Görüş Bildir
Haberler
Hayatınızı Etkilediğini Bilmediğiniz 10 "Bilimsel Kanun"

Hayatınızı Etkilediğini Bilmediğiniz 10 "Bilimsel Kanun"

Immanuel Tolstoyevski
16.04.2015 - 19:45 Son Güncelleme: 17.04.2015 - 14:58

10. Betteridge Prensibi

10. Betteridge Prensibi

Davis Kanunu olarak da bilinen prensip oldukça basit. 'Eğer gazete manşetinde soru işareti varsa, o sorunun doğru cevabı 'hayır'dır.' 

Örneğin: 'Kansere çare sonunda bulundu mu?' (hayır, bulunsa soru işareti koymazdın), 'Gökyüzündeki bu esrarengiz ışıklar uzaylıların bir oyunu mu?' (hayır, galaksileri aşıp gelen adamın ziyaretini ertesi gün kağıt üstündeki mürekkepten okuyarak öğrenmek uzaylıya ayıp, en azından twitter kullanılır) , 'Bu ahtapot gerçekten de maç sonuçlarını tahmin edebiliyor mu?' (evet, ama doğru tahmin edemiyor, yani aslında hayır). 

Gazeteler genellikle okuyucu heyecanlandırmak ve manşetin altını okutmak için yeteri kadar iyi ispatlanmamış iddiaları soru formunda ortaya atarlar. Boşuna vakit kaybedip bu manşetlerin altını okumanıza gerek yok.

İçeriğin Devamı Aşağıda

9. Dollo'nun Geri Dönülmezlik Kanunu

9. Dollo'nun Geri Dönülmezlik Kanunu

Eğer bir tür zaman içerisinde mevcut bulunan özelliklerinden birini kaybetmiş veya bu özellik kapsamlı bir değişmişse, artık bu özellik gelecekte ortaya çıkmayacaktır. Zaman içerisinde türümüz eğer bir kemiği, kas yapısını kaybettiyse, ileride de türümüzde bu kemik veya kas yapısı var olmayacak. Richard Dawkins'e göre bu kanun basit bir şekilde, aynı evrimsel yolda iki kere yürümenin istatistik olarak imkansız derecede düşük bir olasılık olduğunu ifade ettiğini söylüyor. Yani gelecekte türümüzün Neanderthal gibi gözükmeyeceğine emin olarak yaşayabilirsiniz, tabi estetik cerrahi çok gelişti, kendini kaplana çevirmeye çalışan bir kadın bile var, paranızı böyle işlere harcamak istiyorsanız harikulade bir deneyim de olabilir.

8. Duverger Kanunu

8. Duverger Kanunu

Maurice Duverger tarafından öne sürülen kanuna göre, çoğunluk oyunun seçim galibini belirlediği sistemler 'iki partili sistemlere' yol açar. Örneğin dar bölge tek turlu seçim sistemini düşünelim. Dar bölgede en fazla oyu alan aday milletvekili olarak seçiliyor. Bir süre sonra, seçimlere katılan politik aktörlerin ve medya, sendikalar gibi güç odaklarının tamamı, kazanabilecek adaylarla koalisyonlar kuracak, seçmenler de kazanabilecek iki aday arasında oylarını bölüştürecektir. Bir kere 2 partili sistem ortaya çıktıktan sonraysa, bu geniş kitle partilerinin hegemonyası altında üçüncü partilerin etkin bir şekilde yaşama şansı bulunmayacaktır. Amerika ve İngiltere'de yaşanan deneyim de bu yönde.

7. Goodwin Kanunu

7. Goodwin Kanunu

Goodwin kanunu, herhangi bir tartışma ne kadar uzarsa Hitler'in isminin o tartışmada geçme ihtimalinin o kadar olası hale geldiğini söyler. Herhangi bir politik tartışma n zamana yayıldığında en az bir kere Hitler'in adı geçecektir, geçmezse o tartışma yeterince heyecanlı bir şekilde yapılmıyordur. Zira bir noktada, taraflardan biri kolay yoldan kazanmak için, rakibinin pozisyonunu abartarak Hitler'in bir konudaki tutumuyla eşleştirir, ve sanki bu kendi pozisyonuna bir destek sağlarmış gibi karşıdan teslimiyet bekler.

