Görüş Bildir
Haberler
Birbirlerine Karışmayan Sular

Birbirlerine Karışmayan Sular

Atakan Temel
20.03.2015 - 17:19 Son Güncelleme: 21.03.2015 - 14:45
İçeriğin Devamı Aşağıda

Birbirlerine Karışmayan Sular

Bir yanda denizlerin suyunun birbirlerine karışmadığını ve bunun bir mucize olduğunu söyleyen din adamları.

Diğer yanda deniz suyunun birbirlerine karıştığını söyleyen ve bunu bilimsel olarak açıklayan bilim adamları.

Bu iki bakış açısı ve kime inanacağını bilmeyen ben. Merakımdan ötürü bu konuyu araştırıp kafamda ki soru işaretinin cevabını aramaya başladım. Ve sonuçlar…. 

İlk olarak bilimin ışığında olaylara bakalım;

Dünya'nın her bölgesindeki, birbiriyle bağlantılı olan her su kütlesi birbiriyle karışmak zorundadır. Buna karşılık Dünya'nın sayısız noktasında, özellikle nehirler, kimi zamansa okyanuslar ve denizler, içlerindeki mineral ve kompozisyon (içerik) farklılıklarından ötürü farklı renklerde görünürler ve akış yönlerine/hızlarına da bağlı olarak kavşak (conflux ya da confluence) denen buluşma noktalarında sanki birbirlerine karışmıyorlar gibi bir görünürler. Halbuki bütün su kütleleri birbirine karışmak zorundadır; gerek yavaş, gerek hızlı. Dışarıdan bakıldığında iki suyun birbiriyle karışmıyor gibi gözükmesi, bu kütlelerin gerçekten birbirinden ayrılmış olduğu anlamına gelmez. Okyanusların birbiriyle buluştuğu noktalardan birinde ya da birkaçında, okyanus veya deniz kütlelerinin birbiriyle karışmadığını iddia etmek tamamen asılsızdır ve hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. 

Farklı tuzluluk veya yoğunluk oranı olan sıvı kütlelerinin karşılaşması sonucu oldukça karmaşık bir kimyasal ve fiziksel denge oluşmaktadır. Ancak bu denge statik değil, dinamiktir. Örneğin yağ ve su aynı kaba konduklarında oldukça statik bir denge oluştururlar ve sabit kalırlar (her ne kadar esasında aralarındaki karışma bölgesi yine dinamik yapıda olsa da). Okyanuslar ve devasa su kütleleri için bu hiçbir şekilde doğru değildir. Farklı özelliklere sahip bu kadar büyük su parçaları bir araya geldiklerinde, ciddi anlamda dinamik bir dengeye ulaşılır ve sular kilometrelerce küplük hacimlerde birbirlerine karışırlar. Sadece dışarıdan bakıldığında, suların içeriğine bağlı olarak ışığın farklı kırınımından ötürü renklerin farklı gözükmesi, Alaska Körfezi'nde olduğu gibi görünür ve suların birbirine karışmadığına dair bir algı yaratır. Bu doğru değildir. 

Nehirler haricinde, okyanuslar ve denizler gibi büyük su kütlelerinin karışım bölgelerindeki renk farklılığı her zaman görünür bile olmayabilir! Kimi zaman bu su kütlelerini birbirinden ayıran bir engel var, kimi zamansa yok gibi gözükebilir. Bu da, aralıklarla 'bir sebeple' sukütlelerinin karışmasının engellendiği gibi bir algı yaratabilir. Fotoğrafın çekildiği an çok önemli olduğu gibi, bazı zamanlar günlerce beklense de bu görüntü yakalanamayabilir.Çünkü bu karışım, az önce de iddia ettiğimiz gibi son derece dinamiktir ve devasa bir hacimde olan bu farklı nitelikteki sıvıların karışımı, farklı zamanlarda farklı görüntüler verebilir.Uzmanlar, bu renk farklılıklarının kimi zaman çok daha az olduğunu, kimi zamansa hiç görülemediğini söylemektedirler. Dolayısıyla bunun sürekli bir durum olduğunu düşünmek hatalıdır. 'Gradyan' adı verilen nitelik (sıvı içeriği gibi) farklılıklarının yoğun olduğu zamanlarda bu tip görüntüler oluşabilmektedir.

