İyi ki Doğdun Turgut Uyar!
Turgut Uyar’ın doğum günü, bugün. Yaşasaydı 87 yaşında olacaktı, yaşasaydı şiirlerini babasız, bizim aşklarımızı da şairsiz bırakmayacaktı.
4 Ağustos 1927 yılında Ankara’da iki katlı bir evde doğdu Turgut Uyar. Babası Harita Binbaşısıydı. Babasını, henüz ilkokula başlamadan kaybetti. İstanbul’a taşındılar. İlk kez burada aşık oldu. O aşk aynı zamanda ilk hayal kırıklığıydı.
Askeri lisede okudu. Mutlu değildi ama okulu bitirdiğinde genç bir subaydı artık. Anadolu’ya çıktı tayini. İlk karısı Yezdan Şener’i aldı yanına trenlerle, atlarla vardı görev yerine. Ve ilk şiirlerinden birini de Yezdan Şener’e yazdı…
Ağır ağır geçmede perdelerin üstünden,
bir hac kervanı gibi, büyük yorgun bulutlar.
Sevgiliden bir koku kalmış -veda gününden
şu köşede: odamın içindeki tek bahar.
Yalnızlık yatağımda gerinir yavaş yavaş
yastıkta sevgilinin kumral başının yeri.
yalnızlık, rüyaları paylaştığım arkadaş
suat, noktalar durur upuzun geceleri
Bir üstüva ormanı kadar aydınlık odam,
mehtap, perdelerimde yağı tükenmiş kandil.
Resimlerim, duvarda esniyen birer adam,
gece, gözyaşlarımı sildiğim siyah mendil.
Anadolu’da görev yapmasının şiirlerinde de etkisi oldu. Daha çok halkı, Anadolu’yu anlattı.
1947’de Yad isimli şiiri ilk defa Yedigün dergisinde yayınlandı. Ancak dikkatleri üzerine çekişi Arz-ı hal şiiri ile oldu. 1948’de bu şiirle kaynak dergisinin yarışmasında ikinciliği elde elde etti. Bir yıl sonra çıkan ilk şiir kitabı da bu şiirin ismini taşıdı.
Ben de günahkar kullarındanım Allahım...
Bir 'Kulhuvallahi' bilirim dualardan,
Bir de 'Yarabbi şükür' demeyi doyunca,
Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca,
Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan.
Ben de günahkar kullarındanım Allahım!...
Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!...
Eğer bilmiyorsan işte, haberin olsun.
Ekmek derdi, aşk derdi unutturdu seni.
İnsan hatırlamıyor dün ne yediğini.
Zaten yediğimiz ne ki hatırda dursun.
Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!...
1958 yılında kendisini boğan askerlikten istifa etti. Ve dedi ki;
''Ben severim omuzlarımı bir gün/ sırmaları, apoletleri olmasa da.''
SEKA’nın Ankara bürosunda göreve başladı. Artık bilinen bir şair olmuştu ve en iyi arkadaşları arasında Cemal Süreya, Nurullah Ataç, Muzaffer Erdost vardı.
Askerliği bırakmasının şiirlerine de yansıması oldu. Artık halkla ilgili şiirlerden daha çok varoluşsal şiirler yazmaya başladı. Çünkü çocukken de hüzünlü, çocukken de her an ağlamaya hazır ve çocukken bile sıkıntılı bir adamdı.
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
1966 yılında ilk eşinden boşandı. Birkaç yıl önce tanıştığı Edip Cansever ve Cemal Süreya’nın da delicesine aşık olduğu Tomris Gedik’e aşık oldu. Çift 3 yıl sonra evlendi. Uyar, 7 senelik aradan sonra Tomris’le beraber başladı şiir yazmaya. Ve en güzel şiirlerini de ona yazdı.
Kıskandığım tek bir kadın var; Tomris Uyar. Çünkü o Turgut Uyar’ın karısı, onu yedi sene aradan sonra şiire yazmaya döndüren kadın. (bakınız: 1 Kadın 3 Şair)
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
12 Mart muhtırasından sonra öldürülen sosyalist gençlerin acısını içinde yaşadı. Ve içindeki acıyı şiirlerinde bir başkaldırışa dönüştürdü.
Kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı
böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde
herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye
yukarda dediğime bakma aslında
başarısız boktan bir kış geçirdik
kanımız bile doğru dürüst akmadı
bir sürü çocuğu öldürdüler
''12 Eylül Darbesi''nden sonra canı daha çok acımaya başladı, Uyar’ın. Şiirleri değiştirmiyordu insanları, düzeni… Ama o yine de yazmaya devam etti..
Eylül toparlandı gitti işte
ekim filan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar
80 darbesinden 4 sene sonra hastalandı. Siroz olmuştu. Tedaviyi reddetti. Biricik aşkı Tomris Uyar’ın yanında usul usul ölmeye bekledi. 1985 yılında canını sıkan bu dünyaya veda etti.
Tatsız bir tesadüf; Turgut Uyar’ın öldüğü gün, Cemal Süreya işten kovuldu…
Gezi Parkı olaylarında duvarları, yolları ''Göğe Bakalım'' şiiri süsledi…
- Özgen Aydos / CNN Türk
Yorum Yazın