Ancak bu prensip beni bağlamıyor, zihinsel disiplin ve şartlandırma yöntemleri sayesinde tam 'Hitler' diyecekken 'Charlize Theron' diyorum, tartışmayı kaybediyorum ama rahatlamış olarak, manasız gerilimler yaratmadan.

6. Hotelling Prensibi

6. Hotelling Prensibi

İktisatçı Harold Hotelling'in 'Rekabette istikrar' ismini verdiği 1929 tarihli makalesine göre, birçok sektörde, zaman içerisinde ürünlerin birbirlerine mümkün olduğunca benzemesinin, en mantıklı yol olduğu belirtilir. Zira tüketici davranışları ve beklentileri değişmez, üretici firmalar benzer tüketici eğilimlerine yönelik ürün üretmek için rekabet halinde olduklarından, riskli veya radikal adımlar atmazlar. Başarılı olan ufak değişiklikler de rakipler tarafından hemen kopyalanır ve zaman içerisinde özdeş ürünler üretme noktasına gelirler. Hamburger, sigara (bizzz, Mad Men'i de iyi biliriz) ve bira (özellikle lager tarzı) birer örnek.  

Yukarda bahsettiğimiz az partili sistemlerdeki politik aktörler de Hotelling Prensibi'nden etkileniyor. Geniş koalisyonlar kurulduktan sonra, merkezde kalan ve iki tarafa da oy verebilecek seçmen, bütün seçim sonucunu etkin bir şekilde belirlediği için, politik aktörler de zorunlu olarak marjinal uçlardan uzaklaşarak bu merkez kesimin kabul edebileceği bir söylem geliştiriyorlar. Yani birbirinin aynı ve fakat farklı tonlarda olan iki parti ülkede hüküm sürüyor. Ondan sonra hepimiz kitle partilerine dönüp 'şunu neden böyle söylemiyor, onu neden yapmıyor' diye söyleniyoruz. Aşkın kanunu gibi hayatın kanunu bu, kimi ümitleri yel alıp gider.

5. Lewis Prensibi

5. Lewis Prensibi

2012 yılında İngiliz gazeteci Helen Lewis'in ortaya koyduğu bu tespite göre, feminizm hakkında yazılmış herhangi bir makale feminizmin meşruiyetini ispatlar. Zira feminizmi ifade etmek veya açıklamak için yazılan herhangi bir makale, yayınlandıktan sonra seksist, ayrımcı ve/veya kadın haklarına yönelik düşmanca bir tutumla karşılaşmaktdır, bu durum da feminizmin haklılığını ve gerekliliğini ispatlamaktadır. 

Hatta Lewis'in prensibini biraz daha ileri götürürsek, son derece normal olması gereken bir tutuma hakkında, ona '-izm'li bir etiket vermeden konuşamıyor oluşumuz bile, toplumun henüz o noktaya yeterince yakın olmadığını gösteriyor. Dolayısıyla feminizmin lafının sık kullanımı,  ülkedeki feminist harekete duyulan ihtiyacı ifade etmiş oluyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

4. Sayres Prensibi ve Parkinson Kanunu

4. Sayres Prensibi ve Parkinson Kanunu

Sayres prensibine göre 'herhangi bir konuda yapılacak tartışmada, konunun önemi ile tarafların yaşadığı duygusal yoğunluk ters orantılıdır.' Yani ne kadar önemsiz bir konuda tartışılıyorsa, tarafların da gösterdiği şiddet, öfke ve üzüntü o kadar çok olacaktır. Kendisi bir akademisyen olduğu için, bu gözlemi de ilk o çerçevede yapmıştı: 'Akademik ortamdaki politik oyunlar, diğer mücadelelerden daha acımasız, çünkü kazanıp kaybettiğiniz şeyler ufak'   

Bu durum Parkinson Kanunu ile de bağlantılı. Northcote Parkinson'a göre 'herhangi bir işletmede önemsiz detayları tartışmak ve belirlemek için harcanan enerji, daha önemli konuları belirlemek için harcanan enerjiden her zaman daha fazladır.'

