Kur'an ve Bilim Işığında Ecel Nedir?
Saygıdeğer okurlar, bu bölümde kadere bağlı olan ecel inancını irdeleyeceğim. Çok hassas bir konu olduğu için bütünlüğü bozulmasın diye bölmeden yayınlıyorum. Bu yüzden biraz uzun bir makaledir sabırla okumanızı rica ederim.
Bildiğiniz gibi ecel, inanç konusu olduğu için orijinal kaynak olan Kur’an’ı esas alacağım ve elbette mantık ve bilimi de katarak yorumlayacağım. Şimdi ecel konusuna geçelim.
Soru - Ecel konusuna geçmişken, biliyorsunuz büyük bir deprem felaketi yaşadık ve binlerce can kaybı oldu. Maalesef bu kayıpları, ecele, kadere bağladılar. Bu konuda bir fizik profesörünün açıklamaları sosyal medyada çok dikkat çekti. Önce bu açıklamayı vereyim:
Soru- Gerçekten de ecel denince insanın belirlenmiş bir sonu olduğu akla gelir. Ki dediğiniz gibi ecel ile ilgili ayetler de bunu doğrular şeklindedir. Ancak Maide-32, gibi öldürmeye hüküm getiren ayetlerin inanılan ecel şekliyle çeliştiğini söylediniz. Tabi, kastettiğiniz çelişki ayetlerde değil, insanın eceli değerlendirmesiyle ilgili olduğu belli. Peki biz neyi kaçırıyoruz? Örnekleyerek açıklarsanız iyi olur.
Aslına bakarsanız sadece Maide-32 ayeti bile ecel konusunu açıklamak için yeterlidir Dolayısıyla gelin bu ayet üzerinden örnekler vererek değerlendirelim.
Bu ayet, haksız yere bir kişiyi öldüreni tüm insanları öldürmüş sayarım diyor. Öte yandan vadesi dolan kişi vadesini ne ileri götüre bilir ne de beri getirebilir, dakikası saniyesinde ölür diyen ayetler var. Ancak dikkat ederseniz ecelden bahsedilen ayetlerde sadece zamandan bahsederek, kişinin vadesi dolduğu anda mutlaka ölür diyor. Ama herhangi bir nedenle öldürülenler hariçtir demiyor. O zaman kişi, cinayet dahil, her ne şekilde ölürse ölsün eceli gelmiş demektir. Öyleyse cinayet sonucu öldürülmeler, intihar gibi benzer tüm ölümler vadesi değişmez ecele dahil demektir. İşte gözden kaçan nokta budur.
Düşünsenize, bir insanın öldürülmesi demek aynı zamanda onun eceli gelmiş, Yaratıcının o kişiye tayin ettiği vade dolmuş demektir. Ama Maide-32 ayeti ne diyor? “Bir kişiyi öldüreni tüm insanları öldürmüş sayarım” diyerek cezalandıracağını söylüyor. Hadi bakalım, çıkın işin içinden! Eğer öldürene ceza olmasaydı hadi neyse derdik, ama ortada bir yaptırım var. Ayet öldüreni cezalandırmayla tehdit ediyor. Bu kafa karıştırıcı bir durum. Öyle ya! Bir kişinin eceli, cinayete kurban gideceği şekilde tayin edilmişse, o kişiyi öldürecek olan şahıs da aynı saatte, aynı yerde orada olup belirlenmiş bir şekilde o kişiyi öldüreceği tayin edilmiş, planlanmış demektir. Ki, bu asla değiştirilemez plandır.
Soru-Gerçekten de ecel ile ilgili ayetleri Maide-32 ve benzer öldürmeyi yasaklayan ayetlerle karşılaştırınca bildiğimiz ecel inancını sorunsal hale getiriyor. Öyle ya! Dediğiniz gibi birisini öldüren kişi, Allah’ın ölecek kişiyle ilgili hükmünü yerine getirmiş oluyor. Dolayısıyla bunun için cezalandırılması mantıken çelişkidir. Ancak burada şöyle bir soru akla geliyor; acaba ecel, ölüm şekline değil de gerçekten de zamana bağlı bir vade bir son olabilir mi? Tıpkı bilim adamının örneklediği gibi, “ecel geldiğinde, Mars’ta bile olsanız ölürsünüz” şeklinde sadece zamana bağlı olamaz mı?
Olabilirdi ama şu öldürmeyi yasaklayan ayetler olmasaydı. Burada dikkatlerden kaçan şey şudur. Ölüm insanın biyolojik varlığının bitmesidir. Yani doğa yasalarına bağlı bir gelişmedir. Öyleyse ister yaşlanarak ister kaza ister cinayet veya çeşitli hayvan tarafından, isterse de doğal felaketler olsun tüm ölümler mutlaka biyolojik bir sebebe dayalı bir sonuçtur. Dediğim gibi eğer Yaratıcı kişinin sonunu saniyesi saniyesine tayin ettiyse, aynı şekilde o kişinin ölüm sebebini de düzenlemiş demektir. Öyleyse ölüm sebebi her ne olursa olsun sebeplerin hiçbirisi sorumlu tutulamaz.
Şimdi burada enteresan bir şekilde madalyonun öbür yüzü durumu daha var. Yine Maide-32 ayetinde “Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.” Diyor. Görüldüğü gibi burada da yine aynı açmazla karşılaşıyoruz. Eğer insana şu dakika şu saatte ölecek diye bir vade biçilmişse, o kişiyi yaşatmanız mümkün değildir. Yaşatmak demek ölmesine bir şekilde engel olup, onu yaşamda tutmak demektir. İyi de ayetlere göre kişinin eceli gelmiş, vadesi dolmuşsa, kimse ölümüne engel olamaz, yaşatamaz. Bu durumda, eğer müdahale edilince hayatta kalmışsa, demek ki o kişinin eceli gelmemiş, vadesi dolmamış demektir. O zaman Allah, onu yaşatan kişiyi tüm insanları yaşatmış saymaz. Öyle ya, zaten ölmeyecek biriyse nasıl yaşatmış sayılacak?
Soru-Gerçekten de tuhaf bir durum. Düşünsenize, örneğin kalbi duran bir kişiye çeşitli yöntemlerle müdahale ediyorsunuz ve ölmüyor. Bu yüzden biz, kişiyi yaşattığımızı, hayatını kurtardığımızı zannediyoruz ama ayetlere göre eceli gelmediği yani vade dolmadığı için hayatta kalıyor. O zaman mantıken hiçbir şekilde birisini yaşatmış olmak, hayatını kurtarmak söz konusu değil sonucu ortaya çıkıyor. Buyurun bakalım, biz bu işin içinden nasıl çıkacağız?
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
öncelikle emeğinize sağlık Mustafa hocam, onu yazan profesöre ve bizim başımızdaki kişiye sorsaydiniz bu kadar uzun yazmanıza gerek olmazdı, kader der geçerd... Devamını Gör