İnsanın Kendi Sınavını Belirlemesi: Kader Aslında Nedir?
İnsan sınav için dünyada ama soruları Tanrı yazmıyor, yazmaz da…
Önceki bölümde insanın sınavında çok büyük eşitsizlikler, haksızlıklar olduğunu; öte yandan kimseye asla zulmetmem, haksızlık etmem diyen Yaratıcı olduğunu belirtmiş, bu durumda sınav nasıl eşit ve adil olarak değerlendirilecek diye bitirmiştik. Oradan devam ediyorum.
Allah kullarına zulmetmez, hiçbir haksızlığa uğramayacaksınız gibi ayetler tabiri caizse sistem bilgisidir. Birçok tartışmalı konuların çözümünde anahtar konumundadırlar. Bu gibi ayetlerin ışığından bakarsanız, insan yaşamında doğuştan ya da sonradan başına gelen tüm olumsuzluklara Yaratıcının doğrudan bir müdahalesi yoktur. Sadece dünyanın ya da doğanın kendi şartları içerisinde olabilecek durumları yaratmıştır. Bu konunun daha doğru değerlendirilmesi için önce içinde yaşadığımız dünyanın şartlarını açıklamam gerek. Öyleyse öncelikle bilime bakacağız.
Bilim, insanın içinde yaşadığı dünya gezegeninin kendisi ve canlılığın gelişimindeki imkânsız rastlantıları da matematiksel olarak verir.
İNSAN-1 Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi! (Elmalılı)
Açıkça görüldüğü gibi ayet, insanın yaratıcının, sorumlu varlık olarak kabul edeceği insan statüsüne gelmeden önce doğada çok uzun zaman geçirdiğini söylüyor. Kısaca diğer birçok canlı gibi, avladığı canlıları yiyerek yaşamda kalmıştır. Yani şiddet ve öldürme, yok etme üzerine evrilmiş gelişmiştir. Bu yüzden, Tanrı katında akıllı ve sorumlu bir varlık olsa da milyonlarca yıl şiddet içerisinde evrilen insan, iyilikten çok daha çok kötülük yapma potansiyeline sahiptir. Kur’an bunu söyler.
BAKARA-30 'Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi halife yapacaksın?
Görüldüğü gibi, yüz milyonlarca doğru tesadüf veya mucize bir araya gelip yaratılan bu muhteşem dünyada sınav için ancak böyle bir insan oluşabilmiştir. Bu gerçekten yola çıkarsak, insanın kendi seçimi olsun olmasın, başına gelen her şey doğal yaşam döngüsündeki gelişmelerdir. Kur’an’da peygamberlerin bile hemen hepsi çok acılar ve sıkıntı çektikleri yazılıdır. Demek ki Tanrı hiç kimseye müdahale etmiyor, aksi halde insanın başına ne gelirse gelsin, biz bilsek de bilmesek de yaratıcının en ufak müdahalesi bile haksızlığa sebep olmuş sayılır. Onun için yaratıcı herhangi bir zulüm ve haksızlık yapmayacağını ayetlerle taahhüt ediyor. Bütün bu bilgilerden sonra şimdi gelelim insanın sınavındaki haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik gibi durumuna.
Mantıken eğer insanı sınavda ise ve de Tanrı onun doğal yaşamına müdahale etmiyorsa, bu demektir ki, insanın sınav sorularının Tanrı hazırlamıyor. Zaten doğruların yanlışların iyiliklerin kötülüklerin içinde yaşayan insan, kendi seçimleri ya da yaşamın doğası sonucu kendi sorusunu önünde buluyor. Bir başka deyişle insanlar kendi sınav sorularını kendileri hazırlıyor. Yaratıcı kişinin bu sorulara verdiği cevapları değerlendiriyor artı eksi puan veriyor. Sınav adilse bunun tek açıklaması böyledir.
Soru- Burada “İnsan sınavda ama sınav sorularını tanrı hazırlamıyor” diye çok önemli ve muhtemelen hiç duyulmamış bir yorum yaptınız. Ayrıca gerekçe de çok mantıklı. Eğer sınav sorularını Tanrı hazırlarsa haksızlık olur. Zira yaşam şartları eşit değil. Öyleyse şimdi, hiç de eşit olmayan sınav ortamındaki değerlendirme nasıl olacak? Öyle ya, aynı bölgede, aynı mahallede imkânı iyi durumda olanlar başkalarına yardım etme konusunda avantajlılar. İmkâna sahip olmayanlar ise bu avantajdan mahrumlar! Bu eşitsizlik nasıl değerlendirilecek?
Aslına bakarsanız Kur’an’da bu sorunun cevabı o kadar karmaşık değil çok basit. Önce konuyla ilgili bir ayet vereyim.
ARAF-8. O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
Görüldüğü gibi sistem basit olarak artı eksi üzerine işliyor. Yani kişinin günahı (eksisi) 10 sevabı (artısı) 11 ise sınavı geçiyor. Bir başka kişinin günahı 1000 sevabı 1.001 ise sınavı geçiyor. Ayetin söylediği tam da bu şekilde artı, eksi üzerinedir.
Şimdi gelelim bu sistemde notların nasıl değerlendirildiğine; Buna çok iyi bildiğimiz eğitim sistemimizden örnek verirsek çok kolay anlaşılır. Bilindiği gibi hangi aşamada, hangi sınıfta olursa olsun sınavlarda cevaplara 10 üzerinden not verilir. İşte ilahi sistemdeki değerlendirmede tıpkı buna benzer. Biraz ayrıntıya girelim.