Yaptığınız kocaman bir organizasyonun görsellerindeki mavi tonu üzerine, organizasyonu derinden etkileyecek önemli konulardan çok daha fazla zaman harcayacaksınız. Ondan sonra eve yorgun argın gelip sevgilinizle şarj aletini nereye koyduğunuz üzerine ateşli bir tartışma yapıyorsanız, bilin ki şarj aleti nerede olursa olsun siz haksızsınız. Bence ayrılın, iPhone yerine dolunaydan dolunaya şarj edilen eski bir Nokia alın, o organizyonun logosu da fıstık yeşili olmalı, mavi değil.

3. Fitts Kanunu

3. Fitts Kanunu

Ergonomi ve insan-teknoloji arayüzlerine büyük etkileri olan, matematik bir formüle oturtulduğu için de diğerlerine kıyasla daha 'gerçek' bir kanun bu.

Ortalama kullanıcı için, herhangi bir göstergenin (mouse imleci gibi) hedefe ulaşmasındaki (sayfanın üstündekü onedio logosunun merkezi örneğin) hız ve isabet birbirine ters orantılı oluyor. Dahası bunlar, göstergenin hedefe uzaklığı ile doğru, hedefin genişliği ile ters orantılıdır. 

Teknolojiyle etkileşen insanların davranışları böyle basit bir matematiksel bir modele oturtulunca, programcılar, web tasarımcıları ve uçak mühendisleri büyük adımlar attılar. Sadece kullanım kolaylığı değil, güvenlik önlemleri arttı, yeni iş kolları yaratıldı. 

Mesela, grafik tasarımcılar tıklanmasını istedikleri buton ve reklamların boyutunu, reklamın sayfadaki pozisyonuna göre oranlayacak bir sistemle ayarlamaya başladılar. O fazladan reklam gelirleriyle insanlar yatırım yaptı, işsizlik azaldı, işsiz sayısı azaldığı için emek piyasasında ücretler arttı, bir baba çocuğuna fazladan bir çikolata aldı, o çocuk mutlu oldu, derslerine daha fazla asıldı ve kimbilir yarın öbürgün 'NASA'daki başarılı Türk mühendis' başlığıyla bir gazete kupürü olacak. Kanun bu kardeşim, böyle büyük etkileri oluyor.

2. Sutton Kanunu

2. Sutton Kanunu

Sutton Kanunu tıp dünyasında insanlığa hizmet vermekte olan hekimlere şunu söyler: 'Eğer bir rahatsızlığın son derece belirgin bir tedavisi varsa, bu tedavi yöntemini iyice düşünüp elemeden, daha karmaşık veya kapsamlı bir tedavi yöntemine girişme.' 

Eliniz kanıyorsa yarayı temizleyip, sonra bantlamak ve beklemek, kangren olabileceği ihtimaliyle o eli şak diye kesmekten çok daha doğru bir yöntem. Bariz olanı bir deneyin gitsin, baktınız olmuyor, probleme daha komplike bir çözüm getirebilirsiniz.

Tabii Sutton Kanununa muhalefet bol, çünkü bazı sağlık sistemlerinde doktorlar sigorta şirketlerinden para koparabilmek için, gerekli gereksiz ne test veya tedavi varsa laborotuvarlara sipariş ediyorlar, hele ki çalıştıkları yerde zaten bir lab varsa.

1. Smeed'in Trafik Kanunu

1. Smeed'in Trafik Kanunu

Bir başka matematik formülüne oturtulmuş bir kanun: R. J. Smeed, trafikte seyretmekte olan araç sayısı arttıkça, adam başına düşen ölümlerin arttığını, fakat araç başına düşen kaza sayısının azaldığını öne sürmüştü.

Orjinal araştırma 20 ülkenin verileri incelenerek yapılmış, Smeed'in ölümüne kadarsa 46 ülkeyi içerecek şekilde genişletilmiştir. (Tabii kendi kanununa uymayan veriler bu küme içinde değil. Herkesi hesaba katacaksak, fizikçiler dışında kimse bir kanuna adını veremez, meşhur olamazdı)

Smeed buradan yola çıkarak, insanların gelişen teknolojiye ve altyapıya güvenerek, tolere edilebilir kaza sınırı aşılana kadar, giderek daha da dengesiz bir şekilde araba kullanacaklarını, dolayısıyla altyapı gelişmelerinin ölüm oranını düşürmeyeceğini ileri sürmüştü. İstanbul trafiğini görmediği için bu kanunun ne kadar iyi işlediğine de şahit olma fırsatı bulamadı.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
30
15
6
4
4
4
2