Sanılanın aksine, okyanusların birbirine karışmaması iyi bir şey değil; tam tersine, tam bir felakettir. Çünkü okyanusların birbirine karışması sırasında, sıcaklık, içerik, vb. unsurların farklılıklarından ötürü çok ciddi su altı akımları meydana gelir ve bunların sürekliliği için okyanusların da sürekli olarak birbirleriyle dinamik bir biçimde etkileşmeleri ve birbirlerine karışmaları gerekmektedir. Eğer ki herhangi bir sebeple okyanuslar birbirlerinden tamamen, tıpkı bir engel girmiş gibi ayrılacak olurlarsa, bu akıntıların büyük bir kısmı son bulacak ve dolayısıyla denizlerdeki canlılık çok ciddi hasarlar alacak, sayısız tür üreme ve avlanma yollarını yitirerek yok olacaktır. Dolayısıyla okyanusların karışmamasını düşünmek bir yana, bunu arzulamak bile Dünya ekosistemi için ciddi sorunlar doğurabilecektir.

Suların birbirine karışmıyor gibi gözükmesi ne kadar ilginçse, suların birbirine karışmak zorunda olduğu gerçeği de o kadar yalındır ve basitçe görülebilir. Zira fiziğin kütle korunumu gibi en basit ilkeleri ışığında bile bir sisteme giren ve çıkan kütlelerin toplamının daima sabit olması gerektiği bilinir. Eğer ki iki nehir veya deniz kolu bir araya geliyorsa ve birleşerek tek bir yöne doğru akıyorlarsa, birleşmeden önceki kütlelerin toplamı, sonrakiyle eşit olmak zorundadır. Bu durumda sular, eğer ki bir kaybolma veya bir başka kaynağa yönelim yoksa, karışmak zorundadırlar. Nehirlerde ve okyanuslarda gördüğümüz de budur. Her ne kadar denizler ve okyanuslar, nehirlere kıyasla çok daha durgun su kütleleri gibi gözükseler de, daha önceden de açıklandığı gibi bu su kütleleri de son derece dinamik bir şekilde birbirleriyle etkileşirler ve hatta bu etkileşimden akıntılar doğar ve su altı yaşantısına can verir. Suların birbirine karışmaması mümkün değildir.

Şimdi de İslam Dini ışığında olaylara bakalım; 

Kuran-ı Kerim'de Rahman Suresinin 19. ve 20. ayetlerinde ve bazı surelerde geçen denizlerin birbirine deniz sularının birbirine karışmaması olayını  baz alarak ateizm, deizm ve agnostisizm düşüncelerini savunan insanlar, bu durumun İslam Dininde bir mucize olmadığını ve günümüzde, bilimsel çalışmalar sonucu bu olayın çürütüldüğü görüşünde fikir beyan etmektedir.

'İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı ve kolay içimlidir; diğeri tuzlu ve acıdır. Her birinden taze balık eti yersiniz; takındığınız süsler çıkarırsınız; Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz.' (Fâtir Suresi, 12)

'O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.' (Furkân Suresi 53. Ayet)

'Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mı var? Hayır, onların çoğu bilmiyor!' (Neml Suresi, 27. Ayet)

'(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.' (Rahmân Suresi, 19-20)

Ayetler'de denizlerin birbirine karışmaması olayı açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu olay kısaca, deniz sularının tuzluluk seviyelerinden kaynaklanan özkütle/yoğunluk farkından dolayı, yüzey gerilimi oluşması ve bu nedenle farklı iki özellikteki suyun moleküllerinin birbirine bir itme uygulaması şeklinde. Burada tatlı ve acı olarak nitelendirilen olay, tuzluluk farkın ithafen söylenmiş kelimelerdir. 