Kişiler gerek sağlık durumları olsun gerekse ekonomik vs. gibi yaşam imkanlarına göre kimi yoksul, kimi varlıklı veya orta halli, belirli bir sosyal statü içerisinde yaşarlar. Buna yine matematik sınavından örnek vererek devam edelim ve de İnsanların yaşam seviyesini matematiğin seviyeleriyle eşleştirelim. Buna göre imkanları en alt seviyedeki kişi, eğitim seviyesine göre matematikte çarpım tablosundaki örneğin yedi kere beş, altı kere altı gibi sorulara muhatap olacaktır. Sosyal durumu, imkânı çok olan yani yukarı sınıftaki kişiler ise seviyeleri gereği, çeşitli denklemler, algoritmalar vs. gibi yüksek matematiğe muhatap olacaklardır. Dolayısıyla insanın sınav yaşamındaki şartları ne olursa olsun puanlama 10 üzerinden olacağı için değerlendirilme adil olur.
Soru-Sınav soruları için matematikten örnekler vermeniz çok iyiydi. Yaşam şartları yoksulluk içinde olanların çarpım tablosu gibi basit matematikten, durumu iyi olanların ise derecelerine göre denklem, yüksek matematik gibi sorulara muhatap olacağı benzetmesi adil sınav konusunu anlaşılır hale getirdi. Ancak iyi durumda olanların daha çok iyilik yapma avantajları olması durumu hala ortada. Bu sınıf farkı oluşumunu nasıl değerlendireceğiz?
Burada şunu tekrar belirterek başlayayım. Söylediğiniz gibi insanların yaşamında sosyal statü, sağlık gibi konularda çok fazla eşitsizlikler var. Ama bu eşitsizliği yaşadığımız dünyanın doğal şartları oluşturuyor. Yaratıcı buna müdahale etmiyor. Bunu unutmayalım. O planı gereği yaşam ortamını yaratmış, insanın yaptığı doğruları ve yanlışları zerresine kadar kaydediyor. Şimdi soruya gelelim.Nedense imkânı iyi olanların hep avantajlı olduğunu düşünüyoruz. Oysa bu konuda görülemeyen şey şudur; Kur’an’a göre, dünyada yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da sorumlu tutulacağız. Aslında bu toplumsal yaşamın kurallarında da böyledir. Yasalarda yapmamanız gereken yasaklar olduğu gibi yapmanız gerekenler şeylerde vardır. Eğer yapmak zorunda olduğunuz şeyleri yapmazsanız ilgili yasalarla yüz yüze gelirsiniz. Onun için imkanlara sahip olmak demek iyilik yapıp artı puan alma avantajı olmak değildir. Aynı zamanda dezavantajları hatta riski de vardır.
İlgili ayetleri vereyim:
Mearic-(24-25) Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir.
İSRA-126 Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver fakat saçıp savurma.
Bakın bu ayetler malları olan kişilerin, yani durumu iyi olanların mallarında olmayanların hakkı yani payı vardır diyor. Bahsedilen maldaki bu pay mal sahibinin değildir, yoksullara, mağdurlara aittir, onların hakkıdır. Bu ilahi paylaşım sistemine göre mal, yani imkân sahibinin iyilik yaparak artı puan almasının yanında bir o kadar da eksi puan alma olasılığı vardır. Hatta insan fıtratına bakarsanız, eksi puan alma olasılığı çok daha yüksektir. Buna şöyle bir örnek vererek açıklayayım.
Diyelim ki aynı mahallede yaşayan komşu iki kişi var. Biri maddi imkân sahibi, diğeri de maddi imkana sahip olmayan zar zor yaşayan biri olsun. Bunların ikisi de yine aynı mahallede yaşayan çok yoksul ve ihtiyaçlı birinin varlığından haberdar olsun. Şimdi eğer maddi imkânı olmayan kişi, bu yoksulun derdiyle ilgilenip yardım etmek, destek olmak için elinden geleni yaparsa maddi hiçbir şey yapamasa da artı puanlar alacaktır. Ama imkânı olan diğerinin aynı şeyleri yapması yeterli olmayacaktır. Yoksula maddi olarak katkıda bulunması gerekir. Hatta yoksulu hiç görmese bile yoksulun durumunu bildiği halde maddi yardım etmezse çok büyük eksi puan alacaktır. Yukarıdaki ayetlerin açılımı budur. Zaten Peygamberimizin “komşusu açken tok yatan bizden değildir. İki gömleği olup da birini olmayana vermeyen bizden değildir” sözleri bu ilahi sistemi çok güzel açıklamaktadır.
Özetlersek, evet insanlar dünya sınavındadır ve bu sınavda kişilerin yaşam durumu ve imkânı ne olursa olsun o duruma bağlı olarak artıları ve eksileri değerlendirilecektir. Ve de artısı fazla olan sınavı kazanacaktır.
Tabii iş bununla bitmiyor. Sınav dünyasına gelen birçok insan, sınav sorumluluğu yaşına gelemeden bebeklikten itibaren çeşitli yaşlarda yaşamını yitirebiliyor. Bunların durumu nasıl değerlendirilecek? Bu karmaşık duruma gelecek bölümde devam edeceğiz.
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!