamından bir gece önce, Longley'nin kardeşine söylediği sözler şu şekilde: ''Ölümden hiç ama hiç korkmuyorum. Yarın çok daha iyi bir yerde olacağım.''
21 insanı öldürdüğüne inanılan Mary Ann Cotton, 4 kocasından 3'ünün ve 13 çocuğundan 11'inin de katili. Cotton'ın öldürme metodu oldukça caniceydi: Kurbanlarını arsenik kullanarak zehirleyen kadın, kendi öldürdüğü yakınlarının ölümleri için de sigorta ajanslarından para alıyordu. Polis memurları, Mary'nin üvey oğlu ölünce, kadının doktordan önce sigorta ajansına başvurmasından şüphelenmesiyle, kadının yakınında olan hemen herkesi karın ağrısı şikayetiyle öldüğü ortaya çıktı. Cinayetle suçlanan kadın, kısa urgan kullanmasıyla ünlenen bir cellatın eline düştü ve ıstırap verici bir ölüme çarptırıldı.
O zamanlar 14 yaşında olan Pomeroy, Massachusetts tarihinde, birinci derece cinayetten suçlanan en genç kişiydi. 10 yaşındayken ''İşkenceci Çocuk'' olarak bilinen Jesse, annesinin muhabbet kuşlarının kafalarını kopararak bu işe başlamıştı. Daha sonra Jesse, 4 yaşındaki bir çocuğu ağaca asarak öldürdü. Diğer çocuklara bıçakla saldırmayı ve kafalarını suyun altında tutmayı hobi olarak gören çocuk, diğer bir 4 yaşındaki çocuk, neredeyse kafası vücudundan ayrılma noktasında boğazı kesilmiş bir şekilde bulununca yakalandı ve tutuklandı. Polis memuru ona, ''Biz seninle ne yapacağız?'' diye sorunca, Jesse ''Beni bir yere kapatın ki böyle şeyler yapamayayım.'' yanıtını verdi.
Eyalet başkanı, asılarak idama mahkum edilen Jesse'nin ölüm emrini imzalamayı reddedince, Jesse Pomeroy hayat boyu hapise mahkum edildi ve 72 yaşındayken parmaklıklar ardında öldü.
1884 ve 1885 yılları arasında, hizmetçi kızları yataklarından sürükleyerek ölüme götüren, ''Hizmetçi Kız Avcısı'' olarak bilinen katil, Teksas'ın Austin şehrinde terör estiriyordu. 8 kişi baltayla öldürülmüştü ve kurbanlardan 6'sı da kulaklarına keskin bir cisim sokulmuş şekilde ölü bulunmuştu. The New York Times'a manşet olan adamdan, ''Kadınları öldürme takıntısı olan, kurnaz ve deli bir adam'' olarak bahsedilmişti.
Yaklaşık 400 kişiyi sorgulayan polis, katili yakalayamadı ancak söylentilere göre katil, hizmetçi kızlar uyurken eve girebilen ve yakalanmadan çıkabilen bir voodoo ustasıydı. Bu olay olurken, evlerin bahçelerindeki köpekler bile havlamıyordu. Katilin gerçek kimliği hala bir gizem.
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere, bebek sahiplendiren ve bir çeşit ''koruyucu anne'' olan İngiliz seri katilin, 30 yıl içinde 400'den fazla bebeği öldürdüğü biliniyor. Gerçekte kadın, zor durumdaki bekar annelerden aldığı bebekleri boğarak veya zehirleyerek öldürüyor ve bedenlerini de çöpe atıyordu.
1896 yılında, 15 aylık bir bebeğin ölü bedeninin, üzerinde Dyer'ın ismi ve adresi olan bir kağıda sarılı şekilde Thames Nehri'nde bulunmasıyla, polis Dyer'ı arama listesine aldı. Dyer, adresini çok çabuk değiştirdi ve polisin onu bulması çok uzun zaman aldı. Polis, kadını sonunda bulduğunda, kadın 60 yaşındaydı ve 1843 yılından beri asılarak idam edilen en yaşlı kadın oldu.
1870'lerin başında Kansas, ''Kanlı Benderlar'' olarak bilinen 4 şeytani seri katile ev sahipliği yapıyordu. John ve Elvira Bender, beraberlerinde iki çocukları John Jr. ve Kate ile en az 11 kurbanın katili olarak biliniyordu. Küçük ahşap evlerini illegal yoldan cenaze evine dönüştürmüşlerdi. Yaşadıkları kasabada birçok insan iz bırakmadan kaybolunca, kasaba halkı acil bir toplantı düzenledi ve Bender ailesi korkup evlerini terk ettiler.
Araştırmacılar, ailenin evlerine pansiyoner aldıklarını ve bu pansiyonerlerin vücutlarını parçalayarak gömdükleri bulgusuna ulaştı. Kurbanlarından toplamda 4.500 dolar çalan ailenin evinde, cesetleri gömmek için uygun ortam oluşana dek onları saklayabildikleri gizli bir oda olduğu da ortaya çıktı. Araştırmacılar, bahçeye gömülü toplamda 8 ceset buldu. (Kurbanlardan biri sekiz yaşında bir kız çocuğuydu.) Bender Ailesi kayıplara karıştı ve izleri asla bulunamadı.