Kaldı ki Allah Kur'an-ı Kerim'de bizim bilmemizi istediği olayları, muhteşem bir şekilde en öz haliyle anlatmıştır. Yani yüce Allah'ın, Kuran'ın indiği dönemde, İslam'ın tebliği sırasında insanlara bu olayı onların anlayacağı şekilde anlatması kadar doğal birşey yoktur. Kuran'ın en önemli özelliklerinden birisi anlaşılabilir bir dille, sadelik içinde muhteşemliği sahip olmasıdır. Bunu mantık çerçevesi içinde düşündüğünüzde de, eğer art niyetli değilseniz gayet anlaşılabilir bir durum olduğuna hak verirsiniz.

Bilimin gelişmediği bir dönemde insanlara bir din tebliğ edilirken, onlara bilmesi gereken ve böylelikle ibret alıp kendini düşünmeye sevketmesi gereken olayların sade yalın bir şekilde anlatılması kadar doğal birşey elbette yoktur.

Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)

Gaius Plinius Secundus Maior MS 1. yüzyılda yaşamış İtalyan bir Yazar ve Filozoftu. O dönemden kaldığı bahsedilen Naturalis Historiae eserinde, yukarıdaki alıntının var olduğu idda edilmektedir. İddia diyorum çünkü, ateist, deist ve agnostik insanların çoğu, deniz sularının karışmaması olayından bahsederken, mutlaka Plinius'un bu alıntısından da bahsetmektedirler. Açıklamasınıda, Kuran'dan yüzyılllar önce, denizlerin karışmaması olayı biliniyordu şeklinde yapmaktadırlar. Burada dikkat çekilmesi gereken noktalar şunlar.

Kuranın değiştirildiğini, insan eliyle yazılıp günümüze kadar değişime uğrayarak geldiğini söyleyenler, eğer yukarda bahsi geçen kitap varsa (!) bu kitabın değiştirilmediğine nasıl bu kadar emin olabiliyorlar.

Bu kitabın her asırda bilim insanlarının elinden geçtiğini bile bile (Naturalis Historiae'nin 18. yy'da tüm bilim adamlarınca itibarsız kabul edilip, 19. yy'da tüm bilim adamlarınca başyapıt bir edebi eser olarak lanse edilmesi) objektif düşünerek, kitabın değiştirilmediğini kabul edip nasıl kaynak gösterebiliyorlar.

Diyelim ki bu olay, Kuran'dan yüzyıllar önce bilinse (!) bile, Kuranda bu olayın yer alması ve açıklanması doğruluğundan birşey kaybettirir mi ?

Ne denilirse denilsin, her iddialarının cevaplarını Kur'anda bulabilecekken, devamlı açıklarını arama umuduyla iftiralar üretmek, kendi deyimleriyle insanların seçim hakkına saygı duymamanın ta kendisidir. Kuran'ın kendisi başlı başına bir mucizedir ve hep öyle kalacaktır.

Not: Müslüman bir insan olarak ben Kuran-ı Kerim'in sorgusuz sualsiz doğruluğundan eminim. Her zaman farklı görüşte insanlar olabilir. Hepsine saygı göstermek gerektiği inancındayım. En nihayetinde herkes özgür. Ancak bu konuda benimde naçizane bir yorumum olacak.

Dünya üzerinde tatlı sular varmı?

Tabi ki var.

Dünya üzerinde tuzlu sular varmı?

Tabi istemediğin kadar var.

Peki madem bu sular birbirlerine karışıyor neden o zaman bütün sular tuzlu veya tatlı olmuyor.  Eğer bu sular birbirlerine karışıyorsa tuzlu su balığı ve tatlı su balığı diye kavramların olmaması gerekirdi diye düşünüyorum.

Kaynak: http://atakantemel.com/birbirlerine-k...
İçeriğin Devamı Aşağıda
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
1
0
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın